Yeni para politikası

Para politikasında 2010 yılının son ayı önemli bir değişikliğe sahne oldu.

1.01.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni para politikası



Bir süredir finansal istikrar konusundaki endişelerini dile getirmekte olan Merkez Bankası sonunda para politikasını bu konuda harekete geçirdi. Şu sıralarda finansal istikrarı tehdit eden en önemli sorun olarak görülen cari açığın daha fazla büyümemesi için para politikası faizinin düşürülmesi ve mevduatlara uygulanan zorunlu karşılıkların artırılması şeklinde ikili bir stratejiye geçildi. Para politikası faizindeki indirim, TL'nin aşırı değerlenmesine yol açarak ithalatı ve dolayısıyla cari açığı büyüten kısa vadeli sermaye hareketlerini caydırma amacını taşıyor. Bu tür sermaye hareketlerine "sıcak para" adı verildiği malum. Zorunlu karşılıkların artırılmasıyla öncelikle politika faizindeki düşüşün parasal bir gevşemeye yol açmasının önüne geçilmesi hedefleniyor. Sonrasında bunun da ötesine geçilerek bu politikanın net etkisinin parasal sıkılaştırma yönünde olması ve böylece kredi hacmindeki büyümenin frenlenmesi amaçlanıyor. Çünkü Merkez Bankası cari açıktaki büyümenin bir nedeninin de kredi hacmindeki hızlanma yüzünden artan iç talebin ithalat üzerindeki yükseltici etkisi olduğunu düşünüyor.

Bu çerçevede aralık ayında para politikası faizinde yapılan indirim 50 baz puan. Bu indirimle para politikası faizi yüzde 7'den yüzde 6,5'e çekilmiş durumda. Zorunlu karşılıklarda ise görünürde bir çeşitlendirme söz konusu. Daha önce tüm mevduatlar için yüzde 6 olarak uygulanan zorunlu karşılık oranları, vadesiz ve 1 aya kadar vadeli mevduatlarda yüzde 8'e, 3 ve 6 aya kadar vadeli mevduatlarda ise yüzde 7'ye çıkarıldı. 1 yıla kadar vadeli mevduatlardaki zorunlu karşılık oranı yüzde 6'da tutulurken, 1 yıl ve 1 yıldan

uzun vadeli mevduatlarda ise bu oran yüzde 5'e indirildi. Türkiye'de kısa vadeli mevduatlar ağırlıkta olduğundan, bu çeşitlendirme toplamda zorunlu karşılıklarda artış anlamına geliyor.

POLİTİK Mİ, DEĞİL Mİ?

Para politikasındaki bu değişiklik ekonomik kamuoyunda çeşitli yankılar buldu.

Bir tarafta Merkez Bankası'nın zaten uzun

zamandır politik kararlar almakta olduğunu düşünenler ve bu faiz indirimini de genel seçim öncesinde ekonomiyi iyice canlandırıp hükümetin kazanma şansını artırmak için yaptığını düşünenler var. Dolayısıyla bunlar, yeni para politikası uygulamasının net etkisinin parasal gevşeme olacağını gözü kapalı kabul etmiş durumda. Bir başka tarafta bunun politik bir karar olduğunu düşünmeseler bile bir işe yaramayacağını, sonuçta yine parasal gevşemeyle sonuçlanacağını ve enflasyonda işleri iyice berbat edeceğini savunanlar bulunuyor. Diğer bir tarafta Merkez Bankası'nın düşüncesinin doğru olabileceğini ama çok riskli bir

işe giriştiğini, sonucun belirsiz olduğunu ve tehlike yaratabileceğini ileri sürenler yer alıyor. Bir başka tarafta da alınan kararların doğru ama yetersiz olduğunu, sıcak para akımlarını caydırmak için Tobin vergisi (kısa vadeli sermaye giriş veya çıkışına vergi koymak) gibi kısıtlayıcı önlemlerin de alınması gerektiğini söyleyenlere rastlanıyor.

Bu görüşlerden en baştakini kafadan eleyebiliriz. Çünkü bizim izlediğimiz kadarıyla Merkez Bankası özellikle son üç yıldır başarılı bir para politikası yürütüyor.~
Bu süreçte daha önce de "politik" olduğu düşünülen kararlar alındı ama sonunda işler Merkez Bankası'nın beklediği gibi gitti ve de haklı olduğu

anlaşıldı. Mesela 2008'in sonlarında ekonominin resesyona girdiği dönemde Merkez Bankası'nın faizlerde indirimi başlatması da daha önceki kriz dönemlerinde enflasyonun ve dolayısıyla faizlerin tırmanışa geçmesine alışmış olanlar tarafından "politik" karar olarak nitelendirilmişti. Fakat sonuçta, Türkiye'nin artık normal bir ülke haline geldiğini ve diğer normal ülkelerde olduğu gibi resesyona para politikasında gevşeme yapılarak tepki verilmesi gerektiğini savunarak bu işe girişen Merkez Bankası haklı çıkmıştı. Ayrıca seçim sonuçları konusunda da ortada çok fazla belirsizlik yok gibi görünüyor ve Merkez Bankası'nın bu konuda hükümete destek vererek kredibilitesini tehlikeye atması bize pek inandırıcı gelmiyor.


BAŞARI ŞANSI

Bizim yeni para politikası konusundaki görüşümüz, yukarıda belirttiğimiz görüşlerden üçüncüsü ile dördüncüsü arasında bir yerlerde. Merkez Bankası gerçekten de para politikasında ders kitaplarında yer almayan bir uygulamaya girişti. Daha önce bir

örneği olmadığından bu uygulamanın ne ölçüde başarılı olacağını öngörmek zor. Bizim bu konuda yaptığımız hesaplar teknik olarak başarı şansının var olduğunu gösteriyor.

Olası bir başarısızlık halinde parasal sıkılaştırma açısından varacağımız nokta da çok tehlikeli bir yerde olacak gibi görünmüyor. Fakat bu politikanın sıcak para akımlarını çok fazla caydırması zor görünüyor. Bu nedenle sıcak parayı caydırmak için ek olarak Tobin vergisi benzeri önlemlerin de uygulanması faydalı olacağa benziyor.

Yeni para politikasının sıcak para akımlarını caydırmak açısından başarı şansını sınırlayan faktör, faiz indirimlerinin ölçüsünün enflasyondaki gidişata bağlı olması. Bize göre Merkez Bankası'na bu politikayı uygulama cesaretini, kasım ayında enflasyonun beklenenin ötesinde bir düşüş göstermesi ve önümüzdeki yılın ilk aylarında da yüzde 5 dolayına kadar düşecek gibi görünmesi verdi. Merkez Bankası bu fırsatı, politika faizini biraz aşağıya çekmek ve böylece finansal sistemdeki borçlanma faizlerinin sıcak para için cazibesini

azaltabilmek için kullanıyor. Fakat bu konuda eldeki cephane oldukça sınırlı. Merkez Bankası'nın para politikası faizini, 2011 sonuna ilişkin yüzde 5,4'lük kendi enflasyon tahmininin altına çekmesi mümkün görünmüyor. Bu da bundan sonra en fazla 100 baz puanlık bir indirim daha yapılabileceğini düşündürüyor. Bu indirim gerçekleştiğinde dahi Türkiye'deki faizler gelişmiş ülkelerdekine göre çok yüksek olacak. Bu nedenle Türkiye'nin sıcak para için önemli bir adres olma konumu tam olarak ortadan kalkmayacak.


ZOR ZANAAT

Zorunlu karşılık uygulaması, bankaların topladıkları mevduatların bir bölümünü bir kenarda tutmaları ve ani bir mevduat çekilişi durumunda iflas etmemeleri için çok eskilerde geliştirilmiş bir araç. Daha sonraları bu tür durumlarda merkez bankalarının "son başvuru mercii" olarak imdada yetişmeye

başlamasıyla zorunlu karşılıklar bu açıdan önemini kaybetti. Fakat zorunlu karşılıklar bundan sonra da para politikasının bir aracı haline gelerek varlığını sürdürdü. Merkez bankaları, zorunlu karşılıkları değiştirerek para arzını ve dolayısıyla piyasa faizlerini etkileyebiliyor.~

Yalnız modern merkez bankacılığı uygulamasında zorunlu karşılık politikası sık kullanılan bir araç değil. Bunun nedenini de zorunlu karşılıklardaki 1 puanlık artışın bile likiditede büyük değişikliklere yol açması ve bu yüzden ince ayar yapmaya elverişli olmaması oluşturuyor. Para politikası konusunda dünyanın önemli uzmanlarından biri olan Frederic S. Mishkin, para arzında ince ayarlamalar yapmak için zorunlu karşılıkları kullanmayı, kaya delicisi ile mücevher kesmeye kalkışmaya benzetiyor.

Bizim Merkez Bankası şimdi buna benzer bir şey yapmaya çalışıyor. Bu da o kadar kolay olacağa benzemiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz