Türkiye Kopenhag’da ne yapmalı?

Aralık ayında yapılacak olan “Kopenhag İklim Değişikliği” konferansına bütün devletler katılacak

1.08.2009 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Türkiye Kopenhag’da ne yapmalı?
Birleşmiş Milletlerin organize ettiği “Kopenhag İklim Değişikliği” konferansı, aralık ayında yapılacak. Bütün devletler, en üst kademede katılacak ve bu küresel soruna çözüm bulmaya çalışacak.
Bilindiği gibi iklim değişiklikleri, yerküremizin yabancı olmadığı bir konu. Evrendeki çeşitli nedenlerle dünyamız, tarihinde yüzlerce defa iklim değişikliklerine sahne olmuş. Bu bakımdan iklim değişikliğinin doğal olduğu düşünülebilir; hatta “Ne var bunda, yüzlerce defa olmuş bir şeyin, neden bu kadar lafını edip sorun olarak ortaya koyuyorsunuz” denilebilir. Bu sefer iklim değişikliğini, diğerlerinden ayıran bir unsur var: İklim değişikliğine, ilk defa insanoğlu neden oluyor. Dolayısıyla yine insanoğlu, çözümler üreterek bu durumu bir hale yola koyabilir. İşte Kopenhag konferansında, bu “hale yola koyma” yöntemleri ve uygulamaları üzerinde çalışılacak.
Eğer etkin önlemler alınmazsa, örneğin bugün 5 yaşında olan bir çocuk, en verimli çağları olan 45 yaşlarına geldiğinde içinde yaşayacağı dünya, karmaşa ve felaketler arasında gidip gelecek.
İklim değişikliğinin en büyük, en can alıcı sebebi, “sera gazları”. Bunların içinde en yaygın olanı ise karbondioksit. İşte uzmanlar, karbondioksitin atmosfere salımını sınırlayıp durdurabilir ve hatta geriletebilirse iklim değişikliğinin büyük felaketlere yol açmadan durdurulabileceğini ileri sürüyor. Bu, tabii ki hayal ürünü olarak da görülüyor.
İklim değişikliğine neden olan salınımların büyük kısmını, gelişmiş ülkelerin bilinçsizce atmosfere saldığı gazlar oluşturuyor. Özellikle endüstri devriminden sonraki dönemde, bu yoğun bir şekilde yapıldı. Bu nedenle çözümde en büyük sorumluluk da gelişmiş, sanayileşmiş Batı ülkelerine düşüyor. Onların kendi yaşam biçimlerini değiştirerek, ellerini ceplerine atarak hem kendi uyarlamaları için büyük kaynak ayırmaları hem de gelişmekte olan ülkelere bu yolda büyük maddi destek vermeleri gerekiyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, sanayilerini geliştirmek, ihtiyacı olan enerjiyi üretebilmek amacıyla karbon salımı bakımından büyük baskı altında kalıyor. Gelişmiş ülkelerin bu aşamada, mutlaka büyük maddi destekler vermesi gerekiyor. Gelişmiş ülkelerin kendileri de 2020’ye kadar 1990 yılı karbon salımı seviyelerinin yüzde 40 altına düşmeleri ve gelişmekte olan ülkelerin de düşürme çabasını finansal olarak desteklemeleri gerekiyor.
Türkiye ise Kopenhag konferansına sessiz ve pasif bir izleyici konumunda olmadan, çözüm için senaryolar oluşturmalı, bu çözüm önerilerini de konferansda sadece sunmakla kalmayıp gelişmekte olan ülkelere liderlik etmelidir. Türkiye, çok yoğun bir çalışma yapmalı, çok iyi hazırlanarak gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını yavaşlatmadan, kendilerinin 1990 karbon salımı seviyelerinden yüzde 20 indirimi, 2020 yılına kadar nasıl sağlayacağının senaryolarını etkin biçimde hazırlamalı. Bunun maliyetini çıkararak Kopenhag’da bilimsel dayanağı olan maddi taleplerde bulunmalıdır. Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akacak maddi desteğin bütünsel boyutunu da dile getirmeli; bunu yine bilimsel çalışmalara dayandırmalıdır. ~
Konferansda, bu savını kabul ettirmeye çalışmalı ve kabul edildiğinde Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerin alacakları bu “tazminat” niteliğindeki büyük maddi destek için şeffaflık, hesap verilebilirlik ve yönetişim ilkelerine dayanan yönetim modellerini ortaya koymalıdır. Unutulmamalıdır ki pek çok geri kalmış veya gelişmekte olan ülkede, Batı’nın maddi destekleri, o ülkelerin idarecileri tarafından çarçur edilmiştir; bunun en güzel örnekleri Afrika ülkelerinde görülmüştür. Bu bakımdan mutlaka yönetim ve etkin yönetişim modelleri ortaya konulmalıdır. Yani Kopenhag’da iyi çalışılmış somut önerilerle liderlik yaparak çözüm için büyük katkıda bulunmalıdır. Türkiye, bunu yapabilecek güçte ve birikimdedir. Türk hükümetine, bürokratlarına, bilim adamlarına düşen görev budur. Hükümetimizi, bürokratları ve bilim adamlarını, bu vizyon doğrultusunda görevlendirerek önderlik yapacak kişi de Başbakanımız olmalıdır. Bu konferans sonunda, bütün kuşaklar böyle katkı yaparak çözüm getirmiş Türkiye’nin liderlerini büyük hayranlık ve övgü ile anacaktır. Bunları gerçekleştirmek için önümüzde sadece 4 aylık bir zaman kalmıştır. Kolları sıvayarak, gecikmeden bu çalışmalara girme zamanıdır. Haydi Türkiye!



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz