Ne kadar mümkün?

2017, birçok şirket için kur baskısı altında ve kârlardan feragat edilerek geçti. 2018 için de benzer bir tablo var. Çünkü hammadde, döviz, işçilik ve enerji fiyatlarındaki artış sürüyor...

25.07.2018 12:06:000
Paylaş Tweet Paylaş
Ne kadar mümkün?

Yasemin Erdoğan

[email protected]

2018'de birçok sektörün gündeminde “fiyat rekabeti” olacak. Çünkü enflasyon, kur, hammadde fiyatlarındaki artış, toplam maliyetleri ciddi oranda artırdı. Son 1 yıldaki maliyet artışının yüzde 100’ü bulduğu sektörler bile var. Boyada yüzde 100, çimentoda net yüzde 35, hazır giyimde ise 15-25 arasında bir maliyet artışı gözleniyor. Şirketleri zorlayan en yüksek girdi kalemleri ise hammadde, enerji ve işçilik. Özellikle ithal ağırlıklı sektörler, kurdaki artışı kârsızlıkla tolere etmeye çalışıyor. Ancak uzmanlara göre bunu 2018’de de sürdürmenin çok imkanı yok. Şirketler, maliyet artışının getirdiği faturanın tamamını olmasa da en az yarısını etiketlere yansıtmaya hazırlanıyor. Capital’in 15 sektörü kapsayan araştırması, sektörlerin bu yıl yapması gereken fiyat artışlarıyla “yapabileceklerini” kıyaslıyor. Aradaki fark en az 7 puan. Bazı sektörlerde ise yapılması gereken ile yapılabilecek zam oranı arasındaki fark 80 puana kadar çıkıyor. 

MALİYETLER DURMUYOR

Bu yıl hemen hemen tüm sektörlerin ajandasında minimum düzeyde de olsa zam yapmak var. Çünkü artık maliyet artışları tolere edilemeyecek noktaya geldi. Örneğin tekstildeki yüzde 18,5’lik artış, hazır giyimcilerin maliyetlerini ciddi oranda yükselmesine neden oluyor. Perakendecileri zorlayan diğer bir kalem ise kiralar. Desa CFO’su Ayhan Diribaş, “AVM’ler tarafından Euro uygulanan kira ve ortak alan ücretleri, 2017’de Euro’nun yüzde 21,75 artmasıyla fahiş bir noktaya geldi” diyor. Boya, ilaç, et ve süt de maliyet artışının durmadığı sektörler. Örneğin boyadaki artış rekor düzeyde. Betek Boya CFO’su Gökhan Güner, “2016 ile 2017’yi kıyasladığımızda, 1 yıldaki maliyet artışı yüzde 130 oldu” diyerek durumu özetliyor. Bu artışın ancak yüzde 50’sinin ürün fiyatlarına yansıtılabildiğini belirten Güner, sözlerini şöyle sürdürüyor: “2018’e zaten yüzde 30 düzeyinde zam yaparak girdik. Yıl sonuna doğru yine yüzde 20 zam gündeme gelecektir. Sürdürülebilirlik için ciro yapmak zorundayız. Kârlılıktan feragat ediyoruz. Kimya sektöründeki birçok oyuncu benzer durumda.” Süt ve süt ürünlerindeki fiyat artışı da çarpıcı düzeyde. Son 1 yılda sektördeki maliyet artışının yüzde 25’i aştığı görülüyor. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, en önemli artışın çiğ süte gelen zam olduğunu söylüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: “Süt fiyatı 2017 Ağustos’tan itibaren üç kez arttı. Üretici kesimin maliyeti çok yükseldi. Mazot maliyetleri, yem maliyetlerinin hepsi dövize endeksli. Üreticinin fiyatı artınca, marketteki sütün fiyatları da artmış oluyor. Ama tabii ki tüketiciye tamamını yansıtamadık. Halen fiyat geçişleri sürüyor. 2018’de de devam edecektir.” Et sektöründe de ithal yem kaynaklı maliyet artışı söz konusu. En az yüzde 25’lik artış olduğunu söyleyen Hacıince Et Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince, bunu fiyatlara yansıtmanın mümkün olamayacağını söylüyor ve ekliyor: “Besici fiyatına yansıtabiliyor ama et üreticisi yani sanayici yansıtamıyor. Çünkü et fiyatları zaten yüksek ve tüketicinin alım gücü belli. Kârdan feragat ediliyor” diyor. 

REKOR ARTIŞ ENERJİDE 

Sektörlerin üretim maliyetlerindeki artış, farklı kalemlerden kaynaklanıyor. Şirketleri en fazla zorlayan girdiler, hammadde, kur ve enerji fiyatlarındaki yükseliş. Buna yüzde 8’lik asgari ücret artışı da eklenince, işçilik maliyetleri de en yüklü girdi kalemi olarak listeye giriyor. Örneğin mobilyadaki maliyet artışının ana kaynağı, hammadde fiyatları... Özellikle kereste fiyatlarına gelen zam piyasadaki üreticileri etkilemiş durumda. Hammadde artışından kuruyemiş de mustarip. Papağan Kuruyemiş Yönetim Kurulu Başkanı Kani Emekçi, “Son 1 yılda maliyetlerimiz en az yüzde 50 arttı. En büyük artış ise hammadde maliyetlerinden. Yeterli mahsul olmaması nedeniyle örneğin Antep fıstığında çok yüksek artış var” diyor. Çimentodaki en ciddi artış kalemi ise enerji. Nuh Çimento Genel Müdürü Halim Tekkeşin, “Çimentoda üretim maliyeti artışı net yüzde 35 oldu. Bunun en önemli nedeni kömür” diye konuşuyor. Bundan 1 yıl önce 1 ton kömür için harcanan bedelin 50 dolar olduğunu söyleyen Tekkeşin, şu anda ton başına maliyetin 105 dolara çıktığını belirtiyor. İlaç sektöründeki yükselişin mimarı da kur. Abdi İbrahim İlaç’ın yönetim kurulu başkanı Nezih Barut, “En önemli maliyet baskısı kur kaynaklı. 2018’de de kur devamlı artıyor. Tabii ki fiyatlardan ve kârlılıktan feragat edilmiş oluyor. Ancak sektörün artık daha fazla fedakarlık yapabileceği bir durumu yok” diye konuşuyor. Lojistikteki maliyet artışı ise ağırlıklı olarak akaryakıt fiyatlarından kaynaklanıyor. Akaryakıt giderleri maliyetlerin yaklaşık yüzde 50’sini oluşturuyor. Omsan Genel Müdürü M. Hakan Keskin, “Akaryakıt fiyatlarının 2015– 2017 arasında yüzde 45 artması maliyetlerin ve navlunların yükselmesine neden oldu. Bu oran son 1 yılda yüzde 10 olarak gerçekleşti” diyor.

NE KADAR ZAM GEREK?

Ortalama yüzde 30’ları, hatta bazı sektörlerde yüzde 100’ü bulan maliyet artışını tolere etmek, sadece verimlilik artışıyla mümkün olmuyor. Uzmanlara göre sürdürülebilirlik için yaşanan maliyet artışını fiyatlara yansıtmak şart. Yani ideali bu... Ama gerçekler bu ideali pek mümkün kılmıyor. Çünkü “olması gereken” ile “olabilen” arasındaki fark, giderek açılmış durumda. Bazı sektörler, artan maliyetlerin ancak yarısı kadar zam yapmayı planlanıyor. Ama hiç yansıtamayacak olanlar da var. Gıda perakendecileri, maliyetlerdeki artışı minimum da olsa tüketiciye yansıtacak. Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Altunbilek, sektörün yüzde 2-3 kazanabilmesi için öncelikle operasyon masraflarının düşürülmesi gerektiğini söylüyor. “Fiyat artışı, elimizde olmayan bir durum” diyen Altunbilek, şöyle devam ediyor: “Üretici hammadde, enerji, lojistik, işçilik gibi gider kalemleri arttıkça, ürün fiyatlarını artırmaya devam edecektir. İstemesek de yüzde 15’e kadar zam olacağını tahmin ediyoruz.” Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, “Farklı markalar ve segmentler için farklı oranlar söz konusu olacaktır. Ancak genel olarak yüzde 15-25 bir zammın gerekli olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekleşebilen ise genellikle yüzde 10’un altında kalıyor” diyor. İlaçta ise piyasanın talep ettiği artış oranı yüzde 23. Ancak orada da bu oranda bir fiyat artışı mümkün görünmüyor. Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, “Maliyetlere baktığınızda yüzde 23 zam gerekirken ancak yüzde 15 zam yapılabilecek” diyor. Teksüt Yönetim Kurulu Üyesi Arda Aksaray ise şunları söylüyor: “Çeşitli girdileri üst üste koyduğunuzda süt ve süt ürünlerinde yüzde 25 civarında maliyet artışı olduğunu söyleyebiliriz. Hammaddemiz olan çiğ sütteki artış yüzde 33’e ulaştı. Rekabet nedeniyle bu oranda bir zam mümkün değil. Bu koşullarda yüzde 20’yi aşmayacağını tahmin ediyoruz.”

NEDEN YAPILAMIYOR? 

Piyasa koşulları, rekabet düzeyi, tüketicinin direnci ve arz fazlası, şirketlerin maliyet artışlarını fiyatlara tam olarak yansıtmasını engelleyen faktörler arasında öne çıkıyor. Zam oranlarını girdilerdeki artışın belirleyeceğini söyleyen Papağan Kuruyemiş Yönetim Kurulu Başkanı Kani Emekçi, şu kritik noktanın altını çiziyor: “Mümkün olduğunca zamdan kaçınma eğilimindeyiz. Artan fiyatlar, tüketicinin ürünlerden uzaklaşmasına neden oluyor. Bu nedenle zam kararları çok dikkatli veriliyor. Bu da gereken artışların pek çok kez yansıtılamamasını beraberinde getiriyor.” Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, mobilyadaki girdi artışının tamamının fiyatlara yansıtılamayacağını söylüyor. Kârlılığı korumak adına yapılması gereken ideal zammın yüzde 12-15 olduğunu belirten Doğan, şunları söylüyor: “En çok etkilendiğimiz, hammaddesi odun olan sunta ve hammaddesi petrole dayalı olan sünger gibi ürünlerdeki artışlar. Son 1 yıldır oduna çok zam geldi. Normalde yüzde 12-15 zam olmalı, ancak yapamıyoruz. Ciddi bir rekabet var. Yüzde 5-8 zam yapabiliriz.” Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı da gereken artışın yapılamamasının nedenini rekabete bağlıyor. Seramikteki sıkıntı ise arz fazlası. İ. Polat Holding CEO’su Baran Demir, şunları söylüyor: “Tüm üreticiler talebin üzerinde yatırım yapıyor. İhracat oranları yeterli seviyede değil. Bu nedenle ürünler iç pazarda tüketilmeye çalışılıyor. Bu da mecburi fiyat rekabeti yaşatıyor.”

~


ZİYA YILMAZ DAP YAPI YÖNETİM KURULU BAŞKANI
“KONUTA KADEMELİ ZAM”

DOLAR VURDU 
Gayrimenkul ve inşaat sektöründeki girdilerimizde en büyük maliyet artışı dolardan kaynaklanıyor. Demir, çimento gibi ürünlerin fiyatları dolarla birlikte yükseliyor. 2017 verilerine baktığımızda konut maliyetlerinde yüzde 24,7 artış var. Bu artışın konut müşterisine yansıtıldığını düşünmüyorum. Örneğin şu anda üretimde olan projeler yansıtmadı. Stoktaki projelere ise zaten kimse yansıtmıyor.
YÜZDE 15 OLUR Ancak yeni başlayacak projelere mecburen yansıması olacak. Markalı konut üreticilerinin, son 1 yılda yüzde 25’i bulan maliyet artışını 2018’de kademeli olarak fiyatlara yansıtacağını düşünüyorum. Özellikle yeni başlayan projelerde böyle olmak zorunda. Belki bu oranın bir kısmı sineye çekilecektir, ama şirketlerin sürdürülebilirliği için ortalama yüzde 15’lik zam mutlaka yapılacaktır. Aksi halde tamamen zarar yazılır.



AYHAN YAVRUCU ALARKO HOLDİNG CEO’SU
“ZAM YAPMAK KAÇINILMAZ”

İŞÇİLİK FARKI
Maliyetteki artışlar sektörlere göre değişiyor. Müteahhitlikte farklı, imalatta farklı… Mesela geçen aylarda MESS ile yapılan sözleşmeyle ücret artışı yüzde 24 oldu. Hatta yıldan yıla gidersek yüzde 30’lara yaklaştı. Dolayısıyla işçilik maliyetlerinde çok ciddi bir artış yaşadık. Onun dışında enflasyonun, enerjinin ve dövizin artışı söz konusu. MUTLAKA YANSIR Tabii hepsini direkt fiyatlara yansıtmak mümkün değil. Ama belli zaman aralığıyla bir kısmını yansıtmak gerekecek. Çünkü bu kadar maliyet artışının tamamını verimlilikle karşılayamazsınız. Hele doğrudan dövize bağlı sektörlerdeki artış çok daha yüksek. Tüm girdi fiyatlarınız artarken çıktı fiyatlarını aynı tutamazsınız.
EN AZ YÜZDE 10 İmalat sanayinde işçiliğe gelen yüzde 24’lük artış, yüzde 10-11 oranında fiyatlara yansımak zorunda. Başka çaresi yok. Kurdaki artışlar ise girdinin içindeki döviz oranına göre bazılarında yüzde 50, bazılarında yüzde 30, bazılarında ise yüzde 20 gibi yansıyacaktır.



TELAFİ REÇETESİ

DAHA ÇOK ÜRETİM
Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı NEZİH BARUT, yüksek maliyetlerle mücadele etmenin yolunun daha çok üretim olduğunu söylüyor. Barut’un stratejisi şöyle: “Makine ve üretim kapasitesini artırıyoruz. Daha az işçilik ve daha fazla otomasyonla daha çok üretim yapmaya çalışıyoruz. İhracat yapıyoruz. Ama enerji maliyetleri ve enflasyon artınca çare bulamıyoruz. Tüm sektörlerin yaşadığı zorlukları biz de yaşıyoruz.” Çözümü üretim ve tasarrufta bulan İ. Polat Holding CEO’su Baran Demir de “Biz yeni ürün geliştirerek gerekli zamları yapabiliyoruz. Diğer taraftan üretim maliyetlerimizi ve giderlerimizi düşürmeye yöneliyoruz” diyor.
VERİMSİZLER KAPANIYOR Perakendecilerin ilk tercihi ise verimsiz noktaları kapatmak. Desa CFO’su AYHAN DİRİBAŞ, kira/ciro oranı yüksek mağazaları ele alarak rehabilite etmeye çalışacaklarını söylüyor. Çözümü verimliliğe odaklanmakta ve ihracatta bulan Kütahya Porselen’in yönetim kurulu başkanı SEMA GÜRAL SÜRMELİ, “Bizim reçetemiz daha çok üretim ve ihracat olacak” diyor. Kimsenin elinde sihirli bir reçete olmadığını söyleyen Teksüt Yönetim Kurulu Üyesi ARDA AKSARAY da verimli çalışacaklarını ve dengeyi de ihracatın sağlayacağını belirtiyor.
RİSK YÖNETİMİ Otomotiv yan sanayisinin en büyük oyuncularından Bayraktarlar Holding’in yönetim kurulu başkan vekili AHMET BAYRAKTAR da çareyi verimlilikte bulanlardan. Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Otomotiv sektörünün güzel tarafı rekabetçi yapısı ve bunun gereği olarak geliştirilen verimlilik yatırımlarıdır. Biz de verimliliğe odaklanıyoruz. Üretirken para kazanmaya çalışıyoruz ve riskleri bu şekilde kompanse ediyoruz.”



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz