Dışarıyı görmek için ayrıldım

"İnsan bir süre sonra acaba dışarıda neler var diye merak etmeye başlıyor..."

1.08.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dışarıyı görmek için ayrıldım



AHMET DÖRDÜNCÜ, Sabancı Holding'in eski CEO'su. Onu, Güler Sabancı'nın başkanlığındaki ekibin en önemli kişisi olarak tanıdık. Sabancı'da 5 yıl CEO olarak uyumlu bir çalışma döneminin ardından ayrılık kararı alan Dördüncü, kariyerinin 2'nci bölümünü 26 milyar dolarlık dünya kağıt devi International Paper'da yönetim kurulu üyesi olarak sürdürüyor. Yeni göreviyle ilgili oldukça heyecanlı olan Dördüncü, Sabancı Holding'in kendi kariyer hayatını önemli ölçüde şekillendiren kurum olduğunu söylüyor ve "İnsan bir süre sonra acaba dışarıda neler var diye merak etmeye başlıyor. Sabancı'nın içindeyken elbette çevrenize de bakıyorsunuz ama bakış açınız hep Sabancı perspektifiyle oluyor" diye konuşuyor. AHMET DÖRDÜNCÜ, Sabancı Holding'in son dönemine damgasını vuran CEO'su. Güler Sabancı'nın yönetim kurulu başkanlığının ardından, onun ekibinin en önemli üyesi  olarak kaptan köşküne oturmuştu. Bundan tam 1 yıl önce CEO'luk görevinden ayrıldı. Oysa kendisi bu ayrılığın çok da ani olmadığı görüşünde. Önceden beri planladığı bir durum olduğunu belirtiyor. Sabancı Holdingle ilgili yorumları ise oldukça olumlu. "Sabancı'nın benim üzerindeki etkisi çok büyük. Sadece iş profilimi değil, kişisel profilimi geliştirmemde, belirli alışkanlıkları ve terbiyeyi edinmemde Sabancı Holding'in büyük katkısı var" diye konuşuyor. Dördüncü, kariyer hayatının ikinci bölümü diye adlandırdığı 58 yaş sonrasında yine heyecanlı bir işe soyunmuş durumda. Dünya kağıt sektörü lideri, 26 milyar dolarlık International Paper şirketinin yönetim kurulu üyeliği görevini yürütüyor. Her halinden bu işin kendisini heyecanlandırdığı belli olan Dördüncü'den, yönetim kurulu üyesi seçim sürecini, yerel bir devden dünya devine yolculuğunu dinledik. İşte Sabancı'nın en renkli CEO'larından Dördüncü'nün yeni dönem kariyer hayatı ve Sabancı Holding'le ilgili açıklamaları:

Capital: Çok uzun süren bir iş hayatınız ve önemli kararların altında imzanız var. Geçmişe baktığınızda bu süre içinde iş hayatı size ne getirdi, neler öğretti?
- 30 yılı aşkın bir kariyer hayatım var. Sabancı Holding, bu 30 yılın en önemli bölümünü kapsıyor. Sabancı Holding'den önce 3 yıl Almanya'da bir otomotiv şirketinde çalıştım. 1984 yılının başında Türkiye'ye geldim. Almanya'da çalışmış olmamdan dolayı Mercedes'te çok kolay iş buldum. 2-2,5 yıl kadar da Mercedes'te çalıştım. Bakacak olursak Sabancı öncesinde 5 yıllık bir kariyer geçmişim oldu. Kariyer hayatımın geri kalanında ise Sabancı Holding bünyesinde çalıştım. Yani nereden bakarsanız kariyer hayatımın yüzde 80'inden fazlası Sabancı çatısı altında geçti diyebilirim. Bu nedenle benim sadece iş profilimi değil kişisel profilimi geliştirmemde, belirli alışkanlıkları ve terbiyeyi edinmemde Sabancı Holding'in çok büyük katkısı vardır. Hatta Sabancı, bunları dizayn eden kurumdur diyebilirim. 30 yıllık kariyer hayatımın ardından daha başka bir hayat ve çalışma tarzına geçtim. Ancak baktığımda benim üzerimde Sabancı Holding'in çok etkisi var.~

Capital: Ayrılığın özel bir nedeni var mıydı?
- Ayrılmam ani bir karar değildi. En azından bunu kendi açımdan söyleyebilirim. Çok uzun yıllardır burada çalışıyordum. Belirli bir yaştaydım. Üstelik bu yaş çok da yaşlı denebilecek bir yaş değil: 58, o zaman 57 yaşındaydım. İnsan acaba dışarıda neler var diye merak etmeye başlıyor. Sabancı Holding, kendi içinde bir evren. Sabancı'nın içindeyken elbette çevrenize de bakıyorsunuz ama bakış açınız hep Sabancı perspektifiyle oluyor. Sürekli, "Bu şirketdaha ileri nasıl gider, nasıl daha fazla değer katabilirim" diye düşünüyorsunuz. Bu nedenle serbest, 360 derece bir bakış açısı kazanmak istendiği kadar olamayabiliyor.

Capital: Yani dışarıya bakma şansınız olsaydı ayrılmayabilirdiniz...
- Şöyle bir şey olsaydı belki hiç ayrılmayabilirdim, evet. Yurtdışında şirketlerde 1 - 1,5 yıl "sabbatical" olarak adlandırılan uygulamayla işten belirli bir süre dinlenme alabiliyorsunuz.Bizde böyle bir yapı olsaydı ayrılmayabilirdim. "Bana bir müsaade, ben bir Yeni Zelanda'ya gidip sonra yeniden geri döneceğim" diyemiyorsunuz. Böyle bir sistem olsa belki ayrılmazdım. Kısacası benim için çok ani bir karar değildi. Kafamda yavaş yavaş kurduğum bir plandı.

Capital: Ayrıldıktan sonra teklifler aldınız mı?
- Sabancı Holding gibi bir yerde çalıştıktan, o kadar yıl en tepede görev aldıktan sonra gidip Türkiye'de başka bir şirkette işe başlamak ya da çalışmayı istemek keyfiyetine sahip olmanız çok zor. Bu işin öyle kötü bir tarafı var. Kimse size yaklaşmaya da cesaret edemiyor. Bir de söylediğim gibi kişisel tavırlar da ortaya çıkıyor. Son 5 yılım hakikaten çok yoğun geçti. "Hala 7/24 çalışmak istiyor muyum" diye düşünüyorsunuz. Eşiniz var, yıllardan beri el ele tutuşmadığınız, bir yere gitmediğiniz. Benim içimde kalanlar var. Bodrum'da bir evim var son 5 yılda 3 ya da 5 gün kalabilmişim belki. "Nasıl yani, ne olacak" demeye başlıyorsunuz.

Capital: Kimseyle görüşmediniz mi bu süreçte Türkiye'den?
- Tabii birçok kişiyle görüştüm, ancak artık başka bir seviyede bakmak gerekir diye düşünüyordum. Eskisi gibi tam zamanlı bir işi yadsımadığımı itiraf edeyim ancak bu da belirli şartlarda olabilirdi.

Capital: Neydi bu şartlar?
- Hakikaten çok büyük bir heyecan, çok büyük bir yatırım olacak ancak o zaman aynı çalışma temposunda devam edebilirim diye düşündüm. Ama onun ötesinde sırf olsun diye de yeniden yoğun bir tempoya girmeye kalkışmadım. Birkaç şirketin yönetim kurulunda, deneyimlerimden faydalandırmak yönünde tercihimi kullandım.

Capital: Peki bu sizi tatmin ediyor mu?
- Çok da heyecanlı aslında... Çünkü yönetim kurulları artık eskisi gibi değil. Olmamalı da zaten. Batı dünyasında yönetim kurulları çok farklı. Ciddi bir şekilde konuşmanız, çalışmanız, biliyor olmanız lazım.

Capital: International Paper'a yönetim kurulu üyesi seçilme süreciniz nasıl gerçekleşti?
- Bakın bu süreç batı dünyasında nasıl kurumsal gidiyor size anlatayım: Biliyorsunuz International Paper, Sabancı Holding şirketlerinden Olmuksa'nın yüzde 50 ortak girişimi. Ben International Paper'ın yönetim kurulu başkanını Sabancı Holding'in CEO'su olduğum dönemde 2 ya da 3 kez gördüm. Bu nedenle tanıdığım bir kişiydi. Geçen yıl bana Boston Egon Zehnder'in eş başkanından bir e-mail geldi. Bana şirketi tarif ediyor, ancak isim vermemiş. "26 milyar dolarlık, Fortune 500'de olan bir şirket" diye yazmış. Bir de eğlence ve perakende alanında faaliyet gösterdiğini belirtmiş. "İlgilenir misiniz" diye yazmış.~

Capital: Şirketi tahmin ettiniz mi?
- Biz eşimle Walt Disney mi acaba diye espri yaptık. Bodrum'da keyif yapıyoruz. Yoksa dalga mı geçiyorlar diye de düşündük açıkçası. Ben e-mail'e çok kısa, "Evet ilgi duyarım" dedim. Sonra iş ciddiye bindi. Telekonferanslar başladı. Şirket, ABD sermaye piyasası otoritesi SEC'e kayıtlı. "Siz SEC'e kayıtlı bir şirkette yönetim kurulu üyesi olmak ne demek biliyor musunuz" dediler. "Hiçbir fikrim yok" dedim. Bana kuryelerle bir sürü doküman gönderdiler. Daha şirketi bile bilmiyorum. Bunları okuyun, 15 gün sonra sizinle konferans görüşme yapalım dediler. Size nasıl bir sorumluluğunuz olduğunu direkt olarak anlatıyorlar. Öyle bir kurumsal kontrol ve denge sistemleri var ki... Tüm bu sürecin ardından, "Hala ilgileniyor musunuz" diye sordular. Ben de "Evet, artık daha fazla istiyorum" dedim. O sırada şirketin ismini söylediler bana. Çok şaşırdım. Neden ki diye düşündüm. Sonuçta CEO John Faraci'yle tanışıyorduk. Daha sonra öğrendim John Faraci özellikle Ahmet'e bir bakın demiş. Biz bu süreçlerden sonra Faraci'yle konuşmaya başladık. Aralık başında "ABD'ye gelir misin" dedi. Kurumsal yönetim komitesiyle tanışmamı istedi. Bambaşka bir dünya olduğunu söyleyebilirim. Örneğin John Townsend diye bir yönetim kurulu üyesi var. 55-60 milyar dolarlık bir fon yönetiyor. Bir başka yönetim kurulu üyesi olan David Bronczek, dünyanın en büyük havayolu filosu Fedex'in başkanı...

Capital: Bu süreç ne kadar sürdü?
- 6 ay sürdü. Bakın daha bitmedi. Güvenlik komitesi, "Bu adam hakkında bir değerlendirme yapın" dedi. Washington'da bir soruşturma şirketi var. Bunlar dünya çapında araştırma ve soruşturma yapıyorlar. O şirketle anlaşıldı, bu araştırma sonucu ilk defa mart toplantısına davet edildim. Aynı zamanda önümüzdeki 5 yıl için stratejinin konuşulduğu bir toplantıydı.

Capital: İlk izleniminiz ve Türkiye'deki şirketlerin yönetim kurullarından farklılık olarak gördüğünüz noktalar neydi?
- Çok etkileyiciydi bir kere. Sea Island diye bir yerde yaptık toplantıyı. G8'in toplandığı yer. Tony Blair, Berlusconi, Bush gibi isimlerin resimleri var etrafta. "Bu nedir böyle nasıl bir yerdeyiz" dedim. "Sen kimin koltuğunda oturduğunun farkında değil misin" dediler. Şöyle bir baktım, Tony Blair yazıyor. Böyle bir yerde yönetim kurulu toplantısı yapıyorsunuz. Çok farklı bir şey.

Capital: Çalışma şeklindeki farklılıklar neydi?
- Bir kere, yönetim kuruluna atanma prosedürü çok önemli. Bunun dışında 9 tane üye var şirkette, hepsi bağımsız. Hepsi önemli görevleri olan kişiler. Bizde mutlaka hissedarın bir temsilcisi olur. ABD'de en dikkat çekici konulardan biri de borsaya kote şirketlerde aile şirketi sayısı çok az. Dolayısıyla sermaye daha çok yayılmış durumda. Yani şirketin sahibi benim, sizsiniz... Türkiye ekonomisini belirleyen ise aile şirketleridir. Dolayısıyla herhangi bir yönetim kurulunda aile ferdi görmüyorsunuz.

Capital: Ne demek istediniz?
- Bir örnek vereyim: Bu halka da açıklandığı için söyleyebilirim. Bakın böyle bir şey Türkiye'de olabilir mi? Pazarın 3'üncü büyük şirketini satın alacağız diye yola çıktık. Kağıt sektörü olgun bir sektör. ABD'de önemli bir pazar. Bu nedenle konsolidasyon da şart. Satın alacağımız şirketin son 3-4 aylık pazar değerine bakıldı ve yüzde 40 primli hisse başına 30 dolarlık bir teklif verildi. Bu verilen fiyat öyle bir fiyat ki şirketin geçmişinde pazar değeri hiçbir zaman bu fiyata çıkmamış. İyi bir teklif yani. Karşı tarafın yönetim kurulu da bağımsız üyelerden oluşuyor. 1 hafta sonra bize, "Kusura bakmayın, satmıyoruz" dediler. Peki "Bunu hisse sahiplerine konuştun mu" dedik. "Hayır konuşmama gerek yok satmıyorum" dedi. Böyle bir durumu burada düşünemezsiniz. Muhakkak böyle bir şey olsa gider patrona sorarsınız.~

Capital: Vaktinizin ne kadarını alıyor bu yeni göreviniz?
- Şu anda bir yoğunluk söz konusu. Normal olarak 8 adet toplantı var. Bu 8 toplantıdan 2 tanesinde seyahat etme zorunluluğu yok. Rutin bir yönetim kurulu akışı şöyle: İlk gün tümkomiteler toplanıyor. Onlar bittikten sonra o akşam birlikte yemek yeniyor. O bittikten sonra ertesi gün yönetim kuruluna bütün komite başkanları rapor veriyor. Ondan sonra da iş kısmına geçiyorsunuz. Yönetimi içeriye çağırıyorsunuz. İşleri konuşuyorsunuz.

Capital: Son zamanlarda neden yoğunsunuz peki?
- Şirket ve kağıt endüstrisi önemli bir ivme kazandı. Bunun sonucunda da önemli bir para akışı ortaya çıktı. Ben geldiğimde bu parayı ne yapacağız diye tartıştık mesela. Orada çok kaliteli ve ayakları yere basan tartışmalar oluyor. Burada mesela böyle bir şey düşünemezsiniz. Patron ne derse o olur. Paranın önemli bir bölümünü hisse sahiplerine geri verme kararı aldık. Ama yine de epey para kaldı. 650 milyon dolara Hindistan'da bir şirket satın alındı. Bir de demin bahsettiğim gibi pazarın 3'üncü büyük şirketini satın alma girişimleri var. 4,5 milyar dolarlık bir yatırımdan söz ediyoruz burada. Bu nedenle yönetim kurulu toplantıları sıklaştı.

Capital: Sizi bu süreçte en fazla etkileyen olay neydi?
- John Faraci'nin emekli olmasına en az 3 yıl var. Şimdiden onun yerine geçecek CEO'nun nasıl bir profile sahip olması gerektiğini tartışıyoruz. Hatta bununla ilgili Heidrick&Struggles'ın en tepesindeki adama bu konuda yetki bile verildi.

Capital: Başka dünya devlerinden teklif alıyor musunuz?
- Şu an açıklayamam ancak IP'den daha büyük ölçekli bir şirketle yine böyle bir görüşme aşamasındayım. Fortune 500 şirketleri arasında ilk 100-150'nin içinde olan bir şirket.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz