Çok Özel Bir Kitle

Tarih açıklandı, herkes hazırlığını yapıyor... Bir aksilik olmazsa, 3 Kasım’da sandık başına gideceğiz... 44 milyon seçmen oy kullanacak. Ancak, bunlardan yaklaşık 4 milyonu ilk kez bir seçim yaşay...

1.09.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Tarih açıklandı, herkes hazırlığını yapıyor... Bir aksilik olmazsa, 3 Kasım’da sandık başına gideceğiz... 44 milyon seçmen oy kullanacak. Ancak, bunlardan yaklaşık 4 milyonu ilk kez bir seçim yaşayacak. Yüzde 10’u oluşturan bu kitle, geçmişteki “Yeni seçmenler”den çok farklı... Alışılmışın dışında özellikleri, yaşam tarzları ve umutları var. Eğitim ortalamaları daha yüksek. Üçte biri internet kullanıyor. Son 8 yılda 3 krizz  yaşadıklarından, biraz karamsarlar. Ancak, umutlarını da yitirmiş değiller. Bu özel seçmenleri kendine çeken parti, iktidar yolunda bir adım öne geçebilecek.

 

Türkiye’de iki seçim arasında milyonlarca genç 18 yaşını aşıp seçmen niteliği kazanıyor. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılacak seçimlerde de onbinlerce genç ilk kez oy kullanacak. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) projeksiyonlarına göre, bu seçimde yaşları 18,19 ve 20 olan 4 milyondan fazla genç ilk kez sandık başına gidecek. Seçimde yaklaşık 44 milyon vatandaşın oy kullanacağı düşünülürse, ilk kez oy sandığı ile karşılaşacakların oranı yüzde 10’e ulaşıyor. Bazı partilerin yüzde 10’luk barajı aşma tehlikesi yaşadığı böyle bir dönemde, “yeni seçmen”in önemi daha da iyi anlaşılıyor. O nedenle bu kitleyi iyi tanıyan, şimdiye kadarki “yeni seçmenlerden” çok farklı olduğunu anlayan ve partisini iyi anlatan, yarışta bir adım öne geçecek.

 

Öncelikle, bu gençler nitelik ve donanım açısından eski kuşaklardan daha güçlü. Eğitimden, tüketim alışkanlıklarına; internet kullanımından, eğlence alışkanlıklarına kadar her konuda diğer yaş gruplarındaki eski seçmenlerden çok daha farklılar. Türkiye’de 700 bine civarında üniversite öğrencisi var.

 

Yaşları 18 –20 arasında değişen  bu 4 milyon yeni seçmenin de tahminen 400 bini aşkın bölümü üniversite öğrencisi, önemli bir bölümü lise mezunu. Bu yaş grubunda ortalama eğitim görme süresi 9 yılın üzerinde. Türkiye’de ortalama eğitim görme süresinin 5 yıl civarında olduğu düşünülürse, tek bir gösterge bile onların farkını ortaya koymaya yetiyor.

 

Araştırma nasıl hazırlandı?

 

Capital dergisi olarak bu yeni seçmenlerin profilini ortaya koymak için bir araştırma yaptık. Onların yaşamdan beklentilerini, problemlerini, hedeflerini, tüketim alışkanlıklarını ve siyasi tutumlarını gün ışığına çıkarmayı amaçladık.

 

Tren-d Grup ve Sosyal Destek Merkezi’nin yaptıkları araştırmaların sonuçlarından faydalandık. Konrad Adenauer Vakfı tarafından 1998’de gerçekleştirilen “Türk Gençliği 1998” adlı çalışmanın yöneticilerinden Yardımcı Doçent Dr. Ferhat Kentel’in görüşlerine başvurduk. Doç. Dr. Kentel, halen Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Gençler ve çocuklar konusuyla yakından ilgilenen tanınmış reklamcı ve marka danışmanı Fatoş Karahasan da gözlemlerini bizimle paylaştı. İstanbul Üniversitesi Sosyometri Bölüm Başkanı Mahmut Aslan ise üniversite gençliğini Capital için analiz etti. Bu gençleri anlamak için önce nasıl bir ortamda yetiştiklerini ve benimsedikleri değerleri ele almakta fayda var.

 

1980’li yıllarda yetiştiler

 

Bu yeni seçmenlerin tamamı 1980 sonrasında doğdu. Doğar doğmaz liberalizm ile tanıştı. “Postallı” ve “Özallı” yıllarda büyüdüler... Bu dönemde toplum apolitikleşiyor, kişi başı gelir artarken, gelir dağılımındaki uçurum ise büyüyordu.

 

1980 sonrasında, kentlere göç edenlerin oluşturduğu yeni mahallelerde  “varoş gençliği” diye tanımlanan, öfkeli, kırgın ve sert tepkili bir genç nüfus hızla arttı. Fatoş Karahasan, “Bu gençler toplumsal sorunlarla ilgilenmeyi reddetti, dar kalıplar içinde kalmayı ve küçük arkadaş çevrelerinde güvenli bir alan yaratmayı tercih etti” diyor.

 

Trend Grup tarafından yapılan araştırmanın sonuçları da bu saptamayı doğruluyor. Türkiye’de 18 –22 yaş grubundaki gençlerin yüzde 40’ı, yaşadığı sorunların ve depresyonun en iyi çaresinin “arkadaşlarıyla konuşmak” olduğunu düşünüyor. Gençlerin yüzde 20’si sorunlarına çözüm üretmek yerine “kaçıp gitmeyi” düşünüyor. “Yak bir sigara” deyip avunanların oranı ise yüzde 17.

 

Bu yeni seçmenlerin anne-babalarını oluşturan bir önceki kuşağın politika tutkusu ekonomiye ilgisinin çok önündeydi. Bu gençler ise katılımcı değiller siyasete ise duyarsız biçimde yetiştirildiler. Ekonomiye daha çok önem veriyorlar. Yardımcı Doçent Dr. Ferhat Kentel, bu yeni kitleyi, “ekonomik yönelimli” olarak tanımlıyor. Kentel, “Para kazanmak bu gençlerin kendilerine güvenebilmeleri için tek çıkış kapısı oldu” diyor.

 

Kent kültürüne yolculuk

 

Şu an 40 yaşlarını süren bir önceki kuşağın gençlik döneminde Türkiye’de kentleşme oranı yüzde 45 civarındaydı. Yeni seçmenler ise kentleşme oranının yüzde 65’lere ulaştığı bir Türkiye’de yetiştiler. Kent kültürü, onların hayatında daha belirleyici hale geldi. Ferhat Kentel, “Günümüzde genç olmak  kente ilişkin bir kavram. Büyük kentlerden, modern kültür üretiminin gerçekleştiği kent merkezlerinden uzaklaştıkça ‘genç olmak’ daha zorlaşıyor”diyor.

 

Ekonomik kaynaklara, eğitim olanaklarına, kültürel sermayeye ve genç statü sembollerine ulaşmak kolaylaştıkça, gençliğini yaşamak daha kolaylaşıyor. Ferhat Kentel şu değerlendirmeyi yapıyor:

 

“Aksi takdirde, geçim sorunları ve eski kuşakların hakimiyeti nedeniyle 20 yaşında aile babası olunuyor. Genç dünyanın tüm olanak ve sembolleri görülüp, biliniyor ve ona ulaşılamıyor. Sonuçta bu tip gençler hayal kırıklığı ve bunalıma sürükleniyor”diyor.

 

Bu sorunlar sadece kırsal alanlarla sınırlı değil. D ve E sosyo-ekonomik gruplarındaki varoş gençleri, kentlerde bile yaşlarına yakışır bir yaşam tarzı, gençlik kültürü içinde değil.

 

En alttakiler ve şanslı azınlık

 

Sandık başına geçecek bu gençlerin sosyo-ekonomik statü yapısı elbette Türkiye genelinden farklı değil. Yüzde 70’i zor koşullarda hayatını sürdürüyor. Trend Grup’un yaptığı araştırmaya göre, bu gençlerin ailelerinin yüzde 66’sı yoksulluk sınırında veya altında yaşıyor. 18-22 yaş grubundaki bireylerin ailelerin yüzde 66’sı yoksulluk sınırı olarak kabul edilen 900 milyon liranın altında bir gelirle geçinmeye çalışıyor.

 

Gençlerin yüzde 10’unu oluşturan bir kesim, üst sosyo-ekonomik gruplarına mensup. Yüksek gelirli bu gençler kamusal ve kültürel yaşamdan en fazla yararlanan şanslı azınlığı oluşturuyor.

 

Gençlerin yüzde 20’sini, sosyo-ekonomik yaşam standartları bakımından daha mütevazı gruplar oluşturuyor. Bu grupta, ağırlıklı olarak B ve C sosyo-ekonomik statüdeki ailelerin çocukları yer alıyor. Kırsal kökenli ailelerden gelenlerin büyük çoğunluğu sosyal yaşamda fazla varlık gösteremiyor. Ancak, kendi çabalarıyla kültürel yaşamda varolmaya çalışıyorlar. Meslek edinmeyi ve hayatlarını kurtarmayı amaçlıyorlar.

 

Mütevazı ekonomik şartlara sahip olmakla birlikte, entelektüel faaliyetlere önem gösteren, sorgulayan, başarılı ve aktif dördüncü bir grup ise Türkiye’deki gençlik kültürünün önderliğini yapıyor.

 

Umut ışıkları hala yanıyor

 

Bu gençlerin eğitim düzeyi, bilgisayar okur-yazarlığı oranı önceki kuşaklardan çok daha yüksek. Yine de en büyük sorunları eğitim ve işsizlik. Ancak, Türkiye’de üniversite diploması artık her kapıyı açmıyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyometri Bölüm Başkanı Mahmut Aslan, “Orta sınıf ailelerin çocuklarında da bir endişe var. Üniversite mezunu olmak bile iş garantisi anlamına gelmiyor. Türkiye ekonomisinin son 8 yılda yaşadığı 3 kriz bu gençleri daha kırgın ve kırılgan yaptı. Bu nedenle, bu gençler yaşlarına göre biraz fazla karamsar” saptamasını yapıyor. Bu saptama son derece doğru. Ancak, onlar yine de gelecekten umutlarını kesmiş değil.

 

Sosyal Destek Merkezi’nin 18-22 yaşlarındaki 194 genç üzerinde yaptığı araştırma, yüzde 91’inin Türkiye ekonomisinin mevcut durumuna ilişkin değerlendirmelerinin ‘olumsuz’ olduğunu gösteriyor. Geleceğe ise daha iyimser bakıyorlar. Ekonominin geleceğine ilişkin olumsuz beklentiler içinde olanların oranı yüzde 55, olumlu beklentiler taşıyanların oranı yüzde 23, değişen bir şey olmayacak diyenlerin oranı ise yüzde 22.

 

Hepsinin hayalinde ABD var

 

Son 10 yılda Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılar onları karamsarlığa itti. Gençliğin dinamik, enerjik ve yenilikçi ruhu ile ters düşen siyasi ve toplumsal yapı onların heveslerini kırdı. Belki de bütün bunların bir yansıması olarak gençler başka ülkelerde yaşamanın yollarını aramaya başladılar. Trend Grup tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre,  “Hangi ülkede yaşamak isterdiniz?” sorusuna gençlerin yüzde 28’i “Amerika” yanıtını vermiş. Türkiye yüzde 24 ile ikinci sırada, üçüncü sırada ise yüzde 10 ile İngiltere var.

 

TBWA Reklam Ajansı’ndan Cem Topçuoğlu ve Toygun Yılmazer, “Gençler bugün içinde bulundukları durumdan memnun değiller ama anlaşılan değiştirmek için çalışmaya da istekli değiller. Büyük çoğunluğunun idealleri arasında yurtdışında daha iyi şartlarda yaşamak var” yorumunu yapıyorlar.  Topçuoğlu ve Yılmazer şöyle devam ediyor:

 

“Gençlerin bakış açılarını değiştirmek ve ülkenin potansiyelini arttırmak için, siyasetçilerin şeffaflık ve dürüstlük esaslarına dayalı bir politika izlemeleri lazım. Gençler bugüne kadar çalıştıkları kurumlardan, yöneticilerden ve siyasetçilerden açıklık ve dürüstlük görmediler”.

 

İnternet ve İngilizce tutkusu

 

Her genç, artık bir yabancı dil öğrenmesi ve bilgisayar kullanabilmesi gerektiğinin bilincinde. Bu nedenle bilgisayar sahibi olmak her gencin hayali. Mahmut Aslan, “Bilgisayara üniversiteli gençler büyük ilgi gösteriyor. Sabit gelirli aileler bile taksitle almaya çabalıyor” diyor. Ancak, yüzde 70’inin bu arzularına ulaşması neredeyse olanaksız gibi...

 

Okullar ve internet kafeler tam bu noktada onların imdadına yetişiyor. Trend Grup tarafından yapılan araştırmaya göre bu yaş aralığındaki gençlerin yüzde 40’ı bilgisayar, yüzde 27’si ise internet kullanıyor.

 

İnternet ve bilgisayar onları eski kuşaklardan ayırt eden önemli unsurlardan. Türkiye’deki internet kullanıcılarının toplam sayısının 3,5 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bir başka deyişle, nüfusun sadece yüzde 5’i internet kullanıcısı. Oysa, yeni seçmenler arasında her üç kişiden biri internet kullanıyor.

 

Superonline Kurumsal İletişim Müdürü Elif Duru, “Türkiye’deki internet kullanıcılarının yaklaşık yüzde 30’u 18-22 yaş grubunda. Bu yaşlardaki internet kullanıcıları haftada 10 –12 saatlerini internette geçiriyor” diyor.

 

İş hayatından ne bekliyorlar?

 

Hayatlarında ilk kez sandığa gidecek bu gençlerin tahminen yüzde 10’u aşkın bir bölümü üniversite öğrencisi. Bir bölümü ise liseden mezun olduktan sonra iş yaşamına atılmış veya atılmaya hazırlanan heyecan dolu gençlerden oluşuyor.

 

Bu özel hedef kitlenin mevcut iş durumları ve çalışma ortamlarına bakışı ise Türkiye ekonomisine bakışlarına göre nispeten daha iyimser. Yüzde 57’si iş yaşamından, çalışma şartlarından hoşnut değil. Halinden memnun olanların oranı ise yüzde 15, yüzde 28’i ise bu konuda nötr bir tavır içinde.

 

Trend Grup tarafından yapılan araştırma, bu gençlerin iş hayatındaki hayalleri, beklentileri hakkında önemli ipuçları içeriyor. Belki inanamayacaksınız ama 18-22 yaş grubu içinde en popüler meslek “öğretmenlik”...Yüzde 20’si öğretmen olmak istiyor. Onu turizm ve mühendislik izliyor. Bilgisayar mühendisi ve programcı olmak isteyenlerin oranı yüzde 7,5.

 

Sabancı Holding çalışmak istedikleri şirketler arasında birinci sırada. Gençlerin yüzde 47’si Sabancı Holding’te çalışmak istiyor. İkinci sırada ise Koç Holding (Yüzde 35) var. Onu Coca Cola ve Microsoft (yüzde 12) takip ediyor. Dördüncü sırada ise Arçelik ve Beko (yüzde 10) geliyor.

 

GENÇLERİN TÜKETİM DAVRANIŞLARI İÇİN ÖZEL ANALİZ

 

Fatoş Karahasan/Marka Danışmanı

 

“Gençlerde uzlaşma kültürü kesinlikle var. Belirli ilkeleri istiyorlar. Kavga, gürültü, çıkar çatışmaları ve beceriksizliklerden bıkmış durumdalar” diyen marka danışmanı Fatoş Karahasan’ın gençlerin tüketim eğilimlerine ilişkin saptamaları şöyle:

 

İMAJ ONLAR İÇİN ÖNEMLİ Türkiye’deki gençlik, dünyanın her yanındaki gençler gibi tüketmek, yeni nesnelere sahip olmak ve böylece kendi kimliği hakkında dış dünyaya bir mesaj vermek ihtiyacında.

 

Gençlerde marka seçiminde en belirleyici faktör, arkadaş gruplarının beğeni kriterleridir. Gençler, reddedilmekten, beğenilmemekten, eleştirilmekten veya grubun dışında kalmaktan korkarlar. Bu yüzden, bir ürünü seçerken, onun fiziki özelliklerden çok, yansıtacağı imaja önem verirler. Bir markanın kullanıcıları hakkındaki düşünce ve duygular, markanın sunduğu somut yararların önüne geçer.

 

YAŞITLARINA BENZEME İSTEĞİ Gençler, anne ve babalarından farklılaşmak, kendi yaş gruplarına benzemek isterler. Yaşıtlarına ters düşmek veya ayrışmaktan kaçınırlar.

 

Başta, spor ayakkabı, spor giyim, blue-jean, cola’lı içecekler, bira ve cep telefonu sektörü olmak üzere, çok sayıda şirket iletişimlerini  bu kabul noktasından çıkarak yaparlar.

 

Arkadaş ilişkileri, bence, geçmişteki ve dünyanın her yerinde olduğu gibi, sevgi, öfke, kıyaslama, yarışma, çekişme, reddedilme-beğenilmeme korkusu, başarmak-yenmek arzusu ve temelde bir  rekabet üzerine kurulu.

 

ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLI Aileyle ilişkiler de çok farklı değil, gençler evlenene kadar aileleriyle birlikte oturuyorlar. Okul ve ev kurma masraflarını anne-babalar karşılıyor. Bu yüzden ailelerin yaptırım ve karar gücü fazla, gençlerin özgürlükleriyse geçmişe göre artmış olmasına karşın hala çok kısıtlı.

 

Gelecekte-hatta yakın bir gelecekte gençler iktidara gelecek. Türkiye demografik açıdan incelendiğinde ortaya çıkan tablo, kısa bir dönem sonra sayısal çoğunluğa sahip gençlerin bir önceki dünyayı değiştirmeye başlayabilecek güçte olduğunu gösteriyor.

 

YENİ SEÇMENİN 4 FARKLI TİPİ

 

Nurhan Keeler/Trend Grup Yönetici Ortağı

 

1. SEVECENLER 18-22 yaş grubunun  yüzde 47’si, yani neredeyse yarısı bu kapsamda yer alıyor. Bu grup, arkadaşlarına ve ailesine çok önem veriyor. Aile kurmaya en istekli, aileye en çok vakit ayıran bir grup. Arkadaşlarıyla birlikte olmaktan inanılmaz keyif alıyorlar. Fal, tarot, astroloji ve kader kısmetle arası gayet iyi. Yani hayata mutlu takılıyor. En iyi anlaştıkları kişiler önce arkadaşları sonra anneleri.

 

2. ÇABALAYANLAR Bu yaş grubunun yüzde 32’sini oluşturuyorlar. Bu grup ağırlıklı olarak bayanlardan oluştuğu için, aile baskısından bir an evvel kurtulmak ve kendisini kanıtlamak için geleceğini garanti almaya çalışıyor. Eğitime, kişisel gelişime ve kişisel yatırıma çok önem veriyor. Kaderiyle değil bileğinin gücüyle geleceğini şekillendirmeye çalışıyor. Kendilerini annelerine çok yakın hissediyorlar

 

3. VİZYONERLER Bu yaş grubunun yüzde 7’sini oluşturan vizyonerler, teknolojiye, eğitime ve değerlere önem veriyor. Onları “efendi” tipler olarak da nitelendirmek mümkün. Aile baskısını en az düzeyde hissediyorlar. Babalarına ise diğer gruplardan daha yakınlar. Bu grup, teknoloji ve seyahate, yani yeni şeyler keşfetmeye daha çok bütçe ayırıyor. Yarıdan fazlasının PC’si var, yüzde 30’u da interneti kullanıyor. Yaklaşık yüzde 50’lik bölümü de İngilizce bildiğini söylüyor.

 

4. VAROŞ GENÇLERİ Gençlerin yüzde 14’ü ise tam anlamıyla varoş kültürünü temsil ediyor. Yoksulluk sınırında yaşıyorlar. Karşılaştıkları sorunlar ve çaresizlik onları depresif yapıyor. Aile içi şiddete, okul yönetimin hakaret ve şiddetine en fazla maruz kalan gençlerimiz bunlar. Problemlerini arkadaşlarıyla paylaşarak çözmeye çalışsalar da dönem dönem intihar etmek ve kendilerine zarar vermek akıllarından geçmiyor değil. Erkeklerin en büyük hayali futbolcu veya turizmci olmak, kızların en büyük hayali ise evlenmek. Belki ancak o zaman yoksulluk sınırını aşabilecekler.

 

“SİYASETÇİLER GENÇLERİ ADAM YERİNE KOYMALI”

 

Yardımcı Doç. Dr. Ferhat Kentel

 

Aileleri ile gençler arasındaki ilişki hangi temeller üzerine kurulu?

 

Gençlerin yarısını oluşturan “genç olamayanlar” grubunun büyük çoğunluğu aileye tam bir bağımlılık içinde yaşıyor... Bu özellik onları ailenin değerlerini de olduğu gibi yeniden üreten, tekrar eden ve muhafazakarlaşan bir yapıya itiyor. Başka bir deyişle, ancak çalışıp aile ekonomisine katkıda bulunabildikleri ölçüde aile içinde belli bir itibara ulaşabiliyorlar...

 

Diğer gruplarda aileyle ilişkiler çok daha açık uçlu... Ailenin sahip olduğu ekonomik güç, gencin tüketim kalıpları bakımından farklılaşmasını ve “paraya dayanan” bir özgürleşme ve bireyselleşme sürecini yaşamasını sağlıyor... Ama bu kazanılan özgürlük bir bağımlılık ilişkisi içinde gerçekleşiyor... Dolayısıyla, gerçek bir bireyselleşmeden söz etmek zor... Öte yandan kültür dairelerine giren, kamusal yaşamdan beslenen gençlerin bireyselleşme süreci çok daha fazla mücadele içeriyor.

 

Gelecekte toplumsal yaşamda eskimiş dogmaları yıkabilecek potansiyele sahipler mi?

Türkiye gençliğinde varolan hakim olan özellik konformizm... İlkokul, ortaokul, lise hatta üniversite boyunca temel olarak öğrenilen bilgi otoriteye saygı... Devletin okullarının yanı sıra, diğer sosyalleşme kanallarının da dogma yıkabilecek bir potansiyel sunduklarını söylemek zor... Böyle bir durumda, gençler şimdilik ancak kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar.

 

Dogma yıkmaya yetecek değişim de ancak sorgulama yeteneğinin geliştiği ve çoğul zihniyetli bir grubun mücadelesine ve kazandıkları tecrübeyi aktarabilmelerine bağlı...

 

Uzlaşma kültürüne sahipler mi?

Genel olarak olduğunu söylemek zor. Uzlaşma kültürünün olabilmesi için farklılıkların farkına varmak gerekir. Eğer dünyanızın sadece sizin gibi insanlardan oluştuğunu ve bunun tek doğru olduğunu düşünüyorsanız, uzlaşılacak da bir şey yok demektir. Karşılaştığınız her farklı insan, kültür veya yaşam tarzı sizin için “öteki”dir.

 

EĞLENCELİ REKLAMLARI İZLİYORLAR

 

Cem Topçuoğlu Ve Toygun Yılmazer/TBWA Reklam Ajansı

 

TBWA Reklam Ajansı Başkanı Cem Topçuoğlu ve Stratejik Planlama Yöneticisi Toygun Yılmazer, gençlerin eğlence anlayışlarını ve reklamlara bakışlarını şöyle analiz etti:

 

“Gençlerin en büyük eğlencesi müzik, en çok satın aldıkları ürün yerli albüm. Sinemaya gitme en yoğun yaptıkları faaliyette ikinci sırada. Bilgisayar bir eğlence ürünü olarak görülüyor. Oyun oynamak, film seyretmek, chat yapmak bilgisayar ile gerçekleştirilen en popüler eğlence aktiviteleri. En çok eğlendikleri zamanlar arkadaşları ile birlikte oldukları zamanlar.

 

Harcamaları arasında en fazla payı giyim alıyor. İndirimleri iyi takip ediyorlar. Marka duyarlılıkları daha önceki tüm jenerasyonlardan daha yüksek. Giyim, araba ve mekan gibi sosyal yaşam ile ilgili konularda marka seçimi statü göstergesi olarak kabul ediliyor. Reklamların kendilerine bir şeyler satmayı hedeflediğini zaten biliyorlar. Onları eğlendirdiği, onlara hitap ettiği sürece reklamları bir eğlence ürünü olarak izliyorlar. Sinema, müzik, bilgisayar dünyasındaki hızlı tempo dikkat aralığının ve bekleme süresinin kısalmasına yol açtı.”

YENİ SEÇMENİ ETKİLEMENİN YOLLARI

Capital’in konuştuğu uzmanların “yeni seçmen” olarak adlandırdığımız bu kitleyi etkileyebilmek için önerileri şöyle:

·        Gençlerle iletişim kurabilmek için, onları anlamalı ve tanımalısınız. Kısacası, “Onları adam yerine” koymalısınız.

·        Bütün çıplaklığıyla, şeffaflığıyla kendilerini anlatabilmesini, konuşabilmesini sağlayın. Onların her şeye inanmasını beklemeyin.

·        Onların kendilerine güvenen, işbirliği öneren kişilerle birlikte hareket etmeye istekli olduklarını unutmayın.

·        En önemlisi, onların güvenlerini kazanın. Verilen sözleri tutmalı ve somut çözümler getirmelisiniz.

·        Bugüne kadar çalıştıkları kurumlardan, yöneticilerden ve siyasetçilerden açıklık ve dürüstlük görmediler. Güvenini kazanabilmek için popülist ve kısa vadeli vaatlerden vazgeçmelisiniz. 

·        Şu anda içinde bulunan durum net bir şekilde ortaya koyulmalı ki, gençler bu ülkenin potansiyelini farkına varsınlar. Daha iyiye götürmek için bir takım olarak çalışıldığında ne kadar büyük başarıların kazanılacağını görmelerini sağlayın.

·        Siyasetçiler gençleri gerçek rekabet koşullarına hazırlamalı ve doğru yöne yönlendirmeli. Gençler net ve dürüst yaklaşan siyasetçileri seçeceklerdir.

·        Genç insanın potansiyeline inanmalı ve ondan bir şeyler öğrenilebileceğini göstermelisiniz.Yoksa, somut hedef göstermenin tek başına hiç bir anlamı yok...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz