Tekstil ve hazır giyim sektörü, son iki yılı iyi geçirdi. Herkesin yok
olmasını beklediği sektör, 2008 kriziyle adeta yeni bir çıkış yakaladı.
Çıkışın ardında ise Avrupalı üreticilerin krize aşın stoklarla
yakalanması vardı. Çin ile çalışan Avrupalı üreticiler, lojistik
maliyetler nedeniyle fazla stokla çalışıyordu. Krizde bu stoklar
şirketlere oldukça sıkıntılı zamanlar yaşattı. işte bu gerçek, pek çok
büyük üreticinin tekrar Türkiye'ye dönmesine neden oldu. Yeşim Tekstil
CEO'su Şenol Şankaya, "Türkiye ile çalışan şirketler, daha stoksuz
çalıştığı için krizden daha erken çıktı. Bunu müşterilerimiz fark etti"
diye konuşuyor. Avrupalı büyük üreticilerin tedariki Türkiye ağırlıklı
olmak üzere Avrupa'dan yapmayı düşündüklerini söylüyor ve ekliyor:
"Türkiye'yi entegre yapısı nedeniyle çok avantajlı görüyorlar. Hıza
sahibiz. Bu pazarlara yakın olmanın büyük avantajı var. Sektör son 5
yılda ciddi anlamda yapılandı. Hızlı modaya hizmet edebilecek inanılmaz
bir esnekliğe sahip oldu. ileriye dönük olarak bu sektörden ümitliyim.
Şankaya, Çin'in eski avantajlarını taşımadığını düşünüyor. "Orada da
işçilikler artıyor. insanların yavaş yavaş yaşam beklentileri
yükseliyor. Önümüzdeki günlerde çok ucuz Çin'i göremeyebiliriz" diye
konuşan Şankaya, Çin'in önemli bir tüketim pazarı olacağına ve buraya
ihracat yapılabileceğine inanıyor. Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya,
tekstil sektöründe yaşanan son gelişmeleri, Uzakdoğu faktörünü ve
geleceği Capital'e şöyle değerlendirdi:
Capital: Kriz sonrasında moda ve tasarımın Türkiye'de avantajlı
konuma geçtiğini belirtmiştiniz. Ancak "Üretim ve ihracat desteklenmezse
6-7 yılda bu avantajı kaybedebiliriz" diye de eklemiştiniz. Üretim ve
ihracat konularında desteklenmeye ihtiyaç duyulan konular nedir?
- Biz Türkiye'nin çıkış noktasını tasarımda görüyoruz. Bu alanda çok
güzel yatırımlar yapılıyor. Bir ülkenin rekabetini sürdürebilmesi için
üretimde rekabetçiliği sağlaması gerekir. Türkiye, rekabet endeksi
sıralamasına baktığımızda 61'inci sırada yer alıyor. Burada ciddi bir
çelişki var. Eğer kalıcı bir büyüme hedefliyorsak rekabetimizi çok iyi
bir noktaya getirmeli ve ihracatımızı bu paralelde artırmalıyız.
Türkiye'nin ihracatta sağladığı büyüme, gerçek büyümesinin içinde zayıf
kaldı. Çünkü Türkiye gerçek büyümeyi iç tüketimle ve ithalatla sağladı.
Yapılması gereken üretimdeki girdi maliyetlerini incelemek. Yüksek
enerji maliyetleri düşürülmeli. Sanayicinin taşıdığı yükler
hafifletilmeli. Bu da rekabette beklediğimiz avantajı sağlarsa Türkiye o
kalıcı büyümeyi yakalar.
Capital: Küresel ekonomik kriz nedeniyle düşen tüketim ve daralan
piyasalara karşın, tekstil ve hazır giyimde olumsuzluk beklenen ölçüde
gerçekleşmedi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Global kriz bizim sektörümüze yaradı. Çünkü, 2008'den önce Uzakdoğu
Avrupa'nın çok ciddi bir tedarikçisi olmuştu. Malların çoğunu Çin'den,
Uzakdoğu'dan alıyordu. Krize inanılmaz stoklarla yakalandılar. Bunun
faturasını Avrupa çok ağır ödedi. Fakat Türkiye ile çalışan şirketler,
daha stoksuz çalıştığı için krizden daha erken çıktı. Bunu
müşterilerimiz fark etti. Onun için Türkiye'den alımlarını daha
sıklaştırdılar. Paritenin de etkisi büyük. Yani dolar 1,30'un altına
düştüğü zaman Türkiye'den mal almak avantajlı oluyor. Bunları yakından
izlemek lazım. Sektörümüzün artık fi-nansal araçları da kullanması
gerekiyor.~
Capital: Bu şartlar altında hala bir Çin tehlikesinden bahsetmek mümkün mü?
- Güneydoğu Asya dediğimiz bölge, dünyanın en büyük üretim merkezi.
Çin'de devasa tesisler var. Son zamanlarda Çin'deki kalkınma, işçi
sıkıntısı yaşanmasına neden oldu. Fakat hemen çevresine baktığımızda
Vietnam, Kamboçya, Bangladeş, Malezya ve Endonezya'da büyük bir nüfus
var. Şimdi üretim oraya da kaymaya başladı. Yani oralar, her zaman
dünyanın en büyük üreticileri olacak. Avantajını kaybetmez ama
gelişmeyle beraber o pazarlar yavaş yavaş, aynı zamanda perakendede
önemli bir pazar haline gelecek.
Capital: Maliyet avantajı olarak bakıldığında, 5 yıl önce Çin o
maliyet avantajını nasıl yaşıyordu, şimdi nasıl yaşıyor? Aynı şeyi
Türkiye açısından düşündüğümüzde durum nedir?
- 5 yıl önce Çin'in maliyet avantajı çok daha fazla hissediliyordu.
Maliyetleri bize oranla çok daha düşüktü. Üretim olarak son 10 yılda her
yeri salladı. Bugün Avrupa, Çin'in en büyük ithalatçısı olma konumuna
geldi. 5 yıl sonra, yani bugün o büyük avantaj yavaş yavaş azalıyor.
Orada da işçilikler artıyor. İnsanların yavaş yavaş yaşam beklentileri
yükseliyor. Önümüzdeki günlerde çok ucuz Çin'i göremeyebiliriz.
Capital: Tüketiciler "Made in China" yerine "Made in Turkey"
yazan ürünleri almayı daha çok tercih ediyorlar. Çin artık engelden öte
avantaj olmuş diyebilir miyiz?
- Made in China'yı gördükleri zaman onlara itici geliyor. Örneğin, ben
Burberry'nin ya da Hugo Boss'un CEO'larıyla konuştuğumda, "Stratejik
olarak Çin'den mal tedarik etmek istemiyoruz" diyorlar. Tüketimi Çin'den
sağlayacaklar ama tedariki Türkiye ağırlıklı olmak üzere Avrupa'dan
yapmayı düşünüyorlar. Türkiye'yi entegre yapısı nedeniyle çok avantajlı
görüyorlar. Hıza sahibiz. Bu pazarlara yakın olmanın büyük avantajı var.
Sektör son 5 yılda ciddi anlamda yapılandı. Hızlı modaya hizmet
edebilecek inanılmaz bir esnekliğe sahip oldu. İleriye dönük olarak bu
sektörden ümitliyim.
Capital: Özellikle pamuk üretiminde dünyada çok önemli bir konuma
sahiptik. Ancak şu anda gelinen noktada pamuğu ithal eder hale geldik.
Sizce tekstilin büyümesinde pamuğun önemi nedir? Bu konuda neler
yapılabilir?
- Pamuk bizim için stratejik ürün ilan edilmeli. Tekstil ve konfeksiyon
olarak 22 milyar dolar ihracatımız var. Bu ihracatta ana hammadde pamuk.
Biz hakikaten çok ciddi bir pamuk üreticisiydik, 1 milyon ton pamuk
üretimimiz vardı. Geçen yıl 400 bin ton pamuk ürettik. Sektörümüzün en
önemli hammaddesi olan pamuğun ciddi şekilde desteklenmesi lazım. Üretim
1 milyon tonlara çıkarılmalı. İthalata çok bağımlı olmamamız gerekiyor.
Bu sayede rekabetimiz artar. Zaten Türkiye'nin 1,5 milyon ton pamuk
üretebilecek toprağı da mevcut.
Capital: Bu yıl hammadde fiyatları sektörü nasıl etkiler? Fiyatlar yüzde kaç artacak?
- Bu yıl fiyat artışlarının devam edeceğini düşünüyorum. Özellikle
pamuğun eski rezervlerine ulaşana kadar bu yüksek fiyatların devam
edeceğini tahmin ediyorum. Bu biraz da arz talebe bağlı. Şu anda birçok
markanın, yeni koleksiyonlarında pamuklu malların çeşidini azaltmaya
başladığını görüyoruz.
Capital: Mevcut üreticilerin çoğu moda markalara ve perakende markalarına dönüştü. Bunun sektör açısından avantajı nedir?
- Zara'nın ve İspanya'nın bu alandaki başarısı, hem Portekiz'in bu
sektördeki devamlılığını sağladı hem kendi içindeki tekstil üretimini
devam ettirdi. Zara'nın mağazalarına gidin, hala yüzde 50'ye yakın kısmı
Portekiz ve İspanya üretimidir. Bizim de Türkiye'den çıkaracağımız
markaların üretimini Türkiye'de yapacağız. Bu bize değer katacak.~
Capital: Tekstilde şirketler hangi fırsatlara odaklanmalı?
- Çok daha fazla tasarıma, inovasyona odaklanmamız gerekiyor. Ürün
geliştirmeye ciddi şekilde odaklanmalıyız. Avrupa ile entegre olmalıyız.
Yavaş yavaş sektör oyuncularının Avrupa'da tasarım ve moda üzerine
işbirliklerine girmesi gerekiyor.
Capital: Tekstildeki şirketlerin hedef pazarlarında bir değişim
yaşandı mı? Şimdilerde şirketler, hangi ülkelere, ne tür müşterilere
yoğunlaşıyor?
- Bizim satışlarımızın yüzde 80-85 oranı AB'ye. Sadece AB olarak da
görmemek lazım. Aslında Avrupa'ya satılan mallar Uzakdoğu'ya gidiyor.
Türkiye dünyanın en önemli markaları ile çok önemli işbirliklerine
sahip.
Capital: Markalaşma yönünde tekstil sektörünün yaşadığı en büyük sıkıntılar nedir?
- Bu işin çok başındayız. 2008 krizinde bugün bahsettiğimiz birçok
markanın el değiştirdiğini, yabancı şirketlere satıldığını ve bu
sektörün ciddi krize gireceğini konuşuyorduk. Türkiye'de son 2-3 yılda
alışveriş merkezlerinin açılmasıyla iç piyasadaki talep inanılmaz bir
pazar yarattı. Onun için sektörün önünü tıkamadan desteklememiz lazım.
Hükümetin, markalaşma ve mağazacılıkta çok güzel teşvikleri var.
Markalarımızın korkmadan yurtdışına açılmalarını ümit ediyorum.
Capital: 2010, sektör açısından nasıl bir yıldı? Bu yıldan beklentiler nedir?
- Geçen yıl hazır giyim ve konfeksiyonda sektör yüzde 12-13 büyüdü.
Tekstilde bu büyüme yüzde 16-17'lerde oldu. Burada hammadde
maliyetlerinin artmasının etkisini görüyoruz. Biz herhalde aşağı yukarı
Türkiye'nin hedeflediği büyümedeki ihracat hedeflerini yakalarız diye
tahmin ediyorum. Geçen yılı hazır giyim ve konfeksiyonda 14,5 milyar
dolarlık ihracatla kapadık. Bu rakam tekstilde 7 milyar dolardı.
Capital: Son birkaç yılda tekstil sektöründe birçok oyuncunun
birkaç büyük şirkete odaklanıp üretimini ona göre yapma kararı aldığını
gördük. Siz bu eğilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Son 2 yıldır dünyadaki büyük markaların uyguladığı en büyük strateji
konsolidasyon. Çünkü, kotalar kalktıktan sonra baktılar ki inanılmaz
sayıda ülke ve pazarlara dağılmışlar. Tedarikte çok ciddi değer kaybını
gördüler. Markalar tedariklerini kontrol edemediklerini anladı. Bu
doğrultuda konsolidasyona gitme kararı aldılar. Konsolidasyonla birlikte
güçlü, üretimlerini denetleyebilecekleri büyük şirketlerle çalışmaya
karar verdiler. Bu da onların üretimini kontrol edip kendi marka
değerlerini artırmaya yönelik çok önemli bir adımdı. Burada en önemli
adımlardan biri konsolidasyon ve standardizasyon. Daha az şirketle daha
az ciro yapıp değeri daha fazla ön plana çıkarmayı hedeflediler. Bu
açıdan bakıldığında Yeşim Tekstil'de de bunu yaptık. Biz de çok müşteri
ile çalışıyorduk. Fakat baktık ki bu şirketlerin hepsine aynı servisi
veremiyoruz. Biz de portföyümüzdeki 50 şirketi 12 şirkete düşürdük.
Büyümemiz çok arttı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?