Dışa açık Merkez Bankası

Erdem Başçı’yla başkan olduktan sonraki ajandasını, başkanlığın hayatında neleri değiştirdiğini ve CEO’lara tavsiyelerini konuştuk.

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dışa açık Merkez Bankası
Erdem Başçı , Türkiye para politikasına yön veren en önemli isimlerden biri... Her sözü ekonomi çevrelerini derinden etkiliyor. Başkanın ekonomik değerlendirmeleri her fırsatta kamuoyunun gündemini değiştiriyor. Başkanlık dışındaki hayatı, hobileri ise pek bilinmiyor. Başçı, başkan olduktan sonra yönetim anlamında hayatının değiştiğini söylüyor. Merkez Bankası Başkanı olmanın her dönemde zor bir iş olduğuna değiniyor. Dünyanın en büyük ekonomik krizlerinden birinde başkan olmasını ise bir anlamda şans olarak görüyor ve “Bir iktisatçı olarak aslında keyifli bir dönem. Çünkü ders kitaplarının içinde yer alan ve almayan pek çok gelişme kısa bir zaman diliminde gerçekleşiyor” diye konuşuyor. Erdem Başçı, Türkiye ekonomi gündeminin en fazla takip edilen isimlerden... Dünyanın gördüğü en büyük krizlerden biri sırasında Türkiye Merkez Bankası Başkanı olması, onun aldığı kararları daha da önemli kılıyor. Para politikası kaptanının, başkanlık dışındaki hayatı ve başkan olduktan sonra hayatının nasıl değiştiği ise pek bilinmiyor. “Merkez Bankası Başkanı olmak her dönemde zor bir iş” diyen Başçı, mevcut konjonktürün bu baskıyı artırmadığı görüşünde. Yine de başkan olmanın yönetici olarak hayatını değiştirdiğini söylüyor. “Özellikle üniversite hayatı ile karşılaştırdığınızda çalışma saatlerinden toplantı sayılarına ve niteliklerine kadar büyük ölçüde farklılıklar oldu” diye konuşuyor. Dünyada merkez bankalarının öneminin ve görünürlüğünün arttığına da vurgu yapan Başçı, “Televizyondaki ekonomi kanallarında merkez bankaları sürekli göz önünde. Bazı zamanlarda Merkez Bankası’nın kendi sorumluluk alanında olmayan konularda bile adımlar atmasının beklendiği de oluyor” diye konuşuyor. Türkiye para politikasına yön veren Erdem Başçı’yla başkan olduktan sonraki ajandasını, başkanlığın hayatında neleri değiştirdiğini ve CEO’lara tavsiyelerini konuştuk:

Capital:
Eğitim hayatınızda ve Merkez Bankası kariyerinizde ilginç anılarınız var mı?
- Mühendislikten iktisat doktorasına beni götüren süreçte önemli gördüğüm bir anım var. 1988 yılının yaz aylarında Bilkent Üniversitesi’nde işletme yüksek lisans (MBA) öğrencisiyken yaz okulu için Bilkent’e gelen önemli iktisatçılar oldu. Bunların arasında daha sonra Nobel Ödülü alacak olan Thomas Sargent, o zamanki Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saraçoğlu, merhum Salih Neftçi ve zaman serisi konusunda uzman ekonometrici Francis Diebold vardı.~
Bu kursa sadece Merkez Bankası’ndan değil, Hazine Müsteşarlığı gibi diğer kamu kurumlarından da katılımcılar olmuştu. Biz ise burslu MBA öğrencileri olarak katılma imkanı bulduk. Bu kursta makro iktisat uygulamalarının bize derslerde öğretilenlerden çok farklı yapılabileceğini gördük, bunun oldukça zor ve teknik bir konu olduğunu fark ettik. İktisat, mühendislikten çok daha zor bir bilim dalı. Bunu zorlaştıran en önemli neden ise iktisadın beşeri bir bilim olması. İktisat insanla ilgili olduğu için davranış bilimleri ile de bağlantısı var. Gelecekteki değişkenler ile ilgili beklentiler son derece büyük önem taşıyor ve bir kişinin aldığı karar, toplumdaki diğer bireyleri de etkilediği için iktisatta çoğu zaman oyun teorisini kullanmak gerekiyor. Burada söz konusu olan doğrusal olmayan ve zaman içinde değişen sistemler. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde mühendislikte öğretilen matematiksel yöntemlerin çok ötesinde farklı yöntemlerin analizde kullanılması gerekiyor ve bazı zamanlarda bunlar dahi yeterli olmayabiliyor. İktisatçılar arasında da pek çok konuda fikir ayrılıkları var. Bu toplantı, bunları fark etmeme yol açtı ve iktisata zaten mevcut olan ilgimi artırdı.


Capital:
Merkez Bankası’na geldikten sonra kariyerinizde sizi etkileyen anektodlar var mı?
- Merkez Bankası’na geldikten sonra benim için belki de en hoş anekdot, Amerika Merkez Bankası’nda 2007’de açtığımız bankamız sanat koleksiyonundaki eserlerden oluşan sergiyle ilgili. Sergide yer alan ressam Mehmet Güleryüz’ün 1989 yılında yaptığı yağlı boya tablosunda şöyle bir portre var: Bir kişi, çok karanlık bir ortamda, bataklıkta boynuna kadar batmış, çok zor bir durumda olduğu belli oluyor. Havadan geçen beyaz bir kuşu boğazından yakalamış. Gerçekten çok enteresan bir portre. Başkan Bernanke ile eşi geldi, bu resmin önünde biraz durup dikkatlice baktılar. Ben de yanlarındaydım: “Dikkat ederseniz” dedim ve şunları ekledim: “Bu eserin yapılma tarihi 1989, yapıldığı yılın ruh halini yansıtıyor olabilir. O zaman olumsuz olabilecek iki şey vardı bence. Bir tanesi enflasyon, çok yüksekti ve dalgalıydı belki ondan etkilenmiş olabilir sanatçı. İkincisi de kambiyo rejimi serbestleştirildi. Dolayısıyla o tarihten bu yana Türkiye’de epey bir iniş çıkış oldu. Çünkü kambiyo serbestisinin gerektirdiği mali disiplin ve finansal sektörle ilgili gereken politikalar bir türlü uygulamaya konulamadı. O yüzden zorlu bir dönem yaşadı Türkiye. Herhalde ondan olabilir.” Bernanke hiç tereddüt etmeden “Bence enflasyondandır” dedi. Yani kambiyo serbestisine halel getirmedi. Bu benim için gerçekten hoş bir anı.

Capital:
Merkez Bankası Başkanı olmak geçmişe göre daha mı zor?
- Merkez Bankası başkanı olmak her dönemde zor bir iştir. Sadece doğru politikalar uygulamanız yetmiyor. Doğru politikaları doğru zamanda, doğru enstrümanlarla ve doğru ölçüde uygulamanız gerekiyor. Örneğin birçok merkez bankası, fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarı da gözetiyor. Bunlardan hangisine ne zaman öncelik vereceğiniz, hangi enstrümanları ne amaçla kullanacağınız çok önemli. Bu sorumluluğun bilincinde olmak sizi “Daha iyisini yapabilir miyim” sorusunu sormaya zorluyor.~

Capital: Başkan olarak bir gününüz nasıl geçiyor?
- Günümün yaklaşık yarısı banka içindeki, diğer yarısı banka dışı toplantılarda geçiyor desem çok yanlış olmaz. Türkiye, G20 üyeliği doğrultusunda pek çok kuruluşa üye oldu. G20’nin kendi toplantılarının sıklığı da arttı. Bunun yanı sıra Finansal İstikrar Kurulu toplantıları da oldukça sık gerçekleşiyor. Bu toplantılarda Türkiye’deki finansal istikrardan sorumlu 5 kurumu Merkez Bankası temsil ediyor. Söz konusu toplantılara bizzat veya
telekonferansla katılıyoruz. Onun dışında düzenli olarak yapılan Uluslararası Para Fonu-Dünya Bankası yıllık ve bahar toplantılarına katılıyoruz. Yine iki ayda bir İsviçre’nin Basel kentinde Küresel Ekonomi Toplantısı yapılıyor ve burada yuvarlak masa etrafında önemli merkez bankası başkanları bir araya gelip tartışıyor. Ayrıca düzenleme ve denetleme standartları ile ilgili Basel Komitesi toplantıları var. Bu ve buna benzer pek çok uluslararası toplantıya katılıyoruz. Türkiye’de ise banka dışında Finansal İstikrar Komitesi toplantılarına ve Orta Vadeli Program hazırlık toplantılarına, banka içinde düzenli olarak her ay yaptığımız Para Politikası Kurulu ve bunun hazırlık toplantıları ile bankanın iç işleyişinde önemli yeri olan Yönetim Komitesi ve Banka Meclisi toplantılarına katılıyorum. İkili görüşmeleri de bunlara eklersek toplantı dışında çok fazla vaktim kalmıyor diyebilirim.

Capital:
Başkanlık, hayatınızı değiştirdi mi?
- Belki iktisatçı olarak değil ama yönetici olarak önemli değişiklikler getirdi. Özellikle üniversite hayatı ile karşılaştırdığınızda, çalışma saatlerinden toplantı sayılarına ve niteliklerine kadar büyük ölçüde farklılıklar oldu. Bununla birlikte başkan yardımcılığı dönemiyle karşılaştırdığımızda büyük farklar yok. O nedenle 2003’ten beri bir süreklilik var denebilir.

Capital:
Dünyanın en büyük ekonomik krizlerinden birinin yaşandığı dönemde başkanlık yapıyorsunuz. Bu sizin açınızdan bir şans mı yoksa şansızlık mı?
- Bir iktisatçı olarak aslında keyifli bir dönemde başkanlık yapıyorum. Çünkü dünyada, ders kitaplarının içinde yer alan ve almayan pek çok gelişme kısa bir zaman diliminde gerçekleşiyor. O yüzden okuduğumuz ve okumadığımız pek çok durumla karşı karşıyayız. Bunların analizedilmesi ve her birine karşı politika yapıcıların, karar alıcıların yapabileceklerinin tartışılması ve sonuçların irdelenmesi bir iktisatçı için bulunmaz bir fırsat. Dolayısıyla böyle bir dönemde yaşadığım için çok mutluyum. Ancak, aynı şeyleri bir karar alıcı olarak söyleyemeyeceğim. Çünkü burada üzerinizde çok ağır bir sorumluluk var. Aldığınız kararlar pek çok kişinin, çoğu zaman milyonlarca kişinin hayatını etkileyebiliyor. Dolayısıyla burada doğru karar alma ihtiyacı önemli bir sorumluluk.

Capital:
Merkez Bankası’nı bir yandan da geleceğe hazırlıyorsunuz. Gelecekte Merkez Bankası nasıl bir yapıya kavuşacak?
- Merkez Bankası’nın daha dışa açık bir yapıya kavuşması için çalışıyoruz. Dışa açık derken sadece uluslararası gelişmeleri takip eden, diğer merkez bankalarının uygulamalarını yakından izleyen bir merkez bankasını kastetmiyorum.~
Aynı zamanda diğer merkez bankaları ile yakın ilişkiler içinde olan, onlarla ortak projelere imza atan ve yeni uygulamalarıyla diğerleri tarafından yakından izlenen, öncü konumda bir banka kastediyorum. Örneğin önceden sadece New York, Frankfurt, Londra ve Tokyo’da temsilciliklerimiz bulunurken şimdi OECD, Washington, Moskova, Kuala Lumpur, Pekin ve Sidney’de de arkadaşlarımız görev alacak. Bunun dışında gelişen uluslararası ilişkilerimiz çerçevesinde çeşitli ülkelerin merkez bankalarıyla imzaladığımız mutabakat zaptlarına son olarak Avrupa Merkez Bankası ve Malezya Merkez Bankasını da ekledik. Ayrıca Pakistan ve Çin merkez bankaları ilepara takası (swap) antlaşmaları imzalayarak yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilecek ticareti kolaylaştırmayı amaçladık.

Capital:
Merkez Bankası’nda üzerinde çalıştığınız yeni projeler, yeni teknolojiler var mı?
- Halihazırda yürütülmekte olan ve finansal sistemimizin sağlıklı bir şekilde işleyişini sürdürmesi için önemli gördüğümüz ödeme sistemleri yeniden yapılandırma projelerimiz var. Bu projeler kapsamında, bankalarımızın müşterilerine sunduğu para transferi işlemlerini gerçek zamanlı olarak işleyecek Perakende Ödeme Sistemi ile Merkez Bankamız ve bankalarımızın piyasa işlemleri için kullanılacak, sayıca az ancak tutar olarak yüksek ödemeler için hizmet verecek EFT3 sistemini yakın zamanda hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bunun dışında bankamız bünyesindeki Risk Merkezi faaliyetlerinin Türkiye Bankalar Birliği (TBB) çatısı altında yeniden yapılandırılması projemiz var. Bankamızın da yönetiminde söz sahibi olduğu TBB Risk Merkezi’nde kurulmakta olan yeni sistemde, artık sadece “negatif bilgiler” değil, zamanında ödenmiş kredi ve çek bilgileri gibi “pozitif bilgiler” de yer alacak. Böylece gerçek ve tüzel kişilerin kredi geçmişleri daha ayrıntılı olarak takip edilebilecek. Örneğin borçlarını düzenli olarak ödeyen bir vatandaşın avantajlar elde etmesi mümkün olacak.

Capital:
Dünya ekonomisiyle ilgili son değerlendirmeniz nedir?
- Lehman Krizi’nin küresel çapta etkileri oldu. Tüm ekonomiler bu krize hazırlıksız yakalandı ve hepsi krizden belli ölçüde etkilendi. Şimdi Avrupa’daki krize baktığımızda bunun etkilerinin çok daha seçici olduğunu görüyoruz. Mali disipline uyan ve finansal istikrarı gözeten ülkeler, bu süreçten göreceli olarak daha az etkileniyor. Türkiye, bunun güzel bir örneği. Sorunlu ülkelere bakıldığında, özellikle mali disiplinden uzaklaşıldığı ve böylece kamu borç stoklarının GSYH’ye oranının çok yüksek seviyelere geldiği görülüyor. Akademik literatürde bu oranın yüzde 90’ı geçtiği ülkelerde büyümenin yavaşladığı tespit edilmiştir. İtalya ve Yunanistan’da bu oran yüzde 100’ün üzerinde. Bunun yanı sıra İrlanda ve İspanya’ya baktığımızda tıpkı Amerika’daki gibi konut sektörü ile ilgili ciddi problemler var. Konut fiyatlarının düşmeye başlamasıyla mortgage kredileri sorunlu hale gelmeye başladı. Neticede bu ülkelerde ciddi bir iç talep sıkıntısı yaşanıyor. İç talebi canlandırmak için kamu harcamalarını artırma marjları kalmamış durumda. Para politikasında ise “0” faiz seviyesine çok yaklaşmış olduklarından burada da çok fazla esneklikleri yok. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası likidite politikası vasıtasıyla bankalara uzun vadeli finansman sağlayarak piyasayı rahatlatmaya ve iç talebi canlandırmaya çalışıyor. Şu anda Avrupa ile ilgili çözüm yolları üzerinde tartışılıyor. Hangi çözüm yolu benimsenirse benimsensin en önemlisi belirsizliğin ortadan kalkması, ekonomik birimlerin önünü görebilmesi.~

Capital:
Şirket yöneticileri, yılrn devamına yönelik hesaplarını nasıl yapsın?
- 2012’de ekonominin ılımlı bir büyüme göstereceğini düşünüyoruz. Orta Vadeli Plan’da belirtilen yüzde 4 öngörüsünün makul olduğuna inanıyoruz. İlk çeyrekteki hafif aşağı yönlü seyrin ardından yılın kalan döneminde ılımlı bir büyümenin devam edeceğini tahmin ediyoruz.

Capital:
Önümüzdeki aylarda enflasyon nasıl seyredecek?
- Enflasyondaki tepe nokta nisanda görüldü. Mayısta enflasyon, öngördüğümüz şekilde tek haneli seviyelere indi. Haziranda ise piyasa beklentilerinin de altında gerçekleşti. Biz, yılın son aylarında enflasyondaki düşüşün hızlanarak devam edeceğini öngörüyoruz.

Capital:
Likidite politikasını çok ön plana çıkarmanız faiz politikasını işlevsiz hale getirmedi mi? Bu politika daha ne kadar sürecek?
- Likidite politikasını ön plana çıkarmamız, bilakis politika faizinin önemini daha da artırdı. Yeni politika çerçevemiz, faiz ve likidite politikalarını ayrı politika araçları olarak kullanabilmemizi sağlıyor. Bu da bize büyük bir esneklik kazandırıyor. Bu tarz bir mekanizmayı gelişmiş ülkeler de uyguluyor, ama onlar gevşetici yönde uyguluyorlar. Biz ise gerektiğinde sıkılaştırıcı yönde uyguluyoruz. Faiz politikamızı değiştirmeden, etkin bir likidite yönetimi aracılığıyla gecelik piyasada oluşan faiz oranlarını sermaye akımlarının seyrine göre ayarlayabiliyoruz. Euro Bölgesi’ne ilişkin devam eden sorunlar ve buna yönelik tedbirlerin uygulanmasına ilişkin belirsizlikler, küresel piyasalardaki oynaklığın sürebileceğine işaret ediyor. Bu görünüm de bizim birden fazla aracın kullanıldığı esnek para politikası yaklaşımımızın önemini artırıyor.

Paranın Kaptanı’nın ekonomi ajandasında neler var?

1- 2012 yılında ekonominin ılımlı bir büyüme göstereceğini düşünüyoruz.
2- Euro Bölgesi’ndeki sorunlar, küresel piyasalardaki oynaklığın sürebileceğine işaret ediyor.
3- Türkiye için Orta Vadeli Plan’da belirtilen yüzde 4 öngörüsünün makul olduğuna inanıyorum.
4- İlk çeyrekteki hafif aşağı yönlü seyrin ardından yılın kalan döneminde ılımlı bir büyümenin devam edeceğini tahmin ediyoruz.
5- Enflasyon, haziranda beklentilerin de altında gerçekleşti. Yılın son aylarında düşüş hızlanarak devam edecek.
6- Türkiye ekonomisinde kronik problemlerin başında tasarruf açığı geliyor.
7- Hızlı kredi büyümesiyle gelen aşırı borçlanma önemli bir sorun. Bu, ithalatı artırıyor ve cari açık problemi olarak karşımıza çıkıyor.
8- Likidite politikasını ön plana çıkarmamızın, politika faizinin önemini daha da artırdığını düşünüyorum.
9- Faiz ve likidite politikalarını ayrı politika araçları olarak kullanabiliyoruz. Bu da bize büyük bir esneklik kazandırıyor.
10- Merkez Bankası bünyesinde yeni projelere imza atıyoruz. Önemli gördüğümüz ödeme sistemleri yeniden yapılandırma projesi bunlardan biri.~

SORUNLU ALANLAR HANGİLERİ?
1- TASARRUF AÇIĞI PROBLEM

Türkiye ekonomisinde kronik problemlerin başında tasarruf açığının geldiğini söyleyebiliriz. Türkiye gelişmekte olan bir ülke ve Türkiye’nin gelişmiş ülkeler seviyesine yakınsaması için yatırıma ihtiyacı var. Tasarruf açığımızın yüksek olması bizi dış finansmana ve sermaye akımlarına bağımlı hale getiriyor.
2- AŞIRI BORÇLANMAYA DİKKAT!
Hızlı kredi büyümesiyle gelen aşırı borçlanma da bu sorunun diğer bir yansıması. Bu durum, ithalatı artırarak karşımıza cari açık problemi olarak çıkıyor. Biz burada Merkez Bankası Kanunu’nda yer alan finansal istikrarı sağlayıcı tedbirleri almak görevi çerçevesinde, diğer düzenleyici kuruluşlarla birlikte kredi büyümesinin makul seviyelere inmesine katkı sağladık.
3- YAPISAL REFORMLAR ÖNEMLİ
Bu doğrultuda iç ve dış talep arasındaki ayrışma öngördüğümüz şekilde daralıyor, cari açık kademeli olarak azalıyor. Bununla birlikte bu durumun uzun dönemde de korunabilmesi için tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların hayata geçirilmesi çok önemli. Bu nedenle bireysel emeklilik sisteminin geliştirilmesi ve teşvik edilmesine yönelik reformlar önem taşıyor.

SIKICI MERKEZ BANKASI İYİ MİDİR?
ÖNEM ARTTI

Gerçekten dünyada merkez bankalarının önemi ve görünürlüğü arttı. Televizyondaki ekonomi kanallarında merkez bankaları sürekli göz önünde. Bazı zamanlarda Merkez Bankası’nın kendi sorumluluk alanında olmayan konularda bile adımlar atmasının beklendiği de oluyor.
İLGİNÇ BİR DÖNEM
Bu tabii ilginç bir dönem. Eskiden aynı durum söz konusu değildi. Hatta halen İngiltere Merkez Bankası Başkanı olan ve yakında süresi dolacak olan Mervyn King, başkanlığının ilk yıllarında merkez bankacılığının sıkıcı bir iş olması gerektiğini söylerdi. O dönemki yaklaşımlar öyleydi. “Son derece öngörülebilir, seyrek kararlar alan ve aldığı kararlar az çok tahmin edilebilen Merkez Bankası, iyi bir Merkez Bankasıdır” denirdi.
SORUMLULUK ARTTI
Küresel şartlar öyle bir noktaya geldi ki artık merkez bankaları çok yakından izlenen, hızlı kararlar alabilen ve bazen de tahmin edilemeyen yenilikler yapabilen kurumlar haline geldi. Bu durum elbette sorumluluğunuzu daha da artırıyor ve hata yapma lüksünüzü de azaltıyor.

ÜNİVERSİTEDE ESKRİM OYNADI, SONRA BASKETBOLA MERAK SARDI
ÖNCE ESKRİM

Üniversite yıllarında, özellikle ODTÜ’deyken spor yapma fırsatım olurdu. Eskrim sporu ile uğraşırdım bir zamanlar. İki tane Ankara üçüncülüğüm var. Bilkent’te yüksek lisans ve doktora çalışmalarına başladıktan sonra eskrimi bırakmak zorunda kaldım. Üniversitede öğretim üyeliği sırasında çok vakit bulamasam da bazen arkadaşlarla basketbol oynayarak boş vakitlerimi değerlendiriyordum.~
BAŞKAN OLUNCA
Merkez Bankası’na geldikten sonra basketbola da zaman kalmadı. Ben de onun için hafta sonları imkan bulabilirsem çocuklarımla basketbol oynamaya çalışıyorum. O şekilde biraz stres atıyorum. Ayrıca genellikle uzun uçuşlarda ya da vakit bulabilirsem Ankara’da kitap okumaya çalışıyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz