"Tasarıma geçmeliyiz"

Bülent Eczacıbaşı ile tasarımı, sanatı ve 3. İstanbul Tasarım Bienali’ni konuştuk.

24.11.2016 13:17:510
Paylaş Tweet Paylaş
"Tasarıma geçmeliyiz"
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 3. İstanbul Tasarım Bienali, 22 Ekim - 20 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bienalin küratörlüğünü Princeton Üniversitesi’nden Beatriz Colomina ile Columbia Üniversitesi’nden Mark Wigley üstlendi. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, küratörlerin oluşturduğu konsepte göre tasarımın insanlığı tanımlayan temel bir öğe olarak ele alındığını anlatıyor. Bienali gezerken tarih boyunca tasarımın insanın hayatını, bedenini, zamanını, yaşadığı gezegeni, yani insana dair her şeyi nasıl kökten değişikliğe uğrattığını göreceğimizi söylüyor. Bu açıdan bienalin yalnızca tasarımcılara ya da tasarımla ilgilenenlere değil herkese hitap eden bir içeriği olduğuna dikkat çekiyor. Kişisel olarak tasarımı çok önemsediğini de anlatan Eczacıbaşı, “Çünkü iyi tasarım hayatımızı kolaylaştırır, yaşam kalitemizi yükseltir. Tasarımı daha çok konuşmalıyız, çünkü hayatın her alanında iyi tasarım talebinin artmasına ihtiyacımız var” diyor. Tasarım ikliminin oluşmasının zaman aldığını anlatan iş adamı, “Çeşitlilik gerektiriyor. Sadece yaratıcı değil, istikrarlı olmayı da gerektiriyor. Odaklanmayı gerektiriyor” diyor. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile tasarımı, sanatı ve 3. İstanbul Tasarım Bienali’ni konuştuk:
* Son yıllarda tasarım konusuna çok odaklanıyorsunuz. Sanayici kökenli bir iş adamı olarak tasarımı niye bu kadar önemli buluyorsunuz?
 Tasarımı önemsiyorum, çünkü “iyi tasarım” hayatımızı kolaylaştırır, yaşam kalitemizi yükseltir. Tasarımın olmadığı bir alan var mı? Dünyada insan yapımı olan her şey bir şekilde tasarlandı, ama her şeyin iyi tasarlandığını söyleyebilir miyiz? Kötü tasarım yaşamımızın bir gerçeği. Kötü tasarıma her alanda, dünyanın her yerinde rastlayabiliriz. Ürünler, hizmetler, sistemler, iyi tasarlandıkları zaman kolay anlaşılır ürünler olur. İhtiyaçlara cevap veren, yeni sorunlar yaratmayan, çevreyle uyumlu, estetik açıdan üstün nitelikler taşıyan ürünler olarak yaşamımızda yerlerini alırlar. Tasarım, iş yaşamımızda da hiç dilimizden düşürmediğimiz bir kavram. Sanayi kuruluşları, rekabetçi ve sıra dışı olabilmek için “iyi tasarım” arayışını içselleştirmek zorunda. Ben tasarımı, sadece sanayiciler değil tüm girişimciler için önemli bir farklılaşma aracı olarak görüyorum. Tasarım, sadece eşya ve mobilya tasarımını kapsamıyor. Binaları, caddeleri, kentleri, organizasyonları, yemeği, sağlığı, eğitimi, hizmet süreçlerini, ilişki ağlarını, iletişim, politik ve ekonomik sistemlerimizi de tasarlıyoruz. Belki de yaşam kalitemiz üzerindeki etkisi artık anlaşılmaya başlandığı için tasarım son dönemlerin “moda” kavramlarından biri oldu. Bu olumlu bir gelişme. Tasarımı daha çok konuşmalıyız, çünkü hayatın her alanında “iyi tasarım” talebinin artmasına ihtiyacımız var. İyi tasarım talebinin artması için toplumda tasarım duyarlılığını geliştirecek etkinliklerin çoğalması gerekiyor. “İyi tasarım talebi”nin yaratılması kolay değil. Bunun için tasarım ikliminin oluşması zaman alıyor. Çeşitlilik gerektiriyor. Sadece yaratıcı değil, istikrarlı olmayı ve odaklanmayı da gerektiriyor.
* Tasarım ve inovasyon kavramlarını bir arada kullanıyorsunuz. İkisi birbirinin ayrılmaz parçası mıdır?
 Sorunuzun cevabı, belki de başka bir soruda gizli: “İnovasyon anlık bir olay mıdır, yoksa bir süreç midir?” Başka bir deyişle inovasyon, “Başımıza düşen elmalar ya da beynimizde çakan şimşeklerle mi açıklanabilir?” Öyle olsa bile aklımıza düşen yeni fikirlerle ne yapabiliriz, bunları nasıl iyi tasarıma dönüştürebiliriz? İnovasyon sadece yeni fikir bulmaktan ibaret olsa kolaydı. Ancak bulduğunuz fikrin işe yaraması, kullanıcıların yaşamında bir anlam ifade etmesi gerekiyor. Ticari bir değer öneren olgunluğa taşınması gerekiyor. Drucker, inovasyonun girişimciler için sistematik, metotlu davranmayı gerektiren bir değer yaratma süreci olduğuna yaklaşık 25 yıl önce dikkat çekmişti. İnovasyonun önem kazanmasıyla birlikte iş dünyasının öncüleri, “Sürecin yönetimi için neden tasarımcıların uzun yıllardır uyguladıkları yöntem ve araçlardan yararlanmayalım” diye sormaya başladı. Bu arayış, tasarım alanında kurumsallaşmış öncü tasarım şirketlerinin de etkisiyle giderek daha çok ilgi gördü. Sonunda “tasarım odaklı düşünme” (design thinking) denilen yeni bir yaklaşım altında toplanarak hem inovasyon pratiğine hem de genel olarak yönetim alanına yayılan bir akıma dönüştü. Tasarım alanında biriken yöntem ve araç tecrübesi, inovasyon pratiğinin zenginleşmesi sonucunu doğurdu. Bu gelişmeler sonucu tasarım ve inovasyon birlikte konuşulmaya başlandı.~* İnovasyon çok konuşuluyor. Sizce Türk iş dünyası, şirketler, bunun gereğini yerine getirebiliyor mu?
 Marka değeri yüksek Batı ürünleriyle ucuz Doğu ürünleri arasında sıkışan Türk şirketleri açısından inovasyon bir zorunluluk halini almış durumda. Birçok öncü Türk şirketi, bu gelişmelerin farkında. Yalnız şirketlerimizin başarısında değil, cari açıktan ihracat artışına, yapısal sorunlarımızın çözümünde “katma değer”in rolünü hepimiz çok iyi anlıyoruz. Katma değer ve inovasyon arasındaki ilişkiyi görüyoruz. Ancak şirketlerimizin kendi kaynaklarıyla bu gereklilikleri yerine getirebilmesi giderek zorlaşıyor. Şirketler arasındaki inovasyon yarışına benzer bir şekilde, ülkeler ve büyük kentler arasında da bir inovasyon yarışı var. İnovasyon kültürünün, ikliminin gelişmediği ortamlarda şirketlerin başarılı olması çok zor. Bunun farkında olan ülkeler, inovasyon ve tasarım ikliminin gelişmesi için büyük kaynaklar ayırıyor. Ülkemizin performansında da son yıllarda iyileşmeler gözlüyoruz. Ancak inovasyon performansımız, henüz bizi “ilk 10 ekonomi arasında yer alma” hayalimize taşıyacak seviyede değil, yapacak çok şeyimiz var. Tüm olanaklarımızla yenilikçilik ve yaratıcılığa yüklenebilmeliyiz. İnovasyon ve tasarım alanlarında yapacağımız stratejik tercihler, hayallerimizin geleceğini belirleyecek.
* Şirketler, tasarımı bünyelerine nasıl taşıyabilir? Siz bunu nasıl yapıyorsunuz?
 İnovasyon ve tasarım kavramlarının şirketlerimizde kök salması için inovasyon ve tasarıma verilen değeri kurumun içselleştirmesini önemsiyoruz. Kültürel dönüşümü etkileyen faktörler çok çeşitli. Kültürel semboller başta geliyor. Eczacıbaşı’nda önce holdingde bir “inovasyon koordinatörlüğü” kurduk. Sonra şirketlerimizin içinde inovasyon ve tasarım bölümleri açtık. Bu bölümlerimiz, şirket içi faaliyetlerin dışında, çevrelerindeki ekosistemler ve ağlar içinde yer alıyor. Yeni fikirleri, teknolojileri ve yaklaşımları izliyorlar. Organizayon yapısı değişikliklerinin ötesinde fiziki semboller de yarattık, Vitra İnovasyon Merkezi’ni kurduk. “İnovasyon Buluşması” toplantılarını, adeta bir bienal gibi geleneksel hale getirdik, başarılı uygulamaları ödüllendirdik. Yönetim kurulumuzdan başlayarak tüm yöneticilerimizin örnek davranışlar içinde bulunmasını önemsiyoruz. Karar ve uygulamalarımızla inovasyonun, “tasarım odaklı düşünme”nin, kurum kültürüne nüfuz etmesini kolaylaştırmayı hedefliyoruz.
* Siz şirketlerinize tasarım ve inovasyonu dahil ettiniz. Ne gibi sonuçlara ulaştınız?
 Tasarım ve inovasyon yolculuğunda en önemli kazanımımızın “farklı, müşteri odaklı ve büyük düşünme yetkinliğine sahip” insan kaynağımız olduğunu düşünüyorum. Eczacıbaşı’nda müşterilerimizi tutmayı, yeni müşteri kazanmayı önemsiyoruz. Aynı zamanda insan kaynağımızı geliştirmeyi, genç yetenekleri kuruma çekmeyi ve tutmayı da hedefliyoruz. Başta müşterilerimizin ihtiyaçlarına ve tabii kendi ihtiyaçlarımıza, sorunlarımıza, işlerimize, süreçlerimize bir tasarımcı gibi yaklaştığımızda, gözümüzün önünde duran fırsatları daha kolay görmeye başladık. Basit ama fark yaratan çözümler keşfettik. Bu sayede ortaya koyduğumuz inovatif ürün ve hizmetlerle pek çok ulusal ve uluslararası düzeyde, saygın tasarım ve inovasyon ödülü aldık. Müşterilerimizin gözünde farklılaşarak, birçok ürünümüzde onların ilk tercihi olmayı başardık. Bu süreçte Eczacıbaşı İnovasyon Ödülleri’ne başvuran 400’ün üzerinde projenin topluluğumuza katkısı yaklaşık 350 milyon dolara ulaştı.
* Tasarımın önemini ortaya koyan araştırma ve veriler var mı paylaşabileceğiniz? Daha fazla değerli ürün ve hizmet için tasarım yapmanın önemini ortaya daha anlamlı nasıl koyabiliriz?
 Tasarımın önemini ve değerini ortaya koyabilmek için sıkça başvurduğum bir örnek var. Iphone’u olan insanlara, telefonlarının arkasındaki “Designed by Apple in California. Assembled in China” yazısına bakmalarını ve başka telefon sahiplerine bunu göstermelerini öneriyorum. Apple’ın kullandığı bu işaret, sanıyorum her şeyi anlatıyor. Apple’ın, inovatif şirketler sıralamasında sürekli üst sırada yer alması tesadüf değil. Bu işaret, tasarım ve inovasyon arasındaki güçlü ilişkiyi de gözler önüne seriyor. Sanayide tasarım o kadar önemli hale geldi ki artık birçok kuruluş, ürünlerinin nerede üretildiğini değil, nerede tasarlandığını vurguluyor. Bu gelişme ülkeler açısından da yol gösterici. Bizim de amacımız, “Made in Turkey” yerine “Designed in Turkey” işaretini aranan bir nitelik haline getirmek olmalı. Tasarımın önemini ortaya koyan çeşitli araştırmalar var. Bazı araştırmalar, tasarım odaklı şirketlerin, 500 büyük şirket ortalamasına göre iki kattan daha fazla değer ürettiğini ortaya koyuyor. Başka araştırmalarda, tasarım odaklı şirketlerin müşteri sadakatiyle rakiplerine göre daha fazla pazar payı elde edebildikleri belirtiliyor. Çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan “Dünyanın İnovatif Şirketleri”ne yönelik çalışmaların da benzer sonuçları ortaya koyduğunu görüyoruz.~* Dünyada tasarım ve inovasyonla hızlı büyüyen, global marka olan şirketleri de izliyorsunuzdur. Dikkatinizi çekenleri paylaşır mısınız?
 Benim takip ettiğim inovatif şirket araştırmalarında Apple, Google, Tesla, Microsoft ve Samsung genellikle ilk sıralarda yer alıyor. Yöneticileriyle yapılan görüşmelere, yönetim dergilerinde onlarla ilgili yazılan uygulamalara bakıldığında bunların tasarım odaklı kültüre sahip şirketler olduğu kolayca görülüyor. Yeni dönemde, inovasyon ve tasarım arasındaki ilişkiyi gören, tasarım odaklı yöntem ve araçları etkin bir şekilde uygulayabilen şirketlerin rekabette başarılı olabileceklerini söyleyebiliriz. Saydığım 5 şirketin başarılarının arkasında var olan kültüre, bu kültürü canlı tutan tasarım ve inovasyon ekosistemlerinin etkisine dikkat göstermeliyiz. Özellikle Samsung’un kazandığı başarı, ülkemiz açısından da yakından takip edilmeye değer bir örnek olay. Unutmayalım ki Güney Kore, sıkça gündeme getirildiği gibi 1960’lı yıllara Türkiye’nin gerisinden başlamıştı.
* İş dünyası sanata ve tasarıma Türkiye’de yeterince önem veriyor mu? Eksiklik var mı?
 Diğer İKSV etkinliklerinde olduğu gibi tasarım bienali de iş dünyası kuruluşlarımızın cömert katkılarıyla gerçekleşiyor. Birçok şirket, kalkınmanın sosyal boyutunu önemsiyor, toplumsal gelişmeye katkıda bulunacak etkinliklere kaynak ayırıyor. Doğal olarak kuruluşların öncelikleri farklı olabiliyor. Tasarım bienali, başarılı uygulamalarla geliştikçe, izleyicilerin, dünyanın ilgisi arttıkça daha çok sayıda iş dünyası kuruluşunun dikkatini çekecektir. Destekleyen kuruluşlarımızın hevesini artıracaktır. Tasarım bienalinin amacı, elbirliğiyle ihtiyacımız olan tasarım duyarlılığının geliştirilmesine katkıda bulunmak. Ülkemizde inovasyon ve tasarım kültürünün gelişmesi, iyi tasarıma talebin artması hepimizin yaşam kalitesini artırabilecek bir özlem. Bienal, hayallerimizin gerçekleşmesi yolunda yapılabilecek şeylerden sadece birisi. Bir sergiyle bir üniversitenin bölüm açmasıyla bir kurs veya ödül programıyla hiçbir şey olmuyor. Bir bienalle de elbette fazla bir şey olmayabilir ama işte özlediğimiz iklim, bütün bu adımların birbirini izlemesiyle ve birbirini desteklemesiyle oluşuyor, zaman alıyor. Venedik, Londra gibi önemli uluslararası tasarım bienallerinde yer almak, etki yaratmak da umuyorum İstanbul Bienali’ne olan ilgi ve desteği artıracaktır.~SANATTA SIRADA NE VAR?
YENİ SANAT MEKANLARI OLUŞTURMAK

Hem kendi sanat girişimlerimize hem de Türkiye’nin sanat yaşamına ilişkin büyük hayallerimiz var. Türkiye’de yeni sanat mekanları oluşturulması, sanatçıların özgür yaratılarının kamu tarafından daha fazla desteklenmesi bunlardan birisi.
KOLEKSİYONU GELİŞTİRMEK
İstanbul Modern’in koleksiyonunun dünya sanatçılarını daha fazla kapsayacak şekilde genişlemesi bir başka hayalimiz. İKSV’nin, bizim sanatçılarımızın dünya çapında tanınırlığını artıracak düzenlemelere ağırlık vermesi de hayallerimiz arasında. Ancak hayaller, eğer gerçekleştirilme olanağı varsa hedef haline gelebiliyor.
İSTANBUL MODERN VE İKSV’Yİ YENİLEMEK
O nedenle şimdi çalışmalarımızda, İstanbul Modern ve İKSV’nin fiziki mekanlarının günümüz koşullarına daha uygun hale getirilmesine, örgütsel ve finansal yapılarının daha da güçlendirilmesine öncelik veriyoruz. Eğer bu konuda planladığımız ileri adımları gerçekleştirebilirsek, umarım ondan sonra sıra daha büyük hayallerimizi gerçekleştirmeye gelecek.

"BABAM MÜZİĞE, ANNEM EDEBİYATA DÜŞKÜNDÜ"
NE ZAMAN BAŞLADI?

Hem babam Nejat Eczacıbaşı hem de annem Beyhan Eczacıbaşı sanata yakın insanlardı. Babamın sanat dalları arasında en fazla merak duyduğu alan müzikti. Annem edebiyata çok düşkündü. Yayımlanmış bir hikâye kitabı ve çevirileri vardı. Sanata olan ilgimde, çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği ortamın mutlaka önemli etkisi oldu. Böyle bir ortamda büyümenin sanata karşı ilgi uyandırması doğal. Bu ilgi giderek koleksiyonculuğa dönüştü. Ancak bir süre sonra koleksiyonunuzdaki eserleri toplumun yararlanmasına sunmak isteği ortaya çıkıyor. Bu isteği, eşim Oya Eczacıbaşı’nın öncülüğünde kurulan ve çalışmalarını başarılı bir biçimde sürdüren İstanbul Modern Sanat Müzesi ile gerçekleştirme yoluna girdik. Bununla aynı zamanda, ülkemizi ziyaret eden konukların, modern ve çağdaş Türk sanatı hakkında derli toplu bilgi edinebilmesini de amaçladık.
HANGİ ETKİNLİKLERİ İZLİYOR?
Bu çok geniş, teoride ve pratikte sonsuz bölümlere ayrılmış alanda, bir iş insanının derinleşmesi mümkün değil. Ben gerek yurt dışı gerekse yurt içinde bienal, müze ve galeri sergilerini, mümkün olduğu kadar izlemeye çalışıyorum. Bu arada Venedik Bienali ve Londra Tasarım Bienali gibi ülkemizin doğrudan temsil edildiği organizasyonlara mutlaka katılmaya da büyük önem veriyorum. Doğrusu, gösteri sanatları alanında, onların tarih ve saatlerini kendi takviminize uydurmak mümkün olmadığı için daha çok ses ve film kayıtlarını izleyebiliyorum. Tabii gerek basılı gerekse sanal ortamda, aktüel sanat yayınlarını da izlemeye çalışıyorum.~İŞ DÜNYASI İÇİN BİENAL NE ANLAMA GELİYOR?
BİENAL NEDEN ÖNEMLİ
İstanbul Tasarım Bienali’nin iş dünyasıyla kurduğu ilişki, fuar ve benzeri ticari etkinliklerle olan ilişkiden daha farklı. Bu etkinliği takip etmenin ve bir parçası olmanın belki doğrudan ticari bir getirisi yok. Ama tüketicilerde yarattığı tasarım farkındalığıyla iyi tasarım arayışlarına yaptığı katkıyla bienal iş dünyasına belki de daha derinden ve daha kalıcı bir fayda sağlıyor. Tasarım bienallerinde sergilenen ürünler, sergilerin irdelediği kavramlar, yeni ve aykırı soruları, farklı bakış açılarını teşvik ediyor. Ufkumuzu açıyor, geleceği hayal etmemizi kolaylaştırıyor.
İSTANBUL VE TASARIM
İnovasyon ve tasarım duyarlılığının artmasında, tasarım kültürünün gelişmesinde çok değerli katkılar bunlar. Bienal, dünyanın önde gelen tasarımcılarını, küratörlerini, tasarım müzesi yöneticilerini, eleştirmenleri İstanbul’a çekiyor. İstanbul, tasarım dünyasının en fazla tartıştığı ve tartışması gereken konuları ve eğilimleri gündeme getiren, ileriye bakan, düşündüren ve konuşturan bir dünya merkezi olarak konumlanıyor. Ve uluslararası arenada yarattığı olumlu yankılanmalar, ülkemize, kentimize, kültürümüze, sanatçılarımıza, markalarımıza olan ilgiyi de artırıyor.
YENİ NELER VAR?
3. İstanbul Tasarım Bienali, küratörlerinin oluşturduğu konsepte göre tasarımı insanlığı tanımlayan temel bir öğe olarak ele alıyor. Bienali gezerken tarih boyunca tasarımın insanın hayatını, bedenini, zamanını, yaşadığı gezegeni, yani insana dair her şeyi nasıl kökten değişikliğe uğrattığını göreceğiz. Bu açıdan yalnızca tasarımcılara ya da tasarımla ilgilenenlere değil, herkese hitap eden bir içeriği var. Tasarım geçmişte nasıl bir rol oynadı, bugün nerelerde etkin, geleceğimizi nasıl şekillendiriyor? Bienal’i gezerken bu soruları soracağız.
KİMLERE İLHAM VERECEK?
İş dünyası yöneticileri için de ilgi çekeceğini umduğumuz sorular bunlar. Bienal sergilerini, esas işleri yenilik yapmak olan insanlar için de ilham kaynağı ortamlar olarak düşünebiliriz. İnovasyon anlık bir olay olmayabilir, ama sistemli bir şekilde iyi tasarım peşinde koşanlara, ilham perisinin ne zaman uğrayacağı hiç belli olmaz. Tasarım bienali ziyaretleri bu ihtimali artırabilir. 

"DAHA ÇOK YOL VAR"
Kentimizin uluslararası arenada birçok farklı alanda öne çıkma iddiası var. Tasarım da bunlardan biri olabilir tabii. Tasarım ve inovasyonla öne çıkan Londra, Milano gibi kentleri düşündüğümüzde, bu kentlerin yalnızca tasarımla öne çıkmakla yetinmeyen, aynı zamanda sanayi, üretim ve eğitim gibi alanlarda da önemli bir geleneğe ve başarıya sahip yerler olduğunu görüyoruz. İstanbul da böyle bir şehir olabilir mi? Pek çok sorundan sürekli şikayet ederken tasarım kenti olmak gibi bir hayalimiz olabilir mi? İstanbul, tarihi ve yerel değerleriyle küresel ölçekte tasarım kavramına çok şey katabilir. Öte yandan İstanbul’da tasarımın yaşamımıza girmekte olduğunu gösteren pek çok işaret var. Yaratıcı etkinliklerin sayısı ve kalitesi artıyor, etkinliklere olan ilgi artıyor. İstanbul’un tasarım potansiyelini yansıtan çok sayıda örnek sayabiliriz. Bu potansiyel kentimizin sorunlarının çözümüne, yaşam kalitesini artırmaya yönelik çabalarımıza ne kadar yansıyor diye sorarsanız daha alınacak çok yol olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz