Sanatı paylaşmak gerek

Can Elgiz ile kurduğu müzesinde sanat, koleksiyonerlik ve sürekli takibindeki sanat mekanları üzerine konuştuk.

25.03.2014 17:38:470
Paylaş Tweet Paylaş
Sanatı paylaşmak gerek
Can Elgiz, Giz Plazalarının inşaatını yapan Giz İnşaat’ın yönetim kurulu başkanı. Başarılı işadamının çok farklı bir yönü daha var. Elgiz, Türkiye'nin en önemli resim ve çağdaş sanat koleksiyonerleri arasında gösteriliyor. Öyle ki Türk ve uluslararası sanatçılardan oluşan, bine yakın çağdaş eseri içeren çok önemli bir koleksiyona sahip. Kurduğu Proje4L Elgiz Müzesi’nde başta genç sanatçıların avantgarde çalışmalarına yer veren Elgiz, 2005’ten bu yana kendi koleksiyonunu da sergiliyor. “Sanat eserini alıp, salona asıp, tek başınıza seyretmektense toplumla paylaşmanın daha doğru olduğunu yurtdışına yaptığımız sanat gezilerinde gördük” diye konuşuyor.

Can Elgiz'in adını İstanbul Maslak'taki Giz Plazalarla duyduk. Ama aslında Elgiz, Türkiye'nin en önemli çağdaş sanat koleksiyonerlerinden biri... Elgiz için sanat, tam bir tutku... Öyle ki 1980'lerde Türk çağdaş sanatçılarının eserleriyle koleksiyonerliğe adım atan Elgiz, ardından uluslararası isimlerin eserlerini de toplamaya başladı. Bugün bine yakın esere sahip olan başarılı koleksiyoner, neden sadece çağdaş eserler aldığını, "Geriye dönüp bakmak yerine hep ileriye doğru gitmek gerektiğini düşünüyorum. Günümüzün sanatçılarının eserlerini almak bana her zaman daha doğru geldi" diye açıklıyor.

"Yurtdışında uluslararası sanat eserleri toplamaya başladığımız için sık sık gittiğimiz tüm fuar ve bienallerde koleksiyonlarını topluma açan kişilerle karşılaşıyorduk" diyen Elgiz, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek 2001 yılında Levent'te Proje4L'yi açtı. Proje4L, ilk yıllarında galerilere giremeyen avantgarde sanat sergilerine yer verdi. Ardından 2005'te Maslak'a taşınmasıyla Proje4L Elgiz Müzesi adını alan mekanda Elgiz, kendi koleksiyonunu da sergilenmeye başladı.

Can Elgiz, "Sanat eserini alıp, salona asıp, tek başınıza seyretmektense toplumla paylaşmanın daha doğru olduğunu yurtdışına yaptığımız sanat gezilerinde gördük" diyor. Elgiz'in koleksiyonunda ise Tracey Emin, Jan Fabre, Barbara Kruger, Cindy Sherman, Andy Warhol, Peter Halley, Paul McCarthy ve Robert Rauschenberg gibi çağdaş sanatın dünyadaki önemli isimlerinin yanında, Erol Akyavaş, Ömer Uluç, Fahrelnissa Zeid, Nejad Devrim ve Abdurrahman Öztoprak gibi Türk ustalarının eserleri de bulunuyor. Can Elgiz ile kurduğu müzesinde sanat, koleksiyonerlik ve sürekli takibindeki sanat mekanları üzerine konuştuk:~

Sizin koleksiyonerlik serüveniniz nasıl başladı?
Benim sanat eserleri toplamaya başlamam 1980'den sonraya denk geliyor. İlk olarak Türk çağdaş eserleri alıyorduk. Ardından uluslararası sanata doğru yöneldik. Çünkü, sanata sınır koymak olmaz diye düşündük. 1990'lardan itibaren de uluslararası çağdaş sanat eserlerini toplamaya başladık.

Koleksiyonunuza hep çağdaş eserleri mi alıyorsunuz?
Klasik ve modern sanat tabii ki çok önemli. Zaten çağdaş sanat onların üzerine inşa edilmiş durumda. Ancak geriye dönüp bakmak yerine hep ileriye doğru gitmek gerektiğini düşünüyorum Günümüzün sanatçılarının eserlerini almak bize her zaman daha doğru geldi. Tabii günümüz eserleri hem maliyet hem bulunabilirlik anlamında da daha mantıklı seçimler oluyor.~
Peki müze kurma fikri ne zaman oluştu? Neden müze kurma kararı aldınız?
Aslında biz koleksiyoner olarak çağdaş sanat dünyasına girdikten sonra bu dünyanın önde gelen küratörlerinden bize daha da avantgarde sanata yönelmemiz önerildi. Yurtdışında uluslararası sanat eserleri toplamaya başladığımız için sık sık gittiğimiz tüm fuar ve bienallerde koleksiyonlarını topluma açan kişilerle karşılaşıyorduk. Sanat eserini alıp, salona asıp, tek başınıza seyretmektense toplumla paylaşmanın daha doğru olduğunu o dönemde gördük.

Sonuçta sanatı paylaşmak gerek. Biz ilk sanat mekanımızı açtığımızda kendi koleksiyonumuzu değil, çağdaş ve o günün galerilerine girmeyen avantgarde sanatı sergilemeye başladık. Çünkü, galeriler satılabilir eserleri sergilemek istiyor. Biz galerilerin dışında kalan, sanatçılar için kâr amacı gütmeyen kurumlar olmalı diye düşündük. Türkiye'de bu kurumlardan yoktu. Biz de bu anlamda 2001'de kurduğumuz Proje4L ile ilk olduk. Ardından bugün Maslak'taki daha büyük metrekareli müzemizde hem koleksiyonumuzdan eserleri sergiliyoruz hem çeşitli önemli sergilere de ev sahipliği yapıyoruz.~

Hangi sanatçıların eserlerini toplamayı tercih ediyorsunuz?
Biz koleksiyonumuzda bir sanat tarihi hiyerarşisi içine girmedik. Daha çok eklektik yapı içinde, neyi beğenirsek onu alma yoluna gittik. Sanat tarihi hiyerarşisiyle bir sanatçının her döneminde bir eseri olsun diye düşünmedik. Biz farklı sanatçıların farklı işlerini toplamak istedik.

Koleksiyonunuzda kaç parça eser var?
Sayı olarak tutmuyoruz, ancak bine yakındır. Sayıdan çok, o koleksiyondan edindiğiniz haz önemli. 20-30 eserden bile koleksiyoner olunabilir.

Son dönemde koleksiyona kattığınız bir iki isim verebilir misiniz?
Çok önemli bir sanatçı olan Garth Weiser'ın eserini aldık. Heykel konusunda Tony Cragg'in eski dönem bir işini, Mimmo Paladino'nun da yeni ve az görülmüş bir işini yakaladık. Değişik sanatçıları takip ediyoruz.

Müzede sergileri hangi aralıklarla, ne şekilde yapıyorsunuz?
Koleksiyonumuzdan belli bir başlık altında ya da ortak paydada eserleri bir araya getirerek sergiler oluşturuyoruz. Koleksiyonlar aslında öyle yastık altında kalacak değerler değildir. Önemli bir paylaşım konusudur. Biz Maslak'taki bu mekana geçeli 3-4 yıl oldu. Burası daha büyük metrekareli olduğu için farklı imkanlara sahip olduk. Mekanı iki bölümde kullanabiliyoruz. Bir koleksiyonun daimi sergisini yaparken, ikinci bölümde çok büyük olmayan retrospektif ya da özel sergilere yer verebiliyoruz. Mesela şu anda Seyhun Topuz sergisi mevcut.~
Eski misyonumuzu da terasta uyguluyoruz. Bin 500 metrekarelik terasımız yüksek binalarla çevrilmiş arena gibi bir mekan. Bu terasta genç sanatçıların farklı işlerine yer veriyoruz. Bütün akademilerin güzel sanat alanlarına, heykel bölümlerine duyurular yapıyoruz. Ardından gelen müracaatlar akademisyenlerden oluşan bir kurul tarafından seçiliyor ve sergileniyor. Bu şekilde koleksiyonumuza dahil olmayan, heykel üzerine yoğunlaşan sergiler yapıyoruz.

Bir dönem 40 yaş altı sanatçıların eserlerini bir araya topladık. Bir dönem 40 yaş üstü önemli sanatçıların eserlerine yer verdik. İlk defa land art yaptık. Avusturyalı Andrew Rogers, doğal malzemelerle genelde büyük araziye yaygın işler yapıyor. Bizim terasımızda da meraklı katılımcılar ve sanat öğrencilerinin interaktif çalışmasıyla bir sergi yaptı.

Müzenize ne kadar ziyaretçi geliyor?
Günlük tek başına gelen ziyaretçimiz çok fazla olmamakla birlikte okullardan büyük gruplar geliyor. İstanbul'a gelen ve sanatla ilgilenen tüm turist grupları müzemizi ziyaret ediyor. Çünkü, yurtdışında bilinirliğimiz yüksek. Türkiye'de de sanat öğrencilerinin yoğun ilgisi var.

Son dönemde koleksiyonunuzda hangi sanat dalına daha fazla ağırlık veriyorsunuz?
Müzede terasta sergilediğimiz eserlerin de etkisiyle heykele ağırlık vermeye başladık. Tabii terasımızda açık havaya uygun heykeller bulunuyor, fakat kendimiz de zaman içinde fark ettik ki koleksiyonumuzun sadece tuval ya da fotoğraf sanatını değil tüm alanları kapsaması doğru olacak. Bu anlamda kendi koleksiyonumuzda eksiklik hissettik. O nedenle son dönemde alımlarımızda heykele ağırlık veriyoruz.

Heykel çoğu koleksiyonerin ilgisini çekmiyor...
Ben mimarım. Mimarlık heykele çok yakındır. Öğrenciyken bu alanda ünlü heykel sanatçılarından dersler aldık. O anlamda da bir bağlantım var. Mimarlık fonksiyon içeren 3 boyutlu bir tasarım. Heykel, fonksiyon içermese de sanatsal yönü olan bir tasarım. İkisinin dengeler, odaklanmalar açısından ortaklıkları var.~

Son yıllarda Türkiye'de sanata ilgi arttı, koleksiyoner sayısı da artıyor. Bu gelişmeyi neye bağlıyorsunuz?
Türkiye'de sanata merak hep klasik eserlere karşı olmuştur. Ülkemizde Osmanlı döneminden gelen oryantalist sanatçıların ardından daha çok peyzaj çalışan Türk ressamları gördük. Sonrasında Fransız sanat akımından etkilenen bir ressam akımı mevcuttu. Cumhuriyet Dönemi sonrasında çağdaş sanata geçiş görüldü. Çağdaş sanat, başlangıçta sanat alıcılarında ilgi uyandırmıyordu. Yakın zamana kadar Türk koleksiyonerler klasik dönem resimleri için müzayedelere katılıyordu. Ama bu doğal bir süreç.  Dünyadaki değişim de bu şekilde oldu. Dünyada da son 15 yılda çağdaş eserlere ilgi arttı, çağdaş eserlerin fiyatları klasikleri bile geçti.

Türkiye'de koleksiyonerlerin artmasının, çağdaş sanat eserleri toplamalarının önemli nedenleri var. Geçmişten gelen eserlerin çoğu, Batı müzelerine girdi, artık sirkülasyonları azaldı. Bulunabilme zorluğu yaşanıyor. Türkiye'de de değerli eserlerin çoğu önemli koleksiyonlara girdi ve çıkmıyor. Onun için alıcı da çağdaş sanata yöneldi. Tabii Türk toplumunda kültür seviyesinin artmasıyla alakalı olarak da vizyonlar değişti. Dünya görüşümüz farklılaştıkça açık fikirli kişilerin çoğalması da sanata olan ilgiyi artırdı.

Geçmişte "En kötü koleksiyoner en fazla parası olandır" demişsiniz...
Ben bu sözü başka bir Belçikalı koleksiyonerden duymuştum. Tabii dünyada çok farklı kesimlerden koleksiyonerler mevcut. Bunlar arasında mali yapısı çok kuvvetli olanlar da var. Bu işe çok gönül verip, tutkuyla bağlanan, başka masraflarını kısıp sanat eseri alanlar da var. Bir de çok büyük alımlar yayıp, sanat yatırımcısı gibi davrananlar mevcut. Bu kesim belli bir süre sonra satmak üzere alıyor. Bu tip alım, piyasayı yükseltiyor. Gerçek koleksiyonerler de çok varlıklı birinin gelip tüm koleksiyonları toplamasından çok hoşnut olmuyor. Türkiye'de de sanat yatırımcıları var. Türkiye'de bir eser bir yıl arayla yeniden müzayedeye çıkabiliyor.~
Son dönemde önemli koleksiyonerler müze açıyor. Siz en çok hangi müzeleri beğeniyorsunuz?
Türkiye'de bir elin parmakları kadar yer var aslında... İstanbul Modern, çok kapsamlı işler yapıyor. Pera Müzesi enteresan işler yapıyor. Hem koleksiyon hem çok önemli uluslararası sanatçıların sergilerini gösteriyor. Sabancı Müzesi'nin de koleksiyonu müthiş. Son dönemde çok önemli ve farklı sergileri de getiriyorlar. Yakın dönemde Anish Kapoor var mesela...

Sabancı Müzesi çok güzel yönetiliyor. Borusan da Beyoğlu Arter'de çok çağdaş işler yapıyor. Ayrıca Borusan'ın kendi ofislerini halka açık müzeye çevirmesi de müthiş enteresan... Hem içinde yaşanan, hem sürekli değişen bir müze alanı yaratmak çok zor. Koç Grubu, Dolapdere'de yeni bir çağdaş sanatlar müzesi açma hazırlığında.

Son dönemde fotoğraf ve video art eserleri de koleksiyonlara girmeye başladı. Bu sanat dalları sizce nasıl gelişecek?
Fotoğraf zaten tuval kadar değerli hale geldi. Stage fotoğrafı dediğimiz kurgulanmış fotoğraf alanında Mehmet Gün'ün de son dönemde bu tip yoğun çalışmaları var. Cindy Sherman gibi sanatçılar kurgulanmış bir an yaratıp fotoğrafla tespit ediyor. Fotoğraf artık, tuvali geçen bir sanat kolu ve giderek de değerlenecek.Video art da öyle... İlerde video art'ın da daha kuvvetlenerek devam edeceğinden eminim. Aynı şekilde kavramsal sanat ayrı bir kulvar. Bu alanda da sponsorların yardımıyla başarılı işler görüyoruz, göreceğiz.

İYİ KOLEKSİYONER OLMA SIRLARI
- İyi koleksiyoner ilk olarak bilgi sahibi olmalı. Bunun için de iyi bir kitaplığa sahip olmalı. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmuyor.
- Ardından bilgi çerçevesinde tüm sanat mekanlarını, müze, galeri ve fuarları gezmeli görmeli.
- Ancak bu aşamalardan sonra ne alması gerektiğine karar vermesi en doğrusu olur.
- Koleksiyon amaçlı alım yapıp günün sonunda hiçbirinin değerli olmadığını gören ve hayal kırıklığına uğrayanlar çok oluyor.
- Koleksiyona çağdaş sanat eserleriyle başlamak en doğrusu. Hem bulunabilirlik hem maliyet anlamında daha erişebilir olur.
- Sanat, akıllı bir yatırım tabii. Ruhunuzu besliyorsunuz, doğru seçim yaparsanız hiçbir zaman değer de kaybetmez. Hem manevi hem de maddi tatmini var.~
- Sanatsever ile koleksiyoner arasında ince bir çizgi var. Bu çizgi ne eser adediyle ne harcanan parayla alakalı değil. Bu çizgi sanat tutkusunun devam etmesiyle ilgili...

"DANIŞMANLA ESER ALMAK, SPOR ARABANI  BAŞKASINA KULLANDIRMAK GİBİ”
KEYİF MESELESİ

Danışmanlar çok önemli ama biz danışmanlık almıyoruz. Çünkü bu bir keyif meselesi. Danışmanla eser almak, kendi spor arabanızı başkasına kullandırmak gibi bir şey olur... Kendi gözünüz, beğeniniz ve kararınızla hareket etmeniz daha doğru. Yanlışı da kendiniz yapmalısınız.

EĞİTİM ŞART
Ama doğru karar vermek için çalışmak gerekiyor. Sadece sergi gezerek de olmuyor. Bir koleksiyoner olmak için önce ciddi bir kitaplık sahibi olmanız lazım. Kendinizi eğitmeniz lazım. Biz mesela eğer uluslararası sanata merak salıp yurtdışında bir sürü koleksiyonerin halka açtıkları mekanları görmeseydik bu müzeyi kuramazdık. Türkiye’de bu tip bir çalışma yoktu, yurtdışındaki örneklerden çok etkilendik

ALMANIN SINIRI YOK
Bugün çok almak isteyip de alamadığım eserler var. Koleksiyonda almanın sonu yok. Bazen de geriye dönüp baktığınızda bir zamanlar alıp almamakta kararsız kaldığınız sanatçıların bugün nereye geldiğini görüyorsunuz. O zamanlarda demek ki dersimi iyi çalışmamışım diyorsunuz. Ben beğendiğim eserleri sürekli takip ederim. Satışa çıkıyorsa da yeniden incelemeye alırım. Eskiden faks çekerek katıldığım bir müzayedede kaçırdığım bir eseri sonra bir galeride gördüm, oradan satın aldım.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz