Kredi tabana yayılıyor

Bankacılık sektörü giderek daha güvenli sulara yelken açıyor...

4.03.2016 13:28:230
Paylaş Tweet Paylaş
Kredi tabana yayılıyor
İki seçim ve global dalgalanmaların etkisinde geçen 2015’in, yeni yıla en büyük etkisi bankacılıkta sorunlu kredilerin yönetimi olacak gibi görünüyor. Bu nedenle banka yöneticilerinin 2016 yılında en önemli odağı aktif kalitesi olacak. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bu yıl önceliklerini sermaye yeterliliği, kârlılık ve aktif kalitesinin korunması olarak açıklayarak, “Plasman anlamında iki temel hedefimiz, ekonominin uzun vadeli gelişimini destekleyecek sektörlere yatırım yapmayı sürdürmek ve bunu yaparken aktif kalitemizi muhafaza etmeye devam etmek” diyor. Bu diğer tüm bankalar için de geçerli bir hedef… Aslında bankalar, son 5 yıldır zaten bu zorlu döneme hazırlanıyor. Bu gerçeği bankaların kredi riskinde en önemli göstergelerden olan ilk 100 nakdi kredinin toplam nakdi krediler içindeki payından da gözlemlemek mümkün. 2010 sonunda 525 milyar TL olan toplam kredi büyüklüğü, 2015’in Eylül sonu verilerine göre neredeyse üç katına çıkarak 1 trilyon 482 milyar TL’ye yükseldi. Bu artışa rağmen Türkiye’de bankalar, kredi riskinde temkinli ilerlemeyi tercih etti. Öyle ki 2010 sonunda ilk 100 nakdi kredinin toplam nakdi kredi portföyünde payı yüzde 27 iken, EY’nin yaptığı hesaplamalarla bankacılığın yüzde 87’sini oluşturan 15 borsaya açık bankanın verileriyle 2013’te bu oran yüzde 22 düzeyine ve 2014 sonu itibariyle de yüzde 23’e geldi. 
KOBİ VE TİCARİNİN ETKİSİ 
İlk 100 kredinin toplam krediler içinde payının düşmesi, sektörün kredi riskinde daha sağlıklı bir yapıya kavuştuğunun en net göstergesi. Danışman Mehmet Sönmez, ilk 100 kredinin ağırlıklı olarak sanayi ve hizmetler sektörlerindeki büyük firmalarca kullanıldığını belirtiyor. Bu yüksek hacimli krediler, büyük projelere veya belirli ölçeğe ulaşmış şirketlere verilen kredilerden oluştuğu için buradaki oransal düşüş, bankaların riski tabana yaydığı anlamına geliyor. Tabii burada önemli bir nokta daha var. Verilen bu büyük kredilerden birinin bile batması durumunda banka, bu tutarı zarar yazacağından o yıla ait sermaye getirisinin ciddi olumsuz etkilemesi söz konusu. Sektörde sermaye yeterliliklerinin yüzde 11’in altına indiği bugünkü gibi bir ortamda, bu etken de bankaların oranı aşağı çekmesinin nedeni olarak görülüyor. Sektörde son 6 yılda gerçekleşen düşüşün farklı nedenleri mevcut. Eski bankacı Derya Gürerk, bu nedeni şöyle açıklıyor: “Geçen sürede iki ana trend çıktı: İlki bankalar, KOBİ’lere hücum etti. İkincisi de bireysel bankacılıkta yapılan regülasyonlar sonrası ticari bankacılıktan daha küçük bir büyüme yaşandı.” Bankacılık danışmanı Tunç Akyurt da benzer fikirde: “Sadece KOBİ kredileri, 2012 sonu ile 2015 Eylül arasında 183 milyar TL büyüdü. Bu alanda büyümeler, en büyük kurumsal kredilere oranla çok daha hızlı gerçekleştiği için doğal olarak ilk 100 kurumsal kredinin toplam içindeki payını düşürmeye devam etti.” ~BÜYÜKLERDE TABLO İYİ
Bu sağlıklı gidişat, Borsa İstanbul’a kote bankaların finansal tablolarının dipnotlarından elde ettiğimiz verilerinden okunabiliyor. En yüksek aktif büyüklüğe sahip özel banka İş Bankası’nın ilk büyük 100 nakdi kredi müşterisinden olan alacağının toplam nakdi kredi portföyü içindeki payı, 2014 sonu itibarıyla yüzde 22. 2010 sonunda bankanın aynı verisi yüzde 26’ydı. Benzer bir tabloyu Garanti Bankası’nda da görmek mümkün. Konsolide olmayan finansal tablolara göre bankanın ilk büyük 100 nakdi kredisinin toplamdan aldığı pay, 2014 sonunda yüzde 24’ü buluyor. Oysa 5 yıl öncesinde bu oran yüzde 28,8’di. Büyük bankalar içinde 5 yıllık sürece bakıldığında sadece Yapı Kredi Banka’sının aynı oranı, yüzde 21’i koruduğu dikkat çekiyor. Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, “Akbank zorlu koşullara rağmen 2015’te iyi bir performans sergiledi. Aktif kalitemizi koruduk, riski iyi yönettik. Kuvvetli ve yaygın kaynak yapımızı da sürdürdük” diyerek bu alandaki odaklarını vurguluyor. Bankanın 2010 sonunda yüzde 32 olan ilk 100 nakdi kredinin toplam nakdi kredilerdeki payının, 5 yılda yüzde 29 inmiş olması da bunun bir göstergesi. Bankacılık danışmanları, Akbank ve Garanti Bankası örneklerindeki bu sağlıklı düşüşü, özellikle ticari bankacılılık segmentine yoğunlaşmanın sonucu olarak görüyor. 
KÜÇÜKLERDE RİSK ARTIYOR 
Orta ölçekli bankalarda da büyük bankalara benzer bir tablo mevcut. DenizBank, bu veride KOBİ ve tarım bankacılığındaki büyümesinin meyveleri topluyor. DenizBank’ın konsolide olmayan finansal tablolarında ilk büyük 100 nakdi kredinin toplamda payı, 2014 sonunda yüzde 17 olarak gerçekleşiyor. 2010 sonunda ise bu oran yüzde 25’ti. DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “2015 yılında tarım sektöründeki kredi hacmimiz 172 CAPITAL 1 / 2016 ilk defa 5 milyar TL’nin üzerine çıkarak yüzde 40’ın üstünde bir büyümeyle 5,4 milyar TL’ye ulaştı. DenizBank olarak tarım sektöründeki payımız yüzde 9 seviyesini aştı, özel bankalar arasında ise yüzde 30 payla lideriz” diyerek odaklarını açıklıyor. Aktif büyüklük küçüldüğünde bankaların kredi portföyleri de paralel olarak küçüldüğünden risk konsantrasyonu yukarı seviyelere çıkıyor. Örneğin Odeabank Kurumsal Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Avcı, bugün ilk 100 kredinin toplam krediler içindeki payının yüzde 37,5 olduğunu açıklıyor. Avcı, “2013’te ilk yılımız olmasının etkisiyle bu pay yüzde 40,5 ile bugünkü seviyenin biraz üzerindeydi” diyor. Fibabanka Genel Müdürü Bekir Dildar da Fibabanka’da ilk 100 kredinin toplam kredi portföyü içindeki payının son 5 yılda yüzde 49’dan yüzde 46’ya gerilediğini söylüyor. Dildar, stratejilerinin KOBİ segmentinden daha çok müşteri alarak ve bu segmente kredi kullandırarak riski tabana yaymak olduğunu belirtiyor. Bir diğer örnek Bank Pozitif Kredi ve Kalkınma Bankası’nda da bu pay, 2010 sonunda 80 iken 2014 sonunda yüzde 89’a kadar çıkıyor. ~AŞAĞI TREND SÜRER Mİ?
Peki yakın gelecekte bankaların bu tabana yayılma trendi devam edecek mi? Bekir Dildar, bu aşağı yönlü trendin devam edeceği görüşünde. Ancak banka yönetimleri, 5 yıl sonrası için net hedefler paylaşmaktan kaçınıyor. Çünkü burada ekonominin büyüme hızı, olası yeni regülasyonların etkileri, Basel uygunlukları ve proje finansmanlarının gelişimi gibi farklı parametreler geçerli. EY Danışmanlık Hizmetleri Lideri Selim Elhadef, bu trendi getirilecek düzenlemeler KOBİ ve bireysel kredilerdeki gelişimin belirleyeceği düşüncesinde. Elhadef, olası senaryoları “Düzenlemeler tarafında gayrinakdi kredilere ilişkin kurallar, karşılık düzenlemeleri, IRB modellerin uygulanmasıyla oluşan risk ağırlıkları gibi sınırlayıcı faktörler, özellikle küçük bankaların yüksek hacimli kredi vermesi yönünde politikalarını etkileyebilir. Diğer taraftan bireysel kredilerdeki yavaşlama malum. KOBİ kredilerinin yavaşlamasıyla sektörde büyük hacimli krediler otomatik olarak artabilir. Ancak tam tersi bireysel ve KOBİ kredilerinin hız kazandığı bir ortam oluşursa en büyük 100 kredinin payı daha da azalır” şeklinde açıklıyor. Tunç Akyurt ise bu payın 2020 yılında yüzde 13- 15 seviyelerine kadar gerileyeceğini öngörüyor. “2015 sonunda toplam kredilerde yüzde 26 paya sahip KOBİ kredilerinin, 2020’da en az yüzde 33 paya ulaşacağını tahmin ediyorum. Ayrıca faizlerin çok daha makul seviyelere ineceği varsayımıyla bireysel kredilerin toplamda payı bugünkü yüzde 26’dan yüzde 30’lara çıkacak. Bu da en büyük kurumsal kredilerin payının düşmesine yol açacak” diyor. Burada tamamen farklı bir bakış danışman Mehmet Sönmez’den geliyor: “Sektörde bireysel kredilerin cazibe merkezi olmayacağını, dolayısıyla KOBİ ve kurumsal odaklı büyümeye gidileceğini öngörüyorum. İlk 100 krediyi oluşturan büyük firmaların düşük kredi riski ve ortalama 4’ten fazla ürün kullanmaları nedeniyle bankaların toplam gelirleri içindeki payının artacağını düşünüyorum. Dolayısıyla 2020’de bu pay yüzde 20-25 bandında olabilir” şeklinde konuşuyor.

“RİSKİ TABANA YAYMAYI SEVİYORUZ” 
OSMAN ÇELİK / TÜRKİYE FİNANS GENEL MÜDÜRÜ
SEKTÖRÜN YARISI 

İlk 100 kredimizin toplam krediler içinde payına sürekli olarak bakıyoruz. Biz riski tabana yayarak çalışmayı seviyoruz. Risk konsantrasyonu sadece bizim için değil tüm bankalar için çok önemli bir veri. Kredi riskinizin ne kadarının kaç firma üzerinde toplandığını anlamada en önemli gösterge. Bankacılık sektöründe bu oranın yüzde 20’lerin biraz üstünde olduğunu düşünüyorum. Bizim bankamızda ise sektörün yarısı kadar, ilk 100 kredimizin toplam kredi portföyümüzde ağırlığı yüzde 10. 
AYNI ORANLA DEVAM 
Katılım bankaları tarafında da oranların konvansiyonel bankalardan daha düşük gittiğini tahmin ediyorum. Çünkü katılım bankaları, yapıları gereği daha çok müşteriyle çalışıyor. Bankacılık sektörü içinde ilk 100 kredinin payının, ekonomideki büyümeye paralel olarak büyük müşterilerin gücüyle önümüzdeki dönemde bir miktar artabileceğini düşünüyorum. Türkiye Finans’ta biz aynı oranla devam ederiz, önümüzdeki 5 yılda bu payda önemli değişim olmaz. Risk konsantrasyonun makul ve yönetilebilir seviyede olmasını istiyoruz.~“GELECEKTE PAY DÜŞMEZ”
YALÇIN AVCI / ODEABANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI
PERAKENDENİN AĞIRLIĞI

Son 2-3 yılda sektörde kredi riski konsantrasyonunda gerileme maalesef görmüyoruz. Çünkü perakende bankacılığın toplam büyüklük içindeki payı beklenenin ve düşünülenin tersine azalıyor. Bu pay, 2010 yılında yüzde 33 iken bu yıl son verilere göre yüzde 26’ya indi.
2 YILDA 3 PUAN DÜŞÜŞ
Bankamızda ilk 100 kredinin toplam kredi büyüklüğü içindeki payı yüzde 37,5. İlk tam yıl hizmet verdiğimiz 2013 yılında bu payı yüzde 40,5 ile bugünkü seviyenin biraz üzerindeydi. Bankacılıkta riskin dağıtılması esas olduğundan konsantrasyonun düşürülmesinin her zaman bir öncelik olduğunu düşünüyorum. Ancak Türkiye gerçekleri göz önüne alındığında bahsedilen oranlarda geçmiş dönemde olduğu gibi konsantrasyonun azalması yönünde kayda değer değişim beklemiyoruz.

“BÜYÜK PROJELERİN ETKİSİYLE PAYIMIZ ARTTI”
ÖMÜR TAN / FİNANSBANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI
STRATEJİMİZİN SONUCU 

Bugün itibariyle ilk 100 nakdi kredinin bankamız toplam kredi büyüklüğündeki payı yüzde 14. 2010 yılında ilk 100 nakdi kredimizin toplamdaki payı yüzde 10’a geliyordu. Kredi kartı portföyü hariç olarak baktığımızda ise bu oran, yüzde 15 olarak gerçekleşiyordu. Bankamızda geçtiğimiz 5 yıl içinde başta özelleştirme, altyapı ve PPP projeleri olmak üzere önemli ve büyük montanlı projeler hayata geçtiğinden büyük çaplı kredilerin, kredi kartı portföyünü dahil etmediğimiz durumda, toplam kredi portföyümüzdeki payı artış gösterdi. Ayrıca Finansbank’ın bilançosundaki perakende ağırlığının tüzel müşterilere yönlendirilmesi stratejisine paralel olarak da bu oranda artış kaydettik. 
İLERİDE PAY YÜKSELEBİLİR 
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin 2023 hedefleri kapsamında büyüyen enerji ve altyapı projelerinin finansman işlemlerinde önemli bir paya sahip olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Buna ek olarak Sağlık Bakanlığı’nın hızla ilerleyen PPP programı kapsamında da büyük montanlı işlemler gerçekleşecek. Finansbank olarak bu tip projelerde daha büyük katılım tutarlarıyla yer almayı hedefliyoruz. Dolayısıyla ilk 100 nakdi kredinin toplam kredilerde payının bankamızda önümüzdeki 5 yılda bu doğrultuda artmasını bekliyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz