5 yılda 2'ye katlarız.

Sütaş, 1 milyar dolarlık bir şirket. Patron MUHARREM YILMAZ’a göre bu rakam, hem önemli bir moral noktası hem yeni bir aşamaya geçiş demek. 5 yıl sonra Sütaş’ı 2’ye katlayacaklarını, yani 2 milyar dolara ulaşacaklarını söyleyen işadamı, “Bence bu kırılma noktası olur. Ondan sonra farklı büyümeler düşünülebilir. Oraya kadar da organik büyümeyle gitmemiz daha doğru olur” diyor. Sınır ötesi içinse “Her yere bakıyoruz, gözümüz de keskin” diye konuşuyor.

8.06.2015 16:24:360
Paylaş Tweet Paylaş
5 yılda 2'ye katlarız.
Muharrem Yılmaz, TÜSİAD’ın 15’inci başkanıydı. 13 Ocak 2014’te başkan oldu, 4 Haziran’da istifa etti. Bu, TÜSİAD tarihindeki ilk istifa olarak tarihe geçti. “Muharrem Yılmaz, Sütaş ve TÜSİAD, biraz birbirine karışmıştı. Ben, Muharrem Yılmaz’ı ve Sütaş’ı aldım, bir kenara çektim” diyen Muharrem Yılmaz, bu yıl 40’ıncı yılını kutlayan şirketine odaklanmış durumda.Sütaş’ın bir misyon şirketi olduğunu, ürünlerinin bir felsefenin sonucu oluştuğunu anlatan Yılmaz, kendi özkaynaklarıyla önümüzdeki 5 yılda şirketi 2’ye katlayacaklarını, 300 milyon dolarlık bir yatırım yapacaklarını söylüyor. Hedef olarak 2 milyar dolarlık bir eşik koyan işadamı, bunun çok önemli bir kırılma noktası olacağına dikkat çekiyor. O noktadan sonra ise sıçratan bir hamle yapabileceklerinin işaretini veriyor. Sınır ötesinde Romanya ve Makedonya’da fabrika alarak atağa geçen işadamı, “Başka baktığınız ülkeler var mı” sorumuzu, “Her yere bakıyoruz. Gözümüz de keskin. Baktığım zaman Amerika’yı da görüyorum, Çin’i de görüyorum” şeklinde yanıtlıyor. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. TÜ- SİAD, istifa, yaşanılan kriz, şirketi, gelecek planları, yönetim anlayışı gibi başlıklarda gelişen sohbetimizin detayları şöyle: 
* Geçen yıl 4 Haziran’da TÜSİAD’dan istifa ettiniz. İstifayla ilgili ilk açıklama, şirketle ilgili iddiaların TÜSİAD’a zarar vermemesi şeklindeydi. Bugünden o güne baktığımızda bu doğru bir karar mıydı? 
* Bana emanet edilen her şeye karşı çok titiz, çok dikkatli davranmak, benim yaşam biçimim. Bunu öğrendim, benim kültürüm bu. Eğer bir güven tesis edebildiysem arkasında bu titizliğin olduğuna eminim. Bundan taviz veremem. TÜSİAD da 43 yıl boyunca insanların taş üstüne taş koyarak oluşturdukları bir büyük itibar kurumu değil mi? Yani TÜSİAD’ın nesi var? Bir kurum ve sadece itibarı var. 43 yıl boyunca büyük emeklerle oluşturulmuş bir itibar kurumu. Bu itibarı da başkanlık makamını verirken size emanet ediyorlar. Şimdi o noktada ben, TÜSİAD’ın itibarını korumak zorundaydım. Çünkü,Türkiye’nin o günkü konjonktüründe artık Muharrem Yılmaz, Sütaş ve TÜSİAD biraz birbirine karışmıştı. Ben, Muharrem Yılmaz’ı ve Sütaş’ı aldım, bir kenara çektim. TÜSİAD’ı rahatlattım ve bugün yoluna devam ediyor. Ben de burada kendi kurumumla, kendi bugüne kadar beni ben yapan değerlerimle yaşamıma devam ediyorum. Ama sorumluluğumu da yerine getirmeyi sürdürüyorum. 
~
* Peki o iddiaların o düzeye gelmesine neden izin verildi? Orada yönetimsel bir hata mı vardı? Varsa neden yönetilemedi?
* Bunlar, bizim yaşadığımız gibi krizler, zannediyorum daha önce çok tecrübe edilmiş değil. Türkiye için de herhalde eğitim notu olarak tarihe geçecektir. Bunlar kurumsal iletişimin ileride eğitim kitaplarında yer alabilecek, çok öngörülmeyen kriz biçimleri… Peki, öncesinden yönetebilir miydik? Mutlaka bizim eksik bıraktığımız, hata yaptığımız yerler de vardır. Ama yönetmişiz ki kurum, çalışma arkadaşlarımız, ekibimiz huzur içerisinde yoluna devam ediyor. Esas yönetilmesi gereken bu. Sütaş ailesi kendi içerisinde huzurunu, bütünlüğünü, birliğini devam ettirebilmiş ki yola devam ediliyor.
* Sosyal medyayla gelen yeni bir dünya var. Türk şirketleri biraz o dünyayı iyi bilmiyor gibi. Sesi çok çıkan tüketiciye yabancı mıyız?
* Tabii bireyin kendini daha iyi ifade etme fırsatı bulduğu yeni bir dünya bu. Biz onun için kendini ifade etmeye çalışan bireyin daha ön plana çıktığı, hak ve özgürlüklerinin daha güvence altına alındığı bir dünya istiyoruz. Sivil toplum yaşamımda sürdürdüğüm çalışmalara bakıyorum. 1999’da TÜGİAD’dan beri hep bu tarafta durduk ve tabii dünya da değişiyor. Teknoloji de bireye bu hakkı olan özgürlükleri, kendini geliştirme, ifade etme imkanlarını daha fazla verebilir hale geldi. Teknoloji bunu sağladı. Bu ne mutlu insanlık için. Bunları da bireysel olarak hepimiz öğreneceğiz. Kurumlar öğrenecek, devletler öğrenecek, hepimiz öğreneceğiz. Teknolojiyle, değişen dünyayla beraber bireyin değişimine de ayak uyduracağız.
* TÜSİAD Başkanı’yken yaptığımız sohbette, “İçim çok rahat, şirketi emin ellere bıraktım. Bu nedenle o tarafı hiç düşünmüyorum” demiştiniz. Kısa bir süre olsa da gidip gelmeniz yapıyı nasıl etkiledi?
* TÜSİAD, çok önemli, derinliği, birikimi olan bir kurum. TÜSİAD Başkanı olmak da benim için gerçekten gelişmek adına bir fırsat oldu ve çok şey öğrendim. Birikiminden, sağladığı ilişkilerden çok şey öğrendim. Bunlar mutlaka Sütaş’ın vizyonuna da yansıdı. İş modeline de mutlaka yansıyacak. Onun için TÜSİAD’ın nasıl Türk toplumuna katkısı varsa, Sütaş’a da katkısı oldu diyebiliriz.
* Çok şey öğrendim dediniz. Neler öğrendiniz?
* Yönetim sistemlerinin, kurumsal yönetimin uygulamasını yapan Türkiye’nin en seçkin yöneticileri, iş insanlarıyla birlikteydik. Onların deneyimlerinden istifade ettik. Ben Kurumsal Yönetim Derneği Başkanlığı yaptığım zaman mutlaka orada da çok şey öğrendim, işin merkezi orasıydı. Ama TÜSİAD’da bunun pratik uygulamalarını gerçekleştiren iş insanlarıyla çalışma fırsatı buldum. Kamu tarafında kurumsal yönetime yardım edecek çalışmaların nasıl yürüdüğünü gördük. Türk Ticaret Kanunu’nun şekillenmesiyle Türkiye’de kurumsal yönetimde yeni bir aşamaya geçildi. Bütün bu gelişmeleri TÜSİAD’ın kaptan köşkünden izlemek, büyük fırsatlardı, büyük avantajlar sağladı kişisel olarak bana.
~
* Sütaş, 40 yıllık bir şirket. Bir kurum kültürü de yerleşmiş durumda. Nasıl bir iş modeliniz var?
* Sütaş’ın değerleri içeriden geliyor. “Ottan sofraya” dediğimiz zaman Avrupa Birliği, çiftlikten çatala stratejisini daha söylememişti mesela. Bunlar, bizim içimizden gelen şeylerdi. Sonra bir baktık ki yıllar sonra bizim yapmaya çalıştığımız şeyin adı, çevresel sürdürülebilirlikmiş. Öğrendikçe bunu daha da geliştirdik. Çevresel sürdürülebilirliği, bir döngüsel ekonomi şekliyle Sütaş’ta model olarak kullandık. “Bize emanet edilen kaynakları kullanıp geliştirerek işimizi yapacağız” diyorduk. Kullandığımız kaynakları tekrar kazanma imkanı veren bir iş modeline kavuştuk. Bugün ineklerimizin gübrelerinden, fabrikalarımızın atık sularından elektrik üretme, ısı, enerji üretme aşamasına geldik. Yeraltından çıkan suların tamamını, yüksek kalitede doğaya geri veriyoruz. Hayvanlarımızın yediği yemlerin, mısırların, otların yetiştiği toprağı, tekrar organik gübre seviyesinden toprağa geri veriyoruz. Bu süreçte, kullandığımız bütün enerjiyi, bu gübrelerden elde ettiğimiz elektrikle sağlıyoruz. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde ofisimizde, yollarda dolaşan araçlarımızda kullandığımız enerjiyi de gübreden üreterek Sütaş’ın iş modelini tam bir sürdürülebilirlik örneği yapmak istiyoruz. Bu model, bize rekabet gücü sağlarken doğallık taahhüdümüzün de güvencesi oldu. Bu modelin gelişmesi için gayret ediyoruz.
* Bu modelin yarattığı büyüklük, rakamlar nelerdir?
* Sütaş, 2,1 milyar TL, dolar bazında ise 1 milyar dolarlık bir şirket haline geldi. 1 milyar bizim için önemli bir sıçrama noktası, önemli bir moral noktası, yeni bir aşamaya geçiş anlamına geliyor. Tabii bunları 40’ıncı yılımızda söylüyorum. 35’inci yılımızda da sizlerle konuşmuştuk. O zaman “1 milyar doları hedefliyoruz” demiştik. Bu 5 yıllık hedefimizi gerçekleştirmenin özgüveniyle ve o süre içerisinde iş modelimizi, teknolojimizi geliştirerek, ürünlerimizi artırarak geldiğimiz noktadan bir 5 yıl sonraya, Sütaş’ı bir daha 2’ye katlarız diye düşünüyorum.
~
* Yani “45’inci yılda 2 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşırız” diyorsunuz?
* Evet, 45’inci yıl için 2 milyar dolara ulaşacak Sütaş’ın altyapısını hazırladık. Hızlı bir şekilde de yatırımlara devam ediyoruz. Hatırlıyorsanız yine o röportajımızda size 250 milyon dolarlık bir yatırım planımız var demiştik. Bu yatırımı da yaptık. Şimdi önümüzdeki 5 yıl içerisinde 300 milyon dolarlık bir yatırım daha yapacağız. Karacabey ve Aksaray merkezlerinden sonra iki merkez daha planlıyoruz. Biri Ege Bölgesi’nde, Tire, de olacak, temelini attık. Önümüzdeki yılın başına yetiştirmek istiyoruz. Bu merkezler damızlık çiftliği, yem fabrikası, süt fabrikası, enerji üretim tesisiyle birlikte komple bir kampüs olarak inşa edilecek. Dördüncü merkezin de bugünlerde biraz daha hızlanması umudundayız. TÜSİAD Başkanı iken biliyorsunuz, Türkiye’de doğu ve güney doğuda ekonomik faaliyetlerin artması gerektiğini söylemiş, “Çözüm sürecinin ekonomik sorumluluğunu üzerimize alıyoruz, orada yatırımlarımızı yapmaya hazırız” demiştik. Cizre’ye gitmiştik, sonra Batman’a. O arada ben de Bingöl’ü merkez olarak seçmiştim. Dördüncü merkez için Bingöl’de yatırım için hazırlık yapıyoruz.
* Hazırlık aşaması derken neyi kastediyorsunuz?
* Araziyi almak için çalışıyoruz. Çünkü bu araziyi kamudan alacağız. Kamunun elinde de bizim ihtiyacımız olan arazi mevcut değildi. Bölgede bir çalışma yapmaları gerekiyordu. Bu tür bir araziyi toparlayacak bir toplulaştırma çalışması yapıldı.
* Ne zaman gerçekleşir?
* Başladığımız zaman 1 ya da 1,5 yıl içerisinde üretime alabiliyoruz tesisleri. Parça parça da olsa 1,5 yıl içerisinde devreye alınır. Umarım 2017’de de Bingöl’ü devreye alırız. Sütaş’ı 5 yılda 2’ye katlayacak kapasiteyi de ancak böyle yaratabiliriz. İki merkezimiz daha olursa iki kat fazla üretim yapabiliriz.
* Peki bu katlama planında sınır ötesinin rolü olacak mı?
* Sınır ötesinde iki yatırımımız var. Makedonya Üsküp’teki fabrikamız faaliyete geçti. Makedonya yavaş yavaş faaliyetlerini Kosova’ya, Arnavutluk’a, Bulgaristan’a, yani yakın çevresindeki komşu ülkelere doğru geliştirecek. Romanya’da bir fabrika satın aldık. Onun çalışmalarını yapıyoruz. Henüz fabrikanın tadilat çalışmalarını başlatmadık. Çünkü Romanya ve Avrupa ekonomisiyle ilgili biraz gözlem yapmaya ihtiyaç var. Aynı anda ikisini birden harekete geçirmedik. Makedonya’nın ardından Romanya’yı da devreye almak istiyoruz.
~
* Baktığınız başka ülkeler var mı?
* Her yere bakıyoruz. Gözümüz de keskin. Baktığım zaman Amerika’yı da görüyorum, Çin’i de...
* Godiva gibi sizi sıçratacak büyük bir satın alma düşünüyor musunuz?
* Önce 5 yıllık dönemde ciromuzu 2’ye katlayarak 2 milyar dolara geliriz. Bence bu kırılma noktası olur. Ancak ondan sonra o tür büyümeler düşünülebilir. Oraya kadar da organik büyümeyle gitmemiz daha doğru diye düşünüyorum. l Bu katlama planında lokomotif rolü hangi ürün oynar? n 68 ürün grubumuz var. Şimdi bu büyük gemi, tek motorla, tek lokomotifle gitmez. Dolayısıyla bizim her kategorimizin hakikaten lokomotif gibi gitmesi gerekir. Ayran, yoğurt önemli bir lokomotif.
* Yeni ürünlerin etkisi ne olur?
* Gelecekte büyüme, doğal lezzetten gelecek. Yani hangi ürünü yaparsanız yapın, tüketicinin size, markanıza, kurumunuza güvenmesi gerekli. Sütaş, doğal lezzetin güvencesi bir kurum. Bu güveni, bu iş modelini yaratmak için 40 yıl uğraştık. Geleceği de bu 40 yılın üzerine kuracağız. Tüketici, bizim işimize olan tutkumuzu, süt aşkımızı görerek bizi daha ileriye taşıyacak. Dolayısıyla biz bunun farkındayız. Üzerine titrediğimiz, bizim bütün motivasyon kaynağımız, bütün gücümüz, tüketicinin sevgisi. Bu markaya olan güven, sevgi. Aşk da karşılıklı bir şey. Bizim süt aşkımızı besleyen de tüketicimizde markamıza karşı hissettiğimiz sevgidir.
* Dünya’da örnek aldığınız, ilham aldığınız bir şirket var mı?
* Dünyaya bakacak ve dünyadaki markaları anlayıp onları örnek alacak yere gelene kadar biz markamızın temellerini, değerlerini, markamızı oluşturmuştuk. Galiba bu markayı örnek alanlar var. Markamız öyle güzel bir yerde duruyor ki sadece Türkiye de değil başka yerlerde de örnek oluyor. Şimdi herkes doğal lezzet demeye çalışmıyor mu? Var mı bizden önce bunu söyleyen? Birçok şeyi ilk önce biz söylemedik mi? Birçok şeyi ilk defa yapmadık mı?
* Yani örnek almıyoruz, örnek oluyoruz diyorsunuz?
* Tevazuyu kaybetmemek lazım. Mutlaka dünyada insanlığın biriktirdiği birikimlerden istifade ediyoruz. Bilgi olarak, görgü olarak, değer olarak. Bütün bu işin temelindeki değerler, zaten dünyanın, insanlığın biriktirdiği değerler. 5-10 çok yalın değere dayanır yaptığımız iş. Onun için zaten işimizi benimseyip, geniş bir ekibe de benimsetebildik. 5 bin kişilik Sütaş ailesinin, bu işin etrafında içtenlikle, samimiyetle durması başka türlü mümkün olabilir mi? Dolayısıyla çok sofistike hale getirmeyelim bu işi. Yani eninde sonunda insanların en temel gıdasını üretiyoruz. Her gün bizi imtihan ediyorlar. Onun için çok dikkatli bir şekilde, titizlikle işimizi tam konsantre olarak yapıyoruz. O yüzden sütçülükten başka bir iş yapmıyoruz.
~
*Peki sütçülükten başka bir iş hiçbir zaman yapmayacak mısınız?
* Hayır, süttür Sütaş’ın aşkı.
* Hiç aklınızdan geçmedi mi başka işlere girmek?
* Sadece para kazanmak, profesyonel başarı elde etmek amacıyla yaklaşırsanız belki o işin alternatiflerini de düşünebilirsiniz. Daha rasyonel olabilirsiniz ama bizim işimize yaklaşımımız biraz daha duygusal. Sütaş aslında sosyal sorumluluk projesi gibi bir şey. Böyle yaklaştığınız zaman işe sevgi, duygusallık, sorumluluk giriyor ve daha çok şey yapmak, daha iyi yapmak peşine düşüyorsunuz. Başka bir şey yapmayı benimseyemezsiniz, çünkü bu bir misyon artık. Bir işin değil bir misyonun peşinde koşmaya başlıyorsunuz. Ben öyle hissediyorum. Arkadaşlarıma da bakıyorum, öyle hissediyorlar. Yani sütçülük bir misyon. Biz sütçüyüz arkadaş. Bunu derken başka bir iş nasıl yapalım?
* Sizin gibi işini aşkla yapan bir şirkete yerli ve yabancı yatırımcılardan “alalım” ya da “bizi alın” teklifleri geliyor mu?
* Aşk parayla satılmaz. Geçtiğimiz 5 yılda 250 milyon dolarlık yatırım yapmış, büyüklüğünü, çalışan sayısını 2’ye katlamış ve bütün bunları özkaynaklarıyla yapmış bir şirketiz. Şimdi gelecek 5 yıldaki büyümeyi de, finanse edecek kaynakları da, onu taşıyacak insan kaynağını da, onu taşıyacak ustalığı, uzmanlığı ve inovasyon kabiliyetini de şirketin içerisinde görüyorum. Kurumun yapısına bakıyorum, çatısı veya iskeleti bu yükü taşır mı diye bakıyorum. Sütaş’ta bir aile samimiyeti, sevgisi, saygısı varken yanında da çok ciddi bir kurumsal yapı mevcut. Bütün iş modeliyle çok özel bir yer burası. Yönetim sistemleri başkanlığı diye bir pozisyon duyuyor musunuz? Bu şirkette 8 yıl önce kuruldu.
* Yani teklif gelse dahi böyle bir yatırıma ihtiyaç duymuyoruz diyorsunuz?
* Evet, öyle. Yani işimizi daha iyi yapacağımız, kullandığımız kaynakları daha verimli kullanacağımız, daha çok fayda yaratacağımız bir şeyleri biri bize öğretecekse onunla el ele tutuşalım. Başımızın üstünde taşıyalım. Ama kendi büyümesinin bir parçası olarak, operasyonel bir Sütaş birileri hayal ediyorsa, o bize bir şey katmıyor. Önceki konuşmamızda, “Bizi Avrupa Birliği’ne sokacak bir ortak lazım, öyle bir şey olursa düşünebiliriz” demiştim. Çok şükür Makedonya, Romanya fabrikalarıyla AB’ye girdik.
~
"İyi insanlar olsunlar diye çalışıyoruz"
BÜYÜK AİLE
Şimdi 5 bin kişilik büyük bir ailemiz var. Önce bu ailenin kendisini geliştirebilmesi için imkanlar yaratmaya çalışıyoruz. Geçen yıl bu 5 bin kişinin yıllık ortalama eğitim süresi 21- 22 saatti. Yani önce kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Burası bir süt ve süt ürünleri üreten veya ottan sofraya süt değer zincirini üreten, yöneten bir şirket olmanın yanı sıra aslında dönüştüren bir mekanizmaya sahip. Bizim çalışanımız Aksaray’ın köyünden çıkmış, gelmiş. Orada liseyi okumuş sonra Sütaş’ta işe başlamış. Dünyanın en yüksek teknolojisini kullanmayı öğrenmiş. Şimdi o çalışanın çocukları başka bir şey olur. Yani burası bir sanayi, özellikle istihdamın da yoğun olduğu bir iş kolu olduğu için aslında toplumu dönüştüren bir rolü de var.
İÇERİDEKİ GÜÇ Yeni üretim teknolojileri, yeni üretim ilişkileri bizi dönüştürürken aynı zamanda kurumsal yapı dışarıdaki bilgi ve tecrübeyi de yüklüyor. Sadece doğal olarak değişmiyoruz, bir de kurum bizi değiştirmeye çalışıyor. En önemli hazırlık bu. Şu anda Sütaş’ın yönetim kadrosuna bakıyorum yüzde 70’i içeriden yetişmiş. Demek ki sektöründe lider bir kurumu oraya getiren kendi gücü, dinamikleri var. İleriye de götürmesi için ne yapılmalı? Bunlara yatırıma devam etmeliyiz.
KURUCU AİLE Üç kız kardeşim var. Birlikte çalıştığım bir de yeğenim bulunuyor. Amcamın oğlu Haydar Yılmaz ve tabii enişteler var. Tarık Bey tarımsal faaliyetlerin başında, Aykut Bey yönetim sistemleri başkanlığını götürüyor. Hepimiz işin bir ucundan tutmuş gidiyoruz. Çocuklarımızı da, ailemizin değerleriyle yetiştirmeye gayret gösteriyoruz. İyi insanlar olsunlar diye çalışıyoruz. İyi insanlar olurlarsa yollarını mutlaka bulurlar, ben hep buna güveniyorum.

"Çin'de devasa bir talep var"
SEKTÖR NASIL BÜYÜYOR?
Sektörümüz, en temel gıdalardan birini üretiyor. Ayrıca her geçen gün insanlar da sağlıklı ve doğal beslenme konusunda daha fazla duyarlı hale geliyor. Sağlıklı beslenme deyince de süt ürünleri ilk olarak aklınıza geliyor. Dolasıyla tüketici bilinçlendikçe, gelişim sürecinde kendisine ilişkin talepleri arttıkça, “Daha iyi yaşamak istiyorum, daha sağlıklı yaşamak istiyorum” dedikçe süt ve süt ürünlerine talep artmaya devam edecek.
NASIL BİR BÜYÜKLÜK VAR? 18,5 milyon ton süt üretir hale geldik ki bu iyi bir rakam. Normal olarak bizim bu rakamı, 25 milyon ton civarında bir seviyeye çıkmamız lazım. Türkiye için önümüzde yapılacak iş var. Ama onun yanı sıra dünyada da talep artıyor. Bakıyorsunuz Çin’de devasa bir talep var. Çin gelişmeye devam ettikçe, geliri artmaya başladıkça talep artacak. Avrupa’nın bütün damızlıkları, Çin’e gitti. Çin’de büyük çiftlikler kuruldu. Ve gelişmekte olan bütün toplumlarda talep artıyor. Şimdi Afrika’da da bir talep var. Afrika’dan bize “Ortak olalım, çiftlik kuralım” diye geliyorlar. Yani insanlar para kazandıkça ne yapalım, nasıl kendimize daha iyi bakalım diye düşünmeye başladıkça süt ve süt ürünleri olacak.
~
"İş stratejimizin bekçiliğini yapıyorum"
YÖNETİM ANLAYIŞI
Ben yönetmiyorum, arkadaşlarımızın yönetmesi için gerekli ortamı yaratıyorum. Ben böyle bir yöneticiyim. Yani insanların işlerini iyi yapmaları, iyi yönetmeleri, kendilerini iyi ortaya koyabilmeleri için gerekli ortamı hazırlamak benim görevim. Bu büyüklükte yapabileceğiniz ideal yöneticilikte aslında, hep birlikte yönetmenin ortamını yaratmak. Biz aile içinde bunu benimsedik, bunu etrafımızdaki arkadaşlarımıza da yaydık. Yani hep birlikte yönetiyoruz.
VAZGEÇİLMEZ İLKELER Bunlar bizim esnaflık terbiyesi, aile terbiyesi ve bu toplumun temel değerlerinden aldığımız terbiyenin unsurları… Yani dürüst olacaksın, şeffaf olacaksın, sözünün eri olacaksın, hoşgörülü olacaksın, mütevazı olacaksın. Bu toplum, aileler, yani bizim özümüzde olan şeyler bunlar. Biz de bu temel değerleri paylaşıyoruz. İsraf çok önemli, en çok korktuğum şey israf. Misyonumuza kadar yansır. Bize emanet edilen kaynakları, en verimli şekilde kullanıp geliştirmek isteriz. Mal, m��lk, varlık, hepsi emanet, can da emanet değil mi? Dolayısıyla bir emanete gösterilmesi gereken titizliği göstermeye çalışıyoruz.
GELECEĞE TAŞIMAK Değerlerimizin, kültürümüzün oluşturduğumuz iş stratejilerimizin bekçiliğini yapıyorum. Onları dosdoğru tutmaya çalışıyorum. Ürünlerimiz, bir felsefenin ürünü. Sütaş’ın başlangıcındaki taze kaşar bir felsefenin ürünü. Biz Türk ve Anadolu kültürünü, gıda değerlerini, aldık, tükettik, ondan para kazandık ama sorumluluğumuz bunları yarına taşımak gerekli. Aslında bu ürünleri, köklerinden kopartmadan, işin özünü yapmaya devam ederek, geleceğe taşımak gerekli. Onları bugünkü tüketicinin ihtiyaçlarını karşılayacak ambalajlara kavuşturmak, bugünkü tüketicisinin ihtiyaçlarını karşılayacak standartlara, kalitelere kavuşturmak, kolay ulaşılabilir yapmak önemli. Biz bunları yapıyoruz.

Sütaş nasıl sıçrama yapacak?
1 2,1 milyar TL, dolar bazında ise 1 milyar dolarlık bir şirket haline geldik.
2 1 milyar dolar bizim için bir sıçrama noktası, yeni bir aşamaya geçiş anlamına geliyor.
3 5 yıllık hedefimizi yakalamanın özgüveniyle 5 yıl sonrası için 2 kat ciro hedefi koyduk.
4 Bunu organik büyümeyle yapmamız daha doğru diye düşünüyorum.
5 2 milyar dolar kırılma noktası olur. Sonra daha farklı büyümeler düşünülebilir.
6 250 milyon dolarlık bir yatırım yaptık. 5 yılda 300 milyon dolarlık bir yatırım daha yapacağız.
7 Karacabey ve Aksaray’dan sonra iki merkez daha planlıyoruz. Biri Tire’de, diğeri Bingöl’de olacak.
8 Üsküp’teki fabrikamız faaliyete geçti. Romanya’da bir fabrika satın aldık.
9 Sınır ötesinde her yere bakıyoruz. Gözümüz de keskin. Bakınca Amerika’yı ve Çin’i de görüyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz