Çocukları şirketlere monte edemedik

Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, çocukları Selim ve Pelin Akın, işe ve birbirleriyle ilişkilerine bakış açılarını Capital’e anlattı.

6.08.2014 16:21:100
Paylaş Tweet Paylaş
Çocukları şirketlere monte edemedik
Hamdi Akın, Akfen Holding’i kurdu ve büyüttü. Birinci kuşak olarak tüm kuralları kendi koyarak sıra dışı bir aile şirketi yarattı. Şimdi ikinci kuşak bu yapıda göreve gelmeye hazırlanıyor. Akın’ın 30 yaşındaki oğlu Selim ve 26 yaşındaki kızı Pelin babalarının mentorluğunda şirketin geleceğini yönetmek için adeta adaylık sürecinde...

Ancak Akın, bu süreçte çocuklarının işinin kendisinden daha zor olduğunu itiraf ediyor. “Bizim sorumluluğumuz sadece kendimize karşıydı. Kaybettiğimiz zaman bizden hesap soran kimse yoktu. Ama ikinci kuşak için durum aynı değil. İkinci kuşağın ya mevcudu olduğu gibi korumak ya olduğundan daha ileri götürmek gibi bir sorumluluğu var” diye konuşuyor.

Hnamdi Akın, iş dünyasımn sıra dışı girişimcilerinden... 40 yıla yaklaşan iş hayalında hep riske daha geniş bir perspektiften baktı, agresif yatırım kararlarıyla sıfırdan bir dev yarattı. Kurumsallaşmaya verdiği önem ve şirketlerini bir amaç değil araç olarak gören yaklaşımı Akfen Holding’i klasik aile şirketlerinin dışında bir noktaya taşıdı.

Şimdi bu yapıda ikinci kuşak yönetime hazırlanıyor. Akın’ın 30 yaşındaki oğlu Selim ve 26 yaşındaki kızı Pelin babalarının mentorluğunda şirketin geleceğini yönetmek için adeta adaylık sürecinde... Bu süreçte Akın, eğitim hayatlarının ilk gününden itibaren yönlendirmeye çalıştığı çocuklarıyla yakından ilgileniyor.

Bir baba olarak hem demokrat hem yönlendirici bir duruşa sahip olmaya çalışıyor. Çocuklarının kariyerlerini inşa etmesine fırsat tanırken, alternatifleri olduğunu söylüyor, “Bu oynadığınız kolay bir oyun değil, eğer oynamayacaksanız başından size bu şansı veriyorum, çekilebilir başka bir şey yapabilirsiniz" diyor.

Bu şekilde demokrat olmanın kendisi için bir zorunluluk olduğunu da açıklayan Akın, ikinci kuşağın işinin kendisinden daha zor olduğunu itiraf ediyor. “Birinci kuşakta bizim sorumluluğumuz sadece kendimize karşıydı, biz kazanabilirdik de kaybedebilirdik de...

Kaybettiğimiz zaman bizden hesap soran kimse yoktu. Ama ikinci kuşak için durum aynı değil. İkinci kuşağın ya mevcudu olduğu gibi korumak ya olduğundan daha ileri götürmek gibi bir sorumluluğu var” diye konuşuyor. Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ham-di Akın, çocukları Selim ve Pelin Akın, işe ve bir-birleriyle ilişkilerine bakış açılarını Capital’e anlattı.~

Çocuklarınızı iş hayatına nasıl hazırladınız? Eğitimlerine yön verdiniz mi?
Hamdi Akın Yönlendirdim dersem olmaz. Her konuda olmayabilirim ama iş konusunda demokratım. Nasıl çalışacaklarını kendileri saptıyor. Ama iş hayatı için öncelikle düzgün bir eğitim almaları gerekiyordu.

O eğitimi onlara verdiğimi hatta vermek için zorladığımı söyleyebilirim. İkisi de yurtdışında eğitim gördü. Selim Akın Hatta yurtdışına nasıl gittiğimizi de anlatabilirsin... Hamdi Akın Gidişleri de biraz olaylıydı.

Gönülsüz mü oldu?
Hamdi Akın Evet gönülsüzdü... Ama eğitim sonrası Türkiye’ye döndükten sonra hemen şirkette çalışmaya başladılar. Şirket dışı bir arayışları olduğunu sanmıyorum. O da olabilirdi. O konuda bir telkinimin olduğunu söyleyemem.

Üniversitede okuyacakları bölümlere siz mi karar verdiniz?
Hamdi Akın Yok öyle olmadı maalesef. Ben mühendis olsunlar isterdim. İkisi de işletmeci oldu.

Siz okuduğunuz okullara ve bölümlere karar verirken babanızdan nasıl bir destek gördünüz?
Selim Akın Ben okuduğum üniversiteyi biraz babamın yönlendirmesiyle daha doğrusu kendi deyimiyle zorlamasıyla seçtim. Benim üniversiteye gitmem şöyle oldu: İngiltere’ye tatile diye gittik, fakat benim bavulum diğerlerine göre biraz daha büyüktü. ~

Ama ben çok uyanmadım. Çünkü aramızda hiç “Yurtdışında okur musun” diye konuşulmamıştı. Orada bir kafede otururken, “Sen burada okuyacaksın” diye tebliğ ettiler. Ertesi gün de
doğrudan yurda gittik.

Ben hayatımda bırakın yurda kendi evimin bahçesine bile çıkmamıştım. Daha sonra anladım ki, bu benim için gerçekten önemli bir yönlendirmeymiş, İngilizcenin ve kendi başına hayatını yönetmenin önemini yaşadıkça gördüm.

Sonuçta burada 40 yıllık bir deneyim var. Gerek kardeşim gerek ben olabildiğince bundan yararlanmaya çalışıyoruz. Daha çok yönlendirmeyle hareket ediyoruz.

Hamdi Akın Mesela Pelin’in böyle bir özelliği yok. Ona daha “Gelir misin” der demez hop Londra’ya uçtu geldi. Selim daha çok evciydi, sokakta gezmeyi seven bir insan değil. Evde kendi kendini oyalayacak binlerce şey bulur. Onu evden çıkarmak gerekiyordu, üniversite bahane oldu. Önceden söyleseydik Londra’ya gelmezdi.

Selim Akın Herhalde o zamanki kafamla gitmezdim.

Peki gidecekleri üniversitenin yanında okuyacakları bölümü de siz mi seçmiş oldunuz?
Hamdi Akın Ben makine mühendisliğine soktum, bana inat olsun diye onu değiştirip ikinci yıl işletmeye geçti. Bana bir tepki koyması gerekiyordu, hiç değilse bölümünü değiştirdi.

Selim Akın Öyle olmadı tabii ki...~
Hamdi Akın Farkında değilsindir, ama öyle olmuş olabilir...

Selim Akın Kendimi işletmeye daha yatkın buldum. Mühendisliği zevkle yapamayacağımı düşündüm. Pelin de aynı şekilde işletmede kendisini daha iyi hissetti.

Pelin Akın Ben zaten uluslararası bir lisede okudum. O lisenin sosyal bölümleri çok fazlaydı. Üniversitede de İspanyolca işletme okudum.

Eğitim sürecinde, “aile şirketimiz var ona hazırlanıyoruz” duygusuyla mı hareket ettiniz?
Selim Akın Babam hiçbir zaman bizi o psikolojiye sokmadı, önümüze öyle bir hedef koymadı. Bizim şirkette görev almamız da aslında tamamen kendi doğal sürecinde ilerledi.

Pelin Akın Üniversite esnasında yazın geldiğimde Akfen’de bir iki ay staj yaptım. Oradaki atmosferi görünce insan işi daha fazla benimsiyor, aile şirketi psikolojisine ister istemez giriyor.

Ben üniversite döneminde İspanya’da bir bankada da çalıştım. O yapı beni çekmedi. Babam hiçbir zaman iş konusunda bizi zorlamadı. Hatta hala da zorlamıyor, “Her şeyin geri dönüşü var, fikir değiştirebilirsiniz” diyor.

Bu bir yöntem mi, yoksa gerçekten “Şirkette olmak zorunda değiller” mi diyorsunuz?
Hamdi Akın Bir yöntem değil, hakikaten öyle. Alternatifleri var... Akfen klasik bir aile şirketi değil. Hem klasik aile şirketinin dışına çıkmak için yıllarca uğraş verip hem çocukları şirkete monte etmeye çalışmak doğru bir davranış olmaz.

Eğer istiyorlarsa sahiplenip götürürler, ama istemiyorlarsa zaten bu şirket kendi başına yürüyebilen, ayakları üzerinde durabilen bir şirket. Onların da alternatifleri var. Şirketin içinden bir bölüm seçip o bölüme odaklanabilirler. Yeni bir iş yaratıp o işe holdingden sermaye aktarıp yatırım yapabilirler.

Önemli olan severek ve odaklanarak yapabilecekleri işi söylemeleri.~
Bu durum sizin buradaki kariyer planlarınızı nasıl şekillendiriyor? Örneğin ilk hangi bölümlerde başladınız, bu bölümlere nasıl karar verdiniz?
Pelin Akın Ben Türkiye’ye döndüğümde ilk TAV’da işe başladım. 1,5 yıl boyunca TAV’daki tüm departmanları teker teker gezdim. Holdingde ise benim paydaş yönetimi, algı yönetimi diye adlandırdığım fonksiyonlarla ilgileniyorum. Bu benim için gayet zevkli, yapıma uyan bir iş tanımı.

Selim Akın Ben mezun olduktan sonra Ak-fen’de işe başladım, başka bir yerde çalışmadım. Muhasebe, finansman ve proje geliştirme departmanlarında yer aldım. Aslında Pelin’in dediği gibi bütün işlerle ilgileniyor, bilgi ve deneyim sahibi olmaya çalışıyoruz.

Ama çok odaklandığımız bir iki şirket oluyor. Ben yenilenebilir enerji ve inşaat kısmına daha odaklıyım. Pelin de insan kaynakları ve kurumsal yapılanmaya odaklı.

Grupta kaç yıldır görev yapıyorsunuz?
Selim Akın Benim 7’nci yılım.

Pelin Akın Ben 2 yıl TAV’da görev aldım. 2 yıldır da holdingde çalışıyorum.

Babanızla ne sıklıkta bir araya geliyorsunuz, nasıl bir iş ilişkiniz var?
Selim Akın Whats up’da 24 saat iletişim içindeyiz.

Hamdi Akın Selim aramazsa 1 hafta görüşmüyoruz.

Pelin Akın Selim Ankara’da oluyor, babam da çok seyahat ediyor. Holdingde benim ve babamın odası yan yana. Aynı binada oturuyoruz. Ben aynı zamanda babamın asistanı gibi çalıştığım için sürekli beraberiz.

Hamdi Akın Pelin’le daha temas halindeyiz. Aynı ofiste çalıştığımız için günlük hayatıma da ortak oluyor. Selim Ankara’da olduğundan ancak iş olduğunda, telefonu kaldırdığımızda birbirimizin sesini duyuyoruz. Onun kendi hayatı, kendi ailesi var. Farklı şehirde. O kendi hayatını yaşamak zorunda.~

Bundan sonra kariyeriniz nereye gidecek, kendiniz için planladığınız yerler var mı?
Pelin Akın Biz çok dinamik bir şirketiz. Biliyorsunuz, bizim çıkışlarımız ünlüdür. Bu nedenle bir kariyer planlaması yapmak çok zor. Ben şu şirketin başına geçeyim de onunla birazcık uğra-şayım desem 3 gün sonra “satalım” diyebiliriz. O yüzden öyle bir planlama yapmıyoruz.

Hamdi Akın Zaten bu çalışmaların içinde bulundukça kariyer kendiliğinden yapılmış oluyor. Selim Akın: Tabii ki burada yönetim kurulu başkan vekilliği sıfatımız var, ama en büyük avantajımız istediğimiz toplantıya girebilmek, istediğimiz kişilerle görüşebilmemiz ve onlardan ne alabili-yorsak alabilmemiz.

Çocuklarınızın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hamdi Akın Gayet iyiler. Selim Ankara’da olmanın gerekliliklerini yapıyor. Her zaman söylerim, Bill Gates de Ankara’da olsaydı, inşaat müteahhidi olurdu. Selim inşaatla daha çok meşgul. İncek Loft’u üstlenmek istedi, biz de hayır demedik, gayet de güzel götürüyor. O proje bitecek ve sonra yine kararı kendisi verecek.

Enerjide birtakım projeleri sıfırdan alıp nasıl geliştirileceğini takip ediyor. Gireceğimiz yeni sektörler olursa o sektörlerle ilgili görüşmeleri de kendisi yapıyor, dolayısıyla sadece inşaatla kalmıyor.

Pelin de gayet iyi gidiyor. Pelin, daha analitik işler yapıyor. İnsan kaynakları gibi yazışması yoğun ve yapısal şeylere odaklanıyor. Uluslararası platformda bulunmaktan keyif alıyor.

Siz işi sıfırdan kurup başardınız, sizin hissettiğiniz baskı çok farklıydı. Şimdi ikinci kuşak nasıl bir baskı hissediyor? Ölçeğin çok büyük olması onları mevcudu korumaya mı yöneltiyor?
Hamdi Akın Tabii onların işi benden daha zor. Sadece onların değil, bu ikinci kuşağın tamamının problemi. Birinci kuşakta bizim sorumluluğumuz sadece kendimize karşıydı, biz kazanabilirdik de kaybedebilirdik de... Kaybettiğimiz zaman bizden hesap soran kimse yoktu.

Kaybettiğimizde tüm yaptıklarımızı tecrübe olarak kabul edip sıfırdan yeniden başlayabilirdik. Ama ikinci kuşak için durum aynı değil. Onların önünde yol gösterenleri, tavsiye verenleri var. Bunların hepsini yok farz edip mevcut şirketi daha kötü bir duruma götürürlerse kendilerini, etraf tarafından suçlanacakları bir pozisyona sokarlar.~

O nedenle ikinci kuşağın ya mevcudu olduğu gibi korumak ya olduğundan daha ileri götürmek gibi bir sorumluluğu var. Bu da aslında onların sırtlarında ilave bir yük. Biz bu oyunu oynamıyoruz, gidiyoruz deme hakları kendilerinde yok. O yüzden ben böyle demokrat olma zorunluluğunu hissediyorum.

“Bu oynadığınız oyun kolay bir oyun değil, eğer oynamayacaksanız ben başından size bu şansı veriyorum, çekilebilir başka bir şey yapabilirsiniz. Toplumun sizi suçlamaması için isterseniz bu oyuna hiç başlamayın” diyorum. Seçenek tamamen ikinci kuşağın kendisinin...

Siz bu baskıyı hissediyor musunuz?
Pelin Akın Tabii ki hissediliyor. Sonuçta küçük bir şirketten bahsetmiyoruz.

Hamdi Akın Ama şunu da söyleyelim, sonuçta ben her zaman onlara çıkış imkanı verdiğim için onlar da rahat. Yani kendilerine her zaman bir hava deliği bırakıyorum. Ama “Ben çıkacağım ve sorumluluk sizde” dediğim andan itibaren bu iş ciddi bir iştir.

Çünkü ben çıktığımda arkama bakmam. Sıkıntıya girerlerse tabii ki döner gelirim ama sonuç itibarıyla orada verilen kararlara çok fazla karışmam, riski kendilerine aittir. Onun için buna hazır oldukları nokta son derece önemli.

Selim Akın Ben hem eğitim hem iş açısından iyi yetiştiğimize inanıyorum. O baskıyı tabii ki hissediyoruz. Ama bir taraftan da bu kadar kurumsal bir yapının içinde çalıştığımız için kendimizi şanslı sayıyoruz.

Ortak yanlarınız neler? Mesela Hamdi Bey, bir şirkete duygusal bağlanmayı önemsemiyor, her şey için “satılabilir” diyor... Bu durum sizin şirketlere ilişkin planlarınızı nasıl etkiliyor?
Selim Akın Ben 7 yıldır babamla çalıştığım için “Her an satarız” bakış açısı bende de var. Pelin yeni yeni alışma noktasında.~

Pelin Akın Ben bu düşünceyi ilk duyduğumda algılayamamıştım. Çok da alınmıştım, “ne demek bize güvenmiyor mu” diye düşünmüştüm. Ama denilen bu değil, zaten yapılanlardan da gördüğünüz üzere, eğer fırsat bu yöndeyse onu kaçırmanın hiç manası yok. Doğru yolun bu olduğuna ben de ikna olmuş durumdayım.

Selim Akın Bizim şirketi satıp boş oturacak bir durumumuz yok. Babamın öğrettiği şey şu: Bir işadamı istihdam ve yeni işler yaratır. Bu nedenle sürekli bir şeyler yaratmaya endeksliyiz. Yeni işlere, yeni sektörlere kafa yoruyoruz. Öbür türlüsünü görmedik. Şirketlerle çok fazla duygusal bağlantımız yok, çünkü daha iyisini yaratabileceğimizi biliyoruz.

Pelin Akın Daha iyisi derken...

Hamdi Akın Tabii ki daha iyisini yaratırsınız.

Selim Akın Kim babama benziyor anlamışsınızdır...

Pelin Akın Ben analitiğim, sağlam gitmeyi seviyorum.

İkinci kuşak olarak yönetime geldikten sonra şirketi nereye taşımayı istiyorsunuz?
Selim Akın Daha ileri taşımak istiyoruz, biz babamın sağlayabildiği istihdamdan bir kişi daha fazla istihdam sağlayabilirsek bu bizi başarılı yapar. Dolayısıyla belirli bir hedefimiz yok, daha doğrusu uzun dönemli hedefimiz yok.~

Hamdi Akın Biz kişilerin hedef koymasına karşıyız. Şirketlerin hedefi olur kişilerin olmaz. Şirketlerimizin hepsinin varacağı noktanın planlaması var. Ama kişisel olarak hiçbir zaman hedef koymadık ve koymuyoruz. Çünkü, koyduğunuz zaman başaramayabilirsiniz.

Ağzımızdan çıktığı zaman o hedefi yerine getiriyor olmak lazım. Türkiye’de o hedefin yerine gelmesini engelleyecek çok fazla faktör var. Hedef koyarak durup dururken bir moral bozukluğu yaratmanın bir anlamı da yok. Sonuç itibarıyla su akar yatağını bulur.

Beklentiniz nedir, çocuklarınızı nerede hayal ediyorsunuz?
Hamdi Akın Hiçbir yerde hayal etmiyorum, kendilerinin hayalleri benim için çok daha önemli. Çünkü onları bir noktada hayal etmek demek, onlardan bir beklentim var demek. Onlardan hiçbir beklentim yok. Kendilerini kurtarmaları yeterli.

Selim Akın Aç kalmayız merak etme.

Hamdi Akın Aç kalmazlarsa benim için yeterli. Ondan sonrası için bir hayal kurmuyorum. Ben kendim için hayal kurmadım ki onlar için kurayım. İnşallah gönülleri nasıl istiyorsa oralara giderler...

Hamdi Akın’ın ikinci kuşak stratejisi

1- İş konusunda demokratım. Nasıl çalışacaklarını kendileri saptıyor. Sadece düzgün bir eğitim için onları zorladım.~
2- Akfen, klasik bir aile şirketi değil. Bizim için çocukları şirkete monte etmeye çalışmak doğru değil.
3- Eğer çocuklarım isterlerse, sahiplenip götürürler, istemezlerse şirketler kendi başına yürüyebilen sisteme sahipler.
4- Yeni bir iş yaratıp o işe de yatırım yapabilirler. Önemli olan severek ve odaklanarak yapabilecekleri iş seçmeleri.
5- Birinci kuşakta bizim sorumluluğumuz sadece kendimize karşıydı. Bizden hesap soran kimse yoktu.
6- İkinci kuşak için durum aynı değil. Onların önünde yol gösterenleri var.
7- O nedenle ikinci kuşağın ya mevcudu olduğu gibi korumak ya olduğundan daha ileri götürmek gibi bir sorumluluğu var. Bu da aslında onların sırtlarında ilave bir yük.
8- İkinci kuşakta bireylere hedef koymuyorum. Şirketlerin hedefi olur kişilerin olmaz. Kişisel olarak hiçbir zaman hedef koymadık ve koymuyoruz.
9- Çocuklarımı hiçbir yerde hayal etmiyorum, kendilerinin hayalleri benim için çok daha önemli. Onlardan hiçbir beklentim yok. Kendilerini kurtarmaları yeterli.

HAMDİ AKININ HENÜZ EMEKLİLİK PLANI YOK
DUYGUSAL YAKLAŞMIYORUM

Emeklilik planı yapmaktan ziyade bu işin bir zorunluluk tarafı var. Sonuç itibarıyla biz 2016 yılında 40’ıncı yılımızı dolduruyoruz. Ben emekliliğe de çok fazla duygusal yaklaşmıyorum. Ona da profesyonel olarak bakmak lazım. Emekliliği şirketin daha çok büyüyebilmesi, daha profesyonel bir yapıya kavuşması için bir zorunluluk olarak görüyorum.

HENÜZ BİR PLAN YOK
Henüz kendime emeklilik için bir takvim ya da hedef koymadım. Şu anda koyamam, çünkü halka açık bir şirketiz, spekülasyon olur ama tabii düşüncelerimiz var.

"ARAMIZDA ŞİMDİLİK REKABET YOK"
Hangisi işe bakışıyla size daha çok benziyor?

Hamdi Akın Benim bakış açıma yakın olmaları imkansız. Onlar ancak benim geldiğim dünyaya dönerlerse belki benim davranış biçimlerimi sergileyebilirler. Şimdi şartlar çok farklı. Ben onları anlamaya çalışıyorum, aslında işin ilginç tarafı da o oluyor. Bundan sonra yaşayacakları çağ onların çağı benim çağım değil.~

Selim Akın Baba seçimini yapabilirsin, Pelin alınmaz.
Pelin Akın Ağabeyimle o kadar farklıyız ki ikimiz ancak bir babam edebiliyorsak iyi.

Aranızda rekabet var mı?
Pelin Akın Yok çünkü çok farklı özelliklerimiz var.
Selim Akın Şimdilik yok.

AİLE İÇİNDE ÇATIŞMA OLUYOR MU?

Hamdi Akın Şu anda olmaz. Daha çatışma olacak seviyeye gelmediler. Şimdilik ben ne diyorsam o olmak zorunda. Biraz daha yetiştiklerinde, bir 10 yıl sonra başlayabilir tabii.

Pelin Akın Babam yeniliklere çok açık. Bir şey söylediğimizde, bir çatışma noktası boyutuna geldiğinde, biz anlatıyoruz ve bizi dinliyor.

Selim Akın Kendi fikrini empoze etmeye çalışmıyor.

Pelin Akın İkna da olabiliyor, o zaman kendi fikriyle bağdaştırıp orta yol buluyor. Ama bizim de ona baş kaldırmak gibi bir durumumuz yok.

"BABAMDAN İLK AFERINIMI ZAYIFLADIĞIMDA ALDIM"
Babalar bazen çocuklarını çok acımasızca eleştirir, bazen çok daha korumacı bir yaklaşım sergilerler... Siz hangi taraftasınız?

Hamdi Akın Birinci söylediğiniz...
Selim Akın Ben 7 yılda ilk aferinimi zayıfladığım zaman aldım, onun da işle alakası yok.~
Hamdi Akın Bu yaklaşımın nedeni küçük yaşımdan itibaren patron olmam. Kendim de bir personel gibi çalışırım. Bir işi biliyorsam o işle ilgili detaylara hakim olmam lazım. Bir işi bilmiyorsanız müdahale edemiyorsanız, o zaman da sürekli birilerinin elinde oyuncak oluyorsunuz.

O nedenle hep kendim bilfiil işin içinde çalışıyorum. Kendime de aferin demiyorum, bu nedenle başkalarına da çok fazla aferin gitmiyor. Sonuçta insanlar normal işlerini yapıyor, yapamazlarsa kızıyorum, yaparsa niye aferin diyeyim, zaten yapması gerekiyor. Beklediğimin üzerinde bir başarı çıkarsa elbette takdir ediyorum.

"50'SİNDEN SONRA DİDİNE DİDİNE İNGİLİZCE ÖĞRENDİ"
İŞADAMI KİMLİĞİNE HAYRANIZ

Pelin Akın Babamın hayran olduğum yönü sabırlı oluşu ve sürdürülebilir şeyler yapması. 50 yaşından sonra İngilizce öğrendi. Dil öğrenmek kolay bir şey değil. 50’sinden sonra bunu didine didine, her kelimeyi sorarak öğrendi ve şu anda her konuşmayı anlıyor, derdini anlatıyor. İkili bile görüşebilecek noktaya geldi. Tabii ki işadamı kimliğine hayranız ama asıl önemli olan kafasına koyduğunu yapması.

SÜREÇLERİ TİTİZLİKLE İNCELİYOR
Selim Akın Evet, kafasına koyduğu zaman kolay kolay geri dönüşü olmuyor. Süreçleri çok titizlikle inceliyor, sorular soruyor, uzmanlarıyla konuşuyor, değerlendirme yapıyor. En sonunda bir işe “olur” dediğinde de iş hakikaten çok güzel hale geliyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz