2023 yılında yan sanayi devi olacağız

Murat Orhan ile yurtdışına açılmalarını, hangi pazarlarda nasıl zorluklarla karşılaştıklarını ve sektörün geleceğini konuştuk.

1.03.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
2023 yılında yan sanayi devi olacağız
Orhan Holding, Türkiye’nin önde gelen otomotiv yan sanayi gruplarından... Çok değil, 6 yıl önce sadece Türkiye sınırları içinde vardı. 2007’de “sektörün gerçeklerine” ayak uydurmak amacıyla globalleşme kararı aldı, dünya çapında büyümeye başladı. Şimdi 13 ülkede, 29 tesisi olan şirketin başkanı MURATÛRHAI , “Ya global bir sıçrama yapacaktık ya da lokal kalıp yavaş yavaş küçülecektik” diye konuşuyor. Bunun için Brezilya, Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkelerde büyüyeceklerinin altını çiziyor ve ekliyor: “2023’te, Orhan Holding’in geçmişteki büyüme ivmesini devam ettirerek 2,6 milyar Euro ciroya ulaşmasını hedefliyoruz.” Bursalı Orhan Holding, otomotiv yan sanayinin en güçlü oyuncularından, 2007’de başladığı yurtdışı yatırım atağına tam gaz devam ediyor. 2012 cirosu 700 milyon Euro olan şirket, 6 yıl önce ABD’li Dana Corporation’ı satın alarak büyük bir adım attı ve 6 ülkede birden faaliyete geçmiş olmuş oldu. Bugün 13 ülkede, 29 tesisle üretim yapıyor. 7 bin 300 çalışanının üçte biri ise yabancı, Orhan Holding’in son yurtdışı yatırımı ise tam 1 yıl önce gerçekleşti. Yükselen pazar Çin’de de üretici olmaya karar veren şirket, Çinli yan sanayi devi Fuzhou Rocket’in yüzde 51’ini satın aldı, Holdingin orta vadeli hedefi ise Brezilya. 6  yıl gibi kısa bir sürede ciddi bir yurtdışı atılımı yapan Bursalı grubun bu yolculuğunu Orhan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Orhan’a sorduk. “İşler biraz da kendiliğinden ilerledi” diyen Orhan’a göre aslında başka seçenekleri de olmamış. “Otomotiv çok hızlı büyüyen, dışarıya çok açık bir sektör. Bu sektöre hizmet veren bir yan sanayi olarak sizin de küresel aksiyonlar almanız kaçınılmaz oluyor” sözleriyle durumu özetliyor. Şu anda Meksika’dan Hindistan’a, Romanya’dan Çin’e kadar yeni dönemin yükselen tüm pazarlarında var olan grubun yaşadığı deneyimler ise son derece değerli. Orhan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Orhan ile yurtdışına açılmalarını, hangi pazarlarda nasıl zorluklarla karşılaştıklarını ve sektörün geleceğini konuştuk:

Capital: Yurtdışı açılımınız ne zaman ve nasıl başladı? İlk nereye gittiniz?
- Aslında bu strateji bir gereksinimden doğdu. Türk otomotiv sanayi global otomotiv sanayinin bir parçası oldukça biz de globalleşmemiz gerektiğini hissettik. Açıkçası 90’lı yıllardan itibaren bir arayış içindeydik. O zamanki ortaklarımızın bir alt firması olarak “Biz buraya gelelim, sizlere üretim yapalım” diye teklifler götürdük. Daha sonra bunların bir kısmı yürümedi. Sonra işler biraz kendiliğinden büyüdü. Çünkü, otomotiv çok hızlı büyüyen, dışarıya da çok açık bir sektör. Sektör, 1994’teki krizin ardından hep yukarı doğru ilerledi. Öyle olunca, bu sektöre hizmet veren bir yan sanayi olarak sizin de küresel aksiyonlar almanız kaçınılmaz oluyor. Biz de bu yolda ilerledik.~

Capital: İlk yurtdışı satın alma deneyiminiz 2007’de oldu. Nasıl bir süreçti?
- O zamanki ABD’li ortağımız olan Dana Corporation şirketinin işini sattığını duyunca talip olduk. Asıl globalleşme sıçramamız da 2007’deki bu satın almayla oldu diyebiliriz. Bu sayede 6 ülkede birden faaliyet gösterir hale geldik. Amerika, Meksika, İngiltere, Fransa, İspanya ve Slovakya. Dana Corporation’ı satın almamız aslında çok zorlu ve enteresan bir süreçti. Şirketi ABD’deki iflas mahkemesinden satın aldık. ABD’de bile çok rastlanan bir örnek değildi. Aynı anda birkaç ülkede satın alma yapmış olduk. Halka açık bir kurumdu zaten. Ciddi bir avukatlar ordusuyla çalıştık. Tüm bu süreç 1 yıl kadar sürdü. Ama yılmadık. Bırakma lüksümüz yoktu. İhaleyi biz alamasaydık da yeni sahip bizim iş ortağımız olacaktı. O yüzden işi sonuna kadar devam ettirdik.

Capital: Yurtdışında büyürken nasıl bir stratejiyle ilerlediniz?
- Dana’nın satın almasının ardından 2008’de Romanya fabrikamızı kurduk. Bu süreçte aslında sektör bizi yönlendirdi. Otomotiv ana sanayi çok gelişti. Bir markanın aynı modeli artık hem Türkiye’de hem Kore’de hem Fransa’da üretiliyor. Sadece Türkiye’deki bir modele yan sanayici olarak sahneye çıktığınız zaman o ürüne parça verme şansımız azalıyordu. Mesela burada üretiyoruz ama Çin’de de istiyorlar, Kore’de de istiyorlar... Türkiye’den yollayalım desek, lojistik ve stoklardan dolayı çok mümkün olmuyor. Dolayısıyla gidip o ülkelerde üretmeniz gerekiyor. Yani ya global bir sıçrama yapacaktık ya da lokalde kalıp yavaş yavaş küçülecektik. Biz global sıçramayı tercih ettik. 2007’deki Dana Corporation satışı ise tam bu kararları düşünürken çok iyi bir fırsat oldu.

Capital: Sonrasında birçok ülkeye yayıldınız. Ülke seçerken kriterleriniz neler?
- İlk kriter, müşteriye yakın olmaktır. Otomotiv sektörü açısından baktığınızda Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika gibi coğrafyalar öne çıkıyor. Çok sayıda sektörün yaptığı gibi biz de bu ülkelere odaklanıyoruz. Yeni ekonomik düzende talep bu ülkelerde olacak. Amerika’da, Avrupa’da, Türkiye’de yatay gideceğiz ama Çin’de, Rusya’da, Hindistan’da büyüyeceğiz. Ana sanayi oraya gittikçe biz de onları takip ettik.

Capital: Şu an kaç ülkede faaliyetleriniz var? Hangi ülkede, kaç tesisiniz var?
- Türkiye dahil toplam 13 ülkedeyiz. Toplam 29 üretim tesisimiz var. Hindistan’da bugün itibarıyla henüz üretim yapmıyoruz ama bu yılın ikinci yarısında oradaki üretime de başlayacağız.

Capital: Önümüzdeki süreçte hangi ülkeler radarınızda olacak?
- Asıl hareketlilik Çin’de ve Rusya’da olacak. Benim fikrime göre Hindistan biraz daha yavaş geliyor. Güney Amerika, Brezilya ise çok canlı bir pazar olarak devam ediyor ve öyle olmayı sürdürecek. Açıkçası bu bölge, bizim eksik olduğumuz bir alan. Bir an önce Brezilya’da var olmamız gerekiyor. Bunun planlarını yapıyoruz ama ne zaman olur belli değil. 2 yıl içinde de hayata geçer diye düşünüyorum.

Capital: Yine satın almamı olur? Yeni satın almalar gündeminizde olacak mı?
- İki türlü fırsatları da değerlendiriyoruz. Sadece satın alma olarak bakmıyoruz. Çünkü, her ülkenin koşulları farklı oluyor. Çoğu zaman sadece satın alma değil, ortaklık olarak da bakıyoruz. Yakın zamanda böyle bir gündemimiz olmayacak. Yeni yaptığımız yatırımların, Çin ve Hindistan yatırımlarının oturması gerekiyor. Onlara odaklanacağız. Ama Brezilya gibi bir ülkeyi bizim portföyümüze katacak bir satın almaya olumlu bakarız. Ama yakın zamanda gerçekleştireceğimiz bir operasyonumuz yok.~

Capital: Peki hangisi daha avantajlı? Satın alma mı, ortaklık mı, direkt yatırım mı?
- Her ülkenin şartları farklı. Bizim şimdiye kadarki otomotiv hayatımızda hep yabancı şirketlerin yerli temsilcileri olduk. Dolayısıyla ortaklık yapmaya, bu kültüre ve deneyime sahibiz. Doğru yerli    ortak bulursanız en iyi çözümün o olduğuna inanıyoruz. Ama doğru ortağı bulmak da çok kolay değil. Bulabildiğimiz ülkelerde bu fırsatları mutlaka hayata geçiriyoruz. Mesela Çin’de doğru ortağı bulduğumuza inandık ve bunu yaptık. Dolayısıyla Çin’deki şirketin yüzde 51’ini satın aldık. Rusya’da da aslında ilk olarak ortaklık yapalım niyetiyle başlamıştık ama sonra “Biz satalım çıkalım” dediler, biz de satın aldık. Yani genelde ilk tercihimiz ortaklık oluyor ama duruma göre satın alma veya direkt yatırım kararına döndüğümüz durumlar da oluyor. Ortaklık dendiğinde en önemli ve kritik şey insan kaynakları. Bu işi ortakla yaparsanız o ülkenin yerel kaynağını kullanmış olursunuz. Bence en ideali de budur.

Capital: Kendi deneyimlerinize göre yatırım açısından en zorlu ülke hangisi?
- Hindistan, Çin gibi ülkelerle ortaklık, anlaşma gibi konularda ilerleyebilmek gerçekten çok zor. Çin, ticaretin doğduğu yer. Ticari zekaları çok yüksek. Ortaklık konularına bakışları farklı. Lisan konusu zaten ciddi bir sorun. İki kişi karşılıklı olarak İngilizce konuşsanız bile farklı kültürlerde olduğunuz için sizin demek istediğinizle onun anlamak istediği farklı olabiliyor. Avrupalı ülkelerde ise şöyle bir durum var: Sosyal konular, kanunlar çok sıkı. Mesela üretimin inişine çıkışına göre çalışan sayınızı ayarlayamıyor-sunuz. Ciddi bir reaksiyon geliyor. Bürokrasi denince ise Hindistan çok zor.

Capital: Peki yatırımın en kolay olduğu ülkeler hangileri?
- Batı ülkeleriyle olan ilişkiler çok daha hızlı ilerliyor. Ortaklık yaptığınız grup ya da şahıs, büyük bir şirketse işler daha yavaş ilerliyor. Çünkü, büyük ölçekli şirketler dünyanın her yerinde daha hantal oluyor. Ama bir şahıs veya aile şirketi ise daha hızlı ve kolay.

Capital: Sizce yatırımcılar hangi ülkede, nelere karşı dikkatli olmalı?
- Aslında her ülkenin kendi riskleri, tehditleri var. Kültürel farklılıklar ve zorluklar her ülke için geçerli. Ama en bürokratik ülkenin Hindistan olduğunu söylemek mümkün. İşler çok ağır işliyor. O yüzden Çin’in geleceği Hindistan’a göre daha parlak görülüyor. Örneğin, Hindistan’da devlet bir yol yapacak diyelim, o yol birinin evinin üzerinden geçiyorsa çözülmesi için 1-2 yıl uğraşılıyor. Ama Çin’de devlet önce yolu yapılıyor, sonra davalarla uğraşıyor. Henüz Hindistan’da üretime geçmedik. Üretime geçince daha detaylı gözlemlerim olacaktır.

Capital: Peki fırsatlar açısından baktığınızda hangi ülkeler ve sektörler öne çıkıyor?
- Açıkçası fırsat olarak bakıldığında en önemli    fırsatların da Rusya’da olduğunu düşünüyorum. Ama Çin, Hindistan, Brezilya gibi BRIC ülkeleri de tüm sektörler için bir fırsat. Genel olarak yavaş yavaş Afrika’nın adı duyulmaya başlandı. Farklı sektörlerden yatırımcıların oraları incelediğini, hatta gittiklerini görüyoruz. Ama benim gözümde Afrika, orta ve uzun vadeli bir yatırım coğrafyasıdır. Kısa ve yakın vadede ise BRIC ülkeleri ve diğer Uzakdoğu ülkeleri öne çıkıyor.~

Capital: Otomotiv yan sanayide yurtdışına açılım trendi kriz sonrasında hızlandı mı?
- Aslında yan sanayide ilk yurtdışı açılımı yapan oyuncu biziz. Şirket satın alma trendi olarak soruyorsanız, krizden sonra piyasa hareketlendi ama şöyle bir gerçek var. Evet, Avrupa’da çok ucuzlayan markalar, şirketler var ama Avrupalı bir şirketi almanız, aynı zamanda dert almanız anlamına da geliyor. Sadece fiyata bakıp alım yapmak sonra derece yanlış olacaktır. Zaten şirket zarar ediyorsa, size isterseniz bedavaya versinler, bunun bir anlamı yok. Aldığınız şirketi kolay kolay yeniden yapılandıramıyorsunuz. Çalışanlara dönük yasalar katı, sendikalar çok güçlü...

Capital: Avrupa’da otomotiv yan sanayinde sıkıntıda olan, satılık olan çok şirket var mı?
- Aslında bu durumda olan çok sayıda şirket var. Özellikle Fransız ve İtalyan markalara çalışan yan sanayi ciddi sıkıntılar yaşıyor. Gerçekten fiyatlara baktığınızda çok kelepir görünen şirketler var. Ama çok dikkat edilmesi lazım. Mutlaka içlerine iyice girip incelemek lazım... Yani cebinize para koyup, “Hangi ülkede, hangi fırsatlar var bir bakayım” demek çok doğru değil.

Capital: Avrupa otomotiv pazarı 2012’de yüzde 8 daraldı. Bu yan sanayiye nasıl yansıdı?
- Bu yüzde 8 aslında Avrupa ortalaması. Mesela yüzde 18-20 daralanlar var. Yan sanayiye etkisi sizin hangi modellere, hangi markalara çalıştığınıza bağlı. Küçük ve ucuz model modellere dönük çalışıyorsanız, yani şanslı bir yan sanayi iseniz kötü etkilenmezsiniz. Ama büyük, lüks segmente dönük yan sanayi üretiminiz varsa ciddi biçimde olumsuz etkileniyorsunuz.

Capital: Sizce düzelme ne zaman olur?
- Avrupa’da 2014’ten önce önemli bir düzelme beklenmiyor. 2013 düz seyredecektir. 2014’te çok hafif bir düzelme başlaması bekleniyor. Ama Avrupa’nın 2008 rakamlarına dönmesi en az 10 yılı bulur. Yani 2018’den önce tam bir toparlanma beklenmiyor.

Capital: Peki Orhan Holding’i bundan 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz? Global arenada, nasıl bir konumda olacaksınız?
- Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında Orhan Holding dünya otomotiv yan sanayi devlerinden birisi olacak. 2023’te, Orhan Holding’in geçmişteki büyüme ivmesini devam ettirerek 2,6 milyar Euro ciroya ulaşmasını hedefliyoruz. Şu andaki ciromuz 700 milyon Euro. 1 milyar Euro ciroya da 2016 yılında ulaşmayı planlıyoruz.

"İÇ PAZAR BÜYÜMEDEN YATIRIM GELMEZ"
YATIRIMCI NASIL GELİR?

Aslında Türkiye’de de yatırımcılar için ciddi teşvik paketleri açıklanıyor. Ama neden buraya değil de Çin’e veya Rusya’ya gidiyorlar? Üretim maliyetleri düşük olduğu için veya yatırımcıya bedava arsa verdikleri için mi? Hayır. O ülkelerin iç pazarının büyüme potansiyelinden dolayı... Ürettiği aracı Rus tüketicisine satabileceği için gidiyor.~
VERGİLER ÇOK YÜKSEK
Yatırımcının buraya gelmesi için Türkiye’deki iç pazar gelişmeli. İçerideki tüketicinin araç satın alabilmesi lazım. Bu da dönüp dolaşıp bizi yüksek vergilere getiriyor. Araçların üzerindeki vergilerin ciddi olarak düşürülmesi gerekli. İç pazar büyümeyecekse üretici neden gelsin? 90’lardan beri 1.000 kişiye düşen araç sayısına bakılır ve patlama yapacağı söylenir ama bir türlü olmaz. Neden? Vergiler çok yüksek.
EN BÜYÜK RİSK
Türkiye’nin kendi iç pazarında yaşayacağı bir daralma en büyük tehditlerden biri. Otomotiv pazarı küçülürse, buradaki ana sanayi “Başka yere taşınalım” derse ciddi bir risk doğar. Çünkü otomotiv ana sanayi burada olduğu sürece yan sanayi de burada olacaktır. Ana otomotivin burada kalmasının ana şartı ise iç pazarın potansiyelidir. Bunun bilinmesi gerekiyor. İç pazar potansiyeli zayıflarsa ana üretici gider. Türkiye için uzun vadede en önemli risk bence bu.

NEDEN ÇİN'E GİTTİK?
BÜYÜK BİR PAZAR

Çin potansiyeli yüksek olan, cazip bir pazar. Yatırımcı neden Çin’e gidiyor? Çin’deki tüketiciye, o pazara ürün satabilmek için. Burada üretip oraya göndermek mantıklı değil. Çok yüksek maliyetleri var ve çok zor. Biz de o yüzden gittik. İlk başlarda “Türkiye’deki üretimi kapatıp Çin’e taşıyorsunuz” diye yorumlar yapıldı. Ama hayır, biz orada ürettiğimizi de burada satmıyoruz. Oradaki müşterilerimize satmak için fabrika kurduk. Yani Çin’in kendi pazarını hedeflediğimiz için gittik.
MALİYET AVANTAJI YOK
Maliyetler ucuz diye gitmedik. Zaten artık Çin’in maliyetleri de eskisi gibi avantajlı değil. Orada cazip olan unsur, yüksek potansiyel ve iç pazar. Tüm bu planlarla 2012 başında Çinli Fuzhou Rocketin yüzde 51’ini satın aldık. Bu aslında Çin’deki ilk yatırımımızdı. Ama Çin’de ortaklık yaptığımız şirketle, 2007’den bu yana yakın bir ilişkimiz vardı. Bu sektörün ve karşılıklı iş ilişkimizin disiplinini almış bir gruptu. O nedenle kolay ilerledik. Yoksa Çinlilerle ortaklık ve işbirliği yapmak aslında oldukça zordur.

“ROMANYA GÜÇLÜ BİR RAKİP"
MALİYETLER DÜŞÜK

Romanya enteresan bir ülke. Otomotiv yatırımı çekmek için çok uğraşıyorlar. Yabancı yatırımcılara çok önemli teşvikler, kolaylıklar sağlanıyor. Türkiye’nin yanı başında ve işçilik maliyetleri Türkiye’nin yaklaşık dörtte biri kadar. Yakın zamanda aslında Türkiye için sıkıntı yaratacak bir rakip olacağını düşünüyorum.
BİZ BİLE DÜŞÜNÜRDÜK
Şu anda Renault veya Ford gibi Avrupalı bir üretici, Türkiye ile Romanya’yı karşılaştırırken “Neden sizin maliyetleriniz Romanya’nın 4 katı, neden sizden alalım” diye soruyor. Allahtan Romanya’nın nüfusu bizden düşük de orada istihdam arttıkça maliyetler yükselecektir. Yoksa Türkiye için ciddi bir rakip. Açıkçası biz bir Türk şirketi olmasaydık, Türkiye yerine Romanya’da üretimi artırmayı ciddi olarak düşünürdük.
DİKKATLİ OLMALI
Şu anda ana üreticilerden Renault ve Ford’un Romanya’da tesisleri var. İkisi de ciddi biçimde üretimlerini oraya kaydırmayı planlıyor. Onlar üretimlerini artırdıkça, yan sanayiye de “Buradaki faaliyetlerinizi artırın” diyecekler. Aslında bu durumda Türkiye’den önce tedirgin olması gereken başka ülkeler var ama Türkiye de bu gelişmeleri göz ardı etmemeli. Dikkatli olmalı.~

Globalleşme yolculuğunun kritik aşamaları
1- Globalleşme stratejisi otomotiv sanayinin büyüme trendinden doğdu. Türk otomotiv sanayi, global otomotiv sanayinin parçası haline gelince, globalleşme gereğini hissettik.
2- Bu süreçte 2007’de Dana Corporation’ın işini sattığını duyduk ve talip olduk. Birden 6 ülkede faaliyet gösterir hale geldik.
3- Global düzeyde büyürken, hep sektör bizi yönlendirdi. Artık markaların modelleri dünyanın dört bir yanında üretiliyor. Bir ülkede üretip her yere vermek zor olduğu için yayılmaya devam ettik.
4- Önümüzde, “Global sıçrama ya da lokalde kalıp yavaş büyüme seçeneği” vardı. Biz global sıçramayı tercih ettik.
5- Global yatırımda ilk kriter, müşteriye yakınlıktır. Bu nedenle Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika öne çıkıyor.
6- Yeni dönemde Amerika’da, Avrupa’da, Türkiye’de yatay gideceğiz ama Çin’de, Rusya’da, Hindistan’da büyüyeceğiz. Ana sanayi oraya gittikçe biz de onları takip edeceğiz.
7- Romanya Türkiye için ciddi bir rakip. Biz bir Türk şirketi olmasaydık, Türkiye yerine Romanya’da üretimi artırmayı ciddi olarak düşünürdük.
8- Türkiye dahil toplam 13 ülkedeyiz. Toplam 29 üretim tesisimiz var. Hindistan’da henüz üretim yapmıyoruz ama bu yılın ikinci yarısında oradaki üretime de başlayacağız.
9- Brezilya, bizim eksik olduğumuz bir alan. Bir an önce burada olmamız gerekiyor. Brezilya’ya dönük çalışmalara bu yıl içinde başlar, 2 yıl içinde de yaparız. Satın alma da olabilir.
10- Büyürken satın almalar da yaparız. Ama her ülkeye uygun değil. Avrupa’da çok ucuz şirketler var ama onları almak dert almak anlam��na geliyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz