AB'deki kriz Türk şirketlerini nasıl etkileyecek?

"Borçlulukları nedeniyle önümüzdeki Birkaç yıl içinde Avrupalıların harcama kapasitesi kesinlikle düşecek."

1.03.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
AB'deki kriz Türk şirketlerini nasıl etkileyecek?
Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik kriz, Türk iş dünyasının da yakın takibinde. En büyük ticari ortağımızın son dönemde yaşadıkları, her sektörden yatırımcıyı yakından ilgilendiriyor. AB üyesi ülkeler Yunanistan'ın para birliğinden çıkarılmasını tartışırken, geleceğe ilişkin senaryolar da çeşitleniyor. Kimi uzmanlara göre Euro'nun tarih olması gündemde. Bazıları ise tek çarenin, zor durumdaki ülkeleri Euro Bölgesi dışına çıkarmak olduğunu düşünüyor. Ama Avrupa her şekilde bu dönemi aşmak zorunda. Peki AB'nin bu zor günleri Türkiye'yi nasıl etkiliyor? Avrupa pazarıyla yakın ilişki içindeki Türk şirketler ne yapmalı, nelere dikkat etmeli? Euro'nun geleceği nasıl olacak? Tüm bu soruları Denizbank Başekonomisti SARUHAN ÖZEL yanıtladı.

1- Bir ekonomist olarak Avrupa ekonomisini şu anda nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bence krizin son merhalesini yaşıyorlar. Avrupa, şiddetli bir ameliyat geçirmek zorunda. ABD bunu çok güzel yaptı. Radikal kararlar alabilirlerse tabii ki AB'nin geleceği çok parlak olacaktır. Bunu ne kadar çabuk yaparlarsa o kadar güçlenerek çıkarlar.

2- Sizce 2012 nasıl olacak? Bu yıl krizin etkilerini nasıl hissedeceğiz?

- Ben 2012 için karamsar değilim. Hatta işlerin 2011'den daha iyi geçeceğine inanıyorum. Özellikle ikinci yarıda düzelmeyi göreceğiz. Avrupa Merkez Bankası'nın son yaptığı fonlamayla tüm riski öldürdüğünü düşünüyorum. Finansal piyasalar anlamında 2012'ye çok güzel girdik. Ama ekonomiler hala yavaş.

3- Peki sizce Avrupa'nın krizden kurtulma reçetesi nedir?

Artık yanlış bir proje olduğu herkesçe kabul edilen büyük Euro projesinin operasyona uğraması gerekiyor. Bu nasıl olacak? Uluslararası ticarette rekabet gücü elde etmenin kısa vadede en etkili ve en çabuk yöntemi para biriminin değer kaybetmesidir. Euro, 3A ülkelerin para birimi haline gelir. Geri kalanlar ise kendi eski para birimlerine geri gönderilir. Zorda olan ülkeler, daha devalüe olmuş, rekabet gücü kazanmış bir şekilde büyüme dinamiği elde etmeye çalışır.

4- Avrupa'nın içinde bulunduğu kriz Türkiye'yi nasıl etkiliyor?
- Oradaki her gelişme tüm dünyayı etkiliyor. Ama Avrupa, Türkiye için birçok açıdan çok önemli. Öncelikle yüzde 47'ler mertebesinde ihracatımız var. Ama şöyle bir gerçek de var: Türkiye'nin AB'ye ihracatı son 2 yıldır korkulanın aksine artıyor. Neden? AB'nin en büyük ticari partneri olan Çin, artık Avrupa'ya lojistik olarak çok maliyetli geliyor. Türkiye ise yakınlığı, çabukluğu ve kalitesiyle öne çıktı. Aslında Avrupa'da ne zaman bir kriz olup fiyat farkındalığı ortaya çıksa bu Türkiye'nin işine geliyor.

5- Türkiye için en riskli ülkeler hangileri?

- Ticari ilişkimiz olan ülkeler belli. Örneğin Yunanistan ile çok özel, büyük bir ticari ilişkimiz yok. Dolayısıyla oradaki kriz bizi çok etkilemez. İhracatımızda ilk 10'da yer alan ülkeler Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya. Krizi en sert yaşayan ülkeler ise Yunanistan, Portekiz, İtalya ve İspanya. Yani İtalya ve İspanya bizi ilgilendiriyor. Ama Almanya iyi görünse de bir küçülme var. Onun durumu da bizi çok daha yakından ilgilendiriyor.~

6- Hangi sektördeki Türk şirketler daha dikkatli olmalı?
- Avrupa'da bir kriz oldu diye ihracat kompozisyonumuzu bir anda değiştirme imkanımız yok. En önemli ihracat kalemlerimize baktığımızda dikkatli olması gereken sektörler ortaya çıkıyor. Bunlar otomotiv, makine, tekstil. Mecburen Avrupa'yı yakından takip etmek zorundalar. Öte yandan turizm de bu gidişattan çok etkilenecek. Çünkü her ne kadar Avrupalı turistlere olan bağımlılığımız son yıllarda azalsa da halen önemli bir geliri oradan elde ediyoruz. Avrupalı turistin harcamalarını kısması bizi çok yakından etkileyecektir. Türkiye'nin bu sektörlere dikkat etmesi gerekiyor.

7- Şirketler Avrupa'daki hangi parametreleri takip etmeli?

- Avrupa'da bir finansal panik olup olmayacağına bakılmalı. Şu anda belli oranda rayına oturdu. Bütçe anlaşmaları yapıldı. Borçlulukları nedeniyle önümüzdeki birkaç yıl içinde Avrupalıların harcama kapasitesi kesinlikle düşecek. Tüm bunlar hesaba katılmalı.

8- Krizin Türk bankacılık sektörüne etkileri nasıl?
- Bizde yabancı bankalar sermayenin dörtte birine hükmediyor. Aktiflerdeki payları da yüzde 30'lar civarında. En çok para o pazardan geliyor ama o gelen para bizim toplamımız içinde çok fazla pay sahibi değil. Yani bankacılık sistemimiz Doğu Avrupa'daki gibi AB'ye bağımlı değil. O nedenle krizin bankacılık sektörümüze çok etkisi yok.

9- Şirketler bu süreçte risk yönetimi açısından nelere dikkat etmeli?

- Fon bulmada çok zor bir yıl olacağını zannetmiyorum. Çünkü bugün Türk bankaları son derece sağlam bir pozisyonda. Ama şöyle bir gerçek var. Para artık Ortadoğu'da, Latin Amerika'da, Uzakdoğu'da, Rusya'da. Oraları daha fazla ziyaret edip Türkiye ekonomisini onlara anlatmaya mecburuz. Onları tanımaya mecburuz. Örneğin Çin, Latin Amerika inanılmaz bir para akıtıyor. Bu para neden Türkiye'ye gelmiyor? Bunun peşine düşmek lazım. Bankacıların Eurobond'larını, sendikasyonlarını o ülkelerde pazarlamaya çalışmaları gerekli. Şirketler ise borçlanmalarına dikkat edecek. Gelirimiz TL olsa bile yatırım için döviz bulmak zorundayız. Buradaki tek risk, kur riskidir. Hedge imkanlarından yararlanacaklar. Büyükler bunu çok güzel yönetiyor. Önemli olan KOBİ'lerin de öğrenmesi. Hangi para birimi daha güvenli derseniz, iki senaryo var. Eğer AB, içindeki kötüleri ayıklayacaksa, Euro kesinlikle çok güçlenecek. Borçlanacak yatırımcı bu senaryoya inanıyorsa, dolar borçlanmalı. Ama eğer AB kötüleri ayıklamazsa, Euro orta ve uzun vadede çok ciddi değer kaybeder. Ama bence en makulü sepet yapmaktır.

10- Yeni dönemde Türk yatırımcısına, şirketlere nasıl bir strateji öneriyorsunuz?
- Piyasalarımızı çeşitlendirmeye çalışacağız. Bambaşka bir döneme girmiş olan Kuzey ve Ortadoğu pazarı var. Bölgedeki siyasi yapılanma uzun sürecek ama bu ülkeler Avrupa'ya göre çok daha hızlı büyüyecek. Dolayısıyla Türk şirketlerin bir an evvel oradaki ihracat imkanlarını keşfetmeleri gerekiyor. O pazarların geleceğini düşünerek bugünden o atılımları yapmakta fayda var. Eskiden gelişmekte olan ülkeler ucuz üretimin adresiydi. Artık tüketim tarafında da pazar olmaya başladılar. Gelişmiş Batı ekonomilerinde bir doygunluk var. Asıl büyüme Latin Amerika'dan, Asya'dan, Doğu'dan, Kuzey Afrika'dan gelecek. Artık iş buralarda dönecek. Talep buralarda eritilecek. Zaten para da artık o bölgelerde. Bu paranın izini sürmek lazım.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz