Siyaset etkisi azalıyor mu?

İş dünyası, siyasetteki gelişmelerin ekonomiye etkisinin artık sınırlı kaldığını düşünüyor.

17.07.2015 20:48:270
Paylaş Tweet Paylaş
Siyaset etkisi azalıyor mu?
TBMM AYLARDIR anayasa değişikliği konusunda hararetli tartışmalara sahne oluyor. Medyada her gün Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlara ve darbe hazırlıklarına dair soruşturmalarla ilgili yeni bir haber yer alıyor. Düzmece olduğu iddia edilen belgeler, komplo teorileri havada uçuşuyor. Öte yandan böyle bir karmaşa ortamında İMKB Endeksi 60 binlere ulaşabiliyor. Bu tablo nedeniyle iş dünyasının önde gelen liderlerinin bir araya geldiği toplantılarda sık sık şöyle anekdotlara rastlar olduk: “Siyaset cephesinde büyük gelişmeler olurken, Ankara’dan önemli haberler gelirken, iş dünyası çok fazla tepki vermiyor. Ortalık toz duman olduğunda bile çok sayıda işadamı moralini bozmayıp yoluna devam ediyor. Borsa ise rekor seviyelere tırmanarak büyük sürpriz yapıyor. Bazen bu duruma bir anlam veremiyoruz, şaşırıyoruz. Eskiden olsa tüm bu gelişmeler Türkiye ekonomisi üzerinde çok daha olumsuz etkiler yapardı.” İşte bu konuşmalardan ve biz gazetecilere yöneltilen, “Türkiye’de siyasi arenada ortalık bu denli toz duman iken borsa nereye koşuyor? Bu duruma siz ne diyorsunuz?” sorularından yola çıktık ve “Türkiye’de siyasetin ekonomi üzerindeki etkisi azaldı mı” sorusuna yanıt aradık. İşte iş dünyasının önde gelen isimlerinin konuya ilişkin değerlendirmeleri...

“SİYASETTEN BIKTIK, İŞİMİZE BAKIYORUZ”
Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye’de iş dünyasının siyasete artık çok fazla bakmadığını, yoluna devam etme eğilimine girdiğini söylüyor. Şu sıralar odağında Türkiye’den ziyade yurtdışındaki operasyonlarının büyütülmesiyle ilgili projeler olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Türkiye ile de çok ilgilenmiyorum desem, yeridir. Ekonomi ayağını çok yakın takip ediyorum. Ama siyaset tarafı ile eskiden daha fazla haşır neşirdim…İktidar ne demiş, Meclis ne demiş diye yakından takip ederdim ama şimdi anayasa değişikliğiyle ilgili gelişmeleri bile sorsanız hangi aşamada olduğunu bile doğru dürüst cevap veremeyebilirim. Çünkü biraz bıkkınlık oldu. Yeter, işimize gücümüze bakalım. Biz siyasetçi değiliz. Siyasetçiler de görüyorum, havanda su dövüyor. İşadamının havanda su dövme lüksü de çok fazla yok. Çünkü eli taşın altında. Bunun için biz daha ziyade işimize bakalım. Ülkenin ekonomisi düzgünse, fonlayabiliyorsak, işimizi sağlıklı büyültebiliyorsak, yurtiçinde ve yurtdışında büyütüp değer yaratabiliyorsak, istihdam sağlayabiliyorsak sorun yok. Dışarıdaki ülkeler de bizim için önemli. Onları da takip ediyorum. Şunu da gördüm ki, siyaseti bir tarafa koyup işe baktığınız zaman o daha verimli oluyor.” ~

“BİRKAÇ YILDIR ANKARA’YA BAKMIYORUZ”
Akkök İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman da “İşadamlarının birkaç yıl öncesine göre büyük yatırım ve kararlar için Ankara’daki siyasi çekişmeler, gelişmeler ve oylamaların sonucuna bakarak karar vermedikleri görüşüne katılıyorum” diyor ve ardından ekliyor: “Ancak stratejik kararlar, dünya pazarlarındaki hem sektörel hem de uluslararası uzun vadeli gelişmeler ve senaryo analizlerine göre verilmeli… Diğer taraftan çok dinamik, hızla değişen, teknolojinin ve yenilikçiliğin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Uzun vadeli stratejik gelişmelerin iyi analiz edilmediği durumlarda verilen kararlar telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaratabilir. ‘Deregülasyon’ ve zaman zaman ‘regülasyon’ yoluyla kamu yönetiminin sık yaptığı düzenlemelerde aynı konuda başlanmış yatırımları veya uygulamaları kapsamayan kurallar haksız rekabet koşulları doğurabiliyor. Bu durumda kamu yönetiminin kapısını çalmak kaçınılmaz oluyor. Bununla beraber Türk girişimcisi oldukça yüksek risk alan bir kültüre sahip.”

“EKONOMİSİ GÜÇLÜ OLAN BİR ÜLKEYİZ”
Torunlar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, son dönemde siyaset ile ekonomi arasındaki ilişkinin zayıflamasının temel nedenini “Tüm dünya Türkiye’yi bankacılığı ve ekonomik yapısıyla güçlenmiş, güvenli bir ülke olarak görürken içeride güncel konuların ekonomiyi etkilememesi normal” diyerek açıklıyor. Torun, değerlendirmelerine şöyle devam ediyor: “Geçmişte politik neden kaynaklı ekonomik dalgalanmalar bizi de etkiledi. Örneğin 2001’de yaşadıklarımız tamamen siyasi ve suni bir krizdi. Oradaki siyasi olayı da belki birtakım global piyasaların yönlendiricileri kullandı. Uluslararası sermaye zaman zaman gelişmekte olan ülkelerde bu tür nedenleri kriz nedeni olarak kullanarak spekülasyon yapıyor ve para kazanma fırsatı olarak görüyor. Yoksa 2001 yılında Türkiye’nin böyle basit bir olay nedeniyle ekonomik olarak böyle bir kriz yaşamaması gerekiyordu. 2001 krizinde birçok proje erteledik. 3-4 yıl kendimize gelemedik. O zamanlar gayrimenkulle yakinen ilgiliydik, bir yerde bir arazi var denildiğinde o dönem ‘Tapuyu bedava bile verecek olsanız gelmeyin, gayrimenkulden bahsetmeyin’ diyordum. Çünkü herkes tedirgindi, döviz borçlarından kaynaklı varlıkların sıfıra indiği bir dönemdi. Şimdi politik birçok gelişme oluyor ama bu tür gelişmelerden etkilenmiyoruz. Bu da istikrarı, bankacılığın, ekonomik yapının daha güvenilir hale geldiğini gösteriyor. Bankalar hala ekonomiye destek olmaya devam ediyor. Bundan sonrası için de kesin konuşamıyoruz, yakın gelecekte yaşanabilecek birtakım gelişmeler güveni istikrarı zedeleyecek bir noktaya da gelebilir ama diliyorum ki olmaz.” ~

“KRİZLERE BAĞIŞIKLIK KAZANDIK”
Hexagon Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum, Türkiye ekonomisinin geçmişe göre sağlam duruşunu, ekonominin ve Türk insanının politik krizlere karşı bağışlık kazanmasına bağlıyor. Nahum, bu görüşünü şöyle detaylandırıyor: “Şu anda Türk insanı, dünyadaki yeri ile tatmin olmuş değil. Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olmuşuz ama bu yetmiyor. Başarı hırsı Türkiye’yi götürüyor. İnişler çıkışlar aksamalara yol açıyor, tekerleği durduruyor ama sonra tekrar dönmeye başlıyor. Eskisi gibi politik krizler ekonomiyi derinden etkilemiyor. Müthiş ciddi olaylar oluyor ama ekonomi etkilenmiyor. Türkiye, dünya ile entegre olmuş bir halde yürümeye devam ediyor. Bence bir ölçüde politik olaylardan bağışıklık kazandık. O kadar alıştık ki ‘Beş kez su yüzüne çıktık, altıncı kez de çıkarız’ diyoruz. Türk ekonomisinin artık kendine güveni var. ‘Ben bu işten sıyrılırım’ diyor. Acı ilacı da o kadar çok içtik ki, Toplum buna alıştı ve umursamıyor.” Halbuki Batı dünyası buna alışkın değil. Bakın ilk sıkıntıda Avrupa Birliği çaresizleşiyor, ne yapacağını bilemiyor ve dağılıyor. Türkiye zorluklarla uğraşmaya alışkın, bağışıklık kazandı. Bu da bir avantaj.” CEO’lara göre siyasete bağlılığı azaltan 7 etken 1Siyaseti izlemek ve bağlılık bıkkınlık yarattı. 2Ekonomi gelişiyor, işler büyüyor. İş dünyası, kendi işine odaklandı. 3İş dünyası artık kısa vadelerle ilgilenmiyor. 4Dünyayla entegrasyon işbirliklerini artırdı. Globalleşme olumlu etkiliyor. 5Uzun vadeli büyüme potansiyeli, Türkiye’nin kırılganlıklarını azaltıyor. 6Politik olaylara karşı bağışıklık kazanıldı. Deneyimler ve geçmişte yaşananlar, şirketleri dayanıklı kılıyor. 7Sağlam bankacılık yapısı, kırılganlığı azaltıyor.

PEKİ 7 CEO NE DÜŞÜNÜYOR?

ÖNEMLİ OLAN EKONOMİDİR
Borusan Holding CEO’su Agah Uğur, “Yatırım ve iş dünyasındaki beklentiler açısından önemli olan ekonomik parametrelerdir” diyor ve görüşlerini şöyle ortaya koyuyor: “Bu parametrelerde 2001 ya da 2008’deki gibi bozulmalar yaşandığında kısa ve orta vadeli planlarda bazı değişiklikler kaçınılmazdır. Bunun da dipteki nedeninin, siyasi ya da iktisadi olması fark etmez. Önemli olan, makro denklemlerdeki bozulmanın seviyesidir. Örneğin Irak savaşının bile dünya ekonomisi üzerindeki tedirgin edici etkisi 10 günde bitti. Ama finans devlerinin yarattığı mortgage krizi 1,5 yıl geçmesine rağmen hala tam olarak atlatılamadı.”

YATIRIM KARARINDA ANKARA ETKİLİ DEĞİL
“Geçmişteki siyasi krizler sonrasında yaşanan ekonomik dalgalanmalardan firmalar hem ders aldı hem de bu dönemleri nasıl en az zararla atlatabileceklerini öğrendiler” diyen Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın konuya ilişkin değerlendirmesi şöyle: “Birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’de siyaset ve Ankara’daki dalgalanmalar, iş dünyasını daha derinden etkiliyordu. Son dönemde ise büyük yatırımlar ve kararlar için Ankara’daki gelişmelerin, siyasi çekişmelerin ve oylamaların sonucu beklenmiyor.”

SİYASETLE BAĞ AZALDI AMA!
Goldaş Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yalınkaya, siyasi gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkilerinin azalmasını şu nedenlere bağlıyor: “Ekonominin siyasi gelişmelerden daha az etkilenmesinin en önemli nedeni, bana göre koalisyon döneminin bitmesi ve tek parti iktidarının siyasete getirdiği istikrar. 2001 krizinin ardından ekonomi alanında özellikle bankacılık sektörünün yeniden düzenlenmesine yönelik atılan adımlar, güçlü bir yapının kurulmasına zemin hazırladı. Kırılgan olmayan, güçlü bir ekonomi sistemi, dış etkenlere karşı daha korunaklı bir yapı sergiliyor. Ama bu, tamamen siyaset ile ekonomi arasındaki bağlar koptu anlamına da gelmemeli.” ~

BAŞKENT İLE BAĞ ZAYIFLADI
Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı’na göre de siyasi dalgalanmalara rağmen ekonomi geçmişe göre daha düzgün gidiyor. Ülkede birçok şey oluyor ancak ekonomi direnç kazandığı için bu olanlardan etkilenmiyor. Bu da ekonominin gücünden kaynaklanıyor. Yiğitbaşı, “Devletlerin ekonomi içindeki payları azaldıkça, siyasi çalkantıların etkisi daha azalıyor” diyor.

SİYASET DEĞİL GLOBAL KRİZ ETKİLİYOR
“Çoğunluğun demokrasi platformunda fikirlerini paylaştığı ve uzlaşılan fikirlerin iktisat politikasına dönüştürüldüğü toplumlarda, siyasetin ekonomi üzerindeki tesiri minimum düzeyde kalıyor” diyen Sarkuysan Genel Müdürü Hayrettin Çaycı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bütün kurumlarımızın birliğin sosyal ve ekonomik hayatının kurallarına ve değerlerine ulaşma ve uyum sağlama hususunda ortaya koyduğu kararlılık ekonomimizi siyasetin gölgesinde kalmasından kurtardı.”

KRİZ TÜRKİYE’Yİ TEĞET GEÇTİ
İhlas Holding’in CEO’su Metin Lokmanhekim’e göre ekonominin siyasetten etkilenme oranı, birkaç yıl öncesine oranla çok az. Lokmanhekim bunu, “Dünyanın geçirdiği krizi biz çok iyi bir şekilde atlattık. Bütün dünya şu anda Türkiye’nin krizden çıkışından övgüyle bahsediyor. Biz şahsen politik gelişmelerin etkisinde kalmadan eğer iş aklımıza yatıyorsa, işin yapılabilir ise o işe gireriz. O bakımdan bir endişemiz yok” sözleriyle ortaya koyuyor.

KÜRESELLEŞME SİYASET ETKİSİNİ AZALTTI
Ata Yatırım’ın genel müdürü Bülent Altınel, ekonominin, iç siyasi gelişmelerden eskisi kadar olumsuz etkilenmemesini “küreselleşme”ye bağlıyor ve ekliyor: “Küresel sermaye istikrara bakıyor. Tek parti hükümeti ve uygulanan bir mali disiplin var. Daha güçlü bir bankacılık sistemi var. Onun için kısa vadeli politik düşüşlerin ekonomiye zararının olmayacağını görüyorlar. Bundan sonra da böyle gider. Türkiye’nin borçluluk oranı diğerlerine nazaran çok çok düşük.”

SUZAN SABANCI DİNÇER / AKBANK YÖNETİM KURULU BAŞKANI SİYASETİN

ETKİSİNİ AZALTAN 4 ÖNEMLİ UNSUR
Türkiye’de de siyasi gelişmelere bağlı olarak piyasa hareketleri oluyor. Ancak geçmişte piyasaların siyasi gelişmelere olan duyarlılığı daha fazlayken, son yıllarda bu duyarlılık azaldı. Diğer bir deyişle piyasaların ve ekonominin siyasi gelişmelere karşı direnci arttı. Bu iç piyasada ve özellikle dış piyasalarda Türkiye’ye karşı uzun vadede duyulan güven ve inanç ile ilgili.
1 TÜRKİYE’NİN UZUN VADEDE HİKAYESİ GÜÇLÜ Kısa vadede Türkiye’de siyasi gelişmeler ne olursa olsun uzun vadede Türkiye’nin güçlü bir hikayesi olduğuna inanılıyor. Canlı, dinamik nüfusu, bölgesindeki fırsatlar, bu fırsatları değerlendirebilecek yetenekli ve hırslı bir girişimci kitlesinin bulunması, Türkiye ile ilgili geleceğe yönelik güçlü bir hikaye yaratıyor. Diğer taraftan dünyaya entegre olmuş liberal bir ekonomisinin bulunması, bölge ülkelerine göre istikrarlı bir demokrasisinin bulunması, büyük ve köklü şirketlerinin olması diğer pozitif unsurlar.
2 MB’NİN BAĞIMSIZLIĞI DALGALANMALARI AZALTTI Siyasetin ekonomik dalgalanmalar üzerindeki etkisini azaltan son yıllardaki en önemli dönem noktalarından bir tanesi de Merkez Bankası’nın 2001 yılında bağımsız statüye kavuşturulması oldu. Merkez Bankası’nın bağımsızlığa kavuşması Türk Lirası’na duyulan güven ve itibarı arttırdı. Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmak isteyenlerin önünü görebilmesini sağladı.
3 BÜTÇE DİSİPLİNİNİN OLUMLU ETKİSİ Hükümetler, popülist genişlemeci iktisadi politikalar yerine bütçe disiplinini gözetmenin ekonomik istikrara katkısını ve dolayısıyla siyasi faydasını tecrübe ederek öğrendi. Son yıllarda siyasi arenada ne çekişmeler olursa olsun hükümetlerin bütçe disiplinini elden bırakmamaya gayret ettiğini memnuniyetle görüyoruz. Bu yönüyle geçtiğimiz günlerde açıklanan mali kural da Türkiye ekonomisine duyulan güven ve itibarı artıracak. İstikrarı güçlendirecek. ~
4 MALİ KURAL YAKINDAN TAKİP EDİLECEK Son açıklanan Mali Kural’ın hükümetlerden bağımsız uygulanması, siyaset ve ekonomi arasındaki mesafeyi daha da açarak, Türkiye’ye sermaye girişini, doğrudan yabancı yatırım iştahını destekleyecek. Önümüzdeki dönemlerde bu programa uymak çok önemli olacaktır, yakından izlenecektir. Zira bir bankacı olarak uzun vadeli somut hedeflerle Türkiye’nin risk priminin düşürülmesini ve bunun bir yansıması olarak ekonomideki mevduat ve kredi vadelerinin uzamasını istikrarlı bir büyümenin temini açısından kritik olarak görmekteyim.

HALİT NARİN / TÜRKİYE TEKSTİL SAN. İŞVERENLERİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“OLUMLU GELECEK BEKLENTİLERİ SİYASETİN ETKİSİNİ AZALTIYOR”
SİYASİ İNİŞ-ÇIKIŞLARI KANIKSADIK
Siyaset tüm ülkelerde önemli bir müessesedir. Ama ekonomisini birinci planda tutan, ekonomik güvenliğini temel alan siyaset ise çok daha önemlidir. Demokrasisi gelişmekte olan ülkelerde siyasetin ön planda olması çok normaldir. Bizde de siyaset yoğun gündem her gün değiştiği için bu tablo, bir nevi kanıksamayı da beraberinde getiriyor.
OLUMLU BEKLENTİLER ETKİYİ AZALTIYOR Siyasetin yoğun gündemi meşgul etmesine rağmen dinamik ekonomimiz gelişimini sürdürmeye devam ediyor ve edecek. Çünkü Türkiye, dünyada parlayan yıldız niteliğinde olan ülkelerinden biri. 5-10 yıl gibi kısa süreli bir perspektiften bakıldığında ülkemiz inanılmaz noktalara da gelecek. Bu büyüme ister istemez siyasete de yön verecek. Gidişat bu yönde. İş dünyası uluslararası siyaseti ve ekonomiyi takip ediyor. Bugüne dek 27 hükümet ile çalıştım. Siyasi çekişmelerin anatomisine baktığımızda aktörler dışında değişen bir şey yok. Ama ekonomi gelişiyor, işler büyüyor, dünya ile entegrasyon ve işbirlikleri artıyor. Dolayısıyla siyasetin ekonomileri olumsuz yönde etkileyecek tesirlerinin azaldığı bir sürece girdiğimizi söyleyebiliriz.

GÜR ÇAĞDAŞ / GARANTİ PORTFÖY GENEL MD.

“BÜYÜME VE YATIRIMLAR, SİYASETİ İKİNCİ PLANA İTTİ”
ÖZEL SEKTÖR BÜYÜDÜ
2001 yılından bu yana kamu maliyesinde uygulanan disiplin sayesinde Türkiye’de kamu borç stokunun Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı yüzde 50 seviyesinin altına geriledi. Bu sayede özel sektörün borçlanma olanakları arttı. Dolayısıyla hızla büyüyen özel sektörün genel ekonomi içinde kamu sektörüne kıyasla payı hızla yükseldi. Kısaca ekonomik büyüme, yatırımlar, istihdam gibi alanlarda siyasilerin etki alanı hızla daralıyor.
ARTAN KÜRESELLEŞME VE DIŞ TİCARET Türkiye ekonomisinin giderek küreselleşmesi, artan dış ticaret hacmi ve sermaye akımları sayesinde global gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkileri iç siyasi ya da toplumsal gelişmelerin önüne geçti. Şirket birleşmeleri ve satın almaları yolu ile Türkiye’deki yabancı sermaye yoğunluğu arttı. Bu sayede sermaye ile siyaset arasındaki ilişki yeni bir ticari boyut kazandı. ~
KAPATMA DAVASI ETKİLEDİ Son 2 yıl içinde ekonomi üzerinde etkili olan siyasi gelişmelere örnek olarak ise AKP’ye yönelik açılan kapatma davası gösterilebilir. Bu olay sonrasında ağırlıklı olarak sermaye piyasaları ve sınırlı olarak ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkilerin gözlemlendiğini söyleyebiliriz. Ancak bu olayın ekonomi ve sermaye piyasaları üzerinde etkisi geçmişte yaşanan gelişmelere oranla daha kısa ve daha sınırlı kaldı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz