“YENİ SEKTÖR ARAYIŞINDAYIZ”

Faruk Eczacıbaşı, iş dünyasının yeniden şekilleneceğini ve yeni sektör arayışında olduklarını söylüyor.

17.07.2015 20:48:250
Paylaş Tweet Paylaş
“YENİ SEKTÖR ARAYIŞINDAYIZ”
Eczacıbaşı Topluluşu, son 2-3 yıldır sürdürdüşü odaklanma stratejisiyle dikkatleri üzerine topluyor. Eczacıbaşı Topluluşu’nun ikinci nesil yöneticilerinden yönetim kurulu başkan yardımcısı Faruk Eczacıbaşı, “Odaklanma stratejimiz devam edecek. Her zaman elden çıkarılan şirket olacak, hep satın aldıklarımız da olacak” diyerek bu sürecin yeni adımlarla devam edeceşinin sinyalini veriyor. Krize girildişinde likidite anlamında dişer şirketlerden çok daha iyi durumda olduklarını belirten Eczacıbaşı, bunun avantajını kullanarak 2009 yılını piyasaya göre iyi geçirdiklerini açıklıyor. “Son 1,5 yıl içinde dünya öyle bombalar yedi ki biz de yapımızı saşlıklı devam ettirmeye yoşunlaştık, karşı tarafa yumruk atmaya vakit bulabilmiş değiliz” diyen Eczacıbaşı, son krizle yeniden belirlenen iş dünyası içinde Eczacıbaşı’nın da adına yakışır yeni alanlar arayışında olduşunun da altını çiziyor. Faruk Eczacıbaşı, topluluşun 2010 yılı hedeflerini şöyle anlatıyor: “Özellikle yapı grubumuzda farklı bölgelerde, coşrafyalarda açılımlar düşünüyoruz. Yeni sektörler arayışı içindeyiz. Son dönemde yatırım bankacılığı projesi ile yatıp kalkmaya başladık. ılaç alanında bünyemizde kalan alanlarla faaliyete devam edeceğiz. Sağlık sektöründe daha çok hizmetler alanında, evde bakım gibi hizmetlerle büyümeye devam edeceğiz. Nükleer tıp alanındaki ortaklışımızla çalışmalarımız, büyümemiz devam edecek.” Eczacıbaşı Topluluğu’nun sağlık sektöründen aldığı genlerle kendine özgü ve güçlü bir disiplin yapısı ile başarılı olduşuna inanan Faruk Eczacıbaşı, bu disiplini ise şöyle açıklıyor: “Bu disiplin, ürettişiniz ürün veya serviste göstermeniz gereken kalite kaybına yönelik toleranssızlık. Topluluk olarak her işimizde, ürün kalitesinde toleranssız bir disiplinle çalışıyoruz. ışte bu disipline uygun, geliştirebileceşimize inandışımız ve gireceşimiz pazarın da bize güvendişi hissettişimiz alanlar olursa bu yeni alanlara açık olacaşız.” Türkiye’de bilişim denince ilk akla gelen isimlerden, Eczacıbaşı Topluluşu içinde bilişim alanının başında olmanın yanında Türkiye Bilişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlışını da yürüten, Eczacıbaşı Topluluşu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faruk Eczacıbaşı ile holdingin gelecek stratejilerini, başarı sırlarını, bilişim alanındaki çalışmalarını konuştuk: ~
CAPITAL: Eczacıbaşı Topluluşu, 2009 yılını nasıl geçirdi? Krizden nasıl etkilendiniz? - 2009 yılını iyi geçirdik. Yani şöyle söyleyebilirim, beklentilerimiz kötüydü ve bu nedenle yılı bekledişimizden daha iyi geçirdik diyebiliriz. Kriz herkesi vurdu tabii... Biz de etkilendik, etkilenmez olur muyuz? Ama bekledişimizden iyi bir yıl geçirdik. Biz krize girdişimizde, likidite anlamında dişer şirketlerden çok daha iyi durumdaydık. Bunun avantajını da çok iyi kullandık. Tabii ki kriz etkiliyor ve kendinize yeniden çeki düzen veriyorsunuz. Büyüme rakamları da önceki yıllar gibi olmuyor, ama buna karşılık finansal yapıda aldışınız önlemlerle pazara çok daha dikkatli yaklaşıyor ve finansal yapınızı çok daha iyi güçlendirebiliyorsunuz. Tüm bu önlemleri, uygulamaları zaten yapmamız lazımdı, kriz de bunları yaptık. Ama rekabet ortamında mücadele ettişimiz dişer kuruluşlardan daha iyi durumdayız.  CAPITAL: Peki büyüme rakamları nasıl gerçekleşti?
- Topluluşumuz, 2009 yılında, daha önceki yıllarda yakalamış olduşu büyüme hızlarının altında kaldı. Ama buna karşın kârlılık ve nakit üzerine odaklandık, hedeflerimizi gerçekleştirerek başarılı bir performans sergiledik. Ciro olarak 2008 paralelinde bir rakam yakaladık, bir önceki yılki satış performansımızı koruduk ve 3,8 milyar TL’yi aşan bir ciro elde ettik. 2009 yılında, yurtdışından saşladışımız gelir de 680 milyon dolar oldu. Yapı grubunda çok iyi bir duruma geldik. AB ülkelerindeki güçlü konumumuzu ve pazar paylarımızı korumanın yanı sıra yeni hedef pazarlara yönelik önemli adımlar attık. ılaç alanında Zentiva’nın satın alması sonrası istedişimiz bir küçülme gerçekleştirdik.
CAPITAL:
Peki 2010 yılı için Eczacıbaşı Topluluşu olarak beklentileriniz neler?
- Bu yıl büyümemizin 2009’a oranla artacaşını tahmin ediyorum. Kişisel olarak 2010’un daha iyi bir yıl olacaşını düşünüyorum. Yine de artık, krizden sonra her şeye biraz daha farklı bakmamız gerektişini de düşünüyorum. Nasıl düşündüşünüz ile çevrenizin düşünceleri farklı olabiliyor, pek çok kişiye ve iş çevresine göre evet daha olumlu düşünüyoruz. Ama mutlaka yeni bir duvara çarpma beklentisi olduşunu da unutmamak, tüm kararları bu olasılıkla deşerlendirmek de gerekiyor.
~
CAPITAL: 2010 yılında ne kadar büyümeyi hedefliyorsunuz?
- 2009 yılına kadar genelde yıllık yüzde 15’lere varan büyüme oranlarıyla ilerliyorduk, ama 2010’da yüzde 10’un biraz altında kalır diye düşünüyorum. CAPITAL: Topluluşun son birkaç yıldır odaklanma politikası dikkat çekiyor. Bu politikaya devam edecek misiniz?
- Tabii, odaklanma stratejimiz devam edecek. Her zaman elden çıkarılan şirket olacak, hep satın aldıklarımız da olacak. Topluluk olarak yeni alanlar tabii ki hedefleniyor. Özellikle yapı grubumuzda farklı bölgelerde, coşrafyalarda açılımlar düşünüyoruz, yeni alanlara girmeyi planlıyoruz. Bunun yanı sıra tüketim grubu ürünlerinde yeniliklerimiz var. Ayrıca da yeni sektör arayışı içindeyiz. Biliyorsunuz son dönemde yatırım bankacılışı projesi ile yatıp kalkmaya başladık, bu alanda izin bekliyoruz. ılaç alanında bünyemizde kalan alanlarla faaliyete devam edeceşiz. Saşlık sektöründe daha çok hizmetler alanında, evde bakım gibi hizmetlerle büyümeye devam edeceğiz. Nükleer tıp alanındaki yaptışımız ortaklıkla çalışmalarımız, büyümemiz devam edecek. Eczacıbaşı ismine yakışan işlerde olacağız. Genlerimizi saşlık sektöründen aldışımız için kendimize özgü, güçlü bir disiplin yapımız var.
CAPITAL: Eczacıbaşı’na özgü disiplin yapısını açıklayabilir misiniz?
- Bu disiplin, uzun yıllar sağlık sektöründen gelen bir alışkanlık. Ürettişiniz ürün veya serviste göstermeniz gereken kalite kaybına yönelik toleranssızlık. Topluluk olarak her işimizde, ürün kalitesinde toleranssız bir disiplinle çalışıyoruz. Ben bu disiplini mutlaka korumak gerektişini düşünüyorum. Çünkü bu disiplini, ben kendi adıma Eczacıbaşı adıyla özdeşleşmiş olarak kabul ediyorum. ışte bu disipline uygun, geliştirebileceşimize inandışımız ve gireceşimiz pazarın da bize güvendiği hissettiğimiz alanlar olursa bu yeni alanlara açık olacağız.
CAPITAL: Şu an için bu anlamda girmeyi planladığınız belirli yeni alanlar var mı peki?
- Şu anda yeni olanakları kriz sonrası şartlar içinde tekrar deşerlendiriyoruz. Bakın son 1,5 yıl içinde tüm dünya öyle bombalar yedi ki biz de bu ortamda yapımızı saşlıklı devam ettirmeye yoşunlaştık, karşı tarafa yumruk atmaya vakit bulabilmiş deşiliz. Bu adımlar yavaş yavaş atılıyor. Son krizle dünyadaki şartların yeniden oluşacaşını düşünüyorum. Bu şartlar içinde Eczacıbaşı’nın da yatırımlarını deşerlendirmesi lazım, bu yeni kurallara göre yönümüzü belirliyoruz.
~
CAPITAL: Eczacıbaşı kurumsallaşma adımlarını başarıyla atmış, büyümesini sürekli kılmış Türk holdinglerinden biri. Sizce bu işin sırrı ne?
- Eczacıbaşı’nın kuruluşunun 70’inci yaşına yaklaşıyoruz, ben son 30 yıldır aktif olarak bu kuruluşun içindeyim. Öncelikle söylemeliyim ki zamanında çok darbeler yedik. Benim için en önemli örnek, Özal dönemidir. O dönem hakikaten bizi çok etkileyen darbeler almıştık. Türkiye pazarına yönelik çalışırken birdenbire dünya rekabetini karşımızda bulduk. Çoşu şirket gibi hazırlıksız yakalandık, o kadar kökten bir deşişim yaşadık ki… O zamanlar ben de işin içindeydim, bu dönem birkaç yıl sinirlerimize mal oldu. Ama çok da iyi bir aşı oldu, o dönemde çok şey öşrendik. O yıllardan sonra krizlerde, rahat uyuma fırsatı bulduk. Bir de finansal anlamda, yeni yatırımlar yaparken tutucu davranarak ilerledik. Başarının sırrı, bildişin işi iyi yapacaşını kabul etmekten geçiyor. Biz yeni bir alana giriyorsak, o alanın faaliyetlerinin çok iyi irdeleyip yine biraz tutucu yaklaşırız. Bu şekilde büyümenin de doşru olduşunu düşünüyorum. Biz küçük bir şirket deşiliz, büyük şirketlerin hareket alanı kendi içinde küçük yatırımlarla çok daha hızlı gelişebiliyor. Yeni bir alana yatırım yaptışınızda, dişer şirketlerinize ayırdışınız yatırımlardan çekip veriyorsunuz. Halbuki ana iş alanlarınızda size sunulan sonsuz fırsat, yapmanız gereken sonsuz iş var. ışte bu dengeyi kurmakta çok dikkatli olmak zorundayız. Biz Eczacıbaşı’nda bu bilince her zaman sahip olduk. Bunlar hepimizin hemfikir olduşu ilkesel konular… Bence sır tüm bunlarda. Özetle şirketin saşlamlışını garantileyip kendi prensiplerine sahip çıkarak ilerlemek işin sırrı. Ayrıca kurumsallaşmayı iyi tamamladışımızı düşünüyorum, aile şirketi olarak yönetiminde de tüm sorumluluşun profesyonellere devredilmesi önemli bir adım. Tabii kurumsallaşmanın sonu yok ama başarı sırlarımız olarak bunları sayabilirim.

“HOŞGÖRÜ, İNOVASYON İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”

ÇALIŞAN KALİTEMİZ İYİ İnovasyon seviyesini, ülkenin içinde olduğu şartlardan soyutlayamıyorsunuz. Bugünden yarına inovatif bir toplum oldum demek de çok zor. Türkiye’nin yüksek kalitede, iyi bir çalışan gücü barındırdığına inanıyorum, ama toplum geneli için bunu söylemek de zorlanıyorum. Dünyada inovasyon kültürlerine sahip ülkelere bakarsanız, bu toplumların belli özellikleri var: Teknoloji, yetenek ve toleransa sahipler.
HATA YAPMA OLANAĞI Ben Türkiye’de yeteneklerin olduğuna eminim, teknoloji de sorun değil dışarıdan da ihraç edilebilir. Ama tolerans, yani hataya karşı hoşgörü en önemli nokta. İnovatif olabilmenin yolu, hata yapılabileceğini kabul etmekten geçiyor. Sınırsız düşünebilme yeteneğine izin verilmesi, hatta desteklenmesi gerekiyor. Eğer ülke olarak bu desteği vermez, bu koşulları sağlamazsanız bu yetenekler, Amerika’ya, Kanada’ya ve Avrupa ülkelerine gidiyor.
TÜRK ŞİRKETLERİ NASIL? Bu noktada, hangi büyüklükteki şirketlerden bahsettiğimiz önemli. Türkiye’de KOBİ’ler, ekonominin yüzde 95’inden fazlasını oluşturuyor. Türkiye’de belli başlı büyük şirketlerde bu kültür var, inovasyon yapılıyor. Ama bunu tüm şirketler genelinde söylemek mümkün değil. 2005’te Ar-Ge harcamaları ülke GSMH’sinin binde 7’si kadardı. 2010’da yüzde 2’ye çıkarılması isteniyordu. Bu yüzdesel büyüme için bugün Ar-Ge’de çalışan 5 bin kişinin 2,5 katına, yani 12-13 bine çıkarılması lazım. Aynı şekilde bu inovasyonların pazarını hazırlamanız, laboratuarlarını kurmanız lazım. Kaldı ki aslında bu bir kuşak meselesi...
~

“BİLİŞİM İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM OLABİLİR”

CAPITAL: Bilişim sektöründe kalifiye çalışan eksikliği olduğunu biliyoruz. Bu durum bir fırsat olarak değerlendirilebilir mi?
- Türkiye’deki işgücü eğitimi, eğer gereksinimlere göre planlanırsa bilgi ve iletişim alanında büyük şans olabilir. Şu an yoğun bir işsizlikle karşı karşıyayız, hem genç hem orta kademe hem de kıdemli elemanlar işlerini kaybediyor. Buna karşılık bilgi ve iletişim teknolojilerinde de açık görüyorsunuz. Kısa ve orta dönemde teknik eğitimle bu kişiler, kendi tecrübelerini de üzerine ekleyerek hazırlanabilir. İş-Kur’un böyle bir planı var, bunun bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin 5 yıl sonra neye ihtiyacı olduğunu görmemiz ve hem gençleri hem bugün iş arayanları buna hazırlamamız lazım.

“BİLİŞİM ALANINDA TOPLULUK İÇİNE HİZMET VERİYORUZ”

GRUBA AĞIRLIK VERİYORUZ
Eczacıbaşı Bilgi İletim (EBİ) olarak artık sadece topluluk içine hizmet veriyoruz. Dışarıya yönelik çok küçük çaplı işler yapıyoruz, bazı şirketlere eğitim, altyapı ve danışmanlık hizmetleri sağlıyoruz. Aslında bir dönem topluluk dışına da hizmet vermeyi denedik. Ama bizim topluluk içinde bu hizmetleri almaya daha çok ihtiyacımız var. Öyle bir durum oluyor ki hem dışarıya hem topluluğa hizmet verdiğinizde, kriz anında kendi işlerinize ağırlık veriyorsunuz. Bunu ben de biliyorum, çalıştığımız şirketler de biliyor. Kendi grubunuza bilişim hizmetlerine ağırlık verme durumda oluyorsunuz.

KRİZ SONRASI DEĞERLENDİRECEĞİZ Buna bir odaklanma adımı da diyebiliriz. Topluluğunun kendi iddialı ihtiyacını gidermeye yönelik bir çabası bu... Yerleşik Tasarım Merkezi projemiz vardı, krizin başında darbe yedi. Biz 2008’de büyük şirketlere yönelik birtakım ürünler geliştirmeye kalkıştık, çok da başarılı gidiyordu. Ama krizde aniden herkes muslukları kapayınca biz de bu alanda, tabiri caizse kepenkleri indirdik. Kriz sonrasında yeniden şirketlere bilişim hizmetleri vermeyi düşünebiliriz. Elimizde önemli bir potansiyel olduğu kesin. Bu karar, gelecekte fırsatları değerlendirme meselesi…

“İNOVASYONDA BELLİ OLGUNLUĞA GELDİK”
CAPITAL: Eczacıbaşı Topluluğu olarak inovasyona önem verdiğinizi biliyoruz, bu alanda neler yapıyorsunuz? - Biz önce toplam kalite kavramını içimizde yoğun olarak geliştirdik. Ardından yenilikçilikle iç içe olduk. 10 yıldır topluluk içinde inovasyon ödülleri veriyoruz. Topluluk İnovasyon Çalışma Grubumuz, 2005’te faaliyete geçti. TÜSİAD’ın “Discover Corporate America” gezileri kapsamında inovasyon lideri kuruluşları ziyaret ettik ve “İnovasyon Gelişim Planı”nı oluşturduk. İnovasyon metodolojisi olarak Mavi Okyanus’u benimsedik. Neredeyse tüm şirketler bu metodolojinin eğitimini aldı, o yapı üzerinde çalışıyor. Tabii sistemin yerleşmesi 3-5 yılı alıyor, alışkanlıkların edinilmesi daha da fazla zaman alıyor. En son VitrA Bozüyük İnovasyon Merkezi’nin temelini attık. Ben inovasyon anlamında belli bir olgunluğa ulaştığımıza ve daha da farklı noktalara gidebileceğimize inanıyorum. Hata konusunda da toleransımız var, onsuz zaten olmaz. Aslında inovasyonda 10 projeden ancak 1-2’si başarılı olabiliyor. Burada hata yapma olanağı da verilmeli.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz