Piyasa tahminleri

2016 için piyasa tahminlerini ve yatırım stratejileri...

1.03.2016 16:53:070
Paylaş Tweet Paylaş
Piyasa tahminleri
"HİSSE PİYASALARI FIRSAT SUNACAK"
TEB Portföy Yönetimi Genel Müdürü Selim Yazıcı, 2015’te gözlerin FED üzerinde olduğunu, 2016’da ise Çin’in izleneceğini söylüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: “2016’da dikkatler Çin’in üzerinde olacaktır. Çin’in büyüme rakamları ve Yuan’ın değeri, dikkatle izlenecek. Orta ve uzun vadede ise takip edeceğimiz ana global gösterge, gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışı hareketleri olacak. Hem petrol düşüşü hem de FED’in sıkılaşması, bu trendin devam etmesini sağlayabilir. Çin’den çıkabilecek yüklü yabancı fonlar, gelişmekte olan ülke kurları üzerinde hasar bırakabilir. Güçlü bir risk almama trendinde ise TL pozitif ayrışamayabiliyor. Bu büyük risk dışında, Türkiye’nin iyileşmeye başlayan siyasi istikrar, cari açık, bütçe, reform adımları gibi makro göstergeleri ve oldukça cazip olan değerlemeler nedeniyle kısa vadeli fon akışlarına sahne olabilir. Bundan sonra Türk piyasaları biraz daha iç gelişmelere odaklanabilir. Özellikle enflasyon beklentisinin aşağı gelmesi, başarılırsa piyasa açısından gerçekten olumlu bir tablo ortaya çıkabilir.
KUR ZAYIF SEYREDER
Dövizde küresel gelişmelerin yanı sıra siyasi gelişmeler de izlenecek. Özellikle nisan ayında Merkez Bankası (MB) başkanlığı seçimi ve bölgedeki jeopolitik gelişmeler, kurdaki volatiliteyi etkileyecektir. Bunların haricinde MB’nin FED’in faiz artışı sonrası izleyeceği politikalar ve Ortodoks para politikasına geçiş süreci dikkatle izlenecek. Makroekonomik tarafta ise cari açıkta yaşanacak beklentilerin üstünde bir iyileşme TL üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Beklentimiz kurun zayıf seyretmesi, ama 2015 yılındaki kadar büyük bir değer kaybı yaşamaması yönünde.
KISA VADELİ FAİZ CAZİP
MB politikaları, özellikle verim eğrisinin kısa ucu üzerinde oldukça etkili olacak. Şu anda geldiğimiz seviyeler kısa vadeli faizler için cazip. Orta ve uzun vade için gelişmekte olan ülkelere dair risk primi azalırsa ve enflasyon beklentilerinde bir iyileşme sağlanabilirse en az 50-60 baz puan aşağı yönlü faiz hareketi çok rahat bekleyebiliriz. Borsadan farklı olarak bono piyasasında yerli oyuncular hakim. 2016 yılında Hazine’nin rollover rasyosunu biraz daha aşağı çekeceği ve emeklilik fonlarının da büyümeye devam edeceği düşünülürse bir miktar “scarcity” (yokluk değeri) etkisi görülebilir. Bu da bono faizlerinin uygun bir ortamda aşağı gitmesini ve bono fonlarının sermaye kazancı yazmasını sağlayabilir.
BANKA HİSSELERİ
FED’in faiz artırım sürecine girdiği, seçimlerin sona erdiği, Avrupa ile ilişkilerin onarıldığı bir ortama girerken borsada orta ve uzun vade için alım fırsatları var. Ancak 2016 boyunca jeopolitik/siyasi bir olayın gündemi tamamen değiştirme riski bulunuyor. Böyle bir olay yaşanmadıkça özellikle diğer gelişmekte olan ülkelere oranla ortalama yüzde 45 daha ucuz olan banka hisseleri, 2016’da alım fırsatları sunacaktır. Yine küresel gelişmelere bağlı yaşanabilecek fon akışlarının yönünü gelişmekte olan ülkelere çevirmesi de borsa açısından olumlu etki yaratacak.

ÜÇ PORTFÖY ÖNERİSİ
 
Yatırım fonlarımızı önerirken az, orta ve ortayüksek risk grupları için ayrı ayrı dağılımlar öneriyoruz. Deneyimli ve uzman bir ekibin her ay yaptığı varlık dağılım toplantısı neticesinde yenileniyor. Az risk grup için mevduatta yüzde 65, ÖST fonunda yüzde 15 ve kısa vadeli bono fonunda yüzde 20 önerimiz var. Orta risk grubunda mevduatta yüzde 55, hissede yüzde 3, ÖST fonda yüzde 15 ve kısa ve orta vadeli bono fonunda yüzde 27 dağılım öneriyoruz. Yüksek risk grubu yüzde 45 mevduat, yüzde 10 hisse fonu, yüzde 10 ÖST fonu, yüzde 10 kısa ve orta vadeli bono fonu ve yüzde 25 uzun vadeli bono fonu tercih edebilir.~"RİSK GETİRİ DENGESİNİ GÖZETİN
2015’teki kırılganlıklara dikkat çeken Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Gülsevin Yılmaz, geçen yılı ve yeni yılı şöyle değerlendiriyor: “2015, riskli varlık sınıfında yer alan gelişmekte olan piyasalara yönelik kırılganlıkların ön plana çıktığı bir yıl oldu. Gelişmekte olan ülke varlıklarının gelişmiş ülke varlıklarından daha kötü performe ettiğini gördük. Yılbaşından bu yana MSCI dünya endeksi dolar bazında yüzde -2, MSCI gelişmekte olan ülke hisse endeksi dolar bazında yüzde -15 getiri elde etti. Aynı dönemde siyasi/jeopolitik risklerin ön plana çıktığı, kırılgan ekonomiler arasında yer alan Türk varlıkları ise en kötü performe eden piyasalardan biri oldu. MSCI Türkiye endeksi yılbaşından bu yana yüzde -34 getiri elde etti. Yılbaşından bu yana dolar karşısında yüzde 20 civarı değer kaybeden TL, Brezilya Reali’nden (yüzde -30) ve Güney Afrika Randı’ndan (yüzde -24) sonra en fazla değer kaybeden gelişmekte olan para birimlerinden biri oldu.
ABD ENFLASYONU İZLENECEK
2016 yılında Çin ekonomisindeki gelişmeler ve global merkez bankalarının para politikaları arasındaki ayrışma, global piyasaları şekillendiren ana makro risk olayları olmaya devam edecek. ABD Merkez Bankası (FED) 2008 krizi ardından uyguladığı genişlemeci para politikaları sonrasında para politikasında normalleşme sürecine 16 Aralık’ta başladı. FED’in faizlerde başladığı bu normalleşme süreci ise global ekonomide tarihsel ayrışmaların yaşandığı bir ortamda gerçekleşiyor. Global piyasalarda, jeopolitik ve Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden kaynaklı bir risk yaşanmadığı sürece FED’in faiz artırımlarında yumuşak davranacağı beklentisi var. Yine Avrupa ve Japonya merkez bankalarının genişlemeci para politikalarının devamı beklentisiyle birlikte riskli varlıklar açısından 2016 yılının başlarında daha olumlu bir piyasa ortamı olabilir. Fakat 2016 yılı için en önemli risk, ABD’de enflasyonun, kısmen baz etkisi nedeniyle yükselme potansiyeli. Bunun gerçekleşmesi durumunda tüm piyasalar için riskli bir süreç başlayabilir.
İYİMSER SENARYO
2015 yılında en kötü performe eden piyasalardan biri olan Türk varlıkları, gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik ilginin artması durumunda, 2016 yılı başlarında daha olumlu performans gösterebilir. Fakat yılın tamamı için kesin öngörülerde bulunmak zor. Örneğin global genişlemeci politikaların devamı, faiz artırımlarında yumuşak davranacak bir FED ve Çin ekonomisinde dengelenmenin görülebileceği, içeride ise siyasi/jeopolitik risklerde artışın görülmeyeceği daha iyimser bir senaryoda BİST 100 Endeksi’nde 90.000, dolar/TL’de 2,75, gösterge faizde yüzde 9,20 seviyeleri görülebilir. Ama bunlar daha iyimser senaryoda görülebilecek seviyeler.”

TL VARLIKLAR ÖNDE 

2015’te gördüğümüz güçlenen dolar, yükselen faizler ve zayıf gelişmekte olan ülkeler trendlerinin devamını getirebilir. 2016, piyasalarda volatilitenin yüksek olduğu riskli varlıklar açısından daha temkinli bir duruşun ön plana çıktığı bir yıl olabilir. Bireysel yatırımcıya risk profilini, dikkate alarak enstrüman bazında çeşitlendirmeye gitmesini ve böylece risk getiri arasındaki dengeyi gözetmesini öneriyoruz. Yatırımcılar, çıkabilecek fırsatları hızlı değerlendirebilmek için portföylerinin büyük bir bölümünü likit enstrümanlarda tutabilir. Yüzde 45 mevduat ve sabit getirili menkul kıymetler, yüzde 30 hisse, yüzde 25 döviz şeklinde portföy şekillenebilir.~HİSSE VE FAİZDE GÖRÜŞÜMÜZ OLUMLU
2015’te dünyada genel olarak düşük büyüme ve düşük enflasyon ortamının devam ettiğini, arzı ancak karşılayacak kadar düşük talebin gerçekleştiğini, ülkelere ve bölgelere özel risklerin ön plana çıktığı kırılgan bir dengenin hakim olduğunu söyleyebiliriz” diyen HSBC Portföy Genel Müdürü Namık Aksel, değerlendirmesine şöyle devam ediyor: “Gelişmekte olan piyasalarda (GOP) genel olarak varlık fiyatları daha da ucuzladı, para birimleri ciddi oranda değer kaybetti. Enerji ve emtia ihraççısı ekonomilerin sıkıntılarının arttığı bir ortamda ülkeler arası ayrışmalar iyice belirginleşti. 1988’den beri ilk defa GOP’lardan sermaye çıkışının yaşanacağı 2015’te, Türkiye sermaye piyasalarından da 8 milyar doları aşkın çıkış yaşandı. Böylece TL, 2003’ten bu yana reel olarak en düşük seviyelerine geriledi, uzun vadeli faizler yüzde 3-4 arttı ve Türk şirketleri dolar bazında ortalama yüzde 35 daha ucuzladı. Dünya ekonomisindeki kırılgan denge görünümü 2016’ya girerken de sürüyor.
YABANCI ÇOK SATTI
Türkiye enerji ithal eden ülkeler kategorisinde olmakla beraber, varlıkları kırılgan ve riskli ülkeler kategorisinde fiyatlanıyor. Türkiye’ye yatırım yapan yabancı fonlara 2004-2013 arasında girmiş olan fon akımlarının yüzde 55’i, son 2,5 yılda çıkış yaptı. Sadece yabancı yatırımcı değil, lokal birey ve kurumların da bu belirsizliğin arttığı dönemde döviz taleplerini artırdığını gözlemledik. Ancak 2016’ya girerken Türkiye ile ilgili olarak fiyatlanan risklerden siyasi risk büyük ölçüde azaldı. En azından önümüzde uzun bir dönem seçimleri konuşmayacağız. Yapılacak çok iş var. Tekrardan ekonomiye odaklanmak gerekiyor. Somut adımları da gördükten sonra piyasalar ve özellikle yabancı yatırımcılar, Türkiye’nin yüzde 3’ün altına düşmeyen büyüme kapasitesi, bütçe performansı, enerji maliyetlerindeki düşüş ve azalan dış ticaret açığı gibi artılara odaklanacaktır. Yatırımcıların böylece Türk varlıklarına tekrar ilgi gösterebileceğini bir kenara not etmek gerekiyor. Jeopolitik risklerin nasıl geliştiği de dikkatle izlenmeli. Olay riski diyebileceğimiz bu kategoride en kötünün fiyatlanması, olay gerçekleşmeden önce çoğunlukla mümkün değil. Ancak gerçekleşen olaylara baktığımızda bu risklerin de büyük oranda fiyatlandığını, tansiyonun düşmesiyle beraber piyasalarda olumlu yönde hızlı fiyatlamaların da olabileceği de hesaba katılmalı.
TL DEĞER KAZANABİLİR
Kısa dönemde pozisyonlanmaların aynı yönde ve döviz ağırlıklı olduğunu, o yüzden spekülasyon amaçlı döviz taşıyan yatırımcıların dikkatli olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolar karşısında değer kaybedip değer kazanabilir ama 2016’nın tümüne baktığımızda TL’nin reel olarak değer kazanacağını öngörüyoruz. Piyasaların aşırı fiyatlama davranışı nedeniyle Türkiye’de hisse senedi ve devlet tahvilleri temel analizin gerektirdiği değerlere göre ucuz durumda. Kurum olarak hem hisse hem de faiz piyasasındaki uzun vadeli görüşümüz olumlu.”

EMEKLİLİKTE RİSK ARTIRILABİLİR 

Özellikle emeklilik gibi uzun vadeli portföylerde, bu tür dalgalanma ve belirsizlik nedeniyle temel analizin gerektirdiği değerlerden ucuz göründüğü dönemlerde, riskli varlıklara yatırımı artırmak akıllı bir strateji olabilir. Yatırımcıların portföylerini gözden geçirip kendi risk profillerine göre uygun bir şekilde hisse, uzun vadeli devlet tahvili ve ÖST gibi varlıklara ağırlık veren fonları seçerek, toplam risk seviyelerini artırmaları için zamanlama uygun görünüyor.~TL'DE DÜŞÜŞ ALANI SINIRLI
İş Portföy Yönetimi Genel Müdürü Tevfik Eraslan, 2016 için üç konuya dikkat çekiyor. Erarslan’ın yeni yıl değerlendirmesi şöyle: “2016’da küresel piyasalarda gelişen ekonomilerin büyüme dinamikleri, FED’in faiz artırım hızı ve petrol fiyatlarının seyri belirleyici olacaktır. FED’in faiz artırımına yavaş da olsa devam edeceği, petrol fiyatlarının 2015 ortalamasının üzerine çıkacağı bir senaryoyu temel alıyoruz. Büyümenin yüzde 3,3 ile bu yıla benzer seyrettiği, cari açığın arttığı, enflasyonun ise asgari ücret zammı sebebiyle yüzde 8’in üzerindeki seviyesini koruduğu bir yıl öngörüyoruz. Yurtdışında öne çıkan riskler; FED’in faiz artırım hızına bağlı olarak piyasalarda aşırı oynaklık yaşanması ve küresel büyüme oranlarının düşmeye devam etmesi. Yurtiçinde ise yapısal reformlar, para politikası ve jeopolitik gelişmeler yakından takip edilecek.
SEPETE KARŞI YÜZDE 6 KAYIP
2016 yılında TL’de, dolar ve Euro sepeti karşısında reel olarak değerlenmesini (yüzde 6 civarında ilave değer kaybı) öngörüyoruz. Dolardaki güçlenme eğiliminin küresel olarak devam etmesiyle TL’nin dolar karşısındaki değer kayıpları daha belirgin olabilecek. Gelişen ülkelere sermaye girişlerinde ilave bir yavaşlama olmayacağını düşünsek de FED’in faiz artırım süreçlerinde, gelişen ülke para birimlerinin bir miktar baskı altında kalması yüksek ihtimal. Diğer yandan, reel olarak halihazırda tarihi düşük seviyelerine yakın olan TL’de bundan sonra daha fazla düşüş alanı sınırlı görünüyor. Ayrıca MB’nin sıkı duracağı yönündeki beklentimiz, düşük enerji fiyatları ve Türkiye’nin doğrudan Çin’deki yavaşlamadan etkilenmemesi gibi tamponlar, TL için dengeleyici unsurlar.
FAİZDE ENFLASYON ETKİSİ
Asgari ücret zammı, elektrik ve doğalgaz zamlarıyla gıda enflasyonundaki katılık, 2016’da enflasyonda iyileşme olmasını engelleyecek faktörler olarak öne çıkıyor. Uzun zamandır hedefin üzerinde seyreden enflasyon, FED’in faiz artırımları paralelinde oluşacak faiz baskısının yurtiçinde de hissedilmesine yol açacaktır. MB’nin sadeleşme kapsamında bir haftalık repo faizini yüzde 9’a yükseltmesi, ortalama fonlama maliyetinde 50 baz puanlık sınırlı bir artışa giderek ABD’deki sıkılaşmaya ayak uydurması bekleniyor. Tahvil faizi üzerinde baskı unsuru oluşturan bu faktörlerin karşısında, Hazine’nin borçlanma ihtiyacındaki düşüş ve bu piyasadaki doğal alıcıların talepleri tahvil faizlerini sınırlayan unsurlar olmaya devam edebilir. İki yıllık tahvil getirisinin 2016 yılında yüzde 10,5 seviyesinde oluşmasını bekliyoruz.
TEMETTÜ VE UCUZ ÇARPAN
BİST 100 Endeksi, 2015’te gelişmekte olan ülke endekslerine göre oldukça olumsuz ayrıştı. Mevcut seviyeler benzer ülke değerleme çarpanlarına göre yüksek oranda iskonto içeriyor. 2016 Fiyat/Kazanç (F/K) çarpanı bazında iskonto oranı yüzde 25 seviyesine ulaştı. Mevcut seviyeler cazip olmakla birlikte enflasyon ve faiz hadlerinin görece yüksek olması, endeks üzerinde baskı yapacak temel unsur. Yüksek temettü ödeyen şirketlerle görece ucuz çarpanlarla işlem gören bankacılık sektörü, uzun dönemli yatırım açısından cazip görünüyor.”

PORTFÖY NASIL OLMALI? 

Her yatırımcının risk ve getiri profilinin farklılık gösterdiği gerçeği altında her yatırımcıya, kişiye özel portföy önerisinde bulunulması gerekir. Ancak tüm yatırımcılara bir fikir vermesi açısından örnek bir portföyde yüzde 30 özel borçlanma araçları fonu, yüzde 20 hisse senedi yatırım fonu ve yüzde 50 mevduat bulundurulması önerilebilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz