Akdeniz'in gizli zenginlikleri

2007'den bu yana düzenlenen "Doğu Akdeniz'in Gizli Zenginlikleri Yatırımcı Konferansı", 20-21 Haziran'da Londra'da yapıldı.

1.07.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Akdeniz'in gizli zenginlikleri

İki gün süren konferans, Türkiye'nin lider aracı kurumu İs Yatırım, Yunanistan'ın önde gelen finans kurumlarından Piraeus Securities ve Mısır'ın en büyük özel bankasının aracı kurumu CI Capital'ın ortak girişimiyle gerçekleştirildi. İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, Atina Borsası Başkanı Socrates Lazaridis ve Mısır Borsası Başkan Yardımcısı Mohamed Farid Saleh, yaptıkları konuşmalarda yaşadıkları deneyimleri ve ülkelerindeki yatırım iklimini paylaştılar. İş Yatırım'ın sponsorluğunda 3 ayda bir organize edilen Geniş Açı etkinliklerimizin bu  toplantısında farklı bir içerikle karşınıza  çıkıyoruz. Gündeme ilişkin önemli ekonomik gelişmeleri mercek altına aldığımız Geniş Açı dergisinin bu ayki içeriğini, Londra'dan önemli  bir organizasyon oluşturuyor. Bu organizasyon, İş Yatırım tarafından 2007'den bu yana düzenlenen "Doğu Akdeniz'in Gizli Zenginlikleri Yatırımcı Konferansı" (Hidden Riches of Eastern Mediterranean Investor Conferance). 2021 Haziran'da Londra'da düzenlenen konferans, İş Yatırım'ın ev sahipliğinde, Yunanistan'ın önde gelen finans kurumlarından Piraeus Securities ve Mısır'ın en büyük özel bankasının aracı kurumu CI Capital'ın ortak girişimiyle gerçekleştirildi. İki gün süren konferansa Türkiye, Yunanistan ve Mısır'dan katılan 50 halka açık şirket, İngiltere ve kıta Avrupa'dan gelen uluslararası fon yöneticileriyle seanslar halinde bire bir görüşme ve grup toplantıları yapma imkanı buldu. Konferansın önemli bölümlerinden biri de Akdeniz'in 3 büyük ekonomisinin aktörlerini bir araya getiren toplantıydı. Moderatörlüğünü İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Çağlan Mursaloğlu'nun yaptığı toplantıya; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, Atina Borsası Başkanı Socrates Lazaridis ve Mısır Borsası Başkan Yardımcısı ı Mohamed Farid Saleh konuşmacı olarak katıldı. Oturumda, son derece hareketli günler yaşayan üç Akdeniz ülkesinin sermaye piyasalarının geldiği nokta masaya yatırıldı. Konuşmacılar, ülkelerindeki piyasanın durumu hakkında bilgi verdi ve borsaların geleceği üzerine öngörülerini paylaştı.


Çağlan Mursaloğlu
Bayanlar, baylar, seçkin konuklar... İş yatırım ve Piraeus Securities ve CI Capital tarafından düzenlenen "Gizli Zenginlikler Konferansı"na hoş geldiniz. Sizlere İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanı Hüseyin Erkan, Atina Menkul Kıymetler Borsası Başkanı Socrates Lazaridis ve Mısır Menkul Kıymetler Borsası Başkan Yardımcısı Muhammed Farid'i tanıtmaktan ayrı bir mutluluk duymaktayım. "Gizli Zenginlikler Konferansları"na bir amacı gerçekleştirmek için başladık: Müşterilerimize en iyi yatırımları yapmaları için karar verme süreçlerinde rehberlik etmek ve şirketlere fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir platform sağlamak. Bu, gizli zenginliklerle bağlantılı en üst kalitede araştırma yapılmasını sağlayarak mümkün olabilir. Bu araştırmalar, yatırımcılara Akdeniz Bölgesi'nin değişik bölgelerinden gelen üst düzey yöneticilerle doğrudan iletişim kurma olanağı sağlayan araştırmalar olmalıdır. Bu yıl Piraeus Securities ve CI Capital ile güçlerimizi birleştirmeye karar verdik. Bu kararı verirken Mısır ve Yunanistan'da olan gelişmelere aldırmadık. Bu ülkelerdeki arkadaşlarımız olan olayları birer başarıya dönüştürebilmek için çok çalıştılar. Türkiye, Mısır ve Yunanistan'daki ekiplere şükranlarımı sunmak istiyorum. Türkiye, Mısır ve Yunanistan, tarihte antik çağlardan, Büyük İskender, Roma ve Osmanlı İmparatorlukları'ndan bugüne gelen güçlü kültürel ve ticari bağları olan ülkeler. Çok parlak bir tarihimiz var. Bu topraklar medeniyetlerin doğduğu topraklardır. Alfabenin, demokrasinin, paranın ve ticaretin keşfedildiği topraklardır.~
Binlerce yıl önce gemiler bu topraklardan aldıkları yüklerle Akdeniz'de ticaret yapıyorlardı. Kervanlar Doğu'dan Batı'ya ve Batı'dan Doğu'ya mal taşımaktaydı. Biradan elbiseye, şaraptan zeytinyağına, seramikten papirüse aklınıza gelebilecek her türlü malın ticareti yapılmaktaydı. Ticaret bu topraklarda başladı. Dünyanın ilk bankası "Trapeza", bu topraklarda kuruldu. Tapınaklarda insanlar mallarını tam anlamıyla korunmaları ve depolanmaları için saklıyorlardı. Anadolu Yarımadası'ndaki bir Antik Şehir olan Ayazonya'da (bugün Türkiye'nin Kütahya şehri civarında bulunuyor) dünyanın ilk borsası kuruldu. Bu miras daha sonra Avrupa'ya taşındı. Bu üç medeniyetin kültürel tarihi, bugünkü global ekonominin kilometre taşlarını oluşturmuştur. Bu zenginliğin ışığı altında sahip olduğumuz geçmişten daha iyibir geleceğe sahip olacağımızı düşünüyorum. Size grubumuzla da ilgili bilgi vermek istiyorum: Ana şirketimiz olan İş Bankası, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan henüz bir yıl sonra, 1924'te kuruldu. İş Bankası'nın ilk uluslararası şubesi de 1931'de Mısır'ın İskenderiye şehrinde açıldı. Mısır, o dönemde şubeler arasındaki en yüksek iş hacmine sahip olan şubeydi. Ben tekrar, sayın borsa başkanlarına ve başkan yardımcısına yoğun mesaileri içinde vakit ayırarak konferansımıza katıldıkları için şükranlarımı sunmak istiyorum. Kendilerine içten bir "hoş geldiniz" derken, bana iştirak etmenizi rica ediyorum.


Hüseyin Erkan
Bu güzel giriş için çok teşekkür ederim. Seçkin davetliler, "Akdeniz'in Gizli Zenginlikleri" isimli toplantımıza hoş geldiniz. Öyle sanıyorum ki bu bölgeden bu üç borsanın bu konferans için seçilmesi çok uygun oldu. Temsil ettiğimiz borsalar bu bölgedeki, Güneydoğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı kastediyorum, en geniş borsalardır. Piyasalarımızdaki gelişmeler bunlarla başladı ardından bölgemizde pek çok değişim yaşandı, politik, ekonomik vs. Sadece Mısır ve Yunanistan'da değil, aynı zamanda Kuzey Afrika'da ve hatta bazı Körfez Ülkeleri'nde de pek çok değişim görmekteyiz ve Türkiye bunların tam ortasındadır. Pek çok komşumuz değişim süreçlerinden geçmektedir. Bunlar bizi etkiliyor mu? Nasıl etkiliyor? Bu süreçte finansal piyasalarımızı genişletmek ve derinleştirmek için neler yapmalıyız? Size burada bunlarla ilgili resmi bir sunum yapmayacağım, fakat geçişteki bazı deneyimlerimizi, sizlerle paylaşacağım. Büyümeye yardımcı olan bazı yeni ölçüleri sizlere tanıtacağım. İlk yaptığımız işlerden biri Türk şirketlerinin halka arzlarını artırmak oldu. Türk piyasasına baktığınızda, Gayrisafi Yurtiçi Hasılamızın yüzde 40'ı büyüklüğünde bir piyasanın var olduğunu görmektesiniz. Gelişmekte olan piyasalarda bu oran yüzde 80 civarındayken dünya ortalaması yüzde 100 civarında. Piyasamızı 2-2,5 kat büyütebilecek bir potansiyelimiz olduğunu görmekteyiz. Ülkemizin ekonomisi büyük bir ekonomidir. G-20 ekonomilerinden biridir. Dünyanın 16'ncı, bazı ölçümlere göreyse 15'inci en büyük ekonomisidir. Coğrafyası, demografisi ve dinamik yapısından ötürü daha da büyümesi beklenmektedir. Sermaye piyasalarıysa bu potansiyeli tam olarak yansıtmamaktadır. ~
O halde ne yapmalıyız? Şirketlerle konuştuğumuzda şirketlerin belli çekinceleri olduğunu gördük. Kontrolü kaybetmekten, şeffaflıktan çekindiklerini gördük. Piyasaya girdiklerinde bütün şirket bilgilerinin açıkça ortaya serilmesi gerekiyor. Bu açık bilginin rakipler tarafından rekabet konusunda bir avantaj olarak kullanılmasından çekinmekteydiler. Bunlar, uğraşmamız gereken sorunlar olarak karşımıza çıktı. Bu hususta ülke çapında 500 temsilciliği bulunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile işbirliği yaptık. Bütün şirketler bu birliğe kayıtlı olmak zorundadır. Şirketler hakkında çok değerli bilgilere sahiptir. Dedik ki "Türkiye'de sermaye piyasalarını büyütmek görevi sadece İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın görevi değildir. Yöneticilerin, odaların, bankaların ve hatta dealer ve brokerların bile bu konuda sorumlulukları vardır." Böylece bir araya gelip halka arz konusunda ulusal bir kampanya başlatmak için protokol imzaladık. Yaptığımızın bir sonucu olarak 80 odanın personelini eğitmeye başladık. Bu 80 oda, en tepedeki 1000 şirketi içeren odalardı. En tepe 1000 şirketin sadece 120 tanesi borsaya kote durumdaydı. Bu yüzde 12'lik bir oranı göstermekteydi ki anlamı şuydu: En tepe 1000 şirket içinde bile müthiş bir potansiyel mevcut. Ulusal bir faaliyet olarak değerlendirdiğimiz bu eğitim sırasında çeşitli toplantılar düzenledik. Bu toplantılar çok geniş katılımlı zirve toplantılarıydı. Halka arz konusunda muhatap olan bütün taraflar bu zirve toplantılarına katıldı. Brokerlar, dealerlar, işin hukuki boyutuyla ilgili olanlar, odalar, şirketler, yatırımcılar, fon yöneticileri kısaca ilgili herkes davet edildi. İlk toplantıyı İstanbul'da, ikincisini Bursa'da düzenledik. Binlerce kişi katıldı. Değişik şehirlerde de 10 - 15 civarında toplantı yaptık. Bu toplantılarda şirketleri ziyaret ettik. Şahsen 50'nin üzerinde şirketi ziyaret ettim. Bu ziyaretler sermaye piyasaları konusunda bilinç uyanması bakımından çok faydalı oldu. Şirketlerin korkuları konusundaki önyargılarını bu ziyaretlerle kırmaya çalıştık. Birebir görüşmelerimizde şirket sahiplerine şu hususu vurguladık: Şirketlerinin ulusal varlıkları var. Ben şirketin varlıklarını ulusal varlık olarak görüyor, değerlendiriyorum. Bu bilinci şirkete verdiğimizde, şirketin büyümesi konusunda şirket yöneticileri karar verecekler. Kendilerini şirketlerin yüzde 80'inin ilk kuşak yöneticilerin çekilmeleriyle tasfiye olduklarını anlattık. Yüzde 15'i ikinci, sadece yüzde 5'i üçüncü nesille yaşayabiliyorlar. Bunlar çok çarpıcı oranlar. Onlara çocuklarının, hatta torunlarının şirketlerinin büyümesi konusuyla ilgili olmayabileceklerini anlattık.1.000 - 2.000 kişiye iş ve ekmek veren şirketlerinin çocuklarının ya da torunlarının değişik kariyer planlamaları yüzünden tasfiye olmamaları için neler yapılması gerektiğini anlattık. Bunlar, şirket yöneticileri ile paylaştığımız düşüncelerimizden bazılarıydı ve şirket yöneticilerini para piyasaları konusunda uyarmamız için çok yardımcı oldu. Geçen yıl 22 yeni şirketin sermaye piyasalarına dahil olduklarını gördük. Bu yıl 16 yeni şirket halka arza gitti. 10 yeni şirket de başvurdu. İşlemleri tamamladıktan sonra önümüzdeki birkaç ay içinde onlar da halka arza gidecekler. 20 farklı şirket de bu konuya ilgi gösterdi ama prosedürlere henüz başlamadı. 1999 ya da 2000 yılında kırmış olduğumuz yıllık 35 şirketlik rekorumuzu kıracağımızı zannediyorum. Halka arzlara ilaveten ilk defa ortaklıklarda bir patlama yaşıyoruz. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, daha önce hiçbir zaman ortaklık şeklinde piyasaya girişlerle karşılaşmadı. Geçen yıl 15, bu yıl 21 adet banka ya da şirket ortaklığının halka arz yaptığını gördük. Likidite yukarı doğru bir parça yükseliyor. Bu likidite, hazine bonolarına ve tahvillere ilaveten repo işlemlerine de konu olabiliyor. Banka bonolarını da içeren halka arzların oranının bu yıl yüzde 35-40 civarında olması bekleniyor. Toplam fonların değeri 11,5 milyar Türk Lirası'na ulaştı. Bugün bir şirket, halka arz konusunda dilediği zaman başvurup halka arz konusunda üç ay içinde işlemlerini gerçekleştirebiliyor. Bu konuda değişik yöntemler geliştirdik. Ana piyasamız üç değişik yönteme sahip. Bunlardan bir tanesi kitapçık basarak dağıtmak. Maliyetli olmasına karşılık büyük şirketler için işe yaradığı söylenebilir. Daha küçük şirketler için bir miktar sermaye artırımına gitmelerini ve bu sermaye artışını hisselere bölerek halka arz etmelerini sağlıyoruz. Diğer bir yol da marka ismi vermek ki bu metot dünyada pek uygulanmıyor. Yaklaşık 280 civarında şirket var ki halk tarafından hisseleri alınmış ama ticarete konu değil. Bu şirketler hukuki mevzuata öyle ya da böyle uymak zorundalar ama buna rağmen piyasaya girmiyorlar. ~
Bu şirketlerin önemli bir kısmı sağlam finansal yapıya sahip. Onlar için "serbest ticaret platformu" adında farklı bir platform kurduk. Bu şekilde bu şirketleri de piyasaya çekmiş olduk. Onlara büyüme fırsatı sunmuş olduk. Şirket sahipleri ve hissedarları bu platforma girdiklerinde risklerin neler olduğunun farkında olduklarına dair bir kağıt imzaladılar. Her türlü şirket için hazır bir piyasamız oluştu. Başka neler yaptık? Likiditeyi artırmak için bazı ölçüler koymaya çalıştık. Şirket yönetim kitabı kullanılması zorunluluğunu kaldırdık. Anonimite (adın bilinmezliği) uygulaması yaptık. Sadece alıcı ve satıcının gösterildiği alım ve satım işlemleri daha önce yapılmaktaydı. Şeffaflık, ticaretin taraflarını bilmek için gerekliydi. Bu iş için gerçek finansör kimdi tam olarak bilinmiyordu. Bunun faydasız bir uygulama olduğunu gördük. Uluslararası fon yöneticileri bundan devamlı şikayet ettiler. Anonimite uygulaması istediklerini bildirdiler. Ticaretin ötesinde şeffaflık yine var ama alıcı ve satıcıların kimlikleri konusunda bu yeni uygulama çok faydalı oldu. Bu uygulama bazı eleştirilere de neden oldu. Ne var ki verilere baktığımızda ve dört ay öncesiyle dört ay sonrasını kıyasladığımızda, fiyatlardaki değişkenlik azaldı. Likidite ve hacimde yüzde 65 oranında artış yaşandı. 8 aylık sonuçlar kıyaslandığında, fiyatlardaki değişkenlik yüzde 15 oranında azaldı. Ticaret hacmi ve likidite yüzde 40 oranında artış gösterdi. Yıllık bazda bu artış yüzde 35 oranında oldu. Bu da bizim istediğimiz bir şeydi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası olarak değişik endekslerde iş yapmaktayız. Bu indeksleri belirlerken 140 - 150 farklı değişkenden faydalanıyoruz. Şehir indeksimiz var. Değişik şehirlerden gelen şirketler, o şehrin indeksi içinde değerlendiriliyor ve böylece kıyaslama yapma imkanı ortaya çıkıyor. Doğrudan dış yatırımcılar, bu şehir indekslerini inceleyerek yatırımları için en cazip şehirleri tespit edebilirler. O şehrin sakinleri, bu indekse yatırım yaparak şehirlerindeki şirketler için topluca harekete geçmiş olabilirler. Bankalar da bu indekse bakarak şirketler için ETF sağlayabilir. Karşılıklı indeksler ile de çalışıyoruz. Yunanistan'da Atina Borsası'yla ekonomik krizden önce böyle bir uygulamaya gittik. Amaç riski dengelemekti. Birleşik Arap Emirlikleri ile de böyle bir uygulamayı amaçlıyoruz. Almanya için de aynı şey söz konusu. Almanya'da 4 milyon Türk'ün yaşadığı düşünüldüğünde bunun önemi ortaya çıkmaktadır. Kore, Azerbaycan, Saraybosna, Kırgız Borsaları ile de benzer çalışmalar içindeyiz. Son olarak gelecek stratejimizden biraz bahsetmek istiyorum: "Tek geçiş noktası talimat verme sistemi" adlı bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bu sistem, bölgemizde menkul değerlerin alım-satımını kolaylaştıracak bir sistemdir. Karşılıklı ya da çoklu stratejiler yerine yerel stratejiler daha az maliyetli. Yerelleşmenin artmasıyla uzmanlığın artacağı görüşündeyiz. Yerel yatırımcı korunmalı, korumadığı taktirde önümüzdeki dönemde büyük birkaç firma dışında piyasada oyuncu kalmayacak. Bölgemizde böyle bir sistem kurarak yerel oyuncuların bölgesel bazda kazançlı çıkmalarını istiyoruz. Avrasya Borsaları Federasyonu içinde bu sistemi geliştirmek istiyoruz. Federasyonaüye 34 borsa var. Bu şekilde likidite, alım satım,  güvenlik artışı sağlanabilecek. 

Çağlan Mursaloğlu Teşekkür ederim Sayın I Başkan. Çalışmalarınızla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın büyüyeceğine inancımız tamdır. Şimdi Atina Borsası Başkanı Sayın Socrates Lazaridis'e hep beraber sıcak bir hoşgeldin demenizi rica ediyorum. ~


Socrates Lazaridis
Teşekkürler. Öncelikle bu organizasyonu düzenleyenlere çok teşekkür ederim. Uluslararası toplumda bölge olarak gücümüzü artırabilmemiz için bu tip işbirliklerinin gerekli olduğuna inanıyorum. Size bazı konu başlıklarıyla ilgili bilgi vermek istiyorum. Bölgemiz potansiyel olarak konferansın adından da anlaşılacağı üzere gizli zenginliklere sahip. Son 5 yıllık verilere baktığımızda Atina Borsası, gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 25'i oranında bir hacme sahip. Büyük bir potansiyeli var. Büyük bir piyasa olma sinyalleri veriyor. Ortaya çıkan tablodan da anlaşılacağı üzere likiditenin krizden olumsuz etkilenmediği görülmektedir. İstikrarlı bir hız oranımız var. Atina'daki yatırımcıların sayısı yüksek kalmaya devam etmiştir. Piyasa kapitalizasyonu esas alındığında yüzde 51,2'lik bir orana denk gelmektedir. Ticaret hacmi esas alındığındaysa  yüzde 48'lik bir orana denk gelmektedir. Perakende piyasasının oranı da yüzde 28 gibi yüksek bir orandadır. Son yıllarda Atina Borsası yatırımcılar için çok verimli ve istikrarlı bir I ortamı sunmaktadır. Güçlü bir özel sektörümüz var. Özelleştirmelere bir örnek vermek  gerekirse; Yunan Gaz Şirketi 2000 Ağustos'unda özelleştirmeye başlandı ve 2003 yılında tamamen özelleştirildi. 300 milyon Euroluk bir değeri var. Borsamız bir tür "sermaye artırım mekanizması" olarak çalışmaktadır. Özelleştirmeler devam etmektedir.

Çağlan Mursaloğlu Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi Mısır Borsası Başkan Yardımcısı Sayın Mohamed Farid Saleh'e hep beraber sıcak bir hoş geldin demenizi rica ediyorum.


Mohamed Farid
Saleh Herkese iyi akşamlar. Bu toplantıya katılma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Değişik ülkelerden ve ekonomilerden şirketlerle özel sektör ve fon yatırımları konusunda görüş alışverişi yapabildiğimiz böyle bir toplantıda bulunmak mutluluk verici. Son konuşmacı olmak bir avantaj mı, dezavantaj mı bilemeyeceğim. Yine de beni bir müddet dinlemenizi rica edeceğim. İlk olarak son zamanlarda Mısır'da neler yapıyoruz? Bu konu hakkında konuşmak istiyorum. Mısır'daki siyasi durum hakkında bilgi vermek, devrimden sonra piyasanın nasıl işlediğiyle ilgili bilgi vermek ve gelecek planlarından bahsetmek istiyorum. Mısır'daki siyasi olaylar bizi iki yönden etkiledi. Direkt etkisi borsamızı kapatmak zorunda kalmamızdı. Bankalarımız da günlerce kapılarını kapalı tutmak zorunda kaldılar. Ticaret yapamadık, kapılarımızı açamadık. Bu siyasi dönüşümün ilk etkileriydi. Bu dönüşümü ben "Mısır Devrimi" olarak nitelendiriyorum. Mart'ın 23'ünde piyasalarımız yeniden çalışmaya başladığında ikinci etkiyle karşı karşıya kaldık. Şirketlerin devrim sonrası olumsuz davranışlarıyla karşılaştık. Şirketlere yeni döneme uyum konusunda yardımcı olmaya çalıştık. ~
Onlara, her gün hatta her 20 yılda bir devrim olamayacağını, bunun 60 yılda bir olan bir olay olduğunu, kendileri için olumsuz bir durum yaşanmayacağını anlatarak belirsizliği ortadan kaldırmaya çalıştık. Bu konuda daha fazla iletişim, daha fazla şeffaflık ve sanayicilerle doğrudan iletişim çok önemliydi. Ticari faaliyetler yeniden başlayınca çabalarımız sonucu iyimser bir hava oluşmaya başladı. İlk haftalarda küçük çaplı satışlar yaşandı, 50 milyon, 100 milyon dolar değerinde... Yaşanan sermaye çıkışları, yaşanan büyük çaplı sermaye girişleriyle telafi edildi. Önümüzde açık bir yol haritamız var. Eylül ayında parlamento, ekim ayında başkanlık seçimlerimiz var. Demokrasi güçlendikçe ekonomik yatırımların da artması söz konusu. Yatırımcıların Mısır piyasasına ilgilerinin devam ettiğini gördük. Bu ilgi şunu bir kere daha ispat etti ki, bizim devrimimiz kansız, barışçı bir devrimdi. Mısır'da iş yapan iş adamlarına, şirketlere karşı bir devrim değildi. Devrimimiz ekonominin temellerini etkilemedi. Yol haritamızdaki belirginlik yatırımcıları Mısır'da tuttu. Yatırımlarda devamlılığı sağladı. Ekonomik faaliyetleri, ekonomik büyümeyi yeniden başlatmamız için anahtarı çevirmemiz yetti. Bunlara ilaveten Mısır'a duyulan güven konusuna örnek olabilecek gelişmeler yakın zamanda yaşandı. BP (British Petroluem) Mısır Ulusal Gaz Şirketi ile ortak oldu. Kuveytli yatırımcılar da 1 milyar dolarlık yatırım yapmak istiyorlar. Apachi şirketi, Hewlett Packard, ENISPA (İspanyol firmaları) 3 milyar dolarlık yatırım yapmak istiyorlar. Bütün bunlar ya devrimden sonra gerçekleşti ya da devrimden önce başlayan görüşmeler devrimden sonra kesilmedi. Size devrim öncesi ve devrim sonrası bazı rakamları göstermek istiyorum: Bu Mısır Borsası indeksidir. Yıl başındaki en iyi 30 firmanın durumudur. Devrim öncesi yüzde 21 düşüyor. Devrim sonrasında yüzde 9,2 oranında yükseliyor. Diğer indekslerde de yüzde 11 ile yüzde 33 arasında devrim sonrasında gözlemlenen yükselmeler var. Bu yükselişlerde hükümetin söz verdiği ekonomik reformların da etkisi var. Yavaş ama emin adımlarla ilerliyoruz. Bu iyileşmeler daha da hızlanacak. Önümüzdeki yol zorlu bir yol ama sermaye piyasaları bu süreçte önemli bir rol oynuyor. Mısır piyasası hem yeni yatırımcıları çekmek için hem mevcut yatırımcıların kârlarını artırıp yatırımlarını fonlamaları için imkanlar sunuyor. Mısır'da 75 bin civarında kayıtlı şirket var. Bunların 228'i büyük şirketlerdir. Şirketlerimiz de yatırımcılara önemli olanaklar sağlıyorlar. Dış ticaretin finansmanı konusunda, ister inanın ister inanmayın, hükümet hala halktan borç alabilmektedir. Bu da halkın tasarruf gücü hakkında dış yatırımcılara cazip bir fikir verebilir. Beni dinleme sabrı gösterdiğiniz için teşekkür ederim.

Çağlan Mursaloğlu Şimdi de borsa başkanlarımızın önümüzdeki sürece ilişkin öngörülerini almak isterim. Tekrar Hüseyin Erkan Bey'e dönmek istiyorum. Sizin öngörüleriniz neler?

Hüseyin Erkan İstediğimiz kadar halka arz henüz yok. Açıkçısı bir belirsizlik olacağı kesin. Piyasadaki açıklar ve likiditenin çevrilmesi gibi konular bölgemizde, bu üç ülkenin yer aldığı bölgede çok önemli. Kurumsal yatırımcılar yükselen piyasalarda yatırım yapıyorlar. Yatırım yaparken bölgenin durumuna bakıyorlar. Elbette Yunanistan piyasası için yeni, yükselen bir piyasa denemez. Yunanistan'ın maruz kaldığı ekonomik sorunlar nedeniyle bölgedeki üç ülkenin (Türkiye, Mısır ve Yunanistan) piyasalarının tamamını tek bir sepet içinde değerlendiriyorlar. Bu bölgede yaşanan sorunların bir bölümü de ekonomik olmayan sorunlar. Refahla ve demokrasiyle ilgili sorunlar da var. Bu perspektiften yola çıkarak kendi piyasamız olan Türkiye piyasası hakkında bilgi vermek istiyorum. Geçen yıl ve bu yıl halka arzlarda başarılı olduk. Geçmişteki 9 yıl esas alındığında ilk kez Türkiye'nin bu konuda ciddi bir başarı gösterdiği söylenebilir. 2000 - 2009 döneminde piyasaya giren yeni şirket sayısı yılda ortalama 5 iken geçen yıl bu sayı 22 oldu. Bu yıl sadece şu ana kadar 16 şirket piyasaya girdi. Aldığımız 10 tane de başvuru var. 20 farklı şirketin de piyasaya ilgili olduklarını biliyoruz. Bu son 20 tanesi piyasaya girse de girmese de 10 başvuruyu yapan şirketin işlemlerini tamamladıktan sonra piyasaya gireceklerini biliyoruz. Uluslararası konjonktüre bakarak büyük şirketlerin halka arz konusunda doğru zamanı beklediklerini görüyoruz. Bu yıl borsaya giren ya da halka arz gerçekleştiren şirketlerin çoğu küçük ve orta ölçekli işletmelerdi. Bu şirketler Türk yatırımcılardan ihtiyaçları olan fonları bulma konusunda zorluk çekmediler. Büyük şirketler ise Avrupa ve dünyanın geri kalanındaki değişkenlikleri ve genel durumu göz önüne alarak bekliyorlar. Kendilerine bir yol haritası hazırlayarak en kârlı olan yer nereyse oraya gitmek için bekliyorlar. ~
Talep bu şekilde ortaya çıkıyor. Hisse senetlerinden bahsetmemiz gerekirse, ülkemizde bu konuda herhangi bir sorun yaşanmıyor. Çok daha fazla sayıda Türk yatırımcısı piyasaya bu alanda giriyor. Bölgemizde faaliyet gösteriyorlar. Kamuya ait arzlarda bir kampanya yaşamaktayız. Pek çok kurum bu kampanyaya dahildir. 100'den fazla odasıyla ve kayıtlı milyonlarca şirketiyle TOBB bu kurumlardan biridir. Sermaye piyasasıyönetim kurumları, dealer ve brokerların kayıtlı oldukları kurum dahildir. Ülkenin her yerinde toplantılar, zirve toplantıları düzenliyoruz. Konunun tarafı olan herkes (yatırımcılar, dealerlar, brokerlar, hukuki uzmanlar) bu toplantılara katılıyor. Halka arzda çok güzel 2 yıl geçirdik ve bunun devam edeceğini tahmin ediyorum. Yatırımcı eğitimi konusunda da yeni bir kampanya başlattık. Eylül ayından itibaren bu konuda basın yayın kuruluşlarından ağırlıklı olarak faydalanmayı düşünüyoruz. Üniversitelerle, eğitimle ilgili pek çok diğer kurumla ve sivil toplum kuruluşlarıyla bu konu üzerinde çalışıyoruz. Bu süreçte eğitim konusunda arz ve talebin kesiştiğini ve ortaya böyle bir eserin çıktığını düşünüyorum. Ekonominin geri kalanıyla kıyaslandığındapiyasamızın hala küçük bir piyasa olduğunu görmekteyiz. Çok çalışmalı ve piyasamızı büyütmek için yeni şirketleri buraya çekmeliyiz.

Çağlan Mursaloğlu Çok teşekkürler. Gerçekten çok bilgilendirici bir konuşmaydı. Sözü Socrates Lazaridis'e vermek istiyorum.

Socrates Lazaridis Öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Yunanistan'ın özellikle şu dönemde böyle girişimlere, yatırımcılarla temas kurabileceği ortamlara çok ihtiyacı var. Bu yüzden girişiminizi şiddetle destekliyoruz. Uluslararası yatırımcılara bölgesel tanıma imkanı verdiği için de bu tip toplantılar çok önemli. Yunanistan ekonomisini içinde bulunduğu durumdan büyüme ortamına geçirebilmemiz için sermaye piyasalarının, para mekanizmalarının sağlıklı çalışması şart. Ekonominin restorasyonu sürecinde önümüzde özelleştirme programımız var. Tabii burada restorasyon derken yanlış anlamak istemem. Bu kelimenin farklı anlamları olabiliyor. Daha önce de belirttiğim gibi borsanın, özel sektörün projelerini gerçekleştirebilmesi için gerekli olan fonları elde edebildiği bir kaynak olarak kullanılması gerekir. Son 6 yıllık geçmişimiz bu bakımdan önemlidir. 5 milyarlık hacme sahip bir piyasadan bahsediyorum. Bu piyasamızın uluslararası finans ağlarından ne kadar verimli bir şekilde faydalandığını da göstermektedir. Yunanistan'ın içinde bulunduğu bu durum profesyonel yatırımcıların Yunanistan'ı tanımaları ve onunla ilgilenmeleri için bir fırsat sunmaktadır. Özelleştirmeden ayrı olarak bu yıl sermaye
piyasalarımızda faaliyet gösteren yatırımcılara iki farklı olanak sunduk. Bunlardan ilki, iç piyasamız kanalıyla yurt dışında istedikleri piyasaya doğrudan geçiş yapma olanağı sunduk. Özellikle ABD ve Avrupa piyasasına... Bu husus yatırımcılarımız açısından çok önemli bir nokta. Sadece ticari anlamda değil "Kliring" sürecinde de bu şirketlere katkımız oldu. Bu uygulama yabancı piyasalara girişe karşılaşılan maliyetlerde bir düşüşe neden oldu. Bu arada yasal bir takım düzenlemelerle Yunan sermaye piyasalarında işlem yapmak kolaylaştırıldı. Bu konuda daha önce var olan şikayetler azalmış oldu. Piyasanın dayanıklılığı artırıldı. Yunanistan'da sermaye piyasasının toplam hacmi gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 25'i büyüklüğündedir. Bu küçük bir oran olmasına karşın Hüseyin Bey'in biraz önce bahsettiği gibi, büyüme sinyalleri veriyor olması bakımından da ayrı bir öneme sahip.

Çağlan Mursaloğlu Çok teşekkürler Sayın Lazaridis. Size bir sorum olacak. Yunan Menkul Kıymetler Borsası'nın bizim borsamız gibi halka açılacağını iddia edebiliyor musunuz?

Socrates Lazaridis Elbette, eğilim o yönde. Kaçınamayacağımız bir süreç ama ekonominin daha berrak bir hale gelmesi lazım.~

Mohamed Farid Saleh Ben de öncelikle yatırımcılarla yöneticilerin yüz yüze bir araya gelmelerine imkan veren bu toplantı için ilgililere teşekkür ederim. Hüseyin Bey'in sermayenin dünya çapında yaygınlık göstermesi konusunda söylediklerine katılıyorum. Güçlerin transferi, birleştirilmesi, Doğu ülkelerinin potansiyellerinin artması, küçük ülkelerin derslerini daha iyi çalışarak büyük ülkeler karşısında konumlarını güçlendirmeleri önemli hususlar. Bizler Mısırlılar olarak Mısır'da yeni bir durumla karşı karşıyayız. Teknolojinin, Youtube gibi imkanları sayesinde diğer toplumların yıllar içinde gerçekleştiremedikleri değişimi bizler çok kısa zaman içinde gerçekleştirmeyi başardık. Böylece Mısır daha demokratik bir ülke olma yolunda önemli bir adım atmış oldu. Bizler Mısırlılar olarak bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Devrim bizim için başlangıç noktası oldu. Devrimle birlikte yeni bir şablonda gelişmeleri değerlendirmeye başladık. Mısır Borsası'nın kapanmasıyla devrimden sonra açılması arasında geçen zaman çok önemli. Ticarete, şirketlerin fiyat performanslarında borsanın yeniden açılmasından itibaren derece derece gözlemlenen bir gelişim yaşandı. Devrimden sonra iş başına gelen hükümetin de ekonomininidaresi ve iletişim kurma konularında iyi bir performans gösterdiği iddia edilebilir. Bu yeni normal durum, şirketlerin piyasaya girişlerini, faaliyetleri için fon bulmalarını, hisse alım ve satımlarını kolaylaştırdı. Mısır Borsası, devrim günleri sırasında sağlıklı iletişim yapamadı. Eğer sağlıklı iletişiminiz olmazsa hissedarlarınızla, alıcılarla sağlıklı ve güvenilir bir bağ kurmanız mümkün olmaz. Ne var ki şu da bilinmelidir: 1952'den beri ilk defa bir devrim yaşandı. Biz de bu süreçte neler yapılması gerektiğini yaşayarak öğrendik. Her ne olursa olsun borsanın hiçbir biçimde kapalı kalmaması gerektiğini öğrendik. Konunun esasına dönersek, bir ülke kendi iç piyasasına ihracatıyla, ithalatıyla güven duymalı ki başkaları da duysun. Mısır'da küçük ve kırılgan şirketlerin uluslararası çapta rekabet edebilir hale gelmeleri için özel bir yönetim birimi oluşturduk. Bu birime 18 civarında şirket dahildir. Küçük ama ileride rekabetçi olabilecek şirketlerin kurulmasına izin verdik ama ileride rekabetçi olamayacağı belli olan şirketler için aynı şeyi yapmadık. İletişime kapalı, şeffaf olmayan şirketlerin başarılı olmaları mümkün değil.Mısır ekonomisi temeli itibarıyla sağlam durumdadır. Fabrikalar, tesisler, alt yapı sapasağlam. Elbette türbülansa girdiğimiz dönemler oldu. Şirketlerle artan iletişim seviyemiz sayesinde insanlara durumun sandıkları kadar kötü olmadığı mesajını vermeyi başardık. Bu şekilde bu dönemleri atlattık. Şirketlerle ilgili bilgiyi, iletişim kanalları sayesinde alabilmek çok önemli bir noktadır. Bu faaliyetlerimizi yeni ekonomik reformlarla da birleştirdik. Reformların finansmanı için de yeni finansal enstrümanların pazarlanması faaliyetlerine başladık. Duran varlıkların satışı gibi... Türev ürünleri satmaya çalışıyoruz. Bu süreçte en büyük sorunlarımızdan birinin "finansal okuryazarlık" oranının düşüklüğü olduğunu gördük. Örneğin insanlar "sabit oranlı mortgage" nedir bilmiyorlar. Çok büyük bir bilgi kirliliği mevcut. Bu hususta Hüseyin Bey ile de görüştüm. İnsanları bilgilendirmek için Mısır'da üniversitelerle bir eğitim programı üzerinde çalışıyoruz. İnsanlar, finansal sistemde ne tür risklerle karşı karşıya olduklarını bilmeliler. Ticaretin nasıl işlediğini bilmeliler. Finansal kriz sırasında kaldıraç görevini üstlenen güvenilir kurumlarımız vardı. Bunlar çok önemli işlevler üstlenip ekonominin olumsuz yönde etkilenmesini ve şirketlerin önlerine akılsız hedefler koymalarını engelledi. Ben de sayın katılımcılara ve organizasyonu yapanlara çok teşekkür ediyorum.

Çağlan Mursaloğlu Çok teşekkürler. 25 Türk, 17 Yunan ve 9 Mısır şirketinin temsilcileri aramızda. Şimdi birkaç soru alabiliriz.

Bay Lazaridis'e bir sorum olacak. Şu anda Yunanistan'da sağlam bir özelleştirme programı uygulanıyor mu?

Socrates Lazaridis Hayır, henüz değil. Önümüzdeki 2,5 yıllık süre zarfında 15 milyar Euro'luk bir özelleştirme hedefi var. Toplamda bu hedef 50 milyar Euro. Bu 50 milyarlık hedef iki ana parçaya bölünerek yapıldı. ~

İstanbul Borsası indeksi ile Atina Borsası indeksini karşılaştırdığınızda Atina Borsası'nın performansıyla ilgili neler demek istersiniz?

Socrates Lazaridis Atina ana indeksi İstanbul'a göre düşük ama bu performans açısından bir ölçü olmaz. Borsanın derinlemesine piyasaya nasıl nüfuz ettiğiyle ilgili bir fikir vermez.

Hükümetin borç krizi borsayt tam olarak nastlş etkiledi? Borsaya yattrtm yapan yabanct sermayedarlartn seviyeleri nelerdir?

Socrates Lazaridis 50 milyar Euro'luk özelleştirme hedefinden az önce bahsetmiştim. Bundan birkaç yıl önce özelleştirme hedefi bunun üçte birinden daha azdı. Piyasanın likiditesi ile ilgili bir sorun yok. Bu yıl gün içinde işlem gören hisselerin fiyatları geçen yılkilere göre daha yüksek. Bu anlamda olumsuz bir etki söz konusu değil. Borsaya kote olmakla ilgili bir sorun yok ama şirketlerin piyasa giriş hızlarında göreceli bir yavaşlama söz konusu. 2006'da yabancı yatırımcıların finansal piyasalarımızdaki oranı yüzde 46,6 iken 2011'de bu oran yüzde 52,2 oldu. 2007'de yüzde 51,8'di. 2008'de yüzde 47,9'a düştü. Şimdi de çıktı. Ticari faaliyetlere değer olarak katılma noktasındaki oranlara bakarsak bu oran yüzde 48'dir. Geçen yıl yüzde 51'di.

Yabancı yatırımcıların belli başlı ilgi alanları nelerdir?

Socrates Lazaridis Kriz olumsuz bir etki yaptı. Bu yıl satışları alışlarından yüksek. Haziran ayına kadar 350 milyon Euro'luk satış gerçekleştirdiler. Yalnız aylık bazda ele alırsak bu son ay içinde satış gerçekleşmedi.

Borsada listelenmiş halde (kote) bulunan kaç şirket var?

Socrates Lazaridis Zor sorular soruyorsunuz. 285 şirket var. Piyasa kapitalizasyonunun yüzde 52,3'üne sahipler.

Mohamed Farid Saleh'e soru yöneltmek istiyorum. Mtstr'tn yaşamtş olduğu tecrübelerden alınacak nihai ders ne olabilir?

Mohamed Farid Saleh Öncelikle şunu belirtmem lazım. Sermaye gelirleri vergisi diye bir vergi projesi taslağımız var. Bu aslında bir gelir vergisidir. Kabinede tartışılıyor. Yabancı sermayedarlar anlamında gördüğümüz şu oldu: Olayların ilk günlerinde sermaye kaçışı ikiye katlandı. Devrimden önce çok sayıda belirsizlik vardı. Devrimden sonra belirsizlik olsa da artık bir planımız var. Bir planın olması çok ama çok önemlidir. Bu sayede önümüzü görebiliyoruz. Hüseyin Erkan'a bir sorumuz var. İMKB'de yerli yatırımcıların oranın ne olmasını bekliyorsunuz? Borsada bir yükseliş gözleniyor ve yerli yatırımcının bir ilgisi var. Sizin beklentiniz nedir?

Hüseyin Erkan Son 3 yıldır Türk yatırımcı sayısında derece derece gerçekleşen bir artış gözlemliyoruz. Bu sayı sanırım şu anda 1 milyon 200 bin kişi civarında. Her zaman yeni halka arzlarımız oluyor ve halkı borsaya çekmeye çalışıyoruz. Halka arzın büyüklüğüne göre bir arz esnasında 100 ile 2 bin kişi arasında değişen rakamda yeni yatırımcı borsaya girebiliyor. İlk defa piyasaya girmeye çalışan binlerce kişi var. Rakamı yukarı çekmeye uğraşıyoruz. Yine de bu rakam çok küçük. Nüfusun yüzde 1,5'ine denk geliyor. ABD'de bu oran yüzde 50, Avrupa Birliği'nde yüzde 20 - 25 civarında. Bunlar doğrudan yatırımcı durumunda. İngiltere'de yüzde 40, Almanya'da yüzde 18 civarında. Biz bu rakamı 2023'e kadar Türkiye'de 7,5 milyon kişiye ve oran olarak da ilk etapta yüzde 10'a çıkarmaya çalışacağız.

Hüseyin Bey, bankacılık sistemindeki rezerv sistemi ve bankaların varlıkları hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Hüseyin Erkan Merkez Bankası ekonominin fazla ısındığı gerekçesiyle bankaların zorunlu rezervlerini artırmalarını ve kredi vermeyi azaltmaları gerektiği kanaatindedir. Verilen kredilerin oranı toplam mevduat hacminin yüzde 25'inden fazla olmamalı ki göstergeler olumsuz etkilenmesin ve cari açık azalsın. Biz borsayız. Bu politikayı destekleme ya da ona karşı çıkma gibi bir durumumuz yok. Hükümetin politikası neyse ona uymak zorundayız. İyi bir ekonomi yönetimimiz var ve bankacılık sistemini iyi bir şekilde yönetiyor. Bunu son küresel krizde de gördük.~

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın sürdürülebilir bir indeksi olduğunu gözlemliyoruz. Son gelişmeler dikkate alınarak indekste bir güncelleme olacak mı?

Hüseyin Erkan Evet, sürdürülebilir bir indeksle çalışıyoruz. Birleşmiş Milletler'in kullandığı kriterleri kullanıyoruz. Kriterler hakkında borsadaki şirketlerimiz bilgilendiriliyor. Güncellemeyle ilgili birtakım hazırlıklarımız var. 2012 yılı için düşünüyoruz. 2012 başında yeni bir indeksleme sistemi hazır olacak.

İMKB yönetimiyle ilgili bilgi verebilir misiniz?

Hüseyin Erkan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası yönetimi bir şirket yönetimi değildir. Herhangi bir sahibi yoktur. Üyelik esasına dayalı bir yönetimi vardır. Yönetimin varlıkları hükümete aittir fakat hükümet borsaya müdahale etmez. Bir başkan ve 4 kişiden oluşan bir yönetim kurulu vardır. Bu 4 üye genel kurulun gösterdiği adaylar arasından yönetim kurulunca seçilen 4 üyeden oluşur. Yarı resmi bir kuruluş olduğu için şirket birleşmeleri ya da hisselerin satışı gibi işlemlere kapalıdır. Yönetimle ilgili yeni bir kanun tasarısı TBMM'dedir. Bakanlık ve uzman kişiler yönetimle ilgili değişiklikler içeren bazı düzenlemeler için çalışmaktalar. Bu değişiklikler yönetime geliş - gidişle ilgili olacaktır.

Çağlan Mursaloğlu Tüm konuklarımıza katıldıkları için teşekkür etmek istiyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz