"2010'da sepet yapın"

Ar; "Hissede yüzde 50 reel, yüzde 50 finanstan oluşan bir sepet yapın."

17.07.2015 20:48:230
Paylaş Tweet Paylaş
"2010'da sepet yapın"
2008’in son çeyreğinde 2009’un çok kötü geçeceğine yönelik büyük bir endişe vardı. Gelişmekte olan ülke ekonomileri içinde ayrışan Türkiye, bazı gelişmiş ekonomilere göre de bir adım öne geçti. Rating kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu artırması ve ‘yatırım yapılabilir ülke’ seviyesinin bir alt basamağına kadar çıkarması, bunun önemli göstergesi oldu. Garanti Yatırım İcra Kurulu Başkanı Metin Ar, yatırım yapılabilir ülkelere bakıldığında Türkiye’nin mevcut indikatörleriyle bu ülkeler arasında yer alması gerektiğini söylüyor. Ar, mevcut durum bozulmaz ve iyileştirmeler sağlanırsa, yeni not artırımları bekliyor.
2010’da bütçe açığı ve özeleştirme konularına dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Metin Ar, “2010 zor bir yıl olacak. Risklerin artacağı bu dönemde sepet hazırlamak doğru strateji olur” diyor. Metin Ar’ın 2009 değerlendirmesi, 2010 beklentileri ve yatırımcıları tavsiyeleri şöyle:

Türkiye piyasaları, 2009’da krizin yaralarını büyük ölçüde sardı. Bu durumunu açıklayan faktörleri anlatır mısınız?
Bunun ilk nedeni, Türk finans sektörünün sağlam yapısı. İkinci nedeni ise görülmeyen kalemlerden Türkiye’ye ciddi bir para girişi olması. 2001 krizinden sonra kurulan BDDK sistemi, çok başarılı bir şekilde çalıştı. 2001’de kriz aşısını olan Türk bankaları, bu sarsıntıda sağlam durdu. 2007 sonunda BDDK Başkanı yaptığı bir açıklamada, bankalara 2008 yılının kötü geçeceğini söyleyerek, 2007 kârını dağıtmamalarını, özsermayelerini kuvvetli tutmalarını tavsiye etti. Ortada kriz yokken, şirket değerlemeleri en üst seviyedeyken BDDK’nın yaptığı bu açıklama, öngörüsünün ne kadar güçlü olduğunun önemli bir göstergesi.
Sonuçta tüm Batı Avrupa ülkelerinde ve OECD’de bankalar devletten yardım alırken, yardıma ihtiyaç duymayan tek finans sektörü Türkiye’de vardı. Türk bankaları bu süreçte devletten katkı almazken, aksine çok likit durumda oldukları için, likiditesinin önemli kısmıyla Hazine bonosuna yatırım yaptı. Faizler düşünce de kârları arttı. Sonuçta bankalar 2007’de iyi durumdaydı. 2008’de daha sağlam hale geldiler. 2009’da 2008’in de üzerinde iyi durumdalar. 21 sermaye yeterlilik rasyosu, yüzde 27-28 sermaye kârlılığı oranı dünyada yok. Kötü kredi oranı yüzde 5’lerde. Bu da iyi bir oran.

Görülmeyen kalemlerden para girişini açar mısınız?
Bunun biz tam izahını yapamadık, tam izahını yapana da rastlamadık. Görülmeyen kalemlerden Türkiye’ye ciddi bir para girişi oldu. Bazı izahlar var ama bu izahlar gelen paranın büyüklüğünü açıklayamıyor. İhracat yapan şirketlerin ihracat dövizlerini eskisinden daha erken ülkeye getirdikleri söyleniyor. İthalat yapan şirketlerin daha uzun vadede iş yaptıkları belirtiliyor. Şirketlerin yastık altındaki dövizleri altınları sermayeye ilave ettikleri konuşuluyor. Tüm bunlar olsa olsa 4-5 milyar dolar eder. Yani Türkiye’ye görülmeyen kalemlerden giren 15-20 milyar doları tam anlamıyla açıklayıcı nitelikte değil. Sonuçta Türkiye’nin gizli rezervleri devreye girince geçen yıl ‘1 TL= 2 dolar’ senaryoları, düşen doğrudan yabancı sermaye girişine, olmayan IMF anlaşmasına rağmen~ gerçekleşmedi. Bu da Türkiye’nin şansı.

2010’da piyasaları etkileyebilecek, üzerinde durulması gereken konular nelerdir?
En önemli konu bütçe açığı ve özeleştirmedeki yavaşlama. Daralan ekonomiyle birlikte vergi tahakkuku ve vergi tahsilatı azaldı. İkinci konu da devlet harcamalarında ekonomiyi canlandırma adına yaşanan artış. 2007’de seçim adı altında buna göz yumuldu. 2010 sonunda da Türkiye’nin seçim atmosferine girmesiyle bu tarz harcamalara göz yumulacak gibi. Bütçe açığı bu şekilde devam ederse, faizler ve enflasyon artmaya başlar. İniş trendimiz bozulup 2010 içinde ‘yükselen enflasyon, yükselen faizler’ dönemine girebiliriz. 2010’da bütçe açığından kaynaklanan enflasyon ve faiz artışı en önemli risk unsuru. Normal şartlarda ise enflasyonun 2010 yılında 2009’a göre bir puan yukarıda gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Ancak özelleştirme ve bütçe açığı konusunda sıkıntı yaşanırsa, bu oran daha yüksek olur.

Özelleştirme konusunda ne yapılmalı, ne yapılmamalı?
Özelleştirmede talep daralması nedeniyle yapacak çok fazla bir şey yoktu. Bu yıl dağıtım ihaleleri oldu. Ancak burada ağırlıklı yerel yatırımcılar var. Yabancı sermaye girişi yeterli değil. Yabancı para, hem bütçeye giriyor. Hem de ödemeler dengesine olumlu katkı yapıyor. Özelleştirmede ‘Daha iyi fiyat buluruz’ diyerek özelleştirmeleri ertelemek gibi bir hatanın şu an için yapılmadığını da belirtelim.

2010 özelleştirme başlığı altında neler olabilir?
Bu konunun en başında bizim danışmanlığını yapmakta olduğumuz ÖİB’nin yaptığı Başkent Doğalgaz Dağıtım ihalesi var. Hiçbir sorunu, gri alanı olmayan bir özelleştirme hazırlıyoruz. 2010 içinde tüm hazırlıkları tamamlayarak piyasaya çıkacağız. Bunun dışında halka arza uygun olarak Başkent’in İstanbul versiyonu İgdaş olabilir. Başkent Doğalgaz, blok satış olacak. İstanbul’un halka arza yönelik bir işlem yapması, konunun kamuoyunda daha iyi tanınması, hem de rekabet açısından verimli olabilir. Bunun kararı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait.

Bunların dışında önemli özelleştirme kalemleri olur mu?
Mevcut otoyol ve köprülerin özelleştirilmesi gündeme alınabilir. Bu 5-6 milyar dolarlık bir iş ve alıcılar da hazır. Yabancı tarafta, İtalya, Portekiz, İspanya, Fransa ve Avustralya’dan ilgi var. Milli Piyango ihalesi 2010’da gerçekleşebilir. Yine elektrik üretim tesislerinin özelleştirilmesine yönelik olarak danışman tutuldu. Yıl ortasına kadar hazırlıklar tamamlanırsa, ikinci yarıda bir iki elektrik üretim tesisinin özelleştirmesine başlanabilir.~

Halka arzlarda bir canlanma bekliyor musunuz?
Özel sektörden büyük bir halka arz, şu an için gündemde yok. Endeksin seviyesi birkaç yüz milyon dolarlık halka arzları teşvik eder durumda. Endekste ve işlem hacminde mevcut eğilimler korunursa 2010 da adaylar çıkacaktır.

Satın almalar konusunda 2009’da 5 milyar dolar rakamının altında kalındı. Ciddi bir düşüş var?
2010’da burada ne olur?
2009 strateji raporunda doğrudan yabancı sermaye yatırımı tahminimiz 5 milyar dolardı. 2010 da ise 8-10 milyar dolar arasında olacağını tahmin ediyoruz. Özelleştirme kökenli işler, bunun ağırlıklı kısmını oluşturacak.

2010’da büyüme verisi nasıl olur?
Özelleştirme çalışmaları ve bütçe açığı konusunda ciddi bir risk olmazsa 2009 yılında yüzde 5-6 civarında küçülen ekonomi, 2010’da bunun büyük bir kısmını geri alacak şekilde yüzde 4 büyüme olacağını tahmin ediyoruz. Bu da yüzde 9’luk bir farka işaret eder. Bu artış işsizliği azaltır.

2010 için nasıl bir strateji raporu hazırlıyorsunuz?
2010 için strateji raporu yazmak zor. Yabancı sermaye akışı olmazsa, IMF anlaşması sağlanmazsa ve görünmeyen kayıt dışı para akışı devam etmezse sıkıntılı bir süreç yaşanabilir. Öncelikle dövizde hareket olması kaçınılmaz olur. Ancak bu risklerin düşük olduğu kanaatindeyiz.
Faizin geldiği nokta ve Merkez Bankası’nın faizleri artıracağı beklentisi dikkate alındığında yine hisse senedi piyasasının artık eskisi kadar iskontolu olmadığı düşünüldüğünde en doğru yaklaşım sepet oluşturmaktır. TL faiz yüzde 8-9’lar seviyesinde. 2010 yılında 1 yıl vadeli bonolar öne çıkacaktır. Uzun vadeli bonoları önermiyoruz. Hisse senedi seçimlerini de seçici davranarak yapmak gerekiyor.

Reel sektör hisselerinin 2010’da nasıl bir performans sergilemesini bekliyorsunuz?
Büyüme her şeyin anahtarı. Yüzde -5’ten yüzde 4’e çıkış olacağını tahmininden yola çıkarak reel sektörün tüm alt sektörleriyle birlikte 2010’da, 2009’a göre daha iyi bir noktada olacağını düşünüyoruz. Bu, bankaların kötü kredilerindeki büyüme hızının da yavaşlayacağı anlamına gelir.

Bankaların endekse olan yüksek etkisi ve bankalarda ciddi sorun olmayacağı beklentiniz dikkate alındığında, endekste de ciddi bir düşüş beklemiyor musunuz?
Endeksin genel gidişatı konusunda vadeli işlemlerden dolayı bu tarz bir yorum yapmak zor. Bir-iki yıl önce, hisse fiyatları İMKB Endeksi’ni, o da Vadeli İşlemler Piyasası’nı etkiliyordu. Şimdi durum tam tersi. Dolayısıyla~ endeksi yüzde 45 ağırlığı olan bankalar mı etkiliyor? Yoksa borsanın geneliyle ilgili pozisyon alan VOB yatırımcısının genel kararları mı etkiliyor? Bu belli değil.

Hisse senedi portföyü oluştururken finans ve reel sektör arasında nasıl bir ağırlıklandırma yapmak lazım?
Garanti Yatırım’ın portföy tavsiyelerine bakıldığında tarihi olarak endeksin yapısına paralel olarak yüzde 50 reel sektör yüzde 50 finans şeklinde ağırlıklandırılıyor. 2010’da da benzer bir yapıda sepet oluşturulmalı. Hisse seçimlerinde sektör söyleminin doğru olduğunu düşünmüyoruz. Hisse bazında seçimler önemli. O günkü hedef fiyat ve haberlere göre hisse seçimlerinde değişiklikler olabilir.

Bunun yanında konut alımı tavsiye ediyor musunuz?

Düşen faizlerle birlikte belirli bir getiriye alışmış faiz yatırımcısı, bunları elde edememeye başlayınca farklı arayışlar içine girmeye başladı. Bunlardan biri de konut. Bankalar da konut sektörünü destekliyor. Elinde yüksek likidite olan bankalar, riski düşük konut kredisi vermeyi tercih ediyor. Bu anlamda emlak sektörü de yatırım için değerlendirilebilir. Bu konutta fiyatların artacağı anlamına gelmemeli. Ancak inşaat sektöründe çalışan şirketler açısından 2009’a göre daha iyi bir yıl olacağı düşüncesindeyim.

“2009’DA STRATEJİ RAPORU YAZMAK KOLAYDI”
“2010’un ilk haftası itibariyle yıllık strateji raporunu yayınlıyoruz. 2009’da da aynı zamanda yıllık strateji raporunu yayınlamıştık. Geçen yılki strateji raporunu yazmak kolaydı. Bu raporda faizler düşecek demiştik. Zaten Merkez Bankası Başkanı da aynı açıklamayı yapmıştı. Faizlerin düşmesi, TL uzun vadeli tahvilleri ön plana çıkardı. Faiz düşüşü sermaye kazancı oluşturdu. Yine düşen faiz ortamında borsaların yükseleceğini dikkate alarak hisse senedi piyasasına yatırım yapılmasını tavsiye ettik. Dövizde ise ciddi bir hareket beklemiyorduk. Sonuçta, bu stratejiyi çizmek kolay oldu ve yatırımcılar 2009’da iyi getiriler elde etti.”

“BANKALARIN 2009’DAKİ PERFORMANSLARINI BU YIL DA KORUYACAK”
“Bankaların 2009’da elde ettikleri kârların BDDK kurulları çerçevesinde bir kısmı, yatırım portföylerindeki bonolar dolayısıyla henüz bilanço kârına dönüşmedi. BDDK sistemine göre bankalar, bonoların bir kısmını yatırım portföyüne bir kısmını da ticari portföyüne alır. Yatırım portföyündeki bonoların getirileri, piyasaya endeksli olarak bilançolarda değerlendirilmiyor. İlk portföye alınan faiz oranı üzerinden değerlendiriliyor. Bu bonolar vadesi gelip satıldığında bilançoya yansıyor. Bu faktörler 2010’a da rezerv güç sağlıyor. 2010’da faiz yükselişi olacak olmasına rağmen, yatırım portföylerindeki yedek depo sayesinde bankalar 2009’daki iyi performanslarını korumaya devam edecek.”~
GARANTİ YATIRIM, 2010’DA DANIŞMANLIKTA NE HEDEFLİYOR?
Garanti Yatırım’ın hedefleri, 2010’da daha çok özelleştirme ve şirket evlilikleri danışmanlıklarından elde edeceğimiz gelirlere dayanıyor. 2007 yılında çok iyi bir performans gösterdik bu yönden. 2008’de 2007’nin biraz altında kaldık. 2010’da 2008 rakamlarını yakalamayı planlıyoruz.
Daha öncede bahsettiğim gibi şu an üzerinde çalıştığımız Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın yaptığı Başkent Doğalgaz Dağıtım ihalesi var. Garanti Yatırım olarak burada sorunu, gri alanı olmayan bir özelleştirme hazırlıyoruz. 2010 içinde tüm hazırlıkları tamamlayarak piyasaya çıkacağız.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz