Çantamı alıp, atlayıp gidiyorum

Ayşegül İldeniz'le, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde buluştuk. İşte İldeniz'in yeni yaşamı...

10.10.2014 16:19:200
Paylaş Tweet Paylaş
Çantamı alıp, atlayıp gidiyorum
Ayşegül İldeniz, Intel’in Silikon Vadisi’ndeki merkezinde yeni kurulan Yeni Teknolojiler Bölümü’nün dünya başkan yardımcısı... Kariyeriyle bağlantılı olarak 15 yılda 76 ülkeyi gezmiş bir isim. Tarihe tutkun olan İldeniz, kendi deyimiyle 1 saat bir yerde sabit duramıyor. Gezmeyi, motosiklete binmeyi, arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmeyi çok seven İldeniz, gezileriyle ilgili hiç plan yapmadığını söylüyor. “Çantamı alıyorum, atlayıp gidiyorum” diye konuşuyor. 

10 yıldır Intel Ortadoğu ve Afrika Bölgesi'nin başkanlığını yürüten Ayşegül İldeniz'i, 2013 Ekim ayında Silikon Vadisi'ne uğurladık. İdeniz, Intel'in Silikon Vadisi'ndeki merkezinde yeni kurulan Yeni Teknolojiler Bölümü'nün dünya başkan yardımcılığına getirildi. Başta giyilebilir teknolojiler olmak üzere, Intel'in yeni nesil teknolojilerini hayatımıza dahil etme vizyonunun liderliğini üstlenen Ayşegül İldeniz'le, 2013'ün son günlerinde İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde buluştuk.
Birlikte, Eski Şark Eserleri Koleksiyonu bölümünü ziyaret ettik. Yeni yaşamından ve tarihe olan tutkusundan söz ettik.Intel'de geçirdiğiniz 15 yıl boyunca 76 ülkeye gittiniz. Yılın üçte birinde otellerde konakladınız. Şimdi tempo daha da yüksek... Çılgın bir tempo var. Kendimi 18 yaşında hissediyorum. Sıfırdan bir şirket kuruyor gibiyim. 

Eleman alıyorum. Global stratejiyi hazırlamaya başladım. Yapacağımız ürünlerin ne olması ve teknolojik olarak neleri içermeleri gerektiğini konumlandırıyorum. Bunların hepsini sıfırdan yapıyorum. Devamlı seyahat ediyorum. Bir hafta New York'ta, bir hafta Los Angeles'tayım. Sürekli olarak Silikon Vadisi'ne gidip geliyorum. Moda ve günlükhayatımıza dair giysileri ve objeleri yapan kişiler orada. Tasarımcılarla konuşuyorum.
Çok sayıda hobiniz var. Motosiklet, yelken, trekking, arkeoloji, seyahat... Yeni temponuzda bunları yapmak mümkün oluyor mu? ~


Ben hem iş hem keyif için çok seyahat eden bir kişiyim. İki aydır, seyahatleri durdurmuştum. Şimdi bir sonraki seyahati planlıyorum.

Bu sefer nereye?
Moğolistan'a gitmek istiyordum. Ama, artık Amerika'da olduğum için daha yakın yerlere gitmeyi düşünüyorum. Son yıllarda Maya ve İnka kültürlerine merak saldım. Peru'ya, Yukatan Yarımadası'na gittim. Sırada Arjantin var. Patagonya'ya ve Amazon'a gitmek istiyorum.

Bir ülkede ne kadar süre kalıyorsunuz?
Bir hafta, 10 gün arasında.

Nasıl planlıyorsunuz gezinizi?
Ben pek plan yapmıyorum. Sırt çantamı alıyorum, atlayıp gidiyorum.

Yalnız mı?
Bazen yalnız, bazen benim gibi çok maceracı olan birkaç arkadaşım var, onlarla birlikte...~
Tek başınıza gittiğiniz en maceracı yolculuk hangisiydi?
En son Peru'ya Machu Pichu'ya tek başıma gittim. 9 günlük bir seyahatti. Muhteşem bir geziydi. Ben böyle yerlere gittiğimde kendime bir rehber buluyorum. Bazen bir araba kiralıyorum ya da bir araç buluyorum. Peru'da bir jip kiraladım. Machu Pichu'ya trenle gittim. Arkeolojik yerleri, müzeleri ziyaret ettim. Lima'da çağdaş Peru yemeğiyle tanıştım. Muhteşemdi.

Gittiğiniz yerin kültürü ve gastronomisiyle de ilgili misiniz?
Her şeyiyle ilgiliyim. Gittiğim yerin etnikyapısını, tarihini

Bugüne kadar gezdiğiniz yerler içinde sizi en çok neresi etkiledi?
İki yer söyleyebilirim. Birisi Suriye, diğeri Etiyopya. Suriye benim için bir acı. 70 küsür ülke gezdim ama ben Suriye'ye aşık oldum. Neredeyse dünyanın en güzel ülkesi. İnanılmaz bir mozaik.

Bizden de bir sürü iz var, Ortadoğu'dan da... Hepsini toplamış bir ülke. Tabi, şimdiki durumu çok acı. Ben Hama'ya, Humus'a defalarca gittim. Orada benim ekibimden birisi evlendi. Onun düğününe gittim. En son savaş başlamadan birkaç ay önce gitmiştim. Daha sonra gitme imkanım olmadı.

Suriye hem arkeolojik, hem etnik mozaik olarak çok özel bir yer. Bu Müze'de de Suriye'den pek çok özel eser var aslında. Eskiden Suriye Osmanlı Toprağı olduğu için, Ugarit'den, Hama'dan, Sümer Uygarlığı'ndan bir şeyler var.~
Etiyopya?
Yaklaşık 9 gün kaldım. Kuzey Etiyopya'yı gezdim. 4 bin metredeki Milli Park'a tırmandım. Babunları görmeye gittim. Etiyopya, Afrika'nın yazılı kültürü ve yazılı bir tarihi olan, eğitim seviyesi yüksek ülkelerinden birisi.

Ben sadece "yakın tarih" dediğimiz, 4-5 bin yıllık tarihle değil, aynı zamanda, insanın milyon yıllık gelişim tarihiyle de ilgileniyorum. Adis Ababa'daki müzede Lucy var. insanın kökeni Afrika'da deniyor ya 4-5 milyon yıllık "humanoid'lerin, ilk insan formatının oluşmaya başladığı bölgede, kemikler ve onların yaşadıkları yerler var.

Etiyopya seyahatim en heyecanlı seyahatimdi diyebilirim. O dönemde, Kenya için bir telefon projesi üzerinde çalışıyordum. Orada tanıştığım ve beni gezdiren gençlerle sohbet etme olanağı buldum.

Onlardan, Etiyopya'nın büyük bir kentindeki bir kişinin hem cep telefonu hem interneti hem de desktop ve diz üstü bilgisayarı olduğunu öğrendiğimde bir kez daha tüm ülkelerin birbirine çok benzediğini gördüm. Yıllardır Afrika'da iş yapıyorum ama en ücra köşelerde bile teknolojinin bu kadar yaşamın içine girmiş olduğunu görmek benim için çok şaşırtıcı ve keyifli oldu.

Dinlerken fark ediyorum ki siz insanlığın ortak paydalarını bulma ve bunu teknolojiyle bağdaştırmaya çalışıyorsunuz. Arkeoloji merakının gerisinde de bu duygu olabilir mi?
Çok doğru. Kendi dünyamızı, geçmişimizi anlamadan geleceğe dair bir yorum yapmak bana komik geliyor. Tüm insanlar ve tüm kültürlerin birbirine aşırı benzer olduğunu düşünüyorum. Özellikle de bu kadar ülkede iş yaptıktan ve seyahat ettikten sonra.~
Dediğim gibi, yazılı tarih insan hayatında çok kısa bir dönem, 4-5 bin yıl. Tarihin gelişiminde hiç durmadan her şeyi tekrar ediyoruz. Bunu anlamak ve takdir etmek önemli. Bu sayede hem var olduğunuz ortamı daha toleranslı, daha iyi anlayabiliyorsunuz hem geleceği....

Benim işim geleceği dizayn etmek. Gelecekte insanlar neye ne için ihtiyaç duyacaklar, bu konuyu araştırıyorum. Benim görevim global bir görev. Bütün insanoğlunun ortakyönlerini bulmam lazım. Bu bağlamda arkeoloji ve tarihe olan merakımın da bana büyük yardımı oluyor.

Siz Boğaziçi Üniversitesi'nde işletme okudunuz, Amerika'da da master yaptınız. Tarihe olan merakınız ne zaman başladı?
Tamamen hobi. Babamın hobisi. O da elektrik mühendisi. Ben küçükken, ailece Türkiye'deki arkeolojik yerleri gezerdik. Arabaya atlardık. Ben de kitapları okur, arabadaki herkese anlatırdım. Bu benim görevimdi. Ansiklopedileri okurdum, minicik yazıları ben anlatırdım. Sekiz yaşlarındaydım.

Kaç kardeşsiniz?
Bir de ablam var.

O da tarihle ilgili mi?
Hayır. Ben ve babam tarih, politika, sosyoloji, arkeoloji bunlarla çok ilgiliyiz. Hala da tartışırız konuşuruz. Onunla birlikte gezeriz.

Bu müzeyi neden çok seviyorsunuz?
1880'lerde, Osmanlı Dönemi'nde İstanbul'a gelen eserler var. Aslında, Anadolu ve Ortadoğu'nun devamlılığını ve bütünlüğünü gösteriyor. Bu müzeyi iki nedenle çok seviyorum. Birincisi buradaki eserlerin tarihini biliyorum. Bir ara antik diller üzerine çalıştım. Sümerceyi, Hititçeyi ve Hint Avrupa dillerini anlamaya çalıştım.~
Onlar üzerine çalıştığım için, bu müzedeki önemli eserler beni çok etkiliyor. İkincisi Türkiye'nin dışındaki, önemli arkeolojik merkezlerden 150 yıl önce gelmiş eserler var. Ben o bölgeleri gördüm. Karatepe Aslantaş'tan Ugaritten, Hama'dan eserler var.

Bu müze Osmanlı'ya ve bize dair pek çok şey söylüyor. Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeolojisini oturtan kişi. Büyük bir öngörüyle, bu müzeyi kurmuş ve bazı eserleri yabancılardan geri getirmeyi başarmış olması çok önemli.

Biz çoğu kez kendimizden başka bir şeyler görmüyoruz. Bu müze, bulunduğumuz bölgeye ait olduğumuzu, bu kültürün Ortadoğu, Anadolu, Avrupa ve Kafkasların birleşimden ortaya çıkmış olduğunu bize hatırlatıyor. Bu zenginliği değerlendirebiliyor muyuz bilmiyorum ama, bu müze bana daha büyük bir kültürün, insanlığın bir parçası olduğumuzu gösteriyor.

Çok değerli yazılar var burada...

Ben yazıya çok meraklıyım. Burada da çok önemli örnekler var. Benim en favori yerim, Karatepe Aslantaş. Adana'nın kuzeyinde bir açık hava müzesi. Şimdi içine küçük bir müze yaptılar. Harika bir yer oldu. Buraya her fırsatta gitmeye çalışıyorum. Uzakta Adana Ovası ve Baraj Gölü görülüyor. Orada üç dilli bir yazıt var. Fenikece, Aramca ve Yeni Hititçe yazılmış. Bu dillerin aynı anda kullanıldığı bir dönem. Şam'da insanlar hala Aramca kullanıyor. 4 bin yıllık bir dil...~
Pek çok unsuru bağlama, insanları birleştirme duygusu. Siz de bir anlamda Intel'de insanlığı teknolojiyle birleştirmeye çalışıyorsunuz. Ben insanların son 15 yılda teknoloji sayesinde pek çok şeyi başardığını gördüm. Yazı da öyle bir şey. İnsanların gereçlerle pek çok şey yaptıklarını gözlemliyorum. İnsanlar bunu, 5 bin yıl önce de yapıyorlardı. Şimdi de yapıyorlar.

Spor yapmaya vakit buluyor musunuz?
İstanbul'da bir hocam vardı. Onunla sahile çıkıyorduk. Birlikte spor yapıyorduk. Şimdi Amerika'da çok zor. Yeni düzene ancak uyum sağlıyorum.

Hafta sonları ne yapıyorsunuz?
Hafta sonlarında arkadaşlarıma, dostlarıma, aileme vakit ayırmayı çok seviyorum. Yurtdışında da çok arkadaşım var. Onlarla yılda birkaç kez bir araya geliyorum. San Fransisco'da master yaptığım zamandan kalan arkadaşlarım var. Haftanın birkaç gününü dostlarıma ayırıyorum. İstanbul'dayken ya seyahat ederdim ya İzmir'e ailemi ziyarete ya da bir yürüyüşe dağa giderdim.

Dinlenmek yok yani...
Hayır. Ben bir yerde oturamam. 1 saatten fazla sabit duramam, sıkılırım. Adrenalin olmadan yapamam. Motosiklete atlar bir yerlere giderim, jipe biner bir dağa, gölete giderim, yelken yaparım, arkadaşlarımla buluşurum...

Kaç saat uyuyorsunuz?
Şimdilerde çok az uyuyorum. Normalde 6,5 saat uyurdum. Şimdilerde bu da düştü.~

Bu tempoyla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Yorulsam bile hiç düşünmüyorum. Bir hedefim var. Önümde çok büyük bir proje var. Başarmalıyım. Yeni heyecanlar beni şarj ediyor. Bu hafta İstanbul'da oksijen doldurdum. Bu bana birkaç ay yeter. Sonra yine koşarak gelirim.

Vitamin destekleri, ilaçlar alıyor musunuz? Neyle besleniyorsunuz?
Hayır. Yemekte hiç kısıtlama yapmıyorum sadece. En sevdiğim gıdalar; köfte, Türk kahvesi, kuru fasulye, pilav. Ancak evde yemek yapamıyorum. Palo Alto'da Taxim Street Food diye bir yer buldum. Pazar günleri çay simit, sahanda yumurta, her şey var. Çok mutluyum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz