“Girişimciye Her Zaman Fırsat Vardır”

Hüsnü Özyeğin, Türkiye’nin yetiştirdiği başarılı girişimci işadamlarından biri… Sıfırdan kurduğu Finansbank’ı yabancılara sattı, şimdi Fiba Holding’de yoluna devam ediyor. Bu başarı öyküsü ile öğre...

1.04.2009 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Hüsnü Özyeğin, Türkiye’nin yetiştirdiği başarılı girişimci işadamlarından biri… Sıfırdan kurduğu Finansbank’ı yabancılara sattı, şimdi Fiba Holding’de yoluna devam ediyor. Bu başarı öyküsü ile öğrenci ve gençlerin örnek aldığı iş insanlarından biri… Şimdi de Özyeğin Üniversitesi ile yeni bir girişim başlattı. Hedefini “Hayatla haşır neşir” öğrenciler yetiştirmek olarak açıklıyor. Bunun için de öğrencilere girişimci olmalarını, 100 metre değil, maraton koşucusu olmalarını öneriyor. Umutsuzluğa düşenler için, “Türkiye’nin geleceği parlak” mesajını veriyor ve “Her zaman fırsatlar vardır. Bu dönemde de farklı fırsatlar olacaktır” diyor.

Hüsnü Özyeğin, 1980 sonrasında Türkiye’nin yetiştirdiği en girişimci işadamlarından biri… Robert Kolej ve ABD’deki eğitimden sonra iş hayatına 1975’te, Çukurova Kimya’da yönetim kurulu üyesi olarak başladı. İşi teklif eden ise Robert Kolej’den arkadaşı, Çukurova Grubu’nun patronu Mehmet Emin Karamehmet’ti. Ardından Pamukbank Yönetim Kurulu Üyeliği sonra da Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü oldu.

1986’ya gelindiğinde Hüsnü Özyeğin, patronu M. Emin Karamehmet’e sürpriz bir teklifle gitti: “Yapı Kredi’ye küçük oranda ortak olmak istiyorum.” Ancak patrondan beklenmedik bir yanıt almıştı: “Kusura bakma Hüsnü, bunu kabul edemem” yanıtı, onun bir anlamda hayatını da değiştirecekti. Özyeğin, o günü ve hemen sonrasını şöyle anlatıyor:

“Bu yanıtı alınca kendi bankamı kurmaya karar verdim. Ardından hemen girişimlere başladım, çok sayıda işadamıyla görüştüm. Sonuçta bazı işadamlarıyla bunu yapmaya karar verdik. 1987’de izni aldım.”

O tarihte kurulan Finansbank, 20 yılda Türkiye’nin en önemli bankalarından biri haline geldi. 2007’de çoğunluk hisselerini Yunan NBG Bank’a satıp, Fiba Holding’deki işlerine yoğunlaştı. Aynı zamanda Finansbank’ın yönetim kurulu başkanlığını da yürüttü.

hedİzmirli bir doktorun oğlu olarak dünyaya gelen, Robert Kolej’de okuduktan sonra ABD’ye yüksek lisansa giden Hüsnü Özyeğin, sıfırdan yarattığı büyük başarı nedeniyle üniversite öğrencilerinin ve gençlerin de “idol”ü haline geldi.

Fiba Holding’deki işlerinin yanı sıra son birkaç yılını Özyeğin Üniversitesi’ni kurmaya adayan Hüsnü Özyeğin, 2008-2009 öğretim yılında startı verdi ve öğrenci kabul etmeye başladı. Daha yolun başında olduklarını ve büyük hedefleri olduğunu belirten Özyeğin, bu konudaki ilk söyleşisini Capital’e verdi.

Üniversitenin rektörü Erhan Erkut ile sorularımızı yanıtlayan Özyeğin, gençlere girişimcilikle ilgili önerilerde bulundu; yeni dönemde başarının sırlarını anlattı ve geleceğin iş dünyasına hazırlananlara kendinden örnekler verdi. Ayrıca Özyeğin Üniversitesi’ndeki stratejilerini de paylaştı:

*Türkiye’de çok sayıda kamu, özel ve vakıf üniversitesi var. Siz nasıl bir boşluk gördünüz?
Üniversiteyi kurarken 1 yıl boyunca çok sayıda arama konferansı yaptık. Sivil toplum örgütleri, gençler, akademisyenler, üniversite mezunları, veliler ve insan kaynakları yöneticileri bu arama konferanslarına katıldı. Onların görüşleri doğrultusunda bu üniversiteyi kurduk.

Bu yeni bir üniversite… O nedenle vizyonunun olması gerekiyor. Biliyorsunuz, Türkiye’de tabii çok başarılı üniversiteler var. O nedenle yeni üniversitenin biraz da boşluk doldurmayı amaçlaması lazım. Biz de yola bu düşünceyle çıktık. Ondan sonra üniversitenin vizyonunu, misyonunu tespit ettik.

Bizim vizyonumuzda, üniversite öğrencilerini mümkün olduğunca işin içinde tutmak var. Öğrencilerin, üniversitede bulundukları 5 yıl boyunca, mümkün olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarıyla ilişki içinde olup kendilerini hayata hazırlaması lazım. Bu da yeterli değil. Onları, üniversite eğitimleri boyunca hem yaz hem kış döneminde çalışma hayatının içinde tutmalı.

Türkiye’deki gençlerle bir araya geldiğimizde bu ihtiyacı görüyoruz. Biz uzun süredir üniversite öğrencilerine vakıf aracılığıyla burs veriyoruz. Her yıl finallerden önce onlarla bir vapur gezisi düzenliyoruz. Hem onlara moral olsun hem bir araya gelelim diye.

Vapur gezisine gerek İstanbul’daki gerek Anadolu’daki burs alan öğrencilerimiz katılır. Aşağı
yukarı 400-500 üniversite öğrencisinin katılımı olur. Sabah 11’de başlar, öğlen yemeği yenir, akşam 4-5’e kadar sohbet edilir.

Bu gezilerde, onlara sürekli sorular sorar, tanımaya çalışırım. Onlardan dinlediğim kadarıyla üniversite talebelerinin önemli bölümü, mezun oluncaya kadar doğru dürüst bir yerde çalışmamış. Bana göre kazanmayı bilmeyen harcamayı da bilemez. Onun için üniversitemizde, talebelerimize bu fırsatı da sunmayı düşünüyoruz.

*Yani siz “işin” içinde olan, girişimci öğrenciler hedefliyorsunuz?
Ona, gerçek hayatla haşır neşir olmak diyelim. Bir organizasyon içinde çalışmak, görev almak ve kendini o şekilde geleceğe hazırlamak. Çünkü üniversite diplomanız ne olursa olsun, hayatta insan ilişkileri çok önemli.

hedMesela ben Harvard’da finans, pazarlama dersi aldım, ama bir de insan ilişkileri dersi vardı. Ben o zaman insan ilişkileri dersini almamıştım. Daha sonraki yıllarda o dersi niye almadım diye hayıflandım. Onun önemini mühendis olduktan sonra anladım. Eğer o dersi almış ve bir organizasyonda çalışmış olsaydım, önemini daha çok anlayabilecektim.

*Başarılı bir işadamısınız. Bugünkü düzeye ulaşmanızda, iyi eğitimin yararını gördünüz mü? İyi eğitimin iş dünyasındaki başarıda rolü sizce nedir?
Eğitim çok fark yaratır. Benim için Robert Kolej’de okumam çok önemlidir. Ben 10 yaşında İzmir’den İstanbul’a geldim. Ağaç yaşken eğilir derler ya 10-18 yaş arası yatılı okulda okumak benim için çok önemliydi.

Ondan sonra üniversiteyi Amerika’da okudum. Amerika’da okurken aynı zamanda çalıştım. Bu da çok önemli. Üniversiteye gittiğimiz zaman o eğitimin hayatta bize nasıl bir fayda sağlayacağıyla ilgili birebir ilişki kuramayabiliyoruz. Ancak üniversitede aldıklarımızın hepsi gelecek için bir temel oluşturuyor. Doğal olarak eğitim her bakımdan çok önemli…

*“Girişimci üniversiteden” söz ediyorsunuz. Okurken sanıyorum çalıştınız…
Ben okurken hep çalıştım. İlk işimde Robert Kolej’de idi. O zaman İstanbul’a bir Japon fuar gemisi gelmişti. Orada tercümanlık yapmıştım.

Fakat şimdi hatırlıyorum, aslında ilk işim, dedemin mağazasında çıraklıktı. İlk işime 6
yaşımda başladım. Haftada 2,5 liraya çalışıyordum. Fakat ben, uzun yıllar bu parayı dedemin verdiğini sanıyordum. Amerika’dan 28 yaşında döndüğümde öğrendim ki bu parayı annem dedeme veriyormuş, o da bana ödüyormuş. Dedem hayırseverdi ama biraz cimriydi.

Mağaza İzmir’de, Kemeraltı’nda Ataberk Mağazası idi. Annem bu parayı evden uzaklaşayım diye dedeme vermiş. Biraz yaramazmışım.

Amerika’da da yaz, kış hep çalıştım. Defterler tuttum. İnşaat mühendisliği stajyeri olarak çalıştım, üniversitede başka yerlerde çalıştım. Garsonluk yaptım. Aklınıza ne iş gelirse hepsini yaptım.

*İlk işiniz bunlar mı olmuştu?
Hayır, aslında kendi işimi Harvard’daki ikinci yılımda kurabildim. Harvard’ın ikinci yılında bir snack bar çalıştırdım. Üniversitede birkaç iş vardı. Biri gazete dağıtmaktı. Bir kiosk vardı, sigara falan satılırdı. Bir başkası hafta sonlarında talebelere hamburger falan satan snack bardı. Hafta sonları üniversite kampüsünde yemek olmazdı. Talebeler için kabus gibiydi, doğal olarak bu snack bara gelirlerdi. İşte ben burayı işletmiştim. Hayatta ilk gerçek işim buydu.

*İlk işinizden ne kadar kazanmıştınız?
Bugünkü paralarla bir yılda 200 bin dolar kazanmıştım… Sene 1969… Aslında 8 bin dolar kazanmıştım. Ama ben şöyle hesaplıyorum: Harvard Business School’da eğitim bedeli o tarihte 2 bin dolardı. Şimdi 50 bin dolar. Oradan hesaplarsam yıllık kazancım bugünkü değerlerle 200 bin dolara geliyor.

*Üniversitede okurken yaptığınız ilk işlerin çalışma hayatınıza, girişimciliğinize ne gibi katkısı oldu?
Benden önce snack barın işletmeciliğini ikinci sınıf talebelerine veriyorlardı, birinci sınıflara vermiyorlardı. Ve ben orada çalıştım. Benden önce orayı çalıştıran 13 kişiyle çalıştırdı. Benim zamanımda, ben dahil 3 kişi çalıştırdık.

Benden önce çalıştıran biraz aristokrat bir gençti. Mesela aksam temizliği o yapmıyordu. Hademeye 20 dolar veriyordu. Ben mutfak kapandıktan sonra temizliğe de girdim. Maliyetleri mümkün olduğunca düşük tutarak, çalışmanın önemini göz önünde tutarak işleri yürüttüm.

*Öğrenci okuyucularımıza neler önerirsiniz? Gelecekte başarılı bir iş insanı olmak için nelere dikkat etmeleri gerekir?
Bir kere çok çalışmaları lazım. Hiçbir şey çalışmadan olmuyor. Meraklı olmaları, okumaları lazım. Sadece üniversitede okumaktan söz etmiyorum. Çevrelerini iyi takip etmeleri gerek. Üniversite hayatında çok iyi bir network, arkadaşlık, dostluk kurmaları lazım. Bunlar, iş hayatında çok önem kazanan şeyler oldu.

Sabırlı olmaları, yılmamaları da önemli. Yüz metre değil, maraton koşmaları lazım. Hayat da bir maraton aslında… Yaşlandığınızda hayat kısa geliyor, ama aslında hayat çok uzun. Maraton koşmaları lazım.

*Birçok yönetici aldınız, genç CEO’larla çalıştınız. Ne tür özellikler aradınız bu seçtiğiniz insanlardan?
Fiba Grubu olarak son 12 senede Türkiye’de ve yurtdışında tam 30 bin kişiyi işe almışız. Böyle başka bir banka yoktur; bu kadar kişi alınmamıştır.

hedBunun 22 bini Finansbank’a alınmış. Finansbank’ta şu anda 11 bin kişi çalışıyor. Çünkü Finansbank’a giren bir eleman, 3 sene sonra prim yapıyor. Finansbank, son 10 senede ortalama 2 bin 200 kişiyi işe almış, 1.200 kişi de kaybetmiş durumda. Dolayısıyla 10 sene önceki 2 binlerden şimdi 11 bin çalışan düzeyine ulaşılmış.

Bir de yurtdışında işe aldıklarımız var. Oralarda da 10 bin kişiyi işe almışız. Rusya, Romanya, Ukrayna, Dubai, Malta, İsviçre ve Almanya gibi ülkelerde… 

Bu arada beraber çalıştığımız, benden dolayı bankacılığa giren bazı bankacılar da emekli oldu. Şimdi başka işlerde başarılı görevler yapıyorlar, ama bankacılıktan emekli oldular.

*Peki eleman ve yönetici seçimde hangi kriterlere dikkat edersiniz?
Eleman seçerken eğitim çok önemli, ama şahsiyet de çok önemli. Onun için biz elemanlarımızı mülakat sonunda seçtik.

Bu arada eleman seçerken tanıtım da çok önemli.  Biz eleman alırken Türkiye’nin belli başlı üniversitelerini ziyaret ettik. Bankanın üst düzey yöneticileri olarak konuşmalar yaptık. Sonra talebelerle bir araya gelirdik. Onların sorularını cevaplardık, Finansbank’ı anlatırdık. Talebelerin Finansbank’a gelmesi için bir kurgulama yaptık.

Bir de o üniversitelerden daha önce mezun olmuş yöneticilerimiz de bizimle üniversitelere geldi. Onlara, kendi aralarından çıkmış mezunların, bankada ne kadar önemli görevlere gelebildiklerini anlattık.

Mesela Sinan Şahinbaş, bize 21 yaşında katıldı. 33 yaşında Hollanda’ya genel müdür oldu. 38 yaşında Finansbank’ın genel müdürlük koltuğuna oturdu. Üniversite öğrencileri bu örnekleri görünce daha fazla etkileniyor.

Ben, 29 yaşında Pamukbank’a yönetim kurulu üyesi seçildim. 32 yaşında da genel müdür oldum. 32 yaşında herkesin önemli görevler yapabileceğine inanıyorum.

21 yaşında üniversiteden mezun olan bir kişinin, 32 yaşına kadar 11 senelik bir tecrübesi oluşur. Eğer ki 11 senede iyi bir kariyer planlaması yapılmışsa, 32-34 yaşları genel müdürlük için çok ideal bir yaştır. Hatta Amerika’da 48 yaşındaki bir bankacı ya CEO oluyor ya da emekliye ayrılıyor.

Ben de 21 yaşında girdim. Bu yaşta girenler için 48 yaş, 26-27 senelik deneyim anlamına geliyor. Onun için biz de grubumuzda hep genç yaşlarda genel müdürler atadık. Ömer Aras, Fevzi Bozer, Onur Umut ve Sinan Şahinbaş hep çok genç yaşlarda çok başarılı genel müdürler oldu.

Finansbank’a 21-22 yaşında katılan gençlerin hemen hepsi hala çalışıyor. İstikrar çok önemli… Futbol takımlarını konuşuyoruz. Sık teknik direktör değiştirmemek gerekiyor diye… Bankacılıkta, iş dünyasında da istikrar çok önemli. Sık yönetici değiştirmemek lazım.
*Ekonomik kriz var. Gençler ve girişimcilerde, bu dönemlerde moral bozukluğu oluyor. İş bulamayacağız, şirket kuramayacağız gibi. Bu ruh halindekilere ne önerirsiniz?
Bir kere bu sene mezun olan gençler biraz şanssız. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafındaki mezunlar için bu geçerli. Mesela duyduğum kadarıyla ABD’deki yatırım bankaları, bu yıl üniversitelere eleman alımı için gitmeyecek. Bu sene gerçekten şanssız bir dönem.

Biliyorum ki bu yıl, bankacılık sektörü çok az elemana alacak. Bizim üniversitedeki öğrenciler çok şanslı. Toplam talebelerin ortalama yüzde 75’i burslu okuyor. Bir de şanslılar. Çünkü 4 sene sonra iş arayacaklar.

Ama mezun olacaklar için durum parlak değil. Amerika’da durum böyle şu anda. Onlar için bir seçenek eğitime devam etmeleri olabilir. Maddi imkanları elveriyorsa eğitime devam etsinler, MBA yapsınlar. Yine imkanları varsa dünyayı biraz gezmek de iyi bir fırsat olabilir.

Eğer iş bulmak imkanı yoksa sivil toplum da iyi bir seçenektir. Ücretsiz çalışarak tecrübe kazanabilirler. Bu tür çalışmalar, iş dünyasını tanıma fırsatı sunabilir. 

*Şu anda ekonomik durum nedeniyle iş bulmak zor diyorsunuz. Peki orta ve uzun vade için umutlu musunuz?
Mutlaka umutluyum. Türk ekonomisinin orta ve uzun dönemde gelişmesiyle kimsenin endişelenmemesi lazım. Çünkü, Türkiye, gelişen bir ülke. Dünya ekonomileri gelişmeye başladığı zaman tablo değişecek.

Önümüzdeki dönemde Amerika, artık yüzde 3 büyümeyecek; belki yüzde 1,5 büyüyecek. Avrupa belki yüzde 0,5 büyüyecek veya yüzde 1 büyüyecek. Ama ben, kriz sonlandığında Türkiye’nin yüzde 3-5 büyüyeceğimize inanıyorum. Onlardan daha hızlı gelişmeye devam edeceğiz. 

*Bu dönemler, girişimci olmak için doğru zamanlar mıdır?
Bir kere gençlerin okuldan mezun olur olmaz girişimci olmaları doğru değil. O tabii işin çapına da bağlı. Benim öncelikle gençlere tavsiyem şu olur: Öncelikle mutlaka bir kurumda çalışsınlar. Bir kurum nasıl çalışılıyor, onu görsünler. Hatta hatalarınızı o kurumda yapın. Çünkü başlangıçta size zaten çok büyük yetkiler verilmeyecek. Siz de ancak küçük, sonra orta boy hatalar yapabileceksiniz. Bunun maliyeti kuruma olacak, sana olmayacak. Orada belli tecrübeler edineceksiniz

Gençler böyle kurumda çalıştığı zaman belli bir network de elde ediyor. Sektörleri tanıyorlar, arkadaşlıklar ve ilişkiler kuruyorlar. Dolayısıyla böyle bir iş tecrübesinden sonra girişimci olmalarını gerektiğini düşünüyorum.

*Genelde bu dönem girişimci için iyi bir dönem midir?
Her zaman fırsatlar vardır. Bu dönemde de farklı fırsatlar olacaktır.

Fiba Grubu’nun Yeni Yatırım Planı

Ülkelerdeki Çıkışı İzliyoruz
Öncelikle şunu söyleyeyim: Bir defa her faaliyette bulunduğumuz ülkede bundan sonraki çıkışı, ekonominin yükselişe geçeceği tarihi tahmin etmeye çalışıyoruz. Çünkü Türkiye farklı bir zamanda, Rusya farklı bir zamanda büyümeye başlayacak. Ona göre bütün planlarımızı revize ettik.

İki Önemli İşimiz
Bizim en önemli işimiz Özyeğin Üniversitesi… Şimdi daha önem kazandı. Bunun yanında enerjiye devam ediyoruz, rüzgar enerjisine. İnşallah yeni projemiz Ege’de başlayacak. Mayıs sonu gibi startı veriyoruz. Sonra devamı gelecek.

Revizyonlar Yapıyoruz
Mevcut işlerimizde revizyonlar yapıyoruz. O revizyonlar nedir derseniz…

Rusya’da eleman azaltıyoruz. 4 bin 500 kişiden 3 bin kişiye indik. Ama bunlar bankada… Marks&Spencer ve GAP Rusya’da gelişiyor, ilave mağaza açmaya ve eleman almaya devam ediyoruz.

Rusya Yükselişe Geçecek
Rus ekonomisinin bu sene sonuna doğru tekrar çıkışa geçeceğine inanıyorum. Zira Amerikan ekonomisinin gelişmeye başlamasıyla enerji fiyatlarının çıkışa geçmesi bekleniyor. Petrol fiyatlarının önümüzdeki yıl 60-70 dolar arasında stabilize olacağı bekleniyor. Her şey beklentilerle ilgili. 2009’un ilk üç aylık döneminde Amerikan ekonomisinin en kötü 3 aylık dönemini yaşaması bekleniyor; 2009’un üçüncü ve dördüncü 3 aylık dönemlerinde Amerikan ekonomisinin tekrar küçük bir büyüme oranı gerçekleştirmesi sözkonusu. O beklentilerde petrolde forward fiyatlar hemen yükselmeye başlayacak.

Çıkılacak Sektör Var mı?
Hayır, olmayacak. Biz uzun vadeli yatırımcıyız. Mesela Rusya’ya, yine böyle bir dönemde girdik. Biz Rusya’daki bankayı 1997’de açtık. Birinci yılımızı kutlarken Rusya moratoryum ilan etti. Ve bütün Amerikan bankaları Rusya’dan ayrıldı, biz kaldık ve devam ettik.

Ukrayna’da geçen yıl başladık. Krize çok küçük olarak yakalandık. Orada hedefleri revize ettik. Ama Ukrayna’da iş yapmıyor değiliz, yapıyoruz.

Hollanda ve Romanya Planları
Bu iki ülkede küçülme demeyelim, bilançoyu büyütmüyoruz. Yoksa iyi işler yapıyoruz. Mesela Rusya’da, biraz Rus müşterilerden kredileri tahsil edip tanıdığımız Türk şirketlerine veriyoruz.

Hüsnü Özyeğin, Çıkışı Nasıl Anlayacak?

Konut Endeksine Bakacağım
Amerika’da bir endeks var. Case Shiller Endeksi. O endekste, ortalama ev fiyatları, son 7 senede 100 bin dolardan 259 bin dolara çıktı. Sonrada yüzde 35 düştü. Bir o düşüşe bakmak lazım, ne zaman duracağına dair. Hatta ne zaman stabilize olacağını görmek lazım. Çünkü hala konut fiyatlarındaki iniş devam ediyor. Şu ana kadar yüzde 35 düştü, ama nerede duracak? Yüzde 38’de mi, yüzde 45’te mi duracak, onu görmeliyiz.

İşsizlik Rakamlarını İzlerim
İkincisi de Amerika’daki işsizlik rakamlarına bakmak gerekiyor. Amerika’da işsizlik son aylarda 630 bin-650 bine çıktı. Şimdi bu 650 binin önümüzdeki aylarda 600 bin, 550 bin, ondan sonra da 400 bin şeklinde aşağı düşmesi bekleniyor.

Şu anda işsizlik oranı, Amerika’da yüzde 8,1’e ulaşmış durumda. Ekonomistlerin bazıları, bu oranın yüzde 9’da stabilize olacağını, bazıları yüzde 10’a ulaşacağını tahmin ediyor. Ne zaman ki iş dünyasına yeni elemanlar girecek, bu rakamlar artıya geçecek, o zamanlar tünelin ucundaki ışık görülecek. Bu rakam artıya geçtikten 2-3 ay sonra da ekonominin büyümeye başlaması mümkün olacak. Yani Amerika’da krizden çıkmak için daha zaman var. Onlar ortaya çıktığı zaman, yani eylül ya da ekim gibi konuşursak, Türkiye için de konuşuruz. Tahmin ediyorum biz ondan sonra çıkışa başlayabiliriz.

Geleceğin Sektörleri Hangileri Olacak?
*Gelecekte hangi sektörlerin gençlere ve yeni girişimcilere fırsatlar sunacağını düşünüyorsunuz?
Gelecek vaat eden sektörler olarak enerji ve madencilik sektörlerini öneriyorum. Maden, Türkiye’de uluslararası standartlarda yapılmayan bir iş. Hizmet ve tarım sektöründe de çok potansiyel olduğunu görüyorum. Bir de lojistik ve ulaştırma sektörlerinde fırsatlar olacağına inanıyorum. Eğitim alacakların uçak pilotluğu ve kaptanlık gibi mesleklere bu nedenle yönelmeleri iyi fırsat olabilir.

*Sizin sektörlerden bir tanesi de gemi inşaydı. Aynı fikrinizi koruyor musunuz?
Hayır, denizcilik sektöründe bayağı bir çöküntü oldu. Biz de şanlıydık. Tam soyunmaya karar verirken büyük kuru yük gemi yapımından vazgeçtik. Daha hiçbir şey yapmadan o projeyi çok şükür rafa kaldırmış olduk. 

*Geleceği var mı, yani bu dönemi bir yol kazası olarak mı görüyorsunuz? Yoksa 5 yıl 10 yıl sürecek mi?
Şimdi bu gemi işlerinde dönemler aşağı yukarı 4 yıl sürüyor. Aslında bundan önceki yükseliş dönemi aşağı yukarı 6-7 yıl sürdü. Ama gemi ticareti, tamamen dünya ticaretiyle alakalı bir şey… Bilhassa uzak yol potansiyeli olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ticaretinin gelişmesiyle ilgili.

Bu yükseliş, Amerika’daki tüketicilerin tekrar para harcamasıyla ilgili. Onlar harcamaya başlayınca tekrar hareketlenecek. Şu anda da yapımı süren çok gemi var. Dolayısıyla bu sektör, 3-4 yıl biraz yavaş gidecek. Bu dönemde biz de biraz uzak duracağız.

Prof. Dr. Erhan Erkut/Özyeğin Üniversitesi Rektörü

Özyeğin Üniversitesi’nin 5 Farkı
1.
Öncelikle İngilizce eğitiminin çok iyi olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’de İngilizce eğitiminin yeteri kadar iyi olmadığını düşünüyoruz. Bunu nasıl daha iyi yaparız diye düşündük.

2. Endüstriyle ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir kopukluk olduğunu gözlemliyoruz. Böyle bir yapıda, mezun olan öğrencinin hemen katkıda bulunmakta zorlandığını gördük. Bu geçişi biraz daha nasıl kolaylaştırıyoruz diye düşünüyoruz.

3. Türkiye’de, uluslararası bir üniversitenin kurulmasının önemli olduğunu öngörüyoruz. Bunun da çeşitli kriterleri var. Öğretim üyesi sayısı önemli bir kriter. Uluslararası kongrelerin yapılıyor olması bir başka kriter. Aynı zamanda yurtdışında eğitimler veren ve yurtdışıyla bağlantılara sahip bir üniversite olması da gerekiyor. Bunların hepsini yapabilen bir Türk üniversitesi şu an da yok. Dünyayla bağlı bir üniversite amaçlıyoruz.

4. Mezunlarının sadece Türkiye’de değil, dünyada da kolaylıkla iş bulabilmesini hedefliyoruz. Bunun yanında Türkiye’deki üniversitelerde, girişimcilik dürtüsünün yeteri kadar güçlü olmadığını gördük ve dünyada örneklerini gördüğümüz “girişimci üniversiteyi” yaratabiliriz diye yola çıktık.

5. Girişimci üniversitesinin olabilmesi için öğrencilerin içindeki girişimci ruhunu ortaya çıkarılması, desteklemesi yetmiyor. Aynı zamanda öğrencilerin ve öğretim üyelerinin, kafalarındaki fikirleri ticarileştirmesi için onlara gereken desteğin de sağlanması gerekiyor. Birkaç kişilik girişimcilik merkezi kurmakla iş bitmiyor. Bir “kuluçka merkezi”, bir “teknopark” da gerekiyor.

Prof. Dr. Erhan Erkut/ Özyeğin Üniversitesi Rektörü

Üniversitenin Gelecek Stratejisinde Ne Var?

Üniversite Ne Aşamada?
Şu anda emekleme aşamasında… 206 öğrencimiz, 40 öğretim üyemiz var. Öğretim görevlisi sayısı da 25’e ulaştı. Önümüzdeki yıl, 210 kadar öğrenci daha eklemeyi düşünüyoruz.

Bu geçici kampüste kaldığımız sürece yılda 200-210 öğrenci almayı planlıyoruz. 4 yıl sonunda hedefimiz 800 öğrenciye ulaşmak olacak. Bunun yanında her bölüme, üçer beşer lisansüstü öğrenci de alınabilir. Yeni kampüse geçtiğimizde, 4-5 bin öğrenciye ulaşmayı hedefliyoruz.

Yeni Bölümler Geliyor
Şu anda sadece işletme bölümü var. Önümüzdeki akademik yıl da elektronik ve endüstri mühendisliği lisans programları açılıyor. Lisansüstünde ise makine mühendisliği ile elektrik mühendisliği olacak. Bir de otel yöneticiliği bölümümüz var. Burada amacımız, mezunların çıkar çıkmaz iş hayatına atılabilmesi olacak. Öğrenciler, Swissotel’de staj yaparak uygulamalı öğrenme felsefesiyle eğitim alacaklar.

Mühendislikte, elektrik ve endüstrinin yanına makineyi ve bilgisayarı koyuyoruz. Sonra bio ve endüstriyel dizayn mühendisliği gelecek. Makineyi düşünmüyorduk ama Amerika’da ciddi bir çıkış yakaladığını fark ettik. Türkiye’ye de yansıyacağını düşündük ve onu da açmaya karar verdik.

İlk Hedef Yılı
Minimum 5 seneye ihtiyaç var. Bu da bizim kampüse geçtiğimiz yıl oluyor. Büyük bir aksilik olmazsa, araştırmanın ticarileştirilmesi için de öngördüğüm tarih, 5-7 yıl arası. İlk ürünlerimizi o zaman görmeye başlayacağız.

Yabancı Öğrenci
Türkiye’de en aktif yabancı öğrenci getirme stratejisini uyguladığımızı söyleyebilirim. İlk hedefimiz, ilk yıl 15-20 arası yabancı öğrenci getirmek ve üniversiteye hemen bir uluslararası hava kazandırmak.

Rauf Ateş
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz