"KATILIMIN PAYI 2010 YILINDA YÜZDE 10'U GEÇER"

Yunus Nacar, katılım bankalarının sektör aktifinde yüzde 5,5 olan payının yüzde 10’u geçeceğini söyledi.

17.07.2015 20:48:250
Paylaş Tweet Paylaş
"KATILIMIN PAYI 2010 YILINDA YÜZDE 10'U GEÇER"
Türkiye’de katılım bankacılığı yapan 4 banka var. Bu bankalar bugün, bankacı lık sektörü aktiflerinin yüzde 5,5’ini oluşturuyor. Katılım bankalarının toplam mevduatının büyüklüğü, 2009 3’üncü çeyrek sonu itibarıyla 26 milyar TL düzeyinde. 4 bankanın kullandırdığı kredi miktarı yine aynı dönem itibarıyla 23 milyar TL’yi aşıyor. 2009’un ilk 9 ayı sonunda, bu bankaların özkaynak büyüklüğü ise 4 milyar 250 milyon TL. Türkiye Finans Genel Müdürü Yunus Nacar, sektörün deneyimli profesyonellerinden. Kariyerine Maliye Bakanlığı’nda hesap uzmanı olarak başlamış. Katılım bankacılığına ise Faisal Finans’ta adım atmış. Nacar, Türkiye’de 20 yılı aşkın bir geçmişi olan faizsiz bankacılığın asıl gelişiminin, 2006 yılında BDDK’nın denetimine girerek “katılım bankacılığı” adını almasından sonra görüldüğüne dikkat çekiyor. O tarihten bu yana sektörün çok hızlı geliştiğini söyleyen Nacar, “2002’de toplam bankacılık sektörünün aktifinden yüzde 2’ler düzeyinde pay alıyorduk. Bu oran bugün yüzde 5,5’e ulaştı” diyor. Yunus Nacar’a göre katılım bankaları bundan sonraki dönemde daha da hızlı gelişim gösterecek. 20 yıldır reel sektör ile iç içe olduklarına dikkat çeken Nacar, “Kaynağın kullandırılması, ticari ilişkiler anlamında bankacılık sektörünün genelinden bir adım öndeyiz. Bu avantajımızı kullanarak önümüzdeki dönemde sektörden daha hızlı büyüyeceğiz” diye konuşuyor. Katılım bankalarının hedefi ise gelecek 5 yılda, bankacılık sektörünün toplam aktifinden, yüzde 10’un üzerinde pay almak olduğunu söylüyor. Türkiye Finans Genel Müdürü Yunus Nacar ile Türkiye’de katılım bankacılığının gelişimini, sektörün son dönem performansını ve yeni dönem planlarını konuştuk: ~

2009 NASIL GEÇTİ?
2008’in sonlarında başlayan global kriz, dalga dalga yayıldı. Katılım bankaları olarak biz, krize rağmen 2009’u zorlanarak geçirmedik. Körfez ülkeleri, Avrupa ülkeleri ve ABD, fonların yoğunlukta olduğu, türev ürünlere daha fazla para yatıran ülkeler oldukları için çok etkilendiler. Biliyorsunuz Türkiye Finans’ın yüzde 60’ı Suudi Arabistan’lı NCB’ye ait. Yabancı ortağımız, 2009’a çok endişeli girdi. Ama biz onlara, Türkiye’nin bu krizden etkilenmeyeceğini söyledik. Bunun türev ürünlerden çıkan bir finansal kriz olduğunu, Türkiye’de türev ürünlerin ihmal edilebilecek kadar az olduğunu anlattık. Anlattıkları mızı büyük bir iyimserlik olarak gördüler. Ama sonuçta beklentilerimiz gerçekleşti, Türkiye krizden çok etkilenmedi. 2009’un başlarında bankalar, önce hızlı bir şekilde kredilerde frene bastı. Bu otomatik olarak reel sektöre yansıdı. İlk 3 aydan sonra sendikasyon kredilerinin yüzde 60’ı yenilendi. Dolayısıyla bankalar, çok ciddi bir kaynak problemi olmadığını gördü. Yeniden kredi mekanizması çalışmaya başladı. Tabii bu dönemde finansman yapısını iyi yönetemeyen, tahsilatını yapamayan, tabiri caizse yönetim yapısı anlamı nda hastalıklı olan kurumlar zora girdi hatta birçoğu tasfiye oldu. Ancak bunların tamamı kriz nedeniyle olmadı. Krizin etkisi olsa çok daha fazla kurum tasfiye olurdu. 2009’un ilk 3 ayında ekonomi yüzde 14 daraldı ama sonrasında yavaş yavaş iyileşme başladı. Daralma 2009 sonunda yüzde 4-5’e geriledi. Bu yüzde 10’luk bir iyileşme anlamına geliyor. Türk bankacılık sektörü de 2009’da iyi bir kâr etti. Kaynaklarını yaklaşık yüzde 7 büyüttü. Katılım bankaları ise mevduatında yüzde 36 düzeyinde büyüme sağladı.

HEDEF KREDİLERDE BÜYÜME Katılım bankaları 2009’da bankalar kadar yüksek kâr elde etmedi. Bankacılık sektörünün kârı yaklaşık yüzde 30 düzeyinde artarken katılım bankalarında bu, yüzde 10 gibi bir düzeyde oldu. Katılım bankaları olarak biz, TL mevduatımıza yüzde 10 kâr dağıtıyoruz. Bankalarda bu oran şu anda yüzde 7. Ancak bizde istikrarlı bir gidişat söz konusu. fiu anki kârlılığımız hem global ölçekte hem Türkiye ölçeğinde oldukça iyi düzeyde. Katılım bankaları olarak büyümemiz, kredilerdeki söz sahipliğimiz önemli bir noktaya gelmiş durumda. şu anda bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğünden aldığımız pay yüzde 5,5 düzeyinde. Bu oran 2002’de yüzde 2’ler düzeyindeydi. Önümüzdeki 5 yılda yüzde 10’u geçeceğimizi düşünüyorum. Katılım bankacılığı aslında henüz 4 yıllık bir sektör. Katılım bankaları, özel finans kurumları olduğu dönemde bugünkü kadar hızlı büyümüyordu. Banka statüsüne alındıktan, BDDK tarafından düzenlendikten sonra çok hızlı büyüme gösterdi. Gelecekte, iyi yönetimle daha da ileriye gideceğimizi düşünüyorum. ~

REEL SEKTÖRLE İÇ İÇEYİZ
Diğer yandan 2008-2009 krizi gösterdi ki katılım bankacılığı reel sektörün çok önemli bir iş ortağı haline gelmiş durumda. Katılım bankacılığının gücü ve itibarı, önümüzdeki dönemde daha da artacak. Eskiden, “Bunlar nereden çıktı, ne yapıyorlar” diyorlardı. Artık demiyorlar çünkü ayakları mız daha sağlam yere basıyor. Bugün sektördeki tüm bankalarla yarışabilir hale geldik. Hizmet kalitesi, ürün çeşitliliği açısından mevcut trendi yakaladık. Bankacılık sektörü son 3-5 yıldır reel sektöre yöneldi. Hatırlarsı nız geçmişte Demirbank’ın aktifinin yüzde 100’ü Hazine kağıdından oluşuyordu. Katılım bankaları olarak bizse 20 yıldır reel sektörle iç içeyiz. Kaynağın kullanılması, cari hesaplar ve ticari ilişkiler anlamında bankaların genelinden bir adım öndeyiz. Önümüzdeki dönem de bu avantajı kullanarak sektörün genelinden daha hızlı büyüyeceğiz. Katılım bankaları olarak biz her koşulda piyasanın içinde olduk. Tüm kaynaklarımızı krediye döndürdük. 2009’da böyle oldu. 2010’da da böyle olacak. 2010 bizim için özellikle kredide büyüme yılı olacak.

2 YENİ OYUNCU GELEBİLİR Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, Dubai, Katar gibi ülkelerde petrol fonları var. Bu fonlar bugüne kadar ABD, Amerika ve Dubai üzerinden dünyaya dağılıyordu. Türkiye’ye de bu ülkeler üzerinden geliyordu. 2009, bundan sonraki dönemde güvenilir dediğimiz ülkelerin, güvenilir dediğimiz bankaların ne kadar güvenilir olduğunun sorgulanmasına sebep oldu. Körfez de bugün bunu sorguluyor. Kuveyt Dışişleri Bakanı yaptığı açıklamada, 2,5 trilyon dolar kaybettiklerini söyledi. Bu inanılmaz büyük bir para. Sonuç olarak Körfez, Avrupa bankalarını yaşayarak test etti. Geldiğimiz noktada Türkiye ise ilginç bir gelişim içerisinde. Komşularıyla problemlerini mümkün olduğu kadar çözmeye çalışıyor. Fitch ülke notunu 2 puan birden artırdı. Moody’s de Türkiye’nin notunu artırdı. Bu arada pek çok Avrupa ülkesinin notu düşürüldü. Yunanistan’ın hali malum. İspanya, Portekiz, İtalya gibi ülkeler zorlu bir psikolojik atmosfer içerisinde. Dubai, global finansal krizden büyük darbe aldı. Böyle bir ortamda Türkiye çok mutedil bir liman haline geliyor. 2010 ve sonrasında biz istediğimiz ya da ihtiyacımız olduğu için değil onların ihtiyacı olduğu için bize gelecekler. Körfez ile olan münasebetlerimizde de bunu görüyoruz. Hem ortağımız hem Körfez’deki muhabir bankalarımız Türkiye’yi fonlama konusuna çok sıcak bakıyor. Katılım bankacılığı açısından da yeni yatırımlar söz konusu olabilir. Örneğin Katar’dan böyle bir teşebbüs olduğunu duyduk. Katılım bankası lisansı almak için çalışmaları devam ediyor. Geçtiğimiz dönemde TMSF’den Adabank ile ilgili bir satış oldu. Onların da burayı bir katı lım bankası olarak tasarlayacağı konusunda duyumlar aldık. Sonuçta 2 banka daha gelebilir. Katılım bankalarının sayısı yeniden 6’ya çıkabilir. ~

TÜRKİYE FİNANS’IN YENİ DÖNEM HEDEFİ

AKTİFTE İKİNCİ
İyi servis kalitesi, güvenilir ve istikrarlı banka olmanın, lider banka olmakla eşdeğer olduğunu düşünüyoruz. fiu anda 178 şubemiz var. Önümüzdeki 3 ayda 180 şubeye ulaşacağız. Sermaye yeterlilik rasyomuz yüzde 17’nin üzerinde. Agresif bir oyuncu değiliz. Büyüklük yarışında hiç olmadık. fiu anda aktif büyüklüğünde katılım bankaları arasında 2’nci sıradayız. Kanuni takipte sektörde en düşük orana sahibiz. Yani aktifi çok sağlam bir bankayız. İstikrarlı büyüyoruz. Bu açıdan sektörde iyi bir noktadayız. Önümüzdeki dönemde de bankamız bu çizgisini sürdürecek.
BÜYÜME PLANI 2009’un ikinci yarısından bu yana kredi vermek üzere çok ciddi çaba harcıyoruz. 2010’da da bu çabamız devam edecek. 2009’da yüzde 22 kredi artışı sağladık. Bankacılık sektörünün genelinde, 2009’da kredisini en çok artıran 3 bankadan biri olduk. Bu yıl da kredilerimizde yüzde 33 büyüme öngörüyoruz. Artık Türkiye’de çok fazla kötümser olmaya gerek yok. Bu nedenle likiditemizi belli bir oranda tutarak bu yıl kredi vermeye odaklanacağız. 2010 için yüzde 25 düzeyinde de mevduat büyümesi planladık. Bu önemli bir kaynak. Bunun dışında ayrıca yurtdışından da kaynak kullandırmak istiyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz