Kürede yunan korkusu

Yunanistan’ın Euro’dan çıkmasıyla sonuçlanacak bir sürece girildiğini düşünenlerin sayısı giderek artıyor.

1.06.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Kürede yunan korkusu
Yunanistan’ın zaten oldukça yüksek olan kamu borçlarının 2008-2009 resesyonu sonrasında patlama göstermesi, küresel ekonomi için uzun zamandır ciddi bir sorun konumundaydı. Bu sorun, bu ülkenin dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Euro Bölgesi’nin bir parçası olmasından kaynaklanıyordu. Yoksa Yunanistan’ın dünya ekonomisi içindeki payı çok da önemli bir büyüklükte değil. Küresel piyasalar, Yunanistan’ın kamu borçlarını ödeyemeyip iflas ederek Euro Bölgesi’nden çıkmak zorunda kalması halinde bu bölgeye vereceği zarar yüzünden endişeleniyordu. Mart ayında alacaklılarla yapılan anlaşmayla Yunanistan’ın borçlarının önemli bir bölümünün silinmesi bu endişeleri azaltmıştı. Fakat geçen ay bu ülkede yapılan seçimlerin sonuçsuz kalması ve bir hükümet kurulamaması söz konusu endişeyi yeniden hortlattı. Yunanistan’daki seçimler 17 Haziran’da tekrarlanacak. Yenilenecek bu seçimde, borç silme anlaşmasındaki kemer sıkma önlemlerini yeniden müzakereye açmaya niyetli partilerin iktidara gelmesinden korkuluyor. Ancak Euro Bölgesi’nin lideri Almanya, böyle bir müzakereye yanaşacak gibi görünmüyor. Bu nedenle Yunanistan’ın Euro’dan çıkmasıyla sonuçlanacak bir sürece girildiğini düşünenlerin sayısı giderek artıyor.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

SORUNUN CİDDİYETİ

Yunanistan’ın Euro’dan çıkması ihtimali, bu kez daha ciddi gibi görünüyor. Bizi böyle düşünmeye yönlendiren birkaç neden var. Birincisi, Avrupalı siyasetçiler daha önce bu tür bir ihtimali ağızlarına bile almazken, geçen ay Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin Euro Bölgesi’nin Yunanistan’ın olası bir çıkışının üstesinden gelebileceğini söylemiş olması. İkincisi, dünyanın en büyük banknot basım şirketlerinden birinin Yunanistan’ın kendisine başvurması ihtimaline karşı bu ülkenin eski para birimi olan drahmiyi basabilmek için acil durum planlarını oluşturmaya başladığını açıklaması. Üçüncüsü de Yunanistan’da faaliyet gösteren çokuluslu bazı bankaların bu ülkenin drahmiye dönmesi olasılığına karşı hazırlık yapmaya başladıklarının ortaya çıkmış olması. Esasında Yunanistan’da henüz bu yönde ciddi bir irade beyanı yok. Çünkü Euro’dan çıkışın vereceği acının şu anda uygulanmasına çalışılan kemer sıkma paketinin vereceği acıdan daha az olacağını kimse garanti edemiyor. Bu ülkede 17 Haziran’da tekrarlanacak seçimler sonrasında iktidara gelebileceği düşünülen siyasetçilerin niyeti, daha çok Euro’dan çıkış tehditini kullanarak kemerleri daha az sıkmak için Avrupa Birliği’nden (AB) daha fazla yardım koparmaya çalışmak gibi görünüyor. Ancak bu tehlikeli bir oyun ve sonunda bir gece ansızın Yunanistan’ın Euro’dan çıkıvermesi tehlikesi de bulunuyor.~

AVRUPA'DA İLK ÇEYREKTEKİ BÜYÜME SIFIR
En önemli ihracat pazarımız olduğu için Avrupa'daki gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Bu bölgede geçen yılın son çeyreğinde ekonomide daralma görülmüştü. Bu daralmanın bu yılın ilk çeyreğinde de sürdüğü ve dolayısıyla Avrupa'nın resesyona girdiği tahmin ediliyordu. Fakat sürpriz şekilde ve de kıl payı farkla resesyondan kurtuldu. ilk çeyrekte büyümedi ama küçülme de göstermedi. Eurostat'ın geçen ay açıkladığı verilere göre, ilk çeyrekte 27 üyeli Avrupa Birliği (AB) genelinde ve de bunların 17'sinin oluşturduğu Euro Bölgesi'nde mevsimsel düzeltilmiş büyüme "sıfır” oldu. Oysa Avrupa Komisyonu'nun son tahminleri, AB genelinde yüzde 0,1 ve Euro Bölgesi'nde ise yüzde 0,2 küçülme yaşanacağı yönündeydi. Avrupa'nın kıl payı farkla resesyondan kurtulmasını bu bölgenin lokomotifi olan Almanya'nın ilk çeyrekte beklenenden daha iyi bir performans göstermesi sağladı. Almanya'da sıfır olarak gerçekleşmesi beklenen büyüme yüzde 0,5'i buldu. Euro Bölgesi'nin diğer büyük ekonomilerinden Fransa, ilk çeyreği beklendiği gibi sıfır büyümeyle kapattı. İtalya'da yüzde 0,8'lik ve ispanya'da yüzde 0,3'lük küçülme yaşandı. İtalya'da resesyon üçüncü çeyreğe uzarken, İspanya ise iki çeyrek üst üste küçülerek resmen resesyona giriş yaptı. AB'nin Euro Bölgesi dışındaki en büyük ekonomisi ingiltere ise ilk çeyrekte beklentilere uygun olarak yüzde 0,2 küçüldü. ingiltere, önceki çeyrek dönemde de küçülmüş olduğu için böylece resesyonda olduğu resmileşti. Yalnız Eurostat'ın yayınladığı bu verilerin ilk tahminler olduğunu belirtmekte fayda var. Haziran ve temmuz başında yayınlanacak ikinci ve üçüncü tahminlerde bu verilerde revizyon olabilir. Yapılacak aşağı yönlü küçük bir revizyon Avrupa'nın gerçekte ılımlı bir resesyon içinde olduğunu gösterebilir. Fakat Eurostat bu tür revizyonların nadiren gerçekleştiğini ve dolayısıyla ilk tahminlerin güvenilir olduğunu söylüyor. Esasında Avrupa'da büyümenin sıfırın biraz üzerinde ya da altında kalması bizim için o kadar da önemli değil. Avrupa şu anda 2008-2009'daki derin bir resesyon içinde değil ama bu bölgede ekonominin durgunlaşması bile bizim ihracatımızı olumsuz etkilemeye yetiyor. Nitekim ilk çeyrekte AB ülkelerine yaptığımız ihracat yıllık bazda yüzde 1,5 gerilemiş bulunuyor. Üstelik bu bölgede yaşanan son siyasi gelişmelerden (Fransa'daki iktidar değişikliği ve Yunanistan'daki sonuçsuz seçimler sonrasında bu ülkenin Euro Bölgesi'nden çıkma ihtimalinin güçlenmesi) sonra krizin tırmanma eğilimi göstermesi, önümüzdeki dönemde bizi daha da olumsuz gelişmelerin beklediğini düşündürüyor.~

ÇIKIŞIN SONUÇLARI
Yunanistan’ın Euro’dan çıkmasının bu ülke için felaket olacağını savunanlar olduğu gibi uzun vadede iyi olacağını düşünenler de var. Felaket tezini savunanlar, bunun Yunan finans sisteminde çöküş getireceğini ve ekonomide en az 10 yıl sürecek bir durgunluğa yol açacağını iddia ediyor. Euro’dan çıkışın Yunanistan için uzun vadede olumlu olacağını savunanlar ise eski para birimi olan drahmiye dönüldüğünde ortaya çıkacak büyük devalüasyonun bu ülkeyi ihracatçı bir ekonomi haline getireceğini söylüyor. Elbette bizim için bu tür bir gelişmenin Yunanistan’dan çok küresel ekonomiyi nasıl etkileyeceği önemli. Uzun vadede olabilecekler belirsiz ama kısa vadede bunun Avrupa’da derin bir resesyona yol açması olasılığı büyük. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (Institute of International Finance: IIF) hazırlattığı bir rapora göre Yunanistan’ın çıkışının Euro Bölgesi’ne maliyeti 1 trilyon doları bulacak. Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi, alacaklıların kayıpları vasıtasıyla tüm AB genelinde bir finansal çöküşe yol açacak. Bu da reel ekonominin finansman kaynaklarını kurutarak büyümeye darbe vuracak.

SANAYİNİN PERFORMANSI İYİCE DÜŞTÜ
Sanayi üretimi bu yılın ilk çeyreğinde oldukça zayıf bir performans sergiledi. Zaten 2012 yılına yüzde 1,5 gibi çok düşük bir yıllık artış oranıyla giriş yapmıştı. Şubat ayında bir toparlanma yaşanır gibi olmuştu ama mart ayında performansı yine düştü. Şubat ayında yüzde 4,4'e çıkan üretim artışı mart ayında yüzde 2,4'e indi. Sanayi üretiminde ilk çeyrekteki ortalama üretim artışı ise yüzde 2,8 olarak gerçekleşti. Sanayi üretiminde geçen yılın son çeyreğinde yaşanan üretim artışı yüzde 6,5'ti. Bu yıl ilk çeyrekte bu oranın yarıdan da fazla düşmesi biraz sertçe bir inişe karşılık geliyor. Türkiye istatistik Kurumu'nun (TÜİK) mevsimsel olarak düzelttiği verilere bakarsak, sanayi üretimindeki durum sert inişin de ötesinde, adeta yere çakılma var. Çünkü bu veriler, ilk çeyrekte sanayi üretiminin geçen yılın son çeyreğindeki düzeyinin yüzde 1,5 altında kaldığını gösteriyor. Fakat bizim yaptığımız mevsimsel düzeltmeye göre durum biraz farklı. Biz, ilk çeyrekte sanayi üretiminin mevsimsel düzeltilmiş olarak sadece yüzde 0,1 düştüğünü hesaplıyoruz. Bu da iniş sırasında yer seviyesinin çok altına inilmediğini gösteriyor. Burada bir parantez açıp sanayi üretimini neden bir de bizim mevsimsel olarak düzelttiğimizi açıklayalım. Bu, TÜiK'in hesapladığı mevsimsel düzeltilmiş sanayi üretimi serisi çok fazla dalgalanma gösterdiği için, kullandıkları yöntemin pek sağlıklı olmadığını düşünmemizden kaynaklanıyor. Bizim yaptığımız mevsimsel düzeltme daha istikrarlı bir seri veriyor ve bunun ekonomideki gidişatı daha iyi yansıttığını düşünüyoruz. İlk çeyrekte sanayi üretimindeki performansın bu şekilde düşmesinin iç talep kaynaklı olduğunu tahmin ediyoruz. Çünkü dış talepte durum fena görünmüyor. ~
Avrupa'daki resesyon benzeri duruma rağmen, alternatif pazarlardaki başarı sayesinde, ilk çeyrekte reel ihracat yıllık bazda yüzde 14,4 artış gösterdi. Reel ihracatta geçen yılın son çeyreğinde yıllık artış yüzde 5,8'di ve 2010'un ikinci çeyrek döneminden bu yana da hiç çift haneli artış görmemiştik. Buna karşılık ilk çeyrekte iç talep göstergelerinde ise durum oldukça kötüydü. CNBC-e Tüketim Endeksi'nde yüzde 2,8, otomobil satışlarında yüzde 20,6 ve reel tüketim malı ithalatında ise yüzde 15,6 düşüş vardı. iç talepteki bu zayıflık sanayicileri üretimi yavaşlatmak zorunda bıraktı gibi görünüyor. Türkiye'de sanayi üretimindeki değişim ile reel gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYİH) değişim oranı arasında önemli bir parallellik olduğundan, bu söylediklerimizin ekonominin geneli için de aynen geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Tahminimiz ilk çeyrekte ekonomideki yıllık büyüme oranının yüzde 2,5 civarında çıkacağı yönünde. Mevsimsel düzeltilmiş olarak önceki çeyrek döneme göre büyüme oranı ise sıfır dolayında çıkacağa benziyor.

LEHMAN ETKİSİ

Yunanistan’ın Euro’dan çıkışının, küresel ekonomide, 2008  sonbaharında ABD’deki dev finans kuruluşu Lehman Brothers’ın batışının yarattığına benzer bir etki yaratacağını savunanlar da var. Hatırlanırsa Lehman’ın batışı küresel finans sisteminde kilitlenmeye yol açmış, küresel ticareti çökertmiş ve iki çeyrektir süren ılımlı resesyonu aniden derinleştirmişti. Mevsimsel düzeltilmiş olarak, 2008’in ikinci ve üçüncü çeyreğinde önceki çeyrek dönemlere göre yüzde 1’in altında olan küresel ekonomideki küçülme, 2008’in son çeyreği ile 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 2’nin üzerine yükselmişti. Küresel ekonomi daha sonra toparlanmıştı ama şu sıralarda oldukça zayıf bir dönemden geçiyor. Bu da yine büyük ölçüde Yunanistan etkisinden kaynaklanıyor. Yunanistan’daki borç sorunu ve bunun İtalya, İspanya ve Portekiz gibi diğer üye ülkelere de yayılma eğilimi göstermesi, geçen yılın son çeyreğinde Euro Bölgesi’nin yüzde 0,3 küçülmesine yol açmıştı. Euro Bölgesi, bu yılın ilk çeyreğinde ise sıfır büyüme gösterdi. Bu durum küresel ekonomide de yavaşlamaya yol açtı. Yunanistan gerçekten Euro’dan çıkmak zorunda kalırsa, bu yılın ikinci yarısında 2008-2009 resesyonunun bir tekrarı yaşanabilir.

DIŞ DENGEDE DURUM DÜZELİYOR
Geçen ay mart ayı verilerinin de yayınlanmasıyla dış ticarette ve ödemeler dengesinde ilk çeyrek dönemin bilançosu ortaya çıkmış oldu. Bu bilançoyu şöyle özetlemek mümkün:
- ilk çeyrekte 35,4 milyar dolarlık ihracat ve 55,7 milyar dolarlık da ithalat yaptık. ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,6  artarken, ithalat ise yüzde 0,7 düştü. Aralık ayında yüzde 5,6'ya kadar inen ihracattaki yıllık artış, şubat ve martta yeniden çift haneye çıkarken 2008-2009 resesyonunun sonundan beri yükselişte olan ithalat ise tam 28 ay aradan sonra ilk kez mart ayında düşüş gösterdi.
- En önemli pazarımız olan Avrupa'nın resesyon benzeri bir durum içinde olması, esasında ilk çeyrekte ihracatı olumsuz etkiledi. Bu dönemde Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yaptığımız ihracat yüzde 1,5 geriledi. Fakat ihracatçılarımız alternatif pazarlara yönelerek bu düşüşü telafi etti. ilk çeyrekte AB dışındaki ülkelere yaptığımız ihracattaki artış yüzde 26,5'i buldu. Burada özellikle Kuzey Afrika ülkelerine yapılan ihracattaki artışın yüzde 63,8'i bulması dikkati çekiyor. Bu, geçen yılki "Arap Baharı” sırasında kaybedilen pazarların hızla geri kazanıldığını gösteriyor. ilk çeyrekte ABD'ye yapılan ihracatın yüzde 31,6 artmış olması da ihracatçılarımızın bu dev pazarı yeniden keşfetmeye başladıklarını düşündürüyor.~
- İlk çeyrekte ihracatta yaşanan artış reel olarak yüzde 14,4'ü buluyor. ihracattaki reel artış geçen yılın son çeyreğinde bunun yarısından daha az ve yüzde 5,8'di. Bu, ilk çeyrekte dış talebin büyümeye katkısının yükseldiğini düşündürüyor. iç talep göstergelerinde durumun pek parlak olmadığını dikkate alırsak, belki de ilk çeyrekte ekonominin az da olsa büyümesi ihracattaki bu performans sayesinde mümkün olmuş olabilir. Reel ihracattaki artışın 2010'un ikinci çeyreğinden bu yana ilk kez çift haneye çıktığını da bu arada belirtelim.
- İlk çeyrekte ithalatta yaşanan düşüş ise reel olarak yüzde 2,2'yi buluyor. Reel ithalatta geçen yılın son çeyreğinde de buna yakın ve yüzde 2,1'lik düşüş vardı. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 7,8 gerileyen reel tüketim malı ithalatı bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 15,6 düştü. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 9,8 gerileyen reel sermaye malı ithalatı ise bu kez hafif toparlanarak yüzde 0,5 arttı. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 1,4'e inmiş olan reel ara malı ithalatındaki artış ise bu kez yüzde 0,1 'e kadar geriledi. Türkiye'nin ithalatında ağırlığın bu son grupta olduğunu belirtelim. Dolayısıyla bu veriler, ithalattaki düşüşün, iç talepteki gerileme yüzünden işletmelerin üretimi yavaşlatmasından
kaynaklandığını gösteriyor.
- İhracat ve ithalatta yaşanan bu gelişmelerin faydası, geçen yıl olağanüstü boyutlara çıkan dış dengedeki açığın küçülmeye başlaması oldu. ilk çeyrekte dış ticaret açığı yüzde 17,5 gerileyerek 20,3 milyar dolara indi. Cari işlemler dengesi açığı ise yüzde 25,1 'lik düşüşle 16,2 milyar dolara geriledi. 2011'i 77,2 milyar dolar düzeyinde kapatan yıllık cari açık, 5,4 milyar dolarlık inişle ilk çeyreğin sonunda 71,8 milyar dolara düştü. ilk çeyrekte cari açık geçen ekim ayındaki zirvesine (78,1 milyar dolar) göre ise 6,8 milyar dolar gerilemiş bulunuyor.
- İlk çeyreğe ilişkin büyüme tahminlerimiz doğrultusunda yaptığımız hesaplar, bu dönemde cari açıkta milli gelire oran olarak da ciddi bir düşüş yaşandığını gösteriyor. Buna göre 2011'i yüzde 10 düzeyinde kapatan cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYiH) oranının ilk çeyrekte yüzde 9,3'e indiğini tahmin ediyoruz.
- İlk çeyrekte dış açığın finansmanının da toparlanma olduğunu belirtelim. Geçen yılın temmuz ayından itibaren Türkiye'ye sermaye girişi cari açığın gerisinde kalmaya başlamış ve bu nedenle döviz rezervlerimiz 14,2 milyar dolar erimişti. Şubat ve mart aylarında ise net hata ve noksan dahil sermaye girişi yeniden cari açığın üzerine çıktı. Böylece bu iki ayda rezervlerde 3,4 milyar dolarlık artış gerçekleşti.

TÜRKİYE'YE NE OLUR?
Avrupa, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı. Bu nedenle Euro Bölgesi’nde geçen yılın sonlarından beri süren ekonomideki duraklama bizi olumsuz etkiledi. AB ülkelerine yaptığımız ihracat, ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 1,5 geriledi. Fakat ihracatçılarımız alternatif pazarlara yüklenerek bu olumsuz gelişmenin etkisini büyük ölçüde telafi etti. AB dışındaki ülkelere yaptığımız ihracatın yüzde 26,5 artış göstermesitoplam ihracattaki artışın da yüzde 12,6 gibi makul bir seviyede gerçekleşmesini sağladı. Yunanistan gerçekten Euro’dan çıkarsa, ihracatımız muhakkak daha fazla hasar alacak. Bu olayın sadece Avrupa’daki resesyonu derinleştirmesi bile bizi olumsuz etkileyecek. Bir de küresel ekonomide Lehman benzeri bir etki ortaya çıkarsa, ihracatımız kaçınılmaz olarak düşecek. Lehman’ın batışından sonra 2009 yılında ihracatımız yüzde 22,6 düşmüştü. Yunanistan’ın Euro’dan çıkışı küresel finans piyasalarını kilitlerse Türkiye finansman kanalından da darbe yiyecek. Zaten küresel finans piyasalarında Yunanistan ve Euro Bölgesi bağlantılı olarak yaşanan sorunlar geçen temmuzdan beri Türkiye’ye sermaye girişini kısıtlamış ve bu da iç talebi olumsuz etkilemiş durumda. Yunanistan’ın Euro’dan çıkışı halinde bu etki daha da güçlenip ekonomide daralmaya yol açabilecek. ~
Lehman’ın batışından sonra 2009 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 4,8 küçülmüştü.

EKONOMİDEKİ DURAKLAMA İSTİHDAMDAKİ ARTIŞI DURDURDU
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK), şubat ayı işgücü piyasası verilerini geçen ay açıkladı. Bu veriler, önceki ve sonraki ayla birlikte üç aylık dönemin ortalamasından oluştuğundan, aynı zamanda 2012'nin ilk çeyrek dönemine ilişkin verileri oluşturuyor. Bu veriler ilk çeyrek dönemin işsizlik oranının mevsimsel düzeltilmiş olarak yüzde 9,1 olduğunu gösteriyor. Yine mevsimsel düzeltilmiş olarak istihdam edilenlerin sayısı 24,4    milyon iken, işsizlerin sayısı ise 2,4 milyon kişi düzeyinde bulunuyor. ilk çeyrekteki işsizlik oranı geçen yılın son çeyreğindeki oranın sadece 0,1 puan gerisinde. işsiz sayısında ise 49 bin kişi gibi düşük bir artış var. Gerek işsizlik oranındaki gerekse işsiz sayısındaki düşüşün önceki dönemlere göre epey hız kestiği dikkati çekiyor. Bu durum, ekonomideki duraklamanın istihdama olumsuz yansımasından kaynaklanıyor. Biz ilk çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş büyümenin sıfır dolayında çıkmasını bekliyoruz. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın son dönemdeki açıklamaları, bu kurumun da benzer bir beklenti içinde olduğunu gösteriyor. Nitekim TÜİK'in mevsimsel düzeltilmiş verileri, ilk çeyrekte istihdamın geçen yılın son çeyreğine göre yatay seyrettiğini hatta az bir miktar (15 bin kişi) düştüğünü gösteriyor. Buna rağmen işsiz sayısında bir miktar düşüş yaşanması ise aynı dönemde işgücünde de biraz gerileme olmasından kaynaklanıyor. TÜİK, tarım dışı işgücü piyasası verilerini mevsimsel olarak düzeltmediği için bunu biz yapıyoruz. Bizim yaptığımız mevsimsel düzeltme tarım dışı işsizlik oranındaki düşüşün biraz daha fazla olduğunu gösteriyor. Buna göre ilk çeyrekte tarım dışı işsizlik oranı 0,3 puan gerileyip yüzde 11,3'e inmiş durumda. Ancak tarım dışı işsizlik oranındaki düşüşün de hız kestiği görülüyor. Önceki iki çeyrekte tarım dışı işsizlik oranındaki düşüş aynı ve 0,7 puandı. Bu durum ekonomideki duraklamanın tarım dışı istihdamdaki artışı da neredeyse durdurmasından kaynaklanıyor. Bizim hesaplarımız ilk çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş tarım dışı istihdamda sadece 15 bin kişilik artış olduğunu gösteriyor. Bu, 2008-2009   resesyonundan bu yana gerçekleşen en düşük istihdam artışını oluşturuyor. TÜİK'in mevsimsel düzeltilmemiş verileri de ekonomideki yavaşlamanın istihdamdaki artışın ve dolayısıyla işsizlikteki düşüşün hızını kestiğini gösteriyor. Bu verilere göre, ilk çeyrekteki işsizlik oranı yüzde 10,4 düzeyinde. Geçen yılın ilk çeyreğine göre işsizlik oranındaki düşüş 1,1 puan olarak hesaplanıyor. Oysa 2008-2009 resesyonundan bu yana bu orandaki düşüş genelde 2 puanın üzerinde seyrediyordu. işsizlik oranındaki düşüşte görülen bu yavaşlamaya paralel olarak istihdamdaki artışta da yavaşlama var. Resesyondan bu yana 1 milyonun üzerinde seyreden istihdamdaki yıllık artış, bu yıl ilk çeyrekte 500 bin civarına düşmüş bulunuyor.

SİYASİ SONUÇLAR
Avrupalı siyasetçiler, parasal birliği siyasi birliğe giden yolda bir adım olarak tasarlamıştı. Fakat daha bu tasarılar oluşturulurken bazı iktisatçılar, ekonomisi birbirine denk olmayan ülkeler arasında parasal birlik oluşturulmasının, güçsüz ekonomilere zarar vererek felaket getirebileceği uyarısında bulunmuştu. Şimdi bu felaket öngörüsünün gerçekleşme yoluna girmiş olması, Avrupa’nın siyasi birlik projesine de zarar verecek gibi görünüyor. Bu da AB’ye üyelik müzakerelerini sürdürmekte olan Türkiye’yi etkileyecek bir gelişme olacak. Avrupa tarihinde daha önce de parasal birlikler görülmüştü. Bunların en kapsamlısı, 1865 yılında Fransa, Belçika, İtalya ve İsviçre tarafından kurulup daha sonra İspanya, Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeleri de içine alan Latin Para Birliği'ydi.~
Altın standardının uygulanmakta olduğu o dönemdeki parasal birlik ortak bir para birimi basılması yoluyla değil de ulusal para birimlerinin altın içeriğinin eşitlenmesi yoluyla kurulmuştu. Bu birlik, I. Dünya Savaşı sonrasında zor duruma düşen bazı üyelerin altın karşılığı olmadan kağıt para basımına geçmesiyle yara almış ve 1927’de de çökmüştü. İlginç olan Yunanistan’ın o dönemde de parasal birlik için sorun oluşturmasıydı. O dönemdeki Yunan hükümetlerinin kronik ekonomik sorunlar nedeniyle madeni paralardaki altın miktarını sürekli düşürmeleri yüzünden, Yunanistan 1908’de Latin Para Birliği’nden atılmıştı. Fakat para politikasında yaptığı düzenlemelerden sonra 1910’da yeniden üyeliği kabul edilmişti.

ENFLASYON ZİRVEYE ULAŞTI
Nisan ayında enflasyon geçen yılki seviyesini (yüzde 0,87) epey aşıp yüzde 1,52 olarak çıktı. Bu da dört aydır yatay seyreden yıllık enflasyonda ufak bir sıçramaya yol açtı. Mart ayında yüzde 10,43 olan yıllık enflasyon, nisan ayında yüzde 11,14 seviyesine ulaştı. Nisan ayında enflasyonun böyle sıçrama göstermesine, büyük ölçüde, ay başında elektrik ve doğalgaza yapılan zamlar neden oldu. Merkez Bankası uzmanları, bu zamların nisan ayı enflasyonunu 0,5 puan yükselttiğini hesaplıyor. Nisan ayında enflasyonun yüksek çıkmasına giyim-ayakkabı grubundaki fiyat artışlarının geçen yılın üzerinde çıkması da etkide bulundu. Enflasyon mayıs ayında bu zirve noktasından epey aşağılara düşecek. Bunu da "baz etkisi” sağlayacak. Geçen yıl mayıs ayında gıda fiyatlarındaki olağanüstü sıçrama yüzünden enflasyon yüzde 2,42 olarak çıkmıştı. Bu yıl mayıs ayında mevsim normallerine (yüzde 1 dolayı) yakın bir enflasyonun çıkması, yıllık enflasyonu yüzde 9,5 dolayına kadar çekecek. Fakat enflasyon mayıs ayında ineceği bu seviyede kalıcı olacak gibi görünmüyor. Yine mevsim normallerine yakın aylık oranların çıkması halinde, yıllık enflasyon haziranda yüzde 11 dolayına geri dönecek. Yılın son üç ayına kadar da bu seviyede seyredecek. Yeniden baz etkisinin devreye girmesiyle ancak son üç ayda tek haneye kalıcı düşüş gerçekleşebilecek. Bu düşüş de yıl sonunda enflasyonu en fazla yüzde 8,5 dolayına çekebilecek.


ENFLASYON RAPORU
Fakat 26 Nisan'da yılın ikinci Enflasyon Raporu'nu yayınlayan Merkez Bankası, ocak ayında yayınladığı ilk Enflasyon Raporu'nda yaptığı yüzde 6,5'likyıl sonu tahminini korudu. Bu raporda yılın ilk çeyreğinde enerji fiyatlarında yaşanan artışın yıl sonu enflasyon tahminini 0,4 puan yükselttiği belirtiliyor ama enerji dışı ithalat fiyatlarındaki olumlu seyrin bunun yarısını telafi ettiği söyleniyor. Enerji fiyatlarındaki artışın olumsuz etkisinin kalan kısmının da para politikasının biraz daha sıkılmasıyla telafi edilmesi planlanıyor. Bu raporun yayınlandığı sıralarda, Merkez Bankası, piyasalara verdiği fonların ortalama maliyetinden oluşan fiili para politikası faizini yükselterek zaten bu ek parasal sıkılaştırmaya başlamıştı. Buna mayıs ayında da devam etti. Daha önce yüzde 7,5-8 arasında seyreden fiili para politikası faizi, mayıs ayında genelde yüzde 9'un üzerindeydi. Fakat küresel ekonomide yaşanan son gelişmelerden sonra petrol fiyatları geçen ay 10 dolar kadar aşağıya geldi. Bu gelişme önümüzdeki dönemde enflasyonu olumlu etkileyebilir. Yunanistan'ın Euro'dan çıkması ve bunun küresel bir resesyonu tetiklemesi halinde, enflasyonda hızlı bir düşüş de gündeme gelebilir.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz