Beslenmeye kimya desteği

Giderek kalabalıklaşan nüfus, global arenada pek çok zorluğa ve sıkıntıya neden oluyor. Ancak bu noktada özellikle kimya alanındaki bilimsel gelişmeler, beslenme kalitesi ve sürdürülebilirliği konusunda umut veriyor.

25.05.2014 20:46:020
Paylaş Tweet Paylaş
Beslenmeye kimya desteği
Dünya nüfusu, her yıl yaklaşık Türkiye nüfusu kadar artıyor. Buna karşın kullanılabilir toprak alanları daralıyor, su kaynakları kirleniyor. Bu nedenle bugün 1 milyar insan açlıkla mücadele ediyor. Özetle insanlığın beslenmesi ve sürdürülebilirliği tehdit altında.

İşte bu noktada, kimya devreye giriyor. Önümüzdeki dönemde kimyaya dayanan yenilikler, bu tehditlerin azaltılmasında önemli bir rol oynayacak. Günümüzde yaklaşık 1 milyar insan, bir diğer deyişle her 7 kişiden 1’i açlıkla mücadele ediyor.

Kullanılabilir toprak alanlarının daralması, sera gazları salınımının artması, biyoçeşitliliğin azalması ve su kaynaklarının kirlenmesi, beslenmemizi tehdit ediyor. Bu gerçeklerin paralelinde dünyanın kaynakları sınırlı, nüfus ve onun talepleri artmaya devam ediyor.

Giderek kalabalıklaşan nüfus, global arenada pek çok zorluğa ve sıkıntıya neden oluyor. Ancak bu noktada özellikle kimya alanındaki bilimsel gelişmeler, beslenme kalitesi ve sürdürülebilirliği konusunda umut veriyor. Önümüzdeki dönemde kimyaya dayanan yenilikler, beslenme gibi global zorlukların ele alınmasında önemli bir rol oynayacak.

GELENEKSELDEN ENDÜSTRİYE
Beslenmenin tarihine kısaca göz atarsak insan olmanın en doğal parçası olan bu eylem, gıdanın endüstrileşmesi süreci öncesinde tamamen geleneksel alışkanlıklara dayalıydı.

Bu dönemde insan sindirim sisteminin gıdalarla etkileşiminin açıklanmaya çalışılması üzerine yeterli araştırma yapılmamıştı. Şimdi ise beslenme, modern bilimin üzerinde en çok durduğu alanlardan biri halini aldı.~
Günümüzde her gün beslenmeyle ilgili birçok yeni bilgiye ulaşılıyor ve bu gelişmeler, giderek daha yakından takip ediliyor. Bundan 5.000 yıl öncesinde, beslenmeyle ilgili ilk gelişme olan hububatların kaynatılması, etin ateşte pişirilmesi ve sonrasında sütün mayalanması ve bira, şarap üretimi gibi gelişmelere rastlıyoruz.

Örneğin ilk ekmek üretimi M.Ö. 1600’lü yıllarda Eski Mısır’da görülürken M.Ö. 1200’lerde yine Mısırlılar yağda besin kızartmayı keşfetti. M.Ö. 500 yıllarında ise ilk defa Kuzey Hindistan’da şeker kamışından şeker elde edildi.

BUZ KULLANIMI ÖNEMLİ
Besinler, hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle sağlığı tehdit edecek bir hale gelebiliyor. Ortam koşulları, doğal besin toksinleri, parazitler ve mikroorganizmalar insan sağlığı için gizli ya da direkt tehlikeler oluşturabiliyor.

Günümüzde de karşılaştığımız gibi sağlıksız besin saklama ortamları, besin hazırlanmasındaki ve pişirilmesindeki hatalar da besin kaynaklı hastalıkların yaygınlaşmasına neden olabiliyor.

Beslenmeye dayalı keşiflerin yanında gıdaların sağlıklı bir şekilde korunması sorunu, bu yüzden önemini tarih boyunca korudu. Örneğin, besinlerin bozulması sorunu ilk defa M.Ö 1000’de Çin’de gündeme geldi ve bu sorunun önün geçmek için ilk olarak buz kullanıldı..

ilk yemek kitabı, birinci yüzyılda Romalı gurme GaiusApicius tarafından yazıldıktan yaklaşık bin yıl sonra Roquefors ilk peyniri üretti. 15’inci yüzyılda pirincin ilk defa Avrupa’ya girişiyle ve Fransa’da ilk cam şişelerin ve diğer mutfak gereçlerinin üretilmesiyle beslenme yepyeni bir hal aldı.~
GIDA HİJYENİ ÖNEMLİ
1700’lerde ise restoranların yaygınlaşmasıyla gıda hijyeni önem kazanmaya başladı. 18. yüzyılın sonlarında kimyacılar ve hekimler, karbonhidrat, protein, vitamin ve minerallerin, yanı sıra da enerji ve kalorilerin sindirimin biyokimyasında oynadıkları rollerle ilgili modern kuramlara yol açacak araştırmalara yöneldiler.

Bu yıllarda beslenme konusunda bir devrim niteliği taşıyan steril hale getirilmiş ve paketlenmiş besinler raflarda yerini aldı. Bugün bütün oldukça gelişkin bir halde bulunan gıda konserveleri sanayi, 1800’lü yılların başında Paris’te şekercilik işi yapan Nicolas Appert’e çok şey borçludur.

Appert, çok sıkı kapalı kaplara konarak bir süre kaynatılan besin maddelerininde bulunan mayaların yüksek sıcaklıkla yok edilebileceğini düşündü ve böylece mayaları alınmış bu yiyecekler, uzun süre bozulmadan yenebilecek durumda saklanabildi. ilk olarak cam kavanozlara et, sebze, meyve ve süt gibi besinler konuldu ve tarihin ilk konserve kutuları uzak deniz yolculukları yapan gemicilere tazeliğini koruyan besinler sağladı.

Yaklaşık 60 yıl sonra ilk buzdolabının üretilmesi ve 1865’te Louis Pasteur’un pastörizasyon yöntemini geliştirmesiyle beslenmede yeni bir dönem başladı. 1900’lü yıllar ise beraberinde hazır soğuk içecekleri, restoran zincirlerini, vitamin katkılarını, hazır kahveyi ve dondurulmuş gıdaları beraberinde getirdi.

KİMYA BİLİMİ DEVREDE
Beslenme konusunda istekler, bölgeden bölgeye ve sosyal gruptan gruba büyük bir farklılık gösterse de bu konuda ortak bir amaç bulunuyor: İnsanlar, kendi yaşam kalitelerini iyileştirmek istiyor. Bu nedenle sadece ‘daha fazla gıda’ yeterli olmadığı gibi beslenme kalitesini de iyileştirmek gerekiyor.

Hızla gelişerek bugünkü halini alan beslenme alışkanlıklarımız ve gıda ürünleri, özellikle kimya alanındaki gelişmelerle güvenilir ve sağlıklı bir hal adı. Kimyasal yeniliklerle günümüzde besinlere, içeceklere, diyet ürünlerine birçok takviye sağlanabiliyor.~
Omega-3, Omega-6 yağ asitleri, organik asitleri, renklendiriciler, enzimler, vitamin mikrokapsülleri, kabartma tozları gibi katkıların yanında gıdaların raf ömrünü uzatan ya da steril hale getiren nitelikler kimyasal gelişmeler sayesinde kazandırılabiliyor.

BASF’DEN ÇÖZÜMLER
HEDEFTE NELER VAR?

BASF, beslenme alanında sunduğu ürünler ve çözümlerle kaynakların korunmasına, sağlıklı gıda ve beslenmenin üretilmesine, yaşam kalitesinin iyileştirilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Beslenme konusunda sürdürülebilirlik ve inovasyon önemli itici güçler olarak ön plana çıkıyor. BASF'nin beslenme konusundaki çalışmalarının merkezinde, "Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyoruz" felsefesi yer alıyor.

SES GETİREN ADIMLAR
Bu çerçevede, beslenme konusunda BASF'nin uluslararası arenada birçok ses getiren adımı bulunuyor. Bunlardan biri, gelişen ülkelerdeki A vitamini eksikliği sorununa çözüm sunması.

Bu sorun, 70'ten fazla ülkede yaşanıyor. 5 yaşın altında yaklaşık 250 milyon çocuk, A vitamini eksikliğinden kaynaklanan körlük, sıtma gibi hastalıklarla karşı karşıya. BASF uzmanları, bu vitamini ihtiyacı olan bölgelerdeki gıda maddelerine eklenmesi için temin ediyor.~
TARIMA DESTEK
BASF, kirli suyu içme suyuna dönüştürecek Ultrason E plasticadlı teknolojiyi sağlıyor. Bu teknoloji, içme suyuna ihtiyaç duyan bölgelerde hayat kurtarıyor. Tarım alanında ise geliştirdiği StrigAway üretim sistemiyle BASF, mısır ve bakla tarlalarında mahsul kaybının önüne geçiyor.

Bu sistemle yüzde 50 gibi büyük oranda verim artışı sağlanıyor. Sürdürülebilirlik sorumluluğuyla gerçekleştirdiği tüm faaliyetlerde BASF, sonraki nesillerin sorumluluğunu taşıyarak insan sağlığına, beslenmeye, temiz su ihtiyacına, karbondioksit salınımını azaltmaya yönelik ürün ve çözümler geliştirmeye devam ediyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz