CEO'ların yeni ajandası

Ziya Akkurt’un yönetiminde, Türkiye’de CEO’ların Ajandası tartışıldı.

1.06.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
CEO'ların yeni ajandası

Akfen Holding CEO’su Süha Güçsav, Borusan CEO’su Agah Uğur, THY CEO’su Temel Kotil, Yaşar Holding CEO’su Mehmet Aktaş ve Vodafone Türkiye CEO’su Serpil Timuray, Ziya Akkurt’un yönetiminde, Türkiye’de CEO’ların Ajandasını tartışıyor.
Ziya Akkurt
Çok farklı faaliyet alanlarınız var. 2012’de yeni yatırımlarınız olacak mı, yeni sektörlere girecek misiniz? Yabancı sermayeyle ortaklıklar düşünüyor musunuz?

Süha Güçsav
Akfen Holding olarak ağırlıklı altyapı sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Çok farklı alanlarda çalışmamıza rağmen temele indiğinizde hepsi altyapıyla ilgili konular. Ulaşım organizasyonu insanların günlük hayatlarında kullandıkları vazgeçilmez bir kavram olmakla beraber, ticaret için de en öncelikli altyapı unsurlarından bir tanesi. Akfen Holding olarak özellikle 1997 yılında kazandığımız Atatürk Havalimanı yap-işlet-devret projesinden sonra bütün konsantrasyonumuzu altyapı alanına çevirdik. Bunun temel birkaç nedeni var. TAV’da bir satış gerçekleştirdik ama ben onu komple bir çıkış olarak görmüyorum çünkü hala hissedarız, Hamdi Bey hala yönetim kurulu başkanı. Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomik gündemindeki yeri aşikar. Artık Türkiye onların arasından sıyrılacak konuma geldi. Türkiye’de büyüme rakamları her geçen yıl artarak devam edecek. Trafikten çok şikayet ediyoruz, arabaların çok fazla olduğunu düşünüyoruz fakat yollarda Bulgaristan ve Macaristan gibi ülkelerden bile daha az araç var. Doğu Avrupa ülkelerinin bile üçte biri seviyesindeyiz. Liman işletmeciliğinde konteynır, dünyada fiziksel ticaretin en verimli ve en çok kullanılan yöntemi. Kişi başına düşen konteynır miktarı Türkiye’de 100 iken Avrupa’da bu rakam 250. Türkiye’de toplam seyahatin yüzde 10’u uçakla oluyor. Avrupa’da bu oran yüzde 30’un üzerinde. Demek ki burada hızlı büyümeleri 5-10 sene daha göreceğiz. Avrupa’nın geliştirilmemiş en büyük hidroelektrik santraline, Liberya’dan sonra Avrupa’nın en büyük rüzgar santrallerine sahibiz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Türkiye’de yapacak çok iş var. Finansal, ekonomik ve politik gelişmelerle girişimler son 8-9 senedir hızlandı, şiddetle devam ediyor ve bundan sonra da böyle gidecek. Akfen olarak bu sektörlerin çoğunda varız. Atatürk havalimanıyla başlayan TAV bugün 11 havalimanının işletmesini üstlenen, aynı zamanda TAV İnşaat adı altında dünyada birçok havalimanı yapan bir şirket haline geldi. Bu büyüme özellikle yabancıların da dikkatini çekti. İnşaat kısmında da bir duraklama olmuştu, Libya Tripoli havalimanının inşaatını yapıyorduk ve oluşan siyasal durumda biraz sekteye uğradık. Ortaklarımızla birlikte Medine havalimanının yap-işlet-devret projesini aldık. İzmir’deki Adnan Menderes havalimanının iç hatlar terminali de TAV’ın ajandasında yer alıyor. Mersin limanı şu anda konteynır sayısı bakımından Türkiye’nin ikinci büyük limanı. Bir örnek daha vermek istiyorum. IMF ve Dünya Bankası’nın dünya genelinde büyümeyle ilgili konsensüsü yüzde 3,5, Türkiye tahminleri ise yüzde 2,7-3 civarında.~
Bunu biraz komik buluyorum. Ocak ve şubat aylarında limanda olan faaliyetlere bakıldığında geçtiğimiz sene çok başarılı bir sene olmasına rağmen sadece bizim elleçlediğimiz konteynır sayısında yüzde 20’ye yakın bir artış var. Bu yüzden ekonomideki soğutma tedbirlerine rağmen bu sene en az yüzde 5’lik bir büyümenin olacağına inanıyorum. Limandaki ajandamızda bu sene için önemli bir yatırım planı var. Bu sene içinde yetiştirebilir miyiz bilmiyorum ama burayı çok hızlı bir şekilde uluslararası bir “transshipment hub”a dönüştürmeyi planlıyoruz. İstanbul deniz otobüsleri dört ortakla oluşturduğumuz varlıklardan biri. Orada da yabancı ortağımız Scooter Investment. Reklam geliri konusunda birtakım planlarımız bulunuyor. Bununla beraber yeni ortağımızla İstanbul Deniz Otobüsleri’ni normal kara otobüsleriyle birleştirip İstanbul ile İç Batı Ege, İç Anadolu arasında bir transfer ağı kurmakla ilgili bir çalışmamız var. Enerji sektöründe yatırımlarımız devam ediyor, 7 yeni santralimiz inşaat halinde. Bunların da devreye girmesiyle beraber 550 milyon kilovat saat olan üretimimizi 1 milyar kilovat saate çıkaracağız. Aynı şekilde gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketimiz Accor ile beraber bir oteller zinciri yapıyoruz. Ekonomik otel konseptini tüm Türkiye’ye yaymayı planlıyoruz. Türkiye’de 10, Kıbrıs’ta 2 ve Rusya’da 1 otelimiz var. Bu sene Adana, İstanbul-Beylikdüzü ve İzmir otellerimizle devam edeceğiz. Biz grup olarak yeni işlere girip o işleri büyütüp daha sonra o işlerden çıkıp başka işlere yelken açmayı seviyoruz. Bu sene içerisinde varlıklarımızdan çıkışlarımız yine söz konusu olabilir.

AGAH UĞUR/ BORUSAN HOLDİNG
“SOSYAL KONULAR ÖNE ÇIKACAK”

Son Davos toplantısında da gözlemlediğim gibi topluma herkesten fazla şeyler katan şirketlerin dönemi geldi. Kazandığını topluma geri verebilen şirketler bir adım öne geçecek. Sosyal sorumluluk anlayışını sadece sponsorluk ya da iyi projeler olarak düşünmemek gerekir. Ben iki senedir Özel Sektör Gönüllüler Derneği'nin başkanlığını yapıyorum. Buradaki amaç özel sektörde çalışanların gönüllülüklerini arttırmak. Çok itici bir güç var. Çalışanlar sadece çalışmak istemiyorlar, onları sosyal projelere yönlendirerek hayatlarına renk katıyorsunuz. Sosyal projeler, kurumsal marka yaratmada, şirket motivasyonunu artırmada çok büyük katkı sağlıyor.

Borusan Holding 2012 yılında neler yapmayı düşünüyor? Sosyal sorumluluk projelerinizle ilgili girişimlerinizi bizle paylaşabilir misiniz?
Agah Uğur

İşlerden ziyade işlerin arkasındaki ruhu anlatmak istiyorum. Bir holding yönetmek aslında portföy yönetmek demek. Portföyün yönetimine yönelik nasıl bir değişim içindeyiz paylaşabilirim. Dört ana başlıklı bir değişim ajandamız var. Sadece büyüme değil daha karlı büyüme, dalgalanmalara açık iş segmentlerinden daha stabil alana geçme, kaliteli ama standart üründen daha çok fark yaratan inovasyon bazlı ürün, hizmet ve iş yelpazesine geçme ve ihracatçı konumumuzdan çok daha bölgesel oyuncu kimliğine geçme hedeflerimiz var. Borusan Grubu 2011 yılında 1,1 milyar dolar dış satım yaptı, hala ihracatçı kimliğimiz var.~
Bölgesel oyuncu olmak çok farklı bir konu. Bölgeye yerleşmek, oranın dinamiklerini yaşamak, orada bir güç sahibi olmak riskleri azaltmak bakımından çok önemli konuları kapsıyor. Bu değişimi ajandamızda grup olarak üç sütunda inşa etmeye çalışıyoruz. Benim asli sorumluluğum bu üç sütunu dengelemek ve denetlemek. Bu üç sütundan birincisi iyi odaklanmak. Ben aslen bu noktaya daha az vakit ayırıyorum çünkü orada çok iyi bir ekip var. En iyi kişileri atıyorsanız işiniz daha da azalır. İkinci ayağı doğru yatırımları yapmak oluşturuyor. Biz son yıllarda inorganik büyümeyi azaltmıştık. Önce çok hızlı büyüyorduk, sonra enerji sektörüne girdik. Enerji, büyük yatırımlar gerektiren bir sektör. Sonra kriz geldi ve dikkatli davrandık fakat geçen yıl 11 projeye tekrar devam kararı aldık. Geçen yılla birlikte inorganik büyüme modeline devam etmeye başladık çünkü bunlar çalışma arkadaşlarıma yeni bir heyecan katıyor. Yurtiçinde ve yurtdışında satın alma ve birleşmeler olabilir ama önümüzdeki 2-3 yıl içinde bahsettiğim bölgesel oyuncu olma, daha katma değerli ürünlere geçme gibi konularda, iş segmentlerindeki stabiliteyi arttırma gibi alanlarda önemli katkılar yapacağız. Üçüncü sütun ise, inovasyonla bambaşka bir boyutta, 10 yıl sonra, Türkiye’nin en yaratıcı ürün ve hizmetini yaratan şirketlerden biri olma hedefiyle çıkılan, bir dantel gibi örülecek uzun bir yolculuk. Bu yolculuğun kurallarını belirledik ve bütün organizasyonu buraya doğru yönlendiriyoruz, bu uzun bir süreç ve ben de burada liderlik görevini üstleniyorum.

MEHMET AKTAŞ/ YAŞAR HOLDİNG
“GIDADA BÜYÜK FIRSATLAR VAR”

Türkiye'nin bugün tarımsal ihracatı 14,5 milyar dolar, toplam ihracatı 134 milyar dolar. Nüfusu 16,5 milyon olan Hollanda'nın 100 milyar dolar sadece gıda ve tarım ürünü ihracatı var. Dolayısıyla çok büyük fırsat var.
Bugün Çin'in geldiği nokta çok ilginç. Ucuz üretimin merkezi olarak bilinir ama Ar-Ge'ye ayırdığı payın yüzde 3 olduğunu biliyoruz. Dünyada Ar-Ge'ye pay ayıran en büyük ülkelerden bir tanesidir Çin. Aynı şekilde Kore yüzde 2 civarında bir pay ayırıyor. Bir diğer başlık da yetenek. Bu kadar büyümeyi sağlamak için yetenekli işgücüne de ihtiyaç duyulmakta. Ürettiğimizden daha az tüketen bir hale gelmemiz lazım. Diğer taraftan enerji bakımından da daha az tüketimi hedeflemekteyiz.

Gündeminizde yurtdışında herhangi bir yatırım var mı, bununla ilgili bir çalışma yapıyor musunuz?
Agah Uğur

Amerika’da çelikle ilgili bir yatırım planımız, Rusya’da iş makineleriyle ilgili bir projemiz var. 1-2 projemiz de Ortadoğu’da olabilir. Fırsatçı bir strateji uygulamayı düşünüyoruz.~

Nurol Holding inşaatçı yapısıyla bilinir ancak çok farklı alanlarda faaliyet gösteriyor. 2012 sonrasında neler öngörüyorsunuz? Ajandanızda neler var? Yurtdışında müteahhitlik hakkında ve savunma sanayi konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Uğur Doğan

Benim ajandamda sürdürülebilir performans, rekabet, Ar-Ge ve inovasyon var. Bunların gerisinde de çok büyük umutlarım ve beklentilerim var. 2023 hedeflerinde rolleri biz altyapı firmaları üstleneceğiz. Türkiye’nin en önemli konularından biri enerji açığı ve bunun doğurduğu cari açık 55 milyar dolar. Bunu geçtiğimiz yıl ödedik ancak önümüzdeki yıl daha da artacak gibi görünüyor. Dolayısıyla enerjideki açığımızı kapatacak, yerli kaynakları favorize edecek düzenlemeler yapmamız şart. Bugünkü duruma baktığımız zaman yılda 5 milyar dolar üretim tesisi yatırımı yapmamız gerekiyor. Dağıtım sistemini de hesaba katarsak yılda 7 milyar dolarlık bir yatırım mecburiyeti var. Bu yatırımları da bizler gerçekleştireceğiz. Biz Türkiye’de en büyük altyapı projelerini gerçekleştiren firmalardan biriyiz. Türkiye’nin şu anda en büyük projelerinden biri olan Ilısu barajı 1200 megavat gücünde. Çok konuşulan bir diğer proje de 6,3 milyar dolarlık İstanbul-İzmir otoyol projesi. Bu sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın en büyük projesi. Vergi ve faiz oranları eklendiğinde proje değeri 9,5 milyar dolara ulaşıyor. Proje, İstanbul’dan İzmir’e 3,5 saatte ulaşımı sağlayan 421 km’lik otoyol ve körfezi geçen 3 bin 300 metrelik bir köprüden oluşuyor. Bir diğer projemizse Marmaray. Suudi Arabistan’da, Libya’da ki maalesef şu anda durmuş vaziyette olan şantiyelerimiz var. Dubai’de çok büyük inşaatlar gerçekleştirdik, hala da devam ediyoruz. Katar’da büyük bir çelik fabrikamız, 250 çalışanımız var. Katarlı bir ortağımız var ama söz hakkı bizde. Türkiye’ye dönecek olursak kentsel dönüşüm kapsamında Çağlayan’da büyük bir projemiz var. Diğer taraftan Hürriyet binasının olduğu yaklaşık 60 dönüm araziyi satın aldık. Oraya bir rezidans projesi yapacağız. Bizim rekabet alanında en çok mücadele verdiğimiz, teknolojiyi, Ar-Ge’yi, dolayısıyla inovasyonu en çok kullanmak zorunda kaldığımız kulvar savunma sanayidir. En çok ilgilendiğimiz alan kara, dolayısıyla zırhlı taşıma araçları üretiyoruz. Malezya ile önemli bir kontratımız oldu, 650 milyon dolarlık bir proje imzaladık. Burada biraz da çekici tekliflerde bulunmanız gerekiyor. Biz ek olarak garanti ve bazı alanlarda ortak çalışma sözü verdik. Suudi Arabistan’da da aynı işlemleri yapıyoruz. Malezya’da da aynı şeyi yapacağız. Endonezya’da çok büyük bir pazar olduğunu düşünüyoruz, 250 milyon nüfuslu bir ülke. Yaptığımız zırhlı araçlar 10-12 kişilik, mayına dayanıklı veya paletli ya da lastik tekerlekli olabiliyor. Ankara’daki tesislerimizde 550 kişi var ve bu işin en iyileri olduklarını ifade edebilirim. Yine bunun devamında teknolojinin içine çokça girdiği bir ürünümüz daha var. Teknoloji fabrikamız Nurol Teknoloji olarak geçiyor, burada çelik yelek imal ediyoruz. Bunların ortalama ağırlıkları 3,5-4 kilo ama bizim yaptıklarımız 2,2 kg, koruma seviyesi ise 2 katıdır. Mesela normal yelekler tabanca mermisi tutarken bizim yeleklerimiz G3 mermisini bile tutabiliyor. Bunu dünyada üretebilen Amerika ve Türkiye’dir. Bunun yanında çelik miğferler ortalama 1,5 kg fakat bizim yaptıklarımız 850 gr ve tüfek mermisine bile dayanabiliyor. Basından takip edenler bilir.~

SÜHA GÜÇSAV/AKFEN HOLDİNG
"OTOYOLLARLA İLGİLENİYORUZ”

Yeni yatırım alanlarına baktığımızda 2012 yılında otoyol özelleştirmeleri önemli bir konu olacak. Son iki senedir Avrupa'daki otoyollar yıllık yüzde 1 küçülüyor. Dünyada bu büyüme yüzde 1,5-2. Türkiye otoyol trafiği son 5 senede yüzde 12-13 oranında büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla bu yönüyle de çok cazip bir alan olacağına inanıyoruz. Otoyol özelleştirmesi Türkiye'nin en büyük özelleştirmelerinden biri olacak. Bu özelleştirmeye dörtlü bir konsorsiyumla beraber hazırlanıyoruz. Bununla beraber altyapı alanında çıkacak tüm olanaklara bakacağız. Bu seneki ajandamızı bunlar oluşturuyor olacak.

2010 yılında Vodafone geleceğin ajandasını açıkladı. Bu ajandayı Türkiye’ye nasıl uyarlıyorsunuz? Özellikle kadınlara yönelik çalışmalarınız oldu, bu çalışmaları ajandaya nasıl dahil edeceksiniz?
Serpil Timuray

Vodafone Grubu geçtiğimiz yıl Gelecek Gündem adıyla kapsamlı bir çalışma yürüttü. Burada dünyanın muhtelif ülkelerinde 52 çalıştay yaparak pek çok sektördeki fikir önderlerini bir araya getirerek 2020’de dünyamızı bekleyen değişiklikler üzerine bir istişare projesi çıkardı. Buradaki amacımız, global kriz sonrasında yeni normale uyum sağlamaya çalışırken geleceği bir nebze olsun kestirebilmek ve buna en donanımlı şekilde hazırlanabilmek. Biz de Vodafone olarak bunu sosyal bir proje olarak gördük. Proje, iki ana başlıkla kesin gözüyle bakılan trendleri ortaya koyuyor. Bunlardan birincisi varlıkların, zenginliklerin batıdan doğuya kayabilmesi. Bu değişim farklı bir ayrışmayı beraberinde getiriyor. Biz bir taraftan dünyadaki düzleşmeyi konuşurken diğer taraftan da ayrışmayı konuşuyoruz çünkü gelişmekte olan ülkeler ekonomik olarak da kendilerini ayrıştırıyorlar. Nitekim 2050 yılında E-7’ler G-7’lerden yaklaşık yüzde 64 daha büyük bir hacme sahip olacak. Özellikle satın alma gücü olarak baktığımızda bu hacim iki katına çıkacak. İkinci değişiklik de dünya nüfusunun orantısız artışı. Bunu da üçüncü bir değişim olan kaynak kısıtlanması destekliyor, doğal kaynaklarımız kısıtlanıyor. Nüfusun orantısız artması kaynak sıkıntısını da ortaya çıkarıyor. Tarım sektörünün yetmesi gibi konular çok önemli. Dördüncü değişim de bizi çok etkiliyor, o da dünya iletişimi konusu. Bugün itibarıyla dünyada 1,3 trilyon dolarlık bir hacim söz konusu ve bu hacmin yaklaşık dörtte biri data üzerinden gerçekleşiyor. Ancak bu data önümüzdeki dönemde giderek hızlı bir şekilde artacak ve ses iletişiminden ziyade artık veri iletişimi her şeyin yerini alacak. Tabii bu beraberinde her sektörü ilgilendiren bir değişim gerektirecek, çünkü bütün sektörler iş modellerini bu değişime göre tanımlamak zorunda kalacak. Gerek verimlilik gerekse inovasyon anlamında bu mobil veri gerçeğini süreçlere dahil etme zorunluluğu sanırım her sektörün ajandasına dahil etmesi gereken bir konu olacak. Yakın bir zamanda Teknolojide Kadın adı altında yeni bir projeye başladık. Bu program, kadın ve erkeğin mobil iletişim ağındaki farkını kapamayı amaçlıyor. Bu fark sadece gelişmekte olan pazarlarda 300 milyon.~
Yani 300 milyon kadın mobil iletişim sektöründe dezavantajlı. Araştırmalar gösteriyor ki eğer kadın cep telefonu sahibi değilse kendini özgüven sahibi hissetmiyor. Daha önemlisi bir girişimcilik projesi varsa bunu hayata geçiremiyor. Bundan hareketle biz de bunun Türkiye’de yerel bir bacağını devreye aldık. Kagider ve Türkiye Bilişim Vakfı iş ortağımız. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, diğer taraftan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın himayesinde biz de Türkiye’deki bu sayısal uçurumu kapamak istiyoruz. Bu uçurumun Türkiye’de yaklaşık yüzde 23 seviyesinde olduğunu gördük.

THY artık bir bölgesel güç haline geldi ve siz her fırsatta rekabetin artık batıdakilerle değil doğudakilerle olduğunu belirtiyorsunuz. Bu rekabetin nasıl olduğunu bizimle paylaşabilir misiniz?
Temel Kotil

Biraz Avrupa’dan bahsedeyim. Türkiye’yi dışarıda bıraktığımız Avrupa’da gerçekten bir kriz var. Ben bunu havayolları üzerindeki yolcu sayısı üzerinden söylemek istiyorum. Krizden çıkılan yılda Avrupa üzerindeki uçuşlar yüzde 9,9 büyümüştü. Kriz sonrası güzel bir büyümeydi. 2009’da ise yüzde 9 ya da 8 küçülme vardı. Biz dahil Avrupa’daki havayollarının toplam büyümesi yüzde 8,7 olmuştu ama bu yıla geldiğimiz zaman hem Avrupa’daki yolcu seyahati büyümesi hem de Avrupa grubunun yolcu taşıma sayısı yarı yarıya düştü. Bu da Avrupa’daki bir sıkıntıyı gösteriyor. Sıkıntılar bazen fırsatları beraberinde getirir, biz de havayolları olarak bunu değerlendiriyoruz. 2008-2009 THY’nin performansta en iyi olduğu yıldı. Kar oranımız 2007’de yüzde 11, 2008’de yüzde 10 ve 2009’da yüzde 10’du. Nakit üretmede dünya 6’ncısı olduk. Aslında 6’ncı büyük havayolu değiliz ama şu an da network’te dünyanın 7’nci büyük havayolu şirketiyiz. Toplam sistem olarak Avrupa yüzde 4,6 büyürken biz yüzde 28 büyüdük. Yani bu yıl büyümeye devam ediyoruz. 2012’de bence gaza basmak, hızlı büyümeye devam etmek gerekiyor. Bizim başarımız network’ümüzün büyüklüğünden geliyor. New York Times’ta yazılan güzel bir yazı vardı, gerçi daha sonra düzeltmede bulundular. Avrupa’da bir noktadan en fazla noktaya uçuş yapan havayolları biziz. Ocak ve şubatayında yolcu sayısında 3’üncü şirketiz. Düzeltme de şuydu; bizim için en büyük demişler, aslında bir noktadan uçan en büyük şirket biziz. Network büyük olduğu zaman krizlerde daha çok yolcu toplama yeteneği oluşuyor. Rusya özellikle vizelerin kalkmasıyla önemli bir pazar haline geldi. Rusya’da 8  noktada başladık, 9’uncu nokta da yakında gelecek. Doğuda da birkaç rakibimiz var. Onlar 5 yıldızlı, biz henüz 5 yıldızlı değiliz ancak 5 yıldıza çok yakınız. Bunu kaliteyle doldurmak gerekiyor. Markaya yatırım da çok önemli. Markamıza geçen yıl 100 milyon dolar harcadık, bu yıl da 100 milyon dolar harcıyoruz. Bizim en büyük servetimiz çalışanlarımız. Görmüşsünüzdür, 18 bin çalışanımızın resmini uçağımızın üstüne yapıştırdık. Yeni nesil rekabet açısından daha güçlü, daha eğitimliler. Son olarak şuna değinmek istiyorum Türk şirketlerinin yurtdışına daha fazla yönelmesi gerekiyor. Bizim gelirlerimizin yüzde 80’i yurtdışı uçuşlarımızdan geliyor. Yurtdışı taşımacılıktan Türkiye’ye geçen yıl 4 milyar dolar getirdik, bu yıl 5 milyar dolar getireceğiz. Biz merkezin İstanbul olmasını özellikle istiyoruz. Şu an Antalya’dan Rusya’ya 6 uçuşumuz var. Bodrum’dan henüz yok çünkü biz turizmden çok iş için uçanların peşindeyiz.~

2030’lu yıllarda tanm sektörü ne durumda olacak? Sizin 2012’deki büyüme planlarınız nedir?
Mehmet Aktaş

Konuşulan bütün bu alanlardan faydalanabilmek için önce insanların beslenmesini sağlamak, onları doyurmak, varlıklarını devam ettirmek gereklidir. Bugün dünya nüfusu 7 milyarı geçiyor ancak 1 milyar insan temel gıdalara ulaşmakta zorluk çekiyor. Açlıkla savaşan bir yapı devam ediyor. 2050’li yıllarda bu nüfusun 9 hatta 9,2 milyarı geçeceği düşünülüyor. Şimdi hiçbir şey yapmazsak o zaman dünya çok büyük bir sorunla baş başa kalacak. Bu açıdan çok kritik bir sektördür gıda sektörü. Biz gıda sektöründe ambalajlı ürünleri üretip Pınar markası altında ilk defa piyasaya sokan şirketiz. Et ve süt alanında da ilkleri yaşamıştık, yaşatmıştık. Mutluluk verici olan, onlarca markanın bu gelişimi takip etmesidir. Sosyal sorumluluk anlamında da bir atıfta bulunalım, biz ilk olarak çıkmış bulunmaktayız. 1970’li yıllarda İzmir’de kurulan firmamızın yakınında ilk başlarda kimse yokken bir anda onlara yem satan, taşımacılığını üstlenen firmalar oluştu. Çevremizde, özellikle enerji gibi sektörlerde sıkıntılar olabilir ancak bu gıda sektöründeki bizleri diğerleri kadar olumsuz etkilemiyor. Ancak dünyadaki temel hammadde fiyatlarının artması bütün dünya için bir risk. Orada da bir istikrar olması lazım. Önümüzdeki 10 yıl için 80 milyon temel hammadde talebi olan, fiyatları yükselten bir yapı var. Arz aynı yönde gelişmediği için fiyatların artması da kaçınılmaz hale gelmekte. Bu da enflasyon riski demek, yoksul insanların daha fazla sıkıntı çekmesi demek. Eğer biz bu sosyal eşitsizlikleri çözemez, o insanlara gelir yaratamazsak bu durum ayrı bir problem olarak önümüze gelecek. Dolayısıyla büyüme ve volatil ortamda büyümeyi başarma, bizim ajandamızdaki iki temel madde. Bunu inovasyon, Ar-Ge ve marka olmadan başarmak çok olası değil

SERPİL TİMURAY/VODAFONE "MOBİL HİZMETLER ÖNCE ÇIKACAK”

Özellikle ön plana çıkacak konulardan biri de mobil ödeme sistemleri olacak. NFC dediğimiz uzaktan erişim teknolojisinin çok yaygınlaşacağını öngörüyoruz. Afrika'dan bir örnek verecek olursak mobil ödeme sistemleri bugün yaklaşık 20 milyon kişi tarafından kullanılıyor. Kenya'da gayrisafi yurtiçi hasılanın yaklaşık yüzde 20'si mobil para transferi üzerinden yapılan ticaret ve alışverişle gerçekleşiyor. Bu çok yaygınlaşacak ve kırsalla şehir hayatı arasında şu an yaşadığımız dijital uçurumu da sayısal uçurumu da kapama konusunda önemli bir tetikleyici olacak. Çünkü bilgiye erişim her zamankinden daha kolay olacak ve artık bugün bilgiyi kullanarak ticaret yapmak isteyen bir girişimci sadece bir cep telefonu vasıtasıyla bunu yapabilecek kabiliyete sahip olacak.  Mobil sağlık hizmetleri, mobil pazarlama, mobil analitik hizmetler, mobil eğitim, mobil tarım ki şu an Çiftçi Kulübü'nde bunun örneğini 600 bin üyemizle yapıyoruz-, özetle her işin başına bir M yani mobil kısaltması gelmesi mümkün. Ben bunu ülkemizde çok büyük bir fırsat olarak görüyorum. Özellikle bu sayısal uçurumun kapanmasında ben kadınlarımızı önemsiyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz