Tekstilde büyüme olacak

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Muharrem Kayhan, tekstil ve hazır giyimin yeni dönemini anlattı.

11.05.2014 17:58:580
Paylaş Tweet Paylaş
Tekstilde büyüme olacak
Geçtiğimiz yıl Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı olan Muharrem Kayhan, sektördeki yeni tablonun kamuoyundaki algıdan çok daha iyi olduğunu söylüyor. Dünya tekstil ve giyim ticaretinde taşların yerine oturduğunu, Türkiye’nin 4’üncü büyük oyuncu olarak yerini sağlamlaştırdığını düşünüyor.

Bu performansta 2011 ’de alınan önlemlerin etkili olduğuna dikkat çekiyor. “Son 3 yılda 16 milyar TL teşvik alındı” diye konuşan Kayhan, şöyle devam ediyor: “1980’lerin başından beri iş hayatının içindeyim. Beni son yıllardaki kadar heyecanlandıran bir periyod olmamıştı. Dünyadaki büyüme senaryosu Türkiye’deki büyümeye fırsat veriyor.”

Son 10 yıldır süregelen "Türkiye'de tekstil sektörü battı, batıyor” gibi tüm olumsuz söylemlere rağmen sektör yoluna devam ediyor. 2013 sonu itibariyla 27 milyar doları aşan ihracata sahip olan tekstil ve hazır giyimin bugünlere ulaşmasında son yıllardaki dönüşümle alınan önlemlerin payı büyük...

Uzun yıllar Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın başkanlığını yapan Halit Narin’den görevini geçen yıl devralan Muharrem Kayhan, tekstilin hala ülkenin 1 numaralı ihracatçısı olduğunu, üstelik tek “dış fazla” veren sektör unvanını elinde tuttuğunu söylüyor.

Sektörde son yıllarda yaşanan gelişmeleri ve geleceğe yönelik beklentileri konuşmak için bir araya geldiğimiz Kayhan, Temmuz 2011’de yürürlüğe giren “ek vergi kararları” sayesinde tekstil ithalatında yüzde 15, konfeksiyon ithalatında ise yüzde 25 düzeyinde yaşanan azalmanın yatırımları canlandırdığına şu sözleriyle dikkat çekiyor:

“Uzakdoğu kökenli ithalattan kaynaklanan haksız rekabetin önlenmesiyle tekstil ve konfeksiyon sektöründeki yatırımlar önemli oranda arttı. 2011, 2012 ve 2013’te 16 milyar TL’yi aşan yatırım teşvik belgesi düzenlendi. Yatırımlar 4 kattan fazla arttı. Sektördeki kayıtlı istihdam artışı ise 140 bin kişi.”~
İnovasyon, teknik tekstil yatırımları, katma değerli ürünler, tasarım ve hazır giyim markalarının yurtdışındaki açılımları bakımından da sektörde inanılmaz gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelerden büyük memnuniyet ve heyecan duyan Kayhan, “1980’lerin başından beri iş hayatının içindeyim.

Beni son yıllardaki kadar heyecanlandıran bir periyod olmamıştı. Dünyadaki büyüme senaryosu Türkiye’deki büyümeye fırsat veriyor” diyor. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Muharrem Kayhan, tekstil ve hazır giyimin yeni dönemini şöyle anlattı:

Türkiye için tekstilin hala önemli olduğunu hangi rakamlarla ortaya koyabilirsiniz?
Tekstil ve konfeksiyon ihracatı 2013’te 27 milyar 729 milyon dolara ulaştı. TÜİK rakamlarına göre tekstil ve konfeksiyon geçen yıl Türkiye’nin en büyük ihracatçı sektörüydü. İkincisi ise otomotiv sektörünü de kapsayan “makineler ve aksamları” adlı sektörümüzdür ve geçen yıl ihracatı 22,5 milyar dolara ulaşmıştı.

İhracat-ithalat dengesi olarak baktığımızda, tekstil ve konfeksiyon 2 milyar dolar fazla veriyor. Tekstil ve konfeksiyon sektöründen sonra gelen 5 sektör de ithalat-ihracat dengesi bakımından eksi veriyor. Dolayısıyla bu sektörün Türkiye’nin cari açığının giderilmesinde önemli bir rolü var.

Bunun yeteri kadar vurgulanmadığını gördük. Tekstil ve konfeksiyonun hem cari açık dostu hem katma değer yaratan önemli bir sektör olduğunu vurgulamak ve hafızalara kazımak bizim için son derece önemli bir konu,

Tekstil ve giyimin sesi geçmişe göre daha az duyuluyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bundan 2-3 yıl önce bir polemik yaşanmıştı. Dönemin ekonomi bakanı tarafından yapılan bir açıklama üzerine “Türkiye tekstili bırakmalı mı” diye bir tartışma başlamıştı. Geçtiğimiz yıllar içinde yaşananlar ve rakamlar gösterdi ki Türkiye için tekstil hala kritik öneme sahip bir sektör.

Bugün gazeteleri açtığınızda inşaat sayfaları var, otomotiv sayfası var. Fakat bunun yanında en büyük sektör olan tekstil ve hazır giyim yok. Oysa tekstil ve hazır giyim, Türkiye’nin karşılaştırmalı avantajlarının çok yüksek olduğu bir sektör...~
Tekstil ve konfeksiyon sektöründe gerçek tablo nedir?
Türkiye’de tekstil biraz geri planda kalmış gibi bir hava oluştu. Ancak, biz tekstil sanayicileri olarak sektörümüzün kritik öneminin ve potansiyelinin farkındayız ve bunu vurgulamayı misyon edindik. Bu nedenle ihracatın geliştirilmesine önem verilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz.

Ayrıca üzerinde durduğumuz iki farklı konu daha var: Bunlardan ilki, yaklaşık 2 yıl önce devreye giren koruma önlemleri... 2011 Mart ayında Türkiye’ye dampingli ve büyük sübvansiyonlarla mal ihraç eden ülkelerin engellenmesiyle ilgili zorlaştırıcı vergiler konuldu, “ek koruma önlemleri” alındı.

Bunun sonucunda tüm çıplaklığıyla şunu gördüki; Türkiye’deki tekstil yatırımları ciddi anlamda artışa geçti. İthalat ve ihracat rakamlarımız da yükselişe geçti. Türkiye’de 2011, 2012 ve 2013 yıllarında toplam 16 milyar lirayı aşan teşvik belgeleri alındı.

Şimdi bu yatırımlar yavaş yavaş devreye giriyor. 2008, 2009 ve 2010 yıllarının toplamı ise sadece 3,7 milyar liraydı. Bu alınan ek önlemlerle son 3 yıl içinde 4 katından fazla arttı. Ayrıca son 3 yılda tekstil sektöründe 140 bin ek istihdam tespit ettik. Bu yatırımların tamamının devreye girmesiyle yaratılan istihdam daha da artacak.

Bu trendin devam edeceğini düşünüyor musunuz?
Dünyada tekstil sektörü zaten yılda yüzde 3,5 büyüyor. Toplam büyüklüğü 350 milyar dolar civarında olan sektörde, her yıl neredeyse 12 milyar dolarlık büyüme gerçekleşiyor. Bu büyümenin önemli bölümü Güneydoğu Asya ülkelerinde oluyor ama Batı’da da büyüme var.  Türkiye ise her iki tarafa da ihracat yapabilir hale geldi.

Yakın coğrafyamızda Çin’den sonra Avrupa’nın en büyük tedarikçisiyiz. Avrupa Birli-ği’ndeki büyümeyle birlikte o pazara ihracatımız daha da artacak. Ayrıca AB’deki sanayinin küçülmesiyle mevcut pastadaki payımız daha da yükselecek. Bir de İran ve Irak gibi ülkelere ihracatımız artmaya başladı. Biz tekstil için ciddi bir büyüme senaryosu görüyoruz.~
Şu an tekstil sektöründe ihracat bakımından birinci Çin, ikinci ise 27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği, üçüncü Hindistan ve dördüncü Türkiye. Gelecekte bu tablo sizce nasıl değişecek?
Bizim tekstil ve giyim ihracatımızda katma değer artıyor. Örneğin, kilo bazlı katma değerde 2012 yılında yüzde 10’a yakın bir artış var. Artık karşımızda katma değer yaratan, büyüyen ve yeni coğrafyalara açılabilen bir Türk tekstil sektörü var.

Türkiye bugün geçmişte hiç tahmin edemeyeceğimiz yerlere ihracata başladı. Çin’e pamuk ve en basit tekstil ürünü olan ipliği ihraç edebiliyoruz. Üstelik bunun içinde sübvansiyon yok. Pamuk tüm dünyada biraz daha fiyatlı. Teknolojimizi geliştirdiğimiz için dünyanın her yerinde kalitemizle, şirketlerimizin esnekliği ve sofistikeliği nedeniyle tercih sebebi oluyoruz.

AB’deki tekstil sektörünün yapısında neler değişti, gelecekte neler değişecek?
AB’de tekstil sektörünün yapısı elbette değişti, farklılaştı. Bugün AB teknik tekstillerin üretiminde çok ileri bir noktaya ulaştı. Çünkü orada çok eskiden beri teknik tekstillere yönelim var. Fakat Türkiye’de de bu konuda ciddi adımlar atıldı. Teknik tekstil ihracatımız hiç yoktan 2,2 milyar dolara ulaştı. Biz de bu konuda gelişme olması için projeler ve yarışmalar yürütüyoruz.

Sizce Türk tekstil sektörü farklı bir evreye girebilir ve basamak atlayabilir mi?
Artık eski anlayış geride kaldı. Geçmişte makineyi alır, Türk insanının esnekliğinden ve Türkiye’nin coğrafi konumundan yararlanıp, uygun üretim yapıp satardık. Şimdi uygun fiyata dayalı bir strateji işe yaramıyor.

Günümüzde işin içine insan yetiştirmek, AR-GE ve tasarım gibi unsurlar da girdi. Dolayısıyla bugünden sonra katma değerli üretimin ivmelenerek artacağını düşünüyorum. 1980’lerin başından beri iş hayatının içindeyim. Beni son yıllardaki kadar heyecanlandıran bir periyod olmamıştı.~
Dünyadaki büyüme senaryosu Türkiye’deki büyümeye fırsat veriyor. Türkiye’de 8-10 yıldır süregelen tasarım faaliyetleri önümüzde güzel ufuklar açacak. Türkiye artık sadece üretmiyor. Şimdi tasarlıyor, üretiyor ve satıyoruz.

Bu güçlü büyüme senaryosunun altını nelerle doldurabiliriz?
Türkiye’de çok sayıda tekstil şirketi ve perakendeci son 5 yıldır “Turquality” programı kapsamında destekleniyor. Bu fevkalade önemli, Türk şirketlerin gelişmesi için bir yol haritası ortaya konuluyor. Devlet burada şirketlere “Bu ürüne bir katma değer koy, Türk kalite imajına ekstra bir şeyler kat” diyerek şirketlere teşvik veriyor.

Teknik tekstile, Türkiye’deki üniversitelerin tekstil fakültelerinin gösterdiği ilgi, AR-GE merkezi kuran şirket sayısındaki artış çok umut verici. Tüm bunlar Türk tekstilinin kendini farklılaştırmak ve daha da geliştirmek istemesiyle ortaya çıktı,

Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin tekstil ihracatına nasıl yansıyacak?
Tahminler konusunda muhafazakar biriyim. Ancak Türk tekstilinin ihracat olarak en az yüzde 10 büyüyeceğini düşünüyorum. Türkiye’deki tekstil dünyadakinden daha hızlı büyüyecektir. Çünkü, son 3 yılda 16 milyar liralık yatırım yapıldı. 2008-2010 döneminde yapılan yatırımlar ise bunun 4’te birinden azdı.

Konjonktürel değişimler olur, belli olaylar yaşanır, onlara bir şey söyleyemem. Ancak bu sektör çok badireler atlattı. Bütün bunların altından kalktık, üstüne yatırım yaptık. Üstelik tekstil, çok demokrat bir sektör. Demokrattan kastım irili ufaklı yüz binlerce şirketin olması. Bu sektörü çok dinamik yapıda tutuyor.

Gelecek dönemde tekstilde özellikle öne çıkan alanlar olacak mı?
Dünyadaki halı tezgahlarının yüzde 35’i Gaziantep’te ve bu sektörü Gaziantepli ihracatçılar kontrol ediyor. Halı, Amerika’ya en büyük ihracat kalemimiz oldu. Havluda ise Denizli’de oluşan kümelenme sayesinde güçlüyüz...~
Bildiğim kadarıyla dünyada denim, yani blue jean kumaşında yıllık 400 milyon metre kapasiteye sahibiz ve büyük kısmını da kullanılıyoruz. Üstelik hala bu alana yatırım yapılıyor. Dolayısıyla Türkiye belli başlı konularda üretimde marka oldu. Sektör aldı başını gidiyor.

Türkiye dünyadaki tekstil ve hazır giyim pazarının ne kadarına hakim?
Dünyada tekstil ticaretinin toplam hacmi 350 milyar dolar. Türk tekstil ve hazır giyim sektörü olarak 27 milyar dolarlık ihracat hacmimiz var. Yani tekstil ticaretinde şu anda payımız yüzde 7,7 ve biz bunun yüzde 10’a dek çıkabileceğini düşünüyoruz.

Ayrıca iç pazarımız da çok büyük. İç pazarın büyüklüğünün de ihracata denk olduğunu tahmin ediyoruz. Maliyetler artmış olsa da hızlı büyüme var. Eylül 2013 tarihinde tekstilde 437 bin, konfeksiyonda ise 469 bin kayıtlı istihdam vardı. Bunlar haricinde sektörün dolaylı yollardan 2 milyona yakın kişiye istihdam sağladığı düşünülüyor.

Sektöre yeni oyuncular giriyor mu?
Sektöre çok yeni yatırımcı giriyor. Eskiden her hafta verilen teşvik belgelerine baktığımda yüzde 80’ini tanırdım. Şimdi ise tanıdığım yeni yatırımcı sayısı azaldı. Herkesi tanıma olanağımız yok. Girişimciler bu işi tekrar cazip görmeye başladı. Yeni girişler var.

Bugün Aksa, dünyanın sayılı elyaf üreticilerinden biri ve karbon elyaf üretimine girdi. Bu ileri teknoloji isteyen bir ürün ve çok sayıda sektörde kullanılıyor, yani teknik tekstillerin kullanıldığı tıp, inşaat, tarım gibi alanlarda da kullanılıyor. Böyle rekabet üstünlüklerine sahip dev şirketlere sahip olmak Türkiye’deki küçük girişimci sayısını da artıyor.

Sektörün gelişmesi için neler yapılmalı?
Öncelikle “koruma önlemleri” ve faydaları iyi anlatılmalı. Satış imkanları azalmıyorken bu tedbirler devam etmeli. Dikkatinizi çekerim, koruma önlemleri ihracat karşılığı ithal edilenlere uygulanmıyor. Dolayısıyla ihracatta girişimci bunları kullanabiliyor.~
Bu işin iki etap değiştirmesi lazım. İhracat karşılığı iplik girdiğinde sonuçta kumaş ihracatı oluşması yeterli değil. Örneğin, boyalı baskılı beze dönüşmesi gerekiyor. Böylece katma değerin çoğu Türkiye’de kalıyor.

İkincisi, bölgesel teşvikler çerçevesinde yeni girişimcinin çevresel sorunlarla karşılaşmaması için organize sanayi bölgelerinin iyileştirilmesi gerekiyor. Ama bir girişimci doğru yatırıma kendisi karar verir. Nitelikli iş gücü orada var mı, diğer kaynaklara yakın mı diye en iyi girişimci detaylı tetkik eder.

Yani teşviklerin girişimcilerin potansiyel gördüğü yerlere verilmesi de önemli. Ancak bazı bölgelerdeki SGK prim desteklerinin sürdürülmesi de o bölgelerin tekstilde güçlenmesini sağlayabilecek önemli bir konu.

Son 10 yılda artan AVM’ler, Türk hazır giyim perakendecileri de önemli mesafeler kat ettiler, güçlü markalar oluştu. Önümüzdeki 10 yılda bu gelişmeler tekstil sanayisine nasıl yansır?
Türkiye’deki hazır giyim perakendecilerinin ve markalarının büyümesi, kurumsallaşması da tekstil sanayini büyüttü. AVM’lerin sayısının artışı da Türkiye’de hazır giyimcilerin markalaşmasına katkıda bulundu.

İhracatın yanı sıra son 10 yılda iç pazarda hazır giyim işinde yaşanan bu hareket toplam hacmi büyüttü. Türkiye’deki pek çok tekstil sanayicisi bugün sadece yurtdışındaki yabancı markalar için değil yurtiçindeki yerli markalar için de üretim yapıyor.

2023 hedefleri doğrultusunda bu sektörden dünya markası çıkar mı sizce?
Ben kesinlikle Türkiye’den dünya markası çıkacağı kanaatindeyim. Finansal yatırımcılar Türkiye’nin global marka çıkarma potansiyelini şimdiden görüyorlar ve kaynak aktarıyorlar.~
“NEGATİF BÜYÜME OLMAZSA,SEKTÖRÜN İHRACATI ARTAR”
TEKSTİL ENDİŞELİ DEĞİL

Biz tekstil sektörü olarak bir endişe taşımıyoruz. 2014’e sektörümüz olumlu bakıyor. Avrupa’da ve Amerika’da iyileşmeler var ve firmalarımıza gelen talepler de tablonun olumlu olduğunu gösteriyor. Sektör kendi dövizini kendi yaratıyor ve fazla veriyor. Son dönemde yaşanan kurlardaki hareketin bize etkisi az olur.

2014 NASIL TAMAMLANIR?
Seçimlerin olduğu bir yıldayız. Bu yaşananların insanlar üzerinde nasıl etkisi olacağını da hep beraber göreceğiz. Aralık ayı sanayi üretiminde düşüş var. Yurtdışı finans kaynaklarındaki endişenin Türkiye’ye bir tesiri olacak.

Ancak Türkiye büyük bir ekonomi ve geçmişe göre daha da çeşitlenmiş bir durumda. Dolayısıyla üstesinden geliriz diye düşünüyoruz. Büyüme yüksek olmayacak, tahminler yüzde 4,4’ler civarında. Biz bu rakamdan pek fazla şaşacağını düşünmüyoruz...

YABANCI BAKIŞI
Negatif büyüme olmadığı sürece de tekstil ihracatı daha da fazla büyüyecektir. Biz tekstilciler yabancılarla Türkiye’ye bakışı pek konuşmayız. Artışları konuşmaya alışkınızdır. Ancak son dönemde Türkiye hakkında menfi yorumlar çıktı ve ruh haline biraz yansıdı. Şimdi daha realist değerlendirmeler oluyor. Sanıyorum herkes daha kesin kararlara varmak için seçim sonuçlarını bekliyor.

SENDİKANIN ETKİSİ AZALDI MI?
ÜYE SAYISI DÜŞTÜ

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası nın 1990 ların başında 100 bin civarında işçi çalıştıran bir üye topluluğu vardı. Bugün ise bu sayı 20 bin civarına düştü. Çünkü, bazı şirketler üyelikten ayrıldı, bazıları ise iş alanlarını değiştirdi. Dolayısıyla işçi sayısı azaldı. Kurumsal üye sayımız ise 1990’ların başında 100 idi, şimdi 80’e geriledi.~
DÜŞÜŞÜN SEBEPLERİ
Ancak, sendikanın gücü sadece buradan gelmiyor. Bugüne dek işveren sendikasına üye olmayan bazı şirketler, bizim sendikaya üye olmadan daha iyi şartlarla toplu iş sözleşmeleri yapabilecekleri inancını taşıyordu ve haksız da değillerdi.
Çeşitli bölgelerde, Türkiye’de çalışma gücünün arzının çok fazla olduğu yerlerde, genelde Türkiye’nin Batı bölgelerindeki tekstil sanayicileriyle aynı ücretleri vermek istemiyorlardı. Çünkü, o şekilde rekabet şansları daha azdı, onları da katiyen kınamıyorum. Kendileri için doğru olanı yaptılar.

İLGİ TEKRAR ARTIYOR
Bugün bir şirkette işçi sendikasının bulunmamasını, genel açıdan bir mahsur olarak görüyorum. Çünkü bu sendikasız şirketler, işçi sendikalarının çarpışma alanları haline geliyor. Ancak son dönemde Türkiye’de ciddi bir sendikalaşma hareketi başladı.

Bir işveren sendikası olarak bize yönelik ilgi de eskiye göre çok daha arttı. Şirketler, hangi koşullarla toplu sözleşme yaptığımızı merak ediyor ve bizim üyemiz olmak için başvurular yapıyor.

BAŞKANIN YENİ AJANDASI

1- Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nda (TISK) Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası 4 üye ve bir başkan yardımcılığıyla temsil ediliyor. Yeni dönemde TİSK’te daha aktif olacağız.
2- Ajandamızdaki ikinci konu ise Ürdün ve Mısır’da olduğu gibi Türkiye’de de bir nitelikli sanayi bölgesi kurulması konusunda ilerleme kaydetmek.
3- Giyim ve tekstil sektöründe inovasyon ve AR-GE çalışmalarına destek olmak üzere yürüttüğümüz çalışmalar var. Bunları artıracağız.
4- Üyemiz olan firmaların verimliliği ve gelişimi için yalın eğitim, 6 Sigma gibi eğitim programları geliştiriyoruz. Ayrıca iş güvenliğine daha fazla önem vereceğiz.
5- Hukuksal yardım konusunda üyelerimizle hiç olmadığımız kadar iç içe olacağız.
6- Yurtdışında temsil edildiğimiz AB nezdindeki Eurotex ve Eurocotton gibi kuruluşlarda çok daha aktif olacağız.
7- Türkiye’de pamuk giderek kritik hale geliyor ve dünyanın en büyük üreticisi durumunda değiliz. Net ithalatçı durumundayız. Yeni dönemde pamuk üretiminin geliştirilmesi için projeler yapacağız.
8- Ayrıca Amerika ve AB arasında 3 yıla dek tamamlanacağı düşünülen Serbest Ticaret Anlaşması’nda Türkiye de mutlaka masada yer almalı ve çıkarlarını korumalı diye düşünüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz