Tekstilin 7 normali

Düşük maliyetlerin öne çıktığı yeni normalde, hız, inovasyon, tasarım yükseliyor.

1.10.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Tekstilin 7 normali
Artık fiyatla rekabet edemeyeceğimizi anladık. Ucuzun ucuzu hep olacaktır. Biz fark yaratacak ürün ve tasarımlarla, inovasyon ve hızımızla öne çıkmalıyız. Fiyatta kazanamayız.” Bu sözler, İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi’ye ait. Kısa ve öz konuşuyor, ama tekstil-hazır giyimdeki yeni dönemi de çok net özetliyor.
Gerçekten de sektör son birkaç yılda en zor günlerini yaşadı. Yılların şirketlerinin çöktüğüne, binlerce kişinin işsiz kaldığına şahit olduk. SGK verilerine göre Mayıs 2008’de 49 bin 222 olan işletme sayısı, krizin en hararetli olduğu aylarda 40 bin 500’ün altına indi. Tabii ki kapanan bu işletmeler, aynı zamanda işsiz ordusu da demekti. Resmi rakamlara göre Mayıs 2008-Mayıs 2009 döneminde tekstil ve hazır giyim sektöründeki sigortalı sayısı 862 binden 662 bine düştü, yani bir yılda tam 200 bin kişi işini kaybetti. Üstelik bunlar sadece kayıtlı olanlar… Uzmanlara göre kayıt dışındaki irili ufaklı yüzlerce işletme de eklendiğinde tablonun karamsarlığı daha da artıyor.Peki durum halen bu kadar umutsuz mu? “Tekstili Çin’e bırakalım diyenler” haklı mı çıktı?  
Bir gerçek var ki küresel krizden önce kendi kriziyle boğuşan ve çıkış yolları arayan sektör, artık tam anlamıyla bir dönüm noktasında. Eski dengelerin değiştiği, yeni kuralların yazıldığı muhakkak. Uzmanlar “Oyun da kurallar da değişti. Yeni oyuna ayak uyduranlar ayakta kalıyor” diyor.Biz de sektörün önde gelenlerine işte bu yeni kuralları sorduk. Tekstil ve hazır giyimde yeni döneme damgasını vuran 7 ana eğilim ortaya çıktı. İşte tekstil ve hazır giyimde yeni dönemin yeni gerçekleri…

1-DÜŞÜK, DAHA DÜŞÜK MALİYET    
Uzmanlara göre, yeni düzendeki en önemli kilit konu maliyetler. Sektör temsilcileri, var olmak için maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini söylüyor. Bunun içine, süreçlerin verimli hale getirilmesinden daha ucuz coğrafyalara gitmeye kadar birçok yöntem giriyor. Üretimi Çin, Hindistan, Pakistan, Mısır, Bangladeş gibi ülkelere kaydıranların sayısı ise giderek artıyor. Bunlar arasında Koton, Kiğılı, LCWaikiki, Yeşim Tekstil ilk akla gelenler.
Zaten rakamlar da yerli üreticinin yurtdışına göçtüğünü doğruluyor. Öyle ki 2010 yılının ilk 6 ayında, tekstil ve tekstil ürünleri sektörünün yurtdışına sermaye göçü 31 milyon dolar oldu. Son 2,5 yılda ise bu rakam 135 milyon dolara ulaştı.  Üretimini yurtdışında yapanlardan biri de Kiğılı. Şirketin genel koordinatörü Hilal Suerdem, bu eğilimi şöyle açıklıyor: “Büyük iş yapıyorsanız maliyetlerin daha düşük olduğu yere gitmek durumundasınız. GAP, Hugo Boss, Mango ile rekabet edecekseniz onların kurallarıyla oynayacaksınız. Sonuçta biz de bunu yapıyoruz, başka çaremiz yok.”
Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin de benzer görüşlere sahip: “Ucuz ürünleri Asya, Uzakdoğu gibi ülkelerde üretmek gerekiyor. Türkiye’deki ürünleri yeniden konumlandırmamız, yüksek katma değerli ürünlere yönelmemiz lazım.”Türkiye Hazır Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Cem Negrin’e göre yurtdışına kayış trendi, önümüzdeki dönemde artarak sürecek. Negrin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yurtiçinde acil önlemler alınmazsa en değerli firmalarımızın yurtdışına çıkmasına daha sıklıkla şahit olacağız. Şirketler açısından bakıldığında haklılar. O ülkeler yabancı yatırımcıya inanılmaz olanaklar sunuyor.”~


2-HIZLI OLAN KAZANACAK 
   
Yeni dönemdeki ikinci en önemli trend ise hız. Uzmanlara göre hız, yeni dönemde rekabetin fiyattan sonraki en belirleyici öğesi olacak. Avrupa pazarındaki rekabette hem lojistik hem üretim hızıyla fark yaratan Türk şirketleri, bu kabiliyetlerini daha da geliştirmeye odaklanmış durumda.
İTKİB Başkanı İsmail Gülle, son dönemde hızın ne kadar belirleyici bir hale geldiğini şöyle anlatıyor:
“Siz, ben bu malı sana diğerinden iki hafta önce teslim ederim dediğinizde, müşteri verdiğiniz fiyatı ödemeyi göze alabilir. Biz hızlı, esnek, kaliteli bir üretici olarak talebin önünden gitmeli ve böylelikle rekabetçi olmalıyız.”
TGSD Başkanı Cem Negrin de Türkiye’nin hız ve lojistik avantajını iyi kullandığını söylüyor ve ekliyor: “Avrupa her zaman ağırlıklı pazarımız olacaktır. Çünkü biz onlar için ambulans gibi çalışıyoruz. Küçük miktarlı, hızlı sipariş ihtiyaçları olduğunda Türkiye dışında buna cevap verebilecek başka ülke yok. Böyle bakarsak Aslında Avrupa’nın krizi bizim işimize geldi.”

Kiğılı Genel Koordinatörü Hilal Suerdem, Türk tekstilcisinin artık hızın önemini kavradığını belirtiyor ve ekliyor: “Artık kalite, fiyat ve zaman çok önemli kriterler. Türkiye şu anda az miktarda siparişi çok hızlı yapabilme kabiliyetine sahip. O nedenle Uzakdoğu’ya karşı çok avantajlıyız. Ama yüksek montanlı işlerde şansımız kalmadı.” Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin’in görüşleri ise şöyle: “Krizde müşteriler kısa vadeli, çabuk satabilecekleri, moda ve kaliteli mal almaya yöneldi. Burada Türkiye’nin şansı çok yüksek. Bu nedenle daha verimli çalışan, müşterinin taleplerine hızlı cevap veren, stoksuz ve az kaynakla çalışmayı bilen yollara yönelmeliyiz.”

3-DEVİR İNOVASYON DEVRİ     
Tekstil ve hazır giyimin yeni döneminde öne çıkan bir diğer eğilim ise inovasyon. İnovasyon sadece Türkiye’de değil dünyada da yeni trend. Bu alanda Almanya, ABD, Japonya başta olmak üzere birçok ülkede yoğun çalışmalar yapılıyor. İnovasyon denince akla gelen yerli üreticilerden biri de Yeşim Tekstil. Yeşim Tekstil’in CEO’su Şenol Şankaya, artık insan ve çevre odaklı üretimin öne çıktığını vurguluyor ve şirket stratejilerini şöyle özetliyor: “Yeşim Tekstil olarak inovasyonu firma hedeflerimize koymuş bir firmayız. Geleceğimizi, bu alanda yapacağımız çalışmaların şekillendireceğine inanıyoruz. Su ve enerjinin daha az kullanılmasını sağlayacak ürünlerin üretimine ağırlık veriyoruz.”~
Türk şirketlerin inovasyonun önemini kavradığını belirten Hey Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Aynur Bektaş’a göre daha yolun başındayız, ama çabalar umut verici: “Özellikle kumaş tarafında çok ciddi çalışmalar görüyorum. Dünyadaki üretimin belki çok düşük bir kısmı nano ile yapılıyor ama Türkiye kendini, kumaş AR-GE’si anlamında ciddi biçimde geliştirdi. Bu konu yeni dönemin önemli bir gerçeği.”İnovasyondaki başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Orka Group’un yönetim kurulu başkanı Süleyman Orakçıoğlu da Bektaş’a katılıyor ve ekliyor: “Rekabet artık çok farklı bir noktaya gidiyor. İnovasyon her şeyin önüne geçmiş durumda. Orka Group olarak nano teknoloji alanında 2004’ten beri çok önemli çalışmalar yaptık. Yeni teknik kumaşlar geliştirdik. Bu alanda var olmaya devam edeceğiz.”Hikmet Tanrıverdi ise “Şirketler, yeni dönemde 3 noktaya odaklanmalı. Bunlar yeni ürün geliştirme, teknoloji ve tasarım” diyor ve ekliyor: “Üreticilerimiz bu trendi kaçırmamalı ve kendilerini bu yeni rekabet koşullarına göre donatmalı.”

4-TASARIM ÖNE ÇIKIYOR    
Hikmet Tanrıverdi’nin sıraladığı 3 eğilimden tasarım, yeni normalin olmazsa olmazları arasında. Tanrıverdi, “Artık ayakta kalmak isteyen şirketlerin kendi tasarımlarını yapabilecek kapasitede olmaları lazım. Çünkü fasonda artık ucuz değiliz. İşin o kısmını artık kaybettik” diyor. Süleyman Orakçıoğlu da aynı konuya değiniyor: “Tasarım ve markalaşma çok daha fazla öne çıkıyor. Çünkü bu, farklılaşmak için bir seçenek. Bu anlamda çaba gösteren ve başarılı olan şirketlerimiz var. Onlar daha da öne çıkacak.” Özgün tasarımlarıyla dünya devlerine üretim yapan Hey Tekstil’in yönetim kurulu başkanı Aynur Bektaş da tekstil ve hazır giyimde çıkış noktasının tasarımda olduğuna inananlardan. Hatta ona göre Çin, bu anlamda Türkiye’ye iyilik de yaptı… Bektaş’ın görüşleri şöyle: “Evet, Çin bize rakip. Hatta bazı pazarlarımızı ele geçirdi ama Türkiye’nin yeniden konumlanmasına çok büyük katkısı oldu. Türk şirketleri fark yaratabilmek için tasarıma ağırlık vermeye başladı. Türkiye’nin koleksiyon yapabilme gücü önemli oranda arttı. Modelhanelerimiz gelişmeye başladı. Özgün taraflarımızı çıkarıp sanayiye dönüştürmeliyiz. Aksi halde Avrupa’yı taklitten öteye geçemeyiz.” Bektaş, dünyadaki trendin de tasarım odaklı geliştiğini hatırlatıyor ve şu ilginç örneği veriyor: “Şunu artık görmeliyiz. Benim Çerkeş’teki, Batman’daki fabrikamı hiçbir yabancı firma satın almayacak. Ama İngiltere’nin en büyük tasarım ofislerinden biri olan ‘Hey Trans’ çok iyi değerlerle satılabilecek.”

5-YENİ PAZAR ARAYIŞLARI     
Yeni düzende dikkat çeken bir başka eğilim ise Avrupa’ya alternatif olabilecek pazar arayışları... Her ne kadar uzmanlar, ihracatımızdaki yüzde 70’lik payıyla Avrupa’nın her zaman ilk sırada olacağını söylese de şirketler, hem üretim hem ihracat anlamında farklı ülkeleri koklamaya devam ediyor. Yani kısaca ana kural değişmiyor. Müşteri neredeyse oraya gidiliyor, yeni pazarlara yelken açılıyor. Bu noktada Suriye, Irak, Türk Cumhuriyetleri, Özbekistan, Kazakistan gibi ülkeler öne çıkıyor. ~
Zaten 2010’un ilk 6 aylık ihracatında tekstilde yüzde 24, giyimde ise yüzde 13,3’lük artışa ulaşılmasında komşu ve uzak ülkelerin payı büyük.Bu durumu yorumlayan TGSD Başkanı Cem Negrin, “Avrupa ilk sırada olmaya devam edecektir ama yeni ülke arayışları olduğu doğru. Şimdi Ortadoğu ve Arap ülkelerine yöneliyoruz” diyor.
Süleyman Orakçıoğlu ise tüm bu yaşananları bir gelişim süreci olarak yorumluyor ve ekliyor: “Sürdürülebilir büyüme için şirketlerin kendilerine yeni pazarlar, yeni müşteriler bulması bir zorunluluk. Bu iki unsur, en ön sırayı almış durumda. Biz de var olduğumuz pazar sayısını artırmaya devam ediyoruz. Hindistan ve Amerika pazarında yaptıklarımız, bu stratejinin en önemli örneği. Yeni pazarlara, yeni müşterilere ulaşmaya devam edeceğiz.”
6-MAĞAZALAŞMA  HIZ KESMİYOR    
Yeni müşteri kazanma stratejisi, sadece üretim ve ihracatta değil, perakendede de her zamankinden daha önemli hale gelmiş durumda. Buradaki trend ise mağazalaşmak. Mağaza sayısını artırmak, yeni müşterilere ulaşma konusunda kullanılan en etkili yöntemlerden biri. LCWaikiki, Koton, Damat, Mavi Jeans, Kiğılı sektör temsilcilerinin bu konuda başarılı bulduğu örnekler. “Sistemde artık büyük küçüğü yutuyor” diyen Kiğılı Genel Koordinatörü Hilal Suerdem, pazarda görünür olmanın önemine şöyle değiniyor: “Kalite ve bilinirlik çok önemli. Bunun için de güçlü tanıtımlarla kendinizi anlatmanız, her türlü tanıtım fırsatını değerlendirmeniz lazım. Mağazalaşmak bu anlamda büyük önem taşıyor. Biz de bu stratejiyle hareket ediyoruz. Her ay ortalama 3 mağaza açıyoruz. Yurtdışında ise ortalama 2 ayda bir yeni mağaza açılımı gibi bir hedefimiz bulunuyor.”
Ayrıca gerek yurtiçi gerek yurtdışı AVM’lerde yer almak da hazır giyim perakendecilerinin es geçmediği önemli bir seçenek. Uzmanlara göre AVM atağı, yeni dönemin en önemli eğilimlerinden biri olmaya devam edecek. Bu trend yurtdışında da sürecek. Örneğin işadamı Hüsnü Özyeğin’in Çin’deki 200 milyon dolarlık AVM yatırımının, hazır giyimciler için yeni bir soluk olacağı konuşuluyor. Sınır kapısı AVM’leriyle adından söz ettiren Delta İnşaat’ın patronu Nihat Delibalta’nın girişimleri de sektör tarafından ilgiyle izleniyor. Sınır kapılarında AVM açma fikrini “Güzel bir buluş” olarak niteleyen Aynur Bektaş, “Artık hizmeti sadece Türkiye’de tutmak değil komşu ülkelerin ayağına da götürmek lazım. Bu tarz yeniliklerle açılım sağlamalıyız. Bunlar güzel satış politikaları. Organizatör kimliğimiz öne çıktığı sürece her türlü imkanı zorlayabiliriz” diyor. ~

7-TEK YOL MARKALAŞMAK   
Yeni düzende fark yaratmanın yollarından biri de markalaşmak.
 Mavi Jeans, Koton, Kiğılı, LCWaikiki, Damat, Colin’s gibi şirketler, çözümü markalaşmada bulanlardan bazıları. Her biri giderek büyüyen cirolara sahip. Sektör temsilcileri de yeni döneme damgasını vuran eğilimlerinden birinin markalaşmak olduğunu vurguluyor. İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, bu eğilimin gelecekte de devam edeceğini söylüyor ve ekliyor: “Koton, LCWaikiki, Damat gibi örnekler var. Artık marka oldular. Bu tarz örnekler daha da çoğalacak diye düşünüyorum.” Tanrıverdi, markalaşmanın önemini vurgularken marka ile etiketin karıştırılmaması gerektiğini de hatırlatıyor: “Kendi etiketiyle yurtdışına ürün satan herkes marka oldum diyor. Bu doğru değil. Ama en azından firmalarımız artık fasonculuktan sıyrılıp kendi etiketleriyle pazarda var olabiliyor. Yeni dönemde bu tarz şirketler daha fazla öne çıkacaktır.” Türk markalarının göz kamaştıran bir büyüme içinde olduklarına dikkat çeken Aynur Bektaş, markalaşma konusunda şunları söylüyor: “Markalaşmak, uzun yıllar alan bir macera. Bir Gucci, Ralph Lauren olmak çok zor. Dünyada öyle dev markalar var ki örneğin Levi’s deyince ABD, Burberry deyince İngiltere aklınıza geliyor. Artık o ülkelerin sembolü olmuşlar… Devletleri tarafından korunuyorlar. Bunu başarmak tabii ki çok zor ama bu yoldaki şirketler desteklenmeli. Sonuçta tek bir şirket bile bunu başarabilse Türkiye için önemli bir başarıdır.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz