Madene inen inene

Sektöre dönük yatırımcı ilgisi, önümüzdeki süreçte artarak devam edecek.

1.08.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Madene inen inene
Aslında potansiyel uzun yıllardır konuşuluyor. Ancak işin maliyeti ve kârsızlığı, bu potansiyelin yatırıma dönüşmesini engelliyordu. Teknolojinin gelişmesiyle maliyetlerin düşmesi ve yeni teşvikler sektöre ilgiyi patlattı. Dev gruplar birbiri ardına bu alana giriş yapıyor. Ülker, Kiler, Demirören, Doğan Holding, Yıldız Holding ve Altınbaş son yıllarda sektöre giren yeni oyuncular. Ayrıca yabancı devler de Türkiye’yi radarına aldı. Dünya devi Avustralyalı BHP Billiton gibi küresel devler Türkiye’yi yakından izliyor. Çin, Avustralya, Kanada gibi ülkelerden devlerin yatırım yapması bekleniyor. Uzmanlara göre sektördeki bu hareketlilik, önümüzdeki dönemde de artarak sürecek. Ciner, Polat, Koza ve Dedeman... Türkiye’nin öne çıkan bu grupları, madencilik alanındaki faaliyetleriyle, yatırımlarıyla ilgi topluyor. Son yıllarda bu grupların arasına Ülker, Kiler, Demirören, Doğan Holding gibi yeni oyuncular da eklendi. Bu sektördeki dengelerin hızla değişmesi bekleniyor, Çünkü pazardaki oyuncu sayısı giderek artıyor, Sadece yerli değil, yabancı yatırımcıların da artan bir ilgisi söz konusu, Yeni teşvik paketinde “stratejik” sektörler arasında yerini alan madenciliğe olan ilgi son yıllarda hızlı arttı. Rakamlar da bunu doğruluyor. Enerji Bakanlığı verilerine göre, hem ruhsat başvurularında hem alınan ruhsat sayısında özellikle 2007 sonrasında adeta patlama yaşandı. Örneğin 1995-2004 arasında yapılan ruhsat müracaatı, yıllık ortalama 5 bin adetken, bu sayı son 5 yılda üç katına çıkarak 15 binler düzeyine ulaştı. Uzmanlar da yatırımcı iştahındaki yükselişe dikkat çekiyor. Hatta onlara göre bu sadece bir başlangıç. Sektöre dönük yatırımcı ilgisi, önümüzdeki süreçte artarak devam edecek. Özellikle sermayesi güçlü yerli oyuncuların pazara girişinde ve yerli-yabancı ortaklıkların sayısında artış bekleniyor.
CEZBEDEN POTANSİYEL
Aslında Türkiye, maden rezervleri açısından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alıyor. 132 ülke içinde toplam maden üretim değeri itibarıyla 28’inci sırada bulunan Türkiye, çeşitlilikte ise 10’uncu durumda. Uzmanlar, dünyada yaklaşık 90 çeşit maden üretildiğini belirtiyor. Bunun 60’a yakını ise Türkiye’de bulunuyor. Ancak sadece bor, mermer ve trona (soda külü) yatakları açısından dünya çapında önemli rezervlere sahibiz. Pazarın büyüklüğüne dair verilere gelirsek. Sektörün milli gelirden aldığı pay yüzde 1,5-2 arasında değişiyor. Bu oran 2000 yılında 0,99 düzeyindeydi. Ancak uzmanlara göre aslında gerçek büyüklük, bunun çok üzerinde. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer, asıl büyüklüğün 25-30 milyar dolar olduğunu söylüyor ve ekliyor: “GSMH hesaplamasında madencilik ürünleri olan cam, seramik, çimento, demir çelik, alüminyum; elektrik üretimi, sanayi ve kimya kapsamında değerlendirildiğinden sektörün gerçek ekonomik boyutu TÜİK rakamlarına yansımıyor.”~
Potansiyele dikkat çeken Özer, rekabet koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini de vurguluyor:“Türkiye’de çok zengin ve çeşitli maden rezervleri olduğu biliniyor. Madencilik ihracatımızın bu yıl yüzde 10 seviyelerinde artmasını bekliyoruz.” Dedeman Madencilik CEO’su Dündar Ergunalp de onunla aynı fikirde. “Jeolojik olarak Türkiye hem metal madeni hem sanayi madenlerinde yüksek potansiyele sahip” diyen Ergunalp, “Ancak ‘potansiyel çok’ demek ilgi çekmek için yeterli olmuyor. Çünkü bunu muhtemelen pek çok ülke dile getiriyor. Teşvikler önemli” şeklinde konuşuyor.

Tabloyu görmek için görseli tıklayın.

GİRİŞLER ÇOK HIZLANDI

Son birkaç yıldır oyuncu sayısının hızla artması da uzmanların altını çizdiği bu potansiyelin görülmesinden kaynaklanıyor. Zaten ruhsat sayısındaki yükseliş de bunu ispatlıyor. Enerji Bakanlığı verilerine göre, toplam ruhsat müracaatı 2007-2011 döneminde 60 bin civarında seyretti. Oysa bir önceki 5 yıllık dönemde (2002-2006) bu sayı, 50 bin 623 idi. Yani son 5 yılda yaklaşık yüzde 20’lik artış yaşandı. Çarpıcı yükseliş, sadece başvurularda değil, düzenlenen ruhsat sayısında da kendini gösteriyor. Son 5 yılda tam 32 bin 936 yeni ruhsat verildiği görülüyor. Ruhsat sayıları binlerle ifade ediliyor ama pazardaki oyunculara bakıldığında belli başlı 40-50 şirket öne çıkıyor. Bunların önemli kısmının yine 2005 sonrasında sektöre giriş yaptığı görülüyor. Bugün yabancı ortağı Alacer Gold ile Erzincan’da altın arayan Çalık Holding’in madenciliğe giriş yılı 2006. Tabii bu noktada 2004-2005 dönemindeki özelleştirmelerin de payı büyük. Eti Gümüş, Eti Bakır, Etki Alüminyum gibi kurumların birçoğu bu dönemde özel sektöre geçti. Son 1 yıldaki girişler ise dev grupların ilgisinin dinmeyeceğini gösteriyor. Örneğin Yıldız Holding, henüz 2 ay önce pazara girdi. Holdingin yatırım şirketi olan Gözde Girişim, işadamı Remzi Gür’e ait olan Kobin Madencilik’in yüzde 51’ini aldı. Kobin Madencilik, 2012 Ocak’ta TMSF’nin satışa çıkardığı Kümaş Manyezit’i 285,5 milyon dolara almıştı. Altınbaş Holding’in sahibi İmam Altınbaş ise tam 1  yıl önce Paladyum Madencilik’i kurarak “madenci işadamları” kervanına katıldı. İşadamı yaptığı açıklamada, “Daha önce girmediğimiz bir sektör olan madenciliğe adım atıyoruz. Altın olur, gümüş olur, bakır olur. Şirketimizi kurduk, araştırmalarımızı sürdürüyoruz” demişti.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

CANLILIĞIN GERÇEK NEDENİ

Peki devler neden şimdi bu sektöre giriyor? Hareketliliğin nedenleri neler? Troy Madencilik Kurucu Ortağı Cumhur Taşdelen, pazarı cazip kılan faktörleri şöyle sıralıyor: “Aslında madencilik hem arama hem çıkarma işlemleri anlamında yüksek maliyetli bir iş. Bu kadar meşakkatli bir sektörde olacaksanız, kâr marjlarının gerçekten yeterli olması gerekiyor, Eskiden kâr marjları bu maliyetleri kaldırmaya yeterli değildi. Dolayısıyla oyuncu sayısı azdı. Artık yükselen fiyatlar nedeniyle bu maliyetler kaldırılabilir hale geldi. Kârlılıklar arttı. Böylece yatırımcı için daha kazançlı bir hale geldi.” Tüprag Madencilik Müdürü Mehmet Yılmaz’a göre de ilginin asıl nedeni, artan fiyatlar. ~
Yılmaz, şunları söylüyor: “Son 10 yıllık dönemde metal fiyatlarının çok yükselmesi, özellikle altının, kurşunun, bakırın, çinkonun çok hızlı bir ralli süreci yaşaması bunun en önemli nedeni. Gerek yabancı gerekse yerli sermaye, artık bu işte çok ciddi bir gelecek olduğunu gördü. Ayrıca madenciliğin önündeki engellerin yeni maden kanunuyla kalkmış olması da diğer bir cazibe unsuru.” Uzun yıllardır sektörde olan Polat Holding’in CFO’su Baran Demir, “Gelişen teknolojiyle maden çıkarma maliyetlerinin azalması ve metal maden fiyatlarının artması, Türkiye’de de maden yatırımcılığına ilgiyi artırıyor” diye konuşuyor. Türkiye’de arama çalışmalarının uzun yıllar devlet tarafından yapıldığını anlatan Lidya Madencilik’in genel müdürü Mustafa Aksoy, “Türkiye’de arama çalışmaları uzun yıllar devlet tarafından yapıldı. Bu yüzden Türkiye, aramanın az yapılmış olduğu bir ülke. Ekonomik durumun iyileşmesi, sektör regülasyonlarının daha şeffaf hale gelmesi, emtia fiyatlarındaki yükseliş ve farklı sektörlerde biriken sermaye sayesinde pazara giriş hem içeriden hem dışarıdan hızlandı.”
İLGİ SÜRECEK Mİ?
Uzmanlara göre son yıllarda yaşanan bu hareketlilik henüz başlangıç. Asıl artış, önümüzdeki yıllarda çok daha net biçimde kendini gösterecek. Sektörün, yeni teşvik paketi kapsamında “stratejik sektör” olarak belirlenmesi de oyuncu sayısını artıracak. Böyle düşünenlerden biri de sektörün köklü oyuncularından Dedeman Madencilik’in CEO’su Dündar Ergunalp. Ona göre bu ilgide, yeni teşvik paketinin etkisi büyük. Ergunalp, “Teşvik paketi nedeniyle 2012 ve sonrasında pazara girişler daha da artacak” diyor. “Artık altın işi eskiye göre daha kârlı” diyen Troy Madencilik’in kurucu ortağı ve yöneticisi Cumhur Taşdelen ise “Artan kârlılık cazibeyi yükseltiyor. Onun için mali gücü kuvvetli olan şirketlerin yeni yatırım alanı olarak bu işe girmesi sürecek. Madencilik, geleceğin en önemli yatırım alanlarından biri” şeklinde konuşuyor. Krom Madencilik Yönetim Kurulu Üyesi Merve Harzadin Saha ise “Şu anda maden sektörümüz birçok yabancı stratejik oyuncunun da dikkatini çekiyor” sözleriyle Türkiye’nin küresel devlerin radarında olduğunu vurguluyor. Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan da diğer isimlerle benzer yorumları yapıyor ve ekliyor: “Dünyada ve Türkiye’de hammadde talebi sürekli artıyor. Fiyatlar da bu paralelde yükseliyor, Yatırımcılar için cazip bir kazanç ortamı doğuyor. Yeni oyuncu girişlerinin en büyük nedeni, sektörün sunduğu bu fırsatlar.” Alp Gürkan, rekabette yeni bir döneme girildiğini ve mevcut oyuncuların da yatırımlarını hızlandırdığını ekliyor: “Örneğin biz 6 yıllık süre içinde yaklaşık 200 milyon dolarlık yatırım yaparak yılda 2 milyon ton taş kömürü üreteceğiz.”~

YENİ YATIRIMLAR YOLDA
Yatırım atağına geçen sadece Soma Grubu değil. Örneğin Alacer Gold Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yetkiner, kendi şirketinin planlarını şöyle paylaşıyor: “Alacer Gold ve Lidya Madencilik ortaklığı altında Türkiye’de faaliyette olan henüz tek maden işletmesi var. O da Çöpler Maden İşletmesi. Ancak Tunçpınar, Karakartal ve Polimetal Madencilik İşletmeleri de bulunuyor. Toplam ruhsat sayısı 53. Anagold’da bu yıl sülfürlü cevheri çıkarıp işlemek ve madeni büyütmek amacıyla bir fizibilite çalışması gerçekleştireceğiz. Bu, hem yıllık altın üretimini artıracak hem maden ömrüne ciddi bir katkıda bulunacak.” Yatırımlarını sürdürenlerden biri de Kale Grubu. 18 tesis ve 59 ocağı bulunan Kale Madencilik’in yetkilileri, “Aydın-Muğla yöresinde bulunan zengin kuvars/kuvarsit kaynaklarımız değerlendirilerek 100 bin ton/yıl kapasiteli granül kuvars üretim tesisi kuracağız. Bu sayede pazardaki üretim ve satışlardan yüzde 25 pay almayı hedefliyoruz” diye açıklama yapıyor. Zorlu Grubu’nun madencilik şirketi Meta Nikel’in hedeflerini ise genel müdür Ali Safder İplikçioğlu şöyle anlatıyor: “2011’de Gördes projemizde yatırıma başladık Dünyada bilinen en ileri ve çevreci teknolojiye sahip bir hidrometalürji fabrikası kuruyoruz. Yatırımın toplam tutarı 500 milyon dolar. 2015’te tam kapasite üretime geçilerek 20 bin ton nikel metal ve 1.400 ton kobalt eşdeğeri konsantre elde edilecek. Bugünkü fiyatlarla 350 milyon dolar ciro yaratacağız. Türkiye, nikel üretiminde 50 bin ton metal üretim kapasitesine ulaşabilecek kaynağa sahip. Bu, dünya toplam nikel üretiminin yüzde 3’üne, nikel hidrometalürji üretiminin ise yüzde 5’ine denk geliyor. Ülkemiz, 10 yılda ilk 10 arasında yer alacaktır.”

EN GÖZDE MADENLER
Türkiye’de altından gümüşe, bordan kroma kadar 60 civarında maden çıkarılıyor. Türkiye Madenciler Derneği Genel Sekreteri ve Meta Nikel Genel Müdürü Ali Safder İplikçioğlu’na göre yatırımcılar, kârlılığı yüksek tüm değerli metal ve madenlere ilgi gösteriyor. İplikçioğlu, “Başta altın ve gümüş gibi kıymetli madenler olmak üzere günlük hayatımızda önemli yer tutan ve tüm modern endüstrilerin girdisi olan metal madenlerine yüksek ilgi gösteriliyor. Çünkü bu madenlerin pazarlama problemi yok ve üretimleri yüksek katma değer yaratıyor” diye anlatıyor. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer ise Türkiye’de yeraltı kaynakları açısından yüksek bir çeşitlilik olduğunu ve bunun yatırımlara da yansıdığını aktarıyor. Özer, “Türkiye’nin rekabet gücünün yüksek olduğu madenlerin başında bor geliyor. Toryum, linyit, mermer, manyezit, trona, feldspat ve sodyum sülfat diğer önemli madenler. En fazla ihraç ettiğimiz ürünlerde ise ilk sırayı doğal taşlar alıyor. Toplam maden ihracatımızın yüzde 43’ünü doğal taş ihracatımız oluşturuyor. Doğal taşlardan sonra sırasıyla krom, bakır, çinko cevherleriyle tabi boratlar ve konsantreleri geliyor.” Lidya Madencilik Genel Müdürü Mustafa Aksoy ise ilgi gören madenleri şöyle sıralıyor: “Türkiye, özellikle altın, bakır, nikel, krom alanlarında yatırımcıları cezbediyor. Bu devam edecek. Bu alana yönelik sermaye piyasalarının geliştirilmesi ve bankaların madenciliğe biraz daha kanalize olması gerekiyor.”

ALTINA HÜCÜM
YERLİLER DE GELDİ

Yabancıların etkin olduğu altın madenciliğine yerlilerin ilgisi giderek artıyor. Koza Gold ve Kanadalı Tüprag’dan sonra Çalık Grubu da yabancı ortağı Alacel Gold ile geçen yıl altın üretimine başladı. Şirketin Erzincan’daki altın madeni, ilk yılı olan 2011’de 185 bin ons üretim yaptı. Yalınkaya Holding, Pregold şirketiyle 2003’ten bu yana Türkiye’nin yanı sıra Çin ve Gana’da altın arıyor. 2011 Ağustos’unda Paladyum Madencilik adıyla yeni bir şirket kuran İmam Altınbaş ise sektörün en yenilerinden.~
DOĞAN-KURMEL ORTAKLIĞI
Pazardaki diğer yeni oyuncusu, Doğan Grubu ile iş adamı Necati Kurmel’in ortaklığıyla kurulan Gümüştaş Madencilik. 2011 Nisan ayında kurulan tesis için 8 milyon dolar harcandı. Cevher zenginleştirme sonucu yüzde 50’si kurşun, bakır ve çinko karışımı, yüksek altın ve gümüş içerikli 200 bin ton konsantre elde edilecek. Üretimin tamamı ihraç edilecek. Hedeflenen ihracat geliri ise 250 milyon dolar.
POTANSİYEL ÇOK YÜKSEK
Sektör uzmanlarına göre “altına hücum” sürecek. Tüprag Metal Madencilik Müdürü Mehmet Yılmaz, “Türkiye’de toplam metal veya diğer her türden madencilik potansiyelinin 3,5 trilyon dolar olduğu gerçeği var. Bu gerçek, özellikle yabancı maden yatırımcılarının ilgisinin temel nedenini oluşturuyor. Sadece altın için ise 6 bin 500 ton metal altın potansiyeli olarak düşündüğümüzde bu potansiyelin çok ciddi bir rakam olduğunu görüyoruz” diyor.

PROF. DR. AHMET KIRMAN / ŞİŞECAM GENEL MÜDÜRÜ
ŞİŞECAM'IN HEDEFİNDE NE VAR?
86 MADEN SAHASI VAR

Şişecam Kimyasallar Grubu bünyesinde 4  madencilik şirketi bulunuyor. Türkiye’de Marmara, Ege, İç Anadolu, Akdeniz ve Batı Karadeniz bölgeleriyle Mısır’daki ruhsatlı maden sahalarında, madenlerin aranmasından işletilmesine kadar olan tüm süreçleri planlayan şirketlerimiz, 86 adet maden sahasında faaliyet gösteriyor. Yurtiçi ve yurtdışında 19 ayrı madencilik tesisimiz var. 2011 üretim ve satışı ise 3,37 milyon ton oldu.
GRUP DIŞI SATIŞ ARTIYOR
Madencilik şirketlerimiz, 2007’den itibaren topluluk dışına da satış yapmaya başladı. 2011 yılındaki toplam satışların yaklaşık yüzde 10’unu topluluk dışına ve bu satışların yüzde 43’ünü de yurtdışına gerçekleştirdik. Geliştirme yatırımları için 2011’de 7,3 milyon TL harcama yaptık. 2012 için 23 milyon dolarlık geliştirme yatırımı planlıyoruz. Yeni yatırımlarla 2012 madencilik üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 8 artışla 3,64 milyon tona ulaşması, satış cirosunun ise 165 milyon TL’yi aşması hedefleniyor.

ALİ SAFDER İPLİKCİOĞLU / TÜRKİYE MADENCİLER DER. GENEL SEKRETERİ
DÜNYA DEVLERİ TÜRKİYE'Yİ İZLİYOR
KÜRESEL DENGELER
Son dönemde çok yüksek gelişme hızı gösteren Çin, Hindistan gibi Asya ülkelerinin yükselen tüketim miktarları, tüm maden kaynaklarını, özellikle metal madenlerini çok önemli bir konuma getirdi. Fiyatından da öte, maden kaynaklarının tedariki, birçok ülke için hayati önem taşıyor. Örneğin, AB kendi sanayisinin yaşayabilmesi için 14 madeni çok kritik olarak belirledi ve strateji geliştiriyor.
TÜRKİYE İŞİN BAŞINDA
Ülkemizde çok eski ve köklü bir madencilik tarihi olmasına rağmen büyük ölçekli yatırımlar yeni yeni gerçekleştiriliyor. Bu nedenle Türkiye’de madencilik yatırımları, yerli ve yabancı şirketlerin ilgisini çekiyor. Yetişmiş deneyimli mühendisler ve ileri düzeyde makine-ekipman imalat kapasitesi diğer bir avantaj.
DEVLER GELEBİLİR
Önümüzdeki dönemde, hem yerli kuruluşlar hem Çin, Avustralya, Kanada ve benzeri ülkelerden madencilik kuruluşları, Türkiye’de madencilik yatırımlarına ilgi gösterecek. Büyük madencilik yatırımlarının doğru teknoloji ve çevreyle uyumlu şekilde gerçekleştirilmesi, ülkemize istihdam ve döviz sağlayacağı gibi toplumun refahına da önemli katkı sunacaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz