Gelişmiş ekonomiye geçiş halindeyiz

Denizbank Genel Müdürü HAKAN ATEŞ, bankacılıktaki büyümenin yavaşladığına dikkat çekiyor.

1.08.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Gelişmiş ekonomiye geçiş halindeyiz



Sektörün yeni bir döneme girdiğini, kredi taleplerinin daraldığını ve bankaların da büyük montanlı kredilerde seçici davrandığını söylüyor. Kârlarda yüzde 15-25 arasında erime beklediğini belirtiyor. "Her güzel şey gibi geçen dönemin" bittiğinin altını çiziyor ve ekliyor: "Yeni bir dönem başladı. Türkiye ekonomisi giderek daha olgunlaşıyor. Gelişmekte olan ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiş halindeyiz." Ekonomi yönetimi 2011'de bankacılık kredilerinde tavsiye edilen büyüme tavanını yüzde 25 ile sınırladı. Türk bankacılık sektörü ise daha ilk yarıyılda yüzde 17 büyüme gösterdi. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, ikinci yarıda çok daha düşük bir büyümeyle öngörülen hedefin tutturulacağım söylüyor. "Banka kredilerinde mayıs, haziran aylarında gördüğümüz yavaşlama, yaz aylarında daha keskin şekilde devam edecek. Alınan tedbirler fiyatlara yansıtılmaya başlandı. Yükselen faizler kredi talebini azaltıyor, bankalar da büyük montanlı kredilerde daha seçici davranıyor" diye konuşuyor. Hakan Ateş, ekonominin soğutulması için alınan tedbirleri zamanında ve başarılı buluyor. Ancak alınan bu tedbirlerin bankacılık sektöründe kâra olumsuz yansıyacağına dikkat çekiyor. "Sektör kârı yüzde 15-25 arasında değişen oranlarda eriyecek" diyor. Kâr marjının düşeceği yeni dönemde rekabet ise belli başlı alanlara kayacak. Hakan Ateş, öne çıkacak 2 alana işaret ediyor ve ekliyor: "Orta ölçekli şirketlerin her türlü sermaye piyasası işlemleri artarak sürüyor. Yatırım bankacılığı gelişecek. Bireysel, KOBİ ve tarım kredilerinde de rekabet artacak. Mücadele en çok bu alanlarda olacak." Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ile bankacılık sektörünün gelişimini, yeni döneme yönelik beklentileri konuştuk:

Capital: İlk yarıyılda bankacılık sektörünün performansı nasıl gelişti? Sektörün büyüklüğü ne düzeye ulaştı?
- Mayıs sonu itibarıyla bankacılık sektörünün büyüklüğü 1 trilyon 115 milyon TL düzeyinde. En önemli artış kredilerde oldu. Toplam krediler 598 milyar TL'ye ulaştı. Bunun içinde tüketici kredileri 150 milyar TL düzeyinde. Mayıs ayı itibarıyla konut kredileri 70 milyar TL, kredi kartı da 48 milyar TL'ye ulaştı. Öte taraftan mevduattaki artış, kredilerdeki kadar hızlı değil. Mevduat 644 milyar TL olarak gerçekleşti. Hala kredi/mevduat oranı yüzde 100'ün altında. Dolayısıyla mevduat, sistemde kredilerden daha fazla olmaya devam ediyor. Bu birçok ekonomide tersidir. Burada ısınma göz önüne alınarak soğutma tedbirlerine başvuruldu.

Capital: Bu tedbirlere geçmeden... Kredilerdeki artış aynı hızla devam edecek mi?
- Krediler, yıllık olarak bakıldığında yüzde 34 arttı. Bu rakam ilk yarı için ikiye bölünürse, Haziran ayı sonu itibarıyla artış yüzde 17 oluyor. Ekonomi yönetimi ise bankacılığın içinde bulunduğumuz yıl yüzde 25'in üzerinde büyümemesi gereğine işaret etti. Biz de buna uyum göstermek zorundayız. Bu durumda normalde ilk yarıdaki artış yüzde 12,5 olmalıydı. Ancak yüzde 17 büyüme görüldüğüne göre ikinci yarıda bunu telafi etmemiz lazım. Buna göre de ikinci yarıda 8 puan yani ilk yarıda büyüdüğümüzün yarısı kadar büyümek zorundayız. Böyle de olacak. Çünkü 2011'in ilk yarısında 2010'un son çeyreğinden gelen ertelenmiş talepler ve yoldaki işlemlerin büyümede önemli rolü oldu. Ancak bu yıl alınan tedbirler, gerek banka kredilerinin yavaşlanmasında gerek sanayi üretimimin hız kesmesinde etkili oldu. Ekonominin bütününe baktığımızda bir yavaşlama söz konusu.~

Capital: Bankalar yılın geri kalanında nasıl hareket edecek? Kredi muslukları kısılacak mı?
- Şu an ikinci çeyrekteyiz ancak herkes birinci çeyrek rakamları üzerinden konuştuğu için yurtdışında da farklı algılanıyor. Türkiye "geminden boşalmış bir at gibi" yokuş aşağı gidiyor, sonu ne olacak gibi bir soru oluşuyor. Oysa bunun hiç aslı yok... Çünkü gerçekten çok zamanında tedbirler alındı ve ikinci çeyrekten itibaren biz etkilerini hissettik. Kesinleşmiş rakamlarda bu tabloyu kamuoyu da görecek. Üçüncü çeyrek daha da yavaş olacak, dördüncü çeyrek keza öyle. Türkiye'nin büyümesi yüzde 6'ların üzerinde olabilecek. Ben bankacılığın da buna uyum sağlamasını çok mümkün görüyorum. Diğer yandan kapasite kullanım oranları yüzde 76'nın üzerindeyken yüzde 74'lere geriledi. Bunun dışındaki öncü göstergeler de sanayi üretiminin nihai olarak yavaşlamasına ve güven endeksinin burnunu aşağı doğru çevirmesine yol açtı. Yavaşlama yaz aylarında daha keskin şekilde devam edecek çünkü alınan tedbirler fiyatlara yansıtılmaya başlandı. Yükselen faizler kredi talebini azaltıyor, bankalar da büyük montanlı kredilerde daha seçici davranıyor.

Capital: Munzam karşılıkların artırılması, kredi büyümesine getirilen kısıtlama gibi yaptırımlar sektörü uzun vadede nasıl etkiler?
- Ekonominin soğumasının her alanda maliyeti var ama bunu en ciddi biçimde bankacılık sektörü yükleniyor. Sektörün kârları azalacak. İyi olasılık yüzde 15, en kötü olasılık yüzde 25 kâr düşüşü olacak. Normal beklenti
kârlarda yüzde 20 oranında erime olması. Bu sadece alınan parasal tedbirlerle değil, hazine bonosu/devlet tahvillerindeki getirinin de makul hadlere inmesiyle söz konusu olacak. Yüzde 16,75'ten yüzde 6,25'e kadar inen politika faizi bu sonucu getiriyor. Geçmişte ellerindeki hazine bonosu/devlet tahvili portföyleri bankalara çok para kazandırdı. Vadesi kısa olan mevduatta faiz azalırken vadeleri uzun bu kağıtlardan faiz alınmaya devam edildi. Ama her güzel şey gibi bu dönem de bitti. Yeni bir dönem başladı. Türkiye ekonomisi giderek daha olgunlaşıyor. Gelişmekte olan ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiş halindeyiz.

Capital: Gelecek yıl ve sonrasında nasıl bir tablo göreceğiz?
- Bankacılık için en önemlisi büyümek. Büyüdüğümüz ölçüde özvarlıklarımız artıyor, özvarlıklarımız büyüdükçe kredi verebiliyoruz. Türk bankacılığının kaldıraç gücü 8 katın altındadır, dünya sistemindeyse 20 katın üzerinde. Bizim bu kaldıraç seviyelerine gelmemiz için ekonomiyi çok daha fazla finanse etmemiz lazım. Şu an gelişen global koşullar, Türkiye'nin bir gül bahçesi olması gerçeğiyle uyuşmuyor. Ekonomi yönetimi de bunu görerek parasal tedbirler aldı. Nisanda Merkez Bankası'ndan 400 baz puan gibi ciddi bir artış geldi. Bu bizim de şaşkınlıkla karşıladığımız bir artıştı. Bunun etkilerini sistem yeni emiyor. İkinci tedbir bloğuysa bankacılık sisteminin regülatörü BDDK'nın bankacılık üzerinden aldığı tedbirler. Kredi kartlarının minimum ödemesinin yüzde 20 oranına çıkarılması, konut kredilerinin ekspertiz değerinin yüzde 75'i aşmaması, ticari meskenlerde yüzde 50'yi aşmaması gibi tedbirler alındı. Bunlar da etkisini gösteriyor. Her bankada günlük ihtiyaç ve konut kredileri 3'te bir oranlarına geriledi. Dolayısıyla geri ödemelerle birlikte bankacılık ikinci yarıda yüzde 8 büyüme sınırına girecektir. Üçüncü blok tedbirler ise maliye politikaları... Bir kısmı temmuzda geçerli olan bu tedbirlerle Uzakdoğu'dan yedek parça, elektronik tekstil ithalatında vergiler artırıldı. Özellikle tekstilde artışlar yüksek oldu. Burada Çin'den ithal edip Türkiye'de 5-10 misline satmanın ve yerli sanayimizin ölmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor.

Capital: Peki siz alınan bu tebdirleri destekliyor musunuz?
- Her 3 blokta da doğru zamanda doğru tedbirler alındı. Biz bunları destekliyoruz. Ancak bu tedbirlerin ölçüsünün kaçmaması, ölçülü olması gerekiyor. Çünkü söz gelimi Japonya 80'lerin ortasında bu tip krizlerde aşırı tedbir alarak 90'ların tamamını çok ciddi büyüyememe sorunuyla geçirdi. Bu senaryo Türkiye'ye uyarlandığında, ülkemiz bu süreci Japonya gibi absorbe edemez. Türkiye Japonya kadar zengin değil ve çok daha genç bir nüfusu var. Yüzde 5'in altındaki bir büyüme Türkiye için küçülmedir. Gelecek yıl da bankacılığın özvarlığını artırması lazım. Ancak bu sayede dünyayla rekabet edebilir, ekonomiye daha iyi hitap edebiliriz. Yüzde 25 kötü bir büyüme değil. Dünyada bu rakamı telaffuz etseniz, bu kadar büyüyebilecek misiniz derler. Ekonomi soğuyor, güzel. Faizler artıyor, bu da güzel. Ama artan bu faizler direkt bizim cebimize mi giriyor? Hayır. Munzam karşılık üzerinden bankacılık yüzde 40 filan ödüyor. Özvarlık değerlerimiz azalırsa sermayemiz büyümez, kaldıraç gücümüz düşer ve ekonomiye destek veremeyiz. Türkiye geçiş ekonomisinde. Büyük projeleri, enerji yatımlarını finanse etmek lazım. Bunun için, ülkenin kalkınması adına bankaların finansmanı çok önemli.~

Capital: Gelecek yıla yönelik öngörüleriniz ne yönde? 2012'de sektör ne kadar büyür?
- Bunu aslında Sayın Ali Babacan'a sormak gerekir. Maliye yönetimi bu konularda çok hassas. Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı'nın da ifadesiyle ülkenin şu anki iş modeliyle maalesef bankacılıktaki büyümenin cari açığa katkısı, korelasyonu yüksek. Bu da büyük derecede doğru. Ancak bunu değiştirmek bankacılığın değil, yapılacak reformlarla iş modelini değiştirecek hükümetlerin görevi. Tabii bunu bugünden yarına yapmak kolay değil, orta uzun vadede yapmak gerekir. Ama bunu yapmaya yönelik gayretin olması gerekir ki biz de bankacılık sektörü olarak hem kendi ekonomiye katkımızı artıralım hem kârlılığımızı sağlayalım.

Capital: Bu tablo rekabeti nasıl etkiliyor? Yeni dönemde rekabetin yönü ne olur?
- Bankacılık sektöründe ilk 12 banka, kamunun yanında 4 büyük özel banka ve ardından gelen Finansbank, Denizbank, TEB Fortis, HSBC ve ING Bank, 49 oyunculu bankacılık sektörünün yüzde 90'ından fazlasını elinde tutuyor. Önümüzdeki yıl da sektörde yapısal anlamda majör değişiklikler beklemiyorum. İlk 12 banka arasında herhangi bir sahip değiştirme, satın alma olmazsa Türk bankacılığında çok önemli bir değişiklik yaşanmaz. Artık kamu bankalarının özelleştirileceğine inanmıyorum, sadece halka açılma oranlarını artıracaklar. Devlet her zaman altın hissedar olacak. Özel bankalarda da değişiklikler yaşandı, mevcut hissedarlar önümüzdeki birkaç yıla kilitlemiş durumda. Yabancı sermayeli bankalar grubunda da ancak 3-5 yıl sonra değişiklikler yaşanabilir. Rekabetin ne tarafa yöneleceği konusunu derin olarak inceliyoruz. Burada iki ana yön var: Yatırım bankacılığı gelişecek. Merill Lynch, JP Morgan gibi uluslararası dev finans kuruluşları, yurtdışı büyük işlemleri alacak. Orta ölçekli şirketlerin de her türlü sermaye piyasası işlemleri artarak sürüyor. Bu şirketlerin birleşme, satın alma, halka açılma, ikincil açılma gibi her türlü işlemleriyle yatırım bankacılığını büyüteceğiz. Bu hedef, Denizbank için de geçerli.

Capital: Başka hangi alanlarda rekabet artacak?
- İkinci rekabet alanı ise krediler olacak. Bugün Hazine bonosu devlet tahvili grubu bankacılığın yüzde 27'sini oluşturuyor. Bu grubun aktif yapısı içinde giderek azaldığını göreceğiz. Ancak likidite ihtiyacı için belli bir miktar tutulacak. Nasıl ki bu grubun ağırlığı yüzde 45'lerden bugün yüzde 27'ye indi, yakın gelecekte yüzde 20'lerin altına inecek. Bu da kredilerin öne çıkması sonucunu doğuracak. Bireysel bankacılık alanında ciddi bir büyüme trendi var. Ancak bireysel krediler GSMH'nin ancak yüzde 16'sını oluşturuyor. Bu rakam içinde konut kredileri yüzde 6, otomobil kredileri yüzde 1. Geri kalan yüzde 9'u da kredi kartı ve ihtiyaç kredileri oluşturuyor. Amerika'da ise sadece konut kredileri GSMH'nin yüzde 110'una denk geliyor. Yani burada daha risk yaratmaya çok var. Bugün tüm bankalar çok sayılı işlemlere gidiyor. Kâr marjının daha yüksek olduğu tarım, KOBİ, bireysel kredilere yöneliyor. Geçmişte bu alanlar çok göz önünde değildi çünkü hazine bonosu devlet tahvilinin getirisi iyiydi. Ayrıca ticari kurumsal bankacılık anlamında yeterince bankacılık hizmeti gelmemişti. Bu alanlar daraldığında geriye bireysel, KOBİ ve tarım kredilerinde rekabet etmek kalıyor. Mücadele ilerde bu alanlarda olacak. ~

DENİZBANK'IN YENİ DÖNEM PLANI
HIZLI KÂR
Denizbank olarak ilk çeyreği çok iyi geçirdik. Kâr artışımız 203 milyon TL oldu. ikinci çeyreğin bitiminde artık 540 şubeli, 10 bin 350 çalışana sahip bir finansal kuruluşuz. Kârlılıkta çok hızlı büyüyoruz. 2008-2010 arası mevduatımızı ortalama yüzde 29 artırdık. Bu dönemde sektör artışı yüzde 17'ydi. Kredilerimiz sektörün paralelinde yüzde 17'lerde arttı. Maliyetleri en iyi kontrol eden bankayız.
2014 HEDEFİ
Türkiye'de 2014 yılı sonuna kadar nereye gideceğimizi açıklayan tek bankayız. 2014'te 850 şubemiz olacak ve en az 4 bin kişiyi daha işe alacağız. Çalışan sayımız 15 bine ulaşacak. Brüt kârlılığımız 1 milyar TL'nin üzerine çıkacak. Hatta bu rakamı bu yıldan da tutturabiliriz. Sigorta şirketi satışımızın etkili olacağını düşünüyorum. Gider-gelir rasyomuz yüzde 50 sınırında olacak. Özvarlık getirimizde de dünya standartlarının üzerindeki yüzde 14-15'li seviyeleri tutturacağız.
FİNANSBANK'LA TATLI YARIŞ
Hissiyat olarak yıl sonunda kâr artışında sektörün üzerinde oluruz. 2009 yılı itibarıyla özel bankalar arasında yerimiz kârlılıkta beşincilikti. 2010'da Finansbank bizden daha iyi bir sonuç gösterdi. 2011'de ise kafa kafaya yarışıyoruz. Tatlı bir yarış, ben çok memnunum. Kârlılıkta iddialıyız, ilk beşte olacağız. Çok sağlam büyüyoruz ve özvarlık getirimiz sektörün üzerinde gidiyor. Tarımda en önde gelen özel sektör bankasıyız. Hızlı ama emniyetli koşuyoruz. Büyüyoruz ama problemli kredimiz çok az.
2 ALANDA BÜYÜME
Büyüme için iki yoldan gidiyor olacağız. Yatırım bankacılığı önemli bir şapka, burada daha güçleneceğiz. Diğer koldan işletme ve tarım bankacılığımızdaki faaliyetlerimizi artıracağız. Bireysel bankacılıktaki faaliyetleri güçlendireceğiz. Ayrıca iştiraklerimiz Türkiye'de sektörlerinde hep ilk 3'te yer alıyor. Tarım kredilerinde en önde gelen özel bankayız, buradaki gücümüzü sürdüreceğiz. KOBİ ve bireysel bankacılığa ağırlık vereceğiz.

"DEXIA, BDDK'NIN HIZINA ŞAŞIRIYOR"
İCRADAKİ İLK TÜRK
Dexia'nınicra komitesinde 34 bankanın yönetimindeki 10 kişiden biriyim. Bu bir Türk bankacısı için ilk defa olan çok şerefli bir iş. Komitede inovasyon alanını üstleniyorum. inovasyon derken bankacılığı daha hızlı, kolay ve daha geniş kesime ölçeklendirilebilir şekilde yapmayı kast ediyoruz. Türk bankacılığı inovasyon konusunda zaten dünyada pek çok ülkeden daha önde. Bu tecrübe ve bilgi birikimimizi grupla paylaşıyoruz.
TÜRKİYE HALA BİLMECE
BDDK, son derece zamanlı ve güncel bilgiler yayınlıyor. Fransa ve Belçika'da birkaç ay öncenin rakamlarını alamadığımız bir ortamda, ben bir hafta önceki piyasa payımı ifade ediyorum. Komitede şaşkınlıkla karşılıyorlar. Türkiye hala çözemedikleri bir bilmece,,, Dışarıdan bakınca ülkemin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu, insanlarının ne kadar akıllı ve girişimci olduğunu görüyorum.

Bankacılıkta 10 önemli gelişme
1-
Mayıs 2011 itibarıyla bankacılık sektörünün büyüklüğü 1 trilyon 115 milyon TL'ye ulaştı.
2- Krediler yıllık bazda yüzde 34 arttı ve 598 milyar TL'yi yakaladı.
3- Mevduattaki artış, kredilerdeki kadar hızlı değil.  Mevduat 644 milyar TL olarak gerçekleşti. Hala kredi/mevduat oranı yüzde 100'ün altında.
4- Kredide normalde ilk yarıdaki artış yüzde 12,5 olmalıydı. Ancak yüzde 17 büyüme görüldüğüne göre ikinci yarıda bunu telafi etmemiz lazım. Buna göre krediler ikinci yarıda 8 puan büyür.
5- Türkiye "geminden boşalmış bir at gibi" yokuş aşağı gidiyor, sonu ne olacak gibi bir soru oluşuyor. Oysa bunun hiç aslı yok... Çünkü gerçekten çok zamanında tedbirler alındı.
6-  Bankacılık sektörünün kârı, iyi olasılık yüzde 15, en kötü olasılık yüzde 25 düşecek.
7- Yeni bir dönem başladı. Türkiye ekonomisi giderek daha olgunlaşıyor. Gelişmekte olan ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiyoruz.
8- Türk bankacılığının kaldıraç gücü 8 katın altındadır, dünya sistemindeyse 20 katın üzerinde. Bizim ekonomiyi çok daha fazla finanse etmemiz lazım.
9-  Bankacılıkta ilk 12 banka, 49 oyunculu sektörün yüzde 90'ından fazlasını elinde tutuyor.
10- Hazine bonosu devlet tahvili bankacılığın yüzde 45'ini oluştururdu, 27'ye kadar düştü. Gelecekte 20'lerin altına düşecek.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz