Alışılmışın dışında alanlara gireceğiz

60 yıllık Tekfen Holding’in yeni başkanı Murat Gigin, yönetim kurulu başkanı sıfatıyla ilk röportajını Capital’e verdi.

24.02.2016 14:51:100
Paylaş Tweet Paylaş
Alışılmışın dışında alanlara gireceğiz
Murat Gigin, 1977 yılından beri Tekfen Grubu’na emek vermiş deneyimli bir isim. Aynı zamanda holdingin kurucu ortaklarından duayen işadamı Nihat Gökyiğit’in damadı. Mayıs 2015 itibarıyla holdingin yeni yönetim kurulu başkanı oldu. Böylece holdingde tam 60 yıl sonra ilk kuşak yönetimi devretti. Yeni başkan Murat Gigin’e göre ise devraldığı asıl emanet 4,1 milyar TL’lik büyüklük değil, 60 yıllık holdingin etik değerleri. Ciddi bir yeniden yapılanma geçiren holdingde temel birkaç başlıkta çok önemli adımlar atılıyor. Yeni başkanın ajandasında öne çıkan başlıklar arasında ana faaliyet alanlarının alt kırılımlarını çeşitlendirmek ve hem taahhüt hem tarımda her türlü inorganik fırsat izlemek var. “Ekoekonomi ve iyi şirket olmak” ise en temel vizyon. Grubun enerji planları da eko-ekonomi çerçevesinde şekilleniyor. Güneş ve yenilenebilir enerji ve atıktan enerji üretimi, orta vadeli önemli hedefler arasında. Holdingin enerjiye giriş senaryosu da satın almalarla olacak. “Omzumdaki en ağır yük, Tekfen’in itibar sermayesidir” diyen yeni başkan Murat Gigin, Tekfen’in temel etik değerlerinin değişmeyeceğine dikkat çekiyor. Ana iş kollarında faaliyetlere devam edeceklerini anlatan yönetici, bunun dışındaki ana odak alanlarının ise eko-ekonomi olacağını söylüyor. 60 yıllık Tekfen Holding’in yeni başkanı Murat Gigin, yönetim kurulu başkanı sıfatıyla ilk röportajını Capital’e verdi. Yeni Tekfen’in hedeflerini ve planlarını şöyle anlattı: 
* Nihat Gökyiğit gibi bir duayenden bu görevi almak ve 60 yıllık bir sanayi devinin yönetimine geçmek nasıl bir sorumluluk? 
 Çok büyük bir sorumluluk. 7 Mayıs 2015 tarihi itibariyle devraldığım en önemli varlık, Tekfen’in itibarıdır. Çok beyefendi üç şahsiyet Feyyaz Berker, Nihat Gökyiğit ve Necati Akçağlılar tarafından kurulan, etik değerler üzerine inşa edilen bu yapıyı alıp götürebilmek ciddi bir emanetin sorumluluğu. Dolayısıyla en önemli görevim de yüceltilmesi gereken, Tekfen’i Tekfen yapan etik değerleri korumak ve sürdürmek olacak. 
* Bu görev teslimine ne zamandan beri hazırlanıyordunuz?
1977 yılından beri Tekfen mensubuyum. Bugünkü konumuma kadar her kademede çalışan bir profesyonel oldum. Grubun “Yaşlanmadan büyümek” sloganına uygun olarak da mayıs ayında, yönetim kurulumuzun kararıyla yeni başkan oldum. 
~* Bahsettiğiniz “Tekfen değerleri” neler?
 İtibar sermayesi çok önemli. Tabii ki şirketlerin en önemli görevlerinden biri sermayedara ve paydaşlarına değer katmak. Ama bunu yaparken de belirli kurallar ve kuramlar çerçevesinde ilerlemek çok önemli. Hissedarların yanı sıra çevreye, topluma ve de çalışanlarına karşı sorumlulukları en az diğer paydaşlara olan sorumluluklar kadar önemli. Bizler bu inancı, ‘iyi bir kurumsal vatandaş’, ‘iyi bir şirket’ olmanın vazgeçilmezidir diye kabul ediyoruz. Tüm bunları etik değerler çerçevesinde yaptığınız takdirde itibar da yavaş yavaş zaten geliyor. Dolayısıyla bana emanet edilen en büyük sermaye de bu.
* 7 ayı henüz doldurdunuz. İlk 7 ayınız nasıl geçti? Masanızda neler vardı?
 “Yaşlanmadan büyümek” mottomuza uygun olabilmek adına, 2’nci ve 3’üncü jenerasyon yöneticilerin artan oranda öne çıkması lazım. Dolayısıyla ilk 6 ayın en önemli gündemi, bu devir teslim nasıl yapılabilir, içimizdeki insan kıymetleri neler, dışarıdan ihtiyaçlarımız nelerdir gibi konular oldu. İş alanlarına dair neler yaptığımıza gelirsek, 2000-2015 arasındaki dönemde taahhüt, tarımsal sanayi ve emlak olmak üzere 3 ana faaliyet alanına odaklanan bir Tekfen vardı. Yeni dönemde, bu alanlardaki tüm birikimleri kullanarak başka hangi yükselen trendlerde iş yapabiliriz diye baktık. Aramızda detaylı değerlendirme toplantıları yaptık. 2016 ve sonrasında Tekfen’i hangi diğer sektörlerde veya mevcut sektörlerin hangi alt kırılımlarında göreceğiz, neler yapmamız lazım gibi stratejik planlarımızı masaya yatırdık. Günün gerçekleri çerçevesinde revize edilmesi gereken noktaları inceledik. Bu sürecin henüz başındayız ama niyetimiz net. Son 6-7 aydır çok yönlü araştırma ve fizibilite çalışmaları yapıyoruz. Tekfen’i gelecekte görmeye alışmış olduğunuz alanlar dışında da göreceksiniz. 
* İkinci kuşak yönetimle birlikte nasıl bir Tekfen göreceğiz? Tekfen’in iş alanları nasıl değişecek? 
 “Bildiğin işi en iyi şekilde yap”, Tekfen’in kurucu ortaklarından miras, 60 yıllık mottosudur. Bir işi hem bilmek, uzmanı olmak hem de bunu dünya çapında yapabilmek önemlidir. Bir işte çok iyi olan, er ya da geç fark edilir. 60 yılı geride bırakıp yeniliklere yelken açarken değişmeyecek bir şey varsa o da Tekfen’in iş yapış şeklidir. Tekfen her zaman sözünün arkasında duracak, işini iyi yapacak, sorumluluklarını yerine getirecek bir kurum olacak. Tekfen’in temel etik değerleri tabii ki değişmeyecek. Ana iş kollarında faaliyetlerimize devam edeceğiz. Ama onun dışında ana odak alanımız “eko-ekonomi” olacak. 
* Eko-ekonomi başlığını biraz açar mısınız? 
 Nihat Bey bunu yaklaşık 25 yıldır söylüyor. Artık iş dünyası dünyayı istismar etmekten vazgeçip dünyayla barışık bir ekonomiye dönmeli. Nihat Bey bize, “Mükemmeli arıyorsak tabiata bakmalıyız. Enerjide doğruyu arıyorsanız, güneşle yaprağın dansına bakın” der. Biz de böyle yapacağız. İnsanlığın üç temel ihtiyacı var: Su, hava ve gıda. Su sancısına çözüm bulmalı, gıda güvenliğini sağlamalıyız. Tekfen olarak bu üç öğe, bizim geleneksel olarak yaptığımız iş kollarıyla son derece sinerjik büyüme imkanları sunan alanlar. Toros Tarım, Türkiye’de tarımın gerçeklerini en iyi bilen işletmelerden biri. Dolayısıyla pazardaki bu gücümüzü kullanarak yan işleri değerlendiriyoruz. Gıda güvenliği hususu bizim rahatlıkla yapabileceğimiz bir faaliyet. Bunun dışında yine gıda konusunda su fevkalade önemli. Körfez’de deneyimlediğimiz su boru hatlarına dönük işleri gündemimize alacağız. Türkiye su zengini bir ülke değil. Yer altı suyunun, mevcut barajlarımızdan gelen suyun halka ve çiftçiye daha rahat dağıtılması önemli. Bunun önemli bir girişim sahası olduğunu düşünüyoruz ve bu alanla da ilgileniyoruz. Çevre ve enerjinin iç içe olduğu bir başka konu da geri dönüşüm. Enerjide doğalgaz bağımlısı olduğumuz ortada. Halbuki geri dönüşümü bir disiplin olarak benimseyebilsek, atıklarımızı biyogaz tesislerinde değerlendirebilsek, elektrik ihtiyacımızın yüzde 6-12’sini atıklardan elde edebileceğiz. Almanya’da 9 bine yaklaşan biyogaz tesisi var. İsveç, elektrik üretimi için çöp ithal ediyor. Bunlar bugünden yarına olacak şeyler değil. Ama Tekfen’i nerede göreceğiz dediğimiz de işte Tekfen’i orta ve uzun vadede eko-ekonominin en büyük oyuncularından biri olarak görebileceksiniz. 
~* Tarım alanında başka hangi çeşitlenmelere yöneleceksiniz?
 Yakın gelecekte tarımda yatay entegrasyon ile Toros’u tarımsal girdi, yani bitki besini, tohum, fide, fidan üretim ve pazarlamasının dışında, bizzat tarımsal üretimde de görebiliriz. Buna yönelik heyecanlıyız ve aktif araştırmalarımız sürüyor. Türkiye’de ekilebilir araziler artmıyor, bilakis azalıyor. Diğer yandan tarım arazilerinin toplulaştırılmasına dönük çalışmalar devam ediyor olsa bile tarla, ekilebilir arazi büyüklükleri, tarımın ekonomik şekilde yapılması için elverişli değil, fazla bölünmüş ve küçük. Tekfen olarak araziler satın alma, kiralama, sözleşmeli çiftçilik yoluyla birleştirip büyütmeye imkan sunan finansal güce ve “iyi tarım” sayesinde, maksimum verimi elde edecek bilgi birikimine ve sağlıklı girdiye sahibiz. Bu açılımı sadece Türkiye ile de sınırlı görmüyoruz. Orman ürünleri ve endüstriyel ağaç tarımı başka bir odak alanımız. 
* Tekfen Holding için 2015, nasıl bir yıldı? 
 2015, seçim ve konjonktürel bazı olaylar nedeniyle belirsizliğin hakim olduğu bir yıl oldu. Dövizdeki hızlı hareketlilik, tarımsal sanayimizde ciddi bir risk yarattı. Dövizdeki ani yükselişi fiyatlara yansıtmadık. Dolayısıyla ciddi kur farkını zarara yazmak durumunda kaldık. Bu işin cilvesi de bu. Doğu’daki sıkıntılar nedeniyle de çiftçi ekmedi, biçmedi. Dolayısıyla gübre tarafındaki satışlarda tahminlerimizin altında bir yıl oldu. Öte yandan taahhüt işinde önemli büyüme oldu. Oradan gelen gelirle bir kompanse söz konusu. Rakamlara gelirsek 2015 ciro beklentimiz 4,1 milyar TL denebilir. Bunun 2,18 milyar TL’si taahhüt, 1,83 milyar TL’si tarımsal sanayiden geliyor. 2015 FAVÖK beklentisi 348 milyon TL. 2015 net kâr beklentisi 215 milyon TL. 
* 2015’i ne kadarlık yatırımla tamamladınız? Yeni yatırımlar neler olacak? 
 2013-2015 arasında Toros Tarım’a 335 milyon dolara yakın yatırımımız oldu. Samsun’a iki yeni tesis yaptık. Yılbaşı itibariyle tam üretime geçecek olan bu yeni tesislerde, ara madde olan sülfürik ve fosforik asit üretimi sayesinde, gerek bir kısım hammaddenin teminini garanti altına alacağız gerekse yılda yaklaşık 50-60 milyon dolarlık bir ithalat yükünden kurtulacağız. 
* Tekfen Holding’in portföyünde yüzde 62 ile taahhüt ilk sırada. Onu yüzde 36,3 ile tarım izliyor. Bu dağılım önümüzdeki dönemde nasıl değişecek? 
 Kompozisyonun ne şekilde değişeceğini söylemek zor. Çünkü özellikle taahhüt işlerinde neyi, ne zaman alacağınız belli olmuyor. Dolayısıyla ilerideki ciro kompozisyonuna dair bir yüzde vermek gerçekçi olmayacaktır. Ancak tarımdaki faaliyetlerimizi çeşitlendireceğiz. İlk başlarda bunlar mütevazı girişimler olabilir ama kademeli olarak büyüyecektir. ~* En önemli iş alanınız olan taahhütte, 2016 planlarınızda neler var?
 60 yıllık bir müteahhit olarak bugün Türkiye’nin ilkleri ve Hazar’dan Kuzey Afrika’ya geniş bir coğrafyayı kapsayan bölgenin de önde gelen grupları arasındayız. Çok saygın rakiplerimiz var. Bu rekabetçi piyasada daha da öne çıkmak için mühendislik ve onun da ötesinde proses bilgi ve uzmanlığımızı artırıp EPC (mühendislik, temin ve yapımı kapsayan anahtar teslim sözleşme) konumunda olmak için son 10 yılda önemli yol kat ettik. Önümüzdeki dönemde, inorganik, yani yurtiçi veya dışı satın alma yoluyla proses mühendisliği konusunda know-how elde etmek ve bu sayede daha kompleks sanayi yatırımlarını da EPC bazda üstlenebilmek istiyoruz. Azerbaycan’ın Şah Deniz Faz-2 yatırımı hamlesi çerçevesinde devam eden büyük projelerimiz var. Arkasının geleceğini tahmin ediyoruz. Akdeniz’de Mısır ve İsrail’in geliştirileceği offshore doğalgaz projelerinde, Hazar Denizi’nde edindiğimiz tecrübeyle rekabetçi bir konumda olabileceğiz. Uzakdoğu’da önemli büyüklükte projeler takip ediyoruz. Şartlar uygun olduğu takdirde 2016-2017 yıllarında o coğrafyalarda da faaliyet göstermeye başlayabiliriz. Türkiye’de yap-işlet, yap-işlet-devret projelerine ve kendi yatırımlarımıza bakıyoruz. Türkiye, hala yüzde 3,5-4 oranında büyümenin gerçekleştiği bir ülke ve ülkemizdeki her türlü fırsatı takip etmeye devam edeceğiz. 
* Bu yıl yenilenebilir enerjiye girme kararınızdan bahsedilmişti. Sektörde elden çıkarmalar var. Bu fırsatları mı değerlendireceksiniz? 
 Evet, öyle olacak. Değerlendirme aşamasında olduğumuz projeler de var. Ama bunların hangisi olur, olmaz bilemiyoruz. Jeotermale, güneş enerjisine bakıyoruz. Jeotermalde, ihaleye çıkan yer altı kaynakları oluyor, onlara ilgi gösteriyoruz. Rüzgarda biraz geç kaldık. Buradaki büyümemiz de inorganik olabilir. 
* Enerji dışında orta ve uzun vadede girmeyi düşündüğünüz farklı sektörler var mı? 
 Petrokimya önemli bir alan. Petrokimyada ileriye dönük bir artışın olacağını düşünüyoruz. Gaz ve petrolün sadece enerjide kullanımı belki azalacak ama petrokimya konusundaki kullanımın ciddi biçimde artacak. O yüzden biz de antenlerimizi biraz o tarafa çevirdik. Dolayısıyla bir yerde azalacak bir imkanı, diğer tarafta fırsata çevirme şansı yakalayabileceğiz. İran’dan petrokimya sektörü, ticaret ve perakendeye kadar uzayan çok geniş bir yelpazede ilgi var. Büyük bir ülke ve ekonomi, dolayısıyla toplantılar görüşmeler yapıyoruz. Radarımıza aldık ama ambargo henüz kalkmamışken ve Suriye politikasında ters düşüldüğü için nasıl gelişir, tahmin etmek zor. 
* Terminal işinde de varsınız. Buradaki büyüme planınız nedir? 
 2016 ve sonrası hedeflerimiz arasında terminalcilik faaliyetlerimizi geliştirmek de var. Aslen Toros’un ihtiyaçlarını karşılamak üzere başlayan terminalcilik faaliyetlerinde, zaman içinde işletmeci olarak tecrübe kazandık. Terminallerimiz bulundukları lokasyon itibariyle ideal konumdalar. Limancılık faaliyetleri, Toros’un bilançosunda halihazırda kayda değer bir yer tutuyor, kârlılığı da cazip bir iş kolu. İlk adımda, mevcut iskelelerimizi geliştirerek daha büyük tonajlı gemilerin yanaşabilmesiyle kapasitemizi artırmayı düşünüyoruz. Pazarda talep var. 
* Emlak geliştirme sektöründe büyüme hedefiniz nedir? 
 Emlak geliştirme, şu anda ciromuzun içinde yüzde 5’ler düzeyinde pay alıyor. 2000 yılından bu yana Tekfen’in ‘maceradan kaçınan’ risk anlayışına uygun olarak temkinli yaklaştık. İlklere imza attık. Sağlıklı kentsel dönüşümün başlatıcıları arasında yer aldık. Geçtiğimiz yıl başlayan HEP İstanbul projesiyle ilk kez büyük konut projesi yapıyoruz. İstanbul’un yeni gelişim bölgesi olan Esenyurt’taki 1.424 konutluk HEP İstanbul da LEED sertifikalı yeşil bina olarak inşa ediliyor. Bu yıl İzmir Bayraklı’da, proje ortağımız Rönesans ile yine büyük çaplı bir karma projeye başlıyor olacağız. Grubumuzun emlak portföyünde geliştirilebilecek nitelikte bir arazi stoku bulunuyor. Onları değerlendirmek üzere çalışmalara başladık. Bunun yanı sıra lojistik merkezleri, yaşlılar bakım- huzur evi yatırım, inşaat ve yönetimi ilgilendiğimiz başlıklar. Ofis pazarı her zaman ilgi çekici. AVM yatırımları doygunluğa ulaşmış gibi gözükse de hâlâ fırsatlar barındırıyor~“ÖNÜMÜZÜ NET GÖREBİLECEĞİMİZ BİR YIL OLACAK”
ENDİŞELER

2016 yılının yaşanan belirsizliklerin azaldığı, ülke olarak önümüzü daha net göreceğimiz bir yıl olacağını öngörüyoruz. Global anlamda da ekonomiyi en yoğun etkileyen faktör FED’in faiz artırımlarına ilişkin kararı. Bir başka önemli gelişme ise Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızındaki düşüşün yarattığı endişe.
TÜRKİYE
Bölgesel sorunlar ve global ekonomik endişelere rağmen Türkiye, 3’üncü çeyrekte yüzde 4 büyüyerek beklentilerin üzerinde bir performans gösterdi. Bu paralelde Türkiye’nin 2016 yılı kredi notunun da artacağını ümit ediyoruz. 2016 yılında ülke ekonomisinin OECD, IMF öngörülerini yakalayarak yüzde 3,6 seviyesinde gerçekleşeceğini düşünüyoruz.

“EN ÖNEMLİ DEĞERİMİZ İNSAN” 
ÖNCE CAN GELİR 

Tekfen’in en önemli sermayesinin insan olduğuna sözde değil özde inanırız. Bugün Tekfen’de çalışan her 5 kişiden biri, en az 10 yıllık Tekfen çalışanıdır. Çalışanlarımızın yüzde 90’ı kadarı şantiye ve fabrikalarımızda istihdam ediliyor. Bizde, işten önce can gelir. Bugüne kadar kendi rekorumuz, 33 milyon 700 bin adam/saat kazasızlık oldu. Bu ne demek? İstanbul’da 3 saat boyunca, kimsenin tırnağına bile zarar gelmemesi demek. 
ASGARİ ÜCRET ARTIŞI 
2014 verilerine göre ülkemizde asgari ücretli çalışanların sayısı yaklaşık 5 milyon. Çok büyük bir rakam. Dolayısıyla asgari ücretin artışı, toplumun büyük bir kesimi için önemli bir kazanım olacak. Tekfen’in bir işveren olarak bize etkisine baktığımız zaman, asgari ücretli çalışanı sayımızın oldukça az olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla bu uygulama, şirketlerimizi mali açıdan zorlamayacak.~TEKFEN'İN YOL HARİTASI
1- Son 6-7 aydır çok yönlü araştırma ve fizibilite çalışmaları yapıyoruz.
2- Tüm birikimleri kullanarak iş yapacağımız yeni yükselen alanlar bakıyoruz.
3- Şah Deniz Faz-2 kapsamındaki projelerin devamını getireceğiz. 
4- Uzakdoğu’da büyük projeler takip ediyoruz, 2016-2017 yıllarında başlayabiliriz.
5- Yap-işlet, yap-işlet-devret projelerine ve kendi yatırımlarımıza bakıyoruz.
6- Yeni dönemde kullanımı artacak olan petrokimya konusuna odaklanacağız.
7-Yer altı suyunun daha rahat dağıtılması önemli. Bu alana da yoğunlaşacağız.
8- Atıktan enerji üretimi bizim yeni iş alanlarımızdan biri olacak. 
9- Yakın gelecekte Toros’u bizzat tarımsal üretimde de görebiliriz.
10- Orman ürünleri ve endüstriyel ağaç tarımı başka bir odak alanımız.

“DON KİŞOT’LUK YAPIYORUZ”
Rusya’da bir müteahhitliğimiz yok. Girişimimiz de yok. Dolayısıyla bu son talihsiz olay bize dönük bir risk taşımıyor. Ama Türk müteahhitlik sektörü açısından bakıldığında çok ciddi olumsuz etkileri var tabii. Tüm bunlar işimizin tabiatında var. Türk müteahhitlik sektörü olarak Don Kişot gibi elimizde Türk kimliğimizle tek başımıza gidip iş yapmaya çalışıyoruz. Bir Alman müteahhidin arkasında sigorta şirketi Hermes var. Fransız şirketlerin Coface’ı var. Türk Eximbank bu amaçla kurulmuştu, ancak geldiğimiz noktada prefinansman temin eden ticari bir bankanın biraz ötesinde hareket eder oldu. Türk müteahhitlik sektörünün en önemli gereksinimlerinden biri bu. Ülke riski denen kavramı sigorta eden bir işletme, kurum yok.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz