İnsan kaynaklarının önemi artacak

Organizasyondaki insanları iyi kullanmak amacıyla başlayan süreç, evrimleşerek bugünkü İK yaklaşımına kadar geldi.

1.02.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Bugün şirketlerdeki insan kaynakları bölümlerinin geçmişi, çalışanların verimliliğini artırmak için kurulan personel ilişkileri ve daha sonra da sendikal ilişkileri düzenlemek amacıyla oluşturulan endüstri ilişkileri bölümlerine uzanıyor. Organizasyondaki insanları iyi kullanmak ve işin sağlığını garanti altına almak amacıyla başlayan süreç, evrimleşerek bugünkü İK yaklaşımına kadar geldi.

İNSAN KAYNAKLARININ RÖNESANSI
Birçok şirket artık günü kurtarmaktan geleceği yaratmaya sıçramanın yaratıcı ve katılımcı insan gücünden geçtiğini fark ediyor. İnsanların inovatif kapasiteleri ve gönüllü katılımları, talimatla değil ancak doğru ortamları ve sistemleri oluşturarak harekete geçirilebilecek şeyler. Çalışanlarının inovasyon potansiyelini harekete geçirmek de şirketlerin sürüden ayrılmasının temel koşullarından biri. Maliyet, kalite, hizmet, ürün tasarımı, teknoloji, üretim metotları gibi rekabetin klasik alanları da kısa sürede kopyalanabiliyor ve sürdürülebilir bir avantaj sağlamıyor. Şirketler için farklılaşma bir hayat memat meselesi ve farklılaşmanın tek yolu inovasyon. İnovasyonun da sonuçta sürece katılan insanlarla ilgili olması insan kaynaklarını başrole oturtuyor. Eskiden arka-ofis görevlerinin ve başka bir yere yapıştırılamayan idari işlerin toplandığı ve bu görünümüyle şirketin stratejik süreçlerinin ve karar organlarının bir parçası olamayan insan kaynakları fonksiyonu, dünyanın bilgi ekonomisinden inovasyon ekonomisine geçtiği bu evrede gerçek değerini ve rolünü hızla bulmak zorunda. Şirketlerin inovatif olma ve gelecek için rekabet etme motivasyonları bunu gerektiriyor. İnsan kaynaklarının rönesansı olarak adlandırabileceğimiz bu yeni dönem, neleri içeriyor ve İK geleceğin şirketlerinde hangi rolleri ile önem kazanacak?  ~

YENİ KÜLTÜRÜN BAŞ MİMARI
Henry Ford’un insanların kafalarını neden işe getirdiğini merak ettiği günler çok geride kaldı. Bugün şirketlerin en önemli sermayesi insanlarının kafasının içindekiler. Bilgi her yerden alınabiliyor, hatta bedava veya bedavaya yakın bulunabiliyor. Önemli olan bilgiyi, yaratıcı bir şekilde kullanarak özgün ve ciddi ticari fayda sağlayacak bir şeye dönüştürebilmek. İşte bu da insanların yaratıcılığını ve tutkularını harekete geçirmekle olabilecek bir şey. Bu önemli dönüşümde orkestrasyon görevi İK’ya düşüyor. Sosyal trendlerle birlikte şirketlerin çalışanları da
değişiyor. İşin ilginç ve zorlayıcı olması, yaratıcılığa önem veren bir şirkette çalışmak, sosyal ağları işyerinde de sürdürmek önem kazanıyor. Bu trendleri izlemek ve şirketi yetenekli insanları çeken bir yer haline getirmek de İK’nın işi. İnovatif bir şirkete dönüşebilmek için liderlik ekibinin rollerinde ve hedeflerinde yapılacak değişiklikler ve politik ortamın ayarlanması, şirketin her kademesini inovasyon çabasına katarak sürdürülebilir rekabetçiliği desteklemek de işin bir parçası. Her şirketin içinde keşfedilmemiş veya keşfedilmiş de iyi değerlendirilememiş bir yetenek havuzu var. Kimde hangi yetenekler olduğunu ortaya çıkarmak ve bunları desteklemek, eğitimlerle
geliştirmek de farklılaşmak isteyen bir şirket için kritik önemde. Yetenek bilmeye dönük eğitimlerde alınacak
geri dönüş, bilgi yükleme tipi eğitimlerin çok ötesinde olabilir. Mevcut insan gücü harekete geçirilirken şirkete
katılacak taze kana da dikkat çekmek istiyorum. Yeni  fikirlerin ortaya çıkabilmesi ve gelişebilmesi için
organizasyonda çeşitliliği hedeflemek lazım. Şirketler genelde, şirket çoğunluğuna uyacak insanları işe alır.
Bu da hepsi aynı şekilde düşünen bir insanlar grubuna neden olur. Oysa değişik tarz, merak ve geçmişlere sahip insanlar işe alınırsa şirket çok daha dinamik bir hale gelebilir. İK’nın burada da başrolde olduğunu söylemeye gerek var mı? Artık insanlar, bireysel ve takım olarak şirkete değer katmak, yaptıkları işlerde gelişme sağlamak, heyecan verici işler ortaya koymak istiyor. İş ortamı ve kaynaklar da buna uygun tasarlanmak zorunda. Geçmiş yıllarda ofislerin standart düzeni haline dönüşen çalışma bölmelerinin ideal çözümler olmadığı biliniyor. Bugün hem bireysel hem de ortak çalışmaya izin veren esnek birimler geçerli. Bütün mekanların iletişim ve işbirliğini sağlayacak şekilde tasarlanması gerekiyor. Bir başka nokta da çalışanlara
bir düşünme ve proje zamanı ayırmak. Önümüzdeki dönemde çalışanların gönüllü katılımı ve yaratıcılıklarını ortaya koymaları, farklılaşarak öne çıkmanın anahtarını oluşturacak. Şirketlerde bunu sağlayan yeni kültürün baş mimarı da İK olacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz