Tekstilin geleceği çok parlak

Şankaya'ya göre sektör Avrupa ile entegre olmalı.

1.05.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Tekstilin geleceği çok parlak

Tekstil ve hazır giyim sektörü, son iki yılı iyi geçirdi. Herkesin yok olmasını beklediği sektör, 2008 kriziyle adeta yeni bir çıkış yakaladı. Çıkışın ardında ise Avrupalı üreticilerin krize aşın stoklarla yakalanması vardı. Çin ile çalışan Avrupalı üreticiler, lojistik maliyetler nedeniyle fazla stokla çalışıyordu. Krizde bu stoklar şirketlere oldukça sıkıntılı zamanlar yaşattı. işte bu gerçek, pek çok büyük üreticinin tekrar Türkiye'ye dönmesine neden oldu. Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya, "Türkiye ile çalışan şirketler, daha stoksuz çalıştığı için krizden daha erken çıktı. Bunu müşterilerimiz fark etti" diye konuşuyor. Avrupalı büyük üreticilerin tedariki Türkiye ağırlıklı olmak üzere Avrupa'dan yapmayı düşündüklerini söylüyor ve ekliyor: "Türkiye'yi entegre yapısı nedeniyle çok avantajlı görüyorlar. Hıza sahibiz. Bu pazarlara yakın olmanın büyük avantajı var. Sektör son 5 yılda ciddi anlamda yapılandı. Hızlı modaya hizmet edebilecek inanılmaz bir esnekliğe sahip oldu. ileriye dönük olarak bu sektörden ümitliyim. Şankaya, Çin'in eski avantajlarını taşımadığını düşünüyor. "Orada da işçilikler artıyor. insanların yavaş yavaş yaşam beklentileri yükseliyor. Önümüzdeki günlerde çok ucuz Çin'i göremeyebiliriz" diye konuşan Şankaya, Çin'in önemli bir tüketim pazarı olacağına ve buraya ihracat yapılabileceğine inanıyor. Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya, tekstil sektöründe yaşanan son gelişmeleri, Uzakdoğu faktörünü ve geleceği Capital'e şöyle değerlendirdi:

Capital: Kriz sonrasında moda ve tasarımın Türkiye'de avantajlı konuma geçtiğini belirtmiştiniz. Ancak "Üretim ve ihracat desteklenmezse 6-7 yılda bu avantajı kaybedebiliriz" diye de eklemiştiniz. Üretim ve ihracat konularında desteklenmeye ihtiyaç duyulan konular nedir?
- Biz Türkiye'nin çıkış noktasını tasarımda görüyoruz. Bu alanda çok güzel yatırımlar yapılıyor. Bir ülkenin rekabetini sürdürebilmesi için üretimde rekabetçiliği sağlaması gerekir. Türkiye, rekabet endeksi sıralamasına baktığımızda 61'inci sırada yer alıyor. Burada ciddi bir çelişki var. Eğer kalıcı bir büyüme hedefliyorsak rekabetimizi çok iyi bir noktaya getirmeli ve ihracatımızı bu paralelde artırmalıyız. Türkiye'nin ihracatta sağladığı büyüme, gerçek büyümesinin içinde zayıf kaldı. Çünkü Türkiye gerçek büyümeyi iç tüketimle ve ithalatla sağladı. Yapılması gereken üretimdeki girdi maliyetlerini incelemek. Yüksek enerji maliyetleri düşürülmeli. Sanayicinin taşıdığı yükler hafifletilmeli. Bu da rekabette beklediğimiz avantajı sağlarsa Türkiye o kalıcı büyümeyi yakalar.

Capital: Küresel ekonomik kriz nedeniyle düşen tüketim ve daralan piyasalara karşın, tekstil ve hazır giyimde olumsuzluk beklenen ölçüde gerçekleşmedi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Global kriz bizim sektörümüze yaradı. Çünkü, 2008'den önce Uzakdoğu Avrupa'nın çok ciddi bir tedarikçisi olmuştu. Malların çoğunu Çin'den, Uzakdoğu'dan alıyordu. Krize inanılmaz stoklarla yakalandılar. Bunun faturasını Avrupa çok ağır ödedi. Fakat Türkiye ile çalışan şirketler, daha stoksuz çalıştığı için krizden daha erken çıktı. Bunu müşterilerimiz fark etti. Onun için Türkiye'den alımlarını daha sıklaştırdılar. Paritenin de etkisi büyük. Yani dolar 1,30'un altına düştüğü zaman Türkiye'den mal almak avantajlı oluyor. Bunları yakından izlemek lazım. Sektörümüzün artık fi-nansal araçları da kullanması gerekiyor.~

Capital: Bu şartlar altında hala bir Çin tehlikesinden bahsetmek mümkün mü?
- Güneydoğu Asya dediğimiz bölge, dünyanın en büyük üretim merkezi. Çin'de devasa tesisler var. Son zamanlarda Çin'deki kalkınma, işçi sıkıntısı yaşanmasına neden oldu. Fakat hemen çevresine baktığımızda Vietnam, Kamboçya, Bangladeş, Malezya ve Endonezya'da büyük bir nüfus var. Şimdi üretim oraya da kaymaya başladı. Yani oralar, her zaman dünyanın en büyük üreticileri olacak. Avantajını kaybetmez ama gelişmeyle beraber o pazarlar yavaş yavaş, aynı zamanda perakendede önemli bir pazar haline gelecek.

Capital: Maliyet avantajı olarak bakıldığında, 5 yıl önce Çin o maliyet avantajını nasıl yaşıyordu, şimdi nasıl yaşıyor? Aynı şeyi Türkiye açısından düşündüğümüzde durum nedir?
- 5 yıl önce Çin'in maliyet avantajı çok daha fazla hissediliyordu. Maliyetleri bize oranla çok daha düşüktü. Üretim olarak son 10 yılda her yeri salladı. Bugün Avrupa, Çin'in en büyük ithalatçısı olma konumuna geldi. 5 yıl sonra, yani bugün o büyük avantaj yavaş yavaş azalıyor. Orada da işçilikler artıyor. İnsanların yavaş yavaş yaşam beklentileri yükseliyor. Önümüzdeki günlerde çok ucuz Çin'i göremeyebiliriz.

Capital: Tüketiciler "Made in China" yerine "Made in Turkey" yazan ürünleri almayı daha çok tercih ediyorlar. Çin artık engelden öte avantaj olmuş diyebilir miyiz?
- Made in China'yı gördükleri zaman onlara itici geliyor. Örneğin, ben Burberry'nin ya da Hugo Boss'un CEO'larıyla konuştuğumda, "Stratejik olarak Çin'den mal tedarik etmek istemiyoruz" diyorlar. Tüketimi Çin'den sağlayacaklar ama tedariki Türkiye ağırlıklı olmak üzere Avrupa'dan yapmayı düşünüyorlar. Türkiye'yi entegre yapısı nedeniyle çok avantajlı görüyorlar. Hıza sahibiz. Bu pazarlara yakın olmanın büyük avantajı var. Sektör son 5 yılda ciddi anlamda yapılandı. Hızlı modaya hizmet edebilecek inanılmaz bir esnekliğe sahip oldu. İleriye dönük olarak bu sektörden ümitliyim.

Capital: Özellikle pamuk üretiminde dünyada çok önemli bir konuma sahiptik. Ancak şu anda gelinen noktada pamuğu ithal eder hale geldik. Sizce tekstilin büyümesinde pamuğun önemi nedir? Bu konuda neler yapılabilir?
- Pamuk bizim için stratejik ürün ilan edilmeli. Tekstil ve konfeksiyon olarak 22 milyar dolar ihracatımız var. Bu ihracatta ana hammadde pamuk. Biz hakikaten çok ciddi bir pamuk üreticisiydik, 1 milyon ton pamuk üretimimiz vardı. Geçen yıl 400 bin ton pamuk ürettik. Sektörümüzün en önemli hammaddesi olan pamuğun ciddi şekilde desteklenmesi lazım. Üretim 1 milyon tonlara çıkarılmalı. İthalata çok bağımlı olmamamız gerekiyor. Bu sayede rekabetimiz artar. Zaten Türkiye'nin 1,5 milyon ton pamuk üretebilecek toprağı da mevcut.

Capital: Bu yıl hammadde fiyatları sektörü nasıl etkiler? Fiyatlar yüzde kaç artacak?
- Bu yıl fiyat artışlarının devam edeceğini düşünüyorum. Özellikle pamuğun eski rezervlerine ulaşana kadar bu yüksek fiyatların devam edeceğini tahmin ediyorum. Bu biraz da arz talebe bağlı. Şu anda birçok markanın, yeni koleksiyonlarında pamuklu malların çeşidini azaltmaya başladığını görüyoruz.

Capital: Mevcut üreticilerin çoğu moda markalara ve perakende markalarına dönüştü. Bunun sektör açısından avantajı nedir?
- Zara'nın ve İspanya'nın bu alandaki başarısı, hem Portekiz'in bu sektördeki devamlılığını sağladı hem kendi içindeki tekstil üretimini devam ettirdi. Zara'nın mağazalarına gidin, hala yüzde 50'ye yakın kısmı Portekiz ve İspanya üretimidir. Bizim de Türkiye'den çıkaracağımız markaların üretimini Türkiye'de yapacağız. Bu bize değer katacak.~

Capital: Tekstilde şirketler hangi fırsatlara odaklanmalı?
- Çok daha fazla tasarıma, inovasyona odaklanmamız gerekiyor. Ürün geliştirmeye ciddi şekilde odaklanmalıyız. Avrupa ile entegre olmalıyız. Yavaş yavaş sektör oyuncularının Avrupa'da tasarım ve moda üzerine işbirliklerine girmesi gerekiyor.

Capital: Tekstildeki şirketlerin hedef pazarlarında bir değişim yaşandı mı? Şimdilerde şirketler, hangi ülkelere, ne tür müşterilere yoğunlaşıyor?
- Bizim satışlarımızın yüzde 80-85 oranı AB'ye. Sadece AB olarak da görmemek lazım. Aslında Avrupa'ya satılan mallar Uzakdoğu'ya gidiyor. Türkiye dünyanın en önemli markaları ile çok önemli işbirliklerine sahip.

Capital: Markalaşma yönünde tekstil sektörünün yaşadığı en büyük sıkıntılar nedir?
- Bu işin çok başındayız. 2008 krizinde bugün bahsettiğimiz birçok markanın el değiştirdiğini, yabancı şirketlere satıldığını ve bu sektörün ciddi krize gireceğini konuşuyorduk. Türkiye'de son 2-3 yılda alışveriş merkezlerinin açılmasıyla iç piyasadaki talep inanılmaz bir pazar yarattı. Onun için sektörün önünü tıkamadan desteklememiz lazım. Hükümetin, markalaşma ve mağazacılıkta çok güzel teşvikleri var. Markalarımızın korkmadan yurtdışına açılmalarını ümit ediyorum.

Capital: 2010, sektör açısından nasıl bir yıldı? Bu yıldan beklentiler nedir?
- Geçen yıl hazır giyim ve konfeksiyonda sektör yüzde 12-13 büyüdü. Tekstilde bu büyüme yüzde 16-17'lerde oldu. Burada hammadde maliyetlerinin artmasının etkisini görüyoruz. Biz herhalde aşağı yukarı Türkiye'nin hedeflediği büyümedeki ihracat hedeflerini yakalarız diye tahmin ediyorum. Geçen yılı hazır giyim ve konfeksiyonda 14,5 milyar dolarlık ihracatla kapadık. Bu rakam tekstilde 7 milyar dolardı.

Capital: Son birkaç yılda tekstil sektöründe birçok oyuncunun birkaç büyük şirkete odaklanıp üretimini ona göre yapma kararı aldığını gördük. Siz bu eğilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Son 2 yıldır dünyadaki büyük markaların uyguladığı en büyük strateji konsolidasyon. Çünkü, kotalar kalktıktan sonra baktılar ki inanılmaz sayıda ülke ve pazarlara dağılmışlar. Tedarikte çok ciddi değer kaybını gördüler. Markalar tedariklerini kontrol edemediklerini anladı. Bu doğrultuda konsolidasyona gitme kararı aldılar. Konsolidasyonla birlikte güçlü, üretimlerini denetleyebilecekleri büyük şirketlerle çalışmaya karar verdiler. Bu da onların üretimini kontrol edip kendi marka değerlerini artırmaya yönelik çok önemli bir adımdı. Burada en önemli adımlardan biri konsolidasyon ve standardizasyon. Daha az şirketle daha az ciro yapıp değeri daha fazla ön plana çıkarmayı hedeflediler. Bu açıdan bakıldığında Yeşim Tekstil'de de bunu yaptık. Biz de çok müşteri ile çalışıyorduk. Fakat baktık ki bu şirketlerin hepsine aynı servisi veremiyoruz. Biz de portföyümüzdeki 50 şirketi 12 şirkete düşürdük. Büyümemiz çok arttı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz