Ucuza gitmeyin

Avrupalı indirim mağazaları sınıfı ABD'li perakendecileri geri kafalı görüyor.

17.07.2015 20:48:230
Paylaş Tweet Paylaş
Ucuza gitmeyin
Birkaç yıl önce Procter & Gamble’ın CEO’su, şirketin Avrupa genel müdürlük binasını ziyaret ettiğinde o zamanlar P&G Avrupa’nın başkanı (ve şimdi Unilever’in başkanı) olan Paul Polman ona P&G’nin en azılı rakibinin şirketini gezdirmişti: ancak bu şirket Danone, Unilever veya Nestle değildi ama Aldi’ydi. Evet, Avrupa’nın dört bir yanındaki marka yöneticilerinin yüreklerine korku salan bu şirket, 2008 yılı satışları 73,5 milyar doları bulan düşük bütçeli bir perakende mağazalar zinciri olan ve ismi dört harfli bir kelimeden ibaret Aldi’den başkası değildi.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı saran yıkım ve sefalet ortamı Aldi açısından yıl boyu indirim (hard-discount) mağazası olarak bilinen kavramı keşfetmesi için ideal bir büyüme şansı yaratmıştı. Bu format anında yaygın bir şekilde taklit edilmeye başlanmış ve en başarılısı da yine Almanya merkezli olan ve Schwarz Group’un amiral gemisi konumundaki Lidl’di. Bugün diğer hızlı büyüyen Avrupalı zincirler arasında bir kısmı Carrefour, Rewe, ve Edeka gibi geleneksel perakende devlerinin mülkiyetinde olan, Penny, Norma, Netto, Ed, ve Dia bulunmaktadır. Bu devler son on yıl içinde Aldi ve Lidl’ın kendi pazar paylarını sürekli tırtıklamasını durdurmak amacıyla kendi yıl boyu indirim formatlarını oluşturmak için ya kendileri piyasaya çıktılar ya da mevcut şirketleri satın aldılar.
Bir yıl boyu-indirim mağazası, Wal-Mart ve Kmart gibi ABD’li indirim mağazalarından çok farklıdır. Genellikle stoklarında 1.000 ile 1.500 arasında değişen miktarlarda envanter kalemi (SKU) tutan ve sınırlı sayıda yiyecek ve ev eşyası satan minimum dekorasyonlu outlet mağazalarıdırlar. (Oysa ABD’li bir süpermarket ortalamada 30.000 civarında farklı mal satarken bu rakam Wal-Mart’ta 100.000’i bulur). Yıl boyu-indirim mağazaları bir Wal-Mart mağazasının onda biri büyüklüktedir, çok daha az eleman çalıştırır, ve genellikle kiraların düşük olduğu bölgelerde açılırlar. Faaliyetlerinin basitleştirilmesini mümkün kılacak şekilde oldukça sınırlı SKU sayıları ve özel etiketli ürünlere odaklanmaları sayesinde yıl boyu indirimcilerin olağanüstü verimli bir tedarik zinciri vardır. Aldi’nin satın alma fiyatının üstüne bindirmesi gereken maliyet oranı sadece yüzde 13-14 gibi küçük bir rakamdır ki bunun açılımı da lojistik, kira, genel giderler, ve pazarlama için yüzde 2’şer ve çalışanlar için de yüzde 5’tir. Verimliliği sayesinde Aldi, ürünlerini ürkütücü derecede düşük fiyatlarla sunar. Gerçekten de bugün perakende mağazaları arasındaki uluslararası fiyat kıyaslamaları da bu alanda Aldi’nin yanına bile yaklaşılamadığını göstermektedir. Örneğin Avustralya’da Aldi’nin 60-metre uzunluğundaki Goliath plastik poşetleri 1,29 Avustralya Doları’na satılırken aynı nitelikteki Glad marka ürün 3,71 Avustralya Doları’na satılmaktadır.~
Yıl boyu indirimciler, sunduklarının en az yarısı kendilerine ait markaların ürünleri olduğu için SKU sayılarını düşük tutabilir ve bu sayede de tedarik zinciri maliyetlerini kısabilirler. Aldi örneğinde bu oran yüzde 90’ı geçmektedir (Wal-Mart’ta yüzde 38). Bu özel etiketli ürünler genellikle diğer üreticilerin yüzde 50 altında fiyatlandırıldıklarından onların başarısı bir anlamda geleneksel süpermarketler ve markalı üreticiler için bir felaket demektir.
Klasik perakende grupları ise pazar kayıplarındaki kanamayı durdurabilmek için kendi özel etiketli ürünlerini öne çıkartmaya ve onların daha ucuz versiyonlarını geliştirmeye zorlanıyorlar. Global satışları 109,1 milyar doları bulan ve dünyanın dördüncü büyük perakendecisi olan ve burnundan kıl aldırmayan Tesco bile 2008 Eylül’ünde Tesco’nun İndirimli Markaları adı altında yeni bir indirim özel etiketi piyasaya sürdü ve promosyon malzemelerinde Aldi ile fiyat karşılaştırmalarına gitti. Tesco’nun bu öncü adımının ardından dünyanın en büyük ikinci perakendecisi olan (global satışları 160 milyar dolara vuran) Fransız Carrefour da 2009 Haziran’ında Carrefour İndirimi markasının lansmanını yaptı.
Rekabetin ateşini enselerinde hisseden markalı üreticilerin de rakipleri püskürtmek için fiyat indirimlerine ya da en azından fiyat artışlarını sınırlandırmaya gitmeleri gerekiyor. Procter & Gamble, Almanya’da Aldi’nin özel etiketlerine karşı rekabetçi konumunu kaybetmemek için Always tuvalet kağıtlarının fiyatında yüzde 17’lik ve Pampers bebek bezlerinin fiyatında da yüzde 11’lik indirimlere gitmek zorunda kaldı.
Bugün 250 milyar dolardan fazla yıllık gelire sahip olan yıl boyu indirimcilerin başarılarının, klasik markaların satışlarına her yıl çeyrek trilyon ile yarım trilyon dolar arasında değişen bir hacimde sekte vurduğunu zannediyoruz. Ve bu işin sonu yok gibi görünüyor. Önümüzdeki beş yıl içinde ilk 10 yıl-boyu-indirimcinin satışlarının aşağı yukarı yüzde 50 civarında artacağı öngörülüyor. Sadece Aldi’nin bile 100 milyar dolarlık kritik satış hacmini 2013 yılında yakalaması beklenirken Lidl’in bu kritik eşiği önümüzdeki yıl aşacağı tahmin ediliyor. Ambalajlı tüketici ürünleri sektörünün büyük şirketlerindeki marka yöneticilerinin gardları şu anda yıl boyu indirimciler tarafından büyük ölçüde düşürülmüş durumda. Onlar kendi pazar paylarına ve gelirlerine karşı büyüyen bu tehdidi oldukça hafife almışlardı. 2003 ile 2008 yılları arasında Almanya, İngiltere, İspanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki yüzlerce markanın satış performansını inceleyen araştırmamız ve şirketlerle birlikte~ yaptığımız ortak çalışmamız sonunda marka yöneticilerinin iş işten geçinceye kadar yıl boyu indirimcileri ciddiye almamalarına neden beş kilit yanlış-kavrama olduğunu keşfettik. Bu yanlış kavrayışlar bilhassa genel merkezleri Birleşik Devletler’de olan ambalajlı tüketici ürünleri şirketlerinin çoğunda halen egemenliğini sürdürmektedir. Bu makalede yukarıda belirttiğimiz beş yanlış kavrayışı sırasıyla ele alacak ve üretici markalarının yıl boyu-indirimcilerle nasıl başa çıkabileceklerini irdeleyeceğiz.

1. Yanlış düşünce: Yıl-boyu-indirimciler sadece Avrupa’da başarılı olabilirler. Her ne kadar Batı Avrupa, dünyanın en azılı yıl boyu indirimcilerinin vatanı olsa da içlerinde Birleşik Devletler’in de olduğu dünyanın geri kalan ülkeleri onlara karşı bağışıklık kazanmış değildir. 29 eyaletteki 1,000’den fazla mağazasıyla Aldi, ABD’de bu tehditte başı çekiyor. (Ayrıca 300’den fazla Trader Joe’s (TJ) mağazasına da sahip. Ancak bu iki zincir farklı birer faaliyet tarzı gösteriyor ve çok farklı stratejiler izliyorlar. TJ genel olarak organik, sağlık, ve gurme ürünlerde izlediği eklektik özel-etiket karışımlarıyla tanınıyor). Aldi mağazaları en çok Kuzeydoğu’da yoğunlaşıyor ancak bu zincir 2008 Eylül’ünde Florida’ya da girdi ve 2010 itibariyle Texas’ta da faaliyete geçecek. ABD’deki 2009 satışlarının 8 milyar dolar civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Kroger, Supervalu, ve Safeway gibi geleneksel perakendecilere kıyasla Aldi halen çok mütevazi kalıyor ancak büyüme hızı gerçekten baş döndürücü. Aldi USA, 2000 yılından bu yana her yıl ortalama yüzde 12,2 büyüdü. 2008 yılındaki büyüme oranı yüzde 21 iken bu rakam 2009’da yüzde 13,7’ye düştü. Borçlanmak istemediğinden yeni mağazalarla büyüme stratejisini kârlılık oranının izin vereceği ölçüde artırması hiç de şaşırtıcı olmayacak.

2. Yanlış düşünce: Yıl boyu indirim mağazaları sadece fakirler içindir. Markalı üreticilerde ve geleneksel perakendecilerde çalışan üst düzey yöneticiler çoğunlukla kendilerini yıl boyu-indirimcilerin sadece pazarın alt segmentinde yer alanlar tarafından tercih edildiğini iddia ederek avuturlar. Ancak aslında pazarın büyük bir paydasını düşük gelirliler segmentinin oluşturduğuna hiç kafanızı takmasanız bile yıl-boyu indirimciler ile gelir seviyesi arasındaki ilişki hiç zannedilmediği kadar zayıftır. Örneğin Almanya’da yıl boyu indirimcilerin pazar payı en düşük gelirliler diliminde yüzde 43 iken en yüksek gelirliler diliminde ise yüzde 34’dür. Bu varlıklı müşterilerin, yıl boyu-indirimcileri tercih etme güdüleri herhalde zorunluluktan değil~ istemekten kaynaklanıyor. Almanlar bu tip davranış tarzını “Ich bin doch nicht blöd” yani “Aptal Değilim” sloganıyla tanımlarlar. Biz ise buna “bilinçli alışveriş” diyoruz. Elimizdeki veriler bilinçli alışverişin bilhassa eğitimli tüketiciler arasında fevkalade yaygın olduğunu gösteriyor. Bu gösterge belki de yıl boyu indirimcilerin neden en çok zengin ülkelerde tutulduğunu açıklamaktadır.

3. Yanlış düşünce: Yıl boyu indirimcilerin sundukları kalitesizdir. Tumturaklı mağazalar, ciddi ambalajcılar ve tanınmamış markalar, yıl boyu indirimcilerinin ürünlerinin kendilerinin geleneksel kutsanmış markalarıyla asla boy ölçüşemeyeceğini ileri sürerek kendilerini avuturlar. Gerçeklerin üstünü hiç bir şey örtemez. Tüketici organizasyonları ve bağımsız test etme ajansları yıllardır yıl boyu-indirimcilerinin ürünlerinin üzerlerinde yazan kalite standartlarını tutturduğunu alenen beyan etmektedirler. Örneğin Aldi’nin çamaşır deterjanlarının kalitesinin, Henkel, P&G ve Unilever gibi Avrupa’nın en büyük ilk üç deterjan üreticisinin ürünlerinden çok daha kaliteli olduğu ispatlanmıştır. Pazar araştırma firması GfK, 2002 ile 2006 yılları arasında Almanya’nın önde gelen tüketici haklarını savunma grubu Stiftung Warentest tarafından 26 ürün kategorisinde gerçekleştirilen tüketici testlerinin sonuçlarını analiz etmişti. Bu testler, 90 bilindik ve pahalı markayı, 75 adet diğer ulusal markayı ve 232 tane Aldi’nin özel etiketini kapsıyordu. Ulusal markalardan yüzde 74’ü ve Aldi’nin özel etiketlilerinden de yüzde 81’i bu testten mükemmel veya iyi puanlamasıyla çıkmıştı. Aldi ayrıca Birleşik Devletler’de “çifte garanti” sunuyor. “Eğer satın aldığınız bir üründen her hangi bir sebeple yüzde 100 hoşnut kalmadıysanız bu ürünü memnuniyetle geri alır ve paranızı iade ederiz”. Bu program ile ulusal markaların bindirdikleri fiyat farkının aslında kalite yerine gereksiz pazarlama ve reklam giderlerine bağlı olduğu mesajı verilmek isteniyor.

4. Yanlış düşünce: Yıl boyu-indirimciler sadece resesyon dönemlerinde iş yapar. Rakip firmalardaki yöneticiler yıl boyu-indirimcilerin başarısının resesyona mahsus bir fenomen olduğunu ileri sürerek kendilerini rahatlatırlar. Bunda bir parça gerçeklik payı yok değildir. Resesyon dönemlerinde zengin~ tüketiciler bile fiyata karşı duyarlı olurlar. Ancak Avrupa’daki araştırmalar bu gerçeklikte bazı nüanslar olduğunu ortaya koyuyor. Evet zor günler gerçekten alışverişe çıkanları indirimcilere doğru yönlendirir ancak bu tüketicilerin çoğu ekonomi toparlanmaya başladıktan sonra tekrar eski satın alma alışkanlıklarına geri dönerler. Almanya için ekonomik anlamda bir hayli zor bir dönem olan 2002 ile 2003 arasında Aldi ve Lidl’ın toplam pazar payı yüzde 22’den yüzde 26’ya çıkmıştı ancak ekonomik açıdan çok daha olumlu geçen 2004 ile 2007 arasında da bu oran yüzde 27’ye fırlamıştı. Niçin? Çünkü tüketiciler artık indirim mağazalarını özel etiketli sunumlarının tadına varmıştı.

Düşmanını Sevmeyi Öğrenmek
Markalı üreticilerin çoğu artık yıl boyu indirimcileri potansiyel dağıtım kanalları yerine can düşmanları olarak görüyor. Benzer şekilde yıl boyu indirimciler de üreticilerin markalarını kendilerine birer rakip olarak görme eğilimindeler. Ancak yıl boyu indirimcilerin artık özel etiket formatının yeterince pazar payı kazandığını ve yıl boyu-indirimcilerin pazarın yüzde 40’ını ele geçirdikleri Almanya’da olduğu gibi kendi sınırlarına dayandığını kabul etmeleri gerekiyor.
Bazı tüketiciler pek çok kategoride üretici markalarını tercih ederken diğer kategorilerde yıl boyu-indirimcilerin markalarını seviyor. Yıl boyu indirimciler açısından üretici markaları trafiği arttırdıkları için mağazaların ve üreticilerin markalarının makul bir karışımı sayesinde satışlarını arttırmak pekala mümkün olabilir. Bilhassa Lidl ve hatta Aldi bile pazar payını büyütmek için mağazalarına her geçen gün daha fazla sayıda üretici markası getiriyor ancak kendi tedarik zinciri verimliliklerini tehlikeye atmamak için dikkatli olmaları gerekiyor.
Lidl’ın sunumlarının yüzde 30-35 kadarı üreticilerin markalarından oluştuğundan bu şirket son bir kaç yıl içinde Aldi’ye kıyasla dikkate değer ölçüde hızlı büyüdü. 2005’ten 2008’e kadar Lidl, kendi mağazalarında iki büyük uluslararasının iki lider markasını satmaya başlayarak toplam deterjan kategorisindeki payını ikiye katladı. Lidl, Nestle’nin Maggi marka patates püresini raflarından kaldırdığında ise bu kategorideki pazar payı yüzde 12,7’den yüzde 11,3’e gerilemişti ancak Maggi müşterilerinin üçte birini Lidl markasına döndürmeyi de başarmıştı. Lidl’ın İngiltere’den sorumlu yönetim direktörü, “Lidl’ın geleceği kendi markalarında yatıyor ancak ürün yelpazemizi~ markalı ürünlerin tamamladığına inanıyoruz. Bize ilk defa gelen bir müşteri aşina olduğu bazı markaları görmekten mutlu oluyor. Ancak bir an geliyor ki müşteriler bizim markalarımıza doğru yöneliyorlar” diyor.
Bu strateji aynı zamanda marka üreticileri için de kazançlı olabilir. 2003 ile 2008 yılları arasında Almanya’daki en büyük 100 ambalajlı ürün markasının satışlarına baktığımızda, yıl boyu indirimcilerde göreceli olarak az bulunan markaların satışlarında ortalama yüzde 6,7 düşüş yaşandığını gördük. Oysa yıl boyu-indirimcilerde güçlü bir şekilde varlık gösteren markaların satışları ise yüzde 0,4 oranında artmıştı. ABD’li şirketlerin markalarında ise bu fark çok daha büyük boyutlardaydı (sırasıyla – yüzde 8,8’e karşılık + yüzde 1,0). Çıkan sonuç çok nettir: Büyümek için en hızlı büyüyen satış kanalında varlık göstermek şarttır. (Yıl-boyu-indirim mağazalarında güçlü bir şekilde varlık gösteren ABD’li markalardan biri de Kraft’tır ve tarih onun ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Bu mağazalarda en çok satan markaları aslında Kraft’ın 1990 yılında satın aldığı Jacobs Suchard isimli Avrupalı bir firmanın eski markalarıdır).
‘Yıl boyu-indirimciler’ aracılığıyla satış yapmak elbette kendi markalarının yamyamlığını yapma tehlikesini de beraberinde getirecektir ancak bu sorun zannedildiği kadar korkunç boyutlarda değildir. Araştırmamız, yıl boyu indirimcilerdeki üretici markaların satışlarının yaklaşık yüzde 80’inin bu markayı daha önce hiç denememiş müşterilere yapıldığını ortaya çıkarttı. Ayrıca marka yöneticileri, geleneksel perakendecilerde kendi satışlarının yamyamlığını engellemek için proaktif adımlar atabilir ve yıl boyu- ndirimcilerde kendi markalarını başarılı kılabilirler.

İndirimcilerde alışıldık olmayan ebatlarda satın. Bu sayede mağazalar arası fiyat kıyaslamalarını zorlaştırabilirsiniz. Farklı ebatlar aynı zamanda farklı segmentleri de cezbederler. Örneğin Nestle, Lidl için özel olarak iki farklı şişede Vittel maden suyu üretmişti. Aldi ise geçenlerde raflarında Knoppers marka çikolataları satmaya başlamış ancak onları alışıldık sekiz çikolata parçası yerine on çikolatayla paketlemişti.
~
Daha küçük markalarınızı sunun. Sınırlı pazar payı deneyimine sahip markaların kendi kendilerinin yamyamlığını yapma ihtimalleri geniş pazar payına sahip olanlara kıyasla çok daha düşüktür. Kraft’ın Alman sert peynir pazarındaki payı dikkate bile alınmayacak kadar küçük olduğundan bu peynirlerini Penny’de satmaktan ciddi kârlar elde etmektedir. Penny’deki satışlarının sadece yüzde 6’lık kadarı, bildik süpermarketlerden eskiden yüksek fiyata Kraft satın alan müşterilere yapılmaktadır.

Fiyat farkını çok dikkatli yönetin. Üretici markasıyla yıl boyu indirimcideki özel etiket arasındaki fiyat farkı ne kadar küçük olursa, yıl boyu indirimcinin etiketinin kendi kendinin yamyamlığını yapması da o derece zorlaşır. Bu yüzden yıl boyu-indirimciler kendi raflarında üretici markaların yer almasını pek istemezler. Büyük bir fiyat farkı, yıl boyu-indirimciler ile üretici markaların farklı müşteri segmentlerini hedeflediğinin işaretidir; ancak eğer fiyat farkı uçurumlarla ifade edilecek olursa da yıl boyu-indirimcilerinin müşterileri üretici markalarından çark edebilirler. Kuşkusuz optimum fiyat farkı kategorisine göre değişir ancak araştırmamızda bu farkın yüzde 75 ile yüzde 100 arasında bir yerlerde olması gerektiği tespit edildi.

Markanızı albenili kolilerle sunun. Yıl boyu-indirimcileri genellikle maliyetleri kısmak için mağazalarında ürünleri sergilerken nakliye kolilerini açmazlar bile. Araştırmamızda üretici markalarının sadece yüzde 6’sının cezbedici kolilerde paketlendiğini gördük. Sonuçta marka üreticilerinin yüzde 95’i önemli bir ticari fırsatı kaçırmış oluyor.

Dinamik markalar kullanın. Düzenli olarak yeni özelliklerle güncellenen markalardan hem üretici hem de indirimci kârlı çıkar. Sadece yıl-boyu-indirimcilerin düşük inovasyonlu asortileri arasında birer yıldız gibi parladıkları için değil ama bu kategorinin tamamını dikkate değer ölçüde canlı tutabildikleri için de önemlidirler.~
. . .
1990’ların başlarında Aldi mağazaları, rakip perakendeciler ve marka üreticileri tarafından mali durumu başka yerden alışveriş yapmaya müsait olmayan insanların uğrak yeri haline gelmiş ucuz ve kalitesiz ürünlerin satıldığı yerler olarak hakir görülürlerdi. Bugün ise Aldi, Almanya’nın en saygın kurumsal markaları arasında Siemens ve BMW’den sonra üçüncü sırada gelmektedir. Almanya’nın marka kurumları Aldi ile dostluk kurmaktan çok daha kârlı çıkabilirdi. Ancak ABD’li marka kurumları ne yapıyor dersiniz? Avrupa’da ‘yıl boyu indirimciler’ arasındaki rekabet alabildiğine kızışırken ve Tesco ile Carrefour gibi geleneksel perakendeciler bile bu oyuna kendi indirim markalarıyla dahil olurken Amerika Birleşik Devletleri’nin cazibesi her geçen gün daha da artıyor.
Aldi’nin ABD’de Avrupa’dan daha fazla önem verdiği demografik hedefi, düşük gelir seviyeli segmente yönelme eğiliminde. Zaten mevcut ekonomik şartlarda bu segmentin daha hızlı büyümesi bekleniyor. Bu yüzden global ölçekte perakende analizleri ve araştırmaları yapan Planet Retail isimli araştırma tedarikçisinin, önümüzdeki beş yıl içinde ABD’de her yıl Kroger’in yüzde 3,7, Supervalu’nun yüzde 1,9, ve Safeway’in yüzde 2,1 büyümesine karşılık Aldi’nin her yıl yüzde 10 büyüyeceğini tahmin etmesi hiç de şaşırtıcı gelmemelidir. Artık Almanlar geliyor ve buradan gitmeye de hiç niyetleri yok.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz