'İş'e dönüşen unutulmaz tavsiyeler

Capital, Türk iş dünyasının başarılı liderlerinden hayatlarının tavsiyesini dinledi.

1.09.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
'İş'e dönüşen unutulmaz tavsiyeler
Steve Jobs, bundan 4 yıl önce Nike’ın yeni CEO’su Mark Parker’ı arayıp yeni işi için tebrik eder. Parker bu görüşmede Jobs’a teşekkür ettikten sonra kendisine herhangi bir tavsiyesi olup olmadığını sorar. Bunun üzerine Jobs, “Nike dünyanın en güzel ürünlerini yapmanın yanı sıra pek çok yapmaması gereken işe de girdi. Bu yakında Nike’ın başını belaya sokacak. Buna son verirsen iyi olur” der. Parker bugün hala Jobs’un bu öğüdünü dikkate aldığını söylüyor. Parker bu görüşmeden kısa süre sonra Nike’ı ana işine odakladı. Şirket de o noktadan sonra ciro ve kârlılık açısından çok daha iyi bir noktaya geldi. Parker pek çok söyleşisinde Jobs’tan aldığı bu tavsiyenin hayatının tavsiyesi olduğunu anlatıyor.
İş yaşamı öyle tesadüfler içeriyor ki bazen ayaküstü bir sohbet yöneticilerin iş yaşamlarını kökünden değiştiriyor. Capital de bu öyküden yola çıkarak Türk iş dünyasının yetiştirdiği en başarılı liderlere iş yaşamlarında en çok işlerine yarayan, aldıkları en iyi tavsiyeyi sordu. Ortaya bugün hızlı büyümeleri, şirket değerleriyle dikkat çeken pek çok şirketin dönüm noktasının tıpkı Jobs-Parker görüşmesindeki gibi bir tavsiyeyle yön değiştirdiği çıktı. İşte en işe yarayan tavsiyeler ve kahramanları…
SABANCI BULDURGAN’A NE DEDİ?
Temsa CEO’su Mehmet Buldurgan, Sabancı Holding’in çok uzun yıllardır en önemli yöneticilerinden biri. İş yaşamının en iyi tavsiyelerini de eski patronu rahmetli Özdemir Sabancı’dan aldığını söylüyor. Buldurgan, “Rahmetli Özdemir Sabancı Bey'le birçok anım var ama bir tanesi Temsa’nın bugüne gelmesinin nedenidir” diyor. Buldurgan şöyle devam ediyor: “1980'li yılların sonunda otobüs fabrikası ilk kurulduğunda o zamanlar lisanslı bir ürün üretiyorduk. Özdemir Bey ise sürekli bizleri ihracat için teşvik ediyordu. ‘Öncelikle komşu ülkelere satış yapmak, yurtiçinde üretim yapan her sanayicinin en öncelikli işi olmalı’ derdi. Dolayısıyla genç yaşlarda bizlere ihracat aşkını aşılamış oldu. Yıllar geçtikçe üretim kapasitelerimizi artırdık. Bugün Avrupa operasyonlarımızı Temsa Europe adıyla Belçika’dan yürütüyoruz. Belçika'nın yanı sıra Avusturya ve Almanya'da satış sonrası hizmetlere yönelik şirketlerimiz var. İhracatımızın yüzde 80'ini Avrupa ülkelerine yapar hale geldik. Ürettiğimiz otobüslerin yüzde 75'ini ihraç ediyoruz. Bugün Temsa Global, TİM verilerine göre Türkiye'nin ihracatta 51’inci büyük şirketi. Bu başarıya ulaşmamızın asıl nedeni kesinlikle Özdemir Bey’in bizi ihracata yönlendiren tavsiyesidir.”
VASELLA’DAN “OTANTİK OL” ÖĞÜDÜ
Novartis Türkiye Genel Müdürü Güldem Berkman ise en işe yarayan tavsiyeyi Macaristan’ın ardından Türkiye’ye genel müdür olarak atanmasının 2’nci ayında global bir toplantı sırasında o anki Novartis CEO’su Daniel Vasella’dan aldığını söylüyor. Toplantıda Vasella’nın yanında oturan Berkman, Vasella’ya Türkiye gibi oldukça büyük bir ülke organizasyonunu yönetecek, yeni bir genel müdüre ilk tavsiyelerini sorar. Vasella tavsiyelerini şöyle sıralar: “Tamamen güvendiğin ve iyi olduğuna emin olduğun bir ekiple çalış. İlk 6 ayında ciddi vaktini ekibini iyi tanımaya, onlarla birlikte yürümeye ayır ve gelişim ihtiyacı olduğunu düşündüğün takım arkadaşların konusunda mutlaka aksiyon al. Tereddüt ettiğin konular varsa bunlar büyük olasılıkla gerçekten problemdir ve ciddiye alınarak geliştirilmesi gerekir. Ayrıca olduğun gibi yani otantik olmaktan sakın vazgeçme. Yeni sorumluluklar insana yeni roller de biçebilir. Diplomasi kurallarına tabii ki özen göster ama seni bu başarıya götüren köklerinden ve doğru bildiklerinden sakın kopma.” Berkman bu iki tavsiyenin kendisi için çok yol gösterici olduğunu söylüyor ve nasıl faydalandığını anlatıyor: “Ekipteki bir zafiyet bile önemli ve sirayet edebilir. Diğer yandan bir konuya karşı tavır almakta kararsız kaldığımda hemen Vasella’nın ‘otantik ol’ tavsiyesini hatırlarım ve 40 yaşına kadar doğru bildiğim ne ise o şekilde karar almaya, devam etmeye çalışırım.”~
HONEYWELL CEO’SUNDAN DERS
Yenal Gökyıldırım, Philips’in Batı Avrupa ve Kuzey Amerika Bölgesi'nde tüketici ürünlerinden sorumlu başkan yardımcısı. Bu bölge şirketin dünyadaki 3 bölgesinin en büyüğü. 5 milyar Euro cirolu en önemli bölgenin sorumluluğunu taşıyan Gökyıldırım’ı bu noktaya taşıyan onun liderlik yetenekleri kadar aynı zamanda aldığı bir tavsiyeyi iş yaşamında hep uygulaması. Gökyıldırım, New York’ta uluslararası bir toplantıda tanışıp 2 saat vakit geçirme fırsatı yakaladığı ve hayatının tavsiyesini aldığı kişinin Larry Bossidy olduğunu söylüyor. Bossidy, Honeywell’in CEO’luğunu yapmış, uzun yıllar GE’de Jack Welch ile birlikte çalışmış ve dünyanın en ünlü y��netim kitaplarından “Execution”ın da yazarı.
Gökyıldırım aralarında geçen görüşmeyi şöyle anlatıyor: “Bu uzun görüşmemiz esnasında bir kaç husus bende iz bıraktı. Verdiği en önemli tavsiye ‘Geri bildirim için hiçbir fırsatı kaçırma, mutlaka bir şeyler söyle’ idi.” Gökyıldırım, Bossidy’nin tavsiyesi üzerine o günden sonra önüne ne gelirse ona bir değer verdiğini göstermek için kısa da olsa bir yorumla geri bildirim yaptığını söylüyor ve devam ediyor: “Daha önce masama gelen günlük raporları olduğu gibi alıp işimi gördükten sonra bir kenara kaldırırdım. Bu tavsiyeyi aldıktan sonra ara sıra daha detaylı inceleyip, hazırlayan kişilere geri bildirim vermeye başladım. Ve çok kısa bir zamanda gördüm ki hem raporların içeriği zenginleşti hem sunum kalitesi her geçen gün iyileşti.”
CEO’SUNU DİNLEDİ, KAZANDI
Mustafa Kalkandelen haziran sonunda Metro Cash&Carry Macaristan’daki gıda ve gıda dışı satın alma direktörlüğü ve yönetim kurulu üyeliği görevinden ayrılıyor. Oradan ayrılmadan önce iş yaşamında işine çok yarayan bir tavsiyeyi paylaştı. İlk defa 2006 tarihinde yurtdışı sorumluluk alan ve Makro Cash&Carry Polonya’da gıda satın alma direktörü ve yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaya başlayan Kalkandelen, ilk gününde şirketin CEO’su Hollandalı Jeroen de Groot’tan işle ilgili en önemli tavsiyeyi alır. Groot şöyle der: “Makro Cash&Carry Polonya müşterilerinin istediği ürünleri yeterince bulundurmuyor ve taze ürün gruplarında tazelik ve kalite problemi yaşanıyor. Bu iki konuya odaklanırsan hem sen, hem şirket başarılı olur.” İlk yabancı patronunun, birebir ilk toplantılarında Kalkandelen’e verdiği bu tavsiyeler Kalkandelen’in o ana kadar düşündüğü “Ne yapmalıyım” sorusunun cevabı olur. Mağazaları ziyaret edip, personelle konuşur. Araştırma şirketleriyle ve tedarikçilerle toplantılar yapar. Müşteri panellerine katılıp, müşterilerinin Makro Cash&Carry Polonya’nın ürün çeşitleri ve tazeliği konusunda ne düşündüklerini öğrenir. Her kategoride neler yapacağını bildikten sonra da 6 ay içinde tüm negatif geri dönüşleri pozitife çevirir. Müşteri sayısı, müşteri başına satış ve müşteri memnuniyetinde ciddi artışlar olur. Yüzde -6,2 performansla giden iş, 6 ay sonra 1 yıl öncesinin yüzde 3 üzerine çıkar. Kalkandelen bu tecrübenin kendine kattıklarını şöyle anlatıyor: “Başarılı gidiş 2007 ve 2008’de de sürdü. 2008’in Ağustos’unda Macaristan Metro gibi sıkıntılı bir işe geçmek üzere ayrılırken arkamda her şeyin mümkün olduğuna inanmış motive bir takım bırakmıştım.”
OKTAY IRSIDAR’I UNUTAMAM
Keskinoğlu’nun KOBİ’likten çıkıp bugün sektörünün ilk 3 markasından biri ve ihracat lideri olmasında Keskin Keskinoğlu’na tavsiyeleriyle yol gösteren iş ortaklarının etkisi büyük. Hatta Keskinoğlu, şirketin bugün bu noktada olmasının en önemli nedeninin Migros’un eski genel müdürü Oktay Irsıdar’ın kendisine verdiği tavsiye olduğunu ifade ediyor. Keskinoğlu, bu tavsiyenin öyküsünü şöyle anlatıyor:
“İstanbul Beykent Üniversitesi İşletme bölümü öğrencisi olduğum 1999 yılında, piliç eti ürünlerimiz o zamanlar Migros’un sadece İstanbul mağazalarında satışa sunuluyordu. Ürünlerimizin tüm Migros’larda satılmasını istiyorduk.~
 Bu nedenle haftada 3 gün Migros’un o zamanlar satın alma müdürü olan Coşkun Öncel ile görüşüyordum. Bu rutin ziyaretlerim sırasında Migros Genel Müdürü Oktay Irsıdar beni görür ve bu genç her hafta buraya geliyor istediği nedir acaba diye merak edermiş. Bir gün ‘Oğlum sen niye buradasın seni sürekli görüyorum’ dedi. Ben de Keskinoğlu Şirketler Grubu’nu temsil ettiğimi ve ürünlerimizin tüm Migros’larda barkodunun açılması için satın alma müdürü ile iletişimde olduğumu dile getirdim. ‘Tamam oğlum’ dedi gülerek ve yanımdan ayrıldı. 2 gün sonra Migros’tan aradılar ve görüşmeye davet ettiler. Ürünlerimizi tüm Migros’larda servise çıkarabileceğimizi ve süreci başlatmamızı istediler. Bu sürecin hemen sonrasında Irsırdar beni aradı. Teşekkür etti ve ‘İş dünyasında başarılı olmanın yolu azimli ve istekli olmaktan geçer, bu yolda devam et’ dedi. Henüz bir öğrenciyken Oktay Irsıdar gibi iş dünyasında oldukça saygın bir yöneticiden böyle bir tavsiye almak benim için çok değerliydi.”
GOLDAŞ’I KURDURAN TAVSİYE
Goldaş Kuyumculuk CEO’su Sedat Yalınkaya ise iş hayatındaki en önemli tavsiyeyi, yıllar önce Türkiye’deki bir tekstil şirketinin sahibi ve yöneticisi olan arkadaşından aldığını anlatıyor.
1991 ya da 1992 yılında ağabeyi Hasan Yalınkaya ile birlikte İngiltere’de olduklarını söyleyen Yalınkaya o dönem İngiltere’de mücevher işine girmek için araştırmalar yaptıklarını belirtiyor. Yalınkaya daha önce Türkiye’de aile işleri olan tekstil ve inşaat şirketlerinde görev almış olsalar da bu alanda hiç tecrübelerinin olmadığını söylüyor. Hayatlarının tavsiyesi de Yalınkaya’lara o esnada verilir. Arkadaşı Sedat Yalınkaya’ya “Belki para kaybedebilirsiniz ama işi, İngiltere’deki sektörün dünyadaki yerini öğrenirsiniz” der.
Bu tavsiye mücevher işine girmeleri konusunda onları cesaretlendirir. 1993 yılında Goldaş Kuyumculuk’u kurana kadar geçen zamanda İngiltere’de mücevher ithalatı yaparlar. Türkiye’de üretimini yaptırdıkları takıları İngiltere pazarına sunarlar. İşleri düşündüklerinden iyi gidince Avrupa’nın kalite standardına uygun üretim yapabilmek için kendi üretim tesisleri olan Goldaş Kuyumculuk’u kurarlar. Sedat Yalınkaya arkadaşının tavsiyesi üzerine girdikleri bu işin bugün geldiği noktaya dikkat çekiyor: “Goldaş Kuyumculuk İSO araştırmasına göre, Türkiye’nin en büyük 30 sanayi şirketinden biri.”
BABALARINDAN ÖĞRENDİKLERİ
Teknosa Genel Müdürü Mehmet T. Nane hayatının en önemli nasihatini babasından aldığını söylüyor. Nane babasının ona “Ne olursa olsun doğru ve ahlaklı yoldan sapma. İyilik ve dürüstlük ana felsefen olsun. Kasaba minnet etme, kendi etini kes ye” dediğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Babamın bu nasihati her zaman geçerli, işe yarayan ve vazgeçilmez kuralım oldu.”
Ayaydın-Miroglio Group Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın ise şirketini bugünlere getirmesini sağlayan baba tavsiyesini şu sözlerle ifade ediyor: “Babam ‘İşindeki konsantrasyonunu hiçbir zaman kaybetme, işine sarıl ve tek bir alana odaklan’ dedi. Kardeşlerimle birlikte bu tavsiyeyi hiç unutmadık.
Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı ise rahmetli babası Süleyman Kiğılı’dan, işe ilk başladığı yıllarda çok önemli bir öğüt almış. Baba Kiğılı oğluna “Oğlum, hayatta iki şeye çok dikkat et. Elindeki kalemi tutmasını ve kolundaki saate bakmasını iyi bileceksin” der. Kiğılı bu tavsiyeyi nasıl hayata geçirdiğini ise şöyle anlatıyor: “Babam aslında ‘Hesabını kitabını iyi yap. İmzanı atacağın yere dikkat et. Zamanını doğru programla demek istiyordu. Bu noktaları hiçbir zaman göz ardı etmedim.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz