Çevre dostu ürünler avantaj sağlıyor

Sürdürülebilir bir gelecek için bu küçük bireysel dokunuşlar tek başına yeterli değil.

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Çevre dostu ürünler avantaj sağlıyor
“Musluktan boşuna su akıtmanın büyük bir israf olduğunu, kullanmadığımız odaların elektriğini kapatmamız ve gece yatarken elektronik cihazların fişini çekmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz. Fakat sürdürülebilir bir gelecek için bu küçük bireysel dokunuşlar tek başına yeterli değil. Büyük resmi görebilmek adına endüstriyel tesislerde, yaşadığımız evlerde, hatta otomobillerde ne gibi değişimler yaşandığından haberdar olmak şart. Bunun için söz konusu alanlarda hizmet sunan BASF gibi global şirketlerin alternatif ürün ve süreçlerini izleyerek enerji verimliliği sağlamak mümkün. Birçok şeyin değerini ancak onu kaybettikten sonra anlıyoruz. Bu, hemen hepimiz için geçerli olan yadsınamaz bir gerçek. Enerjiyi kaybettiğimiz anlar da onun kıymetini en iyi anladığımız anlar oluyor genellikle. Çevremizi saran enerjinin sağladığı konfora öyle alışmışız ki karanlık, klimasız ya da ısıtıcısız bir odada bilgisayarımızın 10 dakikalık şarjı kaldığını gördüğümüzde dehşete kapılıyoruz adeta. Enerjiyi tükenebilen bir şey olarak algılamıyoruz çoğu zaman. Oysa kendi enerjimiz bittiğinde parmağımızı bile kımıldatamıyoruz. Peki yokluğu bir anda hayat kalitemizi dibe çeken enerjiyi verimli kullanıyor muyuz? Başka bir deyişle, enerji konusundaki doğrulardan haberdar mıyız? Musluktan boşuna su akıtmanın büyük bir israf olduğunu, kullanmadığımız odaların elektriğini kapatmamız ve gece yatarken elektronik cihazların fişini çekmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz. Fakat sürdürülebilir bir gelecek için bu küçük bireysel dokunuşların tek başına yeterli olduğunu söyleyemiyoruz. Büyük resmi görmek için endüstriyel tesislerde, yaşadığımız evlerde ve hatta kullandığımız otomobillerde ne gibi değişimler yaşandığından haberdar olmamız gerekiyor.

DÜNYA NE YAPIYOR?

Evlerimizde kullandığımız enerji miktarı her geçen gün gelişen teknolojiye paralel olarak artıyor; çünkü ısınırken, serinlerken, TV izlerken, müzik dinlerken ve hatta aydınlanırken bile geliştirilen en yeni sistemlerden faydalanıyoruz. Evlerimiz adeta birer teknolojik üsse dönüşmüş durumda. Tabii ki kullanımımıza sunulan tüm nimetlerden, ancak yeryüzünü zorlayacak boyutlarda elektrik tüketmek kaydıyla faydalanabiliyoruz. Özellikle sıcak ülkelerde yoğun klima kullanımı nedeniyle artan enerji tüketimi, AB ülkelerini belirli konularda tedbir almaya mecbur kılacak gibi görünüyor. Avrupa’da binalarda kullanılan enerjinin üçte ikisi özel mülklerde harcanıyor. Binaların enerji performansının değerlendirilmesi ve yeni inşa edilecek binalar için gelişmiş standartlar getirilmesinin yanı sıra evlerdeki enerji tüketiminin ölçülebilir hale gelmesini sağlayacak sertifikasyonlar da AB ülkelerinin gündem maddeleri arasında yer alıyor. Amerika ve Kanada da enerji tüketimini ve sera gazı emisyonlarını azaltmak adına yoğun çaba sarfediyor. Asya-Pasifik bölgesinde ise sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeye yönelik çeşitli programlar uygulanıyor. Almanya, İngiltere, Polonya, Macaristan, İtalya, Fransa, Çin ve Kore’de düşük enerji tüketen binaların yapımına katkı sağlayan dünyanın lider kimya şirketi BASF, ev sahiplerini, mimarları ve mühendisleri sürdürülebilir bir gelecek için çaba göstermeye teşvik ediyor.~
Dünya genelinde enerji tasarrufu sağlayan binaların yaygınlaştırılmasına yönelik eğilim gün geçtikçe artarken, BASF de bunun maddi olarak ulaşılabilir olduğunu ortaya koyan projelere imza atıyor.

YEŞİL BİNA ÜTOPYA DEĞİL

2050 yılında yaklaşık 9 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun yüzde 75’i kentlerde yaşıyor olacak. Bu doğrultuda daha şimdiden büyük bir hızla geliştiğini gördüğümüz inşaat sektörünün yeni fikirlere ihtiyaç duyacağı ortada. Türkiye’de LEED sertifikalı binalarıyla yeşil bina kon-septinin öncülerinden biri olan BASF, yapı sektörünün önde gelen hammadde, sistem ve çözüm sağlayıcısı olarak yapım esnasında kullanılan kaynakların miktarını ve dolayısıyla enerji tüketimini azaltan ve yaşam konforuna daha fazla katkıda bulunan çözümler geliştiriyor. Tüm üretim süreçlerinde “sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratma” misyonuyla hareket eden BASF, yapılarda da aynı anlayışı benimsiyor. Kaynakların korunması, mümkün olan en düşük düzeyde enerji tüketilmesi ve çevresel etkilerin azaltılması hedeflenen faydaların başında gelirken, projelerin sosyal ve ekonomik açıdan uygulanabilir olması için de çaba sarfediliyor. BASF’nin inşaat uzmanları, bu doğrultuda Yeşil Bina Konseyleri’ne aktif katılım sağladıkları gibi; mimarlar ve şehir planlamacıları ile de yakın şekilde çalışıyor. Konutlar ve mimari yapılar, küresel enerjinin yaklaşık yüzde 40’ını tüketiyor. Bu ciddi oranı göz önüne aldığımızda, yeşil binaların yaygınlaştırılması yönündeki global çabanın nedenini daha iyi kavrıyoruz. Artık biliyoruz ki yeşil bina konsepti sadece belirli bir kesime hitap eden, lüksün sınırlarını zorlayan ütopik bir fikir değil. Ancak bu fikre mesafeli durduğumuz, doğru yalıtım ve başarılı ısı yönetiminden yoksun binalarda yaşadığımız sürece, maalesef o çok zor elde edilen ve dolayısıyla çok kıymetli olan enerjinin büyük bir kısmını boşluğa savuruyoruz.

YALITIMLA GELEN MÜTHİŞ TASARRUF
Darmstadt şehrinde kurulu Alman Pasif Ev Enstitüsü’nün, BASF tarafından üretilmiş veya BASF hammaddeleri içeren yalıtım ürünleri üzerine gerçekleştirdiği bir çalışmaya göre, sadece birkaç santimetre yalıtım kullanılarak bir binanın enerji tüketimini yaklaşık yüzde 70 oranında azaltmak mümkün olabiliyor. Isı yönetimi üzerine
geliştirilen yenilikçi çözümler, bu etkiyi daha da arttırabiliyor. BASF, sıcak ve soğuk iklim koşullarına ve farklı mimari tarzlara uyum sağlayabilen inovatif ürünler sunarak, konforlu ve enerji tasarrufu sağlayan binaların yapımına katkıda bulunuyor. Mümkün olan en düşük seviyede enerji tüketerek en fazla verimi almayı sağlayan düşük maliyetli ve kullanımı kolay ürünler sayesinde, enerji tüketiminin yanı sıra sera gazı emisyonları da azaltılabiliyor. Herhangi bir projede ne kadar az insan, malzeme ve kaynağa ihtiyaç duyulursa, o proje için harcanan enerjinin ve projenin oluşturduğu çevresel etkinin aynı paralelde azaldığını hatırlatmakta da fayda var.~

YENİLENEBİLİR ENERJİ NEDEN ÖNEMLİ?
Tesislerindeki üretim süreci sonucunda meydana gelen atıkları en aza indirmek amacıyla çalışan ve 2011 yılı sonunda yüzde 48,9’luk bir geri dönüşüm sağlamayı başaran BASF, geri dönüşüm olanağı bulunmayan zararlı atıkları profesyonel imha tesislerine gönderiyor. Günümüz teknolojisi, tasarruf kavramının üretim süreciyle eş zamanlı olarak ilerlemesine imkan tanıyor. Bu nedenle üretim tesislerinde yenilenebilir enerji kullanımının giderek daha fazla önem kazandığını görüyoruz. Teknolojik, ekonomik ve çevresel anlamda fayda sağlanabilecek durumlarda fosil hammaddeler yerine yenilenebilir hammaddeler tercih ediliyor. Örneğin BASF bünyesinde bir üretim hattında ortaya çıkan buharın önemli bir kısmı, diğer bir üretim hattında yeniden kullanılıyor. Enerji ihtiyacını en doğru şekilde analiz ederek kaynakların etkin kullanımına ve çevrenin korunmasına büyük katkı sağlayan bir Verbund sistemine sahip olan BASF, bu kanal aracılığıyla tüm paydaşların üretim tesislerinde ilerleyen süreci aynı anda inceleyebilmesine ve birbirleriyle iletişim kurabilmesine de olanak sağlıyor. Enerjinin yanı sıra hammadde kullanımında tasarruf sağlayan, emisyonları ve lojistik giderleri azaltan Verbund sistemi, BASF’ye önemli bir avantaj sağlıyor.

SERİN BİR OTOMOBİL
Otomobillerimizin yazın serinlememizi, kışınsa ısınmamızı sağlayan havalandırma sistemleri sayesinde zorlayıcı hava koşullarından etkilenmeden hayatımıza devam edebiliyoruz. Fakat bildiğiniz üzere konforumuzu sağlayan söz konusu havalandırma sistemleri hatırı sayılır derecede enerji tüketimine yol açıyor. Araçların içini ısıtmak veya soğutmak için gereken enerji miktarı, camlarda termal radyasyonu yansıtan polimer filmler ve yüksek performanslı yalıtım malzemeleri gibi yenilikçi metaryallerin kullanıldığı kapsamlı ısı yönetimi sistemleri sayesinde azaltılabiliyor. Taşıtlarda ısı kontrolü özellikle konfor açısından büyük önem taşıyor; peki araçların daha hafif ve daha ekonomik hale gelmesi ihtimaline ne kadar yakınız? Çelik geçmişte kaldı. Bugün çelikten çok daha geniş bir kullanım alanına sahip olan plastiklerin tercih edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Ağır, metal parçalar, artık aynı işlevselliğe ve dayanıklılığa sahip kompozit plastik malzemelerle değiştiriliyor. Şasi gibi yüksek ağırlıklı parçaların fiberle güçlendirilmiş plastiklerle değiştirilmesi ise aracın ciddi derecede hafifleştirilmesini mümkün kılıyor. Fayda sağladığı alanın genişliğinin yanı sıra metalden çok daha hafif olan plastik, ekonomik anlamda da üreticiye ve tüketiciye avantaj sağlıyor.

EKO-ETKİNLİK ANALİZLERİ
Enerji verimliliğini sağlamak adına yapılan çalışmaların öncesinde sürecin etkinliğini ölçen bazı analizler yapılıyor. TÜV (Alman Teknik Denetleme ve Seritifikasyon Organizasyonu) ve NSF (Uluslararası Sıhhiyat Birliği) tarafından değerlendirilen eko-etkin analizler, enerji verimliliği sağlayan alternatif ürün ve süreçlerin üretim aşamasından geri dönüşüme, kısaca “beşikten mezara” çevrede ve yaşam döngüsünde bıraktıkları etkiyi ölçmeye yarıyor.~
Ekonomiyi ve ekolojiyi dengelemek amacıyla yapılan eko-etkinlik analizlerini uygulayan ilk kimya şirketlerinden biri olan BASF, paydaşlarıyla işbirliği içinde gerçekleştirdiği 450’den fazla analizle enerji verimliliğini ölçme konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor. Bugüne kadar 400 farklı ürün ve üretim sürecini analiz eden BASF, üretim hattında mümkün olduğunca az materyal, kaynak ve enerji kullanarak emisyonları düşük tutmayı başardığı gibi, atıkların azalmasına da yardımcı oluyor. Son kullanıcıların tüketim alışkanlıklarını da dikkate alan eko-etkinlik analizleri, uygulanma olasılığı olan her türlü geri dönüşüm ve imha seçeneğini inceliyor. BASF’nin AR-GE uzmanları, yeni ürün geliştirme aşamasında çevre dostu yaklaşımlarını korumaya özen gösteriyor. Ürünün çevre dostu oluşu, müşteriler tarafından kabul edilmesini kolaylaştıran bir etken olduğu için, çevre dostu ürünlerin ekonomik anlamda getirisinin daha yüksek olduğunu söylemek de mümkün.

ENERJİ TASARRUFUNU NE KADAR BİLİYORUZ?

Araştırma şirketi GfK'nın yaptığı "Yeşil Tüketim Araştırması", tüketicilerin yüzde 32'sinin, yeşil ve çevre dostu ürünleri enerji verimliliği ile özdeşleştirdiğini ortaya koyuyor. Buna ek olarak her iki tüketiciden biri yeşil/çevre dostu olarak tanımlanan ürünlerin aynı zamanda enerji tasarrufuna da katkı sağlaması gerektiğini düşünüyor. Enerji verimliliği alanındaki kişisel çabaların ise elektrik ve su tasarrufu yönünde yoğunlaştığı gözlemleniyor. Elektrik ve suyun idareli kullanımına gösterilen hassasiyetin ardından, enerji tasarrufu sağlayan ürünlerin kullanımındaki yükseliş ön plana çıkıyor.

RÜZGAR ENERJİSİ
Yenilenebilir bir kaynak olan rüzgar enerjisi, son 10 yılda elektrik üretiminde önemli bir rol oynamaya başlayan en çevreci metodlardan biri olarak dikkat çekiyor. Kanat uzunluğu 60 metreyi bulan ve zamanla daha yararlı hale gelen rüzgar türbinleri, karaya veya denize yerleştirilebiliyor. Yüksek dinamik strese maruz kalan türbinler, yapımlarında kullanılan kimyasal ürünler sayesinde yağış, fırtına, UV ışınları ve erozyon gibi dış etkenlere karşı dayanıklı hale geliyor. Düzenli olarak bakımı yapılan fonksiyonel rüzgar santrallerinden oldukça etkili sonuçlar elde edildiği görülüyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz