Önce dostluk sonra rekabet

Rekabette öne çıkabilmek için birbirlerinin hamlelerini kolluyorlar resmin diğer yüzünde ise uzun yıllara dayanan çok özel dostluklar var

1.08.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Önce dostluk sonra rekabet
Aynı sektörde rakip şirketleri yönetiyorlar. Rekabette öne çıkabilmek için birbirlerinin hamlelerini kolluyorlar. Ancak bu resmin bildiğimiz yüzü... Resmin diğer yüzünde ise uzun yıllara dayanan çok özel dostluklar var. Tofaş CEO'su Ali Pandır ve Oyak Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu, Arzum'un patronu Murat Kolbaşı ile Groupe SEB'in genel müdürü Cüneyt Yağcı, Kiğılı'nın patronu Abdullah Kiğılı ile Ramsey'in patronu Hüseyin Doğan. Bu isimler hem rakipler hem dostlar. Üstelik sevgili rakiplerini yere göğe sığdıramıyorlar. Rakiple dost olmanın kazanımlarını ise saymakla bitiremiyorlar. Capital, iş dünyasında birbirini en çok seven rakipleri bir araya getirdi.

30 YILLIK RAKİP DESTEĞİ
Kiğılı ve Ramsey erkek giyimin 2 güçlü yerli markası. Ancak bu iki markanın rakip olma özelliğinden çok dostluğu ön plana çıkıyor. Bu durumunLedeııi de sektörüıı duayen ismi Abdullah Kiğılı ile Ramsey'in patronu Hüseyin Doğan'm sıcak ilişkileri. Doğan, 30 yılı aşkın zamandır tanıdığı Kiğılı'dan hep destek gördüğünü belirtiyor. Henüz fabrika kurmadıkları dönemde Kiğılı'nın fabrikalarını gezerek incelemelerde bulunduklarını ifade eden Doğan, "Bize o gün tavsiyelerde bulunmuştu. Fabrikayı kurup üretime geçtik. Üretici kimliğimizle birbirimizle rekabet eder konumdayken bile Abdullah Ağabey, her zaman bize kucaklayıcı ve bütünleştirici bir tavırla yaklaştı" diyor. Abdullah Kiğılı'yı da "Onu en çok babacan kelimesi tarif eder. Herkese böyle yaklaşır, uzlaşmacı bir kişiliği var. 'Hüseyin, şu lokasyonda yer aç, bak burada işler çok iyi gidiyor, burada sakın iş yapma iyi değil' diyen bir ağabeyimiz, büyüğümüz ve rakibimiz tabii eğer rakip denirse" sözleriyle anlatıyor. Kiğılı ise en sevdiği rakibini örnek bir kişilik olarak tanımlıyor. "Onun yaşındayken bu tecrübeye sahip değildim. Erken yaşta bunu kazanabilmek çok önemli. Sektörün çok önemli bir oyuncusu olacak. Sektörde başa geçecek en güçlü adaylardan... Biz her zaman onu destekleyeceğiz, yanında olacağız. Önemli olan Hüseyin Doğan'ların çoğalması. Onun gibi ahlaklı, düzgün ve ticaretini adaletli yapan insanlara çok ihtiyacımız var" diye konuşuyor.

ARAMIZDA GÜÇLÜ BİR GÜVEN VAR
Arzum, küçük ev aletleri pazarında adet bazında sektörde liderliği elinde tutan güçlü bir Türk markası. Group SEB ise Tefal, Rowenta ve Moulinex gibi markaları bünyesinde bulundurulan cirosal anlamda sektörde lider pozisyonda olan uluslararası, güçlü bir şirket. Arzum Genel Müdürü Murat Kolbaşı ile Groupe SEB Genel Müdürü Cüneyt Yağcı, 14 yıldır sıkı rekabetin yanında güzel bir arkadaşlığı paylaşıyor. Güvene dayalı bu arkadaşlık, onlara iş yaşamlarında da yol gösteriyor. Dayanışma çerçevesinde bilgi paylaşımı yapıyorlar. Ortak müşterileri ve dostları da var. Bu nedenle iş dışında davetlerde yan yana duruyorlar. Yazları da Çeşme'deki yazlıklarında tatillerini birlikte geçiriyorlar. Cüneyt Yağcı, "İnsan olarak birbirimizi çok seviyoruz. Bence bir frekans uyumu var. Bir sürü şeyde göz göze konuşarak anlaşabiliyoruz. Rakibiz doğru, ama birbirimizden bir şeyler öğrenerek birbirimize destek vermeye çalışan rakipleriz, bence en güzel kısmı da bu" diyor. Kolbaşı da Yağcı ile aynı duyguları paylaşıyor, arkadaşlıklarına ilişkin şöyle konuşuyor: "Hem özel hayatlarımızın hem iş yapış şekillerimizin benzer olması bizi yakın kılıyor. Aramızda güçlü bir güven var. Çoğu zaman başarılarda ilk tebriki birbirimizden alıyoruz. Bir keresinde gözümden yaş getirtecek kadar duygulanmıştım. Bir fuarda hem Group SEB hem Arzum onursal marka ödülünü aldı. Ödül töreninde ilk olarak SEB anons edildi. Cüneyt ise 'Burası bir Türk fuar alanı biz Türkiye'deyiz. Ben Türk markası olarak ödülü Murat'a bırakıyorum' dedi. Biz de Türkiye'de güçlü olduğumuzu ama karşımızdakinin bir dünya devi olduğunu, pazardaki konumunu rakamlarla her fırsatta dile getiriyoruz" diye ekliyor.~

DERİN FİKİR PAYLAŞIMI
Abdi İbrahim Başkanı Nezih Barut ile Adeka İlaç Genel Müdürü Ali Arpacıoğlu, uzun yıllardır aynı sektörde rekabet ederken arkadaş olmayı başarabilen isimlerden... Ancak onları bir araya getiren birçok neden de var. Örneğin İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası'nda başkanlık koltuğunda Barut, başkan yardımcılığı koltuğunda ise Arpacıoğlu oturuyor. Sektörle ilgili çalışmalarda omuz omuza çalışıyorlar. 15 günde bir düzenlenen yönetim kurulu toplantılarında bir araya gelen iki isim, iş dışında ortak bir tutkuyu da paylaşıyor. Her ikisi Fenerbahçe taraftarı olan Barut ve Arpacıoğlu, takımın İstanbul'daki maçlarını birlikte izlemeye özen gösteriyor. Zaman zaman da birlikte spora gidiyorlar. Barut için Arpacıoğlu'nun en beğendiği özelliği dürüstlüğü. "Ali Bey her konuda çok net. Dostluğumuzu baki kılan en önemli ortak özelliğimiz, ikimizin de açık sözlü olması. Bir başka ortak özelliğimiz ise işimize olan tutkumuz. Vaktimizin büyük çoğunluğunu işte geçirir ve iş disiplinini koruma konusunda büyük hassasiyet gösteririz" diye konuşuyor. Arpacıoğlu da aynı sektörde çalışırken arkadaş olmanın avantajlı olduğunu belirtiyor. "Her görüşmenin hem sosyal hem profesyonel içeriği oluyor. Hele bu arkadaşlık bizimki gibi uzun yıllara dayanıyor ve dostluğa dönüşmüşse birbirinizle çok daha derin fikir paylaşımında bulunabiliyorsunuz" diyor. Arpacıoğlu'na göre bu dostluk rekabeti de keyifli hale getiriyor. Bu konudaki duygularını da şöyle aktarıyor: "İşin içinde dostluk olduğu zaman bazı şeyler kolaylaşıyor. Nezih Bey başarılarıyla gurur duyduğum bir dostum. Rekabette, eğer doğru bakış açısı ve özgüvene sahipseniz, gelişme ve büyüme yolunda kolunuza giren dostlarınızdır."

BİRLEŞTİREN ORTAK BAKIŞ ACISI
Socar&Turcas Grup Şirketleri Başkanı ve Petkin Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz ile Tüpraş Genel Müdürü Yavuz Erkut, aynı sektörde faaliyet gösteren rakipler olmalarının yanında 6 yıldır değerli bir arkadaşlığı paylaşıyor. Ortak paydaları da çok. Her ikisi de aynı toprağın insanı olmakla övünüyor. Yavuz Bayburtlu, Erkut Giresunlu. Fenerbahçe de ortak tutkuları. Kenan Yavuz, "Aynı takıma gönül verdik. Benim soyadımın Yavuz Bey'in adı olması da ortak yönlerimizin mizahi yanını temsil ediyor olsa gerek" diyor. Yavuz ve Erkut, iş yoğunluğu nedeniyle çok sık bir araya gelemiyor. Ancak görüştüklerinde birbirlerinin samimi sohbetlerinden büyük haz aldıklarını dile getiriyorlar. Onların sohbetlerinin odak noktasını memleketleri, dünya gündemi ve Fenerbahçe oluşturuyor. Sohbetin yanında iş konularında birbirlerine danışmayı ve gerektiğinde eleştirilerde bulunmayı da ihmal etmiyorlar. Peki iki arkadaş rakip, birbirlerinin en çok hangi özelliklerini beğeniyor? Kenan Yavuz, rakibinin uzlaşmacı ve çevre dostu kişiliğini beğeniyor. "Temelde aynı bakış açısına sahip kişilikler rekabeti ve dostluğu aynı anda yürütebiliyor. Sanırım biz bu nedenle hem rakip hem dost olmayı başarabiliyoruz" diye konuşuyor. Yavuz Erkut da Kenan Yavuz'u anlatırken beğendiği özelliklerini şöyle sıralıyor: "Pozitif enerjisi, iş takibi, muhakemesi, azmi, kararlılığı ve hedefine kilitlenmesi beni hep etkilemiştir. Günümüzde insan ilişkileri, ülkelerin gündemi o denli karmaşık ve yorucu ki bu karmaşanın içinde zihninizi, ruhsal dengenizi koruyabilmek için iç barışınızı destekleyecek insanlarla birlikte olmak ve çalışmak çok değerli."~

OTOMOBİLDE 35 YILLIK ARKADAŞLIK
Tofaş CEO'su Ali Pandır ile Oyak Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu, İTÜ Makine Fakültesi'ne başladıkları 1975 yılından itibaren arkadaşlar. Üniversiteden sonraki ilk yıllarda birlikte çıktıkları küçük bütçeli tatillerden, evlendikten sonra ailelerini de dahil ettikleri mavi yolculuklara kadar uzanan ortak tatil maceraları var. Evdeki her türlü tamiratı kendi yapma alışkanlıkları mesleklerinden kaynaklanan ortak hobileri. Bir heves atış kulübüne üye olup bir kere gitmemeleri ise bugün gülümseyerek hatırladıkları bir anı. Pandır, aynı sektörde geçen 35 yıllık arkadaşlıklarının çok keyifli olduğunu söylerken, Tunalıoğlu, "Ortak yönleri çok olan bir geçmişi paylaşmak gerçekten çok önemli. Aynı okul, aynı meslek ve beraberinde gelen dostluk ve yakın çevre, kısacası benzer bir kaderi paralel yaşamak çok enteresan ve hoş" diyor. Bu köklü arkadaşlıkta her iki isim de birbirinden övgüyle söz ediyor. Pandır, sevgili arkadaşı ve rakibinin en beğendiği özelliklerini, "Tarık, çok iyi bir mühendistir. O bir mülakatında 'Mühendislik bende hastalık gibiydi yönetim kademesine geçince tedavi oldum' demişti. Gerçekten öyle ama onunki genetik olduğu için ağır hastalıktı. Mesela bende hafif seyretti sonra tedavi olmadan geçti. Mühendisliğinin yanında işine ve özellikle çalıştığı şirkete sonsuz bir aşkı ve bağlılığı vardır. 30 yıldır aynı şirkette ilk günkü hevesle çalışıyor" diye sıralıyor. Tarık Tunalıoğlu ise arkadaşını şöyle anlatıyor: "Öncelikle müthiş zekası ve korkunç hafızası var. Hem okulda hem işinde hem de aile ve dost ortamında yıllardır hep bu özellikleriyle takdir edildi. Bir de hiç göstermese de o çok ciddi, hatta biraz donuk diyebileceğim duruşunun altında yatan çok ince espri yeteneği vardır ki insanı gülmekten kırar geçirir. Gözlüklerinin üstünden bakarak bir darbuka çalar, dünya yıkılsa umursamaz tavırlı Ali Bey'i bu işin profesyoneli sanırsınız. Sürprizlerle dolu kişiliği sizi her an şaşırtabilir."

İKİ TEKSTİLCİNİN DOSTLUĞU
Her ikisi de sektörün en başarılı isimlerinden. Yalçın Ayaydın hazır giyimin kadın kategorisinde İpekyol markası ile kendi başan hikayesini yazmış bir girişimci. Ahmet Said Kavurmacı ise tekstilin en güçlü ailelerinden birine mensup, ikinci kuşakta öne çıkmış başarılı bir yönetici. Onlarca markanın yer aldığı sektörde Ayaydın ve Kavurmacı ailelerinin sıcak bir dostluğu var. Yalçın Ayaydın, sevgili rakibini övgülerle anlatıyor. "Ahmet, Cacharel, Pierre Cardin ve U.S. Polo gibi uluslararası markaları Türkiye'ye kazandıran kişi. Hiçbirimizin mağazaları Ahmet'in mağazaları kadar renkli değil. Bunlar benim hep gıptayla izlediğim gelişmeler. Kişiliğini ise anlatmaya gerek yok. 15 yıldır birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Ahmet'le yaptığım her işe gözümü kapar girerim, işte bu kadar net" diyor. Kavurmacı da Ayaydın'ın başarısını takdir ediyor. "Hiçbir kadın markası yurtdışında mağaza açmayı düşünmüyorken İpekyol, Yunanistan'a, Rusya'ya, Ukrayna'ya, Kazakistan'a gitti. Ortadoğu'da birçok yerde mağaza açtı. Sektörde istihdam oluşturması gerekenler fabrika yatırımından uzak dururken o sanayiciliğe girdi. Bunların yanı sıra onun cesaretini, heyecanını ve aktifliğini takdir ediyorum " diye konuşuyor. Rakipler işle ilgili birbirlerinden fikir alışverişinde de bulunuyor. Ayaydın, özellikle Rusya pazarına girerken Kavurmacı'dan aldığı desteği unutamıyor. O dönem neler olduğunu şöyle anlatıyor: "Ahmet benden 5-6 yıl önce Moskova'ya girmişti. Ben Moskova'ya girdiğimde pazarla ilgili tüm bilgileri, detaylarıyla Ahmet'ten aldım. Bunu herkes anlatmaz. Mamul stok yapısını bile benimle paylaştı. Ürünlerimi Moskova'da onun deposuna bıraktım."

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz