Sırlar dünyası

Türk şirketlerinin çoğu, rekabet gücünü artırabilmenin yolunu şirket bilgilerini gizli tutmakla eşdeğer tutuyor...

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sırlar dünyası
Aslında bilinen bir gerçek... Türk şirketlerinin çoğu, rekabet gücünü artırabilmenin yolunu şirket bilgilerini gizli tutmakla eşdeğer tutuyor... Hassas buldukları noktalarda adeta sır küpüne dönüyorlar. Genelde hangi konularda sır tuttuklarına gelince... Burada kârlılık, ciro, pazar payı, şirket stratejileri, teknolojik yatırım, yenilikçilik gibi konular ilk sıralarda yer alıyor. Uzmanlara göre Türk şirketleri “karanlıkta koşmayı” sevdiği için bu bilgileri saklı tutmayı tercih ediyor. Yine de yeni Türk Ticaret Kanunu’nun etkisi, global piyasalara açılma isteği gibi nedenlerle bu durumun değişeceği düşünülüyor. Türk iş dünyası kapalı kutu gibi... Çoğu yönetim uzmanı da bu saptamayı doğruluyor. Şirketlerin çok azının borsaya kote olması, şeffaf olma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Her ne kadar bu konuda çalışmalar yapılmaya başlansa da şirketlerin dünya standartlarını yakalaması için daha çok yol gitmesi gerektiği düşünülüyor. Peki iş dünyası en fazla hangi konuları paylaşmayı sevmiyor? Bu konuları sır olarak görmelerinin nedeni ne? İş dünyasının başarılı profesyonellerinden ve şu an bağımsız yönetim kurulu üyeliği yapan Hazım Ellialtı’ya göre Türk şirketleri karanlıkta koşmayı seviyor. Bu yapılarıyla da uluslararası şirketlerden belirgin şekilde ayrılıyorlar. Sadece Ellialtı değil, birçok yönetim uzmanı, Türk şirketlerinin sır tutma konusundaki iştahını doğruluyor. Bu durumun onların geleneksel tutumu olduğunu dile getirenlerin yanında aile şirketi olmanın bir özelliği olduğunu belirtenlerin sayısı da oldukça fazla.

NEDEN SIR TUTUYORLAR?

Türk şirketlerinin sır tutma nedenlerine gelince... Uzmanlar burada aile şirketlerinin kapalı kültürüne, kayıt dışı ekonominin varlığına ve kurumsal iletişim eksikliğine vurgu yapıyor. PwC İK Hizmetleri Bölüm Yöneticisi Murat Demiroğlu, sır tutmanın ana nedeninin şirket kültürü olduğunu söylüyor. Açıklık ve şeffaflıktan ziyade toplum olarak kapalı bir kültüre sahip olduğumuza dikkat çekiyor. “‘Ağır ol molla desinler’, ‘Söz gümüşse sukut altındır’ tarzı deyimlerimiz mütevazılığı neredeyse meziyet sayan kültürümüzün göstergeleri" diye konuşuyor. Demiroğlu’na göre, şirketleri sır tutmaya iten bir diğer neden de kayıt dışı ekonominin büyüklüğü. Demiroğlu, bu durumun işe etkisini şöyle açıklıyor: “Kazancın kayıtlı olmadığı, daha çok söze dayalı işlerin yürüdüğü iş hayatında doğal olarak açıklanmayan bazı bilgiler söz konusu. Bunlar da şeffaflık ve açıklığa engel." MBCO Strateji ve Yatırım Danışmanlığı’nın kurucusu Mehmet Buldurgan ise sorunun ana nedeninin kurumsal iletişim eksikliği olduğunu düşünüyor. “Yabancı şirketlerin yönetim organizasyonunda kurumsal iletişim departmanları en üst noktalara kadar çıkarken bizde birçok şirkette kurumsal iletişim departmanı dahi yok" diye konuşuyor. Koç Holding Yürütme Kurulu Eski Başkan Vekili ve Hamle Gayrımenkul’ün genel koordinatörlüğünü
yürüten Uğur Ekşioğlu da yönetimlerin gereği kadar profesyonelleşmemesi nedeniyle şirketlerin sır verme konusunda temkinli hale geldiğini ifade ediyor. Bazen de devreye dikkat çekmeme isteği giriyor. HP Türkiye’nin eski genel müdürü ve bugün Profitkâr Platformu Yöneticisi Şahin Tulga, kurumunu ve başarılarını anlatırsa nazar değeceği endişesini taşıyan yöneticilerin sır tutma konusunda öne çıktığını belirtiyor.~

SAKLANAN KRİTİK BİLGİLER
Türk şirketlerinin genelde sır olarak gördüğü konular ise çeşitlilik içeriyor. Kârlılık, ciro, pazar payı, şirket stratejileri, teknolojik yatırım, yenilikçilik, insan kaynakları politikaları gibi konular ilk sıralarda yer alıyor. Hazım Ellialtı, Türk şirketlerinin açıklamaktan en çok kaçındığı konunun kârlılık olduğuna dikkat çekiyor. “Yüksek kâr etmenin tedarikçiler, müşteriler ve tüketiciler nezdinde pek makbul bir durum olmadığı düşünülüyor olabilir" diye konuşuyor. Özellikle teknolojik yatırım, yenilikçilik ve borçlanma başlıklarının da şirketlerin sorulmadıkça paylaşmak istemediği konular arasında yer aldığını söylüyor, Gizliliğin nedenini ise şöyle açıklıyor: “İyi fikirleri seçmek, hızla ve başarıyla uygulamak rekabet avantajı yaratmanın ön koşulu, Yüksek gizliliğin sebebi bence bu,”
Egon Zehnder Yönetici Ortağı Murat Yeşildere de satış, kâr, ücretlendirme ve stratejik hedeflerin paylaşılması zor konular olduğunu söylüyor, “Stratejik hedeflerin ve planların paylaşılmak istenmemesinin arkasında Türkiye’de fırsatçı aksiyonların daha sık görülmesi yatıyor olabilir, ‘Rakibimin olduğu ya da olacağı sektörde olmalıyım’ refleksi maalesef fizibilite analizi olmadan yatırım kararı alınmasına yol açabiliyor, Bu sebeple şirketler zaman zaman yatırım planlarını veya ilgi alanlarını açıklamaktan çekinebiliyor” diye konuşuyor. MCT Yönetici Ortağı Tanyer Sönmezer de stratejilerin açıklanmama gereğine şöyle bir yaklaşım getiriyor: “Stratejilerini anlatmıyorlar, Belki olmadığı için anlatmıyorlardır diye düşündüğüm zamanlar da oluyor, Yeni ürünlerle, yeni yatırımlarla, kâr marjıyla ve çalışanların gelirleriyle ilgili konularda şeffaf değiller, Çünkü çoğu zaman adil olunmadığı ve keyfiyetler olduğu için bunu saklama yoluna gidiyorlar.”

SIR YARATAN KOŞULLAR
Bazı koşullar, şirketlerin sır tutma eğilimini artırıyor, Örneğin, aile şirketlerindeki muhafazakar yönetim, şeffaf olmamayı besleyen en önemli unsurlardan biri... Aile şirketlerinin değer odaklı çalıştığını hatırlatan PwC İK Hizmetleri Bölüm Yöneticisi Murat Demiroğlu, özellikle kurucuların hayatta olduğu aile şirketlerinde sır tutma sıklığının arttığını belirtiyor, Halka açık şirketlerin azlığı, sermayenin hala daha kapalı gruplarda bulunmasının da sır kültürünü yaşattığına dikkat çekiyor. “Bilançoların kapalı olduğu mevcut piyasada başarılı şirketler dahi yönetim kararıyla bu başarılarını piyasayla paylaşabiliyor” diye konuşuyor. Hyundai Assan’ın eski genel müdürü ve Kurthan Tarakçıoğlu danışmanlık şirketinin kurucusu Kurthan Tarakçıoğlu da aynı noktaya değiniyor ve ekliyor: “Halka açık olmayan şirketlerin büyük çoğunluğu aile veya şahıs şirketleri, Bunlar da genelde otokratik muhafazakar bir yönetim anlayışına sahip, Yani şeffaflık, sadece şirket dışı iletişimde değil aynı zamanda şirket içi iletişimde de başvurulmayan bir yönetim anlayışı, Ülkemiz insanının yaşam biçiminde bulunan muhafazakar anlayış, iş yerinde de ‘evimin yatak odası’ anlayışıyla yönetim felsefesine yansıyor, Patronun veya patronlar kurulunun kurduğu baskın hiyerarşik yapı işletmelerimizin bir çoğunda şeffaflığı geri plana iten bir yönetim anlayışıyla sonuçlanıyor.”~

YABANCILAR NELERİ PAYLAŞIYOR?
Uluslararası şirketler, Türk şirketleriyle kıyaslandığında daha şeffaf bir yapıya sahip, Hazım Ellialtı, yabancı şirketlerin bir sonraki çeyrek ve yıl için büyüme tahminlerini açıklamak zorunda olduğunu belirtiyor, Aksi takdirde analistlerin ve yatırımcıların şüphe edebileceklerini ve hisse fiyatlarının dalgalanabileceğini söylüyor. “Hatta üstünde çalıştıkları önemli projelerin hangi durumda olduğunu açıklayarak hissedar güvenini artırmaya çalışırlar. Bunun sebebi stabilite, şirkete düzenli bir güven duyulmasını sağlama güdüsüdür” diyor. Kurthan Tarakçıoğlu da yabancı şirketlerin orta ve uzun vadeli stratejilerini, insan kaynakları politikalarını hatta çalışan başına elde ettikleri gelirleri bile paylaştıklarına dikkat çekiyor. “Bu sayede paydaşlarını işin içine çekmeye gayret ediyorlar” diye konuşuyor. Mehmet Buldurgan’a göre ise yabancı şirketler tüm paydaşlara aynı sorumlulukta davrandığı için özellikle stratejik pazarlama hedeflerini daha açıklıkla paylaşıyor. Yine de onların da gizli tuttuğu veriler mevcut. Buldurgan, “Gizli tuttukları konuların başında inovasyon geliyor” diye konuşuyor. Murat Demiroğlu da yabancıların şeffaflık konusundaki karnesini başarılı buluyor. Çok fazla sır tutmadıklarına dikkat çekiyor. “Belli bir sermaye grubuna ait olsalar da denetim başta olmak üzere düzenli bir dış gözün incelemesine önem verirler” diye konuşuyor.

PAYLAŞILMASI GEREKENLER
Peki şirketler ne kadar şeffaf olmalı? Kamuoyuyla neleri paylaşmalı? Uzmanlar özellikle tüm şirketlerin finansal durumunun ve bu durumu yansıtan mali tabloların kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini savunuyor. Erdikler YMM’nin ortağı Şaban Erdikler, “Bu şekilde hissedarlar, yatırımcılar ve kredi veren şirketler hakkında daha doğru ve analiz edilebilir bir görüşe sahip olabilir” diyor. Mehmet Buldurgan da kamuoyunun bir açıdan potansiyel müşteri anlamına geldiğini söylüyor. “Potansiyel müşterinin beklenti ve ihtiyaçlarını karşılamak önemli. Şirketler, farklılığı ön plana çıkaracak güçlü tarafları paylaşmalı” diye konuşuyor. Uzmanlar yeni Türk Ticaret Kanunu’yla birlikte şeffaflığın büyük ölçüde sağlanacağı görüşünde... Şaban Erdikler, bu konuda önemli açıklamalarda bulunuyor, Kanunun sır tutan şirketlere yansımasını ise şöyle yorumluyor: “Yeni TTK ile şeffaflık konusunda önemli bir adım atıldı, Şeffaflığı sağlamak amacıyla her sermaye şirketine internet sitesi oluşturma ve asgari içeriği internet sitesinde yayınlama zorunluluğu getirildi. Finansal tabloların ve şirketle ilgili diğer önemli bilgi ve belgelerin de internet sitesinde yayınlanmasının zorunlu hale gelmesiyle beklenen şeffaflık sağlanmış olacak.”~

SABAN ERDİKLER / ERDİKLER YMM ORTAĞI
"KAPALI KUTU İMAJI DEĞİŞİYOR
BAŞARISIZ OLMA NEDENİ

Türkiye’deki şirketler, rekabet gücünü artırabilmenin, yatırımların kazanca dönüş oranını en üst seviyeye çıkarabilmenin şirket bilgilerinin gizli tutulmasıyla mümkün olabileceğine inanıyor. Türkiye’de aile şirketlerinin çoğu, kurum kimliği kazanamamış durumda. Ömürleri ise yaklaşık 25-30 yıl kadar.
İLGİ GÖRMÜYOR
Çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ve ailelerin yönettiği aile şirketleri, halka açık büyük şirketler kadar kamuoyundan, medyadan, devletten ilgi görmüyor. Bazı aile şirketleri de bu durumu kendi tercih ediyor. Başarıyla gündeme gelmenin veya göz önünde olmanın, şirket gizli bilgilerini afişe edeceğinden ve bu bilgilere zarar vereceğinden veya ailenin mahremiyetine zarar vereceğinden korkuluyor.
DAHA FAZLA ÇABA
Ancak son yıllarda işletmeler gerek yerel gerek küresel pazarlarda yaşamlarını sürdürebilmek için daha fazla çaba harcıyor. Aile şirketlerinin sahip olduğu, kapalı kutu şirket imajı, yerini yavaş yavaş, kendini yerel pazarla sınırlamayan, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem veren, ekip çalışmasını destekleyen, kaynakları verimli kullanan, kurumsallaşma konusunda önemli adımlar atan yenilikçi ve esnek şirket imajına bırakıyor.

HAZIM ELLİALTI / ELLİ ALTI EXECUTIVE CONSULTING KURUCUSU
ŞİRKETLER, GÖZE BATMAYI SEVMİYOR"
CAKANIN FAYDASI YOK

Bizde halka açılarak büyümek veya yeni alanlara sıçramak için finansman yaratmak, riski dağıtmak çok yeni bir oluşum. Türkiye’de işler hızlı gelişir, yeter ki ekonomi büyümeye devam etsin. Kültürel anlamda bakacak olursak Türk şirketlerinin “göze batmama" gibi bir tercihleri olduğu doğru. Bunun bir sebebinin de “Etrafa caka yapmanın faydası yok, işimize bakalım” yaklaşımı olduğunu düşünüyorum.
GAZ KESMEDEN...
Bunun da doğru bir anlayıştan kaynaklandığına inanıyorum. Konsantrasyonu dağıtmamak, gaz kesmeden organik büyümeye odaklanmak en doğru seçim. Şeffaflık konusunda tüm yabancı şirketleri aynı kefeye koymak da doğru olmaz. Zira bazılarının şeffaflık ve dürüstlükle ilgili sorunları dünya çapında yeni denetleme ve değerlendirme standartları oluşturacak kadar büyük krizlere yol açtı.
BAKIŞ AÇILARI DEĞİŞTİRİYOR
Ancak, kurumsallaşmak elbette daha şeffaf olmayı gerektiriyor. Dış denetimlerin düzenli yapılması, şirket içi ölçüm ve değerlendirmelerin uluslararası standartlara göre yapılmaya başlanması şirketlerin bakış açılarını değiştiriyor, kararlardaki keyfiyetin önüne geçiyor. Gelişerek değişen bakış açıları şirket içi yönetime de yansıyor.~

MEHMET BULDURGAN / MBCO STRATEJİ
“KÂRLILIK PEK PAYLAŞILMAZ"
“GÖZE BATMAYALIM”

Aile şirketlerinde sır saklama konusu çok hassas. Bazılarının iletişime daha fazla açık olduğunu görüyoruz. Bazıları ise göze batmayalım, öne çıkmayalım endişesi taşıyor. Aslında yapılanı paylaşmak son derece doğal. Şirketlerin hak ettiği konumu bulması için gereksiz geri planda bırakılmasının önüne geçilmeli.
EN ÖNEMLİ KONU
Özellikle halka açık olmayan Türk şirketlerinin öne çıkarmak istemediği en önemli konu kârlılık. Bu konuda ise iki türlü özellik öne çıkıyor. Bazı şirketler çok kâr ederken kârlılık rakamlarının duyulmasını istemez. Bazılarının ise kârı yoktur, kârlı gibi görünmek ister.
“ŞEFFAF OLMAYALIM”
Türk şirketlerinde şeffaflığın az görüldüğü noktalardan biri de yine kârlılığa bağlı olarak maliyetler. Bu yüzden şeffaflığın nerede başlayıp, nerede biteceğini bilmeyen hissedar, “En iyisi biz hiç şeffaf olmayalım” diye kestirip atar.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz