Dikkat bariyer!

En yüksek ve en düşük bariyer nerede? İşte 23 sektördeki bariyerler ve yatırımcılara etkisi...

17.07.2015 20:48:270
Paylaş Tweet Paylaş
Dikkat bariyer!
23 SEKTÖRDEN HANGİSİNE GİRİŞ DAHA KOLAY?

“Türkiye'de inanılmaz, kıran kırana bir rekabet var. Yedi yıl önce 13-14 dağıtım şirketi vardı, bugün 54 dağıtım şirketi bulunuyor. Türkiye’de akaryakıt sektörüne girme çıkma bariyerleri yok denecek kadar az. O yüzden 54 şirket var.” Bu sözler Petrol Ofisi Genel Müdürü Melih Türker’e ait. Türker, devamında da bu şirketlerin büyük kısmının sektöre yakın geçmişte giren, küçük hacimli ya da az istasyonla faaliyet gösteren şirketler olduğunu belirtiyor. Bu şirketlerin varlığıyla sektörde yüksek rekabet ortamının arttığını ifade ediyor. Türker’in sözünü ettiği değişim, aslında Türkiye’de 2005 yılında lisans ve serbest fiyatlandırma uygulamalarının devreye girmesiyle yaşandı. Türkiye akaryakıt sektörü için yepyeni bir yapılanma getiren bu sistemle birlikte rekabet daha üst seviyelere taşındı. Şirketlerin kârlılıkları ise bu durumdan olumsuz şekilde etkilendi. Sadece akaryakıtta değil birçok sektörde giriş bariyerleri rekabetin yapısını doğrudan etkiliyor. Sektörlere göre farklılık gösteren bu bariyerler, bazen yasal düzenlemeler bazen oyuncu sayısı bazen de yatırım miktarı olarak ortaya çıkıyor. Bir sektörde bariyerlerin yüksek ya da alçak olması ise o pazara yapılacak yeni girişlere olduğu kadar var olan oyuncuların büyüme ve kârlılık stratejilerine de yön veriyor.

EN YÜKSEK BARİYER NEREDE?
Türkiye’de giriş bariyerlerinin en yüksek olduğu sektörlerin başında GSM, sigara, ilaç ve demir çelik geliyor. GSM’de bariyerin yüksek olmasının ana nedeni, sınırlı frekanslar. Sektör işletmecileri, lisans ücretleri de dahil olmak üzere altyapı, şebeke kurulumu ve işletimi konusunda milyar dolarlık maliyetlerle pazara giriyor. Örneğin pazara sonradan giren Avea, bugüne kadar GSM hizmeti verebilmek için KDV hariç 5 milyar doları aşkın lisans ücreti ödedi. Avea Strateji ve İlişkiler Direktörü Tolga Kılıç, “Frekans kullanımı ve yüksek miktarda devamlı yatırım gerektirdiği için mobil iletişim, pazara girişin kolay olmadığı bir sektör” diyor. Oyuncu sayısının az, giriş bariyerlerinin yüksek olması sektörde rekabeti daha da artırıyor. Tıpkı GSM gibi sigarada da bariyerler rekabetin az sayıda oyuncu arasında yaşanmasına neden oluyor. Lisans alma süreci, üretim tesisi kurma kriterleri, ürün ithalatındaki koşullar ve yeni ürün çıkarabilmek için gereken yasal onay süreci sektörün giriş bariyerlerini oluşturuyor. Türkiye’de sigara sektöründe faaliyet gösteren 6 şirket bulunuyor. Sigara ile ilgili devlet politikaları ve sigara tüketimindeki düşüş göz önünde bulundurulduğunda, oyuncu sayısının zorlaşan şartlarda rekabet için yeterli düzeyde olduğu ifade ediliyor. Sektörde zorlu bir dönemden geçtiklerini belirten Philip Morris Sabancı Genel Müdürü Turhan Talu, “Beklenmedik ve yüksek vergi artışları, sektörden görüş almadan yürürlüğe girebilen düzenlemeler, öngörülebilirliğin olmaması bu zorluğun temelini oluşturuyor” diyor. ~

ENGEL TANIMAYANLAR
İlaç sektöründe hem pazara girmek hem pazardan pay almak oldukça zor. Sektör bariyerleri arasında ilk sırada ruhsatlandırma var. Ruhsat alma süresi 3-3,5 yılı buluyor. Diğer bir bariyer de yüksek miktarda yatırım yapma zorunluluğu. Bilim İlaç Genel Müdürü Erhan Baş, pazara girişin çok büyük kaynak, emek ve zaman istediğini belirtiyor. İlacın stratejik bir alan olduğunun altını çizen Baş, bariyerler açısından bazı düzenlemeler olması gerektiğini söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “İthal ilacın Türkiye’ye gelmesi yerine ülkemizde üretilmesi için kurallar konulmalı ve teşvik edilmeli.” Bariyerlere karşın Türk ilaç sektörü dünyanın 13’üncü, Avrupa’nın ise 6’ncı büyük pazarı olmaya devam ediyor. IMS verilerine göre sektörde şu anda 163 ilaç şirketi yer alıyor. Hala gelişmekte olan pazara oyuncu girişi de sürüyor. Her yeni oyuncu girişi rekabeti artırırken pastanın daha fazla bölünmesine neden oluyor. Demir çelikte de benzer bir durum söz konusu. Sektörde en temel giriş bariyeri yatırım tutarının çok yüksek olması ve nihai ürünlerdeki kapasite fazlalığı. Ayrıca elektrik enerjisi üzerindeki TRT payı, belediye kesintileri ve hurda ithalatından alınan çevre katkı payı da sektöre yatırımı cazip olmaktan çıkarıyor. Bariyerlerin son 5-10 yılda fiili durumlar sebebiyle daha da ağırlaştığını belirten Demir Çelik Üreticileri Derneği (DCUD) Başkanı Bayram Yusuf Aslan, tüm bu uygulamaların sektörün üretimini ve rekabet gücünü olumsuz yönde etkilediğini ifade ediyor. Öte yandan ilaçta olduğu gibi demir çelikte de Türkiye’nin dinamik tüketimi ve coğrafi konumu nedeniyle sektöre yatırımlar devam ediyor. Son olarak Çolakoğlu 2009 yılında slab, Tosçelik ise bu yıl yassı ürün üretimine başladı.

GİRİŞ SERBEST
Bazı sektörlerde ise giriş bariyerleri oldukça düşük. Meyve suyu, mobilya, çimento ve lojistik bu sektörler arasında… Meyve suyunda sektör yetkililerinin ifadesine göre neredeyse bir bariyer yok. 38 şirket ve 120 markanın yer aldığı sektörde meyve üretiminin 3 katı bir kapasite olduğuna dikkat çeken Akman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Akman, bu durumu da girişte hiçbir yasal düzenleme olmamasına bağlıyor. Piyasanın tamamen kendi akışına bırakıldığını belirten Akman, “Meyve suyu üretimi talebin üzerinde olunca fiyatlar da zarar boyutunda düşüyor. Bence kapasite artırımı veya üretim talebi halinde, şirketlere üretecekleri konsantre ve meyve suyu kadar meyve ağacı dikme mecburiyeti uygulanmalı” diyor. Girişi en sorunsuz sektörlerden biri de mobilya. 6 milyarlık dolarlık bu sektörde 29 bin 346 şirket faaliyet gösteriyor. Ancak bu sayı içinde 100 ve üzeri istihdam yaratan şirket sayısı 155. Pazarda asıl rekabet ise 10 oyuncu arasında yaşanıyor. Ortalama 200 metrekare bir mobilya atölyesinin 50 bin dolar yatırımla hayata geçirilebildiğini belirten TOBB Mobilya Sektör Kurulu Başkanı Davut Doğan, “10 bin metrekarelik bir işletme için minimum yatırım tutarı 2 milyon 500 bin dolar civarında. Bu da ister istemez sektöre giriş yapısını alçaltmakta ve rekabeti olumsuz etkilemekte” diyor. Doğan, krizin etkilerinin azalmasıyla birlikte yabancı sermayenin pazara giriş yapacağı görüşünde. “Dünyaca güçlü Alman ve İtalyan şirketlerinin pazara giriş için arayışta olduğunu gözlemliyoruz” diye konuşuyor. ~

BARİYERSİZLİK DENGEYİ BOZUYOR
Bazı sektörlerde ise yasal olarak giriş engeli olmamakla birlikte maliyetler görünmeyen bariyer olarak ortaya çıkıyor. Çimento ve lojistik bu sektörler arasında… 3,8 milyar TL’lik bir hacme sahip olan ve 20 şirketin rekabet ettiği çimento sektöründe, bir giriş bariyeri yok. Ancak bir işletmenin kurulma süresi, ciddi bir maliyet ve zaman gerektiriyor. Entegre bir tesisin kurulması teknolojisine ve kapasitesine göre değişmekle birlikte 18 ila 24 ay sürüyor. Fakat kararlı yatırımcılar için bu durum bir engel değil. Çünkü sektörde son 5-6 yılda 10 tesis devreye girdi. Üstelik Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Başkanı Adnan İğnebekçili, yakında bu sayının 15’e çıkacağını belirtiyor. İğnebekçili, “Türkiye’de 65 fabrika bulunuyor. Klinker’de 8,3 milyon tonluk, çimentoda ise 54 milyon tonluk kapasite fazlası var. Yeni devreye girecek kapasitelerle bu rakam gittikçe büyüyecek” diyor. Sektöre girişte bir bariyer olmadığı için İğnebekçili’nin önerisi, yeni tesis yeri seçiminde mesafe olarak en yakın fabrikaya en az 200 kilometre mesafenin gözetilmesi. 60 milyar dolarlık lojistikte de bariyerler alçak. Sektörde 1.600 lojistik şirketinin yer alması da bunun bir kanıtı. Her ne kadar deniz nakliyesinde yüksek yatırım tutarları bariyer olarak ortaya çıksa da özellikle yurtiçi kara nakliyesinde bariyerden söz edilmiyor. Omsan Lojistik Genel Müdürü Osman Küçükertan, az bir yatırımla 1-2 kamyon alıp sektöre girişin mümkün olduğunu söylüyor. Ucuz hizmet veren ve gerekli altyapıya sahip olmayan bu şirketlerin, sektörün gelişimi için engel teşkil ettiğini ifade ediyor.

DAHA FAZLA KURAL
Akaryakıt sektöründe 2005 yılında serbest fiyata geçilmesiyle birlikte bariyerlerin alçalmasının bir benzeri rakı sektöründe gerçekleşti. 2004 yılında Tekel’in alkollü içecekler bölümünün özelleştirilmesi ile sektöre yeni oyuncu girişleri başladı. Bugün sektörde 7 şirket faaliyet gösteriyor. İlk 3 oyuncu ise pazarın yüzde 95’ini paylaşıyor. Her ne kadar pazara girişin önü 2004’te açılsa da rakı sektörü, gerek tesis kurup üretime geçmek gerek marka yaratmak açısından oldukça zor ve maliyetli. Pazara girecek bir şirketin 100 milyon dolarlık bir özkaynağa sahip olması gerekiyor. Efe Alkollü İçecekler CEO’su Egemen Demirtaş’a göre bu parayı veren şirketlerin uzun yıllar zararı göze alarak yola çıkması da şart. Demirtaş, diğer bir bariyerin de ticari kanallarda yer edinme zorluğu olduğunu ifade ediyor. Tüm bu bariyerlere karşın Demirtaş, sektöre girişin daha da zorlaştırılması gerektiğini düşünüyor. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Yeni yatırımlara, kurulu kapasite ve talep dengesine bakılarak izin verilmemesi gerekir. Böyle bir düzenleme serbest piyasa teamüllerine aykırı gibi gözükse de sektörde geri dönüşü olmayan yatırımlar yapılmasına engel olacak bir düzenleme olur. Bunun yerine sektöre ilgi duyanların, halihazırda belli bir pazar payına ulaşmış olan ve dışarıdan yatırımcı kabul etmeye hazır büyüme potansiyeli taşıyan şirketlere yönelmeleri çok daha akılcı olur.” ~

BEYAZ EŞYADA BARİYERLER ETKİSİNİ YİTİRİYOR

OLUMLU ETKİLİYOR
Bazı sektörlerde giriş bariyerlerinin düşük olması, o sektörün rekabetçi yapısını olumlu etkiliyor. Bu sektörlerden biri de beyaz eşya. Beyaz eşya hem yapısı hem oyuncu sayısı açısından Türkiye’nin en rekabetçi pazarlarından. Dünyanın tüm önemli markaları pazarda yer alıyor. Beş adet çok büyük ve uluslararası ölçekli şirket de Türkiye’de üretim yapıyor. Bu şirketlerin yanı sıra dünyadaki tüm büyük markalar da ithalat yoluyla pazarda faaliyet gösteriyor.
CAZİBENİN NEDENLERİ Ülkenin üretim açısından cazip olmasının nedenleri ise coğrafi avantajı, nitelikli ve nispeten ucuz işgücüyle güçlü yan sanayisi. Bu avantajların yanında giriş bariyerlerinin neredeyse hiç olmayışı da pazarın cazibesini artırıyor. Türkiye’nin dünyanın en rahat giriş yapılabilen pazarlarından biri olduğunu belirten Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Başkanı Dilek Temel, “Gümrük Birliği çerçevesinde AB menşeli ürünlere gümrük vergisi uygulanmazken Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalata yüzde 2-3 gibi çok düşük bir gümrük tarifesi uygulanıyor.
TEKNOMARKETLERİN ROLÜ Özellikle bazı AB ve AB dışı ülkelerde uygulanan tarife dışı pazara giriş engelleri düşünüldüğünde Türkiye’nin dünyanın en açık pazarlarından birisi olduğu söylenebilir” diyor. Temel’e göre son 10 yılda Türkiye’de süratle yayılan ve sayıları 400’e yaklaşan teknomarketler de beyaz eşya pazarına girişi kolaylaştırıyor. Electrolux Türkiye Pazarlama Müdürü Rüya Kip de aynı noktaya değiniyor. Teknomarketlerin pazar payı arttıkça gizli giriş bariyerinin etkisini yitirmeye başladığını söylüyor.

BARİYER YÜKSELDİ, YATIRIMLAR KESİLDİ

HERKES AÇABİLİYORDU
Bazı sektörlerde giriş bariyerleri giderek yükseliyor. Bu sektörlerden biri de özel hastane. 3 milyar dolarlık özel hastane sektöründe, 2 yıl öncesine kadar yatırımların hayata geçmesi konusunda hiçbir sorun yaşanmıyordu. Yeterli sermaye ve bilgi birikimine sahip olan herkes, projesini Sağlık Bakanlığı’na onaylatarak hastane açabiliyordu. ~

SAYIDA REKOR ARTIŞ
Hatta bu kolaylık nedeniyle 1993 yılında 129 olan özel hastane sayısı, 2001’de 267’ye, 2009’da da 400’e ulaştı. Bu oyuncuların 70’i büyük diye nitelendirebileceğimiz 100’ün üstünde yatağa sahip hastaneler. 

ÖN İZİN BARİYERİ
Ancak 2008 yılında sağlık yatırımlarına ait ön izin alınması şartı, sektöre girişte bariyeri yükseltti. Bugün gerekli sermayeye sahip olan herkes istediği yere hastane açamıyor. Öte yandan sağlık politikalarının hızlı değişimi, sosyal güvenlik kurumu uygulamalarında ortaya çıkan kısıtlamalar ve insan kaynağı yetersizliği de sektördeki diğer bariyerler olarak öne çıkıyor.

YATIRIMIN DÖNÜŞÜ UZADI
Tüm bu bariyerler nedeniyle Türkiye’de özel hastane kurmanın zorlaştığını belirten BSK CEO’su Dr. Murat Dayanıklı, “2008’de ön izin alınması şartı ile sektördeki yatırımlar bıçak gibi kesildi. Yatırımın geri dönüşü 2008 öncesinde 5 yılken artık 15-20 yıl oldu. Bugün 50 yataklı 5 bin metrekare hastanenin yatırım maliyeti 10 milyon TL. Eğer yeni bir düzenleme olmazsa sektörde yeni yatırım olmaz” diyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz