İstanbul için 3 milyar dolara ihtiyaç var

Sadece İstanbul'da denizin temizlenmesi için 3 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç var. Bunu yaparsak İstanbul'da denize rahatlıkla girebiliriz

1.02.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
İstanbul için 3 milyar dolara ihtiyaç var



Tezcan Yaramancı, uzun yıllar Koç, Doğan ve THY'de üst düzey yöneticilik yaptı. Bir yıl önce de DenizTemiz Derneği'nin kısaltılmış ismiyle Turmepa'nın başkanı oldu. Şimdi en büyük amacı Turmepa'yı geniş kitleleri içine alacak şekilde büyük sivil toplum örgütüne dönüştürmek. Bunun için deniz temizliği konusunda Türkiye'de büyük bir kamuoyu seferberliği yaratmayı amaçlıyor. Yapı Kredi'nin sponsorluğunda başlatılan "Sınırsız Mavi Projesi" de bunlardan biri. Okullarda çocuklara deniz ve çevre bilinci anlatılıyor. Çevre dersinin okullarda zorunlu ders haline getirilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaptıklarını söyleyen Yaramancı, "Denizi temizlemenin en kolay yolu, kirletmemeyi öğretmektir" diyor ve ekliyor: "Çocukların deniz ve çevre konusunda bilinçlenmesi çok önemli. 'Denizler yaşasın' diye önce onları eğitiyoruz."
Yaramancı'nın eğitimden sonra üzerinde durduğu en önemli ikinci konu ise Marmara Denizi'ndeki ve Karadeniz'deki aşırı kirlilik. 2011'den itibaren Göcek gibi kirlenmekte olan denizlerden çok kirliliğin yoğun olduğu bölgelere odaklanacaklarını anlatan Yaramancı, bunu da denizi temizleyerek değil kamuoyu oluşturarak yapacaklarını söylüyor. "Daha geniş kitlelere temiz deniz bilincini yayarsak daha başarılı olacağımıza inanıyoruz" diyen Yaramancı'ya göre İstanbul'da denizin temizlenmesi için 3 milyar dolarlık atık su arıtma ve kanalizasyon yatırımının yapılması gerekiyor. Denizi kirletmeyen deterjanlar geliştirdiklerini ve bunun da satışına başladıklarını söyleyen Yaramancı, Turmepa'nın yeni projelerini şöyle anlattı:

EĞİTİM İLK SIRADA
Turmepa, 16 yıl önce Rahmi Koç'un önderliğinde bir grup deniz sever işadamının katkılarıyla kuruldu. O günden bugüne topluma deniz temizliğinin önemini ve bununla ilgili bilinci aşılamaya çalışıyoruz. Maalesef Türkiye'de deniz kirlenmesinin yol açacağı ekonomik ve ekolojik zararlar kolay algılanmıyor. Bunun topluma anlatılması lazım. 15 yıldan bu yana toplumu deniz temizliği konusunda bilgilendirecek projeler gerçekleştiriyoruz. Özellikle eğitime ağırlık verdik. Gelecek kuşakların bu bilince sahip olmasını sağlamak için Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte projeler yürütüyoruz. "Sınırsız Mavi" diye adlandırdığımız eğitim çalışmalarıyla okul çağındaki çocuklarda deniz temizliği bilincini yayıyoruz. Yapı Kredi'nin sponsorluğunu üslendiği çalışmada, müfredatı Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte hazırladık. Eğitimlerde denizlerle ilgili bilgiler veriyoruz. Deniz kirlenmesinin kaynaklarını, bunun yol açacağı zararları öğrencilere aktarıyoruz. Buradaki en büyük amacımız, yılda tek bir gün verilen bu eğitimin müfredata koyulmasını sağlamak.

NEDEN STRATEJİ DEĞİŞTİRİLDİ?
2011 yılından itibaren TURMEPA olarak Türkiye'de yeni bir dönem açıyoruz. Artık TURMEPA'nın aktiviteleri, kirlenmeyi kaynağında temizlemek üzere değişiyor. Bundan sonra kirlenmeyi temizlemek yerine kirlenmeyi önlemek üzere gerekli tedbirleri aldırmak için kamuoyu çalışması yapacağız.~
 Amacımız Turmepa'nın özel bir kulüp görünümünden çok yaygın bir sivil toplum örgütü haline dönüştürmek. Bir yıl içinde 700 olan üye sayımızı 7
bine çıkarmak istiyoruz. 3 olan şube sayımızı da 15 şubeye çıkarmayı hedefliyoruz. Amacımız ekmeğini denizden kazanan şirketlerin de derneğimize sponsor üye olarak katılmalarını sağlamak. Baktığınızda denizle ilgili iş yapan binlerce şirket var. Bu çerçevede stratejimizi de değiştiriyoruz. Dernek olarak geçmişte daha çok kirlenmemiş bölgelerimizin kirlenmesini önlemek için aktivitelerde bulunmuştuk. Bunun da kamuoyunda en çok bilineni Göcek ile ilgili olan çalışmalarımız oldu. Göcek'in kirlenmesini önlemek için orada uygulamaya koyduğumuz koruma projesi, kamuoyu tarafından büyük ilgi gördü. En önemlisi de Muğla kıyıları devlet tarafından koruma alanı ilan edildi. Bu yıldan itibaren turizm bölgesindeki çalışmalarımız devam edecek olmakla birlikte kirlenmenin hat safhada tehdit oluşturduğu Marmara ve Karadeniz'e daha çok ağırlık vereceğiz.

KİRLİLİĞİN KAYNAĞI ATIK SULAR
Türkiye'deki deniz kirliliğin 3 kaynağı var. Bunlardan ilki, gemilerin sintine atıkları. Yüzde 80 gibi büyük oranlarla denizlerdeki kirlilik, karalardaki yerleşim merkezlerinden geliyor. Karalardaki yerleşim yerlerinin yeterli altyapıya sahip olmaması, kanalizasyon ve arıtma tesislerinin bulunmaması denizlerdeki kirliliği artırıyor. Evsel atıklar gerektiği gibi temizlenmeden denize akıyor. Bu amaçla başta İstanbul'da olmak üzere deniz kirliliğinin karadan geldiğini topluma anlatmak istiyoruz. Sonuçta Marmara ve Karadeniz'deki kirlilik, arıtma tesislerinin gereği kadar çalıştırılmamasından kaynaklanıyor. Marmara Bölgesi, ��zel bir vaka olarak artık yakın takibimizde. Ancak Karadeniz'deki kirliliği maalesef kontrol edemiyoruz. Çünkü Karadeniz, öncelikle bizim tarafımızdan değil, kıyısı olan diğer ülkelerin attıklarıyla kirleniyor. Dernek olarak Karadeniz'i uluslararası bir sorun olarak ele alıp deniz temizliğinin önemini diğer ülkelerle paylaşmayı hedefliyoruz.

BELEDİYELERİN ATIK TESİSİ YOK
Belediyelerin sadece yüzde 75'inde kanalizasyon şebekesi mevcut. 804 belediyede kanalizasyon şebekesi dahi yok. Yine belediyelerin yüzde 86,3'ünün arıtma tesisi yok. Türkiye'de 3,26 milyar metreküp atık suyun 2,25 milyar metreküpü arıtma tesislerinde arıtılıyor. Geriye kalan 1 milyar metreküp su arıtılmadan deşarj ediliyor. Kanalizasyon şebekesiyle toplanan suların yüzde 44,7'si denizlere, yüzde 43,1'i akarsuya, yüzde 2,1'i göle, yüzde 3,5'i baraja, yüzde 1,5'i araziye boşaltılıyor. İstanbul'un günlük atık su miktarı ise 2,7 milyon ton. Bunun sadece 500 bin tonu biyolojik arıtmadan geçilerek zararsız su haline getiriliyor. Geri kalan 2 milyon tonu, kaba bir fiziki arıtmayla hiçbir kimyevi arıtma olmaksızın olduğu gibi denize boşaltılıyor. Sanayinin asitli, zararlı maddeleri denizlere gidiyor. Yapılan araştırmalara göre İstanbul'un tüm suyunun temizlenebilmesi için 3 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç var. Bu, İstanbul'un altından kalkamayacağı bir yatırım değil. Bu yatırım yapılırsa İstanbul'da rahatlıkla denize de girmek mümkün olacak. Gelişmiş ülkelerdeki bütün sahil şehirlerinde kanalizasyon ve atık su arıtma yatırımları yapıldı. Komşumuz Yunanistan bile bu yatırımlarını tamamladı. Artık Atina'da rahatlıkla denize girilebiliyor. Ancak unutmamak gerekiyor. Mesele sadece denize girmek değil, sağlıklı bir çevrede yaşamak.

GÖCEK'E 250 BİN LİRA
TURMEPA kamuoyunda denizleri temizleyenbir kuruluş olarak algılanıyor. Halbuki bu tür faaliyetlerimiz sadece örnek bir uygulamaydı. Bir sivil toplu örgütünün denizlerdeki kirlenmenin önlenmesi ve kirlenmiş denizlerin temizlenmesine dönük fiziki faaliyetleri yürütmesi imkansız. ~
Bunun için hem organizasyonu hem de bütçesi yetmez. Örneğin Göcek'te yürüttüğümüz atık alım faaliyetlerimizin yıllık bütçesi 250 bin lira. Bu bir sivil toplum örgütü için çok ciddi bir yatırım. Bu çalışmaları artık ilgili belediyelerin üstlenmesi gerekiyor. Nasıl şehirlerde çöp toplama için uzmanlaşmış şirketler varsa deniz temizliği ile ilgili de kurumların gelişmesi gerekiyor. Yoksa bir sivil toplum örgütünün Türkiye'nin tüm koylarında çöp toplaması mümkün değil. Sonuçta biz dernek olarak Gö-cek'te bir STK olarak bunun nasıl yapılabileceğini gösterdik. Bu konuda ilgili kamu kuruluşlarını harekete geçirmek için çalıştık. Göcek'te uyguladığımız deniz atık alım hizmetlerimiz sayesinde hem Göcek Körfezi kirlenmekten kurtuldu hem de bu tür hizmetler kamu kuruluşlarına örnek oldu. Bu yıl, Göcek'teki uygulamamızı Hisarönü'nde başlatmak istiyoruz. Sonuçta kamuoyunun deniz temizliği için talepkar olması gerekiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz