Büyük geçiş

Son 10 yılda ekonomik anlamda büyük atılım yaşayan Türkiye’de kritik bir değişim yaşanıyor.

1.03.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Büyük geçiş
Türkiye’de bir zamanlar “yatırım” demek fabrika kurmak, sanayi tesisleri açmak anlamına geliyordu. Son yıllarda hizmet sektörünün yükselmesiyle birlikte sanayi kökenli gruplar da perakende, ticaret, enerji dağıtım ve gayrimenkul gibi alanlara yöneliyor. Bazı iş insanlarının “Üretimden kaçış Türkiye için büyük tehlike” diye ilendirdikleri bu trendi “doğal süreç” olarak nitelendirenler de var. Ancak, son 10 yılda bazı grupların portföy dağılımlarında ortaya çıkan “sanayi aleyhine” tablo, ilk pta yer alanları destekliyor gibi... Çünkü çok sayıda grup  sanayi dışına “kaçış” olmasa bile başta enerji olmak üzerel başka alanlara büyük bir “kayış" dikkati çekiyor. Holdingler ve büyük şirketler, enerji ve dağıtım gibi yeni moda işlere giriyor, üretimden kaçıyor. Bu Türkiye için büyük bir tehlike.” Bu sözler Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner’e ait. Boyner, aslında son yıllarda ön plana çıkan önemli bir gelişmeye çarpıcı sözlerle değiniyor. Son 10 yılda ekonomik anlamda büyük atılım yaşayan Türkiye’de kritik bir değişim yaşanıyor. Ülkenin gelirleri içinde sanayinin payı küçülürken hizmetler sektörünün artıyor. Bu durumu rakamlar da net şekilde ortaya koyuyor: Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılası (GSYİH) son 10 yılda 3 kat arttı ve 774 milyar dolara yükseldi. Bu yükselişi körükleyen de bankacılık ve hizmetler sektörü oldu. Hizmet sektörünün GSYİH içindeki payı yüzde 55’ten 56’ya çıkarken sanayinin payı da yüzde 23’ten yüzde 20’ye geriledi.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclis Başkanı İlhan Parşeker de sanayileşmedeki küçülmenin yakın gözlemcisi. Bankaların sanayiye kullandırdığı kredilerin toplam kredilere oranının son 10 yılda yarı yarıya düştüğünü açıklayan Parşeker, “Türkiye’nin 1.000  büyük sanayi şirketi arasında sanayiden çıkış eğiliminin arttığını düşünürsek, ülkemizde sanayileşme düzeyinin büyüme trendimize göre gerilediğini söylemek yanlış olmaz” diye konuşuyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, Türkiye sanayisinin sadece toplam ekonomiden aldığı payın düşmediğini aynı zamanda yarattığı katma değer açısıdan da düşüşte olduğuna dikkat çekiyor. 1990 yılında Türkiye’nin dünyada, imalat sanayi katma değeri en yüksek 15 ülke arasında 13’üncü sırada olduğunu hatırlatan Küçük, “2000 yılında ise Türkiye, 13’ncü sıradan daha önlere ilerlemek yerine, listenin sonuna 15’inci sıraya geriledi. 2010’da ise maalesef Türkiye, son sıradaki yerini de kaybederek liste dışı kaldı” diyor.~


SANAYİCİ OLMAK ZORLAŞTI
Peki sanayideki bu düşüş neden kaynaklanıyor? Aslında bu sorunun bir değil birçok yanıtı var. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı Prof. Ramazan Aktaş, sanayicilikte izlenen kur politikasının etkisiyle sanayinin kâr getiren bir alan olmaktan çıktığını söylüyor. Kadir Has Üniversitesi Strateji Geliştirme ve Araştırma Koordinatörü Prof. Volkan Ş. Ediger de sanayicilikten hizmetler sektörüne yönelişin arkasındaki bir numaralı dinamiğin Çin olduğunu düşünüyor. İmalatta Çin’le baş etmenin mümkün görünmediğini ifade ediyor,
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar, küresel piyasalarda rekabet edebilmenin güçleştiği bu süreçte, Türk sanayiciliğini en çok maliyetlerin zorladığını dile getiriyor. Yorgancılar, “İşçilik ücretleri üzerindeki vergi yükleri, aşırı değerli TL, ucuz ithal malların yarattığı haksız rekabet ve kayıt dışı ekonomi ile mücadele etmek zorunda kalmak sanayide sıkıntı yarattı” diye konuşuyor. İSO Başkanı Tanıl Küçük de Yorgancılar ile aynı noktada görüş belirtirken şöyle bir eklemede bulunuyor: “Üreterek para kazanmak adeta cazibesini yitirdi.” Üretimin birçok kolunda faaliyet gösteren sanayiciler de artan maliyetlerden ve küresel rekabetten şikayetçi. Demir Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) Genel Sekreteri Dr, Veysel Yayan, yükselen global kapasite ve yavaşlayan talep gibi sorunlar nedeniyle sektörde faaliyet göstermenin her geçen gün daha da zorlaştığını söylüyor. Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Jak Galiko, sanayici olmanın çok zorlaştığını dile getiriyor. Nedenlerini şöyle sıralıyor:“Maliyetlerimizdeki artış nedeniyle başka ülkelerle rekabet edemiyoruz. Bu nedenle sektörümüzdekiler başka sektörlere yöneliyor.” Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, diğerlerinin aksine sanayici olmanın her geçen gün daha da kolaylaştığını ifade ediyor ama hemen ardından da ekliyor: “Teknik ve teknolojik gelişmeler sayesinde sanayici olmak kolaylaştı ama sanayicilikte geçmişteki kadar çok büyük kâr marjları kalmadı.”

YATIRIMIN YENİ ADRESLERİ
Sanayideki bu zorluklar birçok sanayicinin yatırımlarını ağırlıklı hizmet sektörüne yöneltmesine neden oluyor. Yaşanan değişimi büyük grupların portföylerinde de net olarak görmek mümkün. 10 yıl önce Sanko Holding’in gelirlerinin yüzde 100’ü sanayi faaliyetlerinden gelirken bugün bu oran yüzde 90’a inmiş durumda. Sanko Holding patronu Abdulkadir Konukoğlu, yeni durumu nüfus artışı, sosyal gelişmeler ve yaşam standartının yükselmesine bağlıyor.~
Bu durumda enerji ve inşaat gibi bazı sektörlerin portföyde önem kazanmaya başladığını söylüyor. Çok uzun yıllar bira ve meşrubat sanayinde büyüyen Anadolu Grubu da önümüzdeki dönemde enerji ve gayrimenkul sektörlerinde iddialı bir oyuncu olmaya hazırlanıyor. Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, “Portföyümüzde yeni yer almaya başlayan enerji, tarım ve gayrimenkul gibi sektörlerde de önemli birer oyuncu olmayı hedefliyoruz” diye konuşuyor. Bazı gruplar ise tümüyle sanayiden çıkma eğiliminde. Tahincioğlu Holding, Kent Gıda’yı sattıktan sonra inşaat, enerji ve finans alanlarındaki faaliyetlerini artırdı. Canan Kozmetik’in sahibi Necati Akyazı da sıfırdan yarattığı İpek Şampuan’ı ve fabrikasını L’Oreal’e satarak sektörden çıktı. Bugün inşaat sektöründe faaliyet gösteren Akyazıcı, “Şimdi çok rahatım” diyor. 40 yıl önce Aydın Örme ile sanayiye adım atan Turgut Aydın Grubu da bugün ağırlıklı sağlık sektöründe faaliyet gösteriyor. Memorial Hastaneleri ile sağlığın yanında A-101 ve English Home zincirleriyle perakendede yer alan grup, son yıllarda girdiği bu sektörleri amiral gemisi olarak görüyor. Grubun patronu Yaşar Aydın’ın sanayiden hizmete yönelişinin gerekçesi de oldukça çarpıcı. Aydın, “Perakendeye girince gördük ki yıllarca imalatçı olarak başkalarını finanse etmişiz. Geç bile kalmışız” diyor. Grubun kurucusu Turgut Aydın da tekstilde artık sadece üretici olmanın çok fırsat getirmediğini, perakende zincirine sahip olunca üretimin daha anlamlı olduğunu söylüyor.

"TERK YOK, TEDBİR ALIYORUZ"
Peki sanayide yaşanan sorunlar üretimin tümüyle terk edildiği anlamına mı geliyor? Pek çok uzmana göre hizmet sektöründeki büyüme sanayiciliğin terk edilmesi anlamına gelmemeli. İstanbul Kültür Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi Raif Bakova, eski büyüme kadar olmasa da özelikle otomotiv ve dayanıklı tüketim mallarında sanayi faaliyetlerinin devam ettiğini söylüyor. Bakova, “Hizmetler sektöründeki büyümeyi kaçış olarak algılamamak gerekiyor” diyor. İSO Başkanı Tanıl Küçük de “Elbette sanayinin terk edildiğini söyleyemeyiz. Ancak, sanayimizin cari fiyatlarla GSYH içindeki payının azaldığı, rakamların ortaya koyduğu somut bir gerçek” sözleriyle önemli bir saptama yapıyor. Abdulkadir Konukoğlu, sanayicinin farklı sektörlere yönelmesini ekonomik dalgalanmalara karşı önlem olarak yorumluyor: “Buna sanayiden uzaklaşma olarak değil, sanayicinin ekonomik dalgalanmalar ve krizler karşısında kendisini emniyete alma girişimi olarak bakmak gerekir.” İlhan Parşeker de “Sanayinin terk edildiğini değil ama yeterince desteklenmediğini düşünüyorum” sözleriyle görüşlerini ifade ediyor. Gülle Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle de sanayinin terk edildiğini düşünmüyor. Tüm meselenin sanayiden para kazanan yatırımcıların sanayi dışı alanlara eskisinden fazla yönelmeleri olduğunu anlatıyor. Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkanı Tahsin Öztiryaki, sanayinin ilerlemeye devam edeceğine inanıyor. “Doğal olarak hizmetler sektörü biraz daha hızlı büyüyerek ekonomide daha büyük yer alacak. Diğer taraftan hizmet sektörünü besleyen ana sektör sanayi sektörüdür” diye konuşuyor. Ancak Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Arslan Erdinç, diğerlerine göre daha farklı bir tablo ortaya koyuyor. Sanayinin terk edildiğinin altını çiziyor. “Bu süreç Türkiye’de artarak devam eder. Şirketler maliyetlerle baş edemez noktada” diyor.~

KAÇIŞIN SONUÇLARI
Sanayiden hizmete yöneliş bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bu durumun Türkiye üzerindeki etkilerine gelince... Uzmanlar, üretim sektöründeki azalmanın katma değerli ürün üretme, AR-GE’ye yatırım yapma ve teknolojik gelişime sekte vuracağını düşünüyor. Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, “Herkes hizmet ve inşaata kaydığı için Türkiye’de inovasyon da gelişmiyor” diye konuşuyor. Henüz sanayide katma değerli üretimde ivme kazanmadan üretimin azalıyor olması da ekonomik gelecek açısından önemli bir tehdit olarak görülüyor. Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Selime Sezgin, birçok alanda katma değerli ürün üretme ve yenilikler yaratma konusunda yavaşlama olacağını söylüyor. Türkiye’nin önemli üretim alanı olan tekstilin önemini büyük ölçüde yitirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Volkan Ediger, bu örnekten büyük dersler çıkarmak gerektiğini savunuyor. “Sadece fason üretime dayalı hiçbir sektörün sürdürülebilir olması mümkün değil. Her alanda AR-GE’ye büyük önem verilmeli” diyor. İlhan Parşeker de imalat sanayi üretiminin milli gelirdeki payı azaldıkça ortaya birtakım önemli yapısal sorunlar çıktığına dikkat çekiyor. “Bu sorunları verimlilikte azalma, yeni teknoloji üretememe ve cari açık sorununda artış olarak özetlemek mümkün” diyen Parşeker şöyle devam ediyor: “Gelişmiş ülkelerde AR-GE harcamalarının ortalama 4’te 3’ü imalat sanayi kaynaklı. Bu oran Almanya ve Güney Kore’de yüzde 90’a yaklaşıyor. Sanayisizleşme demek, yenilik yapmak için çalışmamak demek. Verimlilik sorunu, teknoloji ve yenilik üretememe, risklere açık bir ekonomik yapı, uzaklaşılan hedefler ve orta gelir tuzağı anlamına geliyor. Bunlar, sanayisizleşme sürecinin korkutucu sonuçları. ” Ayaydın/Miroglio Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın’a göre sadece gıda, perakende, enerji ve gayrimenkul sektörlerine yatırım yapmak ülkenin geleceği için tehlikeli. “Bir ülkede bacalar tütmüyorsa o ülke kalkınamaz, büyüyemez” diyen Ayaydın, “Üretim devam etmediği ve sanayi büyümediği sürece gün gelir bizde Avrupa ülkeleri gibi oluruz” diye devam ediyor. Konukoğlu da sanayiden uzaklaşılırsa işsizliğin artacağını dile getiriyor. “Ayrıca, sanayiden uzaklaşılması halinde, milli gelir düşer ve cari açık artar” diyor.

DÜNYADAKİ TABLO
Sanayi sonrası toplumlarda, sanayinin payının azalıp hizmetler sektörünün payının artması, ekonomik gelişim süreci çerçevesinde beklenen bir gelişme olarak görülüyor. Bugün gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde hizmet sektörü, gayri safi milli hasıla (GSMH) içinde yüzde 7080 civarında bir ağırlığa sahip. Aynı ülkelerde 40-50 yıl önce yüzde 40’larda seyreden sanayinin payı da bugün yüzde 20’nin altına gerilemiş durumda. Türkiye ise bu noktaya henüz ulaşmış değil. Hizmet sektörünün ekonomideki payı yüzde 60’lar düzeyinde, fakat bu payın yıllardır istikrarlı biçimde arttığını ve bizim de gelişmiş bir ülke olma yolunda ilerleyen bir ülke olduğumuzu düşünürsek, hizmet sektörünün ekonomiden daha da büyük pay alacağı aşikar diyebiliriz. Ancak bu Türkiye için sağlıklı bir yolculuk mu? Özellikle bizim sanayi sonrası aşamada olduğumuzu düşünmeyenler için yolculuk oldukça riskli. “Bu kadar kısa bir süre içinde sanayinin payının bizdeki gibi bir azalma yaşaması benzeri ülkelerin hiçbirinde yok” diyen İSO Başkanı Tanıl Küçük, durumu olağandışı olarak tanımlıyor. Prof. Dr. Volkan Ediger de dünyada sanayileşmedeki gelişimin üretimde daha yüksek teknolojiye kaydığını belirtiyor. Gelişmekte olan ülkelerin de bu sayede dünya devleri yarattıklarını anlatıyor. “Örneğin Güney Koreli Hyundai ve Samsung, otomotiv ve elektronikte dünya devi oldu. Bize bakarsanız elektronikte sadece bir tane dev yetiştirebildik, o da Zorlu Grubu. Şimdi o gruba baktığımızda artık yavaş yavaş inşaat sektörüne girdiğini görüyoruz. Yani dünyanın tam tersi bir gelişme, geriye doğru gidiş var. Herhalde bu durum bir tek Türkiye’de vardır” diyor.~

“ÜRETİM HER ZAMAN BELLİ ORANDA OLACAK”
PROF. DR. VOLKAN Ş. EDİGER / KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ STRATEJİ GELİŞTİRME VE ARAŞTIRMA KOORDİNATÖRÜ
SAĞLIKLI GELİŞME

1980'lerden beri imalat sektöründen hizmet sektörüne doğru bir kayış gözleniyor. Aslında bu son derece sağlıklı bir gelişme. Gelişmiş ülkelere bakıldığında hemen hepsi de bu gelişmeleri geçmişlerinde yaşadı ve hala da yaşamaya devam ediyor.
İKI ÖNEMLİ TREND
Hizmete doğru yöneliş ekonominin iki önemli trendinden bir tanesi. Diğeri de ağır sanayiden hafif sanayiye kayış. Aslında burada temel yöneliş, daha fazla bilim ve teknoloji içeren ve katma değeri yüksek olan ürün imalatının daha ön plana çıkması.
YENİDEN YAPILANMA
Türkiye'de eksik olan hizmet sektörünün daha ön plana çıkmasıyla birlikte beklenen diğer gelişme olan imalat sanayindeki yeniden yapılanmanın tam olarak gerçekleşmemiş olması. Türkiye'de sanayiciliğin üretimin tamamen terk edildiğini söylemek doğru değil, Her zaman belirli oranlarda üretim olacak, fakat dediğim gibi önemli olan neyi nasıl ve kaça ürettiğiniz.
 
“SANAYİNİN TERK EDİLMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL”
PROF. DR. DURMUŞ DÜNDAR / İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESİ DEKANI
KENDİNİ AŞAN SEKTÖRLER

Türkiye'de son 10 yılda hizmet sektöründe canlılık gözleniyor. 20012011 yıları arasında Türkiye'nin döviz gelirleri 3 kat arttı. Aynı dönemde perakende sektörünün yurtdışı hariç cirosu 8 kat büyüdü, Kuşkusuz diğer hizmet sektörü de kendini aştı ve yabancı yatırımcıların katkılarıyla küresel iş yapabilme kapasitesine ulaştı.
ÜRETİMDEN ÇIKMAK YERİNE...
Yeni oluşum sürecinde hizmet sektöründe yer alan şirketler, üretimden çıkmak yerine mevcut işletmelerine söz konusu alanları katıyor, Enerji işine girmeyen holding kalmamış gibi... Bazı sektörlerde yaşanan çok olumlu gelişmeler nedeniyle Türkiye'de üretim ve sanayiciliğin terk edilmesi söz konusu değil.
OYUNUN DIŞINDA KALMAK
Batılı dev şirketler boyutunda olmasa da AR-GE'ye verilen önem ve yabancılarla yapılan evlilik ve ortaklıklarla ekonomide küreselleşme sürecine girildi. Bu gidişten dönülmesi küresel oyunun dışında kalmak demek. Ne finansal sektör bu düşüncededir ne sanayiciler... Beko'nun İngiltere'de elektronik piyasasında birinci olabildiği bir aşamada bulunuyoruz. Diğer dünya devlerinin Türkiye'ye ilgisi sürüyor, Burada yavaşlama hizmet sektöründe yeni yatırımlar için söz konusu olabilir.~

“İNOVASYON KAPASİTESİNİ GELİŞTİRMELİYİZ”
TANIL KÜÇÜK / İSO BAŞKANI
90 YILLIK GELİŞME

Türkiye GSYH'si 1923-2012 arasındaki 89 yıllık dönemde yıllık ortalama yüzde 4,7 oranında büyürken, tarım sektörü yüzde 2,9, hizmet sektörü ise yüzde 5,1 oranında büyüdü. Buna karşılık sanayi sektöründeki ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 6,3 ile daha yüksek oranda gerçekleşti. Bu oranlardan da anlaşılabileceği gibi GSYH büyümesine en büyük katkıyı veren sektör sanayi oldu.
HIZLI BÜYÜME ŞARTI
Gelecekte de en büyük katkıyı yine sanayi sektörü verecek. Türkiye ölçeğinde bir ülke,
güçlü bir sanayi sektörü olmadan hedeflediği hızlarda büyüyemez. Ekonomik ve sosyal sorunlarını çözemez. AB ile arasındaki mesafeyi makul seviyelere çekemez. Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmekte zorlanır.
YARIŞA DEVAM ETMEK İÇİN
Yarışa devam edebilmek için Türkiye daha güçlü bir sanayi sektörünü hedeflemek zorunda. Bunun için AR-GE ve inovasyon kapasitemizi geliştirmemiz gerekiyor. Son dönemde üretimin, sanayinin önemi konusunda yeniden bir hassasiyet ve farkındalığın gelişmeye başladığını görmekten memnuniyet duyuyoruz.

“KLASİK SANAYİCİLER SIKINTIYA GİRDİ”
ALİ ABALIOĞLU / ABALIOĞLU HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI
HER DEVİRDEKİ ZORLUK

Sanayici olmak her devirde zordu. Ama küresel ekonominin şartlarında gümrük duvarlarının kalkması, ürün ve sermaye geçişlerindeki sınırların olmaması, bilgi dünyasında ise bilgi ve iletişimin çok kolay olması sanayinin şartlarını değiştirdi.
POZİTİF DEĞİŞİM
Gerçekte sanayinin gelişimi için pozitif olan bu değişim, klasik sanayi anlayışından kendini kurtaramayanlar için bir tehdit oldu. Bu değişikliğe adapte olan sanayiciler, yatırımlarını kendilerine maliyet avantajı sağlayacak ülkelere kaydırdı ve rekabet avantajı sağlayarak Anadolu'da faaliyet gösteren klasik sanayicileri sıkıntıya soktu.
SİHİRLİ KELİMELER
Artık üretimin yeni sihirli kelimeleri olan inovasyon, AR-GE ve yüksek teknolojiye adapte olamayan sanayicinin işi gerçekten zorlaştı. Sanayiden uzaklaşıldığı da doğru. Anadolu'da, tekstil, gıda üreticileri gayrimenkule, inşaata ve perakendeye girdi, yani sanayiden uzaklaşıp hizmet sektörüne yöneldiler.
ENERJİYE BAKIŞ
Ama ben enerji için daha farklı düşünüyorum. Enerji yatırımlarını sanayicilikten, üretimden uzaklaşmak olarak algılamıyorum. Tüm dünyada sanayinin en önemli girdisi enerji. Buradan hareketle enerji üretimini sanayi üretiminin dışında düşünmüyorum.
RİSKLERİ NELER?
Sanayiden uzaklaşmanın risklerine gelince,., Sanayiden ve üretimden uzaklaşan toplumlar hemen yanı başımızda örnekleri olduğu gibi fakirleşir, dış dünyaya muhtaç olur, Ülkemiz istihdamının büyük kısmına sanayi kesimi ev sahipliği yapıyor. Bu yönüyle de üretimden uzaklaşmak tehlikeli sonuçlar doğurur.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz