Yeni küresel ekonomi

Global ekonomi değişiyor ancak temel kurallarından biri geçerliliğini koruyor: Refahı mümkün ve sürdürülebilir kılan inovasyondur.

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni küresel ekonomi
Endüstri devrimi boyunca iplik eğirme makinaları ve buhar gücüyle çalışan dokuma tezgahları sayesinde kumaş imalatı bir hayli mekanize bir süreç haline geldi. Bu inovasyonlarla Kuzeybatı İngiltere, tekstil ürünleri imalatında dünyanın bir numaralı merkezi haline geldi. Bu gelişme aynı zamanda mekanik sistemlerin üstün etkinliğiyle rekabet edemeyen Hindistan'ın tekstil endüstrisinin gerilemesine de neden oldu. Bugün, 250 yıl sonra, İngiltere'nin endüstriyel çehresi baştan aşağıya değişmiş durumda ve Birleşik Krallık'ın dünyaca meşhur pek çok marka ikonunun mülkiyeti yabancıların elinde. Bunun önde gelen örnekleri arasında, her ikisi de Hintli şirket Tata Motors'a ait olan Land Rover ile Jaguar markaları sayılabilir. Günümüzde küresel ekonomi, iktisatçıların yaratıcı yıkım diye tarif ettikleri bir süreç içinde değişiyor. İnovasyonlar sayesinde yeni iş modelleri mümkün kılınırken eskileri ıskartaya çıkıyor. Bu değişikliklerin çoğu üretim yöntemlerindeki ufak tefek ilerlemeler, hızlandırılmış veya maliyet verimli ulaştırma sistemleri ve giderek etkinleşen iletişim sistemlerinden ibaret olduklarından, tek tek farkına varmamız çok zor. Ancak hepsi birlikte ele alındıklarında bu küçük adımlar devasa eğilimler anlamına geliyor. Ürünlerin nerelerde üretilecekleri kadar kimler tarafından ve nasıl tüketilecekleri hakkında da bariz etkileri oluyor. Ayrıca refahın nerede yaratılacağını ve nerede yok edileceğini de tanımlıyorlar. Ve nihayetinde küresel ekonominin süregelen kendi yaratıcı yıkım sürecinde daha ileriye gitmesini sağlayacak bir sonraki muhteşem fikrin nerede yaratılacağına karar veriyorlar. Bu ufak tefek adımların toplam etkisi, global ekonominin görünümünü sürekli olarak değiştirmesini sağlayacak kadar devasa büyüklükte. 30 yıl öncesinde Çin'in bu kadar hızlı büyüyebileceğini kim öngörebilirdi ki? Ya da Sovyetler Birliği'nin çökeceğini? Ve kim kitlesel üretim sektörünün Avrupa ile ABD'den Asya'ya göç edeceğini bilebilirdi? Veya insanların pizza siparişi vermek de dahil olmak üzere kendi lojistik faaliyetlerini bu kadar hızlı ve maliyet verimli yollardan yapmak için internetten faydalanıyor olabileceğini kim öngörebilirdi? London School of Economics'deki (LSE) Finansal Piyasalar Grubu'ndan Dr. Tom Kirch-maier, "Global ekonominin yapısının köklü değişikliklerden geçtiğine artık hiç kuşku yok. Günümüzün gelişmekte olan piyasalarında gelecekte başlıca konvansiyonel endüstriyel sektörler büyüyecek. İleri gelişmişlik seviyesine sahip ülkeler açısından ise bu durum, büyüyebilmek için çok daha fazla sayıda inovasyon üretmek gerektiği anlamına geliyor" diyor. Siemens gibi çokuluslu teknoloji şirketleri kendi global organizasyonları sayesinde bu eğilimlerin her ikisinden de kazançlı çıkabilir. Bu şirketler, zengin ülkelerde olağanüstü kaliteli imalat endüstrileri kadar araştırma ve inovasyon projelerine de seçici olmak kaydıyla yatırımlar yapıyor. Bunlara bir örnek olarak Siemens'in North Caroline, Charlotte'daki teknoloji harikası gaz türbini kurulumu gösterilebilir. Global şirketler, karakteristik özellikleri gereği aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalarda da üretim tesisleri kuruyor. Bu tesisler önemli birer tedarikçi işlevi görmenin yanısıra yerel pazarların ihtiyaçlarını da optimum seviyede karşılar. Günümüzde artan karmaşıklıkla başa çıkabilmek için dünya genelindeki imalat ve üretim ağları güçlendiriliyor ve çok daha verimli hale getiriliyor.~
Ulusal ekonomiler açısından imalatın öneminin altı ise Harvard Üniversitesi'nden Profesör Dani Rodrik tarafından şöyle çiziliyor: "İmalat ile daha iyi maaşlı işler yaratılır, özel sektör yatırımları teşvik edilir ve ekonominin daha da çeşitlenmesinin önü açılır. Sistematik olarak istihdam yaratmak için işe başlamanız gereken yer işte burasıdır." Kolombiya bu durumun tipik bir örneği. Her ne kadar Brezilya, Rusya, Hindistan veya Çin gibi büyük bir gelişmeke olan bir piyasa olmasa da Kolombiya'nın müthiş bir büyüme potansiyeli var ve yabancı yatırımlar için cazibesini giderek artırmasına yetecek kadar da büyük bir ülke. 2011 yılında bu ülkeye akan doğrudan yabancı yatırımların tutarı, bir önceki yıla kıyasla yüzde 56 oranında arttı. Bu Latin Amerika ülkesinde 1954yılından bu yana faaliyet göstermekte olan Siemens, Kolombiya ile birlikte Türkiye ve Vietnam gibi diğer ulusları, İkinci Dalga Gelişmekte Olan Ülkeler (SEWECler) olarak tanımlıyor. Bu ülkeler sadece ortalamanın bir hayli üzerinde ekonomik büyüme yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda yerel üretim faaliyetleri için yeni pazarlar ve kârlı yerler de sunuyor. Örneğin, Bogota yakınlarındaki Tenjo'daki yeni Siemens tesisinde olağanüstü verimli çalışan bir imalat sistemi var ve burada en son çıkmış çevreci standartlara uygun bir şekilde çalışılıyor. Bu tesis, içinde özellikle ABD ve Kanada'daki büyük rüzgar çiftlikleri ile güneş enerjisi tesislerinde kullanılan, yenilenebilir enerji kaynakları için dağıtım transformatörlerinin de olduğu, çok sayıda ürün üzerinde uzmanlaşıyor. Buradaki transformatörler ise Kolombiya'daki Siemens mühendisleri tarafından geliştiriliyor. Ürünleri büyük ölçüde yerel zorunluluklara uyarlamak gerektiğinden gelişmekte olan piyasalarda inovasyona her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Her piyasanın kendine has gereksinimleri olduğu gerçeğinin giderek daha fazla fark edilmesiyle "herkese-tek-beden" yaklaşımı da giderek geçmişte kalıyor. Gelecekte büyük kuruluşların kendi yapılanmalarını ve süreçlerini daha ademi merkeziyetçi bir hale getirmeleri ve kendi ülkelerindeyken aynı anda birkaç farklı ülkede inovasyon yapabilecek şekilde "multi yerel" bir anlayış benimsemeleri gerekecek. Örneğin Siemens, şu anda Moskova yakınlarındaki bir araştırma ve geliştirme merkezine yaklaşık 40 milyon Euro'luk bir yatırım yapıyor. Bu tesis aslında Skolkovo İnovasyon Parkı'nın bir parçası olacak. Rusya Hükümeti ise bu projeye ilk 3 yıl içinde yaklaşık 2.8 milyar dolarlık yatırım yapmaya hazırlanıyor. Siemens'in gelişmekte olan ülkelere yatırım yaparken uzun vadeli hedeflerinden biri de kendi global portföyündeki SMART ürünlerin sayısını artırmak. Bu bağlamda "SMART" kelimesi, "Simple (basit)", "Maintenance friendly (bakımı kolay)", "Affordable (makul fiyatlı)", "Reliable (güvenilir)" ve "Timely to market (pazara uygun)" kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Bir başka deyişle SMART ürünler belirli pazar segmentlerinin ihtiyaçlarına göre kusursuz tasarlanmış giriş seviyesindeki ürünler. Bu gibi ürünlerin içinde SOMATOM Spirit CT tarayıcısı da var. Bu tarayıcı oldukça düşük fiyatı sayesinde pek çok hastanenin hayatında ilk defa bilgisayarlı tomografi teşhisi yapmasına olanak sağlayacak. Çin gibi ülkelerde, mesela kırsal alanlardaki gibi sadece küçük hastanelere erişebilenler, artık bu cihazın nimetlerinden faydalanabilecek. Bugüne kadar bu gibi yerlerdeki hastanelerde nadiren CT tarayıcılarına rastlanırdı. Ekonomik büyüme ve maliyet tasarrufu sağlayan inovasyonlar sayesinde bu şekilde milyonlarca insana hayatında ilk defa üstün kaliteli tıbbi bakım olanağına erişme hakkı verilmiş oluyor. Siemens, Meksika'nın en yoksul eyaleti olan Chiapas'daki hastaneleri 44 tane ultrason sistemi ile donatarak son iki yılda bu bölgedeki çocuk ölümü oranlarının yüzde 5 civarında azaltılmasına katkıda bulundu. Bir Meksika eyaleti olan Queretaro'nın Adjuntitas Dos köyünün sakinleri ise bambaşka bir neden sayesinde yaşam kalitesini artırdı.~
Siemens 2011 yılında bu köyün dört bir yanına birbirinden bağımsız çalışan güneş panelleri kurarak köy sakinlerinin herhangi bir elektrik kesintisine maruz kalmaksızın elektrik lambalarını sürekli çalıştırabilmelerini sağladı. Nitekim çocuklar akşamları kendi ev ödevlerini rahatlıkla yapabilir duruma geldi ve aldıkları daha iyi eğitim sayesinde uzun vadeli gelir elde etme olanaklarını da artırdı.

Kontrollü küreselleşme.
Bu gibi hikayeler geleceğe yönelik ümitlerimizi artırıyor. Ancak dünyamız bugün genel bir bütün olarak bakldığında halen refah bakımından muazzam eşitsizliklerle karakterize ediliyor. Her ne kadar refah genel anlamda istikrarlı olarak artıyorsa da zengin ile fakir arasındaki uçurum da giderek büyüyor. Her geçen gün yoksulluk sınırının üzerinde yaşayan insan sayısı artıyor olsa da gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek doğum oranları yüzünden yoksulluk sınırının altında doğan insan sayısı da artıyor. Peki global ekonomi bu gibi eşitsizlikleri azaltacak şekilde nasıl organize olmalı? Daha fazla mı, yoksa daha az mı küreselleşmeye ihtiyacımız var? Sorun küreselleşmenin geldiği seviyeden değil ama onun avantajlarından daha iyi faydalanmamızı ve dezavantajlarını sınırlandırmamızı sağlayacak düzenleyici yöntemlerde yatıyor. Dolayısıyla belki de bu soruyu daha farklı bir şekilde sormak gerek. Yaşadığımız son finansal kriz, yetersiz düzenlemelerden kaynaklanan risklerin altını çizerek bize karmaşık sistemlerin kalıtımsal dinamiklerinin dünyayı nasıl öngörülemez şekilde ve beklenmedik bir hızda altüst edebileceğini gösterdi. Rodrik, "Finansal piyasalarda neden olabileceği altüst oluşlar gibi, yeterince kontrol altına alınmamış bir küreselleşme sürecinin dezavantajlarını henüz yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Her ne kadar piyasalar sahip olmamız gereken muhteşem şeyler olsalar da hükümetlerin bugün de yarın da onları gerektiğinde rayına sokacak önlemler almaları şart. Burada özellikle de finansal piyasaların kalıtımsal istikrarsızlıklarına dikkat edilmeli" diyor. Finansal krizin en ciddi sonuçlarını tamamıyla arkamızda bırakıncaya kadar finansal meselelerle ilgilenirken bu yüzden güven ve güçlü ortaklıklar vazgeçilmez unsurlar olacak. Siemens bu soruna, müşteriye özel finansal çözümler sunarak tepki veriyor. Düzenleyici organizasyonların ekonomik süreçlerin uysallaştırılmasına yardımcı olacak kuralları belirleyip belirlemeyeceklerini etkileyen çok sayıda faktör var. Şayet bu mümkün olursa o zaman gelişmekte olan piyasalar çok daha sürdürülebilir ve geri çekilmelerde daha az şüpheyle bakılan büyüme oranlarını yakalayabilir. Aynı zamanda zengin uluslar da azalan nüfuslarına rağmen müreffeh kalmanın yeni yollarını keşfedebilir. İnovasyon, gelişmekte olan piyasalarda olduğu gibi bir hayli gelişmiş uluslarda da başarının en önemli anahtarı olarak kalmaya devam ediyor. Endüstri devrimi sırasında buhar gücüyle çalışan dokuma tezgahları ile verimlilikte inanılmaz artışlar sağlanmıştı. Bugün ise bilgisayarlar ve internet teknolojileri aracılığıyla global ağlara çok daha iyi erişilerek benzer üretkenlik potansiyellerinden faydalanılabilir. Üretkenlik ayrıca çevreyi daha iyi korumaya ve kaynakları daha verimli kullanmaya yönelik global enerji ve ekonomik sistemlerin yeniden yapılandırılmalarıyla da artırılabilir. Bu gelişme henüz yeni başladı ve gerekli inovasyonlar artık oldukça becerikli uzmanlar tarafından tasarlanıyor.~

Yeni bir fikirler ortamı yaratmak.
Bir şirketin en önemli aktifi, yarınlarında etkili olacak yetenekli çalışanlarıdır. Artık dünyanın her tarafında kusursuz eğitilmiş mühendis kıtlığı çekiliyor. Bu gibi insanların piyasa değerleri her ne kadar sürekli artıyor olsa da karşı karşıya kaldığı baskılar da artıyor. Bu yüzden bu gibi işlerin çoğunun aşırı çalışma ve bitkin düşme formlarında kişisel bir bedeli oluyor ve sonuçta tamamen tükenebiliyorlar. Oysa bu gelişmenin ekonomik bir boyutu da var. İşyerlerindeki aşırı çalışma ve stres, çalışanların kendi performanslarını düşürüyor ve işten kaçmalarına neden oluyor. Hamburg Uluslararası Ekonomi Enstitüsü bu gibi kayıpların sadece Almanya'da yılda 364 milyar dolarlık bir zarara ya da başka bir ifadeyle ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık altıda birine denk geldiğini tahmin ediyor. Şirketler işte zaten bu yüzden sadece en iyi çalışanlarının kapasitelerinden olabildiğince fazla faydalanmaya çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda bu kapasitelerin olası en yüksek seviyede tutulması için de çırpınıyor. Sonuçta iş hayatı gelecekte bugünküne kıyasla muhtemelen çok daha farklı bir şekilde organize olacak. Uzmanlar proje bazlı işlerin, serbest çalışan istihdamının ve özgürlüklerle birlikte bireysel sorumlulukların da artacağını öngörüyor. Şirketler artık hiyerarşik sistemlere kıyasla yeni fikirlerle ortaya çıkmanın ve inovasyonları pratiğe dönüştürmenin çok daha kolay olacağı ortamlar yaratacak. Sonuçta ortaya global ekonominin gümbür gümbür bir çıkış yapmasına neden olacak bir fikirler ve inovasyonlar seli çıkabilir. 1926 yılında Rus ekonomist Nikolai Kondratiev, ekonominin bir teknolojik inovasyon döneminden bir sonrakine ilerlemesini sağlayan onyıllar uzunluğunda döngüler veya dalgalar geliştirdiğini iddia eden bir teori formülleştirmişti. Bu gibi paradigma kaymaları yeni fırsatların önünü açar ve etkinliği artırırken aynı zamanda refah seviyesinin yükselmesini de sağlar. Ancak maalesef aralarında, yapılması kaçınılmaz olan ızdırap verici düzenlemelerin olduğu geçiş dönemleri de var. Tom Kirchmaier, "Bu gibi bir dönüşümün yine tam ortasında olduğumuza dair çok sayıda gösterge mevcut. Kuzey Amerika'nın ağır endüstrisinin eski merkezlerinde bugün bir anda ortaya çıkan küçük ve çevik şirketler olduğunu görüyoruz. Her ne kadar babaları Detroit'deki montaj hattının başında duruyorduysalarda, oğulları bugün dünyanın dört biryanında talep gören uygulamaları programlıyor" diyor. Global ekonomi değişiyor ve süreç içinde yeni başarı hikayelerini mümkün kılıyor. Bunlar aslında bütün uluslar için olduğu kadar tek tek şirketler ve tek tek insanlar için de önemli başarı hikayeleri olacak. Ve onlara Adjuntitas Dos gibi Meksika tepelerindeki yerleşim alanlarında ve Detroit'in terkedilmiş endüstri bölgelerinde rastlanılabilecek. Her iki durumda da bu başarılar zamanı gelen inovasyonlar sayesinde gerçekleştirildi.
Andreas Kleinschmidt

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz