Daha üretken olmak

Etkinliğin sırrı doğru bir sistemde mi yoksa doğru bir ruh halinde mi yatıyor? Önde gelen iki uzman değerlendiriyor.

1.06.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Daha  üretken olmak

DAVID ALLEN
ile TONY SCHWARTZ, yıllardır birbirlerinin çalışmalarından haberdar olsalar da asla yüz yüze gelmemişlerdi. Allen, bir üretkenlik danışmanı ve GTD kısaltmasıyla bilinen listeleme odaklı etkinlik sisteminin bileşenlerinin altının çizildiği, İşlerin Yapılmasını Sağlamak adlı kitabın yazarıdır. Çok satan kitaplardan Her Konuda Mükemmel Olmak'ın yazarı ve düzenli bir HBR blogcusu olan Schwartz ise insanlara ve organizasyonlara üstün performans biliminden faydalanarak işe bağlılığı ve üretkenliği artırmalarında yardımcı olan Enerji Protect'in CEO'sudur. Bu iki adam, bazen aynı oditoryumda arka arkaya günlerde seminerler vererek pek çok sayıda aynı şirkete danışmanlık yapmıştı. Sonra geçen yaz Allen, Schwartz'ın bir ticaret fuarındaki sunumuna gelmişti. O günden sonra bilgi işçilerinin performansını artırmak için kendi yaklaşımları hakkında tartışmak üzere birkaç kere bir araya gelmişlerdi. HBR ile yapılan bu tashih edilmiş sohbette onlar, e-postanın dikkat dağıtan çekiciliği, birbirlerinden nasıl etkilendikleri ve en önemli işinizi niçin sabah yapılacak ilk iş haline getirmeniz gerektiği hakkında tartışıyorlar.

HBR: Gelin kolay bir konuyla başlayalım. Her ikiniz de yaptığınız işi nasıl tanımlıyorsunuz?

ALLEN: Ben insanlara ve organizasyonlara daha az girdiyle daha fazlasını üretmeleri konusunda yardımcı oluyorum. Daha büyük konsantrasyon ve kontrol anlayışı üreten bir dizi en mükemmel uygulamaları ve metodolojiyi öğretiyorum.
SCHWARTZ: Biz insanlara ve organizasyonlara, daha kısa sürede ve daha sürdürülebilir yoldan daha fazla iş yapmaları için enerjilerini nasıl daha ustaca yönetebileceklerini öğretiyoruz. Bunun için aşırı odaklanmaları, fasılalı yenilenme dönemleriyle dengeleyen yeni bir çalışma yöntemine gerek duyulur.

Her ikiniz de kendi tekniklerinizi anlatan birkaç kitap yazdınız, ancak bana hızlı bir özet geçebilir misiniz?
ALLEN: Ben keşfettiğim şeye "kesin netliğin stratejik değeri" diyorum. Diyelim ki insanlara akşam yemeği pişireceksiniz, saat öğleden sonra 5:00 ve onlar saat 6:00'da gelecek. Elinizin altında gerekli bileşenlerin tümünün olmasını istersiniz. Doğru araçlara sahip olmak istersiniz. Mutfağın temiz ve bakımlı olmasını istersiniz. Yaratıcı bir şeyler yapabilmek için yeterince özgür olmanız gerekir. Ben insanlara bu özgürlüğe kavuşabilmeleri için son derece acil ve güvenilir adımları nasıl atabileceklerini öğretiyorum: Taahhütlerinizin ve projelerinizin hepsini listelere dönüştürmeyi, "bir sonraki adıma" odaklanmayı, işyerinizde, telefon başında ya da bilgisayarınızda yapılması gereken bir iş olan kapsam hakkında düşünmeyi gösteriyorum. Burada kendinizin ne olduğunu değiştirmeniz gerekmiyor. Sadece çok basit ama fevkalade güçlü bazı teknikleri değiştirmeniz yeterli.
SCHWARTZ:
Biz, elimizden gelenin en iyisini yapabilmemiz için gerekli olan tek şeyin yani enerjinin başlıca dört boyutuna odaklanıyoruz. Burada temel zemin fizikseldir, yani zindelik, uyku, beslenme ve gerisi. Duygusal zeminde, pozitif duygular beslemek ve bir lider olarak onları diğerlerine iletmekten ibarettir. Akıl seviyesi, hem aynı anda tek bir konuya odaklanma yeteneğini artırarak hem de daha yaratıcı işler çıkarmak için beyinin yarı küreleri arasında doğru olanına geçiş yapmayı öğrenerek dikkatinizi daha fazla toplamakla ilgilidir. Ve ruhani zeminde, bu iş amaç tanımlamaktan ibarettir.~
 Çünkü bir şeyler gerçekten önemli olduğu zaman ona çok daha fazla enerji harcarsınız. Tanıştığım C tarzı liderlerden çok azı, kendilerinde veya diğerlerinde bu gereksinimlerin bir araya getirilmesinin, sürdürülebilir üstün performans açısından ne kadar önemli olduğunu biliyordu. İşlerin yapılmasında iyiydiler ve kendilerine yapmaları gereken daha fazla iş verilerek ödüllendiriliyorlardı. Ancak artan talepler kendi kapasitelerini aşıyordu. Gelen e-postalar, yazışmalar ve diğer bilgilerle aşırı yükleniyorlardı. Bizim onlara nasıl bir adım geri çekileceklerini ve "Ben aslında neyi yapmak istiyorum? Doğru seçenekler hangileri? Bu tercihlerin maliyetleri neler" sorularını sormayı öğretmemiz gerekiyordu.

Şimdi gelelim öğrettiğiniz sağlam prensiplerden bazılarına. Tony, insanların neden bir tam iş gününü maraton olarak değil de bir dizi kısa mesafe sürat koşusu olarak görmeleri gerektiğini düşündüğünü açıklasana bize.

SCHWARTZ: İnsanoğlunun en iyi performansı nasıl gösterdiğine dair kökten yanlış bir anlayış hakim. Çoğumuz yanlış bir şekilde bizim bilgisayarlar gibi uzun süreler boyunca hiç durmaksızın aynı anda pek çok programı birden işleten makineler gibi çalışabileceğimizi varsayar. Bu, doğru değildir. İnsanoğlu ritmik olacak şekilde tasarlanmıştır. Kalp atarken kaslar bir kasılıp bir gevşer. Enerjiyi ritmik yani dengeli bir şekilde harcar ve yeniden kazanarak hareket ederken en mükemmel konumumuzdayızdır. Çalışma, dinlenme dengelerini en mükemmel kuran sporcuları iyi anlamamız gerekir. Biz insanları 90 dakika boyunca yoğun bir şekilde çalışmaya ve kendilerine gelmeleri için sonra dinlenmeye teşvik ediyoruz. Onlara bir oturuşta ağır bir yemek yerine birkaç saatte bir enerji zengini yemeklerden küçük ölçeklerde nasıl yiyeceklerini öğretiyoruz. Her ne kadar şirketlerin çoğuna kabul ettirmekte zorlansak da kısa bir şekerleme yapmanın üretkenliği artırdığına inanıyoruz. Şurası net bir gerçek ki bütün bir iş günü boyunca durmaksızın çalışan bir insanın üretkenliği, aynı yeteneğe sahip ama kısa sürelerle bir hayli yoğun çalışıp arada bir mola verip kendine gelen birisinden çok daha düşüktür.

ALLEN: Bu arada doğru işi seçip seçmemiş olmak da önemli bir sorun. Peter Drucker, bilgi işçileri açısından en zor işin yapılacak işin tanımlanması olduğunu söylüyordu. Bir yüzyıl önce dünyanın yüzde 80'inde bütün işler bitirilmek zorundaydı. Çalışabildiğiniz kadar uzun süre çalışır, sonra uyur, ardından kalkar ve yine çalışmaya başlardınız. O zamanlar öncelik belirleme veya yönetsel kararlar almak zorunda değildiniz. Bugün işler çok daha karmaşıklaştığından üretken olmak çok daha zor bir hal aldı.

Tony, sen bu arada bazı organizasyonların kültürlerinin insanları nasıl sağlıksız yollardan çalışmaya zorladığı ve sonuçta kendi üretkenliklerini azalttıklarına dair bir kitap yazmıştın. Şirketler neden bunu yapıyor?
SCHWARTZ: Aklıma birkaç yıl önce prestijli bir yatırım bankasında yaptığım bir konuşma geldi. Toplantının sonunda ortaklardan biri ayağa kalkmış ve şöyle demişti: "Bay Schwartz, bunların hepsi çok enteresan, ancak bizim kapımızın önünde içeri girip psikolojisi bozulmuş bin tane çalışanımızın yerini almak için bekleyen yığınla insan var. İnsanlara kendilerine gelmeleri için zaman tanımakla neden vakit kaybedelim? Onlar ıskartaya çıktıklarında hemen onların yerine gelmeyi dört gözle bekleyen insanları işe alırız." Ben kendisine bilgi işinde bir insandan en iyi verimin üçüncü, beşinci veya yedinci senesinden itibaren alınabileceğini söylemiştim. Bu aslında dikkat gösterilmesi gereken kapsamlı bir sorundur. İnsanları sürekli olarak kendi sınırlarında tutup sonra onlardan sürdürülebilir bir mükemmellik göstermelerini bekleyemeyiz. Önümüzdeki yıllarda gerçek rekabetçi bir avantaj yaratabilmeyi başarmış şirketler, insanlardan daha fazla verim almak için onların ihtiyaçlarının karşılanmasına daha iyi yatırım yapanlar arasından çıkacaktır.~

David, bir organizasyona ilk defa gittiğinde genellikle üretkenliğin önünde duran en büyük engel olarak neyi gözlemliyorsun?
ALLEN: İnsanlar işlerine sahip çıkmıyor. Tanımlamıyor ve somutlaştırmıyorlar. Ve işler, organizasyonel akıl ile kişisel akıl arasında yuvarlanıpgiderek boş yere enerji tüketiyor ve inanılmaz bir ruhsal çöküntü yaratılıyor. İnsanlar, "Evet bu işi ben yaparım" diyor ama onu bir köşeye yazmıyor ve iş de kara bir deliğe düşüyor. İş bununla kalsa iyi ancak ardından yüzlerce şey daha var. İnsanlar, işle ilgili kendi taahhütlerinin neler olduğuna, başarmak istediklerinin sonuçta ne getireceğine, daha da ileri gidilmesi için atılacak bir sonraki adımın ne olması gerektiğine tam olarak karar veremiyor. Kafanız fikirler yaratmak için gereklidir, onları saklamanız için değil. Sadece kafanızı boşaltmanız ve onu dışsallaştırmanız bile devasa bir adımdır ve bunun çok ciddi bir etkisi olabilir.

Burada şeytanın avukatlığı pozisyonu, bu işin kendilerini boğacak dağ gibi yapılacak işler listelerini çıkarmakla sonuçlanmasıymış gibi görünüyor.
ALLEN:
İnsanlar benim listelerime bakıyor ve "Aman Tanrım amma da çok listen varmış" diyor. Ancak eğer listelerin hiçbir işe yaramadıklarını düşünüyorsanız o zaman takviminizi de çöpe atın gitsin. Bu konuda entelektüel anlamda samimiyetsiz olmayın. Neden bir takviminiz var? Çünkü dünya artık çok daha karmaşıklaşmaya başladı ve bu yüzden de sınırlı bir kaynak olan yaratıcı enerjinizi yönetmek için yardıma ihtiyacınız var. Listeler gereklidir, çünkü beyniniz onların hepsini aklında tutamaz. Aklınız, sizi sabahın 3:00'ünde uyandıran ve siz uyurken zihninizdekileri defeden küçük bir aptal bilgisayardır. Onun tek yaptığı açık döngülerdeki işleri tekrarlamaktır ve enerjinizi deli gibi emer.

SCHWARTZ: Burada bir tevazu sürecine gerek var. Bu biraz bağımlılıklarınızın esiri olduğunuzu kabullenmenin 12 adımlık sürecini benimsemeniz anlamına gelir. Bu vakadaki bağımlılık, e-postalar ile bilgilerdir. Burada asıl sorun, irademizi ve öz disiplinimizi gözümüzde aşırı abartıyor olmamızdır. Bir değişiklik yapmanın, yani çikolatalı keklere hayır diyebilmenin veya sabah erken kalkıp jimnastiğe gitmenin yolunun kendimizi daha fazla sıkıp zorlamaktan geçtiğini düşünürüz. Halbuki bu hiçbir işe yaramaz. Kendimizin alışkanlıkların esiri olduğunu ve dün ne yapıyorsak bugün de aynısını yapıyor olacağımızı keşfetmek çok aşağılayıcıdır. İradeniz dışında gelişen negatif alışkanlıklarınızı oluşturan süreci tespit etmeli ve onların yerine bizim "pozitif ritüeller" dediğimizi veya planlı davranışları koymalısınız.

Birbirinizin çalışmalarından ne kadar haberdarsınız ve birbirinizin stratejilerinden faydalanıyor musunuz?
SCHWARTZ: Ben daima liste tutarım, ancak David'in çalışmalarıyla tanıştığım güne kadar not etmediğim herhangi bir şeyin potansiyel olarak bu derece büyük bir dikkat dağınıklığı yaratabileceğinin farkında değildim. David'in çalışmalarıyla aynı çizgide olan bir diğer alışkanlığım da o güne ait en önemli işi, en dingin ve dikkatimi en fazla verebildiğim sabah saatlerinde ilk iş olarak yapmaktır. İnsanların yüzde 90'ı sabahları işe gider gitmez ilk iş olarak e-postalarına bakar. Bu durum onların ajandalarının altüst olmasına neden olur. Bunu yaparlar çünkü kolaydır, zira e-postalara cevap yazarak kendinizi kısa bir süreliğine de olsa verimli çalışıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Ayrıca aranan biri olmak da size kendinizi iyi hissettirir ve e-postalar sizin aranan biri olduğunuzu teyit eder. İnsanoğlu iki temel şeyi yapmak üzere tasarlanmıştır: Beladan uzak durmak ve keyif almaya koşmak. Bu içgüdülerden birincisi, bizim hayatta kalmamızı sağlarken ikincisi ise kendimizi yeniden üretmemize olanak verir. Bizim davranışlarımızın arkasında halen bu dürtüler vardır. Sizin geri adım atabilmek ve "Burada yapılacak daha iyi bir tercih var" diyebilmek için daha üstün nitelikli bir beyin bölümüne ihtiyacınız olur.~

Tony, sizin gerçek fanatikleriniz ile GTD şarlatanlarını birbirinden ayırdeden bir testiniz var: Sizde bir etiketçi başı var mı?
SCHWARTZ:
Hayır. Ama biliyor musun ne var? Henüz GTD ile olan kariyerimin başlarında olduğum için kendimi kötü hissetmiyorum.David, senin çalışma sistematiğini Tony'nin düşünceleri nasıl etkiledi? ALLEN: Bende en büyük farkındalığı yaratan eseri, onun enerji döngüleri üzerine yaptığı çalışmasıdır. Gerçekten iş yerime artık bir yastık götürüyorum. Camdan bir büroda çalışıyorum ve insanlar beni artık yerde uzanmış 20 dakikalığına şekerleme yaparken görebiliyor. Bunun tek nedeni, Tony'nin bulgularıdır. Ben de tıpkı Tony gibi sabahları ilk iş olarak en zor olanları yapma disiplinine sahip olmak isterdim, ama yapamıyorum.
SCHWARTZ: Bu, sende öyle bir disiplin olmadığı değil öyle bir alışkanlık olmadığı anlamına geliyor. Eğer kendine bu ritüeli edinebilirsen o zaman onu başarabileceğinden hiç kuşkum yok. Herhangi bir anda kendinizi nasıl hissettiğinize bağlı olarak karar aldığınızda sorun yaşarsınız. Genel konuşmak gerekirse bu hiç işe yaramaz. Psikolojik olarak iki tane farklı biz vardır. Birisi, oldukça ilkel ve tepkiseldir. Diğeri ise daha gelişmiş ve düşüncelidir. İnsanların, işleri tatsızlık boyutuna varmadan durdurabilmek için ilkel ve tepkisel tarafımızın, dizginleri ne zaman ele aldığını ve her şeyi etkilemeye başladığını fark etmesi gerekir. Bu ruh sizi harekete geçirinceye kadar bekleyemezsiniz.
ALLEN: Bu sorunun üzerine gitmenin bir yolu da büyük işleri kendi içinde parçalarına ayırmak ve çok daha "yönetilebilir" görünenleri "bir sonraki" eylemler şeklinde sıraya dizmektir. İnsanların çoğu yapılacak işler listesine "Annem" gibi belirsiz notlar düşer. Muhteşem! Yani Tony, "Annem" diye not alarak aslında annesine doğum günü hediyesi alıp almamaya, alacaksa ne tür bir şey alacağına ve onun nasıl ulaştıracağına karar verecektir. Canı bir türlü o listeye bakmak istemeyecektir, çünkü o küçücük notun ima ettiği bir hayli iş olduğunu iyi bilmektedir. Oysa bu listede küçük bir sonraki eylem tanımlanabilirdi. Mesela "Annemin doğum gününe kız kardeşini davet et" gibi. Ooo bakın işte bunu yapabilirim! Gerçekten de üretmeyi ve bitirmeyi seven bir tarafımız vardır. Şimdi artık gerekli motivasyonu yarattım: İstenilir bir sonuç görüyorum, bu işi başarabileceğime dair kendime güvenim tam ve izleyeceğim yolu biliyorum. GTD'nin yaptığı işin büyük bir bölümü, sizi şeyler hakkında sadece bir kere düşünecek konuma getirmektir. Burada sorun, herkesin aynı anda birden fazla iş yapıyor olması ve sesi en fazla çıkan ve en sonuncuların baskın çıkmasıdır. Onların tümü başarısız olur, çünkü inandıkları düzenli bir gözden geçirme sistemini edinememiş, netleştirememiş ve organize edememişlerdir.
SCHWARTZ: Müsaadenizle burada biraz farklı düşünüyorum. Diyelim ki önemli bir iş üzerinde çalışıyorsunuz ve size bir e-posta geldi. Pavlovvari bir bip sesi duyuyorsunuz ve ona karşı koyamıyorsunuz. Hemen e-postanıza bakıyor, ama bu arada ilk işinize olan dikkatinizi kaybediyorsunuz ve ona tekrar adapte olabilmeniz vakit alıyor. Araştırmacılar, insanların zaman içinde ve alıştırma yaparak farklı işleri döne döne yapma becerilerini artırabileceklerini, ancak asla tek bir işi yaparken ki kadar başarılı olamayacaklarını keşfetmiş.
ALLEN: Gelin şimdi bir adım daha ileri gidelim. İnsanlar, neden bir bip sesiyle yaptıkları işi bırakır? Çünkü e-posta hesaplarını her 24 saatte bir boşaltıp boşaltmadıklarından emin değildirler. İnsanların çoğu, acil bir tarama modunda yaşar. Aslında e-postalarıyla asla ilgilenmezler, bu yüzden halen orada bir şeyler olabileceğinden korkarlar ve sürekli olarak dikkatlerinin onunla dağılmasına izin verirler.

Çalışanların daha üretken olmalarında liderler nasıl bir rol oynar?
SCHWARTZ: Liderlerin rolü, enerjiden sorumlu başkan yardımcılığı olmalıdır. Bunun anlamı, liderlik yaptığı insanları harekete geçirmek ve odaklamak, yönlendirmek ve ilham vermek ve düzenli olarak onlara görevler tahsis etmektir. ~
ALLEN: Eğer patronlar, insanların yapmak için geldikleri işleri düzgün bir şekilde yönetmezse o zaman çalışanların Tony'nin bahsettiği işlerle ilgili bant genişliğini yakalamaları imkansız olur. Eğer yapılacak işler net değilse, eğer projeler iyi tanımlanmamışlarsa, eğer çıktılara odaklanılmamışsa, eğer eylem adımları ile sorumluluklar ve mesuliyetler belirlenmemişse, o zaman lider kendi işini yapmamış demektir. Organizasyonların bilgi işçilerini daha üretken kılmaya çalışırken neden başarısız kaldıkları hakkında konuşabilir misiniz?
ALLEN: Bizim çalışmalarımızla en çok ilgilenen ve en sadık insanların, ona en az ihtiyacı olan insanlar olması gerçekten çok ironiktir. Bizim çalışmalarımız sürüncemede kalmayı ortadan kaldırır. Peki işlerin sürüncemede kaldığının en fazla kim farkındadır? Zaten en hızlı olanlar. Formula 1 yarışı takımları, bir saniyenin küsuratı kadar zaman kazanabilmek için milyonlar harcar. Bizim araştırmalarımızı benimseyen şirketlerin çoğu zaten olağanüstü başarılıdır. Benim açımdan bizim yöntemimizle çalışıp da başarısız olan bir şirket göstermek imkansız denilecek kadar zordur, yani öğrettiklerimizin küçücük bir kısmını uygulasanız bile üretkenliğinizi artırabilirsiniz. Yani bizim yöntemimizin denenerek başarısız olunduğu hiç bir büyük felaket yoktur.
SCHWARTZ: Açık sözlü olacağım. Bizim başarısızlıklarımız oldu. Bununla bir organizasyonun bize birlikte çalışmak için bir grup insanı göndermesini ve bu grubun bir türlü ateşlenememesini kastediyorum. Genellikle bu şirketler, çalışanları arasında mutsuzluğun zirve yaptığı, en tutucu ve geri kafalı olanlardır. Onlar bizim hayatta kalıp kalmama bölgesi dediğimiz yerdedir.
ALLEN: Evet, eğer Tony'nin yaptığı tanımlamayı kullanırsak bir organizasyon bizim öğrettiklerimizi tam olarak anlayamıyorsa o zaman ben de başarısızım demektir.
SCHWARTZ: Her geçen gün daha fazla şirketin bizim çalışmalarımıza duyduğu iştahın arttığını görüyoruz ve onlar artık sadece ilk fanatiklerimiz değil. Örneğin finansal kurumlar sürekli olarak bizim çalışmalarımızı büyük bir başarıyla benimsiyor. Onlar aslında ilerici organizasyonlar olarak görülmez, ancak bir hayli girişimciler ve daha fazla kazanan bireyler için finansal getiri o derece önemli ki hepsi de tıpkı sporcular gibi kendilerine öğretilenlere harfiyen uyuyorlar. Bu endüstride daha iyi bir performansçı olmanın pek çok dolaysız finansal getirisi var. Ayrıca en geleneksel şirketlerde de bizi dinleyen insanlar buluyoruz, çünkü ortada hemen hemen herkesin kendisini aşırı yük altında hissetmesi gibi bir gerçeklik duruyor.

Birlikte çalıştığınız şirketlerin türleri hakkında herhangi bir değerlendirmeniz var mı?
SCHWARTZ: Açıkçası dünyaya net değer katan ürünler yapan şirketlerle birlikte çalışmaktan çok daha mutlu oluyorum. Eğer sigara üretiyorlarsa bu noktada onları daha da üretken kılmaya yardımcı olmaya hiç de hevesli değilim doğrusu.
ALLEN: Twinkies'den ne haber?
SCHWARTZ: Twinkies hakkında çelişkili duygulara sahibim. Benim Twinkies yemeye bayıldığımı herkes bilir. Bir Twinkies size öyle aman aman bir zarar vermez. Ben, gıda şirketlerinin kendi ürünlerini ambalajlarken ve pazarlarken daha düşünceli olmalarını ümit ediyorum. Yakın bir geçmişte Twinkies değil ama Twinkies'e benzer ürünleri üreten büyük bir gıda şirketiyle birlikte çalışıyordum ve yaptığımız konuşmalara son noktayı onların daha küçük ambalajları piyasaya sürüp sürmemeleri gerektiğini sorgulayarak koymuştuk. Çünkü bu müşteri sağlığı açısından daha iyi olabilirdi. Bunlar bir grup üst düzey yöneticiydi ve bana onların aklına bu soru daha önce hiç takılmamış gibi gelmişti. Ancak onların bu konuyu tartışmaya istekli olmaları bile beni yeterince heyecanlandırmıştı.

Son soru: Eğer insanların çalışmalarınızdan öğrenebileceği tek bir şey olsaydı, o ne olurdu?
SCHWARTZ: Organizasyonların artık insanoğlunun temel olarak enerji içerdiğini fark etmeleri gerekiyor. Ve bu enerji zaman içinde ya yenilenir ya da yok olur. Bir organizasyonun istese de istemese de kendi sorumluluğunun bir kısmının kendi insanlarının enerji depolarının tam dolu olmasını sağlamak olduğunu kavraması şarttır. Önümüzdeki 10 veya 20 yıl içerisinde, hangi organizasyonların dal budak salacağını belirleyecek en önemli değişkenlerden biri de budur.
ALLEN: Bir de şöyle düşünün: Biz burada oturup konuşurken elemanlarımız da gelen kutularımızı ve sesli postalarımızı doldurmakla meşgul. Bunların bazıları önceliklerimizi anlamlı derecede değiştirecek potansiyele sahip. Bunlara bakarken bizlere çekici gelen, ve dikkatimizi dağıtan eski alışkanlıklarımıza bir son vermemiz ve kaynaklarımızı yeni önceliklere uygun gelecek şekilde yeniden tahsis etmeliyiz. Aynı anda sadece tek bir iş yapabilirsiniz ve sadece o kadar kaynağa sahip olabilirsiniz. Burada bizimle oturup konuşurken kendinizi iyi hissedebilir ya da yapmadığınız 9 bin tane şey yüzünden kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Bu tercihleri akıllıca yapabilmek için herkesin bir sisteme ihtiyacı var.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz