Fotoğrafçılıkla sabrı öğrendim

Pronto Tour Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran ile vahşi doğa fotoğrafçılığını ve ona kattıklarını konuştuk.

1.07.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Fotoğrafçılıkla sabrı öğrendim
Ali Onaran, şanslı bir işadamı. Çünkü hayattaki en büyük iki tutkusunu da gerçekleştirebiliyor. Bu tutkulardan biri seyahat, diğeri ise fotoğraf... Mesleği nedeniyle onlarca ülkeyi gezme fırsatı buluyor. Fotoğrafa ise lise yıllarında başladı. Son 2,5 yıldır da Afrika’nın farklı bölgelerini dolaşarak vahşi doğayı fotoğraf karesine hapsediyor. Bazen saatlerce deklanşöre basmak için beklediğini söyleyen Onaran, “Doğanın içinde fotoğraf çekerken sabrı öğrendim. Normalde çok sabırsız biriyim, aktifim, yerimde duramam, her şey hemen olsun isterim. Ama leopar gözünü açsın diye 2,5 saat elim deklanşörde bekleyebiliyorum” diye konuşuyor. Pronto Tour Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran, fotoğraf çekmeye babasının hediye ettiği bir makineyle başladı. Arkadaşının evindeki agrandizör ise bu işin bir tutkuya dönüşmesini sağladı. Karanlık odada çektiği fotoğrafları tab ederken fotoğrafa sevdalandı. Çok sevdiği iki şey vardı: Seyahat ve fotoğraf... Mesleği sayesinde her ikisini de yapma fırsatını yakaladı.

2,5 yıl önce Pronto Tour için tematik turlar düzenleme fikri ortaya çıkınca doğa fotoğrafçısı Süha Derbent ile tanışan Onaran, o gün bugündür Afrika’nın farklı bölgelerini dolaşarak vahşi doğayı fotoğraflıyor. Sadece fotoğraf çekmek için özel seyahatler yaptığını söyleyen Onaran, bu iş için büyük emek ve zaman harcadığını anlatıyor. Vahşi doğayı fotoğraflamanın ona sabrı öğrettiğini de itiraf eden Onaran “Leopar gözünü açsın diye 2,5 saat elim deklanşörde bekleyebiliyorum. Amaca ulaşmak için sabır gösterebiliyorum” diyor. Pronto Tour Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran ile vahşi doğa fotoğrafçılığını ve ona kattıklarını konuştuk:

Capital: Fotoğrafa olan merakınız nasıl başladı?
- Lise 1’inci sınıfa giderken babamın hediye ettiği Zenith marka bir fotoğraf makinesiyle başladım. Sonra İtalyan Lisesi’nde okurken okulun eğitsel koluna girdim ve orada fotoğrafla biraz daha fazla haşır neşir oldum. Tosun isimli bir arkadaşımın evinde agrandizör vardı ve siyah beyaz fotoğrafları tab ediyordu.~
öylece fotoğrafın iyice içine girdim. Fotoğraf sevdam agrandizör ile başladı. O zaman Sirkeci, fotoğrafın merkezi. Gidip oradan kağıtlarımızı alıyor, karanlık odada fotoğraflarımızı tab ediyorduk. Lisedeki bu merakım, üniversite de devam etti. Kardeşim o dönemde ABD’ye gitmişti. O zaman Minolta X700 yeni çıkmıştı. Bana lensleriyle birlikte koca bir çanta getirdi.

Capital: İlk fotoğraf makinenizi hala saklıyor musunuz?
Maalesef... Zaten eski fotoğraf makinelerimin hiçbiri durmuyor. Aslında duramıyor, çünkü hepsinin başına bir şey geldi. Kardeşimin aldığı Minolta makine de hırsızlığa kurban gitti. Yaklaşık bir yıl kullanmıştım o makineyi. Kardeşim bu olaya çok üzüldü, evimdeki her şey çalınmıştı. Ama ben çalınanlar içinde en çok fotoğraf makineme ve lenslerime üzülmüştüm. Kardeşim tatile gelirken aynı makine ve lensleri bana tekrar getirdi. Çok mutlu oldum ama bir yıl sonra o makine de otomobilimden çalındı. Böyle olunca “Herhalde biri bana bir şey anlatmaya çalışıyor. Fotoğraf işini durdur diyor” dedim ve kendime ceza verdim.

Capital: Nasıl bir cezaydı bu?
Bir daha fotoğraf makinesi almama cezasıydı. Yaklaşık 11 yıl, 2004’e kadar sadece disposable dedikleri çek at makinelerden kullandım. İçinde film var, üstü karton. Film tab edilirken üstündeki kağıdı yırtıp atıyorlar. Küçük bir makine dahi almadım kendime. Sonra bu cezanın yeterli olduğunu düşünüp fotoğrafa ciddi bir şekilde başladım. Çünkü fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Çok yoğun bir işim var ve fotoğraf beni dinlendiriyor galiba. Aslında benim ilk gençlik yıllarından gelen iki hobim var: Seyahat ve fotoğraf.

Capital: Vahşi doğayı fotoğraflamaya ne zaman karar verdiniz?
Bundan 2,5 yıl kadar önce “Pronto Tour için nasıl tematik turlar yaparız? Hobileri olanları nerelere götürebiliriz” diye bir çalışma yaparken doğa fotoğrafçısı Süha Derbent ile tanıştım. Onun rehberliğinde Kenya, Tanzanya gibi bölgelere seyahatler yaptık. Ben de bu çerçeve içinde vahşi doğayı fotoğraflamayla ilgili bir konu seçtim kendime. Son 2,5 yıldır da bu amaç doğrultusunda seyahatler yapıyorum. Daha önce böyle bir şey yapmadım, seyahat ederken yanımda fotoğraf makinem olurdu.~
Şimdi fotoğraf çekmek için seyahat etmenin ayrı bir keyif olduğunu gördüm. Örneğin fish eagle (balık kartalı) denilen kanatlarını açtığında dünyanın en büyük kartalı olan yırtıcı kuşu fotoğraflamak için seyahat ettim. Bu kartal, Tanzanya-Kenya sınırındaki Naivasha Gölü’nde yaşıyor. Üç gün uğraştım onun fotoğrafını çekmek için.

Capital: Daha önce fotoğraf çekerken belirli bir temanız oldu mu?
Hayır, olmadı. Bir ara sokaklar, kapılar gibi bir tema çalışayım dedim ama arşivlemem çok kötü olduğu için toparlayamadım. Biraz dağınığım sanırım. Dünyanın yaklaşık 100 ülkesini gezdim. Aslında düzenlesem
o fotoğraflar içinden birkaç tema oluşturabilirim,

Capital: Şimdiki fotoğraflarınızla eskileri karşılaştırdığınızda o fotoğraflar sizi memnun ediyor mu?
- Etmiyor tabii, Onlar çok özel bir şey taşımıyordu, sadece hatıra amaçlıydı, Esasında artık fotoğrafı ikiye ayırabiliyorum: Hatıra amaçlı ve değer taşıyan, üzerinde uğraş verdiklerin... Fotoğraf çekmeyi biraz avlanmaya benzetiyorum, Ava gidip mutlu olanlar var, vurdukları hayvanı da göstermek istiyorlar, Ben bir hayvanı vuramam
ama onu fotoğrafla yakalıyorum, 17-18 yaşımdayken birkaç abimle birlikte Ergene Ovası’na ava gittik, Kışın ova donar, orada ördek avına gidilir, Orada nasıl olduysa bir ördek vurdum ve bir daha elime silah almadım, Çok üzüldüm, vicdanım kaldırmadı, Hatta askerlik boyunca bile kendime söz verdim, silaha dokunmayacağım diye, Avcılıkla benzettiğim nokta şu: Ben de o kareyi yakaladığım zaman büyük mutluluk duyuyorum, Bununla ilgili bir anım var, Arkadaşımla bekliyoruz, fotoğraf çekmek için, Karşımıza yedi yavrulu bir çita çıktı, Normalde bu kadar yavrusu yaşamaz çitanın, vahşi hayvanlar yer ve yavruların en fazla 3-4 tanesi yaşar, Görünce hemen makinelere sarılıp çektik, Sonra bir baktım ki makinenin kartını formatlamadığım için hiçbir şey çekememişim, Çok üzüldüm, Arkadaşım, “Üzülme! Ben çektim, sana veririm” dedi, Ancak bunun hiçbir anlamı yok ki! O deklanşöre benim basmam gerekiyor, amacım bu çünkü.

Capital: Vahşi hayvanları fotoğraflıyorsunuz, Çekimler sırasında başınıza kötü bir olay geldi mi?
Çok korktuğum bir an oldu. Kenya’da bir gölde su aygırlarını çekiyorduk. 15 beygirlik motoru olan küçük bir kayıktaydık ve su aygırı ailesinden 20 metre ilerideydik. Onları daha iyi çekebilmek için kayıkla sağa sola gidiyorduk. Sanırım biraz fazla yaklaşmışız. Aile reisi olduğunu düşündüğüm büyük bir su aygırı, bizi kovalamaya başladı, İlk anda su kabardı, üzerimize gelmeye başladı.~
Ben “Ne güzel kareler” deyip fotoğraf çekiyorum ama kalbim güm güm atıyor.Son sürat gidiyoruz, o da bize yetişmek üzere. Belki o son fotoğrafımız olabilirdi. Hani Jaws filminde köpekbalığının karnından bir fotoğraf makinesi çıkıyordu ya öyle bir enstantane geldi aklıma, Dört-beş metre yaklaştı, sonra peşimizi bıraktı. Çok korkmuştum. Bir seferinde de genç bir çita cipimizin içine giriyordu, 1 metre vardı yoktu aramızda, Cipin camı bile yoktu, Deklanşöre basıyordum ama hiçbir anlamı olmadı o karelerin. Ancak bir cipten diğerine geçtiğinde enteresan kareler yakaladım, Rehber söyledi, meğer oyun oynuyormuş çita.

Capital: Hangi hayvanı fotoğraflayayım, şu ülkede çekebileceğim ne var diye araştırıyor musunuz?
Çok fazla araştırmıyorum, Turizm işinde olduğum için birçok şey bana geliyor, Örneğin Hindistan’daki acentemiz, “Kaplan için ne zaman geleceksiniz” diyor, O taraflarda bir çekim planlıyorum, Kutuplarla ilgili bir seyahat düşünüyorum, Belki sadece penguenlerle ilgili bir seyahatim olabilir, Ancak Kuzey Kutbu’ndakilerle değil de Güney Afrika’daki sarı penguenlerle ilgili projelerim var, Ama ilk etapta Afrika Botswana... Bir, iki seyahat daha yaptıktan sonra bir kitap oluşturabileceğimi düşünüyorum. Bir sergi de açmak istiyorum, Bunu tamamladıktan sonra yeni temalar deneyeceğim, Bu yıl çektiğim fotoğraflardan bir takvim yaptık, Bazı şehir fotoğraflarımı Pronto Tour’un sitesinde de kullanıyoruz,

Capital: Şu an hangi fotoğraf makinesini kullanıyorsunuz?
Birkaç ay önce Vietnam’da bir makine ve lens çaldırdım, Elimden alıp gittiler motosikletle, Şu an Canon Mark II kullanıyorum, 70-200, 2,8 diyafram, 100-400 3,5 diyafram, 400 metre 2,8 diyafram, 50 mm ve 18-35 2,8 diyafram objektiflerim var, Ancak bir flaşım yok, Bu makineyi üç yıl önce kullanmaya başladım ama flaş almadım. İhtiyaç duyduğumda oğlumdan ödünç alıyorum, Hatta bazen baba oğul fotoğraf çekmeye gidiyoruz. En son Beyrut’a gittik.

Capital: Sizin gibi belli bir tema üzerinde yoğunlaşıp fotoğraf çekmek isteyenlere ne önerirsiniz?
Temamı belirlerken neyi sevdiğimi düşündüm. Doğayı, hayvanları çok sevdiğim ve daha çok keyif alabileceğim için vahşi doğayı seçtim. Belki işim şehirler olduğu için onu seçebilirdim ama bu işin kolayına kaçmak olurdu. Yanı başınızdakini çekmek de zevkli olabilir ama farklı ve size zevk verecek şeyleri fotoğraflamak daha keyifli. Diyorum ya emek harcamanız gerek. O yüzden tema olarak sevdiğiniz bir şeyi seçin.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz