Kâr yoksa o işten çıkarız

Mustafa Boydak ile hem şu anda Anadolu’daki yatırım iklimini hem grubun büyüme hedeflerini konuştuk...

29.03.2016 13:05:260
Paylaş Tweet Paylaş
Kâr yoksa o işten çıkarız
Hem İstanbul’un hem Anadolu’nun nabzını iyi tutan az sayıda iş insanı var. Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mustafa Boydak da bu az sayıda iş liderinden biri. Aynı zamanda Mustafa Boydak, 11 yıldır KAYSO’nun (Kayseri Sanayi Odası) başında ve halen başkan olarak görevi yapıyor.  Ona göre Anadolu’daki sanayicinin gündemi de İstanbul’dakinden çok farklı değil. Dalgalı piyasa koşulları, asgari ücret artışı, uzayan vadeler ve finansal riskler, gündemin ilk maddeleri arasında. Ancak kesinlikle karamsar değil. “Türkiye olarak hala Avrupa’nın üç katı büyüyoruz. Avrupa yüzde 1,5 büyürken Türkiye yüzde 4 büyüyor.
Bu durum, önemli potansiyeli ortaya koyuyor” diyen Boydak, Anadolu’daki potansiyelin altını ise özellikle çiziyor ve ekliyor: “Benim hayalim, Türkiye en az bir 5 yıl daha yıllık yüzde 6’lık büyümeyle ilerlemesi. Böylece Avrupa ile aramızdaki mesafeyi biraz daha kapatabiliriz.” Türkiye’de istihdamın büyük yükünü KOBİ’lerin çektiğini hatırlatan Mustafa Boydak, ekonomide sıçrama yapmanın formülünün de KOBİ’lerden geçtiğine inanıyor. “Türkiye eğer büyüyecekse KOBİ’lerle büyüyecek. Başka yolu yok” diyen Boydak, ülke olarak temel hedefin bu olması gerektiğini vurguluyor. Deneyimli işadamının KOBİ’lere dönük uyarıları da var. Anadolu’daki şirketleri ve özellikle KOBİ’leri finansal risklere karşı uyaran Boydak, “Sanayicinin, işadamının işi bankacılık değildir. Özellikle KOBİ’lerin ticari hayatının daha sağlam olabilmesi için finansal enstrümanların daha yaygın kullanılması lazım. Aksi halde kötü sonuçlar, mağduriyetler oluyor” diyor. Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mustafa Boydak ile hem şu anda Anadolu’daki yatırım iklimini hem grubun büyüme hedeflerini konuştuk:
* Son dönemde Anadolu’daki iş ve yatırım iklimi nasıl? Anadolulu sanayicinin gündeminde hangi başlıklar öne çıkıyor?
 Gündemde, hükümetimizin son seçimlerden sonra açıkladığı kısa ve orta vadeli programlar var. Bu programları yakından izliyoruz. Özellikle dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeleri... Tabii ki bu gelişmeler, Türkiye’yi olduğu gibi bizleri de etkiledi. Özellikle geçen yıl hem seçimler hem konjonktür anlamında sıkıntılı bir yıldı. Ama şunu görmek lazım: Hala Türkiye olarak Avrupa’nın üç katı büyüyoruz. Avrupa yüzde 1,5 büyürken Türkiye yüzde 4 büyüyor. Bu durum, önemli potansiyeli ortaya koyuyor. Kayseri ve bölgeye baktığımızda ise ihracatta biraz düşüş var. Bu düşüş miktarsal olarak çok fazla değil. Ama emtia fiyatlarındaki düşüş nedeniyle değersel olarak ihracat yüzde 13-14 aşağı çekildi.
* Peki bu dönemde Anadolu’daki şirketler için en önemli fırsatlar ve zorluklar neler?
 Fırsat olarak bakarsak öncelikle yatırıma ve üretime çok ciddi destek olan bir hükümet var. Bu önemli bir fırsat. Hükümetin bu konudaki icraatlarını takdir ediyoruz. Başbakanımızın ilk 100 gün içinde yapacağını söylediği işlerin büyük kısmının yapıldığını gördük. Örneğin, AR-GE, tasarım reform paketleri meclisten geçti. Bunlar iş dünyası için çok önemli gelişmeler. Türkiye sanayisi olarak artık katma değerimizi yükseltme zamanı geldi. İşçiliğin çok ucuz olduğu ülkelerle yarışacak noktada değiliz. Bu doğru bir strateji değil. Hükümet de bunu gördü ve önemli destekler açıkladı. Hepsi olumlu gelişmeler.
* Zorluklara gelirsek... Bölge sanayicisinin bu dönemde en çok zorlandığı konular neler?
 Asgari ücretin artışı iş dünyasının omzundaki yükü doğal olarak biraz daha artırdı. Ama tabii iş dünyası olarak bunları bir şekilde tolere etmemiz lazım. Verimlilik artışlarıyla bunu tolere edebileceğimizi düşünüyorum. Değişken ve dalgalı piyasa koşulları özellikle KOBİ’ler için önemli bir risk. Büyük gruplar bir şekilde bu risk yönetimlerini yürütüyor. Ama KOBİ’lerin eğitime, bilgilenmeye, finansal enstrümanları öğrenmeye ihtiyacı var. Kayseri Sanayi Odası, erken uyarı sistemlerini çok iyi kullanan bir mesleki örgüttür. Biz risk konusunu son 3-4 yıldır ciddi biçimde önemsiyor ve üyelerimizle paylaşıyoruz. İhtiyaç kadar hammadde almalarını, satışa göre alım yapmalarını söylüyoruz. Hem stok maliyeti hem finansman maliyeti hem de fiyatlandırma riskini göz önüne almalarını tembihliyoruz. Bu en doğru stratejidir. Çünkü, işadamının görevi üretimden kazanmaktır. Spekülasyondan kazanmak brokerın işidir, bizim işimiz değil.~* Anadolu’da tahsilat ve ödeme sıkıntıları ne düzeyde? 
 Vadeler konusu sorun. Bu yılın başında bu konuyla ilgili çok sıkıntılar gördük. Tahsilat vadesiyle ödeme vadesi arasındaki fark çok kritiktir ve çok iyi ayarlanmalı. Türkiye’de önemli finansal mekanizmalar var. İşadamlarımızın tahsilat risklerini bu kurumlarda minimize etme olanakları var. Riski sağlama almak için geliştirilmiş çok farklı finansal enstrümanlar var. İşadamlarımız, özellikle KOBİ’lerimiz, bu ürünleri çok daha fazla kullanmalı.
* Vadelerde uzama olduğu görülüyor. Son durum nasıl?
 Normali 30 gün, 60 gündür. En çok 90 gün diyelim. Ama bazı sektörlerde 12 ay, 18 ay vadeli alışverişler olduğunu görüyoruz. Bu çok tehlikeli. Üstelik vadeler hiçbir banka veya finansal garanti verilmeden bu kadar uzuyor. Oysaki günümüz ticari hayatında artık bunlar olmamalı. Malımızı en fazla 90 gün içinde satmalıyız. Eğer müşteri daha uzun bir vade istiyorsa gidip bankasıyla görüşmeli. Çünkü sanayicinin, işadamının işi bankacılık değildir. Sanayicinin, özellikle KOBİ’lerin ticari hayatının daha sağlam olabilmesi için bu mekanizmaların daha yaygın kullanılması lazım. Aksi halde kötü sonuçlar, mağduriyetler oluyor.
* Zaten son aylarda kapanan veya iflas erteleme isteyen şirketlerde artış var. Kayseri bu anlamda ne durumda? Sizce nerelerde hata yapılıyor?
 Evet, maalesef bir artış var. Farklı sektörlerde iflas veya faaliyet durdurma kararı alan şirketler bulunuyor. Bizim sanayimizdeki en önemli hata, şirketlerimizin kısa vadeli fonlarla, kısa vadeli borçlanmayla uzun vadeli sabit yatırımlar yapması. Bu, dalgalı dönemler için çok büyük risktir. Zaten böyle bir hataya düşen şirketlerde ciddi mali zorluklar yaşandığını üzülerek görüyoruz. Benim hep söylediğim bir söz vardır: “Hiçbir şirket kredi borcundan dolayı iflas etmez. Şirketler, nakit akışlarını düzgün yapmadıkları için iflas eder.” İkinci hata, yeterince derin ve doğru pazar araştırması yapmadan, çok büyük ölçekte yatırımlara girilmesi. Üçüncüsü, şirketlerimizde maalesef profesyonel bir finansal yönetim anlayışı yok. Özellikle Anadolu’daki şirketlerde böyle bir handikap var. Finansal işler, mali işler hep hissedarlara, şirket ortaklarına veya aile üyelerine teslim ediliyor.Evet, aile üyesi iyidir, güvenilirdir ama sonuçta bizim işimiz bu değil ki... Tüm birimlere çok başarılı profesyoneller atanırken, muhasebe veya finansman müdürünü en ehven maaşlarla çalıştırıp, direkt patronaja bağlıyorlar. Böyle olmaz. Gelişen dünya ekonomisinde şirketlerin CFO’ları artık neredeyse CEO’lar ile aynı düzeyde yetkilendiriliyor. Finans yöneticileri çok kritik yöneticiler haline geldi. Türkiye’deki şirketlerin de bunu görmesi ve bu anlayışı geliştirmesi şart. Diğer bir sıkıntı, ihracattaki kısmi daralma. Beşinci nokta ise kur riski. İhracat geliri olmayan şirketlerin bile milyonlarca dolarlık döviz kredisine girdiklerini görüyorum. Neden? Çünkü faiz düşük. Ama böyle olmaz. Eğer ihracat gelirin yoksa sadece iç pazara çalışıyorsan, borçlanmanı da TL yapacaksın. Ne ile kazanıyorsan onunla borçlanacaksın. KOBİ’lerimiz mümkün olduğunca riski bölmeli, sermaye piyasası araçlarını muhakkak kullanmalılar.
* 2016 nasıl geçiyor? Bu yılı nasıl görüyorsunuz?
 Beklentilerimiz olumlu. Heyecanlı bir yıl olacak. Ancak dışarıdan gelebilecek şoklara karşı da sanayicimizin hazır olması gerekiyor. Özellikle Avrupa bankalarından çok iyi sinyaller yok. Hem piyasa değerlerinin çok düşmüş olması hem kötü kredilerin ayıklanması meselesinde hala endişeli bir durum var. Bu nedenle Avrupa’daki bankaların bu zafiyetleri Türkiye’ye biraz olumsuz yansıyabilir. Çünkü Türkiye ağırlıklı olarak Avrupalı bankalarla çalışıyor. Bizim bankalarımız Avrupa’dan borçlandığı için böyle bir risk var. Ama ben iyimserim. Bu coğrafyada Türkiye kadar sanayileşmiş bir ülke yok. Birçok sektörde, örneğin beyaz eşyada dünyada söz sahibiyiz. Eğer Türkiye’nin bu dinamizmi sürerse ve hükümetin açıkladığı reform paketleriyle sanayinin zorlukları biraz daha rahatlatılırsa, 2016’yı en az yüzde 5’lik büyümeyle geçirir.
* Sizce son dönemde Anadolu’ya yatırımcı ilgisi arttı mı?
 Artıyor tabii. Ancak yavaş yavaş olacak. Önce İstanbul ve büyük kentlere, sonra Anadolu kentlerine gelecekler. Türkiye, 80 milyonluk nüfusun yanı sıra yakın coğrafyasını da hesaba kattığımızda 250 milyonluk devasa bir pazar. Ayrıca hala büyüme potansiyeline sahip bir ülke. 2015’teki tüm olumsuz koşullara rağmen Türkiye’ye 16 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi oldu. Bu da potansiyeli ve fırsatları gösteriyor zaten.
* İran, Suriye, Rusya ile olan sıkıntılar, Anadolu’daki şirketleri, ticaret hacmini nasıl etkiliyor?
 Alternatif pazarlar buluyoruz. Bugün Avrupa fena gitmiyor. Ortadoğu’dan kaybedilen parayı Avrupa’dan telafi etmeye çalışıyoruz. Anadolu sermayesi son dönemde ciddi biçimde Afrika’ya açıldı. Afrika’nın kuzey taraflarına gidiliyor. Bir de Amerika’yı keşfediyoruz. Özellikle Güney Amerika yeni pazarlar arasında öne çıkıyor. İran çok önemli bir pazar. Her ne kadar siyasi sıkıntılar olsa da iş yapış biçimi açısından Türkiye ile çok uyuşan bir ülke. Savaşlar eninde sonunda bitecek ve o ülkelerin yeniden imarı, tekrar ayağa kalkmaları için yine Türkiye’deki işadamlarına çok iş düşecek.
* Anadolu’dan çıkan güçlü bir grup olarak daha küçük ölçekli şirketlere nasıl bir yol haritası önerirsiniz?
 Öncelikle konjonktürü çok iyi izlemek lazım. Özkaynak-yabancı kaynak dengesi çok iyi kurulmalı. Ne tamamen yabancı kaynak almak doğru ne de sadece özkaynakla ilerlemek... Eğer sadece özkaynağa dayanırsanız o zaman da veriminiz düşer. Sıçrama yapamazsınız. Bu dengeyi iyi kurmak lazım. Örneğin benim elimde 100 lira özkaynağım varsa bunu 1 yılda 110 lira yaptıysam, bu iyi mi? Değil. Bunu zaten devlet tahvili veya sukukla da yaparsınız. Riske de girmemiş olursunuz. Dolayısıyla özkaynağın getirisini ince şekilde hesap etmek, gerektiği yerde, gerektiği oranda yabancı kaynağa başvurmak önemli. Örneğin biz Boydak olarak tüm işlerimizde en az yüzde 12 özkaynak kârlılığı hedefleriz. ~* Anadolu’da önümüzdeki 5-10 yılda nasıl bir gelişim öngörüyorsunuz?
 Şunun altını çizmek isterim. Ben Anadolu – İstanbul ayrımını pek sevmem, çünkü biz hep beraber Türkiye’yiz. Ne Anadolu’daki firma İstanbul olmadan yaşayabilir ne de İstanbul’daki oyuncu Anadolu pazarını görmezden gelebilir. Anadolu’da son 10 yılda ciddi bir anlayış değişikliği yaşandı. Eskiden “Şirketimiz namusumuzdur” diyen bir anlayış vardı. Alınmaz, satılmaz, kimse karıştırılmazdı. Bu anlayışı artık yıkmamız lazım. Şirket alınır da satılır da... Kurulur da kapatılır da... Hep başarı hikayeleri istiyoruz ama başarısızlık hikayeleri de var. Hem Kayseri’de hem Türkiye’de var. Olmalı da zaten. Bu hatalar olmalı ki ders alınsın, tekrar edilmesin. Zaten son dönemde bu anlayış değişimini de görüyoruz. İyi ortaklıklar yapılabiliyor, böylece büyüme açısından sıçrama yaşanabiliyor. Veya şirket sahipleri ilk şirketlerini tamamen satıp aldıkları parayla daha yeni girişimlere girebiliyor. Ama değişim daha hızlanmalı.
* Peki siz Boydak olarak inorganik büyümeye nasıl bakıyorsunuz?
 Biz iş hayatımız boyunca aldık da sattık da kâr etmeyen şirketleri kapattık da... Ortaklık da yaptık. Yürümeyen ortaklığı sonlandırdığımız da oldu. Hepsini yaşadık, almamız gereken dersleri de aldık. Bunlar iş hayatında gayet olağandır. Pişmanlık var mı? Olmamalı. Çünkü o gün o gerekiyordu, öyle yapıldı. Önümüze bakmalıyız. Hepsinden bir şey öğrenmeliyiz. Ajandamızda yeni alım-satımlar var mı diye sordunuz. Aslında bu konuda daha çok CEO’muz Memduh Bey sözcümüzdür. Ama ben de başkan vekili olarak kısmen bilgi verebilirim. Tabii ki işlerimizi geliştirmek bakımından radarımıza giren şirketler oluyor. Baktıklarımız da oluyor. Ama bu son dönemde henüz ilgimizi çeken, bütçemize ve stratejimize uygun bir iş karşımıza gelmedi.
* Yakın zamanda yeni gireceğiniz veya çıkacağınız sektörler olacak mı?
 Bugünlerde yok. Mevcut şirketlerimiz gayet güzel gidiyor. Eskiden daha fazla alanda faaliyet gösteriyorduk. 11 sektör vardı. Bunu azalttık. Şu anda 8 alandayız. Mobilya, enerji, kablo, demirçelik, tekstil, kimya, pazarlama, lojistik. Bunların da tümü iyi gidiyor.
* Peki Boydak Grubu 5-10 yıl sonra nerede olacak? Büyüme nereden gelecek?
 Boydak Grubu’nun vazgeçmediği prensipleri vardır. Birincisi kârlı büyümek. Türkiye büyürken Boydak’ın da büyümesi lazım. Hatta Türkiye’nin de üzerinde büyümemiz lazım. Ayrıca kârlı büyümek zorundayız. Eğer bir işten uzun süre kâr etmiyorsak, o işten çıkarız. İkincisi, Boydak Grubu güçlü finansal yapıyı çok sever. Bu bizim temel stratejimizdir. Bizi bugünlere getiren anlayış budur. Orta ve uzun vadeli olarak piyasadan kendini çok rahat fonlayabilir. Bu işi iyi beceren bir grubuz. Büyümemiz de bu anlayıştan geliyor. Kullandığımız fonları boşa harcamadan yatırıma dönüştürürüz. Böyle olmaya devam edecek. 

3 SEKTÖRDE NASIL BÜYÜYECEK?
MOBİLYADA LİDER

Pazarın ilk 3 markası bizim. İstikbal, Bellona ve Mondi. Toplam yüzde 30 payla pazar lideriyiz. Mobilya sektöründeki işlerimiz hem yurtiçi hem yurtdışında markalı ürün ağırlıklı. Yurtiçinde 3 markamızın toplam 2 bin 84 mağazası var. Yurtdışında ise 320 mağazamız bulunuyor.
HES KABLO’NUN HEDEFİ
HES Kablo hem Türkiye’de hem bölgede önemli bir oyuncu. Sektörünün en büyüğü. 2015 toplam cirosu 1 milyar 250 milyon TL oldu. Bu yıla dair ciro hedefimiz ise 1 milyar 500 milyon TL. Her yıl 100 milyon doların altına düşmeyen ihracatı var. 2014’te 156 milyon dolar, 2015’te 110 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.
ENERJİ’DE PLAN NE?
2010’dan beri enerjideyiz. Hidroelektrik, rüzgar ve güneş enerjisinde varız. Enerjideki üretim gücümüz 500 MW’ye ulaştı. 2015’te enerjiden 150 milyon TL’lik ciro yaptık. Şimdiye kadar 600 milyon dolar civarında yatırım yaptık. Eğer attığımız taş yerini tutarsa, 3-4 yılda en az 500 milyon dolarlık daha yatırım planlıyoruz.~ANADOLU’DA NELER OLUYOR?
1- Anadolu’da tahsilat vadesi/ödeme vadesi arasında çok sıkıntı var. İyi ayarlanması gerekiyor.
2- Vadede normali 30 gün, 60 gündür. Ama bazı sektörlerde 12 ay, 18 ay vadeli alışverişler olduğunu görüyoruz.
3- Farklı sektörlerde iflas veya faaliyet durdurma kararı alan şirketler bulunuyor.
4- Şirketlerimiz, kısa vadeli fonlarla, kısa vadeli borçlanmayla uzun vadeli sabit yatırımlar yapıyor. Bu büyük hata 
5- Yeterince derin ve doğru pazar araştırması yapmadan, çok büyük ölçekte yatırımlara girilmesi de bir başka hata.
6- Anadolu’daki şirketlerde maalesef profesyonel bir finansal yönetim anlayışı yok. Finansal işler, aile üyelerine teslim ediliyor.
7- Diğer bir sıkıntıyı da ihracattaki kısmi daralma oluşturuyor. Bunun nedeni daralan dış pazarlar.
8- Aşmak için alternatif pazarlar buluyoruz. Avrupa fena gitmiyor, son dönemde Afrika’ya açılıyoruz.
9- Anadolu’daki bir başka sorun ise kur riski. İhracat geliri olmayanlar bile milyonlarca dolarlık döviz kredisine giriyor.
10-Ancak Anadolu’ya yatırımcı ilgisi artacak. Önce büyük kentlere, sonra Anadolu’ya gelecekler.

“BEYAZ EŞYANIN MERKEZİ OLMAMIZ GEREKİYOR”
11 YILLIK BAŞKAN

11 yıldır KAYSO’nun başkanıyım. KAYSO’da kayıtlı 1.200 üyemiz var. Kentimizde ödenen gelir vergisinin yüzde 80’ini KAYSO üyelerimiz karşılıyor. Üyelerimiz kentteki istihdamın çok büyük kısmını üstleniyor. İhracatın tamamını üyelerimiz yapıyor. Kayseri’deki sanayinin lokomotifi, Kayseri Sanayi Odası mensuplarıdır.
ÖNEMLİ BİR AKTÖRÜZ
Kayseri üretim konusunda büyük fırsatlar vaat ediyor. Bir kentte üretim yapılacaksa destek hizmetlerinin çok iyi olması lazım. Arsa, altyapı, elektrik, su gibi... İddia ediyorum ki Kayseri bu açılardan en ucuz yatırım bölgelerinden biridir. Kentimiz sanayi gücü anlamında çok önemli bir aktör. Ama tabii daha yapacak çok işimiz var.
FIRSATLAR NEREDE?
Kayseri olarak önümüzdeki dönemde beyaz eşya sektörünün merkezi olmamız lazım. Otomotiv sektörü için bir fırsat yaratılabilir. Liman Kayseri’ye 250 kilometre. Çok gelişmiş OSB’lerimiz var. Tekstil, makine ve elektronik sanayisinde önemli olanaklar var. Zaten Kayseri dışından gelen yatırımcıların da radarına girmiş durumdayız.

“KOBİ’LER BÜYÜRSE TÜRKİYE DE BÜYÜR”
NASIL BÜYÜRÜZ?

Türkiye’de istihdamın büyük yükünü KOBİ’lerimiz çekiyor. KOBİ’lerin son yıllarda kullandığı krediler son 3 yılda 4 kat artmış. Dolayısıyla Türkiye eğer büyüyecekse KOBİ’lerle büyüyecek. Başka yolu yok. Diğer kritik nokta da gençlerimizi ve kadınlarımızı iş hayatına, üretimin içine çekmeliyiz. Benim hayalim, Türkiye’nin en az bir 5 yıl daha yıllık yüzde 6’lık büyümeyle gidebilmesi ve Avrupa ile aramızdaki mesafeyi biraz daha kapatabilmek. GÜNEYDOĞU’YA YENİ MODEL
Aslında son teşvik bence Anadolu’da işe yaradı. Ancak sanırım Güneydoğu için başka bir formül bulmak lazım. Kamu – özel sektör ortaklığı tekrar denenebilir. Bu daha önce denenmiş bir model. Örneğin tarımsal alanlarda, sanayinin biraz daha hafif alanlarında bu model uygulanabilir. Bugün orada yaşadığımız temel problem, geçmişte Güneydoğu’daki ekonomik hayatı canlı hale getirmemekten kaynaklanıyor. Geçmiş 30-40 yılda oralara önem vermediğimiz için bugün bu sorunları yaşıyoruz.

2016 AJANDASINDA NE VAR?
CİRO HEDEFİ 7,8 MİLYAR TL

2015 kombine ciromuz 6,9 milyar TL oldu. Bir önceki yıla göre yüzde 11 büyüdük. Bu yıl ise 7,8 milyar TL ciro yapmayı hedefliyoruz. 2016 büyüme hedefimiz yüzde 13. 2014 yılında vergi sonrası kârımız 400 milyon TL civarındaydı. Net konsolide rakamlar henüz çıkmadı ama 2015 kârımızın 390 milyon TL civarında olacağını tahmin ediyorum. İhracatımız ise tüm sektörlerde 600 milyon dolara ulaştı.
300 MİLYON DOLAR YATIRIM
2015’te tüm sektörlere toplam 300 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bu yıl da en az 300 milyon dolarlık yatırım hedefimiz var. Amiral gemimiz mobilya sektörü. Üç markamızın olduğu mobilyanın gruptaki cirosu yüzde 35 civarında. Kablonun payı yüzde 22-25 kadar. Tekstil ve çelik sektörlerini dahil ettiğimiz endüstriyel grubun payı da yüzde 25 civarında. Kalanı da pazarlama ve finansal hizmetlerden geliyor.
İCRAYA KARIŞMAYIZ
Boydak’ta yürütme ile yönetim tarafını tamamen ayırmış durumdayız. Zaten o dengeyi kuramazsanız bu kadar büyük hacimli işler yapamazsınız. Biz yönetim kurulu olarak icraya en alt mertebede karışıyoruz. Çok acil bir durum olmadığı sürece 60 günde bir yönetim kurulu toplantısı yaparız. İşleyişle, gündelik kararlarla, süreçlerle ilgili durumlarda işe karışmayız. Yani icrayı tamamen ayırdık.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz