Rüya yatıma nasıl ulaştım?

Tunaman, uzun ve yoğun iş temposunda başarı peşinde koşarken hobilerini ise hiç ihmal etmedi. Çocukluk yıllarında başlayan, ilk gençlik yıllarında tutkuya dönüşen deniz ve yat onun hayatında hep oldu.

27.03.2014 21:25:070
Paylaş Tweet Paylaş
Rüya yatıma nasıl ulaştım?
Reckitt Benckiser’in kurucularından Caner Tunaman, 20’li yaşlarının sonuna doğru hayatında iki önemli karar aldı: Birincisi o yıl çalışmaya başladığı Unilever’de 45 yaşından sonra çalışmayacaktı. İkincisi de 60 yaşına geldiğinde bir yat sahibi olacaktı.

Tunaman, kendine verdiği her iki sözü de tuttu. 45 yaşına gelmeden kendi girişim planlarını hayata geçirmek için Unilever’den ayrıldı. 60 yaşına geldiğinde ise hayalindeki yatı inşa ettirdi.

17 yıldır bu yatta hayatının en güzel zamanlarını geçiren Tunaman, her geçen yıl yatta geçirdiği süreyi artırmak peşinde. Bu yıl 122 gün geçirerek rekor kırdığını söylüyor.

Caner Tunaman, iş dünyasında kendine çok özel yer edinmiş bir isim. Uzun yıllar Unilever’de profesyonel olarak çalıştıktan sonra hızlı tüketim devi Reckitt Benckiser’in Türkiye’deki kuruculuğunu üstledi. Girişimci olarak da birçok başarılı işe imza attı.

İglo markasını yaratarak dondurulmuş gıda sektörünün önemli oyuncularından biri oldu. Elini attığı her işte yakaladığı başarı ve vizyoner yaklaşımı onu iş dünyasının duayenlerinden biri yaptı. Tunaman, uzun ve yoğun iş temposunda başarı peşinde koşarken hobilerini ise hiç ihmal etmedi.

Çocukluk yıllarında başlayan, ilk gençlik yıllarında tutkuya dönüşen deniz ve yat onun hayatında hep oldu. Ancak hayalindeki yatına kavuşması 60 yaşında gerçekleşti. 17 yıl önce Tayvan’da her köşesini planladığı yatını inşa ettiren Tunaman, bugün yılın 100 gününü eşi ve dostlarıyla yatında geçiriyor.~
“Zaman misafirlerle sohbet ederek, yüzerek, balık tutarak geçiyor. Bugüne kadar hiç balık satın almadık, hep tuttuk. Teknedeyken günde 2-4 saat arası yüzüyorum” diyor. Reckitt Benckiser’in kurucularından ve İglo Yönetim Kurulu Başkanı Caner Tunaman’la yat tutkusunu konuştuk:

Yat hobiniz olduğunu biliyoruz... Bu hobi ilk ne zaman başladı anlatır mısınız?
- Doğma büyüme Fenerbahçe Dalyan’da yaşadım. Fenerbahçe’deki 5-6 köşkten birinde otururduk. 8-10 yaşındayken ağabeyimle beraber balık tutmaya başladık. Bir kayığımız vardı, o kayık sonra motora ardından yelkenliye dönüştü.

Yani bu hobi 12-13 yaşında ipleri bile zor tutarken başladı. Üniversite filan derken, deniz aşkı hep devam etti. İyi denizciydik. 14 yaşındayken bile güneşli bir günde “Hava çok fena bozacak” dediğimde doğru çıkardı.

Peki yat hayaliniz ilk ne zaman başladı?
- Ortaokuldayken bir dergide Volvo yatlarının resmini gördüm. Daktilo ile mektup yazarak katalog istediğimi hatırlıyorum. Gelen katologlardaki yat resimlerini duvarıma asmaya başladım. Ardından öğrenci değişim programıyla Amerika’ya gittim.

Orada çok esaslı bir ailenin yanında kaldım. Müthiş yelkenlileri vardı. Zaten öğrenciyi seçerken, “Yelkenden, denizcilikten anlasın” diye yazmışlardı. Biz her girdiğimiz yarışı kazanırdık, Amerika birincisi olmuştuk.

İlk kez o dönem mi yarıştınız?
- İlk yarış deneyimimdi, evet... Yarışlarda gece nöbetinde ben de olurdum.~
Sonuçta bir yarış 3-4 gün sürüyor. Hatta hiç unutmam, bir yarışta yine nöbetteyim, herkes bir uyandı ve en önde olduğumuzu gördü. Çaktırmadan hile yapıp biraz kestirmeden gittiğimi söylemedim. Onlar da anlamadı. Amerikalılar çok dürüst, Türk usulü biraz numara yapmış oldum.

İş hayatına atıldıktan sonra bu hobiyle ilgilenmek zor oldu mu?
- Evet... Ama ben hayatımı hep planladım. Herkese de böyle yapmasını tavsiye ederim. Unilever’e 1968 yılında girdim. Herkes “Oh kapağı attık” filan diyor. Ben “Bundan sonra ne olacak” diyorum. O dönem karar vermiştim: “45 yaşından sonra Unilever’de çalışmayacağım.” Bunu 28 yaşında söyledim. 60 yaşından sonra da yat sahibi olma planı yaptım. Hakikaten 45 yaşından sonra Unilever’de çalışmadım.

Peki ne zaman yatınızı aldınız?
- 2000 yılına yani 60 yaşıma yaklaşırken, 1996 yılında kataloglara bakmaya başladım. İyi bir şey almak istiyordum. Hanımın da haberi yoktu. Araştırmalarım sonrasında İngilizlerin bir şirketini buldum. Londra’ya tersanelerine gittim. Oturdum masaya, çek defterimi önüme koydum, “Bu yatta neyi değiştirebilirim” diye sordum.

“Perde renkleri, halı ve koltuklar için 3 renk var. Başka da bir şey yapamazsınız” dediler. “Ben buraya milyonlarca dolar vereceğim. Hiçbir şey değiştiremeyecek miyim? Ben denizciyim, burada bir sürü şeyi değiştirmek isterim” dedim ve oradan çıktım.

Sonra neler oldu, hayalinizdeki yata nasıl kavuştunuz?
- Arkadaşım Hacı Şakir’in sahiplerinden Selahattin Sabuncu bana Tayvan’ı önerdi. Dünyanın en büyük yat üreticisi Tayvan. Sebebi de Amerika’nın onlara sıfır gümrük uyguluyor olması. Sonra hanıma “Ben yat alacağım” dedim. Hanım, “Ben yokum” dedi. Biz çok misafir severiz. “Bir sürü misafirle oradaki mutfakta uğraşamam” dedi.~
“Tamam. Yatın 2-3 personeli olacak” dedim. Hanım, “O zaman başka” deyince Tayvan’a gittik. Orada müşteriyi bir mühendise yönlendiriyorlar. Siparişe göre 7 ila 8 ayda gemiyi göndereceklerini söylüyorlar. Benim hanım mimar. Siparişi verirken “Yattaki tüm duvarlar ayna, koltukların altı da şarap mahzeni olacak” dedi.

Can yeleklerinin durduğu koltukların altını, yatakların altını bile dolap yaptırdık. Yatak odasının komple cam olmasını istedik. Motorun markasına biz karar verdik. Müzik sistemi de benim için önemliydi.

Çünkü bir dönemin en popüler grubunun içindeydim. “Yatta 6 kanal ve 48 hoparlör olacak, bir de TV bağlanacak” dedim. İhaleye çıkmaya karar verdiler. Philips, Sony, Mitsubishi gibi birçok markadan teklif aldılar. Hepsi reddetti. Bir tek Boost markası kabul etti. İnanılmaz bir ses sistemi oldu.

Yatı İstanbul’da teslim aldıktan sonra şirketten mektup geldi. Mektupta şöyle diyordu: “Sayın Tunaman, siz bize çok enteresan bir yol açtınız. Şimdiden departman kurduk ve 150 sipariş aldık. Bunun karşılığında sizden para almayacağız.” Ama ben ödeme yapmıştım. Parayı geri ödeyemeyeceklerini bir sonraki yatta para almayacaklarını belirttiler.” Ama biz o yatı 17 yıldır kullanıyoruz, çünkü tamamen hayalimizdeki gibi oldu.

İsmini ne koydunuz?
- Bizim tek çocuğumuz var. Onun adı da Serra, İsmi Serra olsun istedik, Ancak Serra Avrupa’da gemi ismi olarak tescilli marka olduğunu için koyamadık. O zaman Serra CM (Caner-Müjde) yapmaya karar verdik.

Yatınızı hiç değiştirmeyi düşünmüyor musunuz?
- Benim Airbus pilotu bir arkadaşım vardı. Ona bir gün, “Bu uçaklar çok eski” dedim, O da “Uçak eskimez, ama orasını burasını değiştiririz” dedi. Ben de o sistemi uyguladım, Her yıl oturup bir tarafını yeniliyoruz, Mobilyalar bile yeni baştan yapıldı. Her gelen “Bu kaç yıllık” diyor.~
Bakımını nasıl yapıyorsunuz?
- 3 kişilik bir personelimiz var, Bakımını onlar yapıyor. Zaten bu işin en önemli tarafı, personel. 200-300 merekare arası bir yerde yaşıyorsunuz. Personelle aile oluyorsunuz. Bizim tekne 8 misafir alıyor. 3 de personel 11 kişi oluyoruz. Yemekler hep 11 kişilik pişer. Havyar da yesek birlikte yeriz. Onlar da tekneye kendi tekneleriymiş gibi bakıyorlar.

Göcek sizin özellikle çok sevdiğiniz bir yer... Göcek’le nasıl tanıştınız?
- Göcek’le ilk tanışmam bir iş dönüşü oldu. İzmir’de uçağa gitmek için bekliyordum. O dönem belediye başkanı olan Bedrettin Dalan kolumu çekti ve “Uçağa binme. Seni bir yere götüreceğim” dedi. Ben de “Başkan, akşama misafirim var” dedim.

Çokısrar etti. Bedrettin Dalan’m kullandığı özel uçakla Göcek’e gittik. Göcek’i ilk defa o zaman gördüm. Hakikaten çok güzeldi. O gün Göcek’e aşık oldum. Ve “Yat alırsam Göcek’e koyarım” diye kendime söz verdim.

TÜM AİLE İÇİN UYGUN TATİL FORMÜLÜ
İKİ TORUNUM VAR Biri 7 diğeri del 1 yaşında iki kız torunum var. Teknede 3 gün geçirmekten sıkılıyorlar. İlk gün onlar için çok güzel geçiyor. Teknemizde lunapark gibi kaydıraklar falan var. Ancak ikinci günden sonra sıkılıyorlar. Çok küçük oldukları için koşmak istiyorlar.

GÖCEK RUTUBETLİ
Öyle bir noktaya gelecek ki arkadaşlarını isteyecekler. Arkadaşları küçük, anne babaları da gelecek, ne yapalım? Bodrum’da denize sıfır yazlık ev aldım. Temmuz, ağustos gibi Göcek çok sıcak ve rutubetli oluyor. Bodrum serin ve rutubetsiz.~
ATLIYOR, ZIPLIYORLAR
Kızımın evinin önünde tekneye yer yaptık. İki aya yakın torunlarıma yakın oluyorum. Yüze yüze tekneye geliyorlar, arkadaşlarını getiriyorlar. Atlıyorlar zıplıyorlar. Bu bizim için ideal oldu. Bodrum’da misafirleri ağırlıyoruz. Bazı geceler rakı ve müzikle fasıllar yapıyoruz. Oradan da tüm dünyayı idare ediyorum.

"BU YIL 122 GÜN TEKNEDE UYUYARAK REKOR KIRDIK"
TEKNEDE GEÇEN VAKİT

Ben son yıllarda teknede çok uzun vakit geçiriyorum. Örneğin şöyle anlatayım; Bir gün yüzerken yanımızda Şarık Tara demirlemişti. Birlikte yüzmeye başladık. Şarık Bey, “Ben 90 gün teknede yatmayı hedefliyorum” dedi. Ben de “Ben 100 günü hedefliyorum” dedim. Şarık Tara denizin içinden karısına seslendi: “Lale, 100” dedi. Bu yıl rekor kırdık. Son bayram tatili ile birleşince teknede 122 gün kaldık.

BALIK TUTUP YÜZÜYORUM
Zaman misafirlerle sohbet ederek, yüzerek, balık tutarak geçiyor. Bugüne kadar daha hiç balık satın almadık, hep tuttuk. Teknedeyken günde 2-4 saat arası yüzüyorum. Genelde sabah saat 07:10’da uyanıyorum. Personel de misafirler de o saatte uyuyor oluyor. Ben uyanır uyanmaz yüzmeye başlıyorum. Onlar sabah kahvaltısı için uyandığında genelde 2 saatlik sporumu yapmış oluyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz