Yaşam sınırı!

20 sektörde hayatta kalmanın kritik sınırları…

19.10.2015 14:58:280
Paylaş Tweet Paylaş
Yaşam sınırı!
TOBB’un istatistiklerine göre 2014 yılında, yeni açılan her 4 işletmeden 1’i kapandı. Sadece geçtiğimiz haziranda kapanan şirket sayısı bini buldu. Bu durumu tek bir sebebe bağlamak zor. Ancak faaliyet gösterilen sektörde, işin matematiğini ve dinamiklerini bilmek, şirketin kısa sürede kapanmasını önleyip hayatına devam etmesini sağlıyor. İşin matematiğini öğrenmenin yolu ise her sektör için kritik yaşam göstergelerini anlamaya ve bunların tehlike sınırlarını geçmemeye bağlı… Çünkü, her sektörün kendine özgü farklı yaşam sınırları var ve bu sınırlar aşıldığında şirketiniz tehlikeli duruma giriyor. Örneğin, demir çelikte bir şirketin yaşayıp yaşamayacağını anlamak için önce kapasite kullanım oranına bakmak gerekiyor. Kapasite kullanımı yüzde 75’in altında ise tehlike çanları çalmaya başlıyor. Akaryakıt dağıtımında şirketin geleceğini istasyon sayısı belirliyor. Bir akaryakıt dağıtım şirketinin hayatına devam etmesi için minimum 100 istasyonu olması gerektiği, sektörün önde gelenleri tarafından belirtiliyor. Perakendede ise kira/ciro oranı önemli. Kira giderinin, cironun yüzde 15’ini geçmemesi temel kural olarak öne çıkıyor. Havalimanı işletmeciliğinde oyunun kuralını yolcu sayısı belirliyor. 1 milyonun altında yolcu kapasitesi olan havalimanları tercih edilmiyor. Emlak sektöründe bir şirketin zarar etmeden yaşayabilmesi ayda en az 2 satış ve 4 kiralama yapmasına bağlı.Hazır giyimden sanayiye, perakendeden turizme kadar 18 sektörde hayatta kalmanın kritik sınırlarını araştırdık.
KAPASİTE KULLANIMI ÖNEMLİ!
Kapasite kullanımı, sanayide en kritik gösterge. Bu önemli rakamsal gösterge beyaz eşyadan mobilyaya, demir çelikten tekstile ve yapı malzemelerine kadar sanayinin farklı dallarındaki birçok şirket için hayatta kalmanın kritik sınırını çiziyor. Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, verimli çalışan, gerçek bir sanayi kuruluşunun kapasite kullanım oranının yüzde 90-95 bandının altına düşmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Turan, “Kapasite kullanım oranının yüzde 50’nin altında olması büyük bir risk oluşturuyor. Sürekli bu oranlarla çalışan şirketlerin verimliliği sağlamaları ve kârlı olmaları çok zor” diyor. Seramiksan Karo Fabrikası Müdürü Mehmet Gürkan Özkan, yüksek yüzdeli kapasite kullanım oranlarının sektör için kritik yaşam göstergesi olduğunu söylüyor. Beyaz eşya sektöründe de bir firmanın sağlıklı yaşamına devam etmesi için kapasite kullanım oranının yüzde 80-85 bandında olması hedefleniyor. Vestel CEO’su Turan Erdoğan, “Kapasite kullanımının yüzde 85’in altına düşmemesine son derece dikkat ediyoruz. Bunun için 3 vardiya çalışıyoruz” diyor. Dünya Çelik Birliği’ne göre çelik sektöründe de “yaşayabilirlik sınırı” olarak belirlenen kapasite kullanım oranı yüzde 75. Sektördeki bir işletmenin kapasitesinin bu oranın altına düşmesi, hayatta kalmasını tehlikeye sokuyor.
CİRO ETKİLENİYOR
Mobilya ve yapı malzemeleri firmalarında da kapasite kullanımı kritik. Seri üretim yapan mobilya şirketlerinde kapasite kullanım oranlarının yüzde 72’nin altına düşmesi, cirolarında gerilemeye yol açıyor. Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği (MOBSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Engin Küçük, “Toptan mobilya üretimi yapan firmalar için kapasite kullanım oranının yüzde 80’in altına düşmesi zarar demek” diyor. Tekstil ve otomotivde de kapasite kullanım oranı kritik yaşam göstergeleri arasında. Son 10 yıldır tekstilde kapasite kullanımı yüzde 75-80 aralığında gerçekleşiyor. Akkuş Tekstil Başkan Yardımcısı Fasih Akkuş, “Tekstildeki bir firmanın kapasite kullanım oranının yüzde 65 70’in altına düşmemesi gerekiyor” diyor. Bu oranın altına düşmesi hayatta kalmasını zorlaştırıyor ve tehlike sinyalleri çalmaya başlıyor. Otomotivde de kapasite kullanımı kritik… Uzun yıllar Temsa’nın CEO’luğunu yapan Mehmet Buldurgan, “Otomotivde kapasite kullanım oranı yüzde 70 seviyelerinde ise genel gidişatı kurtarır. Hatta biraz da başa baş dengenin de üzerine çıkılmış olur” diyor. Otomotivde kapasite kullanımı kadar kritik iki yaşam sınırı daha var. Bunlardan ilki ihracat oranı, ikincisi ise işletme sermayesi. Buldurgan, “Otomotivde üretici firmalar yaşayabilirlik sınırlarını üst düzeye çekmek istiyorsa mutlaka ihracatlarının, üretimlerinin en az yüzde 30’u düzeyinde olması gerekli” diyor.~HANGİ RAKAM ÖNEMLİ?
Turizmde ise yaşam sınırını bir nevi kapasite kullanım oranı olan doluluk seviyesi belirliyor. Küçük Oteller Derneği Başkanı Ömer Faruk Boyacı, “Otellerin hayatta kalabilmesi için doluluk oranlarının yüzde 50’nin altına düşmemesi lazım” diyor. Turizmde yüzde 50 doluluk oranı ise başa baş noktayı temsil ediyor. Boyacı, yüzde 50 doluluk oranını yakalayamayan işletmelerin sürdürülebilir olmadığını belirtiyor. Boyacı, “Otellerde yüzde 50-55’in üzerinde doluluk yakalandıktan sonra kârlılık süreci başlayabilir” diyor. Birçok sektörde ise yaşayabilirlik sınırını gösteren temel göstergelerin arasında satış noktası sayısı yer alıyor. Özellikle perakende ve akaryakıt sektörlerinde satış noktası sayısı bir şirketin yaşam sınırını belirliyor. Akaryakıt sektöründe kısa sürede ilk 10 oyuncu arasına giren Kadoil’in yönetim kurulu başkanı Tarkan Kadooğlu, “Akaryakıtta bir işletmenin yaşayabilmesi için en az 100 istasyona ulaşması lazım” diyor. Benzer durum hazır giyim sektörü için de geçerli. Çocuk giyiminde hızla büyüyen B&G Store’un kurucusu Seyudullah Nebati hazır giyimde bir işletmenin hayatının mağaza sayısına bağlı olduğunu belirtiyor. “Mağaza sayısı 50’den aşağı olmamalı” diyen Nebati, sektörün kritik yaşam sınırları için şöyle diyor: “Çocuk giyimindeki bir markanın stok oranı maksimum yüzde 15 olmalı. FAVÖK oranı da yüzde 15’in altında kalmamalı. Kredi büyüklüğü, şirket büyüklüğünün yüzde 20’sini; kira ve personel giderleri de cironun yüzde 35’ini kesinlikle aşmamalı.”
KİRALAR ÇOK BELİRLEYİCİ
Perakendede bir şirket için hayatta kalmanın sınırını gösteren temel göstergelerin başındaysa metrekare başına satışla kira maliyetinin ciro içerisindeki payı bulunuyor. Gıda ve giyim perakendesinde hedef rakamlar değişmekle birlikte kiranın, cironun yüzde 15’ini geçmesi kârlılığı sıkıntıya sokuyor. Bu nedenle sektördeki markalar kira-ciro oranlarını maksimum yüzde 15 ve altında tutmaya özen gösteriyor. Penti Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo, perakendede kira giderinin ciro içindeki payının yüzde 15’i geçmemesi gerektiğini belirtiyor. Bu oranlar geçildiğinde kârlılık azalıp verimlilik düşüyor. Perakendede Bagozza markasıyla faaliyet gösteren Öme Giyim’in yönetim kurulu üyesi Mahmut Aslan, sürdürülebilirlik için “Kira giderinin mağazamızın cirosunun yüzde 12’sini geçmemesine dikkat ediyoruz” diyor.
Teknoloji perakendeciliğinde de kira giderleri önemli bir maliyet kalemi. Bu nedenle teknoloji perakendecileri kritik yaşam göstergelerinin başında yer alan kira giderlerinin ciro içindeki payını sürekli düşürmeye çalışıyor. Bimeks Başkan Yardımcısı Ahmed Akgiray, kira giderlerinin toplam satış içindeki payının yüzde 3-4 aralığını geçmemesi gerektiğini belirtiyor. Gıda perakendeciliğinde de kira giderinin ciro içindeki payının düşük seviyelerde olması hedefleniyor. Makro Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Songör, “Gıda perakendede faaliyet gösteren bir şirket için kira tutarının ciroya oranı yüzde 3,5’i geçmemeli” diyor. Kiranın bir günlük cirodan fazla olmaması gerektiğini belirten Songör, hızlı tüketim sektörü için kritik yaşam göstergelerini şöyle sıralıyor: “Metrekareye düşen aylık müşteri sayısı 50’nin üstünde olmalı. Toplam stok yükü, işletmenin bir aylık toplam cirosunu geçmemeli.”  
~EN HASSAS GÖSTERGE!
Bir firmanın yaşamını belirleyen en kritik göstergelerden biri de kâr marjı oluyor. Songör, hızlı tüketim sektörü için ortalama brüt kâr marjının son 5 yılda yüzde 22’den yüzde 28’e çıktığını belirtiyor. Songör, “Kârlılık kriterleri son 5 yılda giderlerin artması ve ciroların da erimesi nedeniyle daha çok hassasiyet kazandı. 5 yıl önce makul kârlılık ve FAVÖK oluşturmak için yüzde 22’nin üzerindeki brüt kâr marjı yeterliydi. Bugün ise gider oranlarının yüzde 24’lere dayandığı bir dönem yaşıyoruz. FAVÖK oranlarını yakalamak için brüt kârlılık oranının yüzde 28’in üzerinde olması gerekiyor” diyor. Ahmed Akgiray, teknoloji perakendeciliğinde brüt kârlılıkların yüzde 17-19 aralığında olduğunu belirtiyor. Sektördeki bir şirketin yaşamaya devam etmesi için bu oranların altına inmemeye dikkat etmesi gerekiyor. Akgiray, “Bimeks olarak faaliyet kârımızın yüzde 5’in üzerinde kalmasını süreklilik ve istikrarlı büyümenin bir şartı olarak görüyoruz. Toplam faaliyet giderlerimizin satışlarımıza oranının da yüzde 12-14 arasında olmasına dikkat ediyoruz” diyor. Emlak sektöründe ise kritik gösterge aylık olarak yapılan kira ve satış rakamları. Altın Emlak Genel Müdürü Hakan Erilkun, bir emlak ofisinin verimli sayılabilmesi için ayda ortalama 2 satış ve 4 kiralama yapması gerektiğini belirtiyor.
TELEKOMDA AAPU’YA BAKILIYOR
Birçok şirketin performansı değerlendirilirken müşteri başına elde ettikleri gelire bakılıyor. İngilizcesi ARPU (Average Revenue Per User) olan bu önemli finansal gösterge, şirketlere bir kullanıcının ya da müşterinin ciroya ya da büyümeye katkısını gösteriyor. ARPU’nun yanı sıra telekom ve GSM sektörleri için kayıp oranı ve müşteri edinim maliyeti de yaşam göstergeleri arasında yer alıyor. Peppers&Rogers Türkiye Genel Müdürü Selim Uçer, “Telekom’da müşteri edinim maliyeti, ARPU ve kayıp oranı arasında bir denge sağlanamıyorsa kârlılık zora giriyor” diyor. Uçer, telekom sektöründe faaliyet gösteren bir şirket için kayıp oranının yüzde 30’un üstünde olmasını riskli buluyor. Uçer, müşteri başına gelirde yüzde 20’lik artış sağlamak için şirketlere düzenli olarak ürün geliştirme ve fiyatlama stratejilerini revize etmelerini öneriyor. Sigorta sektöründe ise şirketlerin yaşayabilirlik sınırını bileşik rasyo gösteriyor. Şirketlerin teknik kârlıklarını gösteren bileşik rasyo, oluşan net hasarın kazanılmış net prime bölünmesi sonucu ortaya çıkan hasar/prim oranıyla operasyonel giderlerin kazanılmış prime oranının toplanmasını ifade ediyor. Axa Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Ererdi, sigorta sektörü için bileşik rasyo oranının bir sigorta şirketi için yaşayabilirlik sınırını ifade ettiğini belirtiyor. Ererdi, “Sigorta şirketlerinin bileşik rasyoda 100’ün altında olmaları durumunda kârlı olduğu ve sağlıklı bir yapı oluşturduğu varsayılır” diyor. Bileşik rasyoda yüzde 100 oranınının üzerinde olan şirketler ise kâr edemeyen ve yapısal sorunu olan şirketler olarak niteleniyor. Bileşik rasyonun yanı sıra sigorta sektöründe yaşayabilirlik göstergelerinden biri de hasar prim oranı. Peppers&Rogers Group Türkiye Genel Müdürü Selim Uçer, hasar prim oranının yüzde 70’in üstünde olmasının sigorta şirketlerinin hayatta kalmalarını ciddi sıkıntıya soktuğunu belirtiyor. Uçer, “Hasar prim oranı yüzde 70’in üzerindeki şirketlerin yaşaması zorlaştı” diyor.~E-TİCARETTE YAŞAM SINIRI NE?
GİDERLER HAYATİ

Son dönemde birçok yatırımcı ve start up başlangıç maliyetlerinin daha az olmasından dolayı e-ticaret sektörüne yöneldi. Markafoni CEO’su İLKER BAYDAR’a göre sektördeki bir şirketin hayatta kalması için pazarlama ve personel giderlerinin toplamının cironun yüzde 10’unu geçmemesi gerekiyor.
MÜŞTERİ FREKANSI
Baydar, e-ticaretle ilgili yaşayabilirlik kriterlerini şöyle özetliyor: “Bizde önemli bir konu da müşteri frekansı. Yeni müşteri kazanım adedi elbette kaybedilenin üzerinde olmalı. Bu, çok kritik ve düzenli olarak takip edilmesi gereken bir parametre. Düşüşler ve ani artışlar olduğunda bunun analizini iyi yapmak gerekiyor. Biz, şirket olarak müşteri kazanımını iki katı seviyelerinde tutmaya özen gösteriyoruz.
MOBİLDE KRİTİK ORAN
Önemli kriterlerden biri de mobil iletişim. Bir e-ticaret işletmesinin mobil oranı yüzde 40 ve üzerinde olmalı. Özellikle işletmeler bu oranı dereceli olarak artıramadıklarında kesinlikle bir sorun olduğunu düşünmek gerekiyor. Bizim site trafiğinin yaklaşık yüzde 43,8’i, satışlarınsa yüzde 42,4’e yakını mobil tarafta gerçekleşiyor.”

“GİDERLER YÜZDE 21’İ ASLA GEÇMEMELİ”
ALTIN ORANLAR

Bir süpermarketin giderleri en çok yüzde 21 seviyesinde olmalı. Kârlılığı ise yüzde 25-26 dolaylarında gerçekleşmeli. Buna göre esas faaliyet kârınınsa yüzde 4 olması gerekiyor. Bir süpermarketin sağlıklı ve sürdürülebilir olması içinse şirkete göre değişmekle birlikte ortalama saha giderleri yüzde 17 seviyesinde olmalı. Merkez giderlerinin yüzde 4, kira giderlerinin yüzde 3,5, personel giderlerininse yüzde 7 seviyelerinde olması lazım. Bu altın oranlar gıda perakendesinde faaliyet gösteren bir firmanın sağlıklı çalışması ve sürdürülebilir olması için son derece önemli.
STOK KURALI Toplamda 36 gün stok devir gününe sahip bir şirketin en az 51 gün ortalama ödeme gününe sahip olması gerekiyor. Bu sayede negatif işletme sermayesi oluşur ve büyümek için fon elde edebilir. Envanter kayıpları da minimize edilip kontrol altına alınmalı. Bir süpermarketin envanter kayıpları binde 5 olmalı. Ancak bu konuda binde 8’e kadar oranlar kabul edilebilir seviyeler.
YAZ VE KIŞ FARKLI
Meyve sebze fireleri yazın yüzde 7-8, kış aylarında ise yüzde 5-6 oranlarında olmalı. Ortalamada yüzde 7 fire oranı olması gerekiyor. Ette ise yüzde 2 oranı nispetinde olmalı. Bu veriler ışığında gıda perakendesindeki bir şirket hayatını sürdürebilir ve büyümeyi yakalar.~“2 VARDİYANIN ALTI TEHLİKELİ”
PERİHAN İNCİ / İNCİ HOLDİNG YKB
İZLENEN RAKAMLAR

Üretim şirketleri için yaşayabilirlik göstergelerinin başında üretim adedi ve çalışılan vardiya sayısı bulunuyor. Üretim şirketlerinin ayakta kalması için 3 vardiya sistemi üzerinden minimum 2 vardiya çalışmaları lazım. Bunun yanında en az yüzde 60 makine kullanım oranına sahip olmak da önemli.
KÂRLILIK DENGESİ
Brüt kârlılık dengesi de sektörden sektöre değişmekle birlikte en az yüzde 15 kârlılığın sürdürülebilirlik için şart olduğunu düşünüyorum. Ayrıca üretim yaparken ne kadar makine zamanı ve insan zamanı harcadığınız da çok önemli. Stratejik planımız gereği şirketlerimizin üretim birim zamanlarını her yıl yüzde 2-3 oranında iyileştirmelerini hedefliyoruz.
NAKİT AKIŞI
Nakit akışı da bir şirketin temel sürdürülebilirlik göstergesi. Büyüme dönemleri dışında şirketlerimizin mutlaka pozitif nakit akışı üretmelerini önemsiyorum. Kriz zamanlarında ise gerekirse küçülerek nakit akışını pozitifte tutmaya çalışıyorum.

“DÜŞÜK KAPASİTE RİSK YARATIYOR”
ALİ PANDIR / ERDEMİR GRUBU YKB
HAYATİ SINIR

Dünya Çelik Birliği’ne göre çelik sektöründe ‘yaşayabilirlik sınırı’ olarak belirlenen kapasite kullanım oranı yüzde 75 seviyesinde. Geçen yıl Türkiye’de yassı çelik sektörünün 18,2 milyon ton olan kapasitesinin yüzde 57’si kullanıldı.
NORMALİN ALTINDA
10,4 milyon ton civarında üretim gerçekleşirken yaklaşık 7,8 milyon tonluk kapasite değerlendirilemedi. Türkiye’de çelik sektöründe normal yaşam seviyesinin altında kalan kapasite kullanım oranı, sektörün sürdürülebilirliğine zarar veriyor ve ciddi bir risk yaratıyor.
BU ORANLARA DİKKAT
Sektörün yaşayabilirlik göstergeleri arasında şirketlerin finansal rasyoları da önemli. Geçmiş yıllarda AB’de yapılan çalışmalara göre çelik sektörünün FAVÖK/ciro oranının en az yüzde 10 seviyesinde olması gerektiğini gösterdi. Sektördeki entegre tesisler içinse bu oran en az yüzde 13,5 olmalı. Yine sektördeki bir işletmenin yaşamını sürdürmesi içinse FVÖK/ciro oranının en az 1,5 olması gerekiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz