Abdullah Bey'in büyük pişmanlığı

Abdullah Kiğılı ile hem sektörün hem Kiğılı’nın içinden geçtiği dönemi konuştuk...

6.04.2017 12:10:540
Paylaş Tweet Paylaş
Abdullah Bey'in büyük pişmanlığı
Sedef Seçkin Büyük
[email protected]


Abdullah Kiğılı hazır giyim ve perakende sektörünün en önemli duayeni. Uzun bir zamandan sonra perakendede ilk kez tek haneli büyümenin görüldüğü 2016’da Kiğılı da sektörün zor günlerden geçtiğini söylüyor. Yine de hazır giyimdeki şirketlerin ancak yüzde 1-2’sinin çok zor durumda olduğuna dikkat çeken Kiğılı, “Türkiye hala çok büyük bir ülke ve bu günlerin altından kalkacak gücümüz var. Terörden kurtulduğumuz an her şey çok kısa bir süre içinde düzelecek. Krizleri atlatıp kısa zamanda Türkiye’nin refah günlerinin geleceğine inanıyorum” diyor. Öte yandan Kiğılı, zamanında şirketine gelen ortaklık tekliflerini değerlendirmediği için pişman. “Keşke ortak alsaydım, ben o aklı gösteremedim” diyor.

Abdullah Kiğılı, hazır giyim ve perakende sektörünün en önemli duayeni. Uzun zamandır peş peşe her yıl çift haneli büyüyen perakendeciliğin ilk kez tek haneyi gördüğü 2016’da, Kiğılı da sektörün zor günler yaşadığını söylüyor. 2017’de de terör, döviz kurlarının oynaklığı gibi nedenlerle bu sürecin devam ettiğini belirten Kiğılı, finans ve ekonomik krizlere sanayiciler ve markalar olarak alışkın olduklarını belirtiyor. Her 6,5-7 yılda bir Türkiye’de krizlere tanıklık ettiğini ve yaşayarak bugünlere geldiğini belirten Kiğılı, mevcut tabloyu “Ama bu defa çok farklı. Bu kez Türkiye’de bir terör krizi var. Bu terör hem içeride hem dışarıda. Canlı bombalar geliyor, başımızda patlıyor. Bunlar bizim tahmin edemeyeceğimiz olaylar. Ocak ayında pek çok kötü olay yaşadık” diye çiziyor. Hazır giyim sektörünün en önemli duayenlerinden Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı ile hem sektörün hem Kiğılı’nın içinden geçtiği dönemi konuştuk.
* Türk hazır giyim perakendeciliği aynı dönemde nasıl bir perfonmans sergiledi?
 Kiğılı olarak 2016 yılını yüzde 5’ler düzeyinde büyüyerek kapattık ve hedeflediğimiz ciroyu yakaladık. İhracat rakamlarımız 2015’e oranla daha yüksek seyretti. Hem Kiğılı hem Abdullah Kiğılı markalarının mağaza sayılarını artırdık. Yurt dışı hedeflerimiz için çalışmalar yaptık. Fakat sektöre bakacak olursak, 2016 sonlarına doğru başlayan hareketlilik, yaşanan terör olayları, darbe girişimi, dolar kurundaki artış ve dövize bağlı olarak yükselen kiralar ve genel giderler nedeniyle sekteye uğradı. Artık bu sektörde yüzde 20, 30 büyüme olması mümkün değil. Şu anda yüzde 3 ila 3,5 oranında büyüyen bir ülkeyiz.
* Erkek hazır giyim perakendesinde Türkiye’de nasıl bir tablo var? Kiğılı’ya sektörünün lideri ya da ilk 3 oyuncusundan biri diyebiliyor muyuz?
 Kiğılı, Türkiye genelinde 225, yurt dışında ise 25 mağazası ve 2 bin 200 çalışanıyla sektörde lider konumda. Günümüz şartlarında erkek hazır giyim perakendesinde yüksek oranlarda büyüme olamaz. Herkes hesabını iyi tutmalı. Bütçelerini aylık yapmalı, bu süreçte stratejisini doğru belirleyen, önlemleri doğru zamanda alanlar kazanacak. 2023’te dünyaca başarılı 10 Türk markasının arasında olmayı kendimize hedef edindik, sektörün lider oyuncularından biriyiz.
* Zor döneme özel perakende sektörü ne gibi stratejileri uygulamaya koyacak?
 Özellikle bizim gibi patronların her zaman güçlü olması, moral ve motivasyonlarının yüksek olması gerek. Türk insanı çok enerjik ve çalışkan. Ümidimizi kaybetmeden çalışmaya devam etmeliyiz. Terörden kurtulduğumuz an her şeyin çok kısa bir süre içinde düzeleceğini düşünüyorum.
* Çok sayıda batan, zora giren şirket haberi var. Bu ne kadar doğru, devamı gelir mi?
 2016’daki durum itibarıyla sektörde işi çok kötüye giden, kapanan veya piyasadan çekilen marka sayısında ürkütücü bir durum yok. Ama şu an itibarıyla olabilir.
* 2016’da çok zor duruma düşerek hazır giyim sektöründe bizi şaşırtan birkaç marka oldu ama…
Bu kadar büyük bir sektörde bu her zaman oluyor. Normal zamanlarda bile her yıl bir iki şirkette sıkıntı çıkıyor. 2016 itibarıyla çok büyütecek, sıkıntılı bir durum yok. Ama sıkıntı var mı, var…
* Sıkıntılı şirketler perakendenin ne kadarını oluşturuyor?
 Toplasanız çok büyük rakamlar değil yani tehdit edici rakamlar yok. Yüzde 1-2 civarında.
* Çift haneler değil, o zaman?
 Öyle bir şey olursa deprem olur. Yüzde 10 ciddi bir rakam olur, o yüzden çok şükür diyorum. Bundan sonra ne olur, ben de kestiremiyorum. Finans krizi, ekonomik krizlere sanayiciler ve markalar olarak zaten alışkınız. Sektöre 1965’te girdim, geriye baktığımda bir sürü inişli çıkışlı yıllar var.
* Peki bu kez neler olacak? Deneyimlerinize dayanarak bir öngörüde bulunabiliyor musunuz?
 Ekonomik kriz her 6,5-7 yılda bir geliyor. Ama bu sefer farklı olarak Türkiye’de bir terör krizi var. Türk ordusu sınır ötesinde terörle adeta savaş halinde. İçeride aynı şekilde Türk polisi, Türk jandarması mücadele ediyor. Canlı bombalar geliyor, başımızda patlıyor. Bunlar bizim tahmin edemeyeceğimiz olaylar.
* Türkiye’deki büyük markalar yurt dışına mağazalar açmaya başladı. Bu resmi nasıl okumak gerekiyor?
 Şimdi içeride böyle bir durum var, terör devam ediyor ve kurlar yükseliyor. Belli bir sıkıntı var. Perakendeciler kendimizi dışarıya nasıl atabiliriz, dış piyasalarda nasıl varlığımızı sürdürebiliriz, hızlı şekilde yurt dışında kendimizi nasıl temsil edebiliriz, nerelerde mağaza açılabiliriz diye kafa yoruyor. Bu da kolay değil. Şimdi dışarıdan zannediliyor ki İran’ın ambargosu kalktı. Hiç unutmuyorum, 3-5 ay evvel bu İran ambargosu kalkınca gazeteler öyle methiyeler yazdı ki sanki ertesi gün İran’a gittik. Müşteriler sıraya girdi, mağazaları açtık, işler tıkır tıkır büyüdü. Hiç öyle değil. Çin’de Guado’da mağaza açtık. Çin’in en çok korkulan yerinde mağazamız var. Satıyoruz ama ne satıyoruz? Gömlek, pantolon ve triko. Adamlar zaten takım elbiseye meraklı değil. Bizim en küçük bedenimiz onların en büyük bedeni. Orada birden bire büyüyebilirsiniz o kadar büyük alışveriş merkezleri var ki… Oralarda corner olarak Çinlilerle belirli anlaşmalar yaparak 1.000 mağazaya ulaşmak mümkün. Şimdi Çinlilerle belli görüşmeler de yapıyoruz. Yüzümüzü Avrupa’ya çevirsek şu anda bir tek Balkan ülkelerine gidebiliriz. Onların da durumu pek iç açıcı değil ama gidersek zaman içinde sabırla götürme imkanımız var. Yani İtalya’ya, Fransa’ya gitmeyi düşünemiyorum. Onlar zaten dökülüyor. Oralarda gidip nasıl mağaza açarsın? İngiltere’ye kaç kişi gitti, Londra’da mağaza açtı. Hepsi hüsran oldu geri döndüler. Amerika da boş…~*Kiğılı ile ilgili bir açıklamanız oldu. Türkiye’de büyümenin sonuna gelindi diye. Kiğılı’nın nasıl bir yol haritası olacak?  
70 vilayette, 225 mağazadayız. Neredeyse bankadan farkım yok. Sabah 10’da dükkanlar açılıyor. Kim açıyor, anahtar kimde bilmiyorum. Ancak her şeyi buradan tuşa bastığım vakit ekranda görüyorum. 225 mağaza ne demek? Dile kolay. Karayollarının üzerinde mağazalar açmışız, ilçelerde mağaza açmışız ne kadar daha açabilirsin? Buna 75 mağaza daha ekledik 300 mağaza olduk diyelim. Türkiye kaldırmaz.
* Kadın hazır giyim, erkek hazır giyim ya da çocuk hazır giyimin yönetimsel farklılıkları var mı?
 Benimki daha zor. Keşke Türkiye’de erkek giyimiyle uğraşmasaydım. Bir kere Türk erkeği maalesef aile bireyleri içinde zavallı konumunda. Çünkü ona sıra gelmiyor. Eğer evliyse, eşi çalışmıyorsa zaten yanmış, bitmiş demek. O uzun yıllar siyah, lacivert takım elbise giyip beyaz gömlek ve bordo kravat takmak zorunda. Biz erkek giyimciler dışarıdan göründüğü gibi değiliz. Bizim yolumuz çok uzun bir yol ve çok sabır gerektiren bir alandayız. Son 6 aydır ciddi müşteri kaybımız var.
* Müşteri kaybetmenizin nedenlerini araştırdınız mı?
 Hitap ettiğin kişilerin içinde polis, subay, asker, işadamı, öğretmen var. Ciddi ciddi araştırma yapıyorsun. Gelin diyorsun, bakıyorsun ki adam yerinde yok veya içeride.
* Bu durum 5-6 ay içinde hafifler mi?
 Bizim hiç bir endişemiz yok. Neler gördük, neler. Benim zavallı babacığım bugün mezarından çıksa gelse ve benimle 12 saat geçirse benim bu halimi görse hızla çıktığı mezara geri döner. Çünkü adam alışmamış. Sabah dükkanını kendi açmış akşam kendi kapatmış. Mevcutla yetinmiş hiçbir zaman gösterişe kaçmamış. Sistemin içinde ahlaklı, namuslu, düzgün bir tüccar. Benim gibi değil ki... Ben onun tersini yapmışım, açıldıkça açılmışım, büyüttükçe büyütmüşüm. Düşünüyor musunuz basit bir Kiğılı bugün 2 bin kişi çalıştırıyor. Yani kolay değil işimiz çok zor.
* 2016 yılında büyüme hedefleriniz nasıldı? Gerçekleşen ne oldu?
 Erkek giyiminde bazı arkadaşlarımızın büyüme rakamlarını duyunca iftihar ediyorum. İnşallah o rakamlar gerçektir. Artık bu sektörde yüzde 20-30 büyüme olması mümkün değil. Türkiye’nin zaten kendi içindeki büyümesini devlet ilan ediyor. Yüzde 3 ila 3,5’larda büyüme oranının olduğu bir ülkede biz oranımızı nasıl büyüteceğiz? Enflasyon büyük ihtimalle yüzde 10’arı geçecek. Dolayısıyla bence bu rakamı hiç kimse sormasın. 2017’de ne kadar büyüyeceksiniz diye. Çünkü sahte bir cevap alırsınız.
* 2016 yılı büyümesi nasıl oldu?
 2016’da erkek giyim sektörü yeteri kadar büyümedi.
* Kiğılı 2016’da yüzde kaç büyüdü?
 Yüzde 5’lerde.
* Turist sayısının düşmesi sizin ticaretinizi ne oranda etkiledi?
 Bizim İstanbul’da belirli AVM’lerde, Antalya’da, Bursa’da, İzmir’de çok ciddi oranlarda turiste satışımız var. Bu yıl onun sıkıntısını da yaşamaya başladık. İstanbul’un çok ünlü bir AVM’si var, yabancılar ve Araplarla dolar. Şimdi bakıyorum burada da satışlarımızda bir azalma var. Dün Sayın Cumhurbaşkanı o kadar güzel bir laf etti ki… “Şimdiye kadar hep müdafaa halindeydik, bugünden sonra artık hücum hattında görev yapacağız” dedi. Bu lafın arkasında çok büyük mana var. Demek ki belirli bir ferahlık geliyor. Bu bile bizi ümitlendirdi. Babamdan bana büyük bir mal kalmadı. Çalıştık, çabaladık. Sonuçta Türkiye’nin gelişmesiyle bugünlere geldik. Dolayısıyla moral bozmayalım. Terörü hallettik mi sistem 24 saatte eski rayına girer.
* 2017’de en azından geçen yılki yüzde 5 büyüme oranı yakalayabilir misiniz?
 Ümit etmek istiyorum.
* Bu zorlu koşullarda ayakta kalmak için hem perakende sektörü hem Kiğılı neler yaptı? Mağaza kapatmak gibi önlemler mi alınıyor?
 Şimdi bazı yerlerdeki lükslere son vermeye başladık. Masraflarımızı mümkün olduğunca kısmaya başladık. Çok büyüdüğümüz, çok mağazamızla olduğumuz yerlerde artık geri planda kalan cadde mağazalarımızı kapatıyoruz.~“YÜZDE 5 KÂR ARTIK BAŞARIDIR”
İMAJIMIZ ÇOK KÖTÜ

Gerçekten üzülerek söylüyorum, halkın nezdinde çok kötü bir imajımız var. ‘Fiyatları yukarıya alıyor, sonra aşağıya indiriyor, bunlar ciddi para kazanıyorlar’ gibi düşünülüyor. ‘Maşallah her biri çok zengin bir de ağlıyorlar’ diyorlar. Ama benim müessesemde, malın çıkış noktasında eder fiyatını koymak zorundayım.
EN UCUZ GİYİM BİZDE
Nedir bu eder fiyat derseniz Kiğılı’nın çarpanı en fazla 3’tür. Yani 10 liraya mal ettiğimiz ürünü 30 liraya satmamız lazım. Arzu ettiğiniz kadar eder fiyattan satamıyorsunuz, çünkü alışkanlık olmuş, indirim beklentisi var. Yarı yarıya indirim yaptığında 30 liraya satman gereken malı 15 liraya satacaksın. Buradaki kâr seni yeteri kadar mutlu etmiyor, çünkü AVM’lerde yapılan ciroya göre kira oranları yüzde 15’lere geldi. Ortak alan gideri olarak da yüzde 5 koyuyorsun, oluyor yüzde 20. Yüzde 2 de çalışanları koyarsanız yüzde 5 kâr mağazaya yetmiyor. Ama bununla yaşamak zorundasınız. Bir hazır giyim mağazası bütün masraflar çıktıktan sonra net yüzde 5 kâr ediyorsa bu artık başarıdır. Çünkü Türkiye her geçen gün Avrupa’nın ve dünyanın en ucuz giyim lokasyonu haline geliyor.
10 GÜNDE BİR MAĞAZA
Büyüme oranları bir zamanlar yüzde 9,5-10’lara varmıştı. Türkiye de yüzde 10 oranlarında büyüyordu. Ben 2007 ve 2008’de bir yılda 36 mağaza açtığımızı bilirim. Her 10 günde bir mağaza açmışız. Ortalama kârlılık vardı, satış vardı, talep çok arz azdı. Yıllar boyu Türkiye bununla yaşadı. Bugünse talep yok arz o kadar çok ki… Sistem bozuluyor. Türkiye’de büyüme oranları yüzde 3-3,5 deniyor. Bizim baktığımız en önemli rakamlardan bir tanesi tüketici güven endeksi her geçen gün aşağıya iniyor.

“AVM’DE DENİZ BİTTİ”
AVM SAYISI 500 OLUR

Türkiye’de şu anda faal yaklaşık 367 AVM var. Önümüzdeki yıllarda taş çatlasa 125-140 AVM daha açılacak. Önümüzdeki 3-5 yılda AVM sayısı 500 olur. Ekonomik krizde bundan sonraki AVM’lerin işi daha zor. Bugün ekonomik krizi de geçtim terör devam ettiği sürece işimiz çok daha zor.
EVE DÖNÜŞ
İnsanlar haklı olarak geleceğinden endişe duymaya başladı. Akşamları saat 7.30- 8.00’den sonra caddelerde araba sayısı düşmeye trafik azalmaya başladı. Artık insanlar akşam eve girdikten sonra dışarı çıkmıyor. YANLIŞLAR
Şimdiye kadar yapılan bir sürü hata var. Birincisi 15 milyonluk şehirde artık AVM açmak son derece yanlış bir iş. Zincirlikuyu’dan İstinye’ye kadar aynı cadde üzerinde, 5 km’lik yolda yan yana 5-6 tane AVM var. Hiç biri de yeterli derecede satış potansiyelini yakalayamıyor.
YENİLERİ DE GELİYOR
Önümüzdeki 6 ayda ya da 2017 sonuna kadar bu güzergahın üzerinde yetmezmiş gibi 2 AVM daha açılacak. İstanbul’un her tarafı ayıca Ankara da doygunluğa ulaştı. Ankara’da AVM sayısı 25’i buldu. Yaklaşık 5’ten fazla da yeni AVM yatırımı var.
DOĞRU YÖNETMEK ÖNEMLİ
Ayrıca AVM’ler açısından Antalya, Bursa, İzmir, Gaziantep, Konya, Denizli ve Kayseri de doldu. Her açılacak AVM eski AVM’den müşteri alıyor, yenisi de ciroyu sağlayamaz duruma geliyor. Yani AVM denizi bitti. Artık önemli olan var olan AVM’leri doğru yönetmek.

KİĞILI’NIN GELECEK HEDEFLERİ
* 2016 yılını yüzde 5 düzeyinde büyüyerek kapattık ve hedeflediğimiz ciroyu yakaladık.
* Kiğılı ve Abdullah Kiğılı markalarının mağaza sayılarını artırdık. Yurtdışı hedefleri için çalışmalar yaptık.
* Türkiye genelinde 225, yurt dışında ise 25 mağazası ve 2 bin 200 çalışanıyla sektörde lider konumda.
* Çok büyüdüğümüz, çok mağazamızla olduğumuz yerlerde geri planda kalan cadde mağazalarımızı kapatıyoruz.
* 2007 ve 2008’de her 10 günde bir mağaza açardım. Artık o büyüme yok.
* Bazı lükslere son verdik, masrafları mümkün olduğunca kısıyoruz. Mağaza kapatmadan devamı amaçlıyoruz.
* Kira/ciro oranları yükseldiği takdirde, AVM sahipleriyle anlaşamazsak dükkan kapatırız.
* 2017 yılı terör olaylarıyla başladı ama yüzde 5 büyümeyi bu yıl da yakalamayı ümit ediyorum.
* 2023’te dünyaca başarılı 10 Türk markasının arasında olmayı hedefliyoruz.

“KENDİMİ SIKINTIYA SOKMAK İSTEMEDİM ”
KAZANANLAR

Türkiye’ye, Türk markalarına ortak olmak için gelen yatırımcıların olduğu bir dönemden geçtik. Ortak alan oldu, ortaksız devam eden oldu, yurt dışına gidip marka satın alanlar oldu. O dönemde ortak olan arkadaşlarımızın hepsi şanslı. Kafaları çok çalışıyormuş, hepsini tebrik ediyorum. Şirketlerine gerçekten ortak aldılar, belirli hisse karşılığında da para aldılar.
O AKLI GÖSTEREMEDİM
Benimki de huzurlu, çok talep gören bir şirketti. Maalesef ben bu aklı gösteremedim, şirketimi yabancılara veremedim. Şirketimi satmaya çok talipli olmasına rağmen gönlüm razı olmadı. Bundan sonra bu şartlar altında sistem böyle giderse, yabancının hazır giyim markalarına gelip yatırım yapması zor. Bugün ‘Keşke verseydim’ diyorum. Yani yüzde 50’ye kadar verebilecektim, bu sıkıntıların içinde olmayacaktım, hiç olmazsa diğer yarısının mesuliyeti yabancıya ait diyecektim. Para da alacaktım. Şimdi tamamı benim üzerimde.
NEDEN VERMEDİM?
Elimde büyüttüğüm, meydana getirdiğim, çok emek verdiğim bu markayı zaten soyadımı taşıyan, zor telaffuz edilen bir markayı vermek istemedim. Arkadan gelecek olan bir sürü torun ve çocuklarım var. Markamı onlara emanet edip öyle ayrılmak istiyorum. Bugün düşünüyorum da parayı alsaydım belki daha doğru yapmış olacaktım. Belki sıradan bir marka olsaydı, adımı soyadımı taşımayan bir marka olsaydı çok daha rahat verebilirdim. Yabancıyla ortak olduktan sonra gelen 3-5 yıl sonra çıkmak istiyor. Arada kârı cebine atıyor, başkasına satıyor. Bugün bu yabancıyla yarın öbür gün başka bir yabancıyla... “Ne gerek var, kendimi sıkıntıya sokmayayım” dedim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz