Kriz mutlaka biter, büyümeye devam

Dr. Erdal Karamercan’la aynı grupta geçirdiği 40 yılı, halef seçimini ve yeni göreviyle ilgili hedeflerini konuştuk...

6.04.2017 10:51:060
Paylaş Tweet Paylaş
Kriz mutlaka biter, büyümeye devam
Ayçe Tarcan Aksakal
[email protected]

Eczacıbaşı’ndaki 14 yıllık CEO’luk koltuğunu geçen ay halefi Atalay Gümrah’a teslim ederek başkan yardımcılığına geçen , “Hiçbir kriz sürekli değildir, içinde mutlaka fırsatlar da içerir” diyor. Krizin mutlaka sona ereceğini söyleyen Karamercan, bu dönemde yurt içi ve yurt dışındaki fırsatlara baktıklarını belirtiyor ve bu yıldan beklentilerini “2017’de ihtiyatlı büyüme hedefliyoruz. Büyüme 2016’daki seviyelerde olur” diye ortaya koyuyor.

Yeni mezun, 27 yaşında bir genç insan olarak girdiği Eczacıbaşı Topluluğu’nda 40 yıl görev yapan Dr. Erdal Karamercan, Eczacıbaşı Topluluğu’nun ilk CEO’su unvanını da aldı. 2003’te CEO’luğa atandı ve tam 14 yıl aynı görevi yürüttü. Günümüzde CEO’ların en fazla 3-5 yılda bir değiştiği bir konjonktürde kendisine 14 yıl aynı görevde kalmayı nasıl başardığını sorduğumuzda “Başarılı olduğum kanısı yerleşmiş ki bu kadar uzun süre görevime devam edebildim” diye yanıtlıyor. Geçen şubattan itibaren CEO’luk görevini halefi Atalay Gümrah’a bırakıp başkan yardımcısı olarak görevine devam eden Karamercan, şansa inanmıyor. İdeal CEO ve patron ilişkisinde ise dengenin önemli olduğunu düşünüyor. Eczacıbaşı Topluluğu’nun eski CEO’su ve yeni başkan yardımcısı Dr. Erdal Karamercan’la aynı grupta geçirdiği 40 yılı, halef seçimini ve yeni göreviyle ilgili hedeflerini konuştuk:
* CEO’luk görevinizi Atalay Gümrah’a devrettiniz. Neden böyle bir değişiklik yaptınız?
 Eczacıbaşı Topluluğu’nda üst yönetimin çalışma süresi 60 yaşına kadardır. Ancak, bu süre CEO ve yönetim kurulu başkanının onayıyla 65 yaşa kadar uzatılabiliyor. Ben de 1950 doğumluyum, sonuçta CEO’luk görevimi bırakıp yerime Eczacıbaşı Topluluğu Yapı Ürünleri Grup Başkanı Atalay Gümrah’ın atanması, zaman aşımına uğramış bir değişiklikti. Bunun gerçekleşmesi gerekiyordu.
* Görev değişikliğiyle ilgili son kararı kim verdi?
 Tüm stratejik kararlarımızda olduğu gibi Bülent Bey ve Faruk Bey ile görüşerek, onların onayı çerçevesinde görev değişikliğine birlikte karar verdik.
* Türkiye’de yönetici sirkülasyonu çok hızlı olmasına rağmen siz aynı grupta 14 yıl CEO’luk yaptınız. Bunu neye bağlıyorsunuz?
 40 yıldır aynı toplulukta çalışmamı tek bir nedene indirgemek zor. Ancak, Eczacıbaşı’nın kurumsal değerleriyle kendi kişisel değerlerimin örtüşmesinin, beni buraya bağlayan en önemli unsur olduğuna inanıyorum.
* Kariyerinizin başında yüksek maaş veren şirketler yerine Eczacıbaşı’nı seçtiğinizi söylüyorsunuz. Neden böyle bir seçim yaptınız?
 ABD’de doktoramı tamamladıktan sonra son derece saygın kuruluşlardan çok cazip teklifler aldım. Bunlar maddi ve manevi çok doyurucu tekliflerdi. Ancak, milli duyguları yüksek bir insanım. Bu nedenle kesinlikle ülkeme dönmekten başka bir tercihi değerlendirmedim ve ABD’de çalışmayı hiç düşünmedim. Doktoramı bitirir bitirmez vakit kaybetmeden Türkiye’ye döndüm. İş arama sürecinde Eczacıbaşı Holding’in planlama bölümünde bir uzman arayışı olduğunu öğrendim ve başvuruda bulundum.
* Genç bir mezunken hayaliniz neydi?
 Türkiye’de çalışıp başarı elde edebilmekti. Yurt dışında çalışmayı ve kalmayı hiç düşünmedim.
* Eczacıbaşı’na girdiğinizde CEO olmayı hayal etmiş miydiniz?
 27 yaşınızda girdiğiniz bir toplulukta CEO olmayı nasıl hayal edebilirsiniz ki… Ancak bir sonraki pozisyona aday olmayı, yükselmeyi düşünebilirsiniz. Eğer hak ediyorsanız, bu da sizi sonunda bir yerlere getirir.
* 40 yıl önce yaptığınız ilk iş görüşmenizi hatırlıyor musunuz?
Ön elemelerden geçtikten sonra holdinge geldim. O dönem planlama görevi Bülent Bey’e bağlıydı ve evvelden kendisiyle hiç tanışmıyordum. Mülakatımı da kendisiyle yaptım. Bu görüşme sırasında onun hangi akademik aşamalardan geçtiğini gördüm. İkimizin de geçtiği aşamalar birbirine çok benziyordu. Değişik kurumlarda olmasına rağmen aynı alanlarda eğitim almıştık. O Alman Lisesi’ni,ben ise İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirmiştim. Yine Bülent Bey ABD’nin akademik derecesi en yüksek üniversitesi olan MIT’den master derecesi aldıktan sonra holdingde çalışma yaşamına başlamıştı. Tahminimce akademik geçmişlerimizin benzer çizgilerde olması, bana iş teklifi yapmasında bir rol oynamıştır. Ben de tereddütsüz kabul ettim. Bu kabulde ücret benim için ön planda olmadı. Değerlerimizin benzeşmesi beni Eczacıbaşı’na iten en önemli nedendi. Halen de aynı neden geçerli...
* Aynı holdingde 40 yıl nasıl geçti? Acı ve tatlı anılarınız neler oldu?
 Yöneticilik bağlamında “en” diye bir ayrım yapmak çok zor. Fakat Eczacıbaşı’nda duygusal olarak en acı anım, kurucumuz ve Türkiye’nin yetiştirdiği nadir aydınların başında gelen Nejat Bey’in zamansız kaybı oldu. Öte yandan tatlı anılar ise saymakla bitmez. Topluluğun vizyonuna, büyümesine, başarısına yaptığım her katkıda büyük haz duydum, keyif aldım.
* Nejat Bey vefat ettiği dönemde siz hangi görevdeydiniz?
 Nejat Bey’in 1993’te vefat ettiği dönemde İpek Kağıt’ın genel müdürüydüm. Kendisinin kaybı beklenmedik biçimde olduğu için beni çok derinden üzdü. Çünkü Nejat Bey’i sadece şirketin patronu olarak değil, Türkiye’nin aydınlık yüzü olarak görüyordum. Benim için o Türkiye’ye birçok konuda öncülük etmiş büyük bir iş adamı, düşünür ve aydındı.~* Nejat Eczacıbaşı’yla unutamadığınız bir anınız var mı? 
 Yabancılarla ortaklık görüşmesi yapıyorduk ve görüşmelerin de son noktasına gelinmişti. Karşımızda da dünyanın en büyük şirketlerinden birinin yönetim kurulu başkanı vardı. Kendisi bir anda Nejat Bey’e dönerek “Yüzde 50-50 ortaklık istiyorsunuz, kabul ediyoruz, ancak bütün know how’ın sahibi benim. Neden yüzde 50 ortaklık yapalım” diye sordu. Nejat Bey de kendisine “Siz know how’ın sahibi olabilirsiz, ben de know who’nun sahibiyim” dedi. Yabancı yönetim kurulu başkanı kalkıp hemen elini sıktı. 
* 40 yıl önceki Eczacıbaşı’yla bugünkü arasında nasıl bir fark var? 
 Sorunuz 40 yıllık bir geçmişi kapsıyor. 40 yıl önce ihracatı hiç olmayan, neredeyse yok denilebilecek kadar düşük, 2 milyar dolar kadar olan bir ülke ile bugün dış satımı 150 milyar dolara ulaşmış; aynı dönemde milli geliri de 59 milyar dolardan, 850 milyar dolara yükselmiş bir ülkeden bahsediyoruz. 75 yıllık geçmişiyle Eczacıbaşı da ekonomimizin bu noktaya gelmesinde en büyük katkıyı vermiş toplulukların başında geliyor.
* 40 yıl önce Eczacıbaşı’nın cirosu neydi? Bugün hangi seviyeye geldi?
 40 yıl önceki ciromuz yaklaşık 150 milyon dolardı. 2015 yılının sonunda 20 kat büyüyerek 3,1 milyar dolar seviyesine ulaştık. Ben de topluluğun son 14 yıllık başarı öyküsüne CEO olarak katkıda bulunmanın gururunu yaşadım.
* Bu büyümenin ne kadarı sizin döneminizde gerçekleşti?
 Bu büyümenin yaklaşık yarısı benim CEO’luk dönemimde oldu.
* 14 yılda yapmak istediklerinizi, hedeflerinizi gerçekleştirdiniz mi? Başarınızın sırrı nedir?
 Sır diye bir şey yok. Ben ne isem oyum. Belirli özellikleri ön plana çıkartıp, ben şöyleyim, ben böyleyim demeyi anlamlı bulmuyorum. Başarı kendinize atfettiğiniz bir değerlendirme değildir; başkalarının sizi değerlendirmesiyle oluşur. Eğer insanlar beni başarılı buluyorsa, ne ala, başarılıyım. Hedeflerimi yerine getirebildim mi? Evet, makro anlamda hedeflerimi yerine getirdiğimi görüyorum. Ancak ormanın içindeki ağaçlara odaklanırsak, orman ne denli mükemmel olsa da içinde çürük ağaçlar oluyor. İş yaşamının doğasında bu var...
* Temel hedefleriniz nelerdi?
 Topluluğun yurt dışına açılmasını, sağlıklı ve dengeli büyümesini sağlamaktı. Aynı zamanda finansal yapısının güçlü olmasıydı. Bugün cirosunun yarısına yakını yurt dışı gelirlerden oluşan, önemli yatırımlarını tamamlayarak büyümüş, güçlü ve toplum nezdinde saygın bir kurumun son 14 yılında CEO olarak görev almış olmak benim için gurur verici.
* Yeni görevinizde iş bölümünü nasıl yaptınız?
 Ben holdingin yönetim kurulunda başkan yardımcılığı görevine geliyorum. Holding yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcılarından oluşan 3 kişilik bir başkanlık kurulumuz var. CEO da başkanlık kuruluna karşı sorumlu olarak görev yapıyor.
* Yeni görevinizle ilgili hedefiniz nedir?
 Bundan sonraki en önemli hedefim daha önceki görevlerimden farklı değil Eczacıbaşı’nın sağlıklı büyümesine katkıda bulunmak istiyorum.
* 2017 zor bir yıl olacak. Siz nasıl bir büyüme öngörüyorsunuz?
2017 tabii ki zorluklarla başlayan bir yıl oldu. Biz de planlarımızı 2016 yılı benzeri ihtiyatlı bir büyüme hedefleyerek yapıyoruz, ancak büyümeden de vazgeçmiyoruz.
* 2017 ile ilgili ne gibi çekinceleriniz var?
 40 yıllık yöneticilik yaşamımda uykusuz geçen çok gecem oldu. “Nasıl çıkacağız bu krizin içinden’’ dediğimiz çok krizler gördüm ve yaşadım. Hiçbir kriz sürekli olmadığı gibi, içinde fırsatlar da içerir. Ekonomimiz bugün dünyanın önde gelen ekonomilerinin içinde yer almakta ve geçmişte yaşananlardan dersler çıkarmış, güçlü ve dinamik bir yapıya sahiptir. Bugün içinde bulunduğumuz koşulların iç açıcı olduğunu iddia etmek tabii ki mümkün değil. Ancak çok daha zor koşullarda, çok daha derin ekonomik krizlerin içinden çıkmayı becermiş bu ülkeye, dinamik özel sektörüne ve kamunun liberal ekonomik düzeni ve kamu bütçesini yönetme becerisine güvenmeye devam edeceğiz.
* 2017’de yatırımlara devam mı yoksa biraz daha mı temkinli olacaksınız?
 Son 4 yılda çok büyük bir yatırım hamlesi yaptık. Bu yatırımlarımızı geçtiğimiz yıl sonuçlandırdık. Dolayısıyla, bu an için söz konusu yatırımların getirilerinin değerlendirilmesi gereken dönemdeyiz.
* 2017 ile geçmiş yılları karşılaştırırsanız en zor sene hangisiydi?
 Her yıl zor. Kriz olduğu dönemde krizi yönetmenin zorlukları, olmadığı dönemde de büyüme fırsatlarını değerlendirmek ve yatırım kararlarını alıp yönetmenin zorlukları. Dolayısıyla her dönemin kendi içinde zorlukları var. CEO iseniz rahatınız yok. Zaten rahatınızın da olmaması gerekir.
* Eczacıbaşı’nın geleceğinde hep aynı sektörler mi olacak?
 İçinde bulunduğumuz sektörlere gönül bağlılığıyla bağlanmış olmak doğru değil. Muhakkak ki alternatifleri düşünmek gerekir. Sonuçta çok büyük bir portföy yönetiyoruz. Bu portföyün en doğru şekilde yönetilmesi lazım. Dolayısıyla, muhakkak alternatiflerin ve fırsatların sürekli olarak değerlendirilmesi gerekir.
* Fırsatlar var mı?
 Fırsatlar tabii ki vardır, olmadan olmaz. Ancak her fırsatın yanı sıra riskler de söz konusudur. Fırsat ve riskleri değerlendirmek, büyüme alternatiflerinin içinden seçim yapmak zorundayız.
* Fırsatlar yurt içinde mi yurt dışında mı?
 Her iki tarafta da fırsatlar bulunuyor. Bugün ciromuzun yaklaşık yüzde 50’ye yakını yurt dışı gelirlerden oluşuyor. Son 14 yıldır da yurt dışı gelirler önemli boyutta arttı. Bu da topluluğumuzun risklerinin yönetiminde ve finansal yapımızdaki dengeyi sağlıyor.
* Yurt dışı cironun payı önümüzdeki dönemde artar mı?
 Yüzde 50 civarında kalır. Şu anda dengeli gittiğimizi düşünüyorum.
* Yeni yatırımları hangi sektörlerde planlıyorsunuz?
 İçinde bulunduğumuz her sektörde fırsatları değerlendirip topluluğun nitelikli büyümesi için gereken kararları alırız.
* Emeklilik planınız var mı?
 O nedir ki?~HALEFİ NASIL SEÇTİK?
“UZUN VADELİ DÜŞÜNÜRÜM”

İş ve özel yaşamımda planlarımı uzun vadeli düşünerek yapma hastalığım var. Sadece bugünü yaşamayı nedense hiç beceremedim. CEO’luk görevimi devretmeyi de belli bir zaman öncesinden tasarladım. “2-3 YILDIR ARAŞTIRIYORDUM” Topluluk içinden ve dışından yerimi alabilecek tanıdığım yöneticileri 2-3 yıldır gözlemleyip, değerlendiriyordum. Görevi devredeceğim kişiyi önerebilmek için çok kafa yordum.
YENİ CEO’NUN ÖZELLİKLERİ
Bunların içinde hem performansı, hem kişiliği, hem de değerlerimize uyumuyla 24 yıldır topluluğumuzun çeşitli kademelerinde yöneticilik yapan sevgili Atalay Gümrah ön plana çıktı. Kendisi son derecede başarılı ve olumlu bir kişiliğe sahipti. Ayrıca topluluk içindeki en büyük grubumuzun başkanlığını yapıyordu.
“OY BİRLİĞİYLE SEÇTİK”
Atalay’ı Bülent ve Faruk Beylere önerdiğimde, onların da aynı düşüncede olduklarını görmek beni çok mutlu etti. Atalay Bey oy birliği ve büyük bir inançla görevi devrettiğimiz arkadaşım oldu.

“ŞANSA İNANMIYORUM” 
“GAYRETİNİZLE YÜKSELİRSİNİZ”

 İş hayatında şansa inanmıyorum. Koşullar vardır, bunlar uygun olur veya olmaz. Temelde de bir görevi ya hak edersiniz ya hak etmezsiniz. Karar vericilerin nezdinde hak ettiğiniz pozisyonlara yetkinliğiniz ve gayretinizle yükselirsiniz. Çünkü bu denli kurumsallaşmış organizasyonlarda bunun başka yolu yoktur, olmamalıdır.
LİYAKAT ÖNEMLİ
İş hayatında hak etmek, liyakat ile bir yere gelmek önemli. Kurumsallaşmış bir toplulukta da bu böyledir. Bu söylediklerimin olmadığı topluluk veya kurumlarda zaten başarı da sürekli olmaz.
BAŞARISIZLIĞIN NEDENİ
Başarının da başarısızlığının da arkasında yönetici bulunur. Eğer bir yerde bir başarısızlık varsa, orada yönetici hatası aramanız gerekir. Başarı da başarısızlık da yöneticiyle ilgilidir. Onun için kurumsal yapılar içinde hak etmeden belli noktalara gelindiğine inanmıyorum.

“DENGEYİ İYİ KURMAK LAZIM”
OLGUNLAŞMA DÖNEM
İ
Olgunluk devrimin tümünü Eczacıbaşı çatısı altında geçirdim. Topluluğun bu 40 yıl içinde geçirdiği tüm aşamaları aile ile birlikte yaşadım, birlikte üzüldük, birlikte sevindik. Eczacıbaşı ailesi ülkenin aydınlık yüzü ve temsil ettiği değerlerle de toplumun her kesimine örnek olacak bir aile. Eczacıbaşı bana ne ifade ediyor diye sormayın. Eğer ben Eczacıbaşı için bir şey ifade ediyorsam, işte odur benim için önemli olan...
“MESAFELERİ KORUDUM”
Eczacıbaşı Topluluğu’nda 14 yıl gibi uzun bir süre CEO’luk yaptım. 40 yıl boyunca da birçok bölümde çalıştım. Bülent Eczacıbaşı ve Faruk Eczacıbaşı hem patronum, hem iş arkadaşım, hem de dostum oldu. Ben de bu mesafeleri aynen bu biçimde koruyarak görevimi yerine getirmeye çalıştım.
“DOSTLUK GERİDE KALMALI”
Eğer size verilmiş olan görevi yerine getirirken, dostluk ilişkisini ön plana alarak davranırsanız, o görevin gereğini yerine getirmekte zorlanırsınız. Ben de bu nedenle işi hep özel ilişkilerden ayırt ederek yönetmeye özen gösterdim.
“LİDER ADİL OLMALI
İş ilişkisi ile dostlukların iç içe geçmesinden çok çekinirim ve bunu uygun bulmam. Benim için başarılı bir liderin en önemli özelliği adil olmasıdır. Eğer dostluğunuzu ön plana çıkars“ınız ne kendinize, ne başkalarına adil olabilirsiniz.

KURLARDAKİ OYNAKLIĞI EN İYİ TÜRKLER YÖNETİYOR”
“DAHA KÖTÜSÜNÜ GÖRDÜK”

 Türk iş adamı ve kamudaki karar vericiler bence döviz kurlarından kaynaklanan oynaklıkları dünyada en iyi yöneten kişiler. Benim de kur oynaklığının yönetilmesi konusunda hiçbir şüphem yok. Baktığınızda, biz çok daha kötü dönemler gördük.
“1994-2001 KRİZLERİ UNUTULMAZ”
Bankalar arası piyasada gecelik faizlerin yüzde binler seviyesine ulaştığı, dolar kurunun 3 ayda 3 kat arttığı, repo piyasasında yüzde 7.500 faizin uygulandığı günler yaşadık bu ülkede.
“TOPLANTIYI TERK ETTİ”
Hiç unutmuyorum, Amerikalı ortaklarımızla toplantıdaydık. Aynı gün içinde birkaç kez kur değiştiği için plan sunumumu toplantı sırasında yeni gelen kur haberleriyle sürekli revize etmek zorunda kaldım. En sonunda Amerikalı ortağımız “Hiçbir şey anlamıyorum, sadece size güveniyorum” diyerek toplantıyı bırakıp kalktı gitti. Bu nedenle Türk iş adamları olarak kurdaki oynaklıkları ve bağlı krizleri yönetmeye alışığız.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz