En kritik sorular

“Bankacılar Zirvesi” temasıyla gerçekleştirilen zirvede, sektör masaya yatırıldı.

28.03.2014 22:01:380
Paylaş Tweet Paylaş
En kritik sorular
Capital ve Ekonomist dergileri, her yıl CEO Club toplantıları çerçevesinde bankacılık sektörünü bir araya getiriyor. Bu yıl da “Bankacılar Zirvesi” temasıyla gerçekleştirilen zirvede, sektör masaya yatırıldı.

Hakan Ateş, Meriç Uluşahin, Temel Güzeloğlu, Süleyman Aslan, Faik Açıkalın ve Derya Gürerk’in yaptığı sunumlardan yola çıkarak sektörü inceledik. Büyümeden kârlılığa tasarruflardan regülasyonlara 6 başlıkta yöneticilerin tespitlerini, öngörülerini derledik.

1- NE KADAR DEĞER YARATIYOR?
Zirvenin moderatörlüğünü yapan Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, bankacılığın sektörünün Türkiye ekonomisine ciddi oranda katkı sağladığını anlatan değerlendirmesinde şu başlıklara dikkat çekti: “Bankacılık sektörünün kredi hacmi 983 milyar TL ve mevduat büyüklüğü 936 milyar TL.

Bu şu demek: Halktan topladığımız tüm mevduatı kredi olarak veriyoruz, yetmiyor sermayemizi, o da yetmiyor toptan finansmanımızı piyasalara veriyoruz. Bütçeye olan katkısı itibariyle bankacılık çok değerli bir sektör.

Kurumlar Vergisi olarak geçtiğimiz yıl 24 milyar TL’lik kâr üzerinden 5,8 milyar TL gibi bir miktar ödendi. 2013’ün sonuna doğru 7 milyar TL civarında bir vergi ödenmesi muhtemel. Kârın da yıl sonunda 26-27 milyar TL civarında olacağı izlenimi var.

Diğer vergi, resim ve harçlara baktığımızda, 2 milyar TL gibi bir rakam söz konusu. Bir de 172 milyar TL civarında Merkez Bankası’nda yatan munzam karşılık toplamı var.~
Bunların toplam maliyeti yüzde 4, yani munzam maliyeti 7 milyar TL. Bu, hem rezervlerimizin yükselmesi hem ekonomiye katkı açısından artı puan. Ayrıca bir anlamda doğrudan bütçeye katkı. Bunun yanı sıra ekonominin kayıt içine gimıesinde de etkiliyiz.

Özellikle kredi kartları, POS’laıia bankalar doğrudan Gelir İdaresiyle konuşuyor. Dolayısıyla burada, bankacılığın katkısı, gerçekten yadsınamaz. Bunları toplayıp kârımızla oranladığımızda yüzde 60’ların üzerinde bir vergi yükü çıkıyor. Bankacılıkta kazandığımız paranın neredeyse tamamını sermayeye koyuyoruz.

Sermaye maliyeti oldukça yüksek. Sermaye kârlılığında ortalardayız. 185 milyar lira gibi bir para konmuş, karşılığında kazanç yüzde 14,4. Özvarlık getirisi budur. Bu, takdire şayan bir konu.”

2- BÜYÜME SÜRECEK Mİ?
Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin, önümüzdeki dönemde bankacılık sektörünün büyümesinin nasıl olacağını şöyle anlattı: “Aslında büyümenin en sağlıklı yolu, kaynakların bankacılık öz kaynaklarından reel sektör aktarılmasıdır.

Bu yıl biz sektör olarak yüzde 15 büyüdüğümüzü söylüyoruz ama aslında bu pek gerçekçi değil. Çünkü öz kaynak kalemlerinde bizim paydamız yeterince büyümedi. Hatta münferit baktığımızda küçülmenin olduğunu da görebiliyoruz. Kamu kağıtlarındaki erimeyi gerçek düzeylere çekersek büyümenin çok daha düşük seviyelerde olduğunu görebiliriz.

Zaten kâra göre öz kaynaklarındaki düşük büyüme bunu teyit ediyor. Dünyada tek haneli enflasyon ve tek haneli faiz oranlarının geçerli olduğu yerlerde bankacılık sektörünün gerçek geliri, hizmet gelirlerinden oluşuyor. Türkiye’de hizmet sunuluyor, ama karşılığı ne yazık ki dünyadaki gibi alınamıyor.~
Bizim faiz dışı gelirlerimizle faiz dışı giderlerimiz oranlandığında giderlerimiz, gelirlerimizden daha fazla. Bu oran bizde 1’in altında, dünyada ise 1’in üzerinde. Bankalar asıl gelirlerini buradan temin ediyor.

Biz yüksek enflasyon nedeniyle faiz ödemeye alışkın ama komisyon ödemeye alışkın olmayan bir toplum olduğumuzdan, yeni duruma uyum sağlayamadık. Bence önümüzdeki dönemde iki şeye bakmamız lazım: İlki, büyüme vazgeçilmez olacak. Daralan kâr marjlarını büyüyerek kapatmaya çalışacağız. İkincisi, dengeyi adil ve şeffaf hizmet gelirleriyle sağlamamız gerekecek."

3- KÂRLILIĞI SÜRDÜRMEK MÜMKÜN MÜ?
Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu, bankacılık sektörünün öz sermaye kârlılığının yüzde 15’in altında inmesinin ekonominin büyümesini de etkileyeceğini düşünüyor. Sektörün bu oranı yakalayıp yakalayamayacağını ise şöyle değerlendiriyor: “Önümüzdeki yıl muhtemelen yüzde 15’in altında kalırız.

Türkiye ekonomi sinde son 10 yıldır şöyle bir dinamiğin çalıştığını görüyoruz: Bü yümekte olan bir ülkeyiz, bankalar rekabet ediyor. Çok sayıda banka bilançosunu büyütmek peşin de. Dolayısıyla bilançoyu büyütmenin en kolay ve akılcı yöntemi büyük kredilerle ve devlet kağıtlarıyla büyümektedir.

Kurumsal kredilerde rekabet çok yoğun Kurumlara verdiğimiz fiyatlar, son 10 yıldır gerçekten irrasyonel. Biz, ticari kurumlardaki rekabetin faturasını dönüp tüketicilerden kazandıklarımıza kestik.

Son 1-2 yılda her gelişmekte olan ve gelişmesinin son aşamasına gelen ülkede olduğu gibi tüketiciyi koruma kanunları, regülatörlerin son noktada getirdiği birtakım yeni düzenlemelerle bankacılıktan elde edilen kârlılık ciddi şekilde aşağıya indi. Önümüzdeki yıl bunun etkisini göreceğiz.~
O zaman iki şeyden biri olabilir: Ya kurumlara yapılan bankacılıkta rasyonellik geri gelir, fiyatlar anlamlı seviyelere geri döner. Bu fiyatlarla bankalar, yeniden sanayi getirilerini toplamaya başlar ve yüzde 15’in üzerinde sermaye getirisi görrürüz.

Ya da dünyada oldukça sık görüldügü gibi konsolidasyonlar yaşanır. Eğer Türkiye’nin yüzde 4-5 civarında büyüme hedefi varsa yüzde 15’in altında büyüyen bir bankacılık sektörüne tahammülü olamaz."

4- TASARRUF SORUNU ÇÖZÜLÜR MÜ?
Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, tasarruflarda çok dramatik bir düşüş olduğunu, bunun temel nedeninin ise özel kesimin tasarruflarındaki azalma olduğuna dikkat çekiyor. Aslan, değerlendirmesine şöyle devam ediyor: “Genç nüfusun ağırlığı çok fazla.

Bugünkü yüzde 12,7’lik tasarruf oranı, biraz da bununla ilişkili. Önemli oranda tasarrufun yastık altında olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Türkiye’de ciddi anlamda finans sektörünün dışında kalan tasarruf var.

Bunların ne şekilde finans sektörüne kazandırılacağı, reel sektöre açılacağı çok önemli. İçerideki düşük tasarruflar, kaynak anlamında bizleri yurtdışına itiyor ve cari açığın büyümesine neden oluyor.

Yastık altındaki ve sistemin dışındaki kaynakların sisteme kazandırılması çok önemli. Bu konuda biraz daha teşvik sağlamak da fayda var. Yurtdışındaki tasarrufların yurtiçine getirilmesi çok önemli. Hükümetin bu konuda çok ciddi çabaları oldu ama yine de önemli ölçüde kaynak yurtdışında kaldı.~
Bu konuda da zamana ihtiyacımız var. Tasarrufların yaygınlaştırılması için aynı zamanda finansal okuryazarlığı geliştirmemiz lazım. Sadece bireylerin değil, orta düzeyde işletmelerin, KOBİ’lerin bile temel bankacılık nosyonosyonundan uzak olduğunu, kolektif yatırım araçların ilginin ülke genelinde çok düşük olduğunu görüyoruz."

5- REGÜLASYONLARIN ETKİSİ
Açıkalın, gittikçe sıkılaşan regülasyonların sektör üzerindeki etkilerini şöyle anlattı: “Son 2 yıldaki düzenlemelerin, bankaların kârlılıklarında ve büyümelerinde bir parça baskı yarattığını görebiliyoruz. 2011’de yapılan düzenlemelerin, sektörün yıllık kârı üzerinde 7,6 milyar TL olumsuz etkisi oldu.

Küçümsenmemesi lazım, çünkü sektörün toplam kârının aşağı yukarı yüzde 25’i gitti. İkincisi, kredi kartı gecikme faizine bir üst sınır getirildi. Bunlar işin gelir tablosu tarafıydı.
2011’de sadece tüketici kredilerine getirilen karşılıklar nedeniyle sektörün sermaye yeterliliğinde 60 baz puanlı olumsuz etki oluştu. 2012’de bu etkiyi hafif geçtik.

700 milyon TL civarında oldu. 2013’te düzenlemelerin negatif etkisi, 4,5 milyar TL’ye vardı. Toplam kârın yüzde 15’ine denk. Bir sürü kriz oldu. Ağustosta açıklanan ve önümüzdeki 3 yıl için geçerli olan bir karşılık düzenlemesi var. KOBİ’ler için karşılıklar düşürüldü. Diğer bazı tüketici kredileri için artırıldı.

Bunun da önümüzdeki 3 yıl için net negatif etkisinin de aşağı yukarı 1,5 milyar lira olacağı tahmin ediliyor. Haziran sonu itibariyle sektörün kârlılığı yüzde 19,7 artmış görünürken, sektörün öz varlığı sadece yüzde 1,6 arttı. Diğer taraftan baktığımızda yüzde 14-15 civarında bir sermaye getirisinden bahsedildi.

Sermaye getirisinin niceliği kadar niteliği de önemlidir. Sadece bir kereye mahsus satışları çıkardığımızda temmuz-temmuz döneminde yüzde 25’lik artış değil tam tersine yüzde 25’lik bir azalış olduğunu görüyoruz."~
6- KATILIM BANKACILIĞININ O PAYI ARTAR MI?
Türkiye Finans Genel Müdürü Derya Gürerk, katılım bankacılığının büyümeye açık bir alan olduğunu ve sektörden aldığı payı şöyle aktardı: “Türkiye’de 2000’lerin başında katılım bankacılığının oranı yüzde 1 civarındaydı ve 5 banka vardı. Şu anda aktiflerde yüzde 5,5 civarındayız. Kredilerde ve mevduatlarda yüzde 6’yı yakalamış durumdayız.

Son 10 yılda katılım bankacılığının başarısı, sektörünün başarısını ikiyle çarptı. Şu anda 4 bankamız var. 16 binin üzerinde çalışan, 950 civarında şube, 90 milyar TL civarında aktif büyüklük, 60 milyar TL mevduat, 65 milyar TL kredi hacmimiz söz konusu. Biz katılım bankacılığına güçlü sermaye gelmesi durumunda çok daha hızlı büyüyeceğine inanıyoruz.

Büyük denetçi kuruluşlardan birinin tahminine göre, katılım bankacılığı önümüzdeki 10 yılda 100 milyar dolara ulaşacak. Bu da bankacılık sektörünün yüzde 15’ine denk düşer. Bana kalırsa bu hesap biraz kısa kalıyor. 2023 vizyonu, Türkiye’nin ekonomisinin 2 trilyon dolara ulaşmasını öngörüyor.

Bizim şu anki büyüklüğümüz 45 milyar dolar, toplam ekonominin yüzde 6’sı civarında. 2023’te toplam ekonominin yüzde 10’una denk düşen bir büyüklüğümüz olursa bu 200 milyara dolara denk düşüyor. Bu, kötü senaryodur. Şu anda bizim 3,5-4 milyar dolarlık bir sermayemiz var. 200 milyar dolarlık bir ekonomide, 20 milyar dolarlık bir sermayeye ihtiyaç var.

Önümüzdeki 10 yılda bu kâr artışıyla bu sermayeyi yakalamak mümkün değil. O yüzden güçlü sermayenin gelmesiyle, sermaye ihtiyacının doldurulmasıyla bu hedefe ulaşılacağına eminim. Projeksiyonumuz bu yönde. İyi senaryo ise şöyle: Bankacılık sektörü dünyada olduğu gibi ekonominin yüzde 150’si büyüklüğe ulaşır.

 2023’te 3 trilyon dolara ulaşırsa ve katılım bankacılığı yüzde 20 pay alırsa ortaya 600 milyar dolarlık bir pasta çıkar. Sonuçta bu alana yeni rekabetçi firmalar girecek ve rekabet kızışacak."

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz