2020’de küresel şirket oluruz

Ulkar Holding’in kurucusu ve patronu Hasan Ulusoy ile Nobel İlaç’ı küresel şirket yapma stratejisini, yeni yatırımlarını, geleceğe bakışını konuştuk.

11.05.2014 18:51:240
Paylaş Tweet Paylaş
2020’de küresel şirket oluruz
Türkiye’nin en zenginleri arasında yer alan Hasan Ulusoy, Nobel İlaç ve Ulkar Holding’in kurucusu. İddialı bir işadamı. “Yıllar önce çalışma arkadaşlarıma hedef olarak gösterdim” diye anlattığı, 2020 yılında 1 milyar dolar cirosu olan küresel bir şirket idealine doğru emin adımlarla ilerlediklerini söylüyor.

Bugün Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan coğrafyada 20’den fazla ülkede faaliyette olduklarını anlatıyor. O gün geldiğinde ise bu alanı Afrika’dan Uzakdoğu’ya genişleteceklerini aktarıyor. Hedefe giden yolda ise işbirliklerine açık olduklarını, ancak şirketini satmayacağını da ekliyor.


Hasan Ulusoy, 2013’te Türkiye’nin En Zenginleri listesine girerek dikkatleri üzerine topladı. Ulusoy, Nobel İlaç’ın tepe şirketi Ulkar Holding’in kurucusu ve patronu. Holding, 2013 yılını 500 milyon TL ciro ile kapattı. 2014’te ise hedef 600 milyon TL ciroya ulaşmak.

Holding, Türkiye’nin dışında Kazakistan ve Özbekistan’da üretime sahip ve 20 ülkede faaliyet gösteriyor. Hasan Ulusoy’un gelecek için çok güçlü hedefleri var. 2020’de 1 milyar dolar cirolu bir küresel ilaç devi yaratmak istiyor. Bu süreçte Nobel İlaç’ın Türkiye ilaç pazarında bugün yüzde 2 olan pazar payını da 3’e çıkarmayı amaçlıyor.

Basına çıkmayı çok tercih etmeyen Hasan Ulusoy, yurtdışında 4 yeni ülkeyle ciddi büyümeleri sürdürdüklerini açıklıyor. “Dış ülkelerdeki satışlarımızı yaklaşık üç katına çıkardık. Yurtdışı ciromuz 2013’te 100 milyon dolara yükseldi. 2014’te bu rakamın 120 milyon dolara çıkacağını öngörüyoruz” diye konuşuyor.

Türkiye’den en fazla ihracat yapan yerli ilaç şirketi olarak da 2013 sonu itibariyle ihracatlarının 46 milyon dolar seviyesinde olacağını, 2014’te ise 63 milyon dolara ulaşacaklarını vurguluyor. Ulkar Holding’in kurucusu ve patronu Hasan Ulusoy ile Nobel İlaç’ı küresel şirket yapma stratejisini, yeni yatırımlarını, geleceğe bakışını konuştuk:~
Ulkar Holding içinde amiral geminiz Nobel İlaç’ın nasıl bir yeri var?
Nobel İlaç, 1964’te ilk kurulan şirketimiz. Ardından 1979 yılında ağabeylerimle Ulusoy kardeşlerin kısaltması olarak Ulkar’ı belirleyerek Ulkar Holding’i kurduk. Nobel İlaç’ın bu yıl kuruluşunun 50’nci yıldönümünü kutluyoruz, sektörün köklü firmalarından biriyiz.

Nobel İlaç olarak eşdeğer ürünlerle her tedavi alanında varız. Özellikle merkezi sinir sistemi, dolaşım sistemi ve romatizmal ağrı kesici ilaçlarda önemli ürünlerimiz mevcut. Tylol hot ilacımız, Türkiye’den çıkan ilk beynelmilel ilaç markasıdır ve 17 ülkede aynı adla satışa sunuyoruz.

Bugün Türk ilaç pazarında yüzde 2 pazar payımız var. Türkiye’de pazar payımızı artıracağız. İlk hedefimiz, önümüzdeki 5-6 yılda pazar payımızı yüzde 3’e çıkarmak olacak. Holding konsolide ciromuz 2012 yılında yaklaşık 400 milyon TL’ydi. 2013 yılını da 500 milyonun TL ciro ile kapatıyoruz. 2014 için konsolide ciromuzun yüzde 20 artarak 600 milyon TL olmasını bekliyoruz.

Nobel İlaç için uzun vadede hedefleriniz nasıl şekilleniyor?
Yıllar önce çalışma arkadaşlarıma hedef olarak gösterdiğim, ‘2020 yılında 1 milyar dolar cirosu olan küresel bir şirket’ idealine doğru emin adımlarla ilerliyoruz. O gün geldiğinde, şu anda faaliyet gösterdiğimiz Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan coğrafyadaki 20’den fazla ülkenin yanında Afrika’dan Uzakdoğu’ya geniş bir alanda onlarca ülkede kendi kadrolarımızla faaliyet göstereceğiz.

Bu hedefi nasıl gerçekleştireceksiniz? İnorganik büyüme planlar dahilinde mi?
Bugüne kadar yurtiçinde yalnızca organik büyüme ile ilerledik. Yurtdışında ise yalnızca Özbekistan ve Kazakistan’da, başlangıç aşamasında bugünkü tesislerimize göre çok mütevazı ölçülerdeki işletmeleri satın aldık. Üstüne daima biz bir şeyler koyduk. Bundan sonra da bize değer katacak seçeneklerle ilgilenebiliriz.~
2009 sonrası üst yönetimde değişikliklere gittiniz. Bu değişimlere neden ihtiyaç duydunuz? 2009 sonrası süreç holdinge ne kazandırdı?
Son yıllarda ekonominin ve sağlık sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılar nedeniyle aslında her zaman önemsenmesi gereken verimlilik, optimizasyon gibi kavramlar daha da önem kazandı.

Biz de Ulkar Holding olarak bu dönemde kaynaklarımızı daha verimli kullanabilmek için yapmamız gerekenlere odaklanıp ürün portföyümüzden yönetim şeklimize kadar her şeyi yeniden değerlendirerek gerekli adımları attık.

Tabii ki kurulduğumuzdan bu yana bu yarım asırlık dönem içinde ihtiyaca göre organizasyonda değişiklikler yapmak gerekti. 2009 yılında da böyle bir dönüş noktasına geldiğimizi hissettik. Burada daha çok verimlilik noktasında çalıştık. Biz 2000’lerin başında yurtdışı açılımını başlatmıştık. Bunun sonucunda çeşitli yeni birimleri kurmamız gerekiyordu.

Ayrıca son 4 yıl içinde yurtiçindeki üretim tesislerimizde ek yatırımlar yaptık. Önümüzdeki günlerde mevcut tesisimizi farklı üretim sahalarıyla zenginleştirerek yeni ve farklı türde ilaçları da üretebilme imkanı kazanacağız. Bu süreçte AR-GE yatırımlarımızı güçlendirdik.

Bu dönemde çok sayıda eşdeğer ürün geliştirdik ve ruhsatını aldık. Bunun yanında geliştirilmekte olan bir diyabet ilacının Türkiye haklarını aldık ve Faz III çalışmalarının bir bölümünü ülkemizde yapmak için hazırlıklara başladık.

Bu ürünü birkaç yıl içinde tüm dünya ülkeleriyle aynı zamanda ülkemizde kullanıma sunacağız. Merkezi sinir sistemi ve kalp damar sistemi hastalıkları gibi tedavi ihtiyacı artan gruplar ve reçetesiz ürünlerde değişik gruplarda çok sayıda yeni ürünü pazara verdik. Kan yapıcı grupta bir ürünü de Türkiye’de bir ilk olarak kullanıma sunduk.

Bu süreç içinde ne gibi hedeflere ulaşıldı? Holding içinde büyüme nasıl oldu?
Rakamsal büyüklükler açısından bakılırsa kendi ürünlerimizin satışı açısından pazar payımızı koruduk. Fason üretimimizi yaklaşık iki katına çıkardık. Yurtdışında ise daha önce girdiğimiz pazarlarda büyümemizi sürdürdük.~
Bu dönemde ayrıca 4 yeni ülkede daha organizasyonumuzu tamamlayıp çalışmalara başladık. Böylece dış ülkelerdeki satışlarımızı yaklaşık 3 katına çıkarmış olduk. Kazakistan ve Özbekistan’da yaptığımız üretimden satışlarımız ve ihracatımız oluyor, dolayısıyla yurtdışı ciromuz 2013’te 100 milyon dolara yükseldi. 2014’te bu rakamın 120 milyon dolara çıkacağını öngörüyoruz.

Türkiye’den en fazla ihracat yapan yerli ilaç şirketisiniz. İhracat anlamında nasıl bir büyüme bekliyorsunuz?
İlaçta ithalat-ihracat dengesizliği can yakıcı bir konu. Sektörümüz ne yazık ki yıllık 4 milyar dolar civarında dış ticaret açığı veriyor. Bu açıkta payı olmayan, diğer deyişle dış ticaret açığı vermeyen tek firma olmaktan gurur duyuyoruz.

2012 yılını yaklaşık 40 milyon dolar ihracatla kapattık.  Bu yılki beklentimiz bu rakamı yüzde 30 büyütmek olacak. 2013 sonu itibariyle ihracatımız 46 milyon dolar olacak. 2014 yılında ise ihracatta 63 milyon dolara ulaşmayı amaçlıyoruz.

Yurtdışında hangi pazarlarda, ne kadar etkinsiniz?
2002’de Kazakistan’da kurulan Nobel AFF, grubumuzun yurtdışındaki en büyük gurur kaynağı. Ülkedeki yabancı sermayeli ilk ilaç üretim tesisine sahibiz. Fabrikamız aynı zamanda iyi üretim standartları-GMP sertifikası sahibi olan ülkedeki ilk ve tek tesis.

Nobel AFF, Kazakistan’ın 1 milyar dolar seviyesine yaklaşan ilaç piyasasının en büyük ikinci ilaç üreticisi durumunda. Fabrikamızın yıllık üretim kapasitesi yaklaşık 50 milyon kutu. 300’ü aşkın çalışanı bulunan firmamızın portföyünde, 200’e yakın farmasötik formda 60’tan fazla ürün mevcut. Ayrıca Kazakistan ilaç pazarında yüzde 2,5 pazar payına sahibiz.

Özbekistan’daki şirketimiz Nobel Pharmsanoat’ta da 300’den fazla çalışanımız var ve yeni üretim tesisimizi kısa bir süre içinde tamamlamış olacağız. Özbekistan pazarında ise yüzde 3,5 pazar payımız bulunuyor. Son 5 yılda Moğolistan, Türkmenistan, Kuzey Irak ve Hırvatistan pazarlarına da girdik.

Yurtdışında başka hangi ülkelere girmeyi planlıyorsunuz?
Şu anda 20’den fazla ülkede aktifiz. Ayrıca bizim yurtdışı operasyonlarında temel bir farkımız var. Bulunduğumuz her ülkede tüm kadromuzu kendimiz oluşturuyor, pazarlama faaliyetimizi neredeyse birebir benzerlikle Türkiye’deki kurallarımızla gerçekleştiriyoruz.~
Yani bizimki yalnızca klasik anlamda bir ihracat faaliyeti değil. Halen bu ülkelerde yaklaşık bin arkadaşımız Nobel çatısı altında mesai yapıyor. Bizim yurtdışında da satış sistemimiz, aynı Türkiye’deki gibi aktif çalıştığımız ürünleri doktorlara tanıtıp onların reçete yazmasıyla gerçekleşiyor.

Bu sistemi bazı ülkelere ilk biz götürdük. Örneğin Özbekistan’da biz başlattık. Bu önemli, çünkü doktorların ürünlerle ilgili bilgi alma ihtiyacı oluyor. Bazı ülkelerde bazı molekülleri ilk biz piyasaya verdik, orijinallerini de bilmiyorlardı.

Rusya’da çok sayıda ürünümüzü ruhsatladık ve ilk ihracatımızı gerçekleştirdik. Bu pazara çok önem veriyoruz. Türkiye’den daha büyük bir pazar var ve şartlar da çetin. Çin için henüz hazırlık aşamasındayız. Ülkenin en büyük 3 firmasından biriyle niyet anlaşması imzaladık.

"ŞİRKETİMİZİ SATMAYIZ"
Fiyatlar düşüyorsa neden yabancılar Türk ilaç şirketlerini alıyor?
Yurtdışından Türk ilaç şirketi alan şirketler, bu yatırımı global stratejilerinin bir parçası olarak görüyor. Yoksa sektörde kâr marjları düşüyor. Şöyle örnek vereyim, sektörün devlet iskontolarını da hesaba katarsak fiyatlarımız son 10 yılda yüzde 60’tan fazla düştü.

Nobel İlaç’a satın alma talepleri geliyor mu?
Evet, geliyor. Biz satış görüşmelerine katılmıyoruz. Bu görüşmeleri yapmıyoruz dahi... Ama eğer yurtiçi ya da dışında aktif bir işbirliği hedefleniyorsa ona her zaman açığız. Türkiye’de ya da yurtdışındaki gücümüz ya da deneyimlerimizden faydalanarak bizimle işbirliği yapmak isteyen irili ufaklı her firmaya kapımız açık. Onlarla görüşürüz. Ama satın alma noktasında değil.~
Nobel’in hareket planı
1- 2020 yılında 1 milyar dolar cirosu olan küresel bir şirket idealine doğru ilerliyoruz.
2- Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan coğrafyadaki 20’den fazla ülkede faaliyet gösteriyoruz.
3- 2020’de Afrika’dan Uzakdoğu’ya geniş bir alanda onlarca ülkede kendi kadrolarımızla var olacağız.
4- Özbekistan ve Kazakistan’da, başlangıç aşamasında işletmeler satın aldık. Bundan sonra da bize değer katacak seçeneklerle ilgilenebiliriz.
5- Rusya’da çok sayıda ürünümüzü ruhsatladık ve ilk ihracatımızı gerçekleştirdik. Bu pazara çok önem veriyoruz.
6- Çin için henüz hazırlık aşamasındayız. Ülkenin en büyük 3 firmasından biriyle niyet anlaşması imzaladık.
7- Yurtiçi ya da yurtdışında aktif bir işbirliği hedefleniyorsa işbirliği tekliflerine her zaman açığız.

ÖNCELİĞİMİZ AYAKTA KALMAK"
KAR MARJLARI NASIL DEĞİŞTİ?

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün artan sağlık harcamaları, resmi otoriteyi sürekli yeni kısıtlayıcı tedbirler almaya zorluyor. Bunun bizdeki karşılığı ise malum, her yıl düşen fiyatlar ve kamu alımlarına uygulanan yüksek iskontolar gibi yıpratıcı metotlar.

Bugün artık bırakınız kâr marjını, günü en az zararla kurtarmanın gayreti içindeyiz. Özellikle yerli sermayeli ve üretim de yapan firmalar açısından öncelik artık ayakta kalabilmek.

YABANCILAR NE DURUMDA?
Diğer orijinal ürün sahibi olan çok uluslu ilaç şirketlerinin, durumları bizden daha kötü değil. Sözgelimi eşdeğeri olmayan bir orijinal ürünün referans fiyatı 10 Euro ise bunun firma net satış fiyatı 11,56 TL. Aynı referans değere sahip bir eşdeğer ürünün ise 8,46 TL.

Yerli ilaç şirketi sayısının az olmasının asıl nedenlerinden biri bu. Son 10 yılda 10’dan fazla yerli ve köklü firma, bu zorluklar yüzünden yabancı şirketlere, fonlara satıldı. Bizim direnme gücümüz, içeride doğru adımları atıp gerekli tasarrufları yapmış olmaktan, dışarıda ise doğru bir stratejiyle büyümekten geliyor.~
KARIN SEYRİ NASIL OLUR?
 Sektörün 2014’te yüzde 6-7 civarı büyüyeceğini öngörüyoruz. İlaç sektöründe sürdürülebilirlik, ancak hükümet organlarının durumumuzu anlayıp ona paralel adımlar atmalarıyla mümkün olacak.

Sektör olarak kendimizi anlatabildiğimizi zannediyorum ama aksiyon almakta bazen yavaş davranılabiliyor. İlaç fiyatlarının gerilemesinin dışında bir de kur faktörü var. Bu nedenle birçok yabancı şirket, yeni moleküllerini Türkiye’ye getirmiyor.

"CİROMUZUN YÜZDE 5'İ AR-GE'YE"

HAYATİ ÖNEMİ VAR
Biz tüm AR-GE çalışmalarımızı Fargem üzerinden yürütüyoruz. Fargem ile hem kendi geliştirme faaliyetlerimizi yapıyoruz hem dışarıya hizmet verebiliyoruz. Her yıl ciromuzun yaklaşık yüzde 5’ini AR-GE’ye ayırıyoruz. AR-GE’mizde 100 kişi çalışıyor. AR-GE çalışmaları bizim için hayati önemde.

Biz eşdeğer ürün geliştiren ve projelendiren bir şirketiz. Dolayısıyla öncelikle patenti biten ya da bitecek olan ürünlerin eşdeğerlerini yapmak üzere çalışıyoruz. Bunun yanında başka faaliyet alanlarımız da var, örneğin diyabet ürününün Türkiye haklarını aldık. Bunu tüm dünyayla birlikte Türkiye’de biz pazarlayacağız.

BİYOBENZER ÜRETECEĞİZ
Bir yandan da hükümetimizin 2023 vizyonu çerçevesinde ilaç sektörüyle gerçekleştirmek istediği ‘Biyobenzer İlaçların Yerli Olarak Geliştirilmesi ve Üretimi’ projesine destek verecek firmalardan biriyiz. Bununla ilgili tüm hazırlıklarımızı tamamladık ve başvuruda bulunduk.

Projelerimiz onaylandığı takdirde Türkiye’de ilk biyoteknolojik ilaçları üreteceğiz. Bu ilaçlar kanser ve kan ürünleri alanlarında olacak diye düşünüyoruz. Eşdeğer ilacı 2-3 yılda üretiyoruz, biyobenzer teknolojisi Türkiye’de olmadığı için ilk adımda üretimi 3-5 yıl alabilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz