"Yeni rafineri Tüpraş'a rakip olamaz"

Tüpraş, bugün 30,4 milyar TL cirosuyla Türkiye’nin en büyük özel şirketi. 2008’de yüzde 35 büyüdü. 2009’da ise yatırımlarına hızla devam ediyor.

1.09.2009 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
"Yeni rafineri Tüpraş'a rakip olamaz"
12 Eylül’ün Koç Holding ve bugün Türkiye’nin en büyük özel şirketi olan Tüpraş için ayrı bir önemi var. 12 Eylül 2005’te yapılan özelleştirme ihalesi sonucunda Koç Holding çatısı altında giren Tüpraş, geçtiğimiz 3 yıl içinde gücüne güç kattı. 2006-2008 yılları arasında 1 milyar doların üzerinde yatırım gerçekleştirildi. Bu yıl da 250 milyon dolar daha yatırıma yapılacak. Ayrıca 2014’te devreye girecek ve yıllık 500 milyon dolar ek gelir yaratacak Fuel Oil Dönüşüm Projesi’ne de start veriliyor. Dünya petrol şirketlerinin merakla izlediği bu proje için de 1,6 ila 2 milyar dolar arasında bir yatırım yapılması planlanıyor. Tüm bu yatırımların petrol talebinin artacağı yakın gelecekte bir fırsata dönüşeceğine inanan Tüpraş Genel Müdürü Yavuz Erkut, “Akdeniz’de oldukça etkin bir oyuncuyuz. Hedefimiz, global rakipler arasında kapasite ile üst sıralara çıkmaktan ziyade, kompleksite, yani ürün çeşitliliği ve verimliliğiyle dünyada ön sıralara tırmanmak” diyor.
Erkut, uzun vadedeki bir diğer hedeflerini de “Dikey entegrasyona sahip bir rafineri olmak” şeklinde net olarak açıklıyor. Zaten geçmişte sadece rafineri şirketi olan Tüpraş, bugün Opet’in yüzde 40’ına sahip olarak dağıtım tarafında da yerini almış durumda. Erkut, “Açıkçası Tüpraş, eskiden dağıtımda neler oluyor pek hissedemiyordu. Uzun vadede bir petrol şirketinde üretim, rafinaj ve dağıtım birlikte yürütülmeli diye düşünüyorum. Dikey entegrasyonla ilgili kararlar yine Koç Holding’e ait tabii. Koç Holding, 2002 yılında petrol dağıtım işine girdi ve 2006 yılında Tüpraş’ın alınması ile rafinaj alanına geçti. Makul olanın, petrol üretimine de günün birinde girilmesi diye düşünüyorum” diyor.
Tüpraş Genel Müdürü Yavuz Erkut ile yatırım planlarını, kriz dönemini nasıl aştıklarını ve gelecek hedeflerini konuştuk:
Capital:  Türkiye'nin en büyük özel şirketi Tüpraş’ı dünyada nerede konumluyorsunuz? Global anlamda hedeflerinizi anlatabilir misiniz?
-  Hedeflere iki türlü bakmak gerekiyor. Bir yanda Tüpraş’ın, diğer yanda Koç Grubu’nun hedefleri var. Koç Grubu içindeki hedefler, daha ziyade holding stratejileri dahilinde ve dünya şirketleri arasındaki pozisyonuyla belirleniyor.
Tüpraş, bugün Avrupa’da 8’inci, dünyada da 30’uncu en büyük rafineri şirketi. Uzun vadede bizim hedefimiz, dikey entegrasyona sahip bir rafineri yaratmak. Zaten bu yolda da gidiyoruz.
Geçmişte sadece rafineri şirketi olan Tüpraş, bugün dağıtım tarafında da yerini almış durumda. Opet’in yüzde 40’ı Tüpraş’a ait, şirketin yüzde 50’si ise Koç Grubu tarafından yönetiliyor.
Açıkçası Tüpraş eskiden dağıtımda neler olduğunu pek hissedemiyordu. Uzun vadede bir petrol şirketinde üretim, rafinaj ve dağıtım birlikte yürütülmeli diye düşünüyorum.
Dikey entegrasyonla ilgili kararlar yine Koç Holding’e ait. Koç Holding, 2002 yılında petrol dağıtım işine girdi ve 2006 yılında Tüpraş’ın alınması ile rafinaj alanına geçti. Makul olanı, petrol üretimine de günün birinde girilmesi diye düşünüyorum.
Şu an için Akdeniz’de oldukça etkin bir oyuncuyuz ve güvenilirliğimiz yüksek. Hedefimiz, global rakipler arasında kapasite ile üst sıralara çıkmaktan çok kompleksiteyle, yani ürün çeşitliliği ve de verimliliğiyle dünyada ön sıralara tırmanmak.
Akdeniz’de ürün çeşitliliği oranları ortalama 5,9, Tüpraş’ta ise 7,25 düzeyinde. Daha sofistike ve ürün spesifikasyonlarında çevreci bir rafineri şirketi konumundayız. Hedefimiz, bu ürün çeşitliliğini daha da ileriye taşımak. Bununla ilgili de yeni bir projemiz var. Şu anda yüzde 67 civarında bir beyaz ürün üretimimiz var. Yaptığımız uzun vadedeki değerlendirme, Fuel Oil Dönüşüm Projesi ile siyah ürünü ağırlıklı olarak motorine çevirecek yeni bir yatırıma geçmek. Böylelikle çeşitliliği oldukça yukarı çekeceğiz. ~
Capital:  Hayata geçirildiğinde ne gibi artılar kazandıracak peki?
Yıllık 500 milyon dolarlık bir ilave gelir yaratacağını düşünüyoruz. Oldukça iddialı bir proje ve bizim için ciddi bir avantaj. “Türkiye’nin 2020- 2030’lu yıllarda yeni bir rafineri ihtiyacı var mı” diye soruluyor. Ama kurulacak bir rafineri tek bir ürün üretmiyor, LPG’den asfalta, benzine kadar tüm ürünleri üretecektir. Oysa Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda ağırlıklı olarak motorin ihtiyacı olduğunu düşünürsek bizim projemiz en ideali.
İlave bir rafineri yerine ilave bir ürün kapasitesi yaratıyoruz. Fuel Oil Dönüşüm Projesi ile yaptığımız aslında talebe yönelik olarak ürün gamımızı değiştirmek. Bugün için yüzde 67 civarındaki beyaz ürün oranımızı, proje sonrası yüzde 85’lere çıkaracağız. Dolayısıyla katma değeri daha yüksek ürün elde edilecek, kârlılık ve verimlilik daha da artacak.
Capital:  2008 yılı finansal sonuçlarına geçersek... 2008 yılı cirosunda bir yıl önceye göre yüzde 34’lük bir büyüme yakaladınız. Ancak kârlılığınız yüzde 66 düştü. Kârlılıktaki bu denli düşüş nereden kaynaklanıyor?
Aslında kârlılık anlamında 2008 yılı ilk 9 ay sonuçlarına göre gayet iyi bir yerdeydik. Petrol fiyatlarının yükselmesi bizim ciromuzu doğrudan etkiliyor. Ciromuz, ham petrol fiyatlarına paralel olarak fiyat artarsa artıyor, düşerse düşüyor.
Kârlılık için ise biz rafineri marjı tanımını kullanıyoruz ve rafineri marjını da ürettiğiniz üründen elde ettiğiniz hasılat eksi ham petrol maliyeti olarak hesaplıyoruz. Her ne kadar birbirine bağımlı gözükse de geçen yıl eylül sonuna kadar ürün talebindeki artış ham petrol fiyatını artırmıştı. Dolayısıyla tüm dünyada ve Tüpraş’ta geçen yılın ilk 9 ayında rafineri marjları çok iyi seyretmişti.
Ancak gelen eksi kâr, geçen yıl ham petrol fiyatlarının çok hızlı düşmesinden kaynaklandı. Şöyle düşünün: 24-30 ayda çıkan ham petrol fiyatı,  2,5 ay içinde çok sert biçimde iniyor. Tabii ki fiyatlar çıkarken kazandınız, inerken de kaybedebilirsiniz. Bu işin doğasında var. Ama bu tabloda çıktığınız 24-30 merdiven basamağını, tüm bu yüksekliği 2 basamakla inmeniz gerekiyor. Tabii bu iniş de haliyle çok sert oluyor, kafanız gözünüz yarılıyor.
Bu darbeyi tüm dünya aldı. Tüpraş, krizin Türkiye’ye ilk etkisinin olduğu sektörlerden birinde faaliyet gösteriyor. Bu çerçevede kriz döneminde stok ve kur değişiminden gelen etki kârlılığımızı olumsuz etkiledi.
Geçen yılın son 3 ayında stok ve kurdan kaynaklanan kayıp 550 milyon dolar oldu. Kârımızın yüzde 50-60’ını 10’uncu ayda bıraktık. Bu yüzden ilk defa geçen yıl İKMB’yle 9’uncu ay sonuçlarımızı paylaşırken, 10’uncu ay sonuçlarımızı da açıkladık. Yatırımcıyı yanıltmamak açısından bu açıklamayı yapmak istedik.
Capital:  Ama zarar tablosu global rafineler için de geçerliydi, değil mi? Global anlamda rakiplerinizle karşılaştırdığınızda bu kâr kaybını nasıl yorumluyorsunuz?
Dünya ve Avrupa’daki rafineri şirketlerinin 2008 değerlendirmelerinde, kâr düşüşlerinin çok daha yüksek boyutlarda olduğunu görüyoruz. Kapasite kriteriyle baktığımızda da bu dönemdeki kayıplar açısından Tüpraş’ın en başarılı şirketlerden biri olduğu görülüyor. Evet, zarar rakamımız büyük ama dünyada aynı sektördeki benzer işlere baktığınız zaman iyi sonuçlanmış gözüküyor.
Capital:  Peki bu zorlu dönemi nasıl yönettiniz?
-  Aslında krizi yönetme açısından başarılı olduk. Bu konuda gönlümüz rahat, çünkü oldukça hassas bir dönem geçirdik. Bütün ekip, geçmişte çok daha stabil götürdüğümüz operasyonları yakın takibe aldık.
Kriz öncesinde ayda bir rafineri değerlendirme toplantısı yapar, içinde olduğumuz ayı değerlendirir ve sonraki ayla ilgili öngörüde bulunurduk. Şu an bu toplantıları ayda en az 5 defa yapıyoruz. Ayrıca her rafineri kendi içinde bu toplantıları yapıyor. ~
2006 sonrası her rafineri kendi kârlılıklarına bakıyor, Genel Müdürlük olarak biz de sürekli kârlılığımızı kontrol ediyoruz.
Hala da krizi yönetmeye devam ediyoruz. Bir toparlanma yaşanıyor. Hiçbir zaman ekim-kasım dönemindeki gibi olmayacak ama kriz tamamen geçmedi.
Bu yıl kriz nedeniyle stok yönetimi ve risk yönetimine daha çok ağırlık verdik. Daha ziyade fiziksel hedge ile kendimizi korumaya çalışıyoruz. Rafineri, herhangi bir şirket gibi mal alıp satmadığından, ham petrol alıp işleyip ürün sattığımız için böyle bir avantajımız var. 2006’da Tüpraş’ı aldıktan sonra verimliliği ve kârlılığı artırmak adına birtakım çalışmalara başlamıştık, onları devam ettiriyoruz. Danışman kuruluşlarla 200 proje belirlendi, bunun 80’i hayata geçiriliyor. 2007 ve 2008’de, bu projelerle 160-170 milyon dolar artı değer yaratmış durumdayız.
Capital:  Akaryakıtta uygulanan son ÖTV artışıyla hükümet, akaryakıtta ‘tavan fiyat’ uygulamasıyla sağladığı indirimden fazlasını ÖTV’yle geri almış oldu. Bu yeni vergiyle  ilgili ne düşüyorsunuz?
Serbest piyasa şartları ile çalışıyoruz. Sonuçta piyasaya göre kendinizi konumluyorsunuz ama böyle ani değişiklikler olunca ‘Ne oluyor’ diyorsunuz. Tüm planlarınızı yeniden yapmanız gerekiyor. Geçmişte de vergi düzenlemeleri yapılırdı ama petrol fiyatları gevşerken pompa fiyatından tüketiciye hissettirilmeden yapılırdı. Şu anki uygulamayı ise 30 yıllık deneyimimle kavramakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Capital:  Şu an kârlılığınız ne durumda?
İlk 3 ayda ufak bir zarar yazdık. Ama şu anda artı değerdeyiz ve bunun daha da iyiye gideceğini düşünüyoruz. Şu an yaptığımız operasyonlarda bir kârlılığımız var. Bizim rafineri marjımız, Akdeniz rafinerilerine göre 6-7 dolar daha yukarıda görünüyor.
Ancak şu nokta önemli: Biz kapasitemizi aşağı çekmiş durumdayız, ihracatı minimize ettik ve sadece iç talebi karşılıyoruz. Bu da kâr marjımızı büyütüyor.
Tabii ki hazırlamış olduğumuz, bu yılın ciro ve kârlılığını öngören bir bütçemiz var; ancak halka açıklık nedeniyle ciro, kâr hedeflerini açıklamamız doğru değil. Gerçekte çok da kesin kestiremiyoruz, kurun ve petrolün fiyatını öngörmemiz çok da kolay değil.
Uluslararası piyasalardaki kâr marjının düşük olması nedeniyle ihracatımızı geriye çekmiş durumdayız. Bu yıl ihracatımız geçen yıla göre yüzde 30’larda. 2008 ilk 6 ayında 2,5 milyon dolar ihracat yapmışken, 2009’da bu rakam 500 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Yurtiçi satış da ise hemen hemen geçen yılın benzin satışlarına paralel gidiyoruz. Motorin satışlarında ise ilk 5 ayda piyasanın daralmasının gerisinde, yüzde 5-6’lık bir düşüş var. Hacim bakımından beklenenden daha iyi bir petrol piyasasındayız. Kârlılığımız ise tamamen ham petrol ve uluslararası piyasadaki ürün fiyatları dengesi ile belirleniyor. O denge maalesef şu an çok pozitif değil ama dünyaya göre biz daha iyi pozisyondayız.
Capital:  Tüpraş’ın bölgedeki rakiplerine göre iyi durumda olmasının nedenleri neler? En büyük artılarınız neler?
Lojistik olarak avantajlıyız. Birincisi, petrol kaynaklarına çok yakınız ve bu kaynakların sistemi beslemesi açısından avantajımız var. Türkiye büyüyen ve gelecekte büyüme potansiyeli yüksek olan bir pazar. Bizim İzmir, İzmit, Kırıkkale ve Batman’da olmamız büyük avantaj sağlıyor. Bunu Koç Enerji Grubu şirketlerinin lojistik güçleriyle birleştirdiğimizde son derece ciddi bir artı yakalamış oluyoruz.~
Ayrıca serbest piyasa kuralları gereği Türkiye’ye ithal edilen malın fiyatlandırılması paralelinde fiyat belirliyoruz. Bu da ihracata oranla bir artı değer yaratıyor. Çünkü bugün İtalya’dan gelen bir malın fiyatı, rafineri çıkış fiyatı artı navlun oluyor, bu da bizim için artı değer yaratıyor. Tüpraş’ın en büyük avantajı bu.
Capital:  Peki yerli grupların kuracağı yeni rafineri ya da rafineriler Tüpraş’ı zorlar ya da büyük rakip olur mu?
Biz Tüpraş’ı 2006’da devraldığımızda, 5-6 grup rafineri kuracağını açıklamıştı. Bu mümkün değil, belki bir tane kurulabilir. Tabii bugün herhangi bir yatırımcı rafineri kurmak ister mi onu da bilemiyorum.
Tüpraş’ın 28 milyon ton ham petrol işleme kapasitesi olduğunu düşünürseniz, yatırım maliyeti 10 milyar doların üstündedir. Yatırımın geri dönüşü için her koşulun iyi gittiğini düşünürsek, 5-6 yıllık bir zaman gerekir. Tüpraş bu yıllarda daha da yol alacaktır.
Şöyle düşünün: Türkiye’de rafineri kurmak isteyen bir yatırımcısınız... Acaba bu yeni rafineri mi Tüpraş’a rakip olur? Yoksa Tüpraş mı bu yatırıma rakip olur? Bize rakip olmak zor. 2006 yılı sonrası ciddi yatırımlar yaptık, ürün spesifikasyonlarımızı yukarı çektik. Fuel Oil Dönüşüm Projesi gibi yeni yatırımlarla kârlılığı daha da artırmak noktasında ilerliyoruz. Sıfırdan bu ürün çeşitliliğinde bir rafineri kurmak hem çok maliyetli hem bugünkü piyasa şartları da hiç uygun değil. Krizde tüketim de gerilemiş durumda. Şu anda yeni bir rafineri kurulmasını cazip gösterecek hiç bir etken ve gelişme yok.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz